|
|
Tasm'ın
nesep şeceresi, Tasm bin Luz bin Ezher bin Sam bin Nuh idi. Cedis'inki de Cedis
bin Amir bin Ezher bin Sam bin Nuh idi. Hülasa her ikisi de amca çocukları
idiler. Onlar önceleri eski adı Cevv olan Yemame'de oturuyorlardı. Burası o
zamanlar en ucuz, bolluk ve bereketli bir memleketti. Mülukü't-tavaif
dönemindeki hükümdarları ise Amlik idi ve çok zalimdi. Gaddarlık ve zulümde çok
ileri gitmişti. Bu arada pek çok çirkin hareket vardı. Cedis Kabilesi'nden
Hüzeyle adındaki bir kadını kocası boşamış ve çocuğunu elinden almak istemişti.
Kadın kocasını hükümdar Amlik'a şikayet edip: "Ey hükümdar! Bu oğlan
çocuğunu dokuz ay karnımda taşıdım, sonra doğurdum, onu iki yıl emzirdim,
kemikleri gelişip sütten ayrılma zamanı gelince, onu benden cebren almağa
kalkarak beni hüzün ve keder içerisinde bırakmak istedi." dedi. Bu arada
kadının kocası da: "Ey Hükümdar! Ben onun mehrini tam olarak ödedim, buna
karşılık ondan bu zavallı çocuktan başka bir fayda görmedim. Sen istediğin gibi
hükmünü ver." dedi. Bunun üzerine hükümdar Amlik oğlan çocuğunun kendi
gılmanlarının arasına alınmasını, kadınla kocasının satılmalarını, kocasına
hanımın bedelinin beşte birinin verilmesi, hanımına da kocasının satış
bedelinin onda birinin verilmesini emretti. Hüzeyle onun verdiği bu hüküm
karşısında şu mealdeki mısraları söyledi:
"Aramızda
hüküm versin diye Tasm'ın kardeşine geldik, fakat o Hüzeyle hakkında zalimce
hüküm verdi. Hayatım hakkı için sen adaletle hükmetmedin; ayrıca hüküm verdiğin
kişi hakkında da bilgi sahibi değilsin. Ben aile yuvasında iken pişmanlık
duymamıştım, ama şimdi pişmanım; ayrıca bu hüküm karşısında kocam da pişman
oldu."
Amlik,
Hüzeyle'nin bu sözlerini işitince, Cedis'ten hiç bir bakire kızın bikri kendisi
tarafından izale edilmedikçe evlendirilmemesini emretti. Cedisliler onun bu
davranışından bir takım sıkıntılara ve zillete maruz kaldılar. Bu kötü
hareketini Abbad'ın kızı ve el-Esved'in kız kardeşi Şemus'un, yani Ufeyre'nin
evlendiği güne kadar devam ettirdi. Ufeyre'yi kocasına teslim etmek üzere alıp
götürmek istedikleri zaman kocasından önce onu Amlik'a götürüp teslim ettiler.
Bu esnada Ufeyre'nin yanında gençler de bulunmaktaydı. Ufeyre, hükümdar
Amlik'in huzuruna girince, bikrini izale etti, sonra yol verdi. Ufeyre kan
revan içerisinde, elbisesi önden ve arkadan yırtılmış bir vaziyette, perişan,
çirkin bir halde kendi kavminin yanına geldi ve şu mealdeki mısraları söyledi:
"Cedis'ten
daha bayağı ve zelil bir kavim yoktur, hiç geline böyle yapılır mı? Ey kavmim!
Mehrini vermiş, hediyelerini getirmiş bir hür erkek hiç buna razı olur
mu?"
Ayrıca
Ufeyre kavmini teşvik edip galeyana getirmek için şu mealdeki mısraları da
söyledi: "İçinizde karınca sayısınca erkek varken, genç kızlarınıza
yapılan bu harekete karşı ses çıkarmamanız size yakışır mı? Ufeyre kanlar
içerisinde aşikare halkın arasında yürümekte ve kadınların eşliğinde bir
erkeğin zifafına konulmaktadır. Eğer biz erkek, sizler de kadın olsaydınız, bu
kötü davranışı asla kabullenmezdik. Şerefinizle ölünüz veya düşmanınızı
öldürünüz. Haydi, savaş ateşini büyük ve kuru odunlarla kızıştırınız. Aksi
takdirde kabileyi terk edip kırlara gidin ve açlıktan zayıflayıp ölün.
Vatanınızdan uzak kalmak böyle rezalete katIanmaktan daha iyidir. Zillet
içerisinde yaşamaktansa ölınek daha hayırlıdır. Eğer siz bu hadiseden sonra da
gazaba gelip kızmayacaksanız, gözlerinize sürme çekip kadın olun ki,
ayıplanmayasınız. Kendinize kadın kokuları sürün, çünkü siz gelin elbiseleri ve
neslin üremesi için yaratıldınız. Namusunu müdafaa etmeyip de aramızda erkek
gibi böbürlenerek yürüyenlere yazıklar olsun ve onlar bizden ırak olsun. "
Kabilesi
tarafından sözü dinlenen ve kendisine itaat edilen el-Esved, kız kardeşinin bu
sözlerini işitince kavmine şunlar söyledi: "Ey Cedis topluluğu! Bu kavmin
insanları sizin ülkenizde sizden daha şerefli ve üstün değillerdir, ancak onlar
bu üstünlüğü bize ve onlara hakim olan hükümdarları sebebiyle elde etmişlerdir.
