- Safiyye binti Şeybe şöyle anlatıyor: Âişe vâlidemizin yanında oturduğumuz bir gün söz Kureyş kabilesi kadınlarının faziletlerinden açıldı. Bunun üzerine Aişe vâlidemiz şunları söyledi:
“Evet, Kureyşli kadınların bazı iyi vasıfları ve faziletleri vardır. Fakat yemin ederim ki ben Allah’ın kitabını tasdik etmek ve ona iman etmek bakımından Ensar kadınlarından daha üstününü görmedim. Nur Sûresi’nin “(Ey Rasûlüm!) Mü’min kadınlara söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar; ırzlarını ve namuslarını korusunlar. Görünmesi zarurî olanlar (yüz ve el) hâriç ziynetlerini (ziynetlerin takıldığı boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulaklar gibi yerlerini) göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar!” (Nur: 24/31) âyeti nâzil olduğunda onların erkekleri mescitten evlerine dönüp bu âyetle indirilen hükümleri söylediler. Bunları söyleyen kişinin hanımı, kızı, kızkardeşi ve akrabalarından hiç bir kadın yoktur ki derhal süslü püslü yün elbiselerini çıkarıp başlarını örtmesinler. Bütün bunları Allah’ın indirdiğini tasdik edip ona iman etmek maksadıyla yapıyorlardı. Ertesi günü sabah namazında Ensar kadınları başlarında birer karga varmış gibi Hz. Peygamber’in arkasında, başları sımsıkı kapalı olduğu halde namaz kıldılar.”[1]
[1] İbn Kesir, Tefsir III/284 (İbn Ebi Hatim’den). Ayrıca Ebu Dâvud’un da rivayet ettiği kaydedilir).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/352.