Cahş'ın Kızı Zeyneb (R.Anhâ)»
Ya Rasûlâllah! Ben
diğer zevcelerinden herhangi, biri değilim. Onlardan her birini ya babası, ya
kardeşi veya ailesi nikahladı. Yalnız beni sana Allah gökte nikahladı.»[1]
Rasölüllah'm (S.A.V)
hala kızıdır. Annesi Urneyme Bint Abdil-muttalıb'tfr. Babası Esed İbn Huzeyme
oğullarından Cahş İbn Riab İbn Ya'mur'dur. Daha önce adı Berre'ydi. Peygamber
(S.A.V) onu oğlu (evlâtlığı) Zeyd İbn Muhammed (Zeyd İbn Harise) ile Allah'ın
emrine uymak için evlendirdi. Berre güzelliği, gençliği, soyu ve Peygamber'e
(S.A.V) yakınlığı sebebiyle büyükleniyordu.
Berre Bint Cahş
kendisinin; şeref ve güzelliği başka güzel ve genç kızda olmayan şerefli bir
kimse olduğunu unutmamıştı. O nasıl olur da Zeyd İbn Harîse gibi, Rasûiüllah'ın
evine köle olarak gelen ve Peygamberin (S.A.V) azâd ettiği ve adını Zeyd İbn
Muhammed yaptığı bir azâdh kölenin nikâhına girerdi?
Aslında Zeyd kö!e
değildi. Benî Zeydi'l-Lât kabilesinin Kelb b. veherati'l-Kudaî el Kahtanî
Kolundan Harise b. Şerahil b. Ka'b el-Kelbî'-nin oğlu idi. Annesi Sû'da binti
Sa'lebe onu, ailesi Benî Ma'n b. Tayy kabilesini ziyarete giderkenyanında götürmüş, orada
iken Benî'l-Kayn b. Cisr kabilesinin baskınında Zeyd esir olmuştu. Bu kabile
onu Arab panayırlarından birinde satmışlardı. Hakim b. Hîzam da onu satın almıştı.
O günlerde Rasûiüllah
(S.A.V)'le evlenmiş bulunan Hadîce (r.anhâ) yeğeni Hakim b. Hîzam'ı ziyarete
gitmiş, yeğeninin, istediği köie-yi seçip alması için kendisine teklifte
bulunması üzerine o da Zeyd'i seçmişti, Rasûlü Ekrem Efendimiz Zeyd'i görünce
onun kendisine hediye edilmesini istemiş, Hadîce de hediye etmişti.
Zeyd'in babası Harise
b. Şerahil, oğlunun ayrılık acısına dayanamamış, onu aramaya çıkmıştı.
Mekke'de olduğunu öğrenince kardeşi Kâ'b ile birlikte Mekke'ye gelip
Rasplüllah'ı Kabe'de iken bulmuşlar ve ona:
«Ey Abdü'l-Muttalib'in
oğlu; Ey kavminin efendisinin oğlu! Sizler Allah'ın komşularısınız, esirleri
kurtarır, açları doyurursunuz. Oğlumuz için sana geldik, onu serbest bırakmak
için alacağın fidyede bize iyi davran» dediler.
«Bundan başka bir yol
yok mu?» buyurdu. «O nedir?» dediSer.
«Onu çağırır ve
serbest bırakırım. Sizi seçerse alır götürürsünüz. Beni seçerse, Allah'a yemin
olsun ki, ben onu kimseye vermem» buyurdu.
«İnsaflılığını
artırdın!» diye bağırıştılar. Zeyd çağrıldı. Babasını ve amcasını tanıdı.
Rasûiüllah (S.A.V)
isterse onlarla'gidebilmesi,
İsterse yanında kalması
hususunda onu serbest bıraktı. Zeyd efendisini seçti. Babası ona dönüp :
«Ey Zeyd! Babana,
annene, memleketine ve kavmine karşılık
köleliği mi seçiyorsun?» diye ikaz etmek istedi. Zeyd şöyle cevap verdi
:
«Ben bu zattan öyle
bir şeyler gördüm ki, benim ondan ebediyyen ayrılmam mümkün değildir.»
Bunun üzerine Allah'ın
Rasûlü onun elini tuttu. Kureyş'liferden bir topluluğun yanına götürdü ve
Zeyd'in, miras alan ve veren olarak evlâtlığı olduğunu ilân etti.
