Mervan Bin Muhammed Döneminde Hariciler
Mervan Bin Muhammed Döneminde Abbasilik Davası
(Hilafet Dönemi, Hicri: 127-132)
Mervan Bin Muhammed Bin Mervan Bin El-Hakem Hicri 72 yılında El-Cezire (bugünkü Cizre) de doğdu. Babası buranın vali-siydi. Ebu Abdulmelik ve -savaşlarda kendim pervasızca tehlikeye atmaktan çekinmediği için- Himar (yani eşek) lakabıyla tanınırdı. Özel eğiticisi El-Ca'd Bin Dirhem'e izafeten El-Ca'dî lakabıyla da anılırdı.
Mervan, beyaz tenli başı biraz büyükçe ve güzel konuşan biriydi. O'nun özel kayıtlarını, tarihte kâtiplerin piri olarak bilinen Meşhur Abdülhamid tutardı.
Hicri 105 yılında Bizans topraklarına girerek Konya'yı fethetti. Keza babasından sonra Ermeniye ve Azerbaycan Valisi'yken birkaç gaza daha düzenledi.
Çocuklarından bazılarının adları şöyledir:
Abdullah, Ubeydullah, Abdulmelik, Abdurrahman, Abdülğaf-far, Osman, Ebu Osman, Yezid, Ebban ve Muhammed.Dımışk'a girdikten sonra Hicri 126 yılının son günlerinde Halife olarak kendisine bey'at edildi ve hilafeti 132 yılı sonlarına kadar devanı etti. Bu tarihte Ümeyyeoğulları'mn (yani Emeviler'in) ortadan kaldırılması ve Abbasi Devleti'nin kurulmasıyla O'nun da hükümdarlığı sona ermiş oldu. Mervan'in Hilafeti altı yıla yakın bir süre devam etti ve altmış yıl kadar yaşadı.
Mervan Dımışk'a girince Halife İbrahim kaçmış, Süleyman Bin Hişam da beytülmal'de (yani devlet hazinesinde} ne varsa alıp kaçmıştı. Bu sırada Dımışk'ın, El-Velid Bin Yezid döneminin valisi Abdülaziz Bin El-Haccac'm üzerine hücum ederek O'nu öldürdü. El-Velid'in iki oğlu Eî-Hakem ve Osman'la birlikte Yusuf Bin Ömer'in de cesetleri yine bu sırada Mervan'a getirildi. Mervan cesetleri defnettirdi. Onlarla birlikte hapiste bulunan Ebu Muham-med Es-Süfyanî de ölümden kıl payı kurtulmuş olarak Mervan'm huzuruna çıkıp O'nu Halife sıfatıyla selamladı. Mervan O'na:
- Hele dur bakalım, diyerek (tehditkâr bir ifadeyle) hitap edince Es-Süfyanî, Mervan'ı kastederek El-Velid'in iki oğlunun esasen O'nu veliahd olarak daha önce seçmiş bulunduklarını ileri sürdü. Sonra da O'na bey'at etti.
Homs ve Dımışk ahalisi de O'nu izleyerek Mervan'a bey'at ettiler. Bunun üzerine Mervan vilayetlerin yönetimi için yeni valiler seçti. (Devlimden sonra) Şam'da ortalık yatışınca Halife Mervan Harran'a intikal ederek buraya yerleşti. Sonra devrik Halife İbrahim Bin El-Velid, selefinden güven istedi. Mervan, İbrahim'in isteğini kabul ederek O'na güven verdi. Keza Tedmür halkıyla birlikte gelen Süleyman Bin Hişam'a da güven verdi. O da Halife'ye bey'at etti. Bir ara Homs halkı isyan etti. Mervan bir askeri kuvvetin başında isyanı bastırmak için üzerlerine yürüdü. Beraberinde (aynı zamanda amcası Abdülmelik'in torunları olan) Devrik Halife İbrahim Bin El-Velid'le Süleyman Bin Hişam da vardı. Nihayet Homs'a girdiler. Halk yönetime boyun eğdiğini ilan etti. Fakat o arada birçok isyancı da öldürüldü. Bir süre sonra Dımışk dolaylarının halkı isyan ederek başlarına da Yezid Bin Halid Bin Abdullah El-Kasri'yi geçirdiler. Mervan üzerlerine bir askeri kuvvet gönderdi. Ordu isyanı bastırarak civardaki El-Mezze ile birlikte birkaç köyü daha yakarak Yezid Bin Halid El~Kasri'yi öldürdüler. Ondan sonra Sabit Bin Nuaym, Filistin halkının başına geçerek baş kaldırdı ve Taberye üzerine yürüyerek şehri kuşattılar. Mervan üzerlerine, kuşatmayı çözen bir kuvvet gönderdi. Mervan'm gönderdiği bu kuvvetin komutanı Ebu Davud isyancıları Filistin'e kadar kovaladı.
