«Milhan'ın Kızı Ummu Süleym (R, Anhâ)»
Kendisiyle evlenmek
isteyen Ebû Talhâ'dan meh r olarak müsliiman olmasını isteyen ve Rasulüllah'm :
«Cennet'e girdim. Bir ayak sesi duydum. Bu nedir? dedim: Bu «er-Rumeysâ Bint
Milhân'dır» diye cevap verdiler» buyurduğu cennetlik sahâbîdir...
Neccar oğullarından
Milhan b, Hâlid'in krzı ve Ummu Harâm'ın k z kardeşi olan ve künyesi Ummu
Süleym olan sahâbînln ismi; Gumeysâ veya Rümeysâ'dır. Ummu Süleym, Mâlik b.
Nadr'ia evli idi. Enes b. Mâlik bu evlilikten doğmuştur...
Er-Rumeysa evinden
ayrılmakta olan oğlu Enes İbn Malik'i uğurlamak İçin ayağa kalktığında,
Rasulüllah'm şehri, (Medine) ay ışığına boğulmuştu. Ummu Süleym oğlunu
kucaklayarak:
— Allah seninle olsun,
seni korusun ve bize salimen geri göndersin, dedi.
Ummu Süleym Bint
Milhan, ciğerparesini uğurlarken, Medîne sokaklarında gözden kayboluncaya
'kadar ayakta durup bekledi.. Daha sonra kapıyı kapatıp minderinin üzerine
oturdu. Hatıralar zihnine akın etti...
Kendini Ensar'ın ilk
müslümanlarıyla birlikte müslüman olup Rasûlüllah'a bey'at ettiği günde
buldu... O sırada kocası Mâlik İbnu n-Nadr İbn Damdam yoktu. Dönünce ona :
—Sen dinden çıktın,
sapıttın mı? dedi. Ummu Suleym :
— Ben dinden çıkmadım ve sapıtmadım. Fakat o
zâta îman ettim, dedi.
O, oğlu Enes İbn
Malik'e :
—la İlahe illallah»
de. «Eşhedu enne Muhammeden Rasûlüliah» de cümlelerini yavaş yavaş söylemeye
başladı...
Mâlik İbnu'n-Nadr Ummu
Suleym'e :
—- Oğlumun İtikadını
bozma, dedi. Er-Rumeysa :
— Ben onun itikadını bozmadım, diye cevap
verdi.
. Mâlik İbnu'n-Nadr
öfkelenip Şam'a doğru yola çıktı. Karşısına bir düşman çıktı ve Malik'i
öldürdü. Onun ölüm haberi er-Rumeysa'ya ulaşınca şöyle dedi :
— Çocuğum sağ olarak memeyi bırakmcaya kadar
onu kesinlikle memeden ayırmayacağım. Enes bana emretmedikçe ve o: Annem görevini
yerine getirdi, Allah benîm yüzümden ona hayırla karşılık versin, annem bana
iyi bir velilik yapmıştır, demedikçe evienmiyeceğim.
Enes İbn Malik memeyi
terketti. Ebû Talhâ (Zeyd İbn Seni İbni'l-Esved) Ummu Suleym'e evlenme teklifi
yaptı. Ebû Talhâ müşrik olduğu için Ummu Suleym :
—Enes bulûğa erip
büyüklerle birlikte oturmadıkça evlenmem diye cevap verdi.
Enes İbn Mâlik sekiz
yaşına varınca Ebû Talhâ gelip er-Rumeysâ1-ya:
—Enes artık büyüklerle
birlikte oturmaya'başladı, dedi. Er-Rumeysâ:
- .
— Sen, sana zararı ve faydası olmayan bir taşa
tapmayı nasıl uygun görürsün?! Bir marangozun, getirip senin için yonttuğu bir
ağaç parçasının sana ne zararı, ne faydası dokunur?!» dedi.
Ebü Talhâ susup cevap
vermedi. Ummu Suleym şunu da ilâve etti:
—Yerden biten ve filân oğullarının habeşî
kölesi tarafından yontulan bir şeye tapmaya utanmaz mısın? Bir müşrikle
evlenmek bana yakışmaz. Ebû Talhâ; Sizin tapmakta olduğunuz putlarınızı
marangoz Abd-i Âl-i filânın yontup yaptığını ve ona bir ateş parlatacak
olsanız, onun tutuşup yanacağını bilmez misin? Ebû Talhâ şöyle cevap verdi:
— Bırak da düşüneyim...
