- Halid b. Mi’dân şöyle anlatıyor: Hz. Ömer, Said b. Âmir b. Hızyem el-Cumahî’yi bizim başımıza Humus valisi olarak tayin etmişti. Sonra bir gün, Humus’a geldiğinde
“Ey Humuslular! Valinizden memnun musunuz? Onu nasıl buluyorsunuz?” diye sordu. Onlar da memnun olmadıklarını söylediler. Hz. Ömer
“Peki şikayetleriniz nelerdir?” diye sordu. Halk şöyle dedi:
“Dört şeyden dolayı kendisinden şikayetçiyiz. Birincisi güneş iyice çıkmadıkça görevinin başına gelmiyor”. Hz. Ömer
“Bu büyük bir hatadır” dedi.
“İkincisi, geceleri hiç kimseyi kabul etmez ve hiç kimseyle konuşmaz” dediler. Hz. Ömer
“Bu da büyük bir hatadır” dedi ve sonra
“Üçüncüsü nedir?” diye sordu onlar da
“Onun ayda bir günü vardır ki evinden hiç çıkmaz” dediler. Hz. Ömer
“Bu da diğerleri gibi büyük bir hatadır. Peki sonuncu şikayetiniz nedir?” diye sordu.
“Bazı günler titremeye tutulup bayılıyor ve hiç iş görmüyor” dediler.
Bunun üzerine Hz. Ömer, vali Said b. Âmir ile Humusluları biraraya getirdi ve
“Ey Rabb’im! Bu zat hakkındaki düşüncelerimi yanlış çıkarma” diye dua etti. Sonra da Humuslulara
“Validen şikayetiniz nedir?” diye sordu. Onlar
“Güneş iyice çıkmadıkça görevinin başına gelmiyor” dediler. Said b. Âmir buna şu cevabı verdi:
“Allah’a yemin ederim ki istemeyerek de olsa bunun sebebini söyleyeceğim. Ailemin hizmetçisi yoktur. Ben de yardım olsun diye onun hamurunu yoğuruyor; mayaya gelmesini bekleyerek ekmeği pişiriyorum. Sonra da abdest alıp görevimin başına gidiyorum:’ Hz. Ömer
“Başka bir şikayetiniz var mı?” diye sordu. Humuslular
“Geceleri kimseyi kabul etmiyor” dediler. Hz. Ömer valiye dönüp,
“Sebebini söyler misin?” dedi. O da
“Bunu söylemek hoşuma gitmiyor ama çarnâçar söyleyeceğim: Ben gündüzümü onlara gecemi de Allah’a verdim” diye cevap verdi. Hz. Ömer daha başka bir şikayetleri olup olmadığını sorduğunda halk
“Ayda bir gün vardır ki evinden hiç çıkmaz” dediler. Vali bunu da şu şekilde cevaplandırdı:
“Elbisemi yıkayacak bir hizmetçim olmadığı gibi ikinci bir elbisem de yoktur. Evimden çıkmadığım gün onu yıkıyor ve kurumasını bekliyorum. Sonra onu ovalayıp giyiyorum ama o zamana kadar da gün sona eriyor”. Son olarak Hz. Ömer’in başka bir şikayetleri olup olmadığı sorusuna Humuslular şu karşılığı verdiler:
“Bazı günler saraya (titreme) yakalanıp iş göremiyor”. Hz. Ömer buna ne diyeceğini sorduğunda da vali şunları söyledi:
“Hubeyb b. el-Ensârî’nin Mekke’de öldürülüşü sırasında ben de oradaydım. Müşrikler onun bazı organlarını keserek hurma ağaçlarının üzerine koyuyorlar ve sonra ona
“Şu anda Muhammed’in senin yerinde olmasını ister misin?” diye soruyorlardı. O da
“Allah’a yemin ederim ki ben şu anda ailemin içinde, çoluk-çocuğumun arasında bulunmayı Muhammed’in ayağına batacak bir dikene değişmem” cevabını verdi ve sonra da
“Ey Muhammed!” diye bağırdı. Ben o sırada müşriklerden olup Hubeyb’e hiç bir yardımda bulunamadım. İşte ben o zamandan beri vicdan azabı çekiyor ve Allah Teâlâ’nın beni bağışlamayacağını düşünüyorum. Bu düşünceye daldığım bazı zamanlar da düşüp bayılıyorum”. Hz. Ömer
“Benim bu zat hakkındaki düşüncelerimi doğru çıkaran Allah’a hamdolsun” diyerek valiye bin dinar yolladı. Bununla işlerini düzene sokmasını istedi. Parayı gören valinin hanımı sevinerek
“Bizi zengin kılıp senin hizmet etmene gerek bırakmayan Allah’a şükürler olsun” dedi. Ancak vali, hanımına
“Bunu daha hayırlı bir yere harcamamızı istemez misin? Onu öyle birisine vereceğiz ki o da bize bunun karşılığını en muhtaç olduğumuz bir sırada verecektir” dedi. Karısı da razı oldu. Bunun üzerine vali güvenilir bir adamını çağırdı ve parayı beş-on keseye bölüp ona vererek
“Şu keseyi falan zatın dul hanımına ver. Şunu falan zatın yetimine, şunu da falan kişinin fakirlerine götür” dedi. Böylece paranın tamamını Allah rızası için dağıttı. Elinde çok az bir şey kaldı. Onu da hanımına vererek “Artık bunu da sen infak edersin!” dedi ve işine gitti. Döndüğünde hanımı
“O paradan bizim için hizmetçi tutacak kadar bir şey ayıramaz mıydın?” dedi. Vali de
“O verdiklerimiz bizlere, en muhtaç olduğumuz bir zamanda geri verilecektir” karşılığını verdi.[1]