«Müslümanların
mes'eleleri hakkında kendilerinden yardımlarını isteyeceğim. Umeyr İbn-i Sa'd gibi bazı
adamlarımın olmasını ne kadar isterdim».[1]
Biraz önce, büyük
sahabî Umeyr İbn-i Sa'd'ın çocukluk hayatından nefis ve nadide bir tabloyu
öğrendik. Geliniz şimdi de büyüdükten sonraki hayatından şahane bir tabloyu
öğrenelim. İkinci tablonun büyüklük ve güzeiiiğinin birincisinden daha az
olmadığın} göreceksiniz.
Humus [2] halkı
valilerini hiç beğenmez, onları devamlı şikâyet ederlerdi. Kendilerine bir vali
gelir gelmez, hemen ona kusurlar bulurlar, günâhlarını sayar dökerler, onu
müslümanlarm halifesine bildirirler ve o valinin daha iyi birisiyle
değiştirilmesini isterlerdi.
Hz. Ömer onlara,
kusurunu bulamiyacakları ve hayatlarında gö-remîyecekleri bir vali göndermeye
karar verdi.
Adamlarını tek tek
gözden geçirdi ve Umeyr İbn-i Sa'd'dan daha iyisini bulamadı.
Halbuki Umeyr, Suriye
topraklarında Allah yolunda savaşan ordunun başına yürüyor, şehirleri
kurtarıyor, kaleler yıkıyor, kabileleri itaat altına alıyor ve ayak bastığı her
yerde camiler yaptınyordu.
Bütün bunlara rağmen
Emîrulmü'minin onu çağırdı. Humus vilâyetini onun uhdesine verdi ve oraya
gitmesini emretti. Umeyr istemiye îstemiye emri kabul etti, çünkü o hîçbirşeyi
cihada tercih etmezdi.
Umeyr Humus'a varıp
halkı cemaatla namaz kılmaya davet etti. Namaz kılınınca halka bir konuşma
yaptı. Allah'a hamdedip Peygam-ber'i Muhammed'e salât getirdikten sonra şöyle
konuştu :l
«— Ey cemaat! Şüphesiz
İslâm, muhkem bir kale ve metin bir kapıdır. İslâm'ın kalesi adalet, kapısı
İse haktır.
Kale yıkılıp kapı kırıldığı
zaman bu dinin yurdu harap edilir.
Sultan sert olduğu
sürece, İslâm daima muhkem kalacaktır. Sultanın sertliği kamçıyla vurmak,
kılıçla öldürmek değildir. Ancak adaletle hükmetmek ve hakkı yerine
getirmektir».
Bu kısa konuşmadan
sonra, onlara çizdiği düsturu uygulamak için işinin başına döndü.
Umeyr îbn Sa'd,
Humus'ta tam bîr yılını doldurmuştu. Bu süre İçinde halîfeye mektup yazmamış ve
müslümanların beytuimaiine bir dirhem veya bir dînar olsun vergi göndermemişti.
Ömer şüphelenmeye başlamıştı. Çünkü başkan olması sebebiyle valileri hakkında
çok korkardı. Ona göre Rasûlüllah'tan (s.a.v.) başka hiç kimse masum (günahsız)
değildi.
Kâtibine :
«Umeyr İbn-i Sa'd'a
şöyle bir mektup yaz : Mü'minlerin Emîrinin mektubunu alır almaz, hemen Humus'u
terket ve onun yanına gel. Müslümanlardan topladığın vergileri de getir» dedi.
Umeyr İbn Sa'd Ömer'in
mektubunu alınca azık çantasını, yemek tenceresini, su tulumunu ve mızrağını
yüklendi. Humus'u ve valiliği bırakıp yaya olarak Medine'nin yolunu tuttu.
Medine'ye vardığında,
Umeyr'in rengi solmuş, bedeni zayıflamış, saçı da uzamıştı. Üzerinde yolculuğun
perişan hali görünüyordu.
Umeyr,
Emîrulmüminin'in huzuruna girdiğinde, Ömer onun haline şaşırıp kaldı ve şöyle
dedi : «—'Ne bu hal Umeyr?»
«— Benim birşeyim yok Emîrulmüminin.
Allah'a hamdolsun, sıhhat ve afiyetteyim. Bütün dünyalığımı yanımda taşıyorum».
— Yanında dünyalık
olarak neler var?» (Ömer, onun müslüman-lann Beytulmalı'na (hazinesine) para
getirdiğini zannediyordu.)
«— İçine erzağımı
koyduğum bir azık torbam, içinde yemeğimi yediğim, başımı ve elbiselerimi
yıkadığım bir tencerem ve abdest suyuyla içecek suyumu koyduğum bir su tulumum
var. Aslında bütün dünyalık bu eşyalardan ibarettir. Benim ve başkalarının
bunlardan fazlasına ihtiyacı yoktur».
„— Yürüyerek mi
geldin?»
«—Evet, Müminlerin
Emîri!»
«— Valilikten sana bir
binek hayvanı verilmedi mi?
«— Onlar vermediler.
Ben de istemedim».
«— Hani Beytulmal için
getirdiklerin?»
«— Birşey getirmedin!
kî».
«—Niçin?»
«— Humus'a vardığımda,
halktan dürüst kimseleri topladım ve onları vergi toplamakla görevlendirdim.
Bir miktar vergi toplandıktan sonra, oturup onlarla konuştum. Gerekli yerlere
ve muhtaçlara dağıttım».
Ömer kâtibine :
«Umeyr'in Humus
valiliği sözleşmesini yenile» dedi. Umeyr ise :
«— Heyhat... Bunu hiç
istemiyorum. Artık ne senin için ne de senden sonra gelecek kimse için bunu
asla yapmıyacağim».