Ummu Suleym, sözünün onu etkilediğini zannetti... Ebû Talhâ onun yanma tekrar döndüğünde er-Rumeysâ
şöyle dedi:
—Ne yaptın?
Ebû Talhâ sustu. Ummu
Suleym :
— Ebû Talhâ! Senin gibisi rededilmez ama sen
kâfirsin, ben de müslüman bir kadınım, seninle evlenmek bana uygun düşmez,
dedi.
Ebû Talhâ :
—Senin, benimle
evlenmene engel olan şey bu değil?
Ummu Suleym sordu:
—Peki, benim seninle
evlenmeme engel olan nedir?
Ebû Talhâ :
— Sarı ve beyaz [yani altın ve gümüş) diye
cevap verdi.
Ummu Suleym :
— Ben ne sarı ne de beyaz istiyorum, senin
müsiüman olmanı istiyorum, Allah ve Peygamberi şahit olsunlar ki,
müslüman olursan senden bir pul almadan
seninle evleneceğim, dedi.
Ebû Talhâ
— Bana bu konuda kim yardımcı olur? diye sordu.
Ummu Suleym:
— Bu konuda sana Rasûlüliah (S.A.V) yardımcı
olur, dedi;,
Ebû Talhâ Hz. Peygamber'! aramak üzere
yola çıktı. Rasûlüllah (S.A.S)
ashabının arasında oturuyordu. Ebû Talhâ'yı görünce :
— Ebû Talhâ alnındaki İslâm'ın nuruyla size
geldi, dedi.
Ebû Talhâ Rasûlüllah'a
Ummu Suleym'in söylediğini anlattı ve:
—Eşhedu en lâ ilahe
illallah ve enne Muhammeden Rasûlullah, dedi.
Ebû Talhâ
er-Rumeysâ'ya dönüp :
— Artık ben de senin dinine girdim, dedi. Ummu
Suleym oğlu Enes'e :
— Enes! Kalk, Ebû Talhâ'yı evlendir, dedi.
Böylece Ummu Suieym
Ebû Talhâ'yla evlendi. Onun mehri İslâm oldu...
Ummu Süleym bu evlilikten
bir çocuk dünyaya getirdi ve çocuk büyüyüp yürümeye başladı. Ebû Talhâ bu
çocuğu (Ebû Umeyr'i) çok severdi..
Babası Ebu Talhâ
bahçelerinden birinde.yken Ebû Umeyr hastalandı ve öldü. Ummu Suleyrn çocuğunu
yıkayıp kefenledi, kokuladı ve üzerine bir örtü örttü. Ev halkına da şöyle
dedi:
— Sakın Ebû Talhâ'ya oğlunun öldüğünü ben
kendisiyle konuşmadıkça söylemeyin. [Çünki, Ebû Talhâ o gün oruçlu idi).
Ebû Talhâ geldi ve :
— Çocuk nasıl? diye sordu. Ummu Suieym :
— Rahatladı, deyince, Ebû Talhâ çocuğun
gerçekten iyileştiğini sandı.
Ummu Suieym akşam
yemeğini ve içecek şeyler getirdi. Ebû Talhâ yeyip-içti. Ummu Suieym, o güne
kadar hiç yapmadığı şekilde özenerek süslendi, süslü görünmeğe çalıştı. Ebu
Talhâ daha sonra hanı-mıyla yatıp bu ihtiyacını da yerine getirdi. Sabah
olunca, er-Rumeysa :
— Ebû Taihâ! Görmedin mi? Falanca aileyi?
Faydalanmak için, aldıkları emâneti gidip istediğim zaman, ağırlarına gitti,
dedi.
Ebû Talhâ :
—Hiç iyi etmemişler,
dedi. Ummu Suieym:
— Senin oğiunun da Allah'ın bir emâneti
olduğunu kabul et. Allah emânetini geri aldı, dedi.
Ebû Talhâ, Ummu
Suleym'in soğukkanlılığına hiddetlenip:
— Madem öyle, niye beni kendi halime bıraktın
da, bu işlere bulaşmama sebep oldun. Daha sonra da bana oğlum Ebu Umeyr'in
öldüğünü söylüyorsun, dedi.
[Ummu Suieym,
Peygamberimize İslâmiyet üzerine bey'at ederken, ölüye feryâd ve figân
etmemeye de bey'at etmiş bulunuyordu).
Ertesi gün Ebû Talhâ,
Rasûlüllah'a gitti ve şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Rasûlü! Ummu Suieym bana şöyle
şöyle ya Peygamber (S.A.V) :
— Geçen gecenizi Allah hakkınızda mübarek
kılsın. Beni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Ummu
Süleym çocuğunun ölümüne sabrettiği için, Allah.(C.C3 onun rahmine bir erkek
çocuk ilkâ eylemiştir, buyurdu.
Ummu Suleym, o gece
hâmile kalmıştı...
Enes (R.A) diyor ki :
Ummu Suleym çocuğu doğurduğu zaman Peygamber efendimiz bana :
— Annene git söyle;
çocuğun göbeğini kestikten sonra, onu yanıma göndermeden ona bir şey
tattırmasın, dedi.
Bunun üzerine ben
çocuğu kollarımın üstüne alarak Peygamber Efendimize getirdim. Peygamber
Efendimiz bana:
—İyi cinsten üç tane
hurma getir, dedi.
Hurmaları getirdiğimde
benden alarak ağzında çiğnedikten sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu. Çocuk da
yavaş yavaş emmeye başladı. Peygamber Efendimiz :
—Medîne'liler hurmayı
sever, diye bir latife yaptıktan sonra:
—Al onu götür ve
annene söyle: Allah, ömrüne bereket koysun ve onu analı babalı büyüüterek sâlih ve takva sahibi
kimselerden kılsın, buyurdu ve çocuğun adını da Abdullah koydu.»
Peygamberimizin duası
bereketiyle Abdullah'ın dokuz (veya yedi) oğlu olmuştu ki hepsi de Kur'an-ı
Kerîm'i okumuş, hatm etmişlerdi...
Ensardan bir müslüman
diyor ki : «Ben Hz. Peygamberin duasının neticesini gördüm, o geceden Ebû
Talhâ'nın oğlu Abdullah doğdu. Onun da on tane çocuğu oldu.»
Um mu Süleym'in çocuğu
öldüğü halde, kocasına duyurmayacak kadar sabır ve cesaret göstermesi büyük bir
meziyettir. Kocası oruçlu olduğundan, şayet oğlunun öldüğünü duyarsa üzüntüden
yemek yiyemez, daha da perişan olur, düşüncesiyle bu acıya sabretmiş, söylememiştir.
Bu onun aynı zamanda Allah'ın kaderine olan teslimiyetini de gösterir. Yoksa
hangi anne çocuğuna şefkat duymaz ki?!
Kureyş; Ehâbiş onlara
itaat eden Kinâne ve Tihâme kabîleleriyle Bedir'in intikamını almak için
geldiklerinde Rasûlüllah (S.A.V) onları Uhud'da karşıladı.. Rasûlüllah (S.A.V)
savaşa çıkarken Ensâr'dan bazı kadınlar, hastalara su vermek, yaralılara hizmet
ve tedavi etmek için beraberinde bulunuyorlardı... Ummu Suleym ile Hz. Âîşe (r.
anhümâ) su tulumlarını taşıyorlar ve susayanların ağızlarına su döküyorlardı..
Su tulumları boşalınca tekrar gidiyorlar, doldurup geliyorlar, yine susayanların
ağızlarına boşaltıyorlardı. Susuzları suladıktan sonra1 er-Ru-meysâ yaralıları
tedavi ediyordu...
Enes (R.A)
anlatmaktadır;
«—Uhud savaşında
ashab, okçuların emre itaatsizliği yüzünden yenilgiye uğrayıp Hz. Peygamber
(S.A.V)'in yanından dağılmışlardı... Yalnız Peygamber Efendimizle on iki kişi
sebat ettiler. Bu çok tehlikeli savaş ânında Hz. Aîşe ve annem Ummu Süleym (r.
anhâ) (tesettür emri henüz gelmemiş olduğu için) kollarını sıvayıp hizmet
ediyorardı.. Ayak bilezikleri görünüyordu. Devamlı olarak ve hızla sırtlarında
kırbalarla su taşıyıp yaralıların ağzına boşaltıyorlardı. Kırbalar boşalınca
son derece bir çeviklikle geri dönüp bir daha dolduruyor ve acele olarak gelip
yaralıların ağızlarına boşaltıyorlardı...»
Sa'sa'a oğullarının
efendisi mızrak oyuncusu Ebû Berâ İbn Azib
İbn Âmir Medine'ye
geldi. Hz. Peygamber'e (S.A.V) bir hediye verdi. Rasûfüllah (S.A.V) hediyesini
kabul etmeyip şöyle dedi :
— Ebû Berâ! Ben bir müşriğin hediyesini kabul
edemem.
Daha sonra ona
müslüman olmasını teklif etti. O ne reddetti ne de müslüman oldu. Şöyle dedi :
—- Senin bu işin
güzel. Ashabından bazılarını, buna (İslam'a) davet .etmek üzere Necid halkına
gönderirsen, sana icabet edeceklerini
umuyorum.
Peygamber (S.A.V) :
—Necid halkının,
onlara bir kötülük yapmasından korkuyorum, buyurdu.
Ebû Berâ İbn Azîb :
— Ben onlara kefilim, dedi.
Rasûlüllah (S.A.V)
aralarında, el-Munzir İbn Amr, Haram İbn Milhan (Ummu Suleym Bînt Milhan'ın
erkek kardeşi), el-Haris İbnu's-Samme ve Amir İbn Fuheyre ve başkalarının da
bulunduğu yetmiş kişi gönderdi. Onlar yola çıktılar. Naûne kuyusunun (Âmir
oğullarıyla Suleym oğulları arasında bir yer) yanında konakladı. Rasûlüllah'ın
sa-hâbîleri oraya indiklerinde Rasûlüllah'ın (S.A.V) mektubunu vermesi için
Haram İbn Milhan'ı Âmir Îbnu't-Tufeyl'e gönderdiler. Haram İbn Milhan Âmir'in
yanına geldiğinde, mektuba bakmadan Haram'a saldırıp
öldürdü...
Âmir, Haram îbn
Milhan'a ilk darbeyi vurduğunda Haram şöyle demişti:
— Allâhu ekber, Ka'be'nin Rabbine yemin osun,
ben kazandım.
Âmir İbnu't-Tufeyl,
Suleym oğullarından Usayye, Ri'l ve Zekvan kabilelerini yardıma çağırmak üzere
haykırdı. Onlar bu konuda onun çağrısını kabul ettiler. Rasûlüllah'ın
sahâbilerinin etrafını kuşattılar. Bunun üzerine sahâbîier onlarla savaştılar.
Ka'b İbn Zeyd el^Ensarî hariç, sahabîleri öldürdüler. Ka'b'ı da ölmek
üzereyken bırakıp gittiler.
Ummu Suleym'e
kardeşinin ölüm haberi geldiğinde şöyle dedi :
— Ka'be'nin Rabbine yemin olsun! O cenneti
kazandı...
Rasûlüilah [S.A.V)
Ummu Suleym'i ziyaret etti ve onun evinde nafile namaz kıldı ve şöyle dedi :
— Ummu Suleym! Farz
namazı kıldığın zaman, on defa «Subhâ-fiellah», on defa «eİ-hamdu liilâh» ve on
defa da «Allâhu ekber» de. Sonra Allah'tan dilediğini iste. Sana: Evet, evet,
evet, denilecektir.
Rasûlüilah (S.A.V)
Ummu Suleym'i sık sık ziyaret eder, namaz vakti gelirse, Ummu Suleym'e ait ve
su ile ıslattığı bir hasır üzerinde namaz kılardı. Ummu Suleym, bizzat onun
için yaptığı birşeyi ona hediye ederdi...
Rasûlüilah (S.A.V) sık
sık Ummu Suleym'in evinde öğle uykusuna yatardı. Ummu Suleym ona meşinden
yapılmış bir yatak yayardı. Bir gün yine onun evinde öğle uykusuna yattı ve
terledi. Ummu Suleym bir şişe getirdi ve teri onun içine sıyırdı. Peygamber
S.A.V) uyandı:
—> Ummu Suleym! Ne
yapıyorsun? dedi. Ummu Suleym şöyle cevap verdi:
— Bu senin terindir.
Biz onu kokumuzun içine koyuyoruz. Çünkü o en güzel'kokudur.
