28- HZ.ALİ2


28- HZ.ALİ

 

Emir'ül-Müminin Ebutaliboğlu Hz. Ali; Rasullullah (sav)'in amcasıoğlu, damadı, yani kızı Faüma'nin kocası, Hulefa-i Raşi-din'in dördüncüsü, dünyada cennetle müjdelenmiş 10 büyük sa-habiden biri ve îsîamı ilk kabul edenlerdendir.

Hicretten 23 yıl Önce dünyaya geldi. Hz. Peygamber (sav)'den 30 yaş küçüktü. Babası Haşim oğlu Abdülmuttalib oğlu Abdime-naf'dır. "Ebutalib" künyesiyle anılırdı. Daha çok bu isimle tanın­mıştı. Hz. Peygamber (sav)'in öz amcasıydı. Aynı zamanda Kureyş halkının ileri gelen liderlerinden biriydi. Gerek Hz. Peygamberi gerekse müslümanlan Mekke müşriklerine karşı daima korudu. Ancak kendisi müslüman olmadı, kâfir olarak Öldü. [1] Hz. Ali'nin annesi ise Abdimenaf oğlu Haşim oğlu Esed'in kızı Fatıma'dır. İsla-mı kabul edip o da Medine'ye hicret etti.

Hz. Ali esasen Hz. Peygamber (sav)'in evinde büyümüş yetiş­miştir. Çünkü babası Ebu Talib'in hali vakti yerinde değildi ve üs­telik kalabalık bir ailesi vardı.

Onun bu durumunu gören Hz. Peygamber (sav) kendisine yardımcı olmak için diğer amcalarıyla görüştü. Birlikte O'nu ziya­ret ederek yükünü hafifletmek maksadıyla çocuklarından bazıları­nı yanlarına almak ve bakımlarını üstlenmek istediklerini anlattı­lar. O da kendilerine şöyle dedi:

- Çocuklardan istediğinizi alın, fakat Ukayl'ı bana bırakın.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) Ali'yi, Hz. Abbas da Ca­fer'i evlerine alarak onların terbiye ve bakımlarım üstlendiler.

Hz. Peygamber (sav)'e vahiy iner inmez önce aile halkına müslüman olmaları teklifinde bulundu. Aralarında Ali de vardı. O da diğerleri gibi hemen îslamı kabul etti. Bu sırada yaşı henüz onu bulmamıştı. Hz. Ali İslam tarihinde müslüman olan ilk çocuk sa­yılmaktadır ve kıdemli müslümanlardandır. Hiç puta tapmamıştır, tamamen İslam terbiyesiyle büyümüştür.

Hz. Peygamber (sav) 'in hicret ettiği gece çok büyük bir tehlike­yi göze alarak suikastçileri yanıltmak maksadıyla O'nun yatağına girmekten çekinmedi. Hz. Peygamber (sav) Medine'ye hicret eder­ken uhdesinde kalmış bulunan Mekke'li bazı şahıslara ait emanet­leri sahiplerine teslim etmek için geri kalmıştı. O sıralarda yaşı 23 civarındaydı. Sonra o da Medine'ye göç ederek Hz. Peygamber (sav)'e ve diğer dava arkadaşlarına katılmış oldu.

Bir süre sonra müslümanlarla düşmanları arasında savaşlar başlayınca Hz. Ali bu silahlı mücadele hareketlerinin kahramanı oldu. Düşmanlara karşı islam ordu saflarında en amansız bir mü-cahid olarak daima mertçe ve yiğitçe savaştı.

Nitekim Hicret'in 2'nci yılında çıkan Büyük Bedir olayında mübariz olarak silah kullandı ve teke tek dövüştüğü Kureyş cenga-verlerinden Velid Bin Utba'yı Öldürdüğü gibi amcası Hamza'ya yardım ederek Velid'in babası Utba'yı da tepeledi.

Bedir'den sonra Hz. Fatıma'yla evlendi. Uhud savaşında gös­terdiği yararlılık, Bedir'deki hizmetlerinden daha aşağı değildi. Hem kendisi hem amcası Hamza bu iki savaşta da bulunmuşlardı, îkisi de savaş alanının birer aslanı gibiydiler. Hele Hz. Ali, nerede çarpışma kızışıyor ise o hemen orada biterdi. Düşmanlar başına yığılınca da çok geçmeden çil yavrusu gibi dağılırlardı. Çünkü on­ları, sonunda öldürüp kaçanları da kovalayan yine kendisi olurdu.

Keza "Hendek Gazvesi" olarak bilinen, Medine'nin, Birleşik Müşrik Kuvvetler [2] tarafından kuşatılması sırasında Hz. Ali îslam ordusunun saflarında büyük savunma faaliyetlerinde bulundu.

Aralarında Cahiliyet döneminin meşhur cengaverlerinden Amr Bin Vud El-Amırî'nin de bulunduğu bazı müşriklerin hende­ği aşarak şehre girmeye çalıştıkları bir sırada, değme yiğitlerin kar­şısına çıkmaktan çekindiği bu adamın üzerine Hz. Ali hücum ede­rek göz kırpmadan O'nu hemen tepeledi. Bu büyük başarının kar­şısında sevince boğulan İslam askerleri arasından tekbir sesleri yükselince ileri bir mesafede bulunan Hz. Peygamber (sav) O'nun bu azılı düşmanı temizlediğini anlamış, çok sevinmişti.

Hz. Ali "Rıdvan Biati" olarak bilinen Mekke Fethi arefesindeki olaylar sırasında da Hz. Peygamber (sav)'in yanında bulundu. Hayber Savaşı'nda İslam ordusunun sancağı O'nun elindeydi. Or­du Hz. Peygamber (sav)'in komutasındaTebuk'a hareket ederken Medine'ye Emîr olarak bırakıldı. Hicretin 9'uncu yılında Hz. Ebu Bekir, hac kafilesinin başında Medine'den hareket ettikten sonra inen Beraat Suresi'ni müslümanlara ulaştırıp ilan etmek üzere Hz. Peygamber (sav) O'nu görevlendirerek yolladı. Rasulullah (sav) ve­fat ederken O'ndan hoşnuttu. Hastalığı sırasında O'na dayanarak camiye gitmişti, vefat edince de teçhiz ve deriliyle Hz. Ali meşgul olmuştu.

Hz. Peygamber (sav)'in vefatı üzerine müslümanlar oylarını Hz. Ebu Bekir'e vermişlerdi. O'na ilk bey'at edenlerden biri de Hz. Ali'ydi, Fakat bu sırada pederi Rasulullah'm vefatı üzerine hastala­nan hanımı Fatıma'nın rahatsızlığıyla meşguldü. O kadar ki sade­ce cemaate katılıyor ve namazdan sonra hemen eve, hanımının bakımı için dönüveriyordu. Ta ki Hz. Fatıma babasının vefatından altı ay sonra ahirete göçünceye kadar. Bu sıralarda bile Hz. Ebu Bekir zaman zaman O'nu davet eder, kendisine bazı hususlarda danışırdı.

O, her zaman Hz. Ebu Bekir'in yanında bulundu. Özellikle mürtedlerin, zekat vermek istemeyenlerin ve Medine'ye hücum edenlerin çıkardıkları karışıklıklar sırasında Hz. Ebu Bekir'i daima destekledi ve yanında yer aldı. Hz. Ebu Bekir de vefat ettiğinde O'ndan fevkalade hoşnuttu.

Hz. Ebu Bekir yerine Hz. Ömer'i bırakmak istediği sırada ilk defa: "Ömer'den başkasını istemeyiz!" diye haykıran yine Hz. Ali'dir. O, keza Hz. Ömer'in de daima yanında yer aldı, O'na hep yardımcı oldu. O'nun kadısıydı.

Hz. Ömer O'nun için "Hasariın babası, aramızda en iyi yargı­layandır" diye kendisini över ve Medine'den ayrıldıkça yerine O'nu naib olarak bırakırdı. Görüşlerine daima başvurduğu müşa­viriydi. Ayrıca aralarında akrabalık da kurmuşlardı. Hz. Ali, kızı Ümmü Gülsüm'ü, Hz. Ömer'le evlendirmişti. Halife Ömer vuru­lunca vefat etmeden önce seçtiği ve aralarından birinin halife ol­masını arzu ettiği şûra üyelerinden biri de Hz. Ali'ydi. Hatta "Şu dazlağı seçseler ne kadar da isabet etmiş olurlar, onları en iyi şe­kilde yönetebilir" diyerek Hz. Ali hakkındaki kanaat ve arzusunu dile getirmişti. Kararlılığında, isabetli davranış ve düşüncelerinde, Allah'ın hükümlerini uygularken hiç kimsenin dedikodusuna ve eleştirisine perva etmeyişinde Hz. Ömer'e herkesten daha çok benzerdi.

