- Hz. Peygamber, Üsâme b. Zeyd’i Übnâ[1] denilen yere göndermek istedi. Kendisine oraya sabahın erken saatlerinde saldırmasını ve evlerini ateşe vermesini emretti. Sonra ona bir sancak vererek “Allah’ın ismi üzerine git!” buyurdular. Sancakla birlikte huzurdan çıkan Üsâme onu Büreyde b. el-Husayb el-Eslemî’ye verdi. O da onu Üsâme’nin evine götürdü. Üsâme Hz. Peygamber’in emri gereğince ordugâhını Medine yakınlarındaki Cürüf denilen yere kurdurdu. Halktan hazırlıklarını tamamlayanlar gidip Üsâme ordusuna katılıyorlardı. Diğerleri ise hazırlıklarını tamamlamak için gayret sarfediyorlardı. Sonunda ilk Muhacirlerden ve Ensar’dan istisnasız herkes bu orduya katıldılar. Bunlar arasında muhacirlerden Hz. Ömer, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Sa’d b. Ebî Vakkas, Ebu’l-A’ver Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl; Ensar’dan ise Katâde b. Numan ile Seleme b. Eslem b. Hureyş de bulunuyordu.
Muhacirlerden bazıları ki özellikle de Ayyaş b. Ebî Rabîa Üsâme’nin ordu kumandanlığına pek sıcak bakmadılar ve “Nasıl oluyor da Hz. Peygamber bu kadar genç birini ilk muhacirlerin başına kumandan tayin ediyor?” dediler. Bu konuda epey tartışmalar oldu. Hz. Ömer bunları işittiğinde gidip onları azarladı ve sonra da gelip bu olan bitenleri Hz. Peygamber’e haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber çok öfkelendiler. Başlarına bir bez bağlayıp üzerlerinde kadifeden bir elbise olduğu halde minbere çıktılar. Allah’a hamd u senâlar ettikten sonra şunları söylediler:
“Ey insanlar! Duyduğuma göre Üsâme’nin ordu kumandanlığı hakkında bazı şeyler söylüyormuşsunuz. Allah’a yemin ederim ki daha önce babasını emir tayin ettiğim zaman dil uzattığınız gibi bu kez de oğlunu kumandan tayin edişime dil uzatıyorsunuz. Fakat şunu biliniz ki onun babası emir olmaya hepinizden daha layıktı. Aynı şekilde bugün de oğlu içinizde ordu kumandanlığına en layık kişidir. Babası Zeyd benim için insanların hepsinden sevimliydi. Şu anda onun oğlu da benim katımda herkesden daha sevimlidir. O ikisi her zaman için hayırdadırlar. Üsâme’ye iyi davranınız; çünkü o sizin en hayırlılarınızdandır”. Daha sonra Hz. Peygamber minberden inerek evlerine gittiler.
Rebîü’l-Evvel ayının onuncu günü ve günlerden de cumartesi idi. Üsâme ile gidecek olan müslümanlar gelip Hz. Peygamber’e veda ettiler. Bunların arasında Hz. Ömer de vardı. Hz. Peygamber onlara “Gidiniz ey Üsâme ordusu!” buyurdular. Onların çıkışından sonra Üsâme’nin annesi Ümmü Eymen girerek
“Ey Allah’ın Rasûlü! Sen iyileşinceye kadar Üsâme’yi bekletsen olmaz mı? Çünkü o bu şekilde giderse hiç birşey yapamaz!” dedi. Hz. Peygamber’se bunu kabul etmedi ve Üsâme ordusunun gönderilmesini emretti. Bunun üzerine orduyla gidecek olan halk ordugâha döndüler ve o geceyi orada geçirdiler. Ertesi günü ordugâha Hz. Peygamber’in durumunun ağırlaştığı ve baygınlık halinde bulunduğu haberi ulaştı. Bunun üzerine Üsâme Hz. Peygamber’i ziyaret etmek için Medine’ye geldi. Bundan sonrasını Üsâme şöyle anlatıyor:
“Ağlayarak içeri girdiğimde Hz. Abbas ve kadınların Hz. Peygamber’in etrafında toplanmış olduklarını gördüm. Eğilip onu öptüm, kendisi konuşamıyordu. Sadece ellerini göğe doğru kaldırıp sonra sanki oradan aldığı birşeyi üzerime döker gibi indirdiler. Onun benim için dua ettiğini anlamıştım. Sonra veda edip ordugâha döndüm. Pazartesi günü sabahleyin tekrar geldim. Hz. Peygamber’in yanına girdiğimde onu daha iyi buldum. Bana
“Allah’ın bereketiyle git!” buyurdular. kendisine veda edip ayrılırken onun iyileşmesine sevinen kadınlar saçlarını tarıyorlardı. O sırada Ebubekir Sıddîk Hz. Peygamber’in yanına girdi ve
“Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’a şükür seni bugün daha iyi görüyorum. Bugün Hârice’nin kızının (hanımı) günüdür. Bana izin ver de onun evine gideyim” dedi. Hz. Peygamber de kendisine izin verdi. Hz. Ebubekir çıktı; ben de ordugâha döndüm. Oraya varır varmaz askere toparlanmalarını emrettim ve sonra da hareket emri verdim. O sırada gün de bir hayli ilerlemişti”. [2]