Daha sonra, Medine
civarında, ailesinin oturduğu bir köye gitmek için izin istedi. Ömer ona izin
verdi.
Umeyr'in köyüne
dönmesinin üzerinden uzun bir zaman geçmeden, Ömer arkadaşını yoklamak ve onun
durumundan emin ofmak istedi. Haris
isimli güvenilir birisine :
«— Harisi Umeyr îbn
Sa'd'ın yanına git ve sanki misafiriymiş gibi onun evinde kal. Eğer üzerinde
bolluk ve nimet belirtileri görürsen, geldiğin gibi dön. Şayet onu sıkıntı
içinde bulursan şu dinarları ona ver» deyip içinde yüz dinar bulunan bir keseyi
ona teslim etti.
Haris, Umeyr İbn
Sa'd'ın köyüne vardı. Onu sordu ve gösterdiler.
Umeyr'le
karşılaştığında :'
«— Es-Selâmu aleyke ve
rahmetullah».
«— Ve aleyke's-seiâmu
ve rahmetullahî ve berakâtuh. Sen nereden geldin?»
«— Medine'den».
«—Müslümanlar ne
haldeler?»
«— İyidirler».
«— Emîrilmüminin nasıl?»
«—Sıhhati yerinde ve
iyi».
«— Hadleri uyguluyor
mu?" "
Uyguluyor. Kötü bir iş
yaptığı için bir oğlunu dövdü ve sopadan öldü».
- Allah'ım! Ömer'e yardım et. Onun seni çok
sevdiğini biliyorum».
Haris üç gece Umeyr
İbn Sa'd'm misafiri olarak kaldı. Umeyr her gece, ona bir arpa ekmeği
getiriyordu.
Üçüncü gün, halktan
birisi Haris'e şöyle dedi :
«— Umeyr ve ailesini
perişan ettin. Onların, seni kendilerine tercih ettirdikleri bu arpa
ekmeklerinden başka bir şeyleri yoktur. Açlık ve sıkıntı onlara zarar verdi.
Onlara misafir olmaktan vazgeç. Benim misafirim ol bari».
Haris hemen dînarlan
çıkarıp Ümeyr'e verdi. Umeyr
«—Bunlar ne?!!»
«—Bunları sana
Emîrulmüminin gönderdi».
«— Onları Ömer'e
geri götür. Selâm söyle. Şunu
da söyle Umeyr'in bunlara ihtiyacı yokmuş».
Karısı bağırarak
-kocasıyla misafiri arasında geçenleri duyuyordu- şöyle dedi :
«— Al onları Umeyr!
Eğer ihtiyaç duyarsan harcarsın. Değilse gereken yerlere verirsin. Burada
muhtaçlar çok».
Haris, kadının
sözlerini duyunca dinarları Umeyr'in önüne attı ve oradan ayrıldı. Umeyr onları
alıp küçük keselere koydu. O geceyi geçirince, hemen onları ihtiyaç sahipleri
arasında dağıttı. Özellikle de sehid çocuklarına verdi.
Haris Medine'ye
dönünce Ömer sordu :
«— Nasıl buldun onu,
Haris?»
«—Sıkıntı içinde
Emîrulmüminin!»
«— Dinarları ona
verdin mî?»
«— Evet, Müminlerin
Emîri!»
«— Ne yaptı onları!?»
«— Bilmiyorum ama
kendine bir dirhem bile bıraktığım zannetmiyorum».
Ömer'ul-Faruk, Umeyr'e
şöyle yazdı :
«— Bu mektubumu alınca
hemen benim yanıma gel».
Umeyr İbn Sa'd Medine'ye
geldi ve Müminlerin Emîrinİn yanına girdi. Ömer onu buyur edip yanıbaşına
oturttu. Daha sonra sordu :
«— Dinarları ne yaptın
Umeyr?!»
«— Elinden çıkardıktan
sonra, niye onlarla ilgileniyorsun?!!,»
«— Onları ne yaptığmi
öğrenmek istedim».
«— Para ve çocukların
fayda vermiyeceği bir günde yararlanmak için onları kendime sakladım».
Ömer'in gözlerinden
yaşlar boşandı ve :
«— Görüyorum ki sen,
ihtiyaçları olsa bile kendilerini başkalarına tercih eden kimselerdensin» dedi.
Ona bir vesak [3] yiyecek ve iki takım
elbise verilmesini emretti.
— Bizim yiyeceğe
ihtiyacımız yok. Ailemin yanında iki sa' arpa bıraktım. Onları yiyip
bitirinceye kadar Allah bize başka nzıkiar gönderir.
Elbiseleri ise hanımım
için alacağım. Çünkü elbiseleri eskimişti».
Ömer'le arkadaşı
arasındaki bu görüşmenin üzerinden uzun zaman geçmedi, Allah; Umeyr İbn
Sa'd'ın peygamber'i, gözünün bebeği Muhammed İbn Abdullah'a kavuşmasına izin
verdi.
Umeyr ahiret yolunda,
gönlü rahat ve emin adımlarla, dünya yük ve ağırlıklarından hiçbir şey sırtına
ağırlık yapmadan yürüdü.
Beraberinde nuru,
hidayeti, ibadeti ve takvasını götürdü
Ölüm haberi gelince
Ömer'in yüzünü üzüntü kapladı, içini bir sıkıntı bastı ve şöyle dedi :
«— Müslümanların
işlerinde yardımlarını isteyeceğim Umeyr İbn Sa'd gibi bazı adamlarımın
olmasını arzu ederdim».
Allah Umeyr İbn
Sa'd'dan razı olsun ve onu razı etsin..
O, erkekler arasında
güzîde bir örnek.
" Muhammed Ibn-i
Abdullah'ın medresesinde yetişmiş bir öidi...[4]