Hz. Ömer'den sonra, Hz. Osman halife seçilince O'na da he­men bey'at etti ve yanında yer alarak daima kendisini destekledi. Hz. Osman da hep O'na danışırdı. Asiler Hz. Osman'ın evini mu­hasara altına alınca O'nun lehinde tavrım koydu. Nitekim kuşat­ma süresince Hz. Ali'nin delikanlı çocukları -devamlı- Halife'yi evinde korumaya çalıştılar.

Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra, müslümanlar O'nu halife olarak seçtiler. Önceleri bu görevi kabul etmek istemedi. O, -halife olmaktansa- hep danışman olarak hizmet etmeyi arzu ediyordu. Ancak tslam ümmetinin o aşamada girmiş bulunduğu aç­mazdan kurtulabilmesi için sahabiler, kendisine şiddetle ısrar et­tiler. O da sırf bu sebepten dolayı ve ümmetin o nazik günleri atla­tabilmesi ümidiyle tekliflerini istemeyerek kabul etmekten başka çare bulamadı. Bu konuda hiç hevesli olmadığı halde ağır sorum­luluklar altına girerek sonunda görevi kabul etti.

Ne yazık ki Hz. Ali'nin halife seçildiği sıralarda müslümanlar büyük karışıklık içindeydiler. Sahabiler, şüpheden uzak kalmak için bir kenara çekilmişlerdi. Onlardan bazıları Hz. Ali'ye oylarını da vermemişlerdi. [3]

Bu sıralarda Suriye Bölgesi, Şam Valisi Muaviye Bin Ebisüf-yan'ın idaresi altında bulunuyordu. Ortalık istikrara kavuşuncaya kadar o da Hz. Ali yönetemini tanımak istemiyordu. Nihayet olan oldu, aralarında -müslümanları fevkalade üzen ve her zaman üze­cek olan- kanlı savaşlar cereyan etti ve nihayet Hicretin 40'ncı yılı Ramazan ayının 17'nci günü sabah namazını kılarken, hariciler­den Abdurrahman Bin Mülcem El-Humeyri adında bir caninin kendisine karşı giriştiği bir suikast sonucu Hz. Ali şehid oldu. Ce­naze namazını oğlu Hz. Hasan kıldırdı. Allanın rahmeti ve rızası üzerine olsun.

Hz. Ali Hicretin ikinci senesinde Hz. Peygamber (sav)'in kızı Fatıma ile evlenmişti. O hayattayken başka hiç bir kadınla evlen­medi. Ancak Hicretin onbirinci yılında vefat ettikten sonra Üm-mü'1-Benin Binti Haram El-Kilabiyye ile evlendi. Bu hanımdan Abbas, Cafer, Abdullah ve Osman adındaki çocuklar dünyaya gel­diler ve tümü de biraderleri Hz. Hüseyin'le birlikte Kerbela'da şe­hid edildiler. Bu, ana baba bir dört kardeşten Abbas hariç diğerle­rinin soyu yürümemiştir.

Hz. Ali sonra Leyla Binti Mes'ud Et-Temimiyye ile evlendi. Bu hanımdan da Abdullah ve Ebu Bekir adında iki erkek çocuğu oldu. Bunlar da diğerleri gibi, büyük biraderleri Hz. Hüseyin ile birlikte Kerbela'da şehid edildiler. İkisinin de soyu yürümemiştir.

Sonra Esma Binti Umeys El-Hus'umiyye ile evlendi. Önceleri, bu hanım, Hz. Ali'nin biraderi Cafer'le evliydi.

Cafer, Mute Harbi'nde şehid düşünce önce Hz. Ebu Bekir O'nu nikahladı. Hz. Ebu Bekir'den Muhammed'i dünyaya getirdi.

Hz. Ebu Bekir vefat ettikten sonra bu kez Hz. Ali bu hanımı ni­kahı altına aldı. Esma Hz. Ali'den de Yahya, Muhammed El-Asgar ve Ayn adında üç erkek çocuk doğurdu. Ancak üçünün de soyu yü-rümemiştir.