Bir kuşluk vakti, Hz.
Peygamber Ummu Suîeym'in evine girdi. Asılı duran bir su tulumunu aldı ve
ayakta ondan su içti. Ummu Suleym onu aldı. Ağzını kesti ve yanında sakladı.
Hz. Peygamber (S.A.V)
hanımları dışında Ummu Suîeym'in yanından başka hiçbir kimsenin yanma devamlı
olarak girmezdi. Onun yanma girer dururdu... Rasûlüllah'a şöyle denildi:
.-— Yâ Rasûlellah! Sen
Ummu Suîeym'in evinden başka hiçbir eve
girmiyorsun.
Peygamber (S.A.V)
şöyle buyurdu :
— Ben ona acıyorum.
Çünkü kardeşi ve babası benimle birlikteyken sehîd edildiler...
Allah Hayber'in
fethini nasıp edince, Rasûlüllah'ın (S.A.V) emriyle ganimetler toplandı.
Peygamber [S.A.V) esirlere baktı. Esirler içinde Hz. Musa'nın (A.S.) kardeşi
Harun İbn İmrân'ın soyundan Zeyneb Bint Huyey İbn Ahtab vardı. Rasûlüilah
(S.A.V) Zeyneb'i kendisine seçti. Hidâyete erişip müslüman oluncaya kadar onu
Ummu Suİeym Bint Milhan'in yanına bıraktı. Daha sonra onu âzât etti ve onunla
evlendi. Onun âzâdı mehri oldu. (Onu bedelsiz âzâdedip mehirsiz evlendi) Peygamber
(S.A.V) ona Safiyye adını verdi...
Rasûlüllah (S.A.V)
Medîne-i Münevvere'ye hicretlerinde Ebû Ey-yüb'ün hanesinde ikâmet buyurdukları
esnada müslüman ahâliden kadın ve erkek herkes kudretleri yettiği kadar
Rasûlüliah'a hediyeler, armağanlar takdim eylemişlerdi. Ummu Suleym de eli dar
olduğu için Rasûlüllah'a hediye edecek bir şey bulamayıp henüz 12 yaşlarında
olan oğlu Enes'i elinden tutarak Rasûlüllah'ın huzuruna getirip :
— Yâ Rasûlellah! Benini küçük bir hediyem var.
Rasûlüllah (S.A.V):
— O nedir? Ummu Suleym! diye sordu. Ummu Suleym
:
—. Yâ Rasûlellah!
Ensâr erkek ve kadınlarından sana hediye vermeyen kimse kalmadı. Ben, bu
oğlumdan başka âana hediye edecek bir şeye mâlik değilim. Bunu al! Sana hizmet
etsin! Ona duâ eyle!» dedi.
Rasûlüllah (S.A.V) : —
Allah'ım! Onun malını ve çocuğunu çoğalt. Verdiğin şeylerde onun için bereket
ihsan eyle, diye duâ etti...
Rasûlüllah (S.A.V)'in
duası bereketiyle Hz. Enes 103 yaşına kadar yaşayarak seksen evlâdı olmuş,
bunlardan 78i erkek, yalnızca ikisi kız olmuştur. Malı da sayılamıyacak kadar
idi...
Hz. Ener (R.A)
anlatmaktadır:
._ Rasûlüllah'a
(S.A.V) 10 yıl hizmet ettim. Rasûlüliah (S.A.V), beni ne dövdü, ne bana kötü
bir lâf söyledi, ne de yüz ekşitti.
Yaptığım bir şey için
(Ne diye bunu böyley aptın?» dememiş, yapmadığım bir şey içinde (Ne diye şöyle
yapmadın?) dememiştir.»
Ummu Suleym hurma ve
yağ getirdi. Peygamber (S.A.V) şöyledi
—Yağınızı ve hurmanızı
kaplarında saklayın. Çünkü ben oruçluyum.
Daha sonra Rasûlüllah
(S.A.V) evin bir köşesine geçip nafile namaz kıldı ve Ummu Suleym'le ailesi
için duâ etti.
Ebû Ya'lâ, Enes
radıyailahu anh'den :
«Annem Ümmü Süleym'in
bir koyunu vardı. Onun yağını bir tulumda topladı ve tulum dolunca Rubeybe ile
Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e gönderdi. Rubeybe :
— Yâ Rasûlüliah! Bu yağı Ümmü Süleym size
gönderdi. Boşaltınız da tu!umu geri götüreyim, dedi.
Rasûlüllah'ın emri
üzerine tulumu boşaltıp Rubeybe'ye geri verdiler. Rubeybe tulumu geri
götürdüğü zaman Ümmü Süleym evde yoktu. Rubeybe tulumu bîr mıha astı. Ümmü
Süleym eve geldiği zaman tulumun dolu olup yağın damlamakta olduğunu gördü.
Rubeybe'ye:
— Ben sana bu yağı RasûlüMah'a götür demedim
mi? dedi. Rubeybe :
— Ben götürdüm, inanmıyorsan git sor, dedi ve
beraber Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiler. Ümmü Süleym :
— Yâ Rasûlüllah! Ben Rubeybe ile size bir tulum
yağ gönderdim, aldınız mı? diye sordu.
Rasûlüllah :
— Evet, getirdi, dedi. Ümmü Süleym :
—Seni Hak Peygamber
olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, evimde tulum yağla dolu olup altına
damlamaktadır, dedi.
Allah'ın Resulü : .
—Ey Ümmü Süleym!
Allah'ın kendi Peygamberine verdiği gibi sana da vermiş olmasına şaşıyor musun?
Ye ve Allah'a şükret dedi.
Ümmü Süleym demiştir
ki :
— Eve döndüğümde yağı
bir büyük kaba böldüm ve bir iki ay yiyebileceğimiz kadar tulumda bıraktım.»
Rasûlüllah (S.A.V)
Ummu Süleym'e şöyle buyurmuştur:
«— Sabret! Allah'a yemîn
ederim ki bir haftadır
Muhammed'in evinde hiç bir yiyecek yoktur ve üç gündür bir çömleğin altına ateş
ya-kılmamıştır. Halbuki eğer istesem -yemîn ederim ki- Allah bana Tehâ me'nin
bütün dağlarını altın yapar.»
Ebû Talhâ yüzü neşeli
olarak geldi. Ummu Suİeym:
—Ne var ne yok? dedi. Ebû Talha :
— Bugün Rasûlüllah'ı
neşeli olarak gördüm ve sordum: Ey Allah'ın elçisi! Senin neşeli olduğunu
görüyorum. Peygamber [S.A.V): Ebû Talhâ! Beni öyle olmaktan ne engelleyebilir
ki? Cebrail benim yanımdan biraz önce ayrıldı. O şöyle dedi: Muhammedi Rabbim
beni sana gönderdi. O şöyle buyuruyor: Ümmetinden sana salât getiren hiç kimse
yok ki Allah onun senin için getirdiği salâtını sana iade etmesin ve o salât
yüzünden o kişiye on sevap yazmasın, ondan on günah indirmesin, ve onu on
derece yükseltmesin. Onun salâtı için Arş'in önünde son yoktur. O salât bir
meleğe uğrar uğramaz melek şöyle 6er: Muhammed'e salât edildiği gibi söyleyene
de salât ediniz...
Ummu Süleym hasta
olarak Rasûlüllah'ın evine gitti. Rasûlüllah (S.A.V) sordu :
— Ummu Süleym! Ateşi, demiri ve demirin kirini
biliyor musun? Ummu Suleym :
—Evet, Allah'ın
Rasûlü! Rasûlüllah (S.A.V):
— Ummu Suleym! Sevin. Çünkü eğer sen bu
rahatsızlığından ku tulursan demirin kirinden kurtulduğu gibi günahlardan
kurtulursun, t>L yurdu.
Ummu Suleym iyi olunca
:
—Yâ Rasûlellah!
Cihâdın en faziletlisi hangisidir? diye sordu. Rasûlüllah (S.A.V) :
— Namaza sarıl. Çünkü
namaz en faziletli cihâddır. Günahlarından hicret et (ayrıl) çünkü o, en üstün
hicrettir,'buyurdu. "
Hz. Aîşe (r. anhâ)
rivayet etmektedir:
«— Ensâr'ın kadınları
ne iyi kadınlardır. Utanç, onları din hak da soru sormaktan ve dinin ahkâmını
öğrenmekten alakoymazdı.»
