112- ENDÜLÜS'TE BENİ NASIR (BENİL AHMER)2


112- ENDÜLÜS'TE BENİ NASIR (BENİL AHMER)

 

Muvahhid'ler Endülüs'te gerileyip hıristiyanlann müslüman-lar üzerindeki baskıları artınca yeniden azgın haçlı savaşları başla­dı. Bu sırada Avrupa'nın her yanından, özellikle İtalya, Almanya, Fransa ve İngiltere'den gönüllü hıristiyanlar Avrupa'ya akın edi­yorlardı. Buna karşılık müslümanlarm birlik ve beraberliği gün geçtikçe daha da bozuluyordu. Dünyaya karşı olan hırs ve bağlılık­ları yüzünden onlara bir gevşeme ve ölümden nefret duygusu gel­mişti. Bu nedenle bazı müslüman liderler hıristiyanlığm saldırıla­rına karşı direnebilmek için, Endülüs'te birbirlerinden kopuk bu­lunan İslam kentlerini birleştirerek bir tek devletin bayrağı altında toplamayı düşünmeye başladılar. Biz, her ne kadar bu düşünce­den, o liderlerin bencillik ve mevki sevdası gibi duygularını soyut-layamazsak da her şeye rağmen birleşme düşüncesinin altında el­bette ki birçok faydalar vardı.

Nitekim bu noktadan hareketle El-Mütevekkil Aleîlah Ebuab-dillah Muhammed Bin Yusuf Bin Hud El-Cüzami, aralarında Kor-dova, Mersiye, İşbiliye, Gırnata, Maîga ve Almariya kentlerinin de bulunduğu birçok büyük şehirleri devletinin içinde toplamayı ba­şardı. Ne varki Ebu Bin Hud adındaki lider, kararlarında çok acele­ciydi. Son derece cesur olmasına rağmen planlamayı ve strateji belirlemeyi beceremiyordu. Bu da O'nun giriştiği savaşlarda za­rarlara uğramasına ve birçok şehir ile stratejik mevkileri hıristiyanlara kaptırmasına neden oldu. Nitekim H. 627'de yani Bin Hud'un, devletini kurması üzerinden henüz iki yıl bile geçmeden £1-Ceziretüş-Şarkiyya {Yani Mayorka adası) düştü. Bir kaç yıl son­ra da ikinci ada (yaniYabise adası), 633'te de Kordova düştü.

Bin Hud Gırnata'da fazla tutunamadı. Zira soyu, Sahabe-i Ki-ram'dan Medine'li Hazrec kabilesine mensub Ensar'm lideri Saad Bin Ubade'ye dayanan Beni Nasr oymağının ileri gelenlerinden, rakibi Ebuabdillah Muhammed Bin Yusuf ona karşı üstünlük elde etti. Ebuabdillah Muhammed, Ciyan'ı zaptetmiş sonra da H. 635 yılında Gırnata'ya girmişti. Bin Hud ise papa dokuzuncu Grego-ir'in kendilerini takdis edip başarılan için duada bulunduğu ve desteklediği Hıristiyanların kuşatması altında bulunan Valensi-ya'ya yardım yapma hazırlıkları içindeydi. Bu olaylar o topraklar üzerinde o gün için cereyan eden savaşlardaki haçlılık ruhunu yansıtmaktadır. Vakıa Muhammed Ebuabdillah Kordova ve îşbili-ye'yi topraklarına katmayı başarmıştı. Ancak bu çok kısa sürdü. Çünkü aradan uzun bir zaman geçmeden bu iki şehir de elinden çıktı. Aslında Muhammed HrisUyanlarla karşı karşıya gelmemek için çaba sarfediyordu.

