11-SERİYYE HAREKETLERİ (ASKERİ OPERASYONLAR)2

Muhammed Bin Mesleme Harekatı2

Beni Lahyan Harekatı2

El-Ğaba Harekatı (Zi Kared Gazvesi)2

Ukkaşa Bin Muhsin Harekatı2

İkinci Muhammed Bin Mesleme Harekatı2

Zeyd Bin Harise Harekatı3

İkinci Zeyd Bin Harise Harekatı3

Üçüncü Zeyd Bin Harise Harekatı3

Dördüncü Zeyd Bin Harise Harekatı3

Abdurrahman Bin Avf Harekatı3

Hz. Ali Harekatı3

Abdullah Bin Ravvaha Harekatı4


11-SERİYYE HAREKETLERİ (ASKERİ OPERASYONLAR)

 

İsîamın ve müslümanlarm üçüncü derecedeki düşmanları be­devi Arap kabileleri idiler. Bu kabilelerin her biri kendi başına buy­ruk olduğu için Hz. Peygamber onları teker teker cezalandırarak yola getirmeyi düşündü. Böylece artık onlardan hiç biri ne Medi­ne'ye baskın düzenlemek, ne de kabileleri bir araya getirerek İsla-mı ortadan kaldırmak için müttefik bir güç oluşturma imkanına sahip olabilecekti.

Hz. Peygamber, işte bu maksatla İslam tarihinde Seriyye diye adlandırılan birçok askeri operasyonlar, devriye, baskın ve istih­barat çalışmaları düzenledi.[1]

 

Muhammed Bin Mesleme Harekatı

 

Hz. Peygamber (sav) Hicretin altıncı yılında, otuz kişilik bir sü­vari birliğini emrine verdiği Muhammed Bin Mesleme'yi, Basra yolu üzerinde ve Medine'den, kuzeydoğu istikametinde ikiyüzsek-sen km. uzaklıkta bulunan Bekiroğulları üzerine gönderdi. Kabi­leye kendi sınırları içinde baskın düzenlediler. Kabile halkından on kişi öldürüldü. Diğerleri ise kaçarak dağıldılar. Muhammed Bin Mesleme ele geçirdiği ganimet malı, büyük ve küçük baş hayvanlarla Medine'ye döndü. Dönüşü sırasında Necid Bölgesi halkından Hanifeoğulları Kabilesi'nin tanınmış simalarından Sümama Bin Esal'ı da esir alarak Medine'ye getirdi. Sümama Üç gün kadar göz altına alındı. Bu esnada müslüman olması için yapılan teklifi ise reddetti. Buna rağmen Hz. Peygamber (sav) kendisine iyi bir mu­amelede bulunduktan sonra O'nu serbest bıraktı. Bu zat sonraları kendiliğinden Medineye dönüp Hz. Peygamber (sav)'e başvurarak ıslama girdi ve neden sonra kabilesi îslam dininden döndükleri zaman O dininde sabit ve İslama bağlı kaldı.[2]

 

Beni Lahyan Harekatı

 

Hz. Peygamber (sav), -sözde- Şam'a gideceği havasıyla çıka­rak, Raci' olayında öğretmen sahabi Asım Bin Sabit'i öldüren Lah-yanoğulları Kabilesi üzerine yürüdü. Beraberinde ikiyüz süvari vardı. Raci' Suyu'na ulaşınca, Lahyanoğulları Kabile halkı dağlara kaçtılar. Hz. Peygamber (sav) peşlerine adam saldı. Fakat devriye­ler kimseye rastlamadılar. Ayrıca sahabilerinden bazılarını da Us-fan yöresine takibe gönderdi. Bundan maksadı giriştiği harekatı Mekke halkına da hissettirip onlara gözdağı vermekti. Sonra to­parlanarak sahabileriyle Medine'ye döndü. [3]

 

El-Ğaba Harekatı (Zi Kared Gazvesi)

 

Uyeyne Bin Hısn, yedeğine aldığı kırk süvari ile, Medine'nin doğusunda kırk km. uzaklıkta bulunan El-Ğaba (ormanlık) bölge­sine bir baskın düzenleyerek orada bulunan Hz. Peygamber (sav)'e ait yirmi deveyi alıp kaçmışlardı. Hz. Peygamber (sav), ar­kadan gelecek takviye güç kendisine ulaşıncaya kadar soyguncu­ların hızını kesip onları meşgul edecek kimseler göndererek bizzat izlemeye devam ederken bu adam ve beraberindekiler kaçıp kur­tuldular. Bu arada takibata katılan müslümanlar kaçırılan devele­rin çoğunu yolda bulup getirdiler. [4]

 

Ukkaşa Bin Muhsin Harekatı

 

Esedoğulları, topraklarından geçen Müslümanları rahatsız ediyorlardı. Hz. Peygamber (sav), bu kabilenin üzerine Ukkaşa Bin Mohsın komutasında kırk kişilik bir askeri kuvvet göndererek onları cezalandırmak istedi. Kabile halkı, düzenlenmiş bulunan bu harekatı Önceden haber alarak kaçıp dağıldılar. Müslümanlar bu Seriyyede yüz deve ele geçirerek döndüler. [5]

 

İkinci Muhammed Bin Mesleme Harekatı

 

Hz. Peygamber (sav), Muhammed Bin Mesleme'yi on kişilik bir müfreze başında, Medine civarında oturmakta bulunan bede­vilerin üzerine gönderdi. Çünkü bunların, müslümanlara ait deve sürülerine baskın düzenlemek üzere olduğu haberi önceden alın­mıştı. Ne yazık ki bu vahşi çöl adamları müslüman müfrezenin gü­zergahı üzerinde gizlenerek onları pusuya düşürüp, Komutan Mu­hammed Bin Mesleme'den başka hepsini şehid ettiler. O'nu öldü zannederek terketmişlerdi. Müfreze komutanı Medine'ye döndük­ten sonra, onları yakalamak üzere Hz. Peygamber (sav), bu kez Eba Ubeyde Amir Bin El-Cerrah'ı görevlendirdi. Fakat, bunu da haber alan bedeviler kaçtılar ve yakalanamadılar. [6]

 

Zeyd Bin Harise Harekatı

 

Hendek Kuşatması sırasında müslümanlara karşı birleşik güç­lere (Ahzab'a) katıldıkları için Benî Selim Kabilesi'ni cezalandır­mak üzere Hz. Peygamber Zeyd Bin Harise komutasında üzerleri­ne bir askeri birlik gönderdi. Bu birlik kabilenin bulunduğu mev-kiye vardığında kabile halkı dağılarak kaçtı. Müslüman askerler ele geçirdikleri büyük ve küçük baş hayvanları alarak Medine'ye dön­düler/ [7]

 

İkinci Zeyd Bin Harise Harekatı

 

Şam'dan dönmekte bulunan bir Kureyş ticaret kafilesine bas­kın düzenlemek üzere, Hz. Peygamber (sav), yüzyetmiş kişilik bir süvari birliğinin başında Zeyd Bin Harise'yi görevlendirerek yolla­dı. Zeyd, aralarında Hz. Peygamberin damadı (Zeyneb'in kocası) Ebu'I-As'm da bulunduğu, kafiledeki bütün erkekleri esir alıp, mallarına da el koyarak Medine'ye getirdi. Ebuİ-As henüz müslü-man olamamıştı. Kaçıp hanımına sığındı. O da kendisini kabul et­ti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kızma hitaben şöyle buyurdu:

"Müslümanlar bir tek el gibidirler. İçlerinden, en sıradan biri bile onlar adına iltica edeni kabul edebilir. İşte sığınmasını kabul ettiğini biz de kabul etmiş bulunuyoruz." Peşinden, el konmuş olan mallarını da kendisine iade etti. Bunun üzerine Ebu'l-As Mekke'ye dönerek elindeki emanetlerin tümünü sahiplerine da­ğıttıktan sonra müslüman olarak tekrar Medine'ye döndü [8]

 

Üçüncü Zeyd Bin Harise Harekatı

 

Muhammed Bin Mesleme ile birlikteki müfrezeyi pusuya dü­şürerek onları katleden Su'lebe Kabilesine mensup bedevi canile­ri yakalamak üzere bu kez Zeyd Bin Harise yanına onbeş savaşçı alarak çıktı. Sa'lebe Kabilesi halkı onları görünce, arkadan gelecek olan büyük bir İslam ordusunun öncü kuvveti sandılar. Bu sebep­le kaçıp hayvanlarını terkettiler. Müslümanlar da el koyup onları Medine'ye getirdiler. [9]

