anımlarının Mü’minlerin Anneleri Olması

Bir beşer olarak olarak Hz.Peygamber de evlenmiş, onun da çocukları olmuş ve neticede her canlı için mukadder olan ölümü tatmıştır. Ve âhirete irtihal ederken de, arkasında hanımları kalmıştır. Ancak burada hassas bir nokta söz konusudur ki, bu da diğer insanların arkalarında bıraktıkları hanımlarının, başkalarıyla evlenmelerinde hiçbir sakınca bulunmazken, Resûlullah’ın hanımları bundan istisnâ edilmiştir. Yâni o vefat ettikten sonra, onun eşlerinden herhangi birisinin yeni bir evlilik yapması söz konusu değildir. Çünkü Hz. Peygamberin hanımları, mü’minlerin anneleri sayılmıştır. Nasıl kişinin, annesiyle evlilik yapması dînen yasaksa, annesi hükmünde olan Resûlullâh'ın eşleriyle de evlilik yapması yasaktır:

النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو اْلأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللهِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلاَّ أَنْ تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُمْ مَعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا

“Peygamberin müminler üzerinde haiz olduğu hak, onların bizzat kendileri hakkında haiz oldukları haktan daha fazladır. (O, bir baba konumunda olduğundan) onun eşleri de müminlerin anneleridir. Akrabalar miras bakımından Allah’ın Kitabında, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız müstesna, yani dostunuza vasiyetle bir mal bırakabilirsiniz. Bunlar Kitapta yazılıdır.” (Ahzâb 33/6)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلاَّ أَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلاَ مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِ مِنْكُمْ وَاللهُ لاَ يَسْتَحْيِ مِنَ الْحَقِّ وَإِذَا سَــــأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَـــــا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُؤْذُوا رَسُــــــولَ اللهِ وَلاَ أَنْ تَنْكِحُوا أَزْوَاجَــــهُ مِنْ بَعْدِهِ أَبَدًا إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللهِ عَظِيمًا

"Ey iman edenler! Yemeğe izin verilmeksizin, vaktine de bakmaksızın, Peygamberin odalarına girmeyiniz. Fakat davet edildiğinizde hemen girin. Yemeği yeyince hemen dağılın, yemekten sonra sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi rahatsız ediyor, lakin utandığından ötürü, size karşı bir şey söylemiyordu. Oysa Allah, gerçeği açıklamaktan çekinmez. Eğer müminlerin annelerinden birşey soracak veya isteyecek olursanız, onu perde arkasından isteyiniz. Böyle yapmanız, hem sizin hem de onların kalpleri yönünden daha nezihtir. Sizin Allah’ın Resûlünü rahatsız etmeniz ve kendisinin vefatından sonra onun eşlerini nikâhlamanız asla helal değildir. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. (Ahzâb 33/53).[1] 

Bunun hikmetiyle ilgili olarak denmiştir ki, dünyada iken Resûlullâh'ın zevcesi olanlar, âhirette de zevceleri olacaklardır. Cennette ise bir kadın, en son evlendiği kocasıyla beraber olacaktır. Dolayısıyla Hz.Peygamberin eşleri, evlenmemek sûretiyle, bu durumu te’min etmiş olacaklardır.[2] Yüce Allah, babanın hanımını, oğluna haram kılmıştır. Çünkü hanım, insanın kıskançlık duyacağı ve hakkında münakaşaya girişeceği bir konumdadır. Oğulun, babasının nikâhındaki bir kadınla evlenmesi ise, sılâ-i rahîmi ve ana-baba hakkını ortadan kaldırıverir. Şurası da bir gerçektir ki, Hz.Peygamber (s.a.v), insana babadan daha kıymetli,[3] derece itibariyle daha üstün, memnun edilmeye daha lâyıktır. Zîra baba, evladını sâdece dünya için terbiye ederken, Hz. Peygamber, hem dünya, hem de ukbâ için eğitmektedir. Dolayısıyla onun eşlerinin, tıpkı babalarımızın eşleri gibi olması gerekmektedir.[4]

Bir rivâyette sahâbelerden birisinin: “Şâyet Resûlullah vefat ederse, Hz.Âişe ile nikah yapacağım” dediği söylenmiştir ki, böyle bir şeyin, o sahâbinin derecesini düşürmeyeceği, zira daha önceki dinlerde bunu yasaklayan bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla müslümanların, hakkında bir hükmün olmadığı bir meselede serbest oldukları, ancak açık bir emir veya yasak geldikten sonra asla böyle bir fikir beyanında bulunmayacakları belirtilmiştir.[5]


[1] Ahzâb 33/56. Bu âyetin sebeb-i nüzûlü olarak şu olay nakledilmektedir: İnsanlardan bazıları: -ki bunlar muhtemelen müşrikler veya münâfıklardır- “Şâyet Muhammed’den (s. a.v) geri kalırsam, Âişe ile evleneceğim.” demiş, bunun üzerine de bu âyet inmiştir. Vâhidî, a.g.e, s. 360-361; Kurtubî, a.g.e, 14/228-229.

[2] Kurtubî, a.g.e, 14/229; Aynı müellif, et-Tezkira fî Ahvâli’l-Mevtâ ve Umûri’l-Âhirah, s. 475-476.

[3] “Peygamber, Mü’min,lere öz nefislerinden daha yakındır...” Ahzâb,, 33/6. “Sizden hiç biriniz, ben kendisine çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça (îmân-ı kâmille) îmân etmiş olmaz.” Buhârî, Îmân 8; Eymân 3; Müslim, Îmân 69, 70, 70; Nesâî, Îmân 19; İbn Mâce, Mukaddime 9; Ahmed b. Hanbel, 3/177, 207...

[4] Râzî, Tefsîr, 25/169.

[5] Ebü’l-Hattâb b. Dıhye, Mecdüddin, Nihâyetü’s-Sûl fî Hasâisi’r-Resûl Muhammed b. Abdullah, (Nşr: Abdullah Abdulkadir Muhammed Nûr el-Fâdinî), s. 38.