- İbn Abbas şöyle anlatıyor: Rasûlullah vefat ettiği zaman bir arkadaşıma
“Gelde ashâbın çoğu hayattayken, onlardan Hz. Peygamber’in hadislerini soralım” dedim. Adam
“Sana hayret, ey Abbas’ın oğlu! Sen zannediyor musun ki, sahabilerin içinde şöyle şöyle zatlar olduğu halde, halk sana muhtaç olacaktır?” dedi. Bunun üzerine onu terkettim. Kendim, sahabiden sormaya başladım. Eğer bir kişiden benim kulağıma bir hadis gelirse, onun kapısına varıyordum. O uykuda olduğu zaman saatlerce kapısında beklerdim. Yüzüm gözüm rüzgardan toz toprak içinde kalıyordu. Sonunda o sahabi evden çıkınca, beni görerek
“Ey Rasûlullahın amcazadesi! Seni buraya getiren nedir? Niçin bana haber göndermedin? Ben sana gelirdim” diyordu. Ben de
“Hayır! Ben gelmeye muhtacım” diyerek ondan hadis dinliyordum. Fakat çektiğim bu zorluklar boşa gitmedi. Öyle bir gün geldi ki, halk benim etrafımda toplanıp bana danışmaya başladılar. O arkadaş beni gördükçe
“Bu genç benden daha akıllı çıktı” diyordu.[1]
- İbn Abbas şöyle diyor: Medayin fethedildiğinde halk dünyaya yöneldi. Ben ise Hz. Ömer’e yöneldim.[2]