72- ER-RAZI BİLLAH MUHAMMED BİN CAFER EL-MUKTEDİR (HİLAFET DÖNEMİ, HİCRİ: 322-329)
Adı Muhammed Bin Cafer El-Muktedir'dir. Hicri 297 de dünyaya geldi. Annesi Zalum adında bir cariyeydi. Ebul Abbas künye-siyle anılırdı. Hicri 322 yılında ve amcası El-Kahir'u Billah'm "hal" edilmesinden sonra halife sıfatıyla kendisine bey'at edildi. Bu sırada 25 yaşındaydı.
Er-Razı Billah, hoşgörülü, lutufkâr, edib, şair ve güzel konuşan bir şahsiyetti. Alimleri severdi. Kaleme alınmış şiirleri vardır, îmam-ı Bağavi'den hadis dinlemişti.
Aşağıdaki manzum parça da Er-Razı'nm şiirlerindendir:
"Her safanin sonu keder, Her işin sonuysa hazer, [1]Gençleri ölüm bekliyor, Ya da üzüntülü günler. İnsana en güzel öğüt:
Saça düşen şu ak teller. Ey dünyaya bel bağlayan! Yittin, seni kaptı seller. Hani bizden öncekiler? Silindi gitti tüm izler.. Allah'ım sen affet beni Sensin ey "Hayra men ğafer"[2]
Deylem Bölgesinin lideri Merdaveyh öldü. O'nun yerine Fars ve Horasan topraklarında Ali Bin Buveyh artık bölgenin yegane efendisi oldu ve işgal etmiş bulunduğu bu bölgenin gelirlerini tahsil etmek konusunda halifeyle yıllık bir milyon dirhem vergi karşılığında feodal işletme anlaşması yaptı. Fakat ödemeleri geciktiriyordu. Halife Er-Razı Billah oğlu Ebu'l-FazTa ülkesinin doğu bölgesini diğer oğlu Ebu Cafer'e de batı bölgesini bırakmıştı.
Er-Razı Billah'm döneminde Karmatilerin çıkardığı karışıklıklar yüzünden hac seferleri uzun süre kesildi. Bu kesinti Hicri 327 yılma kadar devam etti. Sonra tanınmış şahsiyetlerden Eş-Şerif Ebu Ali Muhammed Bin Yahya devletle Karmatüer arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. Vakıa Karmatüer O'na hürmet ediyorlardı. Nitekim hacca gidenlerin birlikte götürdükleri her deve için 5 dinar ve her yük için de 7 dinar değerinde kendilerine bir vergi ödenmesi şartıyla Karmatüer yapılan teklife razı oldular.
Halife Er-Razı Billah kendisine ordunun başkomutanlık görevini vermek üzere Muhammed Bin Raık'ı Vasıttan davet etti. Muhammed Bin Raık, Halife'nin daveti üzerine beraberinde Türk asıllı komutan Beckem'le birlikte Bağdat'a geldiler. Bundan sonra artık her şey ancak Muhammed Bin Raık'ın emriyle yapılıyordu. Dolayısıyla Hilafet Makamı artık önemini ciddi surette kaybetti. Devletin ileri gelenlerinden her biri elinin altında bulunan mevki ve bölgede bağımsızca hareket etmeye başladılar.
Halifeninse elinde Bağdad ve civarından başka bir yer kalmadı. Bununla beraber Bağdat'taki otorite Muhammed Bin Raık'ın elindeydi. Halife ise O'nun elinde bir oyuncak ya da en azından bir şekilden ibaretti.
Bu arada Komutan Beckem, daha sonra kaçıp gizlenen Muhammed Bin Raık'a ters düştü. Bunun üzerine Halife de Beckem'i kendine yaklaştırdı. Bu suretle Beckem, Muhammed Bin Raık'ın yerine geçmiş oldu. 326 yılındaysa Bizans Kralı Müslüman-Bizans esirlerinin mübadelesini isteyerek Halifeye hediyeler gönderdi. Mübadelesi yapılan, Rumların elindeki müslüman esirlerin sayısı ise 6000 kadardı. [3]
Nihayet 329 yılında Halife Er-Razı Billah Öldü. Bu sırada 32 yaşında bulunuyordu. Hilafeti ise yaklaşık 7 yıl kadar sürdü. Yapı olarak esmer, gözleri büyükçe, sakalının yan tarafları seyrek, buğday renkli düz siyah saçlı, kısa boylu ve zayıf çaydı. Çehresi biraz uzunca ve sakalının ön kısmı tamamdı. Şiirinde estetik bir güzellik vardı. Edip ve faziletli kimselerle oturmayı severdi.
Babası El-Muktedir Billah'm öldürülmesi üzerine O'na yazdığı bir mersiyede şunları söylemektedir:
"Olsaydı eğer sağ kişi bir ölmüşe makber,
Kalbimde ben elbet yapacaktım ona bir yer.
Şayet yaşasaydın ne kadar istese gönlüm,
Elverse kader, ömrümü derhal bölüşürdüm.
Koynunda yatardım çürüten toprağa derhal,
Sendendir o arslanda ve yağmurda dolunaydaki pür hâl"[4]
[1] Hazer; Endişe demektir
[2] Hayra men ğafer" yani; Af edenlerin en hayırlısı (Mütercim)
[3] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 8, s. 235-237, 239-240, 258-259, 261-262, 269-271, 281-284, 290-295, 299, 311-312
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 5/
[4] Yukarıdaki mersiyeyi, arapça metnine azami derecede sadık kalarak ve yine manzum bir ifadeyle türkçeye terceme ederken aruz veznini kullandık. Şu varki seçtiğimiz; Mefûlü mefâilu mefâîlü feûlün kalıbına son mısrayı sıkıştırmaya çalışırken arapçadaki geniş anlamları, bu kalıba 2 hece daha ilave ederek ancak yerleştirmek mümkün olabildi. Edebiyat ve şiir erbabının hoş görmelerini umuyoruz. (Mütercim)
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 5/119-121.