- Allah’ın Rasûlü müslümanlarla beraber Şam’dan gelen ve Zübeyr’in başkanlık yaptığı bir kervanla yolda karşılaştı. Zübeyr Allah Rasûlü’ne de kayınpederi Ebubekir’e de beyaz elbiseler verdi. Medine’deki müslümanlar da Peygamber’in Mekke’den çıktığını haber almışlardı. Onlar her sabah, öğleye kadar, çıkıyor, yolları gözetliyorlardı. Öğle hararetinde ise evlerine dönüyorlardı. Bir gün uzun uzun yollara baktıktan sonra evlerine döndüler. Yahudilerden birisi herhangi bir ihtiyacı için dışarı çıkmış, etrafa bakıyordu. Rasülullah ile Ebubekir’i uzaktan serab gibi beyazlar giyinen iki kişi şeklinde gördü. Kendini zaptedemeyerek en yüksek sesiyle
“Ey Arablar! İşte beklediğiniz Peygamberiniz” deyince müslümanlar silahlarını alarak Rasûlullah’ı Harre’de karşıladılar. Hz. Peygamber onların sağ tarafından giderek Benî Amr b. Avf kabilesine misafir oldu. O gün Rebiü’l-Evvel ayının Pazartesi günüydü. Hz. Peygamber susarak oturuyordu. Ebubekir de ayakta duruyordu. Ensardan olup da Rasûlullah’ı daha önce görmeyenler Ebubekir’e gelerek selam veriyorlardı. Bu durum gölgeler kaybolup Rasûlullah güneşte kalıncaya kadar devam etti. Bunun üzerine Ebubekir gelerek Rasûlullah’a abasıyla gölgelik yaptı. Böylece halk anladı ki oturan zat Hz. Peygamber’dir. Hz. Peygamber, Benî Amr b. Avf nezdinde on küsur gün kaldı. Takva üzerine tesis edilen o mescidi, bina edip içinde namaz kıldıktan sonra devesine binerek halkla beraber Medine’ye girdiler. Devesi bugün Medine’deki Peygamber camiinin bulunduğu yere çöktü. Burası müslümanların bazılarının namaz kıldıkları bir yerdi. Esasında Süheyl ve Sehl isimli ve Sa’d b. Zürare’nin himayesindeki iki yetimin harman yeriydi. Deve oraya çökünce Hz. Peygamber
“Eğer Allah dilerse bu benim konağımdır” dedi. Sonra Hz. Peygamber o harman yerinin sahibleri olan iki zatı çağırdı. Kendilerinden mescid yapmak üzere burasını satın almak istediğini bildirdi. Çocuklar da
“Ey Allah’ın Rasûlü! Biz satmayız, fakat sana hibe ederiz” deyince Hz. Peygamber bu teklifi kabul etmedi, araziyi onlardan satın alarak mescidi bina etti. Müslümanlarla beraber mescidin kerpiçlerini çekiyor, bu esnada da şu şiiri okuyordu:
“Bu, Hayber’in yükü değildir. Ey Rabbimiz! Bu yük daha sevablı ve daha temizdir” ve “Ecir, kesinlikle ahiret ecridir, yarab! Ensar ve muhacire merhamet et![1]
- Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: Çocukların arasında koşuyordum. Onlar
“Muhammed geldi” diyorlardı. Ben koşuyordum, fakat birşey görmüyordum. Sonra tekrar
“Muhammed geldi” diyorlardı. Koşuyordum, yine birşey görmüyordum. Tâ ki Hz. Peygamber ve arkadaşı Ebubekir gelinceye kadar. O zaman biz Medine’nin bazı harabelerinde gizlendik, sonra onlar göçebelerden bir kişiyi gönderdiler ki, ensara geldiklerini haber versin. Ensar beşyüz kişilik bir gurub halinde Peygamber ve arkadaşını karşıladılar. Ensar
“Emin olarak, itaat edilerek buyurunuz” dedi. Böylece Hz. Peygamber ve arkadaşı ensarın arasında Medine’ye girdi. Medine halkı yollara dökülmüştü. Hatta genç kızlar binaların damlarında Rasûlullah’ı görmek için sabırsızlanıylar ve
“Hangisi Rasûlullah’tır” diyorlardı. Biz buna benzer bir manzara daha görmemiştik. Hz. Peygamber’in Medine’ye geldiği ve sonra da vefat ettiği günü gördüm. Onlara benzer iki günü bir daha görmedim.[2]
- Hz. Peygamber, Medine’ye geldiğinde kadınlar ve çocuklar
“Ondörtlük ay bizim üzerimize doğdu.
Seniyyetü’l-Veda denilen yoldan.
Şükür bizim boynumuza farz oldu.
Allah’a çağırıcı çağırdı bizi...” mealinde beyitler okuyarak sevinç gösterisi yapıyorlardı.[3]
[1] Bidaye, III/186 (Buhari’den); Müslim de rivayet etmiştir. Ravi diyor ki, bu şiir, müslümanlardan birisine aittir. Fakat ismi bana söylenmedi. İbn Şihab da “Bu iki beyitten başka, Hz. Peygember’in herhangi bir şiirin bir beyitini tam olarak okuduğu bize nakledilmemiştir” diyor.
[2] Bidaye, III/197 (İmam Ahmed’den) Bunun benzerini Beyhaki de rivayet etmiştir.
[3] Bidaye, III/197.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/329-330.