|
|
HİCRİ 23.YIL
Müsavvir
İbn Mahreme şöyle anlatır: Bir gün Hz. Ömer (R.A.) çarşı ve pazarları dolaşmak
üzere dışarı çıktığında yolda Muğire bin Şu'be'nin Hıristiyan olan kölesi Ebu
Lü'lü'e'ye rastlar. Ebu Lü'lü'e Hz. Ömer'e şöyle der: "Ey mü'minlerin
emiri! Muğire bin Şu'be'ye karşı beni koru ve bana yardım et. Muğire
yüklenemeyeceğim bir vergiyi bana YÜkledi.'' Hz. Ömer (R.A.): "Ödediğin
vergi ne kadardır?" diye sorunca, Ebu Lü'lü'e: "Günde iki
dirhem." der. Hz. Ömer: "Ne işle meşgulsün?" diye sorar,
"Ben marangoz, demirci ve nakışçıyım," şeklinde karşılık verir. Hz.
Ömer: "Ben, senin bu haracını fazla görmüyorum. Senin bu yaptığın işlere
karşılık fazla değil, ayrıca senin, rüzgarla çalışabilecek bir değirmen
yapabilirim, dediğini işittim" der. Ebu Lü'lü'e: "Evet
yapabilirim" deyince, Ömer (R.A.): "O halde bana böyle bir yel
değirmeni yapmanı isterim" der. Ebu Lü'lü'e bunun üzerine: "Eğer sen
hayatta kalırsan sana ta doğudan batıya kadar halkın söz konusu edeceği bir
değirmen yaparım!" der.
Hz.
Ömer evine dönüp gittikten sonra, ona Ka'abu'l-Ahbar gelip: "Ey
mü'minlerin emiri! Yerine bir kimseyi tayin et, çünkü üç gün içinde
ölebilirsin" demiş, Hz. Ömer O'na: "Nereden biliyorsun?" diye
sormuştu. Ka'abu'l-Ahbar: "Senin öleceğini Tevrat'ta okudum," deyince
Hz. Ömer: "Allah Allah sen Ömer bin Hattab'ın adını Tevrat'ta mı
okudun?" diye sorar. Ka'ab: "Hayır, vallahi senin adını işitmedim
fakat senin özelliklerini taşıyan birisinin hikayesini okudum ve senin ecelinin
yaklaştığını gördüm." diye cevap verir. Hz. Ömer bunun üzerine
"Halbuki hiç bir ağrı ve sızı duymuyorum" der.
Ertesi
gün olunca Ka'abu'l-Ahbar tekrar gelip ona iki gün kaldı demiş ve gitmişti. İki
gün sonra yine gelip Hz. Ömer'e şöyle demişti: "İki gün gitti, bir gün
kaldı." Üçüncü günün sabahında Ömer (r.a.) sabah namazı için camiye
varmıştı. Adeti üzerine safların düzgünce yapılması için adamlar
görevlendirirdi. Saflar iyice düzeldikten sonra iftitah tekbiri getirip namaza
dururdu. Bu arada Ebu Lü'lü'e yenine sakladığı iki başlı bir hançer ile
Müslümanların arasına karışmıştı. Hz. Ömer tekbirini aldıktan sonra Ebu Lü'lü'e
O'na altı tane hançer darbesi indirmiş ve onlardan bir tanesi tam göbeğinin
altına isabet etmişti. Onu öldüren darbe de bu olmuştu. Ebu Lü'lü'e, namazda
hemen Hz. Ömer'in arkasında durmuş bulunan Küleyb bin Ebi Bukeyr el-Leysi'yi ve
başka kimseleri de şehit etmişti.
Hz.