 

Dördüncü Zeyd Bin Harise Harekatı

 

Zeyd, ticaret için Şam'a gitmişti. Dönüşte Vadi'1-Kura mevkiin­de yerleşik bulunan Fezaraoğulları Kabilesi'nin tecavüzüne uğra­dı. Neredeyse O'nu öldüreceklerdi. Medine'ye dönünce Hz. Pey­gamber, arkadaşlarıyla birlikte O'nu bu mütecaviz kabile üzerine gönderdi. Başarılı bir baskın düzenleyerek onları kuşatıp büyük sayıda adamlarım öldürdüler.' [10]

 

Abdurrahman Bin Avf Harekatı

 

Hz. Peygamber (sav), Abdurrahman Bin Avf'ı yediyüz kişilik bir kuvvetin başında Devmetu'l-Cendel Mevkiinde yerleşik bulu­nan Benî Kelb Kabilesinin üzerine gönderdi. Oraya varınca Ab­durrahman onları önce İslama davet etti ve üç gün bekledi. Dör­düncü gün reisleri îslamı kabul etti. Kendisi Hıristiyandı. Bunun üzerine kabilesinin çoğu da İslama girdiler. İslamı kabul etmeyen­ler ise cizye vermeye razı oldular. Bu suretle harekata son verildi[11]

 

Hz. Ali Harekatı

 

Hz. Peygamber (sav), Hz. Ali'yi yüz kişilik bir kuvvetin başında Fedek taraflarında yerleşik bulunan Esedoğullan Kabilesi üzerine gönderdi. Sebebine gelince: Bu kabilenin, Hayber ürününün bir bölümü karşılığında, buradaki yahudilerin müslümanlara karşı tasarladıkları savaşta onlara yardım etmek üzere hazırlık yapmak­ta olduklarını haber almıştı. Hz. Ali beraberindeki kuvvetle kabile­nin üzerine yürürken düşman güçler arasında anlaşma yapmak için görevlendirilmiş bir casus yakaladı. [12] Casusa güven verince o da kendilerine kılavuzluk etti. Yolda kabileye ait hayvan sürülerine rastladılar. Çobanları kaçmış kabile halkına haber vermişlerdi. Ka­bile halkı korkup kaçtıkları için müslümanlar beşyüz kadar deve ile bin koyundan ibaret olan bu sürülere el koyarak Medine'ye ge­tirdiler.[13]

 

Abdullah Bin Ravvaha Harekatı

 

Yahudi liderlerinden Selam Bin Ebi'l-Hakıyk öldürülünce Hayber yahudileri, başlarına lider olarak Esir Bin Rezam'ı seçmiştiler. Bu adam, Hz. Peygamber (sav)'e karşı topyekün bir savaş ver­mek üzere Büyük Ğatafan Kabilesinin bütün kollarıyla anlaşma yapmak için çalışmalar yapıyordu. Bu haber Medine'ye ulaşınca Hz. Peygamber (sav) Abdullah Bin Ravvaha'yı Ensardan 30 kişilik bir süvari birliğinin başında bu adamla görüşmek üzere gönderdi. Bir araya gelince, Esir Bin Rezam'a: Medine'ye gelmesini ve Hz. Peygamber (sav)'in onayını alarak Hayber'e reis olmasını, tasarla­makta olduğu savaştan vazgeçmesini teklif ederek bu suretle an­cak yahudilerin barış içinde yaşayacaklarını kendisine anlattılar. O da bunu kabul etti.

Hz. Peygamber (sav)'in hedefi: Kuzeydeki düşman güçler olan yahudilere karşı güvenliği sağlamak ve bu suretle güneydeki düş­man güçler olan Kureyş ile rahatça mücadele etmekti.

Esir Bin Rezam yapılan teklif üzerine yanma yahudüerden otuz kişi alarak müslüman heyetle birlikte Medine'ye doğru yola çıktılar. Yahudilerden her biri müslüm ani ardan birinin atının ter­kisine bindi. Fakat biraz yol aldıktan sonra Bin Rezam verdiği bu karardan pişmanlık duydu. Geri dönebilmek için de müslümanla-rı öldürmeyi düşünerek elini Abdullah Bin Ravvaha'nın kılıcına uzattı. Gafletinden istifade ederek O'na karşı suikast girişiminde bulundu. Abdullah O'na:

"Allah düşmanı! Şimdi de hiyanet mi etmek istiyorsun ha?"

diyerek inip O'nu öldürdü. Müslümanların her biri de yedeğinde bulunan yahudiyi öldürdü. Böylece bu grubun içindeki yahudile­rin hepsi öldürülmüş oldular.

Ayrıca bu sıralarda şu olaylar cereyan etti.

Ebu Süfyan, Hz. Peygamber (sav)'e karşı suikastte bulunmak üzere bir adam görevlendirerek Onu Medine'ye gönderdi. Ancak adam hemen deşifre edildi. O da derhal müsîüman olduğunu ilan ederek kurtuldu. Hz. Peygamber de buna misilleme olarak Ebu Süfyan'ı öldürmek üzere Amr Bin Ümeyye Ed'-Damri ile birini gö­revlendirdi. Bu iki görevli Mekke'ye vardıklarında verilen vazife­den önce gidip Kabe'yi tavaf edince halk durumlarından şüphe­lendi. Onun için kaçıp kurtulamadılar.

Yine bu sıralarda Akel ve Ariyne kabilelerinden bir grup, Me­dine'ye gelerek Hz.Peygamber (sav)'e başvurup müslüman olduk­larını ifade ettiler. O'na bey'atte bulundular. Misafir olarak kaldık­ları günlerde Medine havası kendilerine yaramadı. Hz. Peygamber onları bir deve çobanı refakatinde Medine dışına göndererek mü­nasip bir mevkide ağırlamaya çalıştı. Dinlendikleri bu mekanda iyileşip sağlıklarına kavuştular. Ne varki bu görgü, terbiye ve insaf­tan yoksun vahşi bedeviler, Hz. Peygamber (sav)'in göstermiş ol­duğu misafirperverliğe karşı onun çobanını öldürüp develerini de çalarak kaçtılar.

Peygamber (sav) Kürz Bin Cabir El-Fihri'yi 15 kişilik bir süva­ri müfrezesinin başında peşlerine saldı. Kısa bir takipten sonra onları yakalayıp Medine'ye getirdiler. Hz. Peygamber (sav), gerek­li soruşturma neticesinde suçlarını sabit bularak derhal idam edil­melerini emretti. Müşriklerin bir daha müslümanlarm acıma his­sini kötüye kullanmamaları maksadıyla ibret olmak üzere bu cani­ler layık oldukları biçimde idam edildiler. [14]

Müslümanların peşpeşe giriştikleri bu askeri operasyonlar ve bu savaşlarla ilgili haberler, bedevi kabilelerine ulaşıyor, Arap ya­rımadasının her yanına dağılıyordu. Bu sebeple bedeviler hatta tüm Araplar artık müslümanlardan çekinmeye ve onların, bölgede gerçekten Önemli bir güç haline gelmiş bulunduklarına inanmaya başladılar. Bu hakikati kabul ettiler.

Dolayısıyla da herkes bu yeni dini merak etti, Onu yakından tanımak istedi. îslam davası bu sebeple daha fazla yayılma eğili­mini gösterdi. Çünkü islam dinini kabul eden kişi o kaos halinde­ki toplum hayatı içinde hiç değilse güven hissediyor, uğrayabilece­ği muhtemel bir saldırıya karşı kendisini koruyacak üstün ve di­siplinli bir gücün varlığına inanıyordu. Hele uzak bir bölgede ise Medine'ye ulaştığı zaman emniyetli bir yere girmiş bulunduğun­dan şüphe etmiyordu.[15]

 



[1] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/139.

[2] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/139-140.

[3] tbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 254

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/140.

[4] İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 258-259

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/140.

[5] İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 305

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/141.

[6] tbn-ül Esir, El-Kamil tere, e 2, s. 192

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/141.

[7] îbn-i Kesir, El-Bidaye tere, e 4, s. 305

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/141.

[8] lbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 305-306

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/143.

[9] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 2, s. 193

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/143.

[10] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 2, s. 193

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/143-144.

[11] Ibn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 2, s. 194

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/144.

[12] Ibn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 2, s. 194; İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 306

[13] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/144-145.

[14] lbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 2, s. 195; İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 4, s. 307-308; Sahih-i Buhari, Abdest bahsi

[15] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 2/144-146.