Bir süre sonra Mervan, Tedmür yoluyla El-Cezire'ye döndü. Rassafa'ya uğradıkları sırada beraberinde bulunan (amcasının torunu) Süleyman Bin Hişam, (hasta olduğunu söyleyerek) iyileşinceye kadar burada kalmak üzere kendisinden izin aldı. Mervan ise Haricilere karşı mücadele vermekle meşgul oldu. Bu sırada Rassafa'ya bölük bölük askeri birlikler uğruyordu. Halife Mervan bu askeri güçleri çeşitli yönlere görevli olarak çıkarmıştı. Bunlar Rassafa'ya yığılırken bu sırada komutanları, Mervan'ı devirip yerine Süleyman'ı geçirmek için kendisiyle sık sık temas kurup O'nu tahrik ettiler. O da bunlara kanınca bu askerler kendisine bey'at ettiler. Süleyman da Kınnesrin'e giderek buradan Şam halkına ve Irak valisi Ömer Bin Hubayra'ya mesajlar yollayarak kendisini (Halife sıfatıyla) tanımalarını istedi.
Durumu haber alan Mervan, İsa Bin Müslim komutasında üzerlerine bir ordu gönderdi. Taraflar Kınnesrin'de karşılaşarak kıyasıya çarpıştılar. Mervan'm bizzat kendisi de bu savaşa iştirak etti ve kuvvetleri üstün geldiler. Bu savaşta Süleyman'ın en büyük oğlu İbrahim öldürüldü. Süleyman ise Homs'a kaçarak burada korunmaya çalıştı. Homslular da kendisine yardım ettiler. Süleyman bu arada dağılmış bulunan çetelerini etrafında toparlamaya çalışıyordu ki, Mervan şehri kuşattı ve bu kuşatma harekâtı on ay kadar devam etti. Her nasılsa Süleyman bir yolunu bulup buradan bir grup askeriyle birlikte sıyrılarak Tedmür'e kaçtı. Homs'lular ise bu uzun kuşatmadan sonra Mervan'in karşısında dize gelerek teslim oldular.
Kabilecilik hareketleri Irak'ta yayılmaya başlamıştı. Kaysoğul-ları Kabilesi, En-Nadr Bin Said El-Harşi'nin, Yemenliler ise Abdullah Bin Ömer Bin Abdulaziz'in etrafında toplanmışlardı. İki kabile arasında çetin bir mücadele vardı. Ancak devletin Haricilerekarşı vermekte olduğu mücadele sebebiyle bu geçimsizlik bir ara durmuş gibiydi. Sonra Mervan, Ömer Bin Abdulaziz'in oğlunu Irak Valiliği'nden alarak, yerine Hicri 129'da Yezid Bin Ömer Bin Hubayra'yı tayin etti.
Irak Valiliği'ne getirilen Yezid Bin Ömer, (Hz. Ali'nin kardeşi Cafer'in torunu) Abdullah Bin Muaviye'ye karşı mücadele vermeye başladı. Abdullah, El-Cibal bölgesine hakim olmuştu. Yezid onları çökerterek aralarında Abdullah BinAbbas'ın torunu Abdullah Bin Ali'nin de bulunduğu bir grubu da esir aldı.
Bir süre önce Türk illerine iltica eden El-Haris Bin Sureyh yeniden Horasan'a dönmüştü. Vaktiyle Hicri 127'de Yezid Bin El-Ve-lid kendisine bir yazı göndererek O'na güven verdiği için dönmüştü. Ancak El-Haris'in dönüşüyle birlikte Horasan Valisi'yle aralarında neredeyse büyük bir olay çıkacaktı. Fakat El-Haris öldürüldü. Keza Horasan Valisi Nasr Bin Seyyar'la El-Kirmani arasında da hadiseler cereyan etti. Daha sonra bu olaylar Vali Nasr Bin Seyyar'ı destekleyen Kaysoğulları Kabilesi ile Ebu Müslim EI-Horasa-nî'nin taraftarları olan Yemenliler arasında tırmanarak gelişti.
Bu hadiselerin neticesinde Nasr Bin Seyyar, düşmanı olan EI-Kirmanî'yi öldürdü. El-Kirmanî'nin başsız kalan adamları ise Ebu Müslim'in askerlerine katıldılar. Bu yüzden Ebu Müslim'in ve dolayısıyla Abbasilik Davası'nm da taraftarları çoğalmış oldu [1]
El-Velid BinYezid'in devrilerek öldürülmesiyle çıkan olaylar sırasında Irak'ta bu sefer de Said Bin Behdel Eş-Şeybanî adında bir Harici isyan çıkardı. Etrafında kalabalık bir Harici kitlesi toplanmıştı. Halife'nin gönderdiği ordular bunların üzerine yürüyünce aralarında savaş başladı ve bu sırada Haricilerin lideri Said BinBehdel vebaya yakalanarak öldü. Yerine Ed-Dahhak Bin Kays Eş-Şeybanî'yi bırakmıştı. Bu şahıs Haricilerin başına geçerek Iraklı-lar'la savaştı ve onları yendi. Aralarında Irak Valisi Abdullah Bin Ömer Bin Abdülaziz'in kardeşi Asım Bin Ömer Bin Abdulaziz'in
de bulunduğu büyük sayıda bir topluluğu da öldürdü. Sonra da Küfe halkını dize getirerek şehre girdi. Irak Emiri Kufe'ye gelince Haricilerle aralarında geniş çaplı savaşlar cereyan etti. Bunun üzerine Irak Emiri Vasıt Kentine dönmek zorunda kaldı. Fakat Ed-Dahhak peşine takılarak O'nu Vasıfta kuşattı.
Bu sırada Irak Emiri Ed-Dahhak'a bir mektup yollayarak O'na kuşatmayı kaldırıp Halife'nin üzerine yürümesi tavsiyesinde bulunarak eğer Halife'yi yenecek olursa kendisinin de O'na katılacağını vadetti. Bu sözlere kanan Ed-Dahhak kuşatmayı kaldırarak Musul üzerine yürüdü. Şehre girerek naibini öldürdü. Halife Mervan bu haberi aldığı sırada Homs'da çıkan isyanı bastırmak üzere şehri kuşatmış bulunuyordu. Oğlu Abdullah'a bir mesaj göndererek derhal çıkıp Ed-Dahhak'ı takip etmesini emretti. Abdullah da babasının bu talimatı üzerine o sırada Nusaybin'i kuşatmış bulunan Ed-Dahhak'm üzerine yürüdü. Taraflar arasında çıkan savaşta Ed-Dahhak öldürüldü. Ed-Dahhak da yerine El-Hayberî adında birini yetkili bırakmıştı.
Hariciler bu sefer de Süleyman Bin Abdulmelik'e ve O'nunla beraber bulunan hane halkına, hizmetçilerine ve askerlerine katıldılar. Mervan bu kez Haricilerle mücadeleyi bizzat kendisi sevk ve komuta etmek üzere harekete geçti. Kendisi ordusunun merkezini idare ediyordu. Sağ kanadın başında oğlu Abdullah, sol kanadın başındaysa İshak Bin Müslim El-Ukaylî bulunuyordu. Nihayet iki ordu kapıştılar. Hariciler daha çok merkeze yükleniyorlardı. Bu yüzden merkezdeki güçler bozguna uğradı. Mervan bunların başındaydı. Ancak sağ ve sol kanatlar direnerek Haricilere karşı şiddetli hamleler düzenleyip onları mevzilerinden kaydırdılar. Bu sırada Haricilerin başı El-Hayberî de öldürüldü. Yandaşları ise kaçtılar. Ondan sonra Haricilerin başına Şeyban Bin Abdulaziz El-Yeşkuri adında biri geçti. Süleyman Bin Hişam O'na Musul'da korunmaya çalışması tavsiyesinde bulundu.