Ümmü Süleyrfı
radıyallahu anhâ'dan :
«Peygamber
Efendimiz'in eşi Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'ya komşu idim. Bir gün Peygamber
sailallahu aleyhi ve sellem'e :
— Yâ Rasûlüllah, kadın
rüyasında kocasının kendisiyle cinsî münâsebette bulunduğunu görürse, ona
gusül gerekir mi? diye sordum.
Ümmü Seleme :
— Evin yıkılmasın. Sen kadınları
Rasûlüllah'ın nezdinde rüsvay
ettin, dedi.
Ümmü Seleme'ye :
— Cenâb-ı Allah gerçeği söylemekten utanmaz.
Bizim de, dinimiz hakkında bilmediğimiz şeyleri Rasûlüllah'a sormaya hakkımız
vardır. Ona sorup öğrenmek, bizim için dînimiz hakkında bilgisiz kalmaktan
İyidir, dedim.
Peygamber Efendimiz :
— Ey, Ümmü Süleym, eğer meni suyunun
ıslaklığını görürse kadına gusül lâzım gelir, buyurdu.
— Yâ Rasûlüllah, kadının da suyu var mı? dedim.
Peygamber Efendimiz :
— Kadının suyu yoksa, çocuk neden annesine
benzer? Kadın da yaradılış, ahlâk ve tabiat bakımından erkeklerden farklı
değildir, buyurdu.»
Bir gece Rasölüliah
(S.A.V) Enes İbn Malik'e şöyle dedi:
—Cennete girdim. Bir
ayak sesi duydum: Bu nedir? dedim. Bu er-Rumeysa Bint M ilhan'dır, diye cevap
verdiler.
Ummu Suleym,
Rasûlüllah'ın (S.A.V) hanımlartyla birlikteydi. Onları bir sürücü
götürmekteydi. Rasûlüllah (S.A.V) şöyle buyurdu:
—Enceeşe! Billur
şişeleri yavaş yürüt (Kırılabilirler).
Ummu Suleym Bint
Milhan, Ebû Talhâ'dan Abdullah'a hâmile olduğu halde Huneyn'de bulundu. Ebû
Talhâ Ummu Süleym ile karşılaştı. Onun yanında bir hançer vardı. Ebû Talhâ :
— Ummu Süleym! Bu nedir? diye sordu. Ummu
Suleym :
— Bana müşriklerden birisi yaklaşırsa, bunu
karnına saplıyaca-ğım, diye cevap verdi.
Ebû Talhâ,
Rasûlüllah'a (S.A.V) :
— Yâ Rasûlüllah! Bak Ummu Süieym'in yanında
beline bağladığı bir hançer var, dedi.
Rasûlüllah (S.A.V)
güldü.. Ummu Suleym:
— Yâ Rasûlellah! Ben onunla paniğe kapılıp
yanından dağılanları da savaşan müşrikler gibi öldürmek isterim, dedi.
Peygamber [S.A.V}:
— Allah (CC) bize yetişti ve zafer ihsan etti,
Ummu Süleym! dedi.
Rasûlüllah (S.A.V)
Ummu Süleym Bint Milhan'la karşılaşıp ona şöyle dedi :
— Ummu Suleym, niye bizimle birlikte bu yıl
hacca gitmedin? Ummu Süleym :
— Ey Allah'ın elçisi! Kocamın iki devesi vardı.
Birisiyle o hacca gitti. Diğerini de hurma ağaçlarının sulanması için bıraktı,
dedi.
Peygamber (S.A.V):
— Ramazan geldiğinde
umreye git. Ramazanda yapılan umre, benimle birlikte yapılan bir hac
karşılığındadir, buyurdu.
Ebû Talhâ'yla Enes İbn
Malik Rasûlüllah'la birlikte yola çıktılar. Onlar doksan bin müslümanla
birlikte veda haccmda bulundular. Peygamber {S.A.V) Mina'da saçlarını traş
ettirdiğinde sağ tarafını birer ve ikişer kıl (tel) ashabına dağıttı. Sol
tarafın tamamını Ebû Talhâ'ya verdi. Ummu Suleym Bint Milhan onu evinde
sakladı.
Ummu Suleym ve Ebû
Talhâ öldüler. Aziz ve celîl olan Allah Peygamberinin duasını kabul etti. Oğlu
Abdullah'ın on oğlu olmuştur. Oğullarının hepsi de Kur'an'i hatmetmişler ve
ondan ilim almışlardır. [1]