Bunun üzerine
«Muhammed'in oğlu Zeyd» diye çağırılmaya başlandı.
Zeyd, Ali b. Ebî
Talib'den sonra ilk müslüman olanlardandır.
Rasûlüllah fS.A.V)
Muhacirler arasında kardeşlik kurduğunda Zeyd'le Hz. Hamza kardeş oldular.
Zeyd evlilik çağına
geldiğinde Allah'ın Rasûlü onun için Ümeyme halasının kızı Zeyneb binti Cahş'ı
uygun gördü.
Zeyneb de, kardeşi
Abdullah b. Cahş da, soylu hür bir kadının bir azâdh ile evlenmesini hoş
karşılamadılar.
İkisi de dayızadeleri
olan Allah'ın Rasûlüne, böyle birinin kendilerine uygun olup olmayacağını
sordular. Onlara göre eşraftan birinin kızı, azâd edilmiş de olsa, bir köle
ile evlenemezdi. Zeyneb daha da ileri giderek:
«Ben onunla hiç bir
şekilde evlenemem.» de dedi.
Rasûlüllah (S.A.V)
Zeyd'in kendi katındaki ve İslâm'daki değerini, ana ve baba tarafından soylu
bîr Arab olduğunu anlattı. Ancak onlar, Rasûlüllah'a olan derin sevgilerine ve
ona itaat etmeye son derece dikkat etmelerine rağmen bu izdivacı hoş
karşılamadılar. Bunun üzerine şu âyet indi.;
«Allah ve Rasûlü, bir
işe hükmettiği zaman, mü'min erkekle, mü'-min kadın için, işlerinde kendilerine
seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse, muhakkak kî o, apaçık
bir sapıklıkla yolunu sapılmıştır.» [2]
Zeyneb, Allah ve
Rasûlü'nün emrine itaat etmiş olmak, İslâm'ın «İnsanlar arasındaki üstünlük
sadece takva iledir» prensibini tatbik etmek için Zeyd'le evlenmeye razı oldu.
Bu iki eviinin evlilik
hayatı ikisine de rahatlık
getirmedi. Zeyneb, kendisinin
kölelik görmediğini, şu anda
akrabasının evine köle
olarak girmiş bir azatlının nikâhı
altında bulunduğunu hiç bir zaman unutmadı.
Zeyd İbn Harise,
Berre'den gördüğü kötü davranışı birkaç defa Peygamber'e (S.A.V) şikâyet etti.
Rasûlüllah (S.A.V) ona şöyle diyordu :
— Eşini tut, boşama. Allah'tan kork. Zeyd İbn
Harîse şöyle dedi :
— Ya Rasûleîlah! Ondan ayrılayım mı? Peygamber
(S.A.V) de şöyle buyurdu :
— Eşini tut, boşama.
Bir gece Zeyd İbn
Harîse evine geldi. Berre Bint Cahş ona :
— Rasûlüllah (S.A.V) senin evine geldi dedi.
Zeyd İbn Harîse :
— İçeri girmesini söyleseydin? dedi. Berre Bint
Cahş :
— Teklif ettim ama, kabul etmedi, dedi. Zeyd İbn
Harîse sordu :
— Birşey duydun mu? Berre Bint Cahş :
— Ayrılırken anlamadığım birşey söylediğini
duydum diye cevap verdi.
Zeyd İbn Harîse :
— Acaba Rasûlüllah (S.A.V) ne dedi? diye sordu.
Berre Bint Cahş şu cevabı verdi :
— Onun şöyle dediğini duydum.
Subhâneliahi'l-azîm, kalbleri birbirine döndürenin şanı ne yücedir!
Zeyd Peygamber'e
(S.A.V) gidip şöyle dedi :
— Ya Rasûleliah! Evime geldiğini duydum.
Girseydin ya! Anam, babam sana feda olsun! Ben Berre'den ayrılacağım.
Peygamber (S.A.V) ona
:
— Eşini tut, boşama
diye cevap verdi.
Fakat Zeyd İbn Harise,
Berre Bint Cahş'tan ayrıldı... Berre'de boşanmış oldu.
