|
|
Hz.
Yuşa bin Nun vefat ettikten sonra İsrailoğulları'nın başına Kalib bin Yufenna
geçti, ondan sonra ise onların başına İbn el-Acuz (yaşlı kadının oğlu) denilen
Hızkil bin Nuri (Buzi) geçti. Hızkil'e İbn el-Acuz denilmesinin sebebi şu idi:
Hızkil'in annesi, yaşı bir hayli ilerlemesine rağmen Allah'tan bir erkek çocuk
istemişti, Allah da onun dileğini kabul ederek Hızkil'i ihsan etti. İşte bu
yüzden ona İbn el-Acuz denildi. Hızkil, ölmüş bir kavmin diriItilmesi için
Allah'a dua etti, Allah da onun duasını kabul ederek onları diriltti.
Bu
hadisenin sebebi şu idi: Raverdare (Daverdan?) adındaki bir kasabada veba
hastalığı baş göstermiş, buranın ahalisi kasabalarını terk ederek başka bir
tarafa gidip oraya yerleşmişlerdi. Kasabada kalanların pek çoğu ölmüş, terk
edenler ise sağ kalmıştı. Veba hastalığı kalktıktan sonra kasabalarını terk
edenler, tekrar yerlerine geri dönmüşlerdi. Bu sırada kasabada sağ kalanlar:
"Bu arkadaş ve dostlarımız kasabayı terk etmekle bizden akıllı hareket
ettiler, eğer biz de onlar gibi hareket etseydik hiç birimiz ölmez sağ
kalırdık." dediler. Ertesi yıl tekrar veba hastalığı baş gösterdi, bu defa
kasaba halkı hep birlikte kasabalarını terk ettiler. Kasabalarını terk
edenlerin sayısı, bir rivayette otuz bin küsur, diğer bir rivayette üç bin, bir
başka rivayette ise dört bin kişiden ibaretti. Bu rakamlar üzerinde daha başka
rivayetler de vardır. Nihayet kasabalarını terk edenler, daha önceki yere gelip
yerleştiler. Bu sırada Allah tarafından gönderilen bir meleğin sayhasıyla
onların hepsi ölmüştü, daha sonra kemikleri çürüyüp orta yerde kalmıştı. İşte
onların çürümüş kemiklerinin yanından geçmekte olan Hızkil onları görünce durdu
ve onların tekrar diriltilmeleri hususunu düşündü.
Bunun
üzerine vahiy yoluyla Allah (C.C.) ona: "Ey Hızkil! Benim onları nasıl
dirilteceğimi görmek ister misin?" buyurdu. O da: "Evet, görmek
isterim." dedi. Bu sırada kendisine: "Öyle ise onlara seslen."
denildi. Bunun üzerine Hızkil: "Ey çürümüş kemikler! Allah size bir araya
toplanmanızı emrediyor." diye seslendi. Bu emir üzerine kemikler uçuşarak
bir araya gelip iskeletler haline geldiler. Bundan sonra Hızkil tekrar:
"Ey iskeletler haline gelen kemikler! Allah size ete bürünmenizi
emrediyor." diye seslendi. Bunun üzerine iskeletler, etlenip kana hüründüler,
hatta öldükleri esnada üzerlerinde bulunan elbiselerini dahi giydiler. Bu defa
Hızkil: "Ey Ruhlar! Allah size eski bedenlerinize dönmenizi
emrediyor." diye seslendi. Hulasa ruhların cesetlere girmesi üzerine onlar
dirilip ayağa kalktılar ve dirildikleri zaman: "Ey Rabb'imiz! Seni tenzih
eder, sana hamd ederiz. Senden başka ilah yok, ancak sen varsın." dediler.
Bundan sonra onlar diri olarak kendi toplumlarının yanlarına geri döndüler;
halbuki onlar, bunları ölmüş biliyorlardı. Onlar kendi kavimlerinin yanlarına
döndüklerinde yüzlerinde ölüm belirtileri vardı. Hatta onlar, bundan sonra
nasıl elbise giyerlerse giysinler, giydikleri elbiseler mutlaka kirli kefen
şeklini alıyordu. Daha sonra onlar tekrar ecelleri ile öldüler, kendilerinden
sonra da Hızkil vefat etti.
Hızkil'in
İsrailoğulları arasında ne kadar kaldığı zikredilmemiştir. Bir rivayete göre,
diriltilen bu kişiler Hızkil'in kendi kavmi idi. Onlar öldükleri zaman Hızkil
ağlayarak: "Ey Rabb'im! Ben sana ibadet eden ve seni zikreden bir kavmin
içerisinde bulunuyordum. Şimdi ise tek başıma kaldım." diyerek üzüntüsünü
dile getirdi. Bunun üzerine Allah (C.C.): "Onları yeni baştan tekrar
diriltmemi ister misin?" dedi. O da: "Evet, isterim."
karşılığını verdi. Allah: "Onların hayatım sana bağışladım." buyurdu.
Bunun üzerine Hızkil ölen kavminin insanlarına hitaben: "Allah'ın izniyle
dirilin." diye seslendi. Onlar, Allah'ın izniyle dirilip bir müddet daha
onunla birlikte yaşadılar.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA