64- EL-MÜSTAÎNÜBÎLLAH AHMED BİN MUHAMMED EL-MUTASIM{HİLAFET DÖNEMİ, HİCRİ: 248-252)2


64- EL-MÜSTAÎNÜBÎLLAH AHMED BİNMUHAMMED EL-MUTASIM{HİLAFET DÖNEMİ, HİCRİ: 248-252)

 

El-Muntasır'm vefatından sonra Türk komutanlar, El-Müte-vekkil'in çocuklarından birinin, hilafet makamına gelip babasını öldürdükleri için kendilerinden intikam alabileceği endişesine ka­pıldılar. İşte bu yüzden halife olarak El-Müstainu Billah Ahmed Bin Muhammed El-Mu'tasım'ı seçtiler. Bu EI-Muntasır'm amca-sıydı.

El-Müstainu Billah Hicri 221 de doğdu. Annesi Maharik adın­da bir cariyeydi. El-Müstain güzel yüzlü, beyaz tenliydi. Yüzünde çiçek izleri vardı ve hafif peltekti. Faziletli güzel konuşan ve edipti. Geniş kollu elbise giymeyi ilk defa o adet haline getirdi.

Türk asıllı komutan Atamış'ı kendine başvezir yaptı. Aynı za­manda oğlu Abbas'ı yetiştirme görevini de O'na verdi. Atamış ise müsrifane harcamalarda bulundu, servet yaptı. Bu yüzden diğer Türk komutanlar O'nu kıskanmaya başladılar ve O'ndan kurtul­mak için uğraştılar. Nihayet O'nu öldürdüler. El-Müstain, yine Türk asıllı olan komutan Vasıf i EI-Ahvaz'a, Küçük Boğa'yı da Fi­listin'e vali tayin etti. Sonra Halife El-Müstain,Vasîf ve Küçük Bo­ğa ile beraber, Komutan Bağır'ı öldürmek konusunda anlaştılar. Bağır, sabık halifelerden El-Mütevekkil'i ortadan kaldıran büyük komutanlardan biriydi. Böylece sonunda O da Hicri 251 yılında öl­dürüldü. Büyük Boğa ise 248 de ölmüş, yerine komutan olarak oğ­lu Musa geçmişti. Aynı yıl içinde Tahir Bin Abdullah Bin Tahir de öldü. Bunun üzerine Halife El-Müstain, oğlu Muhammed Bin Ta-hir'i Horasan'a Muhammed Bin Abdullah Bin Tahir'i de Irak'a va­li tayin etti.

Sonra Türk komutanlar El-Müstain'e karşı muhalif bir tutum izlemeye başladılar. Bunun üzerine Halife El-Müstain bulunduğu Samarra'dan Bağdat'a intikal etti. Türk komutanlar ise, bu kez de O'na baş vurarak kendisinden özür dilediler ve gönlünü almaya çalıştılar. Fakat razı olmadı. Bunun üzerine bu sefer de Samarra'da kargaşa çıkardılar ve hapishaneyi basarak aralarında El-Mutez ve kardeşi El-Müeyyed'in de bulunduğu kim varsa hepsini dışarıya salıverdiler. Sonra da El-Mutezz'i halife ilan ettiler. O da bu olay­dan sonra güçlendi. Bağdat'a gelince buradaki halk El-Müstain'e bağlı kaldı. EI-Mu'tez, El-Müstain'e karşı mücadele etmek üzere kardeşi Ebu Ahmed'i görevlendirerek şevketti. Bunun üzerine Mu­hammed Bin Abdullah Bin Tahir Bin EI-Hüseyin komutasındaki Bağdatlılarla, El-Mütevekkil'in oğlu Ebu Ahmed komutasındaki Samarra halkı arasında çarpışmalar başladı ve savaşlar uzun sür­dü. Ta ki Muhammed Bin Abdullah Bin Tahir Halife EI-Müstain'i, halifelikten şartlı olarak feragat etmek üzere ikna edinceye kadar. Böylece El-Müstain bu teklifi kabul edip şartını da yazdı ve El-Mu'tezz'e bey'atte bulundu. Aynı zamanda Bağdat halkı da bey'at ettiler. Bu hadiseden sonra El-Müstain Mekke'de oturmak istedi. Fakat O'nun ne bu isteği kabul edildi, ne de Basra'da oturmasına müsaade edildi. Onun için Vasıf kentine yerleşti. Fakat El-Mu'tez 3 Şevval 252 tarihinde yani El-Mustain'in Vasıta yerleşmesinden do­kuz ay sonra, adamlarından birini göndererek O'nu ortadan kal-dırtti. EI-Mustain vaktiyle 4 Muharrem 252 günü hilafet makamın­dan istifa etmişti.

Akınlara gelince Komutan Vasıf 248 de Bizans üzerine yürü­müştü. Cafer Bin Dinar da 249 da bir yaz ordusu bir sefer düzen­ledi. Bunun üzerine Ömer Bin Abdullah Bin El-Akta'da izin alarak bir kuvvetin başında hareket ederek Malatya yakınlarında Bizans kuvvetleriyle karşılaştı. 249 yılı Recep ayının ortasına rastlayan Cuma gününde taraflar çarpıştılar. Bu savaş sırasında müslümanların komutanı Bin El-Akta', müslüman askerlerden yaklaşık bin kişiyle beraber şehid oldular. îslam komutanlarından Ali Bin Yah­ya El-Ermeni Ermeniye'den dönmekte olduğu bir sırada bu habe­ri aldı. Bunun üzerine, o da müslüm anlardan müteşekkil askeri bir kuvvetin başında Bizans toprakları üzerine yürüdü. Fakat o da be­raberinde bulunan 400 müslüman askerle birlikte şehid oldular. Özel meseleleriyle meşgul oldukları ve devletin sınırlarıyla ordu­suna karşı ilgisiz kaldıkları için halkın geneli Bağdat'ta halifeyi protesto etti ve şehrin zenginleri bu olup bitenlerden sonra İslam devletinin sınırlarını korumak maksadıyla aralarında büyük mik­tarlarda paralar toplayarak tedbirler almaya başladılar.

Halifenin beceriksizliği yüzünden siyasi hareketler arttı, aske­ri komutanlar devlet işlerine hakim oldular ve gerek devlete gerek­se halifeye karşı katı muamelelerde bulunmaya başladılar. Bu yüz­den 248 de Homs Valisine karşı halk ayaklandı. Sonra bu karışıklık­lar tekerrür etti ve halk 249 yılında valilerini şehirden kovdular, 250 de de yeni valilerine karşı ayaklandılar. Bunun üzerine komu­tan Büyük Boğa'nın oğlu Musa devlet kuvvetlerinin başına üzerle­rine yürüdü. 251 yılinda Resten denilen yerde taraflar çarpıştılar. Bu çarpışmalar sırasında Homs'un ileri gelenleri ele geçirildiler. Ondan sonra yatıştılar.

Bu sıralarda Kufe'de de Hz. Ali'nin torunlarından Ebul Hüse­yin Yahya Bin Ömer [1] devlete karşı ayaklanarak Küfe Beytülma-li'nde" (Devlet Hazinesi Küfe Şubesinde) ne varsa alıp götürdü. Bu mal miktar olarak çok azdı. Aynı zamanda mahkumları da salıve­rerek, halkı Hz. Muhammed'in soyundan hoşnut bulunmaya ça­ğırdı. Halktan bir çok kimse O'nun etrafında kümelendiyse de so­nunda 250 yılında devlet kuvvetleri karşısında yenilgiye uğrayarak öldürüldü.

Taberistan tarafından da yine Hz. Ali'nin torunlarından Hasan Bin Zeydt  [2] Devlete karşı ayaklandı. Gerekçesi de şuydu: Halife, adamlarından, Muhammed Bin Abdullah, Bin Tahir Bin El-Hü-seyn'e Taberistan taraflarında öşürle işletmek üzere bir miktar arazi ayırmıştı. O da bu arazileri sahiplerinin elinden zorla almak istedi. Bunun üzerine halk galeyana gelerek Hasan Bin Zeyd'i de başlarına geçirip ayaklandılar. Deyi em halkında bir topluluk Ha-san'm etrafında kümelenerek El-Müstain'i temsil eden Taberistan Genel Valisi Süleyman Bin Abdullah BinTahir'in üzerine yürüdü­ler. Hasan isyancıların başında Rey Kentine girerek burada Tahir Bin Hüseyin'in sülalesinden kim varsa hepsini şehirden kovdu.

Rey şehrinde de yine Hz. Ali'nin torunlarından Ahmed Bin İsa [3] bir Arefe günü devleti tanımadığını ilan ederek halka bayram namazı kıldırdı ve onları Hz. Muhammed'in soyuna karşı hoşnut bulunmaya çağırdı. Sonra da bölgenin sorumlusu Muhammed Bin Ali Bin Tahir'i yenilgiye uğrattı. Ancak Abdullah Bin Aziz Ah-med'i ele geçirerek O'nu Nisabor'a şevketti ve El-Mu'tezzu BiHah döneminde burada idam edildi.

Bu kez de Kufe'de yine Hz. Ali'nin torunlarından Hüseyin Bin Muhammed [4] baş kaldırdı. Fakat çok geçmeden ele geçirilerek öl­dürüldü.

Bir de Mekke'de yine Hz. Ali'nin torunlarından İsmail Bin Yu­suf [5] devlete karşı ayaklanarak, halka da zulmetti. Ondan sonra da Medine'ye geçerek, -valinin kaçması üzerine - Mekke'de yaptıkla­rının aynısını burada yaptı. Bu sebeple halkın üzerinde büyük bir nefret uyandırdı. Bununla da yetinmeyerek oradan Cidde'ye geçti ve tüccarların mallarını yağmaladı, eline ne geçtiyse halktan gas~ petti ve hacıların Arafata vakfeye çıkmalarını engelledi. Dolayısıy­la o yıl, işte bu İsmail ile bazı avanelerinden başka hiç kimse Ara-fat'da vakfeye duramadı (hac farizasını yerine getiremedi} İsmail ve adamları daha birçok fenalıklar da işlediler. Emirliklerin duru­munda ise bu dönemde herhangi bir değişiklik olmadı. [6]

 



[1] Ebulhuseyn Yahya, Ömer'in, o da Hüseyn'in, o da Zeyd'in, o da AliZey-nelabidin'in, o da Hüseyn'in o da Hz. Ali'nin oğludur.

[2] Hasan Bin Zeyd, Muhammed, îsmail, Hüseyn, Zeyd, Hz. Hüseyn ve Hz. AJi

[3] Ahmed'in şeceresi şöyledir; Ahmed, îsa, Hüseyn Es-Sağiyr, Ali, Hz. Hü­seyin, Hz. Ali

[4] Hüseyn'in Şeceresi; Hüseyn, Muhammed, Hamza, Abdullah, Hüseyn, Ali, Hz. Hüseyin Hz. Ali

[5] İsmail'in Şeceresi; İsmail, Yusuf, ibrahim, Abdullah, Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ali

[6] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 7, s. 103-105, 107-109, 111-116, 118-138, 141;îbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 11, s. 25-28, 30-38, 40

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 5/13-16.