Halbuki, Zeyd'e bunu
söylediği zaman, Peygamberimiz; o'nun, Hz. Zeyneb'i muhakkak, boşayacağını ve
iddeti dolduktan sonra da, o'nun kendisine zevce olacağını biliyordu. Allah
tarafından kendisine böyîe haber verilmiş bulunuyordu.
Fakat, münafık halkın
«Muhammed, oğlunun karısı ile evlendi!» diye lâı etmelerinden çekinerek bunu
kalbinde gizli tutuyor, açığa vu-ramıyordu.
Câhiliyyet devrinde,
bir kimse, birisini evlâd edinirse, halk, ev-lâdlığı, O'nun adıyla anardı ve
evlâdlık, öz oğulgibi, o kimsenin mirasından faydalanırdı.
Bu âdet:
«Allah...
evlâdlarınızı, öz oğullarınız gibi tanımadı.
Bu, sizin
ağızlarmızdaki lâfımzdır.
Allah, hakkı söyler ve
O, doğru yolu gösterir.
Siz, o'niarı, öz
babalarına nisbetie çağırınız. Bu, Allah katında daha doğrudur.
Eğer, babalarının- kim
olduğunu bilmiyorsanız, o halde, o'nlar, dinde kardeşleriniz olmakla beraber,
dostlarınızdır da.
Hatâ ettiklerinizde
ise, size bir vebal yoktur.
Allah, çok
yargılayıcı, çok esirgeyicidir. [3] âyetleri
indirilince-ye kadar devam etti.
Bu âyetler inince,
artık azâdlı köleler ve evlâdlıklar, öz babaları adına iade edildiler.
Öz babaları
bilinmeyenler de, eski efendilerine dinde dost ve kardeş oldular.
Peygamberimiz [S.A.V)
bir cahiliyet âdeti olan evlâtlığın
gerçek evlât yerinde kabul edilmesi ve onun boşadsğı kadın
ilo de evlenile-miyeceği İnancını yıkmak için ona evlenme teklifi gönderdi, Hz
2ey-neb de : «Rabbime danışayım» diye cevap vererek abdest aldı ve namaza
durdu.
Bir lutf-i ilâhî
olarak bizzat Allahu Teâia, Peygamberimizin Hz. Zeyneb'le nikâhını takdir etti
ve nikâhları hakkında vahiy İndi.
Bir gece Rasûlüllah,
Aîşe ile oturup konuştuğu sırada kendisine vahiy geldi. Vahiy hali geçince
gülümsemeye başladı ve şöyle dedi.
— Berre Bint Cahş'a kim gidip Allah'ın, onu
bana gökte nikahladığını müjdeler.
Rasûlüllah (S.A.V)
aldığı vahyi okudu :
«Allah'ın nimet
verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye : »Eşini bırakma, Allah'tan sakın»
diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan
eskiniyordun; oysa Allah'tan çekin-mân daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle
ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdi ki, evlâtlıkları eşleriyle
ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda mü'minlere bir sorumluluk
olmadığı bilinsin. [4]
Hz. Aîşe Bint Ebt Bekr
şöyle der: Onun güzelliği ve diğer özelliklerinden dolayı beni yine kıskançlık
tutmuştu. İşlerin en büyüğü ve en üstünü, ona yapılandı ki Allah onu gökte
nikahlamıştı.
Rasûlüllah'ın (S.A.V)
hizmetçisi Selma hemen yola çıktı. Rasûj-üllah'in [S.A.V) söyledjğini Berre
Bint Cahş'a anlattı, Berre Allah'a secde etti. Ve şöyle dedi :
— Allah rızası için iki ay oruç tutmayı
vadediyorum.
Rasûlüllah (S.A.V)
onunla evlendikten sonra adını Zeyneb yaptı. Zeyneb Bint Cahş :
— Ya Rasûlellah! Babamın ismini de
değistirseydin. Çünkü Berre küçüktür.
Rasûlüllah (S.A.V) :
— Baban müslüman olsaydı ona bizim yani Ehl-i
Beyt'in isimlerinden birini koyardım.
Fakat ona «Cahş» adını koydum. Cahş Berre'-den daha büyüktür, buyurdu.
Rasûlüllah (S.A.V)
Zeyneb Bint Cahş için düğün ziyafeti verip yoksullara et ve ekmek yedirdi.
Enes b. Mâlik der ki,
«Resûlullâh Aleyhisselâm, Zeyneb bint-i Cahş ile gerdeğe gireceği gün, annem
Ümmü Süieym, bana : (Ey Enes! Resûiullâh, bugün, gerdeğe girecektir.
Sanıyorum ki,
yanlarında hiç yiyecekleri de, yoktur. Şu yağ tulumunu buraya getir!) dedi.
Getirdim.
Annem, yalnız
Resûiullâh'la zevcesine yetecek kadar hâlis Medî-ne hurmasını toprak bir çanak
içinde yağla karıştırarak Hays yaptı.
Ey Enes! Bunu,
Resûlullâh'a götür! (Sana, bunu annem gönderdi. Kendisi, Sana selâm"
söylüyor. Şüphe yok ki bu, bizim tarafımızdan Sana az, ufak bir hediyyedir yâ
Resûlallâh!) diyor de! dedi.
Onu, Resûlullâh'a
götürdüm ve (Annem, Sana selâm söylüyor. Şüphesiz bu, bizim tarafımızdan, Sana,
az, ufak bir hediyyedir yâ Resûlallâh!) diyor, dedim.
Resûiullâh : (Koy
onu!) buyurdu.
Onu, kendisiyle duvar
arasındaki boş yere koydum.
Bana: (Ebû Bekir'i,
Ömer'i, Osman'ı ve Ali'yi çağır!) buyurdu.
Eshabı olan halktan
da, bir çoklarının ismini andı, saydı.
Resûlullâh'ın azıcık
bir yiyecek için bir çok kimseleri yanına çağırmayı bana emr etmesine şaştım.
Çünki, o, azıcık bir
yiyecekti.
Bununla beraber,
emrine aykırı hareket etmeyi uygun görmeyip o'niarın hepsini çağırdım.
(Bak Mescidde kim
varsa, onları da, çağır) buyurdu.
Öyle yaptım. Mescide
gidip namaz kılan veya uyuyan kimi buldumsa, o'nlara : (Resûlullâh'ın, düğün
ziyafetine buyurunuz!) dedim, geldiler. Nihayet, sofa, doldu.
Bana : (Mescidde kimse
kaldı mı?) diye sordu. (Hayır!) dedim.
Bana : «Bak. yolda kim
varsa, onları da, çağır!» buyurdu. Çağırdım. Odalar da, doldu.
(Gelmeyen kimse kaldı mı?) diye sordu.
(Haydi çanağı getir!)
buyurdu. Getirip önüne koydum.
Elini, çanağın üzerine
koyup Allah'ın, söylemesini dilediği
keli melerie bereket duası yaptı.
(Onar onar
halkalansınlar ve her insan da, önünden yesin!) bu-, yurdu.
Herkes, böyle oturup
doyuncaya kadar yediler.
Böylece, davetliler
takım takım geldiler ve hepsi yiyip gittiler.
Ben, çanaktaki hurmaya
ve yağa bakıyordum. Onlar, tıpkı kaynaklar gibi kaynıyor, çoğalıyordu!
Sofrada ve odada
bulunanların hepsi o'ndan doya doya
yediler. Çanakta kalan ise, getirmiş olduğum kadardı!
Resûlullâh, bana : (Ey
Enes! Kaldır!) buyurdu. Kaldırdım.
Çanağı, zevcesinin
yanına koyduktan sonra, annemin yanına vardım. Görmüş olduğum hâdiseye
şaşakaldığımı söyledim.
Annem : (Hiç şaşma!
Eğer, Allah, o'ndan, bütün Medîneiilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de,
yerler ve dayarlardı!) dedi.
Peygamberimiz, Hz.
Zeyneb'in düğün ziyafeti olmak üzere bir koyun kesti.
Halbuki, o güne kadar
zevcelerinden hiç birisi için böyle bir şey yapmamıştı.
Yine Enes b. Mâlik der
ki «Peygamber Aleyhisselâm, Zeyneb bint-i Cahş'ın düğün töreninde et ve ekmekle
ziyafet vermişti.
Yemeğe geleceklere,
dâvetci olarak da, ben gönderilmiştim.
Yemeğe
çağırdıklarımdan bir cemaat geliyor, yemek yiyor ve çıkıp gidiyordu.
Sonra, bir cemaat daha
geliyor, yemek yiyor ve çıkıp gidiyordu.
Çağırılacak bir kimse
bulamayıncaya kadar herkesi çağırdım ve (Yâ Nebiyyallâh! Artık, çağıracağım
kimse bulamadım, kalmadı!) dedim.
Bunun üzerine : [Yemek
sofranızı kaldırınız!) buyurdu.
Bütün hanımların
nikâhı ve evliliği akrabaları tarafından kararlaştırıldığı halde kendi
izdivacının Kur'an-ı Kerîm'Ie tesbît edilmesinden dolayı övünmek hakkıydı.
Bundan dolayı da Hz. Peygamberin en sevdiği eşi olmakla övünen Hz. ATşe ile
nikâhı semavî emirie akdedildi-ğinden dolayı övünen Hz. Zeyneb arasında arasıra
çekişme bile olurdu. Buna rağmen Hz. Aîşe'ye iftira ortaya çıkınca Hz.
Peygamber diğer eşlerine de danıştığında Hz. Zeyneb «Ben Aîşe hakkında
dürüstlük ve iyilikten başka bir şey bilmiyorum» demişti. Gerçek dindarlık işte
budur. Yoksa iftira atmak, kötülemek. Hz. Aîşe'yi Rasûlüllah'ın gözünden
düşürmek için tam fırsattı. En çok sevilen bir rakip olmasına rağmen, bütün
gücüyle Hz. Aîşe'yi övdü ve akladr...
Medine'de münafıklar
ise şu dedikoduyu yaydılar.
— Muhammed oğlunun (evlâtlığının)
karısıyla evlendiği halde, oğlunun kızıyla evlenmeyi haram
kılıyor.
— Oğlunun karısıyia evlendiği halde oğulun
eşiyie evlenmenin haram olduğunu
bildiriyor.
Aziz ve Celîl olan
Allah şu âyeti indirdi :
«Muhammed içinizden
herhangi bir adamın babası değil, o Allah'ın elçisi ve peygamberlerin
sonuncusudur. Allah herşeyi bitendir.» [5]
Zeyneb Bint Cahş şöyle
anlatır.
— Rasûlüllah benimle evlenince o iki ay orucu
ne hazarda ne de Kur'an-m bana isabet ettiği seferde tutabildim. (Rasûlüllah
(S.A.V) bir savaş veya sefere çıkmak
İstediği zaman hanımları
arasında kur'a çeker ve kur'a kime
çıkarsa o peygamberle (S.A.V) birlikte
çıkardı) Kur'ada bana sefere çıkmamak isabet edince o iki ay orucu
tuttum.
Zeyneb Bint Cahş şöyle
derdi :
— Ya Rasûlellah! Vallahi, ben diğer
hanımlarından herhangi biri gibi değilim. Diğer hanımlarını babalan, kardeşleri veya aileleri ev-lendirmiştir.
Beni ise Allah seninle semâda evlendirmiştir.
Hz. Peygamberin
(S.A.V) hizmetçisi Enes İbn Malik şöyle anlatır :
— Zeyneb (Bint Cahş)
Rasûlüllah'a getirildiğinde yemek hazır-, lattı ve halkı yemeğe davet etti.
Davetliler geldiler. Bir grup gelip Rasûlülllah Zeyneb'le birlikteyken eve
girdiler ve konuşmaya daldılar. Rasûlüllah çıkıyor, geri geliyor ama onlar hâlâ
oturuyorlardı. Bunun üzerine Allah Ta'âla şu âyeti indirdi : «Ey inananlar!
Peygamberlerin evlerine, yemeğe çağrılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat
davet edilirseniz girin ve yemeği yeyince dağılın. Sohbet etmek için de girip
oturmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, o da size birşey söylemeye
çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden birşey
isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin.» [6]
O günden itübaren
Peygamber'in (S.A.V) hanımlarına ve mü'min kadınlara örtünme farz kılındı.
Medine halkının ipsiz
takımı, köle kadınlara sataşarak o'nlan rahatsız ederlerdi. Şâir kadınları da,
köle sanarak rahatsız ettikleri olurdu.
Yine bir gün,
münafıklardan birisi, Mü'minlerin kadınlarından i risine sataşmış ve onu
rahatsız etmişti.
Ne diye böyle yaptığı
sorulduğu zaman, «Ben, onu, köle sandım! demişti.
Peygamberimizin
zevceleri, geceleri, hacetlerini gidermek için evlerinden uzakça yerlere
çıkmakta idiler.
Gider, gelirlerken,
münafıkların, onları da, rahatsız ettikleri olmuştu.
Bu çirkin hareketleri,
kendilerine ihtar olununca, münafıklar «Biz, bunu ancak, köle kadınlara
yapıyoruz!» diyerek yaptıklarını inkâr etmişlerdi.
Zeyneb Bint Cahş el
işlerinde becerikli bir kadındı. Deriyi sepiler, ondan deri eşyaları diker ve
bunların gelirini Allah yolunda sadaka olarak dağıtırdı.
Bir gün Rasûlüllah
(S.A.V) Allah'ın nasip ettiği ganimetleri muhacir ve ensarın teşkil ettiği bir
topluluk arasında taksim ederken Zey-neb Bint Cahş söze karıştı. Ömer
İbnu'l-Hattab onu azarlayınca Ra-sûiüllah (S.A.V) ona :
— Ömer! Onunla
uğraşma. O evvahe (yumuşak huylu, yufka yürekli ve cok dua eden) dır dedi.
Zeyneb Bint Cahş
Rasûlüllah'la birlikte veda haccmda bulunmuştur.
Mü'minlerin emîri Ömer
İbnu'l-Hattab Medain'in fethinden sonra elde edilen ganimetleri taksim etmek
istediğinde Zeyneb Bint Cahş'a oniki bin dirhem verdi. Bunun üzerine Zeyneb
şöyle demeye başladı :
— Allah'ım! gelecek yıl bu paraya beni erişitirme çünkü o bir fitnedir.
Daha sonra o parayı
akrabalarına ve ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Bu mü'minlerin emîri Ömer
İbnu'l-Hattab'a erişince şöyle dedi.
—« Bu kendisiyle hayır
istenilen bir kadındır. Hz. Ömer onun kapısında durdu ve içeriye selâm
gönderip şöyle dedi :
— Verdiğim parayı dağıttığını duydum. Bin dirhem daha gönderiyorum.
Onu bari elinde tut.
Zeyneb yine önceki
gibi hepsini akrabalarına ve ihtiyaç sahiplerine dağıttı.
Zeyneb Bint Cahş'ın
vefatı yaklaştığında şöyle dedi :
— Ben kefenimi hazırladım. Mü'minlerin emîri Hz. Ömer de bir kefen
gönderecek. Bu iki kefenden birini sadaka olarak verin. İzarımı (belden aşağı
giyilen peştemala benzer giysi) sadaka olarak verebilirseniz verin.
Bu isteğini ihmal
etmeyip yerine getirdiler.
Mü'minlerin annesi
Zeyneb Bint Cahş, hicretin yirminci senesinde vefat etti. Cenaze namazını
mü'minlerin emîri Hz. Ömer kıldırdı ve rnü'minlerin annesini Baki'ye uğurladı.
Mü'minlerin annesi Hz.
Aîşe, Zeyneb Bint Cahş'ın ölüm haberini alınca :
— Övgüye lâyık,
ibâdetine düşkün, yetim ve dulların sığınağı gitti dedi.
Yine Hz. Aîşe der ki
: «Allah, Zeyneb bint-i Cahş'a rahmet
etsin. O, şu dünyada erişemeyeceği şerefe erişmiş, Allah, o'nu
dünyad Peygamberine zevce yapmış
ve Kur'ân'da zikr etmişti.
Bir gün, Rasûlüllah'ın
çevresinde çevrelendiğimiz sırada bize (Sizin, kulacı en uzun olanınız, bana
Cennet'te en evvel gelip kavuşanınızda!) buyurmuştu.
Peygamber
Aleyhisselâm'ın vefatından sonra evde toplanmış, duvara uzatarak kollarımızın
uzunluğunu ölçüşmüştük.
Biz, bunu yaptıktan
bir müddet sonra, içimizden Zeyneb binf-i Cahs vefat etti.
Kendisi kısa boylu
îdi. Bizden uzun değildi. O zaman anladık ki : Peygamber Aleyhisselâm'ın (Uzun
kollu olanınız) buyurmasından maksadı, sadaka vermekte eli en açık olan imiş. [7]
Benî Mustalik Kabilesinden Bir Hanım