Hz. Ebubekir’in Savaşa İsteksiz Olan Veya Mühlet İsteyen Kimseleri Azarlaması

      

- Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Araplar irtidat ettiklerinde ben de dâhil olduğum halde muhacirler olarak Ebubekir’in yanına gidip

“Ey Allah Rasûlünün Halifesi! Halktan ne istiyorsun, onların yakalarını bırak! Namazı kılsınlar; fakat razı olmadıkları zekâtı vermesinler. Kalblerine iman girdiği zaman bunu da kabul edeceklerdir” dedik. Buna karşılık Hz. Ebubekir şunları söyledi:

“Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki gökten düşüp parça parça olmam benim için Hz. Peygamber’in savaşmakta olduğu birşeyi terketmemden daha sevimlidir!”. Böylece Hz. Ebubekir Araplara savaş açtı ve İslâm’a dönünceye kadar da onlarla savaştı. Allah’a yemin ederim ki Ebubekir’in o günü bile tek başına Ömer’in ailesinden daha hayırlıdır.[1]

- Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber’in vefatından sonra Araplardan bazıları irtidat ettiler ve

“Namaz kılarız ama zekât vermeyiz” dediler. Ben Ebubekir’e giderek

“Ey Allah Rasûlünün Halifesi! Halka şefkat göster. Çünkü onlar vahşi hayvanlar gibidirler” dedim. O da bana şunları söyledi:

“Ben senden yardım umuyorken sen tutmuş bana engel olmaya çalışıyorsun. Bildiğim kadarıyla sen câhiliye döneminde çok cesurdun, müslüman olunca mı korkaklaştın? Ne yapmamı isterdin? Onlara, uydurulmuş garip bir şiir mi okuyaydım? Ya da iftiradan ibaret olan bir sihir mi yapaydım? Çok yazık! Hz. Peygamber Rabb’ının huzuruna gitmiş ve vahiy de kesilmiştir. Yemin ederim ki kılıç tutacak gücüm olduğu müddetçe Hz. Peygamber’e verdikleri bir yuları bana da verene kadar onlarla savaşacağım”. Bu sözler üzerine onun bu konuda benden daha azimli olduğunu gördüm. Hz. Ebubekir bu gibi hususlarda halkı o kadar güzel eğitti ki halifeliğim sırasında çok faydasını gördüm.[2]

- Dabbe b. el-Muhsan el-Anzî şöyle anlatıyor: Ömer b. Hattab’a

“Sen Ebubekir’den hayırlısın dedim. Bunun üzerine ağlayarak şunları söyledi:

“Ebubekir’in bir gecesi ve gündüzü vardır ki o bile Ömer’den ve ailesinden daha hayırlıdır. Bu gece ile gündüz hakkında sana bilgi vermemi ister misin?” Ben de

“Evet, ey Mü’minlerin Emîri! Buyurun anlatın” dedim. Hz. Ömer

“Onun gecesi, Hz. Peygamber’in Kureyş müşriklerinin zulümlerinden kurtulmak için yola çıktıkları gecedir ki o gece Ebubekir de onunla birlikte idi” dedi ve bu olayı sonuna kadar anlattı. Sonra da sözü Hz. Ebubekir’in sözkonusu gündüzüne getirerek şunları söyledi:

“Onun gündüzüne gelince bu da Hz. Peygamber’in vefat edip Arapların dinden döndükleri gündür. O gün Arapların bazıları: “Namaz kılarız; fakat zekat vermeyiz”, bazıları ise “Ne namaz kılarız, ne de zekât veririz? diyorlardı. Ben nasihatımı ondan esirgemezdim; bu kez de yanına gidip

‘Ey Allah Rasûlü’nün Halifesi! Halka şefkatli davran’ dedim.”[3]

- Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ebubekir halife seçildi. Bu sırada Araplardan dinden dönenler oldu. Hz. Ebubekir de Onlara karşı savaş açtı. Bunun üzerine Hz. Ömer onun yanına giderek

“Ey Ebâbekir! Hz. Peygamber ben insanlarla, “Allah’tan başka ilah yoktur” demelerine kadar savaşmakla emrolundum. Kim “Allah’tan başka ilah yoktur” derse o malını ve canını benden korumuş olur. Onun kalbindekilere gelince bunun hesabı Allah’a aittir buyururken nasıl oluyor da sen bu insanlara savaş açabiliyorsun?” dedi. Hz. Ebubekir de şunları söyledi:

“Allah’a yemin ederim ki namazla zekatı ayıranlarla sonuna kadar savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Andolsun ki Hz. Peygamber’e verdikleri bir yuları dahi vermeyecek olsalar onlarla savaşmaya devam edeceğim”. Hz. Ömer de

‘Vallâhi Allah Teâlâ, Ebubekir’in göğsünü savaş için açmıştır. Ben şu anda onlarla savaşmanın, hakkın tâ kendisi olduğunu anlamış bulunuyorum” dedi.[4]


 

[1] Kenz III/141 (Adni’den).

[2] Kenz III/300 (İsmaili’den)

[3] Dineveri, Mecalis’de; Ebu’l – Hasen b. Bişran, Fevaid’de; Beyhaki, Delail’de ve el-Le’lekai, es-Sünne’de; Müntehab-ı Kenzi’l-Ummal IV/348 (Bir  benzerini).

[4] Kenz III/301 (İmam Ahmed, Müslim ve Buhari, Ebu Hüreyre’den. Ayrıca İbn Mace müstesna sünen sahiplerinin dördünün, İbn Hibban ve Beyhaki’nin de rivayet ettiği kaydedilmektedir).

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/424-425