El-Yeşkurî de bu tavsiyeye uygun olarak Musul'da direnmeye çalışıyordu. Mervan bu sefer O'nun üzerine yürüdü. Taraflar arasında bir yıl boyunca savaşlar devam etti.
Halife Mervan aynı zamanda yeni Irak Valisi, Yezid Bin Ömer Bin Hubayra'ya bir mesaj göndererek O'na, Haricilerle amansız bir şekilde mücadele etmesini, nerede izlerine rastlarsa üzerlerine yürümesini emretti.
Yezid bu sayede Kûfe'yi kurtarıp Haricilerin de büyük bir kısmını ortadan kaldırmayı başarabildi. Bundan sonra isyancıları Musul'da kıstırmış bulunan Halife Mervan'ın kuvvetlerine destek güçler göndermeye başladı. IrakValisi'nin gönderdiği imdat kuvvetler Mervan'a ulaşınca Hariciler Musul'u terkederek Hilvan'a kaçtılar. Sonra oradan daAhvaz'a gittiler. Ancak Bin Hubayra'nin kuvvetleri onları izleyerek büyük bir kısmını ortadan kaldırdılar.
Onlarla bir ara işbirliği eden Süleyman Bin Hişam'a gelince ailesini alarak deniz yoluyla kendini Sind topraklarına attı. Mervansa bu olayların bir nebze yatışmasından sonra tekrar Harran'a gelip yerleşti.
Bunlardan başkaca Ebu Hamza adında bir Harici daha ortaya çıktı. Hicri 129 da Hacca giderek bu arada Hicaz Emiri Abdülvahid Bin Süleyman Bin Abdulmelik'le mütareke yaptı. Hac mevsiminden sonra Medine'ye doğru yürüyerek Hicri 130 da şehre girdi ve buraya hakim oldu. Hakimiyeti üç ay kadar devam etti. Şehrin Valisi işgal sırasında kaçmıştı. Bunun üzerine Halife Mervan, Medine'yi kurtarmak için Şam halkından oluşan bir kuvvet gönderdi.
Haîife'nin ordusu Vadi'1-Kura denilen mevkide Haricilerle çarpışarak onları bozguna uğrattıktan sonra Medine'ye girdi. Bu ordu daha sonra, seferini Mekke'ye ondan sonra daYemen'e kadar sürdürdü. Bu sırada da önüne, Haricilerin lideri Ebu Hamza'nın, propagandasını yaptığı ve uğrunda savaştığı Abdullah Bin Yahya çıktı. Fakat Şam'dan gelen Haîife'nin ordusu bu Abdullah Bin Yahya'yı da öldürmeye muvaffak oldu. Ondan sonra Mervan, Hicaz'a Muhammed Bin Abdulmelik Bin Mervan'ı vali tayin etti.
Bu dönemde Emevi yönetimine karşı Horasan'da baş kaldıran Şeyban Bin Seleme adında biri daha Hicri 130 da ortaya çıktı. Bunun üzerine de Ebu Müslim Eî-Horasanî bir kuvvet gönderdi. Onu ve bütün yandaşlarını öldürmeyi başardılar [2]
Hz. Abbas'in üçüncü kuşak torunlarından İbrahim Bin Muhammed Hicri 126 yılında lehinde siyasi propaganda yapmak üzere Bekkîr Bin Mahan'ı Horasan'a göndermişti. (Sarfedilen gayretler neticesinde) otoritereleri burada güçlenmiş, 127 yılma kadar İbrahim Bin Muhammed'in etrafında hatırı sayılır bir kitle oluşmuştu. Bunlar kazançlarının beşte birini (siyasi temsilcileri sıfatıyla) O'na getirip teslim ediyorlardı.
Muhammed Bin İbrahim, Ebu Müslim El-Horasanî'yi Hicri 128 de Horasan'a göndererek, kabilesinin, kendisine (siyasi lider olarak) uymaları talebinde bulundu. Ancak (Ebu Müslim'in mensubu olduğu bu kitle) İbrahim'in isteğini kabul etmediler. İbrahim Ebu Müslim'i tekrar göndererek bu kez, Horasan'daki Yemenlilerin desteğine dayanarak bu teklifi yenilemesini istedi. Çünkü (Emevilerin) Horasan Valisi orada Yemenlilerin rakibi olan Kayso-ğulları Kabilesinden gücünü alıyordu.
Sonra Hicri 129 yılında İbrahim Bin Ali, Ebu Müslim'i çağırmıştı. Ebu Müslim, (gizlice bağlı olduğu İbrahim Bin Ali'nin bu emri üzerine) gelirken yolda O'ndan ikinci bir mektup daha aldı. İbrahim, Ebu Müslim'den tekrar Horasan'a dönmesini, kendisine zafer sancağı göndermiş bulunduğunu ve artık davayı gizli olmaktan çıkarıp halkı açıkça Abbasi Hanedanı etrafında toplanmaya çağırmasını istiyordu.
Bunun üzerine Ebu Müslim, meseleyi hemen açığa vurdu ve Süleyman Bin Kesir'e, bayram namazım, (Abbasi iktidarı adınahutbe okuyarak) kıldırması için emir verdi. Bunu haber alan (Emevilerin) Horasan Valisi Nasr Bin Seyyar, üzerlerine bir kuvvet gönderdi. Fakat Ebu Müslim'in ordusu artık Herat'ı ele geçirmiş bulunuyordu. Ele geçen mektuplardan İbrahim Bin Muham-med'in sırları da artık tamamen ortaya çıkmış bulundu.
Bilindiği üzere İbrahim, El-Humaymiye adıyla bilinen merkeze yakın bir mevkide oturuyordu. Halife Mervan, Dımişk'daki Valisi El-Velid Bin Muaviye Bin Abdulmelik'e, derhal O'nu yakalayıp bağlayarak kendisine göndermesini emretti. Vali de El-Belka'daki naibine aynı emri verdi. Bunun üzerine İbrahim, El-Humaymiye'de yakalayarak Dımışk'a gönderdi. Buradan da Harran'a nakledilerek zindana atıldı.
Hicri 132 yılı Safer ayında İbrahim zindandayken öldü, ya da öldürüldü. İbrahim yakalandığı sırada davanın kendisinden sonra kardeşi Abdullah Bin Muhammed tarafından yürütülmesi vasiyetinde bulundu ve Kûfe'ye gidip amcalarına katılması için O'na emir verdi Muhammed Kûfe'ye varınca, Ebu Seleme El-Hilalî onları, Haşimoğulları ailesinin taraftar ve sempatizanı olan El-Velid Bin Saad'ın evine alıp meselelerini burada 40 gün kadar gizli tuttu. Onlarla birlikte bu şekilde ve nihayet memleketi ele geçirince-ye kadar bir yerden diğerine mekan mekan yürüyüp durdu.
Sonunda (Abbasî Hanedanının ilk hükümdarı olan) Es-Sef-fah'a bey'at edilerek Ebu Müslim, Horasan'ın merkezi olan Merv kentine girerek Hicri 130 yılında burayı (Emeviler adına idare ve temsil eden) Vali Nasr Bin Seyyar'dan aldı. Aynı zamanda Balkh şehrini de ele geçirdi. Bu suretle Horasan'ın doğu ve güney bölgeleri artık Ebu Müslim'in hakimiyeti altına girmiş bulundu. Ebu Müslim, Batı istikametine yönelerek kaçan Nasr Bin Seyyar'in peşine bir askeri birlik salmıştı. Taraflar Tus Kenti'nde karşılaştılar. Ebu Müslim'in askerleri galip çıkarak Nasr'a bağlı kuvvetleri komutanı olan oğlu Temim'i öldürdüler.
Bunun üzerine Irak Valisi, Yezid Bin Ömer Bin Hubayra, Nasr
Bin Seyyar'a bir imdat kuvvet gönderdi. Fakat Emevi ordusu ikinci kez yenildi.
Nasr Bin Seyyar da Hicri 131 de Hemedan yakınlarında öldü.
Ebu Müslim Ordusu'nun komutanı Kahîaba Bin Şebib, bu sefer de Kûfe'yi almak üzere şehre doğru hareket etti. Yezid Bin Ömer de O'nu izlemeye koyuldu. Nihayet aralarında cereyan eden savaş sırasında Kahtaba öldürüldü. O'nu Maan Bin Zaide adlı biri öldürdü. Kahtaba, kendisinden sonra üstlendiği görevi yürütmek üzere Kûfe'ye doğru seferini sürdüren oğlu Hasan'ı yerine tayin etmişti.
Tam bu sırada bir sürpriz olmuş, Muhammed Bin Halid Bin Abdullah El-Kasri de Abbasilik davasıyla Kûfe'de Emevilere karşı baş kaldırarak,Yezid Bin Ömer Bin Hubayra'nm daha Önce buraya tayin etmiş bulunduğu valiyi şehirden kovmuştu. Bunu duyan Hasan Bin Kahtaba, Vasıf a giderek orada giriştiği savaşta Hubay-raoğlu'nu öldürdü.
Halife Mervan'a gelinde o da Hicri 131 de Harran'dan ayrılarak Musul ile Erbil arasında Zap Suyu kenarına inmişti. Bu sırada (Abbasilik davasının baştemsücisi) İbrahim Bin Muhammed'in (Halife Mervan tarafından hapiste) öldürtüldüğü Kûfe'de duyulunca davanın diğer temsilcileri tarafından Es-Seffah Abdullah Bin Muhammed, halife adayı olarak ortaya çıkarıldı ve O'na bey'at ettiler. Es-Seffah'a ilk bey'at eden Ebu Seleme El-Hallal oldu. Bu zat için, Hilafet'in Hz. Ali soyuna nakledilmesini istediği (ve bu dava için çalıştığı) da ileri sürülmektedir.
Aday olarak takdim edilen Es-Seffah, camiye girerek halka hitap etti ve onlardan bey'at aldı. Şehre amcası Davud'u naib bıraktıktan sonra Küfe dışına çıkarak burada otağını kurdu ve bir ay kadar bu kampta kaldı. Bu süre zarfında çeşitli yerlerde bulunan ordularına komutanlar tayin ederek kendilerine görevler verip onları dağıttı. Bunun üzerine önce komutan Avn Bin Ebi Yezid, büyük Zap'a doğru hareket ederek burada Mervan'la karşılaştı. Aynı zamanda Es-Seffah'ın amcası Abdullah Bin Ali de gelerek savaşı yönetti. Bu savaşta Emevi - Şam ordusu bozguna uğradı. Aralarında devrik Emevi Halifesi İbahim Bin El-Velid'in de bulunduğu bu orduya mensup büyük sayıda askerler nehirde boğuldular.
Mervan ise Harran'a kaçarak burada kısa bir süre kaldıktan sonra yerine yeğeni ve damadı Ebban Bin Yezidi bırakıp tekrar kaçtı. Es-Seffah'm amcası ve Ordusunun komutanı Abdullah Bin Ali Harran'a girince Vali Ebban O'nu karşılayarak Abbasî yönetimini tanıdı ve boyun eğdi. Abdullah da buna karşılık O'nu görevinde bırakarak Mervan'ı izlemeye devam etti.
Mervan bu kaçışında önce Kınnesrin'e oradan da Homs'a uğramıştı. Homs'lular bu fırsatta O'nu ortadan kaldırmaya çalıştılar. Fakat beraberindeki kuvvetlere yenik düştüler. Mervan yoluna devam ederek Ba'lebek yoluyla Dımışk'a ulaştı. Dımışk Valisi O'nun hışmı El-Velid Bin Muaviye Bin Mervan di. Mervan buradan Mısır'a gitmek üzere Filistin'e hareket etti. Onu izleyen Abdullah Bin Ali de peşinden Dımışk'a ulaştı. Abdullah'ın askerlerinin sayısı epey çoğalmıştı. Abdullah Kmnesrin'deyken kardeşi Abdüssamed dörtbin savaşçıyla, kardeşi Salih de onbin kişilik bir kuvvetle yardımına geldiler. Dımışk'ı birkaç gün kuşattıktan sonra şehre girdiler, ve halktan büyük bir kitleyi öldürdüler. Üç saat kadar da şehirde istediklerini yaptılar.
Bu sırada Ebu'l-Abbas Es-Seffah'dan amcası Abdullah Bin
Ali'ye bir mesaj ulaştı. Mervan'ı izleyip yakalamak üzere diğer amcası Salih Bin Ali'yi bir kuvvetin başında göndermesini, kendisinin de Şam valiliğini yürütmesini istiyordu. Abdullah yeğeninin bu emirlerini derhal yerine getirdi,
Mervan kaçmış Mısır'a girmişti. Abbasiler O'nu kovalıyorlardı. Bu kovalamaca Hicri 132 senesi 6 Zilhicce günü bir kilisede kıstırıp O'nu öldürünceye kadar sürdü. Böylece Mervan'm öldürülmesiyle Emevi Devleti zeval bulmuş tarihe gömülmüş oldu ve yerine Abbasi Devleti kuruldu.
İslam Devleti'nin batı kesimlerine gelince, doğusunu olduğu gibi buralarını da baştan başa fitneler sarmış bulunuyordu. [3]
Genel durum şöyleydi:[4]
Emeviler döneminde Hişam Bin Abdulmelik, Hicri 124 yılında Mısır Valisi Hanzala Bin Safvan'ı Mağrib'e tayin ederek, Mısır Valiliğini Hafs Bin El-Velid El-Hadramî'ye vermişti. Hafs 127 yılına kadar bu görevde kaldı. Sonra azledilerek yerine Hassan Bin Atahîyye Et-Tecibî görevlendirildi. Ancak Hassan bu vazifede onaltı günden fazla kalamadı. Çünkü Hafsa tekrar aynı göreve iade edilerek işine bir yıl daha devam ettikten sonra bu sefer azledilerek öldürüldü. O'nun da yerine bu kez El-Havsara Bin Süheyl El-Bahilî getirilerek üç yıl bu görevi yürüttü. (128 - 131)
Emevilerin Mısır Valisi El-Havsara daha sonra ortaya çıkan Abbasi devrimcileriyle savaşmak üzere görevlendirildi. Bu uğurda canından oldu. Son Emevi Halifesi Mervan, El-Havasara'dan sonra Hicri 132 de ölen El-Muğira Bin Ubeydullah El-Fezarî'yi Mısır Valiliği'yle görevlendirmişti. Öldüğü zaman yerine oğlunun, bu görevi yürütmesini vasiyet etmekle beraber, Mervan bu tayini onaylamadı. Nitekim El-Muğira ölünce yerine Abdulmelik Bin Mervan Bin Musa Bin Nusayr'ı tayin etti. Bu zat Emeviler'i Mısır'da temsil eden son vali oldu.[5]
Bu sırada Kuzey Afrika'da Araplarla Berberiler arasında fitne başgöstermiş, Hariciler güçlenmiş, Ümeyyeoğulları'nm (Emevilerin) otoritesi ise çökmüştü. Bu ortamdan, (ünlü komutan) Ukba Bin Nafi'in torunu Abdurrahman Bin Habib yararlanmaya çalışarak bölgeye hakim oldu. Sonra Kayravan'a hareket ederek şehri kuşattı. Bunun üzerine şehrin emiri Hanzala Bin Safvan Hicri 127 de cereyan eden bu olay sırasında Kayravan'ı terkederek Şam'a gitti. Abdurrahman da şehre girerek burada bulunan Safari Koluna mensup Haricileri çökertti. Ancak Abdurrahman Bin Habib kısa bir süre sonra ölünce onun mevkiini ele geçirmek için bizzat kendi alie halkı kendi aralarında çekişmeye başladılar. Abdurrah-nıan'm oğlu Habib Bin Abdurrahman'la amcası Abdülvaris Bin Habib ihtilafa düştüler. Abdülvaris, yeğenine karşı kendisini desteklemeleri için Haricilere yardımcı olmaya çalıştı. Bu siyasi çekişmelerin ve Emevi otoritesindeki çöküşün tabii sonucu olarak Hariciler yeniden eski güçlerine kavuşarak Mağrib Bölgesinin büyük kısmına tekrar egemen oldular. [6]
Bu dönemde Endülüs'te de fitneler çoğalmıştı. Bir yandan Araplarla Berberiler, bir yandan (büyük birer) Arap kabilesi olan Kaysoğulları üe Yemenliler, bir yandan ise Suriyeliler'le Hicazlilar arasında çekişmeler sürüp gidiyordu.