Sonra Beni Tağlib Kabilesi'nden Ümmü Habibe Binti Zem'a ile evlendi. Bu hanım, Halid Bin Velid'in Irak'ta Ayn'ut-Temr mev­kiini fethederken ele geçirdiği esirlerdendi. Ümmü Habibe de Hz. Ali'den Ömer ve Rukiyye olmak üzere biri erkek diğeri ise kız iki çocuk dünyaya getirdi. Ömer 35 yaşında vefat etti ve soyu yürüdü.

Sonra Ümmü Said Binti Urva Bin Mes'ud Es-Sakafiyye ile ev­lendi. Bu hanımdan da Ümmü'l-Hasan ve Ramle El-Kübra adla­rında iki kız çocuğu oldu. Keza Hz. Peygamber (sav)'in bir diğer damadı olan Ebu'l-As'ın kızı, yani Hz. Fatıma'nın hemşiresi Zey-neb'in kızı Umama ile evlendi. Bundan da Muhammed El-Avsat doğdu.

Son olarak da Hanifeoğullan Kabilesinden Havle Binti Cafer ile evlendi. Bu hanım, Riddet Hareketleri (Gericilik İsyanları) sıra­sında Halid Bin Velid tarafından esir alınarak getirilmiş olanlar­dandı. Bunun da Hz. Ali'den Muhammed Bin El-Hanefiyye diye de bilmen Muhammed El-Ekber adındaki çocuğu oldu.

Hz. Ali vefat ettiği sırada 4 hanımı 19 cariyesi vardı. Anneleri­nin adları bilinmeyen kızları ise şunlardır:

Ümmühani, Meymune, Zeyneb Es-Suğra (Küçük Zeyneb), Ramle's-Suğra (Küçük Ramle), Ümmü Gülsüm Es-Suğra (Küçük Ümmü Gülsüm), Fatima, ümame, Hatice, Ümmü'l-Kiram, Üm­mü Cafer, Ümmü Seleme ve Cumane.

Hz. Ali toplam olarak 14'ü erkek, 17'si kız olmak üzere 31 ço­cuk babasıydı.

Fakat bunların çoğu Kerbela Olayı sırasında öldürüldüler. So­yu ise sadece 5 çocuğu vasıtasıyla yürümüştür.

Bunlar: Hz. Hasan, (Torunu Ali Zeynel Abidin yoluyla) Hz. Hü­seyin, Muhammed Bin EI-Hanefiyye, Abbas ve Ömer'dir.[4]

Hz. Ali'nin, mezarının nerede olduğu ise kesin olarak bilin­memektedir. Bazı kimseler O'nun Kufe'de defnedildiğini, sonra­ları çocukları tarafından Medine'ye nakledildiğini rivayet etmek­tedirler.

Bazıları ise gizlice defnedilmek üzere tabutunun bir deveye yüklendiğini, her nasılsa devenin kaybolduğunu, tabutun içinde değerli mal bulunacağı zannıyla bir grup tarafından ele geçirildi­ğini, ancak açıp O'nun naşıyla karşılaşınca bu adamlar tarafından Tay Dağı'nda defnedildiğini de ileri sürmektedir.

Bu konudaki rivayetler çok ve çeşitlidir. Mezarının Necef'de ol­duğunu ileri sürenlerinse ellerinde hiç bir kanıt yoktur.

Hz. Ali'nin faziletleri hakkında Hz. Peygamber (sav)'den birçok hadis nakledilmiştir.[5]

 



[1] lbn-t Kesir, El-Bidaye tere, c. 3, s. 190-195

[2] Medineli Yahudilerden Nadiroğullarının çağrısına uyan Kureyşlilerin ön­derliğinde; Gatafan kabilesi, Mürreoğuiları, Eşcalılar... vb. oluşan işgal ordusu

[3] îbn-üi Esir, El Kamil tere, c. 3, s. 195

[4] Ibn-ül Esir, El Kamil tere, e 3, s. 404-405

[5] Ibn-ül Esir, El Kamil tere, c. 3, s. 404; îbn-i Kesir, EI-Bidaye tere, c. 7, s. 517-518

-Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 3/177-184.