Ömer bu hançerin darbelerini iyice hissedip de yere yığılınca Abdurrahman bin
Avf'ın namazı tamamlamasını emretmiş, namaz bitinceye kadar yerde kalmış ve
namazdan sonra evine taşınmıştı. Halife, Abdurrahman bin Avf'ı çağırıp
vasiyette bulunmak istediğini söylemişti. Abdurrahman: "Yoksa bana mı
bırakmayı düşünüyorsun?" diye sorunca, "Hayır, vallahi hayır!"
demiş, Abdurrahman da "Vallahi böyle bir görevi ebediyen kabul etmem"
diye karşılık vermişti. Daha sonra Hz. Ömer O'na: "Bu işi, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edip giderken kendilerinden razı olduğu
kimselere havale etmek istiyorum, dinle beni." demişti. Arkasından Hz.
Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman, Zübeyr ve Sa' d bin Ebi Vakkas'ı davet ederek onlara
şöyle seslenmişti: "Kardeşiniz Talha'yı üç gün bekleyiniz, şayet
gelmeyecek olursa kendi işinizi hallediniz." Sonra dönüp Hz. Ali'ye:
"Ey Ali! Eğer sen bu işi yüklenecek olursan, aman Haşimoğulları'nı
insanların başlarına getirmekten sakın" demiş, Hz. Osman'a ise: "Ey
Osman! Şayet sen Müslümanların bu işlerini yüklenecek olursan sakın Ebu
Muaytoğulları'nı insanların başına musallat etmeyesin." öğüdünde
bulunmuştu. Sonra Sa'ad'a dönmüş: "Ey Sa'ad! Eğer Müslümanların işlerini
sen yüklenecek olursan, kendi akrabalarını insanların başına geçirme" diye
seslenmiş ve onlara: "Kalkınız ve kendi aranızda bu işi istişare edip bir
karara bağlayınız, bu arada namazı da Süheyb kıldırsın" demişti.
Sonra
Hz. Ömer, Ebu Talha el-Ensari'yi çağırıp bu istişare heyetinin toplanacağı evin
kapısında durmasını ve içeriye hiç kimseyi sokmamasını emretmişti. Ayrıca O'na
şöyle demişti: "Benden sonra halife olacak kimseye Ensar'ı ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı koruyan kimseleri kayırmasını, onlara
iyiliklerde bulunmasını ve yaptıklarından dolayı onları kötülüklere ve
musibetlere duçar etmemesini tavsiye et." Ayrıca yine kendisinden sonra
halife olacak kimseye İslam'ın asıl nüvesi olan Arapları da ona vasiyet
etmişti. Ayrıca sadakaların bu ümmetin zenginlerinden alınıp fakirlerine
dağıtılmasını ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zimmetinde bulunan
ehl-i kitabı da koruyup onlara İslam'a göre nasıl muamele edilmesi gerektiğini
ve bu esaslara göre kendilerine muamele edilmesini istemişti. Bunları dedikten
sonra Ömer (R.A.): "Ey Allah'ım! Ben üzerime düşenleri tebliğ ettim mi?
Ben kendimden sonra halife olacak kimsenin gayet rahatça bir yönetim
devralmasını sağladım," demiş sonra oğlu Abdullah'a seslenerek: "Ey
Abdullah İbn Ömer! Çık ve beni kimin yaraladığını araştır, gel," buyruğunu
vermişti. Bunun üzerine oğlu: "Ey mü'minlerin emiri! Seni Muğire bin
Şu'be'nin kölesi Ebu Lü'lü'e yaraladı." demiş, Hz. Ömer de: "Benim
ecelimi Allah'a bir tek defa bile secde etmemiş birisinin eliyle alan Yüce
Allah'a binlerce şükürler olsun." diyerek şükretmişti. Ondan sonra oğlu
Abdullah'a: "Hz. Aişe'ye gidip benim, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in ve Ebu Bekir'in yanında defnedilmem için izin vermesini rica
et," dedi. Ayrıca:
"Ey
Abdullah! Eğer bu istişare heyeti, aralarında ihtilafa düşerlerse sen
çoğunluğun yanında ol; eğer onlar istişarelerinde eşit reylere sahip olurlarsa
sen Abdurrahman bin Avf'ın olduğu tarafta ol." dedikten sonra; "Ey
Abdullah! Müslümanların yanıma gelmelerini sağla," diyerek eklemişti.
