- Hz. Ömer zamanında halka çok şiddetli bir kıtlık isabet etti. Ömer halkı çıkardı, onların yanında iki rekât yağmur namazı kıldı. Abasının sağını soluna, solunu sağına getirdi. Sonra ellerini kaldırarak
“Yarab! Biz senden af taleb ediyoruz, senden su taleb ediyoruz” dedi. Hz. Ömer daha duasını bitirmeden yağmur yağdı. Bir müddet sonra göçebeler Hz. Ömer’e gelerek
“Ey Mü’minlerin Emîri! Biz falan gün, falan saatte çölümüzde bulunuyorduk. Baktık ki bulutlar bizi gölgelendirdi. Oradan bir ses
“Ey Eba Hafs! Sana yardım geldi. Ey Eba Hafs, sana yardım geldi” diyordu” dediler.[1]
- Hz. Ömer zamanında halk büyük bit kıtlığa maruz kaldı. Birisi Rasûlullah’ın kabrine vardı ve
“Ey Allah’ın Rasûlü! Ümmetini sulandırmak için Allah’dan yağmur iste. Çünkü ümmetin nerde ise helâk olacaktır!” dedi. Hz. Peygamber, gece adamın rüyasına girerek
“Ömer’e git. Benim selâmımı söyle ve de ki: Tedbir al! Tedbir al!” dedi. Bunun üzerine kişi Hz. Ömer’e vardı ve haber verdi. Hz. Ömer ağladıktan sonra
“Yarab! Aciz olduğum şey müstesna her gayreti gösterdim” dedi.[2]
- Medine ve çevresinde öyle bir kıtlık ve açlık oldu ki, açlıktan yabani hayvanlar insanlara sığınıyor ve kişi kestiği koyunun çok zayıf olduğundan etini yemekten tiksinti duyuyordu. Halkın durumu bu kadar kötüydü. Şehirlerden Ömer’in yanına gelen olmuyordu. Nihayet bir gün Bilâl b. Hâri el-Müzeni, Ömer b. Hattab’ın yanına gelerek içeri girmek için izin istedi ve
“Beni Hz. Peygamber, sana elçi olarak gönderdi. Hz. Peygamber sana “Ben seni akıllı ve tedbirli olarak biliyordum. Hala da öyle bilirim. Sen ne yapıyorsun?” diyor” dedi. Ömer
“Sen bu rüyayı ne zaman gördün?” dedi. Bilal
“Dün akşam gördüm” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer çıktı, mescide toplanın diye ilan ettirdi. Halk toplanınca onlara iki rekât namaz kıldırdı ve
“Ey insanlar! Allah için doğru söyleyin. Benden, tersi daha hayırlı olan bir şey gördünüz mü?” dedi. Halk
“Hayır” diye cevap verdi. Ömer
“Bilal b. Hâris şöyle şöyle diyor” dedi. Halk
“Bilal doğru söylüyor. Neden Allah’dan ve diğer şehirlerdeki müslümanlardan yardım istemiyorsun?” dediler. Daha önce böyle bir şeyi düşünememiş olan Ömer
“Allahu ekber! Darlık son noktasına ulaşınca artık kalkar” dedi ve valilerine
“Medine ve çevresine yardım edin. Açlıktan ölmek üzereler” diye mektup yazdı. Halkı da yağmur duası için şehirden dışarı çıkardı. Kendisi de Abbas ile yaya olarak çıktı. Kısa bir hutbe okuduktan sonra namaz kıldırdı. Sonra dizlerinin üzerinde kalkarak
“Yarab! Ancak sana ibadet ederiz, ancak senden yardım taleb ederiz. Yarab, bizi affet. Merhamet et, bizden razı ol!” dedi. Sonra evlerine gelmemişken su göletleriyle, su dolu çukurlarla karşılaştılar.[3]
- Müzeyne kabilesinden bir evin halkı, evin reisine
“Açlıktan ölmek üzereyiz, bize bir koyun kes” dediler. Aile reisi onlara
“Sürüde kesilmeye değer bir koyun yok” dedi. Fakat onlar ısrar edince, koyunun birini kesti. Onu yüzdüklerinde kıpkızıl bir kemikle karşılaştılar. Ve o zaman
“Ey Muhammed!” diye bağırdı. Rüyasında Hz. Peygamber ona gelerek
“Yağmurun gelmesiyle müjdelen. Ömer’e var, ona selâm söyle ve de ki:
“Sen ahdını yerine getiren, akdini şiddetle yapan kişisin. Ey Ömer! Düşün ve tedbirli ol” dedi. Adam Hz. Ömer’in kapısına gelerek kapıdaki hizmetçiye
“Allah Rasûlü’nün elçisi için Ömer’den izin iste!” dedi.[4]
[1] Kenz, IV/290 (İbn Ebi Dünya ve İbn Asakir, Havvas b. Cübeyr’den).
[2] Kenz, IV/289 (Malik b. Eddar’dan).
[3] Taberi, Tarih, III/192 (Abdurrahman b. Ka’b b. Mâlik’den).
[4] Taberi, Tarih III/192 (Ömer b. Hattab’ın oğlu Asım’dan).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 4/375-376.