Ne var ki bu yüzden de elindeki şehirler peş peşe düşmeye başladılar. 636'da Valensiya, 641'de Dan'a 643'de Ciyan, 644'de Şatba, 646'da îşbiliye ve 664'de de Mersiye elinden çıkarak hıristi-yanların hakimiyeti altına girdi. Muhammed Ebuabdillah, "şeyh" ve "EI-Galibu biîlah" unvanlarını takınmıştı. Saltanatının ilk yılla­rında Mağrib hükümdarlarından Muvahhidler hanedanının son liderlerine bağlı gibi gözükmeye çalıştı. Ne zaman ki Merinoğulla-rı, Muvahhidleri ortadan kaldırarak devletlerine son verdiler Ebu­abdillah buna rağmen 665 yılında onlar adına propaganda yaptı. Halkı Muvahhidlere bağlılık göstermeye çağırdı. Ve tıpkı adaşı ve halefi Ebuabdillah Bin Hud gibi o da hükümdarlığına Bağdad'daki Abbasi Halifesi El-Mustansır'u billah'a dua ederek başladı. Fakat bir süre sonra (törenlerde ve cumalarda) Halife'ye yapılan dua ge­leneğini kesti. Keza 643 yılında Kastilla Kralı (Alfonso'nun oğlu) Fernando ile barış yaptı. Beni Merin Hanedanından çekiniyordu. Bu yüzden de hıristiyan İspanyollarla işbirliği yaptı. Ve El-Ceziretül-Hadra'nın korumasını onlara bıraktı. Mağrib hükümdarları­nın güçlendiğini görünce de bu sefer onlarla işbirliği yapmaya ça­lıştı ve Malaga'yı onlara verdi.

Hıristiyanların eline düşen şehirlerin müslüman yerlilerinden birçok kimseler Endülüs'ün acıklı manzarasını görüyor, buna rağ­men yine de bulundukları yerde kalmayı tercih ediyorlardı. Bu in­sanlar, kinle dolu hıristiyanlarm merhametine kendilerini terk et­miş bulunuyorlardı. Hiç şüphe yok ki aralarından bazı kimseler uğradıkları baskıların etkisiyle dinlerinden dönüyor geriye kalan­lar da içinde bulundukları toplumda yaşayabilmek ve zaruri ihti­yaçlarını temin edebilmek için ya da hayvani arzularını ve menfa­atin itici gücü karşısında zaman içinde toplumun potasında eri­yorlardı. Bunlar: "Evcilieştirilmiş kitle" adı altında tanınır oldular.

Merinoğulları güçlenip Endülüslü müslümanlarm İspanyolla­ra karşı desteklemeye başlayınca kuzey Afrika'da mücahit grupları Endülüs Bölgesine akın etmeye başladılar. Bunlar "Guzât" yani gaziler adı altında tanınırlardı. Bu sivil gazilerin emir ve komutası ise "Meşiha'tül-Guzat" Akıncılar reisi unvanıyla bilinen bir teşkilat tarafından organize edilirdi. Dolayısıyla Endülüs'teki savaşlarda ve zaman zaman Endülüs siyasetinin belirlenmesinde bu gazilerin etkin rolleri oldu.

Ebuabdillah Muhammed El-Evvel (Birinci Muhammed) H. 671'de Ölünce yerine aynen babasının adını ve soyadını taşıyan oğlu geçti. Her ne kadar bazen İkinci Muhammed olarak da anılıyor ise de unvanı El-Muntasır idi. Babasından yada aynı adı taşıyan halef­lerinden ayırt edilebilmesi için hep bu "El-Muntasır" ismiyle anıldı. Ona ayrıca hem adını hem soyadını da hamlettiler. Mağrib Sultanla­rı olan Beni Merin hanedanıyla ilişkileri kâh düzeliyor kah kötülü-yordu. İspanyollar ise iki taraf arasındaki ilişkilerin kötüleştiği za­manları daima fırsat olarak değerlendiriyorlardı. Nitekim İspanya Diktatörü H. 678'de El-Cezire'tül-Hadra'ya saldırdı. Neredeyse bu­rayı ele geçirmek üzereydi. Ancak Castilla Emiri ile barış yaptı. El-Muntasır Merinogurlarının gücünden çekiniyordu. Bu korku sebe­biyledir ki H. 697'de Malaga'yı onlara bıraktı. İspanyollara gelince Barselona kontu da H. 638'de Mayorka adasını ele geçirdi.

H. 701'de El-Muntasıröldü. Onun da yerine, yine aynen baba­sının (ve dedesinin) adım ve soyadını taşıyan üçüncü EbuabdiUah Muhammed başa geçti. El-Hamra'da "El-Mescid'ül-Azam" olarak bilmen Büyük Camiyi yaptırdı ve El-Manzar kendine hücum ede­rek şehri zorla aldı; Hükümdarını da esir ederek O'nu Mağrip sul­tanına gönderdi. H. 705'te de Septe'yi aldı. H. 708'de ise "Hal" edil­di. Bu yüzden de hep "Makhlu" [1] lakabıyla anıldı.

H. 708'de ve kardeşinin devrilmesinden sonra Gırnata'nın ida­resini Nasr Ebulcüyuş Bin Muhammed üstlendi. Sonra Malağa hükümdarı olan amcasıoğlu ile hesaplaştı. Ancak amcazadesinin karşısında yenilgiye uğradı. Sonra Gırnata'da siyasi bir hareket ce­reyan etti. Sultanın devrilmesini hedefleyen bu hareketi alimler yönetiyordu. Ve vezirinin de müslüman olmadığı yolunda halkı şüphelendiriyorlardı. Ancak Ebulcüyuş bu hareketi bastırmayı ba­şardı. Ne varki bu sıralarda alimlerden bir grup, Gırnata'dan ayrıl­mış ve Malaga'ya gitmiş bulunuyordu. Malağa hükümdarı ise kuv­vetli olduğu hissiyle Gırnata üzerine yürüdü. Babası, Farac, aile­nin birliği parçalanmasın diye onun bu girişimini onaylamamıştı. Bundan amaç İspanyolların böyle bir fırsattan istifade etmemele­ri ve müslümanların zayıf düşmesinden faydalanarak onlara sal-dırmamalanydı. Ne faydaki Ebulvelid İsmail Bin Farac babasını tutuklayarak Gırnata'yı ele geçirmek maksadıyla sefere çıktı ve ni­tekim H. 713'te Gırnata'ya girdi.

Nihayet Ebulvelid İsmail Gırnata'yı hükmü altına aldı. Ancak daha sonra İspanya Diktatörü'ne yenildi. Bir müddet sonra tekrar zafer kazandı. H. 724'de ve 725'te savaşlara katıldı. Sonuncusun­dan dönerken yakınlarından biri O'nu öldürdü. Ancak düşmanı da bütün yandaşlarıyla birlikte öldürüldüler. Ve İsmail oğlu Muham-med'e beyat edildi. İşbu İsmailoğlu Muhammed'in babası Ebu'l-Velîd, İbnülahmer lakabıyla anılıyordu. Bu lakap, sonraları Gırna­ta hükümdarlarına unvan oldu. [2]

Ebu'l-Velîd'in oğlu, Ebu Abdullah Muhammed IV biat alınca başa geçerek İspanyollarla çarpıştı ve Gabare kalesiyle Cebel'ul-Feth'i kurtardı. Ancak ardından İspanya Diktatörü onu ziyaret ederek kendisiyle bir süre iyi ilişkiler kurup onunla geçinmeye ça­lıştı, ta ki Cebel'ul-Feth'i yeniden ele geçirinceye kadar.

Dördüncü Muhammed'in döneminde birtakım karışıklıklar patlak verdi. İspanya Diktatörü bu olayları fırsat bilerek Vabra ka­lesini de aldı. Sultan, bu olay üzerine öfkelenerek Gırnata'dan ha­reket etti. Mağrip Sultanı da Randa'yı ve başka yerleri de ele geçir­di. İspanyalılar ise Cebel'ul-Feth'i işgal ettiler. Bunun üzerine Mü­cahitler Şeyhi Osman Bin Ebi'1-Ula H. 732'de denizi geçerek Mağ­rip Melik'ini yardıma çağırdı. O da oğlunu bir imdat gücünün ba­şında gönderdi. Mağrip Melik'inin oğlu H. 733 yılında Cebel'ul-Feth'i kurtardı. Ancak aynı yılın sonlarına doğru Sultan Muham­med, düşmanlarından birinin eliyle öldürüldü.

IV. Sultan Muhammed'in yerine kardeşi Ebu'I-Haccac Yusuf I.

geçti. Ve 755 yılma kadar başta kaldı. Onun zamanıda H. 740'ta müslümanlarla İspanyol hıristiyanlar arasında bir deniz savaşı patlak verdi. Papanın da desteğiyle haçlı kuvvetleri bu savaşa ka­tıldılar. Müslümanlar bu büyük güçler karşısında yenik düştüler. Bunun üzerine yeni bir atak için hazırlığa koyuldular.

Ne var ki 714 yılında cereyan eden savaşta da ikinci kez yenil­diler. Ebu'l-Haccac'da ölünce yerine, El-Gani Billah unvanım alan oğlu Beşinci Muhammed geçti. Ancak hükümdar, oluşundan beş yıl sonra kardeşi İsmail ona karşı baş kaldırdı. Üvey biraderi Mu­hammed O'nu, annesini ve kardeşlerini bir köşkte göz hapsine mecbur etmişti. Sebebine gelince: babası öldüğü sırada İsmail'in annesi, babasının hazinelerinden büyük paralar almıştı. Oğlunu başa geçirmek için çalışıyordu. Bu çabalarında kocasının amcası­oğlu ve aynı zamanda damadından da yardım alıyordu.

Nitekim bu amcazade, İsmail lehinde yaptığı siyasi propagan­dalarında başarıya ulaştı. İsmail başa geçince Sultan Muhammed, Aş Vadisine kaçtı. Sonra Mağrip Sultanın daveti üzerine yanma gi­dip sığındı.

İsmail, Muhammed'e karşı Kastilla prensinden yardım istedi. Ne varki bu kez de amcası oğlu Ebu Abdullah Muhammed ona karşı bir takım hilelere baş vurdu. İsmail'le yaptıkları anlaşmadan bir yıl sonra ve idareyi ele geçirir geçirmez 761'de O'nu öldürdü. Adı Ebu Abdullah VI. Muhammed olan bu amcaoğlu idareyi tek başına ele aldı. Ancak 763'de Beşinci Muhammed tekrar Endü­lüs'e dönünce halk O'na itaatte bulundu. Amcasıoğlu ise Gırna­ta'dan kaçarak Kastilla prensine sığındı. Bunun üzerine Beşinci Muhammed Gırnata'ya girdi ve ortam ikinci kez O'nun lehinde yatıştı. İstikrarlı bir yönetim sürdü.

Bu arada Kastilla prensi, kendisine sığınmış bulunan, onun amcasıoğlu ve siyasi rakibini öldürüp başını keserek V. Muham­med'e gönderdi. Bu olaydan sonra bir ara Beşinci Muhammed'e karşı bu kez de Ali Bin Ali Bin Nasr adında bir diğer amcasıoğlu baş kaldırdı. Fakat Beşinci Muhammed O'nu ele geçirmeyi başar­dı. Beşinci Muhammed uzun süre başta kaldı, devletinin sınırları genişledi. Merinoğulları Hanedanının taht kavgaları sebebiyle tüm Mağrip bölgesine hakim oldu. Çünkü onları birbirlerine dü­şürüyordu. Aynı zamanda Beşinci Muhammed Argun ve Kastilla prensleriyle de barış yaparak onlarla geçinmeye çalıştı.

Sonra yerine oğlu Ebu'I-Haccac İkinci Yusuf geçti. Babasının Kastilla prensleriyle yapmış olduğu mütarekeyi devam ettirmek istedi ise de bu olmadı ve aralarında birtakım savaşlar cereyan et­ti. Ancak daha sonra, Hıristiyan prens üçüncü genç Henri ile barış antlaşması yaptı. 796'da ölünceye kadar da bu barış devam etti.