Bunun üzerine önce muhacirler ve Ensar girip selam vermiş ve yanına
oturmuşlardı. Hz. Ömer, onlara şöyle demişti: "Sizin bazılarınızın bu
olaydan daha evvel haberi var mıydı?" Onlar; "Allah korusun!"
diye karşılık vermişlerdi. Bu arada Ka'abu'l-Ahbar'ı gelenlerle birlikte
görünce ona şöyle demişti: "Ka'ab bana üç günlük bir ecelimin kaldığını
söylemiş ve bunları saymamı istemişti.
Gerçekten
Ka'ab söyledi mi doğrudur.
Ben
ölümden neye korkayım ki ve zaten öleceğim. Korkum peşpeşe gelmiş
günahlardır."
Bir
ara Hz. Ali (r.a.) yanına gelip başı ucunda oturmuş ve arkasından İbn Abbas da
gelip "Geçmiş olsun" demişti. Bu arada Hz. Ömer, İbn Abbas'a:
"Sen,
bu adamla birlikte (Hz. Ali'yi işaret ederek) mi ziyarete geldin?" diye
sorunca, "Evet" demiş ve Hz. Ömer de: "Beni arkadaşlarınla
birlikte sakın aldatmayasınız" demişti. Sonra oğlu Abdullah'a:
"Başımı şu yastıktan indirip de toprağın üzerine koy, belki Yüce Allah
benim yüzüme bakar da bana merhamet eder. Vallahi şu dünya ve içindekiler benim
olsaydı, şu ruhumun çıkışının verdiği ızdırabı gidermek için rahatlıkla
verirdim" demişti.
Hz.
Ömer, yaralandıktan sonra Benu el-Hars bin Ka'ab kabilesinden bir tabip
getirilmiş ve Hz. Ömer'e şekerli bir su içirmişti. Ancak bu su olduğu gibi
karnından dışarı çıkmıştı.
Sonra
O'na süt içirmiş, süt de midesinden dışarı akmıştı. Bunu gören tabip Hz.
Ömer'e: "Ey mü'minlerin emiri! Yerine başkasını tayin et," deyince,
Hz. Ömer: "Evet, gerekeni yaptım," demişti.
Hz,
Ömer (r.a.), başı oğlu Abdullah'ın kucağında yatıp dururken şunları söylemişti:
"Ben, nefsim için bazı şeyleri zulmettim, fakat Müslüman olarak tümüyle
namazımı kıldım ve orucumu tuttum."
Hz.
Ömer, sürekli olarak Allah'ı anıyor ve kelime-i şahadeti getirirken, H. 23.
yılın Zilhicce ay'ının 27. çarşamba gününde (4 Kasım 644) vefat etmişti. Diğer
bir rivayette ise onun çarşamba günü Zilhiccenin son dört gününde yaralandığı
ve H. 24. yılın Muharrem ay'ının ilk gününde (7 Kasım 644) defnedildiği
kaydedilir.
On
yıl altı ay sekiz gün hilafet görevini yerine getirmişti. Hz. Osman'a
Muharremin üçüncü gününde bey'at edilmişti. Diğer bir rivayette ise Hz. Ömer'in
Zilhiccenin bitmesine dört gün kala vefat ettiği, Hz. Osman'a da Zilhicce
ay'ının son gününde bey'at edildiği ve H. 24. yıl Muharreminin birinci gününde
göreve başladığı kaydedilir. Bu rivayete göre ise Hz. Ömer, 10 yıl 6 ay 4 gün
hilafette bulunmuştur. Hz. Ömer'in cenaze namazını Süheyb er-Rumi kıldırmış ve
Hz. Aişe'nin hücresine taşınıp, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu
Bekir (r.a.)'in yanına defnedilmiştir. O'nu Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Zübeyr,
Abdurrahman bin Avf, Sa'ad bin Ebi Vakkas ve oğlu Abdullah kabrine
indirmişlerdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
Hz. ÖMER'İN
NESEBİ, ÖZELLİKLERİ ve YAŞAYIŞI