110- TUNUS'TA HAFSİLER.. 2


110- TUNUS'TA HAFSİLER

 

Ebu Hafs Ömer Bin Yahya Masmuda kabilesinin en tanınmış boylarından olan Mintana kabilesinin şeyhi idi. Mu vahhidiler Devletinin kurucusu Tomark'la beraberliği olmuştu. Ona en yakın kimselerdendi. Hatta Muvahhidiler Devletinin kurucusundan ve Abdülmümin Bin Ali'den sonra bu devletin ilk kuruluş propagan­dacılarının üçüncü adamı sayılır.

Nitekim Tomark hicri 537 yılında Abdülmümini Orta Mağnb bölgesine gönderdiği zaman bu Ebu Hafs Ömer onun öncü kuv­vetlerinin başında bulunuyordu ki bu sıralarda Muvahhidiler he­nüz Marakeş'e girmiş değillerdi. Aynı zamanda hicri 554'te Abdül­mümin, El-Mehdiye kentini fethetmek için harekete geçince Ebu-hafs Ömer Mağrıb'ın idaresini üstlenmişti. Öyleki Ebu Hafs Mu­vahhidiler Devletinin karşılaştığı her sorunun çözümlenmesinde bir rol alırdı. Muhammed Bin Abdülmümin'in başa geçmesi için ortamı yine Ebu Hafs hazırlamıştı. Yusuf Bin Abdülmümin'e de o beyat etmiş. Ve Batlayus kentini İspanya diktatörünün kuşatma­sından yine o kurtarmıştı. Ebu Hafs Endülüs'ten döndüğü bir sıra­da hicri 571, de Sella'da öldü. Ebu Hafs'ın Hz. Ömer'in soyundan geldiği söylenmektedir.

Bu Ebu Hafs'ın oğulları Endülüs'te, Mağnb'ta ve Tunus'ta Ab­dülmümin Bin Ali ile beraber emirlik görevlerinde birbirleriyle el değişip duruyorlardı. Bunlardan İsa Bin Ebi Hafs önceleri Endü­lüs'te vali idi. Sonra Bicaye kentine ondan sonra Buna'ya, dahasonra da El-Mehdiye'ye vali oldu. Hicri 646'da öldüğü zaman da orada vali idi. İsa Bin Hafs Ebu Ali olarak tanınırdı. Keza, Said Bin Ebi Hafs'ta Tunus'ta valilik yaptı. Sultan Nasır Yusuf Bin Abdül-mümin, Ebu Yahya Bin Ebi Muhammed Abdülvahid Bin Ebi Hafs'ı kendine baş vezir yapmıştı.

Nasır Yusuf Bin Abdülmümin hicri 601'de Bin Ganiye'ye karşı savaşmak üzere Afrika'ya hareket edince Ebu Muhammed Abdülva­hid Bin Eşşeyh Ebi Hafs'ı o bölgede yığmak yapmış bulunan Bin Ga­niye'nin birliklerini vurmak üzere Kabis'e şevketti. Nitekim Ebu Mu­hammed Abdülvahid bu birlikleri ezerek o sıralarda babasını temsi-len Tunus Valisi bulunan Ebu Zeyd Bin Yusuf Bin Abdülmümin'i kurtarmayı başardı. Bu olaydan sonra Sultan Nasır hicri 603'te Ebu Muhammed Abdülvahid'i kuzey Afrika'ya vali yaptı. Ebu Muham­med Trablus taraflarında Bin Ganiye'ye karşı savaşarak 604'te onu yendi. Bin Ganiye ise 605'te Tahert üzerine yürüyerek şehri tahrip et­ti. Bu yüzden Ebu Muhammed de Bin Ganiye'nin üzerine yürüyerek Tahert'i onun elinden geri aldı. Hicri 606'da da Trablus taraflarında ikinci kez başarılı oldu. Ve iş bu Abdülvahid Tunus'ta (Kuzey Afrika-da) hicri 618'de Ölünceye kadar da vali olarak kaldı.

Abdülvahid ölünce yerine oğlu Abdullah Tunus valisi oldu.Ve hicri 625'e kadar bu mevkide kaldı. Ancak kardeşi Yahya Ebu Zeke-riya ona karşı ayaklandı. Çünkü Marakeş'ten ayrılıp bağımsız olma­yı reddediyordu. Dolayısıyla Muvahhidler adına hutbe okunmasını yasakladı. Ve mevkiini ele geçirdi. Abdullah ise Marakeş'e kaçtı. Önce güzel karşılandı. Ne varki kardeşinin Muvahhidlere karşı koy­duğu tavır ve giriştiği savaş yüzünden bir süre sonra öldürüldü.

Yahya Ebu Zekeriya idareyi ele geçirdiğinden beri Muvahhid-îer'den Abdülmümin'in oğullan adına hutbe okunmasını yasakla­mıştı. Ve hicri 626 da da bağımsızlığını ilan etti. Marakeş'i toprak­larına katmayı arzu ediyordu. 631 de Bin Ğaniye'yi ortadan kaldır­mayı başardı. Sonra da 639'da Tilimsan'a saldırdı. Ve şehre girdi. Bunun üzerine Tilimsan emiri Yağmurasın Bin Zeyyan Sahra'ya kaçtı. Aynı zamanda Sicilmasa'yı Septe'yi, Tanca'yı ve Miknas'ı ele geçirdi. Böylece Hafsilerin toprakları genişledi. Sonra Yahya Ebu Zekeriya hicri 647'de öldü.

Tunus'un idaresini Yahya Ebu Zekeriya'dan sonra kardeşi Ab-durrahman Ebu Zeyd üstlendi. Ancak çok geçmeden henüz üç ay­lık vali iken görevinden azledildi. Kardeşi oğlu Muhammed Bin Yahya Ebu Zekeriya ona karşı çıkmıştı.

Muhammed Ebu Abdullah Bin Yahya Bin Zekeriya, El-Mun-tasır unvanıyla hicri 648 yılında ve amcası Abdurrahman'ı hal et­tikten sonra devleti idare etmeye başladı. Sonra ünü çok yayıldı. Hicri 657'de Mekke halkı da ona beyatte bulundular. Ancak daha sona Mısır Memluk Sultanı Zahir Baybars kendisi için Mekkeliler-den beyat aldı. Böylece Hicaz topraklan Memluk Devletine bağ­lanmış oldu. El-Mustansır ise Fransa kralına karşı savaşa girişti. Çünkü Tunus'u işgal etmiş ve burada bir yıl kalmıştı. Sonra Ceza­yir halkı sultana karşı ayaklandılar. O da 669-671 ve 673 yıllarında onlara karşı savaşa giriştuVe nihayet 674 yılında buraya girmeyi başardı. Hicri 675'te de eceli gelip öldü.

El-Mustansır'm yerine oğlu Yahya geçerek El-Vasiku Billahunvanını aldı. Fakat dönemi uzun sürmedi. Kardeşi El-Mustan­sır'm ölümü üzerine Tilimsan'a gitmiş bulunan amcası İbrahi-mOna karşı ayaklandı. İbrahim güçlenince Bicaye üzerine yürü­yerek burayı aldı. Ondan sonra Tunus'a yöneldi. Bunun üzerine kardeşinin oğlu yönetimden feragatte bulundu. Amcası da onu yakalayarak hicri 678'de boğazladı. Bu suretle de meydan tama­men İbrahim'e kaldı.

Ahmed Bin Marzuk adında bir adam İbrahim'e karşı ayaklan­dı. Bu adam aynı zamanda İbni Ammara adıyla da tanınıyordu. Sonra bu isyancı güçlendi. Bunun üzerine İbrahim Bicaye kenti­nin valisi olan oğlu Ebu Faris lehinde feragatte bulundu. O da El-Mutemed unvanını takındı. Ve İbni Ammara ile savaşmak üzere harekete geçti. Ancak 682'de yenilgiye uğrayarak öldürüldü. Baba­sı İbrahime gelince Tilimsan'a doğru kaçtı. Onu İbni Ebi Amma-ra'nın bazı yandaşları yakaladılar. Sonra Bicaye'ye getirilerek hic­ri 683'te burada öldürüldü.

İbrahim'in kardeşi Ömer Bin Yahya bu savaşlardan kurtul­muştu. Tilimsan üzerine yapılan savaş sırasında babasıyla beraberdi. Ömer ise Tunus yakınlarında bulunan Sinan kalesine gitmiş ve Ebu Ammara'ya karşı galip çıkmayı onu öldürüp Tunus'u hicri 683'te geri almayı başarmıştı. Bunun üzerine idareyi ele geçirip ikinci EI-Mustansır unvanım alarak hicri 694 yılına kadar başta kaldı. Hicri 688'de ise Sicilya hükümdarı, Kabis Körfezine düşen Cerba adasını ele geçirdi. Yahya Ebu Zekeriya Bin İbrahim ise am­casının Tunus'taki başarısını görünce Bicaye kenti üzerindeki ege­menliğini ve bura halkının kendisinexbağlandıklarım ilan etti. On­dan sonra da Cezayir ve Baskara'yı da alıp Tunus'tan ayrıldığını ve bağımsızlığını açıkladı. Bu olay üzerine Hafsiler Devleti iki kısma bölündü. Bunlardan birinin merkezi Tunus ve hükümdarı II. El-Mustansır Ömer Bin Yahya, diğerinin ise merkezi, Bicaye, hüküm­darı da Yahya Bin İbrahim idi. Hicri 709 yılında Yahya Bin İbra­him ölünceye kadar da bu bölünmüşlük devam etti.

Hicri 694'te II. El-Mustansır Ömer Bin Yahya ölünce yerine Mu­hammed Bin Yahya El-Vasik'a III. El-Mustansır unvanıyla beyat edildi. Bu Muhammed Bin Yahya ayrıca Ebu Asida lakabıyla da ta­nınır. Ebu Asida'nın iktidarı Tunus'ta hicri 709'a kadar devam etti.

III. El-Mustansır'm ölümünden sonra kardeşi Ebu Bekr Bin Yahya'ya beyat edildi. Fakat onun Bicaye emiri olan amcasıoğlu Halid Bin Yahya onu devirdi.

Ebubekir Bin Yahya sadece on yedi günlük bir emirlikten sonra Halid'e teslim oldu, Halid'se onu öldürerek Tunus'un idaresini eli­ne geçirdi. Ve En-Nasır unvanım takındı. Halid ayrıca Ebul Baka la­kabıyla da tanınırdı. Ne varki Halid'in hükümdarlık suresi iki yıldan fazla devam etmedi. Bu kez de siyaset meydanına Zekeriya Ebu Yahya Bin Ahmed Bin Muhammed El-Lahyani adında bir üçüncü şahıs daha ortaya çıktı. Bin Ebu Ammara'nın hicri 680 yılında giriş­tiği hareket sırasında bu El-Lahyani'ye beyat edildi. Ancak sonra da iş başından uzaklaştırıldı. Bu şahıs hicri 709 tarihinde Hacca gitmiş­ti. Dönüşünde Trablus'a geldi. Halid Bin Yahya ile amcasıoğlu Ebu Bekr Bin Yahya arasındaki fitne henüz devam ediyordu. Bu Lahya-ni'nin de azmi ve siyasete karşı ilgisi bu sırada kamçılandı. Bunun üzerine Tunus'a giderek hicri 711 yılında şehre girdi. El-Lahyani burayı ele geçirince Tunus Emiri Ebu Bekr Bin Yahya buradan kaçarak Halid Bin Yahya'ya teslim oldu. Halid Bin Yahya da yukarıda anlattığımız gibi tutup onu öldürdü. Fakat bu emir Zekeriya El-Lahyani çok geçmeden ortalıktaki kargaşadan ürkmeye başladı. Ve önce Kabis'e, oradan da hicri 717 yılında Trablus'a çekildi. Ve bura­nın valiliğiyle yetinmeye çalıştı. Daha sonraları Mısır'ı ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında Memluk hükümdarı Sultan Muhammed Bin Klavun onu karşıladı. Emir Zekeriya da İskenderiye'de yerleşerek Hicri 727 de ölünceye kadar burada kaldı.

Hafsilerin hükümdarı Halid En-Nasir'ın kardeşi Ebu Bekr Bin Yahya vaktiyle biraderi Halid'in Kosantina valisiydi. Bir süre sonra biraderine karşı ayaklandı. Ve Emir Zekeriya Bin Ahmed EI-Lahya-ni'ye taraf olduğunu ortaya koydu. Belki de Halid'in onu görevden atmasının sebebi buydu. Ebu Bekr hicri 723 te Tunus'ta yerleşip kuvvetlenmeyi başardı. Fakat ülke büyük bir bunalım içindeydi. Her yerde kargaşa hakimdi. Ebu Bekr karşıtlarını yenmeyi onlara karşı üstünlük kazanmayı başardı. Ve nihayet Hicri 730'da meydan tamamen ona kaldı. Hicri 747'de öldürülünceye kadar da başta kal­dı. Ondan sonra Tunus'un hükümdarlığı onun soyunda devam etti. Ebu Bekr El-Mutevekkil Alellah unvanını taşıyordu.

Ebu Bekir Bin Yahya'nın yerine oğlu Ömer Ebu Hafs geçti. Sonra Ebul Abbas Halid ve Abdülaziz (Azzus) adlarındaki kardeş­leri ona karşı bir devrim girişiminde bulundular. Bunun üzerine Ömer onları yakalayıp idam etti. Ne varki çok geçmeden o da aynı akıbete uğradı. Çünkü hicri 748'de Kabis kenti yakınlarında asker­lerden bir nefer suikastte bulunarak onu öldürdü. Ondan sonra ül­kede kargaşalar oldu. Ya da eski anarşi yeniden yayıldı. Öyle ki ül­kenin her bucağında bir hükümdar türedi.

Hicri 750 de ise El-Fadl Ebul Abbas Bin El-Mütevekkil ortalığa hakim oldu. Ne çare ki üzerinden bir yıl bile geçmeden zorbanın biri onu da öldürdü. Onun da yerine hicri 751 yılında kardeşi İbra­him Ebu İshak geçti. İbrahim yaşça küçüktü. Dolayısıyla vaktiyle babasının mabeyncisi olan Ebu Muhammed Bin Tafrağin kendi­sini destekleyen kuvvetin yönlendirmesine göre bu çocuk hüküm­darı istediği zaman Tunus'un dışına çıkarıyor, canı istediğinde de tekrar beraber geri getiriyordu.

Hicri 770 yılında ölünceye kadar da durumu bu şekilde devam etti. Sonra yerine oğlu Halid EbulVaka silkinerek geçti. O da ço­cuktu. 722'de de bir yolculuk sırasında suda boğuldu. Bir ara am-casıoğlu Ahmed Ebu Siba Bin Muhammed ona karşı ayaklanmış­tı. Ebu Siba hükümdar Halid Ebul Baka'nm Kosantina vahşiydi. Hükümdarın çocuk yaşta olması onu idareyi ele geçirmek için ce­saretlendirmişti. Onun için Halid'e karşı ayaklandı. Ve bu sırada da güçlendi. Nitekim sultanın ölümü ona şans getirdi. Bu suretle Hicri 772'de idareyi Ahmed Ebu Siba ele geçirdi. Ve hicri 796 yılın­da ölünceye kadar da başta kaldı.

Ahmed Ebu Siba ölünce yerine oğlu Abdülaziz (Azzus) Ebu Faris geçti. Abdülaziz kırk seneden fazla hükmetti. Bu arada Ti-limsan'ı ve Fas'ı da topraklarına katarak Malta Adasına karşı savaş açtı. 837'de de öldü. Bu sırada Abdülaziz'in oğlu Muhammed Ebu Abdullah Trablus'ta babasının valisiydi. Ve aynı zamanda onun veliahtı bulunuyordu. Muhammed El-Mansur lakabıyla tanınırdı. Ancak hicri 833 yılında babasından dörtyıl önce öldü. Dolayısıyla Ebu Siba ölünce yerine torunu Muhammed El-Mtıntasır geçti. Bu sırada Trablus'taydı. Buradan Tunus'a intikal etti. El-Muntasır hastaydı. Onun için hükümdarlığı biryıl yetmiş günden fazla sür­medi.Ve 839'da öldü. Onun ise yerine El-Mütevekkil Alellah unva­nıyla bilinen kardeşi Osman geçti.

Bu Osman El-mütevekkil Alellah döneminde Hafsüer devleti­nin sınırları epeyce genişledi. Cezayir ve Tilimsan'da da hüküm­dar Osman adına hutbeler okunuyordu. Fas halkı da ona beyatte bulundular. Ve Osman'ın hükümdarlık süresi elli dört yıl sürdü. Çünkü Osman kardeşinin hicri 839 yılında ölümü üzerine başa geçmiş ve iktidar müddeti hicri 893'te ölünceye kadar da devam etti. El-Mütevekkil Alelallah Osman'ın veliahtı, oğlu Muhammed El-Mesud'du. Muhammed El-Mesud sürekli olarak muhaliflerine karşı mücadele etmekle hep meşgul oldu. Ve hicri 899'da kolera­dan öldü.Yerine ise kardeşi Muhammed Ebu Abdullah Bin El-Ha-san geçti.

Muhammed Ebu Abdullah başa geçtikten sonra Hafsüer Dev­leti artık çökmeye başladı. Çünkü İspanyollar artık güçlenmişlerdir.

Nitekim hicri 898'de müslümanları kesin bir şekilde İspan­ya'dan çıkardılar. Ondan sonra da Mağrıb limanlarına baskınlar düzenleyip imkan buldukça da bu limanları işgal etmeye başladı­lar. Sonunda Bicaye kentine girmeyi başardılar. Bir süre sonra Be-niazzad (Azzadoğullan) Trablus'u ele geçirip hicri 914'te İspanyol­lara teslim ettiler. Ondan onra da devletin parçalanması ve siyasi hareketlerin bir çok yerlerde cereyan etmesi hicri 932'ye kadar da devam etti. Sonra Muhammed Ebu Abdullah'ın yerine oğlu Hasan geçti. Barbaros Hayreddinin, Osmanlılara katılması ve Cezayirin de Osmanlı topraklarına bağlanmasıyla birlikte Osmanlılar da bu tarihlerde kuzey Afrikada kuvvetlenmiş bulunuyorlardı. Nitekim kıyılar üzerinde İspanyollarla çekişmeye başladılar. Ya da başka bir ifadeyle Haçlı savaşları açık bir şekilde yeniden cereyan eder oldu.

Barbaros Hayreddin hicri 935 yılında Tunus'u ele geçirmeyi ve İspanya'ya kaçan Hafsilerin Sultanı El-Hasan Bin Ebi Abdullah Muhammed'i yenmeyi başardı. Ancak El-Hasan Bin Ebi Abdullah

kendisini destekleyen bir İspanyol donanması ile geri döndü. Ve Tunus'a girdi. Ne varki İspanyollar El-HasanTa yaptıkları antlaş­mayı çiğnediler. Çünkü yüreklerin deki haçlıhk kini bir anda kabar­dı. Bu kini tutup Tunus halkının üzerine kustular. Ve altmış bin ki­şiden fazla insan öldürdüler. Bütün bunlara rağmen sırf kendi menfaati uğruna ve vatandaşlarına hiç bir saygı göstermeden El-Hasan, yine de İspanyolların safında yerini korumaya çalıştı. Tabii ki yerli halk bu tutumdan dolayı kötü etkilendiler. Kayravanlılar çok geniş çapta bir karşı harekete geçtiler. El-Hasan üzerlerine yü­rüdü. Onun bulunmadığı bir sırada da Buna emiri olan oğlu Ah­med bu saldırıyı yöneterek ilerledi. Ve aynı zamanda dininin düş­manı olan İspanyollara, babasının alet olmuş olmasına son dere­ce üzülerek Tunusa girdi. Sonra Hasan, bu kez de oğluna karşı sa­vaşmak üzere İspanyollarla beraber saldırıya geçti. Fakat Ahmed onlara karşı üstünlük kazandı. Ve babasını yakalayarak zindana at­tı. Gözlerini kaybeden El-Hasan hicri 950 tarihinde ölünceye ka­dar da zindanda kaldı.

Tunus'un idaresini bu suretle Ahmed Bin El-Hasan üstlenmiş oldu. Künyesi Ebu Abbas'tı Ahmed kendini artık iki düşman arasında buldu. Bir tarafta "Halk'ul-Vav" denilen mevkide denizin sa­hili üzerinde İspanyollar vardı. Diğer tarafta ise Trablus'ta ve Kay-ravan'da Osmanlılar bulunuyorlardı. Nihayet Osmanlılar Tunus'a girmeyi başardılar. Bunun üzerine Ahmed Bin EI-Hasan İspanyol-lardan imdat istedi. Onlarsa yapacakları yardıma karşılık Tunus'u ortaklaşa yönetmeyi şart koşuyorlardı. Bunun üzerine Ahmed İs­panyolların şartım reddederek hiç değilse müslüman oldukları için idareyi Osmanlılara terketti. Ve kendisi Sicilya'ya çekildi. Hic­ri 980 yılında ölünceye kadar Palermo'da kaldı.

Ahmed Bin El-Hasan'm Muhammed adında bir kardeşi vardı. İspanyolların vaktiyle koştukları şartı kardeşinin reddedip gitme­sinden sonra kabul etti. Bunun üzerine İspanyollar Muhammed'i bir donanmayla desteklediler. O da bu sayede Tunus'u ele geçirdi. Fakat hicri 981 yılma kadar eli kolu bağlı olarak İspanyolların bo­yunduruğu altında kaldı. Daha sonraları Sinan Paşa komutasında bir Osmanlı donanması gelerek Tunus'u İspanyolların elinden kurtardı. Ve Muhammed Bin El-Hasan'ı da esir alarak İstanbul'a götürdü.

Muhammed Bin El-Hasan H.990 tarihinde ölünceye kadar da İstanbul'da kaldı. Bu suretle Beni Hafs (Hafsoğullan) Devleti de son bulmuş oldu ve Tunus ondan sonra artık Osmanlı Devletine bağlandı. Hicri 1298 tarihinde Haçlı saldırıları Tunus'a yeniden yönelinceye kadarda ülkenin siyasi statüsü bu şekilde devam etti. [1]

 



[1] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 6/331-338.