Vaktiyle Hişam Bin Abdulmelik, Mısır Valisini, Kuzey Afrika'ya tayin edince O'na, Ebu'l-Hattar Hüsam Bin Darrar El-Kel-bi'yi Endülüs'e, o bölgeyi yönetmek üzere göndermesini emretmişti. O da bu emir üzerine Tunus'tan Kurtuba'ya gitmiş, oradayerleşmişti.
Endülüs Emiri Ebu'l-Hattar, Suriyeliler'in bu bölgede çoğaldıklarını görünce (bazı ihtimalleri hesap ederek) onları çeşitli yörelere dağıttı. Ezcümle: Dımışklı'ları El-Bîra (Elvira) kentine yerleştirerek, buraya da Dımışk adını verdi. Çünkü burası Dımışk'a benziyordu. Homslular'ı İşbiliye'ye (Sevilla'ya) yerleştirerek buraya da Homs adını verdi. Çünkü bu şehir Homs'a benziyordu. Ürdün halkını Riyye'ye (Reggio'ya) yerleştirerek, bu kente de Ürdün adını verdi. Filistinliler'i de Şezuna'ya (Medina- Sidonia'ya) yerleştirerek, buraya Filistin adını verdi. Nitekim burası Filistin'e benziyordu.
Vali Ebu'l-Hattar, aslında bir çöl bedevisiydi. Onun için Yemenli olan kabilesine karşı aşırı bir bağlılığı vardı. Onun bu konudaki tutuculuğu Kaysoğulları kabilesini gücendirdi. Bu sebepledir ki Sumayl Bin Hatem liderliğinde O'na karşı baş kaldırdılar ve taraflar arasında Kaysoğullan'nın zaferiyle neticelenen kanlı mücdeleler oldu. Bunun üzerine Ebu'l-Hattar azledilerek yerine Sev-vabe Bin Seleme getirildi. Ancak buna rağmen idare yine de Sumayl Bin HatenVin elindeydi.
Ebu'l-Hattar azledildikten sonra Bâce (Badajoz) kentine intikal etti. Burada Yemenliler O'nun etrafında yeniden toplandılar ve Kaysoğullarıyla aralarında fitne yeniden alevlendi. İki taraf arasında savaşlar cereyan etti. Sonunda Ebu'l-Hattar, Hicri 130 yılında Sumayl Bin Hatem tarafından öldürüldü. Endülüs'ün idaresini de bundan sonra Yusuf Bin Abdirrahman El-Fehri üstlendi. (Abbasi'lerin katliamından Endülüs'e kaçan Endülüs Emevi Dev-leti'nin kurucusu) Abdurrahman Ed-Dahil gelinceye kadar da burayı Yusuf Bin Abdirrahman El-Fehri idare ediyordu. Fakat Sumayl Bin Hatem'le birleşerek O'na karşı direnmeye çalıştılar. Ne varki bu mücadele sonunda ikisi de öldürüldüler.[7]
[1] îbn-ii] Esir, El-KamİI tere, c. 5, s. 258-259, 268-273, 345-348; İbn-İ Kesir, El-Bidaye tere, c. 10, s. 45-65, 85-92, 98-99
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/83-86.
[2] İbn-i Kesir, EI-Bidaye tere, c. 10, s. 47, 51-52, 55-58, 66-69
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/86-89.
[3] tbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 10, s. 55-56, 58-62, 66-67, 70-84
[4] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/89-92.
[5] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/93.
[6] Ibn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 5, s. 260-266
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/93-94.
[7] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 5, s. 227-228, 281-282, 310
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/94-95.