Eğer biz aciz davranmasaydık onun bize üstünlüğü olmayacaktı. Şayet biz karşı
koyarsak ondan intikamımızı alırız. Size vereceğim emirlerde bana itaat ediniz,
bu size zamanın şerefıni kazandıracaktır. "
Ufeyre'nin
sözlerini işitip gayrete gelen Cedisliler, el-Esved'e: "Sana itaat ederiz,
ama onların sayısı bizden daha çoktur." dediler. Bunun üzerine el-Esved onlara:
"Ben hükümdar için bir ziyafet hazırlar, onu ve ailesini bu ziyafete
çağırırım. Onlar kıymetli elbiseleri içerisinde salına salına yürürlerken, biz
de kılıçlarımızı alıp onları öldürürüz." dedi. Cedisliler:
"Söylediğin gibi yap, sana itaat ederiz." dediler. Bu durum karşında
el-Esved şehrin dışında büyük bir ziyafet yemeği hazırladı. Kendisi ve adamları
kılıçlarını ziyafet sofrasının yakınına gömdükten sonra hükümdar Amlik'ı ve
adamlarını ziyafete davet ettiler. Hükümdar ve adamları kıymetli elbiseler
içerisinde salına salına geldiler. Nihayet ziyafet sofrasında yerlerini alıp
elleriyle yemeklere uzandıkları bir sırada, Cedisliler kılıçlarını gömdükleri
kumdan çıkarıp onları ve hükümdarlarını öldürdüler. Sonra avam sınıfına
saldırıp onları da öldürdüler.
Bundan
sonra Tasm Kabilesi'nden geri kalanlar, Yemen Hükümdarı Hassan bin Tubba'ın
yanına gittiler ve ondan yardım istediler. Bunun üzerine Hassan Yemame'ye
hareket etti. Buraya üç günlük bir mesafe kaldığı bir sırada içlerinden birisi
ona: "Benim Yemame adında Cedis kabilesinde evli bir kız kardeşim vardır.
O, üç günlük bir mesafeden süvariyi rahatlıkla görebilir. Gelişini kavmine
haber vermesinden korkuyorum. Bunun için adamlarına emret, her biri bir ağaç
kesip önüne koysun ve kendilerini gizlesinler." dedi.
Hassan
onun tavsiyesine uyarak adamlarına bu şekilde hareket etmelerini emretti, fakat
buna rağmen Yemame onları gördü ve Cedislilere: "Dikkat edin! Himyerliler
size doğru geliyor." dedi. Cedisliler: "Neler görüyorsun?" diye
sordular, o da: "Ağaç altında bir adam görüyorum, elindeki kürek kemiğinin
etini sıyırıyor veya ayakkabısını dikiyor." dedi. Fakat onlar Yemame'ye
inanmayıp onu yalanladılar. Halbuki durum onun söylediği gibi idi. Nihayet
Hassan sabahleyin erkenden üzerlerine çıkageldi ve onları imha edip ülkelerini
tahrip etti. Bu arada Yemame Hassan'ın huzuruna getirildi ve onun emriyle
gözleri oyularak çıkarıldı. Yemame'nin gözlerinde siyah damarlar gören Hassan
ona: "Gözlerindeki bu siyah damarlar nedir?" diye sordu. Yemame: "Bu
damarlar ''ismid'' adında küçük sürme taşlarıdır. Ben gözlerime sürme
çekiyordum." diye cevap verdi. Rivayete göre, gözlerine ilk defa sürme
çeken Yemame'dir. ilk ismi Cevv olan bu ülkeye Hassan'ın emriyle bu kadının adı
verildi, bundan sonra buranın adı Yemame olarak kaldı. Şairler, şiirlerinde
Yemame'yi konu edinip zikretmişlerdir.
Cedisliler,
Hassan tarafından imha edilince Amlik'i öldüren el-Esved kaçarak ''Tayy
Dağları'' denilen iki dağa geldi ve buralarda ikamet etmeğe başladı.
el-Esved'in buralara gelip yerleşmesi ise Taylıların buraya gelişinden önce
olmuştu. Tay kabilesi bundan önce, şu anda Murad ve Hemdan kabilelerine ait
olan Yemen'in Curf bölgesinde ikamet ediyorlardı. Sonbahar sıralarında semiz ve
iri cüsseli bir deve Tay kabilesinin bulunduğu yere gelir, sonra tekrar geri
döner, fakat onlar bu devenin nereden geldiğini bilmezlerdi.
Nihayet
bir defasında Taylılar, deveyi takip ettiler ve peşinden yürüyerek onunla
birlikte Feyd yakınlarında bulunan Tay dağları adıyla bilinen Ece' ve Selma
dağlarına geldiler. Taylılar bu dağlardaki hurmalıkları ve geniş meraları
gördüler; bu arada el-Esved bin Atar (doğrusu Gıfar)'a rastladılar ve onu
öldürdüler. Bundan sonra bu iki dağa yerleştiler ve hala buralarda
yaşamaktadırlar. Tay Kabilesi'nin ilk defa bu dağlara gelip yerleşmeleri böyle
olmuştu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA