Ummu Mâbed Künyeli Hâlid'in Kızı Atike
(R. Anhâ)>
Rüzgâr, kül gibi
toprak yağdırıyordu. Bundan dolayı o seneye Amu'r-ramade [1] adı
verildi {Hicretin 18. yılı). Mü'minierin emîri Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman,
Abdurrahman İbn Avf, el-Abbas İbn Abdil-muttalib, Usâme İbn Zeyd, Useyd İbn
Hudayr ve Abdullah İbn Mes'ud'-la birlikte Rasûlüllah'ın mescidinde
oturuyorlardı. Abdurrahman İbn Avf şöyle
dedi :
— Mü'minierin emîri! İnsanlar şiddetli bir
açlık, kuraklık ve kıtlıkla karşılaştılar. Açlık o dereceye geldi ki yabanî
hayvanlar insanlara sığınmaya başladılar.
Hz. Ömer (R.A)
konuşmayıp sükûtu tercih etti. Useyd İbn Hudayr;
— Öyle ki insan,
koyunu kesip pis yerlerini dahi yer hale geldi, dedi.
Mü'minierin emîri Hz.
Ömer (R.A) halkın sağ kalıp ölmemesi için yağ ve sütün tadına bakmamaya yemin
etti.
Usâme İbn Zeyd
— Pazara bir tulum yağla bir tulum süt geldi,
dedi.
Hz. Ömer (R.A)'ın bir
kölesi pazara gidip o tulumu kırk dirheme satın aldı. Daha sonra mü'minierin
emîri Hz. Ömer'e gelip şöyle dedi :
— Ey mü'minierin emîri! Allah yeminini doğru
çıkarsın ve ecrini büyük
etsin. Pazara bir tulum sütle bir tulum yağ geldi..Ben onları kırk dirhem
karşılığında satın aldım.
Hz. Ömer, (R.A] :
— Sen onlan zorla satın almış oldun. Onları
tasadduk et. Çünkü israf olur diye ben yemek istemiyorum, dedi.
Daha sonra
yanındakilerin yüzüne bakarak şunu ilâve etti:
— Onların karşılaştığı şeyle ben
karşılaşmadığımda halkın durumuyla ben nasıl ilgilenirim?
Usâme İbn Zeyd de
şöyle dedi:
— Mü'minierin emîri! Ben Kudeyd'e uğradım. Ve
Ummu el-Huzaiyye'nin yanında kaldım. Orada, hiçkimsede az veya çok süt yokken,
sabah akşam sütünü sağdığı bir keçi olduğunu gördüm.
Abdullah İbn Mesud :
— Belki o, Rasûlüllah (S.A.V) Mekke'den
Medîne'ye hicret ettiği, Ebû Bekr'le birlikte Kudeyd'e Ummu Ma'bed'in yanında
kaldığı gün memesine elini sürdüğü dişi keçidir, dedi.
Usâme İbn Zeyd
Kudeyd'e gitti. Atike Bint Halid İbn Ma'bed el-Huzaiyye'nin (Ummu Ma'bed'in)
yanında konakladı. Abdullah İbn Mesv ud'un söylediğini ona haber verdi. Ummu
Mâbed :
— İbn Mes'ud'un dediği doğrudur.. Kabe'nin
Rabb'ine yemin olsun ki, o Rasûlüllah'ın memesine ve sırtına elini sürdüğü
keçidir, dedi.
Usâme İbn Zeyd
gülümseyip atının dizginlerini saldı ve Medîne'ye döndü.
Ummu Ma'bed, Mekke
tarafına uzaklara bakarak çadırının kenarına oturdu. Zihninde hatıralar
canlanmaya bşldı ve kendini iki deve üzerinde kendisine dört kişinin uğradığı
günde buldu. O, Kâ'be'nin avlusunda su dağıtan ve yemek yediren temiz kalpli
bir kadındı.
O, amcasının oğlu
Temîm İbn Abdiluzza ile evliydi. Evi ise Ku-deyd'deydi. Hicret kafilesi Ummu
Ma'bed'den satın almak için et ve hurma sormuştu. Ummu Ma'bed de :
— Vallahi, bizim yiyecek namına hiçbir şeyimiz
yok. İ yıf ve sütsüz bir keçimiz var, demişti.
Muhammed (S.A.V) :
—Uınmu Ma'bed sende
süt var mı? diye sormuş. Ummu Ma'bed de :
— Hayır, vallahi diye cevap vermişti.
Muhammed (S.A.V)
çadırın kenarında bir keçi görmüş ve :
— Ummu Ma'bed! Bu keçi nedir? diye sormuştu.
Ummu Ma'bed de :
— O, hepsinden zayıf ve hastalıklıdır, diye
cevap vermişti, Muhammed (S.A.V) :
— Onu sağmama müsaade eder misin? demişti.
Bunun üzerine- Ummu Ma'bed :
— Vallahi, ona şimdiye kadar hiçbir erkek
keçi yaklaşmamıştır. Eğer onda süt
bulabilirsen, sağ demişti.
Muhammed (S.A.V) küçük yaşta olan Ma'bed'i gönderip :
— Şu keçiyi getir, demişti. Daha sonra Muhammed
(S.A.V) :
— Çocuk! Bir kap getir, demişti.
Muhammed (S.A.V)
eliyle keçinin memesine dokunmuş, Allah'ın adını söylemiş (bismillah demiş) ve
memesini eliyle sığayıp: «Ey Allah'ım! Ona koyununu bereketli kıl!» diye dua
edince keçinin memesi sütle dolup taşmıştı. Keçi sağması için bacaklarını
açmış, süt akmış ve herkese yetecek kadar büyük bir kap getirtmişti. Muhammed
(S.A.V) Ummu Ma'bed'e içirmiş o süte kanmıştı. Daha sonra yanındakilere (Ebû
Bekr, Amir İbn Fuheyre ve Abdullah îbn Uraykıt'a) de hepsi doyuncaya kadar süt
içirmiş ve şöyle demişti:
—Ben herkese
içiriyorum ve en son kendim içiyorum.
Daha sonra hepsi
doyuncaya kadar tekrar içmişlerdi. Rasûlüllah (S.A.V) kabı dolduruncaya kadar
tekrar süt sağmrş, kabı orada bırakmış ve Ummu Ma'bed'in yanından
ayrılmışlardı.
Çok geçmeden Ummu
Ma'bed'in kocası Ebu Ma'bed zayıf keçileri sürerek geldi. Muhammed'in sağdığı
sütü görünce şaşırıp şöyle dedi :
— Ummu Ma'bed! keçi süt vermediği ve evde de
hiç süt olmadığı halde bu süt sana nereden geldi, dedi.
Ummu Ma'bed de şöyle
dedi:
— Hayır, vallahi, bize hali şöyle şöyle olan
mübarek bir adam uğradı. Şöyle şöyle söyledi. Şöyle şöyle yaptı.
Temîm İbn Abdiiuzza :
—Ummu Ma'bed! Bana onu
tarif et, dedi.
Ummu Ma'bed şöyle
tarif etti :
— Gördüğüm öyle bir kimseydi ki güzelliği
zahir, yüzü nuranî, şemaili güzel ve bî baha idi. Kendisinde karın büyüklüğü,
baş küçüklüğü ayıpları olmayıp belki son derece hoş-endam güzel şimaliydi,
gözünde siyahlık, kirpiklerindeç okluk, sesinde nezaket vardı. Gözünün beyazı
çok beyaz, karası çok kara ve kudretten sürmeliydi. Kaşlarının ucu ince,
saçları koyu siyahtı. Gerdanı uzun ve yüksek olup sakalında ke-saset vardı
(Kesaset: Sakalın hafif uzun olmasıdır). Sustuğunda üzerinde sekînet ve vakar
hasıl olur, konuştuğunda da güzellik zahir olurdu. Sözleri sanki dizilmiş inci
gibi olup ağzından tatlı tatlı akardı. Sözü açık, hak ile bâtılı birbirinden
ayıracak durumda olup ve acizlik ve bilgiçliğe hamlolunacak dereecde az, ne de
zırva addolunacak derecede çoktu. Uzaktan görüldüğünde insanların en açığı,
belirgini ve güzeli, yakına geldiğinde herkesten ziyade tatlı ve melâhatlı idi. Orta boylu olup, boyu ne hoşlanılmayacak
dereced. uzun, ne de gözün hakir göreceği şekilde kısaydı.
Sanki bir fidandı ki,
fidanlar arasında bitmiş güzelliği onların üzerine çıkmıştı. Yanında birtakım
arkadaşları vardı ki, birşey söylediği zaman dinlerler ve ettiği emri yerine
getirmeye koşuşurlardı. Hizmetine koşulan, hürmet olunan biriydi. Abus çehreli
değil, güze! yüzlüydü, kimseyi ayıplayıp azarlamazdı.
Ebû Ma'bed de şöyle
dedi :
Vallahi o Mekke'de
kendisinden bize bahsedilen Kureyşli kişidir. Eğer onunla karşilaşsaydım, Onunla
sohbet ederdim. Şayet buna bir imkân bulursam onunla konuşmaya
çalışacağım.
Kureyş'în adamları
gelip gözlerinden öfke fışkırır bir halde binitlerinden indiler. Ummu Ma'bed'e
:
Nereye gitti o?
dediler.
Umınu Ma'bed :
— Kim? Bana bir yıl önce duyduğum şeyi mi
soruyorsunuz? dedi.
— Sen onun nereye gittiğini bilmiyor musun?
dediler. Um mu Ma'bed de :
— Sizin ne dediğinizi bilmiyorum, diye cevap
verdi. Som sorularak kendisine baskıda bulununca; o da :
— Başımdan çekip gitmezseniz, kabilemin arasında
kalkar sizin aleyhinizde bağırır çağırırım. Vallahi, kısasa kısas yaparak bir
kavmi sizin başınıza yığarım, dedi.
Onlar Uınmu Ma'bed'in
kabilesi arasındaki şerefli yerini biliyorlardı. Onun evi mahallenin
uçundaydı.. Sanki o bir yo! bekçisi gibiydi. O bir bağırsa, silâhlarıyla hemen
ona yardıma koşarlardı ve daha kendileri ne oluyor demeye fırsat bulamadan
onları boğazlarlardı. Kureyş-liler bir zarar görmeden Mekke'ye gitmeyi tercih
ettiler.
Ummu Ma'bed'le kocası,
Muhammed'le (S.A.V) ilgili haberleri dikkatle takip etmeye başladılar.
Müslümanların Bedir'de Kureyş'i kötü bir yenilgiye uğrattıklarını öğrenince
sevindiler.. Sonra Medine'ye geldiler. Böylece Teym İbn Abdiluzza, oğlu Ma'bed
ve Ummu Ma'bed müslüman oldular.
Ummu Ma'bed Ensar
kadınlarıyla birlikte bir evde toplanmıştı. Ra-sûlüllah (S.A.V] onlara selâm
verdi. Onlar da selamı aldılar.
Peygamber (S.A.V) :
—Ben size Allah'ın
elçisiyim, dedi.
Ummu Ma'bed ve
yanındakiler:
—Hoşgeldin, Allah'ın
Rasûlü! dediler.
Rasûlüllah-(S.A.V) :
—Zina etmemek, hırsızlık
yapmamak, çocuklarınızı öldürmemek önden ve arkadan iftira yapmamak ve hiçbir
ma'ruf hususunda isyankâr davranmamak üzere bana bey'at ediniz, dedi.
Kadınlar:
. .
Tamam, dediler.
Ummu Ma'bed sordu :
— Ya Rasûlellah! Kendisinden menedildiğimiz
ma'ruf nedir? dedi Peygamber (S.A.V) :
— Ölünün arkasından bağırıp çağırarak
ağlamaktır, buyurdu.
Peygamber (S.A.V)
kadınların, hayızlı olanları ve genç kızları (kocaya gitmemiş) her iki
bayramda da çıkarmalarını (bayram namazına götürmelerini) emretti, cenazelerin
arkasından gitmeyi ve cuma namazına gitmelerini yasakladı.
Kadınlar,
Rasûlüllah'la (S.A.V) musafaha yapmak (elini sıkmak) istediler. Bunun üzerine
RasûlüMah (S.A.V) :
— Sizlerle beyatımı tamamladım.. Ben kadınlarla
musafaha yapmam, buyurdu.
Bir gün Ebû Ma'bed
öğle namazını kılmak için mescide gitti. Dönünce Ummu Ma'bed :
— Niçin geciktin Ebû Ma'bed', dedi. Ebû Ma'bed
şöyle cevap verdi :
— Dönerken, Enes İbn Malik'in Evsli
bazılarıyla konuştuğunu gördüm.
Ummu Ma'bed :
— Rasûlüllah'ın hizmetkârı onlara ne dedi? diye
sordu. Ebû Ma'bed şöyle cevap verdi:
— Enes şöyle dedi: Rasûlüllah'ın (S.A.V) şöyle
dediğini duydum: Kim «Kul huve'llâhu ehad»ı fatihayla başlayan namaz abdestiyle
yüz-defa abdestli olarak okursa Allah onun her bir harfine on sevap yazar, onun
on günahını siler, onu on derece
yükseltir, cennette onun için bir köşk bina eder, onun o gün işlediği ameli
Adem oğullarının işlediği amelin derecesine yükseltir. Sanki o Kur'an'ı otuz
üç defa okumuştur, şirkten, meleklerin sorgu İçin gelmesinden ve şeytanın,
kötülüğünden kurtulmuştur. Arşın etrafında onların yankısı vardır. Onlar Allah
o kimseye bakıncaya kadar sahibini zikreder. Allah o kimseye baktığı zaman
asla ona azabetmez.
Ummu Ma'bed
e!-Huzaiyye Rasûlüliah'ın (S.A.V) şöyle dediğini de duymuştur:
— Allah'ım! Kalbimi
nifaktan (iki yüzlülükten] amelimi riyadan, dilimi yalandan, gözümü hıyanetten
temizle. Çünkü sen hain gözleri ve kalplerin gizlediğini bilirsin.
Ummu Ma'bed sıkı bir
şekilde bu duaya sarıldı-. Fatiha ve İhlas'ı abdestlî olarak bol bol okudu.
Peygamber (S.A.V)
vefat edip müslümanlar Ebû Bekr es-Sıddîk'a bey'at ettiğinde Ummu Ma'bed onun
yanına gitti. Ebû Bekr gülümseyip Rasûlüllah'la birlikte hicret ettiği günü
hatırladı, halini hatırını sorup mübarek keçinin sahibesine ikramda bulundu.
Ummu Ma'bed'in
bildirdiğine göre; Peygamberimiz tarafından memesi sığananve kesilmemesi emr
buyrulan keçi; hicretin on sekizinci yılındaki kuraklığa kadar kalmış,
kuraklıktan yer yüzünde az veya çok bir şey kalmamışken, onlar bu koyundan
sabah akşam süt sağmış durmuşlardır. [2]