Onun da yerine H. 810 tarihinde ölen oğlu Ebu Abdullah Ye­dinci Muhammed, geçti. İşbu Yedinci Muhammed büyük birade­ri ve babasının veliahdı olan Yusuf'u hapsetmişti. Ancak baştaki küçük birader ölünce, Üçüncü Yusuf unvanıyla bu büyük kardeş başa geçti ve Kastilla prensiyle iki yıllık bir bırakışma imzaladı. Bu tarih sona erince savaş yeniden patladı ve H. 715 yılıda yenilerek yeni bir bırakışma akdetmek zorunda kaldı. Ne var ki bu mütare­kelerle uğradığı kayıpların yanı sıra giriştiği savaşlarda da çok şey­ler kaybetti.

Üçüncü Yusuf şair ruhlu bir zattı. H. 820'de öldü Mağrip'teki Merinoğulları sultanı Osman Bin Ahmed'le arası açıktı. Onun Gır-nata'yı, birgün basıp işgal etmesinden hep korkardı.

Üçüncü Yusuf dan sonra Ebu Abdullah sekizinci Muhammed, Gırnata'mn idaresini eline aldı. H. 831'de tahttan indirilinceye ka­dar da başta kaldı. Yerine ise Es-Sağir (küçük) unvanıyla tanınan oğlu Ebu Abdullah Dokuzuncu Muhammed geçti. Fakat iki yıl sonra tahttan indirildi ve babası El-Eyser Sekizinci Muhammed ikinci kez yerine iade edildi. Ne varki H. 831'de Sekizinci Muham­med tekrar tahttan indirildi. Bu sefer de yerine (Annesi El-Gani Billah Muhammed'in kızı olan) Ebu'I-Haccac Dördüncü Yusuf geçti. Ancak Ebu'I-Haccac, bir kaç ay kadar başta kaldıktan sonra öldü.

Bunun üzerine El-Eyser Sekizinci Muhammed üçüncü kez yönetimin başına iade edildi. Ve 845'te tekrar tahttan indirilinceye kadar hükümdarlıkta kaldı. Sonra yerine El-Ahnef unvanıyla tanı­nan Ebu Abdullah Onuncu Muhammed geçti.

Ebu Abdullah El-Ahnef bazan El-A'rac (Topal) lakabıyla da anılırdı. Başa geçtikten üç yıl sonra H. 848'de tahttan indirilerek Beşinci Yusuf Bin İsmail'e hükümdarlık verildi. O da bir kaç ay sonra hal edilerek H. 863'te El-Ahnef tekrar başa geçirildi. O'ndan sonra da Gırnata hükümdarlığını H. 867'de tahttan indirilinceye kadar Yedinci Muhammed'in oğlu Saad üstlendi. Ardından 868'de Beşinci Muhammed yerine iade edildi. Fakat Saad, yeniden ikinci başa geçti. 869'da ise Saad'ı, oğlu Ebu'l-Hasan indirerek babasının yerine idareyi ele aldı. H. 887'de ölünceye kadar da başta kaldı. Bu kez O'nun yerine Ebu Abdullah Onbirinci Muhammed geçti.

Bu da Es-Sağîr (yani küçük) lakabıyla anılıyordu. İspanyol Hı-ristiyanlara karşı savaşlar yaptı ve H. 889'da esir alındı. Bu sebeple yerine Ez-Zağal lakabıyla bilinen Amcası Ebu Abdullah Onikinci Muhammed geçti. Fakat esaretteki Onbirinci Küçük Muhammed Hıristiyan İspanyollar lehine birçok haklardan feragat etmesi üze­rine H. 890 yılında serbest bırakıldı ve H. 892'de de yeniden işba­şına getirildi. H. 897'ye kadar başta kaldı.

Ancak bu tarihte Endülüs kesin şekilde Hıristiyanların eline düşerek tamamen kaybedildi. Bu olay üzerine Ebu Abdullah Es-Sağir Mağrib'e geçti ve Fas'ta karşılanarak Ölünceye kadar burada kaldı. [3]

 



[1] Makhlu'; devrik başkan demektir (Mütercim)

[2] Yani, "Ben'il-Ahmer" sülalesi diye tanındılar. Ben'il-Ahmer, Ahmeroğul-lan demektir (Mütercim).

[3] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 6/361-368.