MUĞNİ’L-MUHTAC

TAHARET  /  ABDEST’İN FARZLARI

 

B- ABDESTİN İKİNCİ FARZI: YÜZÜ YIKAMAK

 

Abdestin ikinci farzı: Yüzü yıkamaktır

 

a. Yüzü yıkamanın farz olduğunun delili

 

Abdestin ikinci farzı yüzün dışını yıkamaktır.

 

Çünkü Yüce Allah [abdestle ilgili ayette] "yüzlerinizi yıkayın" [Maide, 6] buyurmuştur.

 

Ayrıca bu konuda icma vardır. (İcma 6)

 

Yıkamanın, abdest alanın kendisi veya bir başkası tarafından gerçekleştirilmesi arasında fark yoktur. Diğer organlarda da aynı durum söz konusudur.

 

b. Yüzün sınırları

 

Yüz, kişinin çoğunlukla saç bitim yerinden, alt çenenin dibine, iki kulak arasına kadar olan kısımdır.

 

Yüz, uzunluk bakımından baştaki saç bitim yerinden alt çenenin dibine kadar olan kısımdır. Genişlik bakımından ise iki kulak arasına kadar olan kısımdır. Çünkü yüz diye, kişinin yönelirken bir tarafa döndüğü organa derler. Yönelme bu belirttiğimiz yer ile olur.

 

"Yüzün dışını yıkamak" ifadesi ile ağız, burun ve gözlerin içini yıkamak dışarıda bırakılmaktadır; çünkü bunların yıkanmasının farz olmadığı konusunda ittifak vardır. Gözün içini yıkamak müstehap da değildir; hatta bazı alimler bunun göze zararlı olması sebebiyle mekruh olduğunu söylemişlerdir. Ancak gözün içi necis olmuşsa yıkanması farz olur. Aradaki fark necasetin ağır [galiz] bir durum olmasıdır. Nitekim şehidin üzerinde kan dışında başka bir necaset bulunduğunda bu giderilir.

 

Gözün burna bitişik olan uçlarına gelince onun yıkanması gerektiği konusunda tek bir görüş vardır. Şayet bunun üzerinde suyun yıkanması gereken bölgeye ulaşmasını engelleyen çapak gibi bir şey bulunursa bunun giderilmesi ve altının yıkanması gerekir.

 

"Çoğunlukla" ifadesi ile [saçı olmayan] kel dışarıda bırakılmıştır.

Kel, alnından itibaren saçları dökülmüş olan kimsedir. Bu kimsenin saç bitim yerini yıkaması farz değildir. el-Muharrer'de bu konuda uyarı yapılmış, Nevevi ise bunu eserine almamıştır.

 

Nevevi'nin belirttiği üzere saçının bitim yerindeki saçları kesen kimse de bu ifadenin kapsamına girer.

 

c. Yüzün kapsamına dahil olan ve olmayan bölümler

 

1. Alında saç biten yerler

 

Alında saç biten yerler yüzün kapsamına dahildir.

 

Çünkü kişi, yüzü ile bir şeye yöneldiğinde bu kısımlar da yönelmeye dahil olur.

"Gamam" saç ın sarkarak alnı ve enseyi örtmesidir.  (Saçı bu şekilde sarkık olan erkeğe "eğemm", kadına "ğamma" denilir. (ŞirbinI))

 

Araplar nezdinde saçın alna sarkması bir eleştiri konusu, alnın açık olması ise bir övgü konusudur. Çünkü saçın alna gelmesi ahmaklık, korkaklık ve cimriliği gösterir. Alnın açık olması ise bunların zıddını gösterir. Nitekim şiirde şöyle denilmiştir:

 

Allah aramızı ayırırsa sakın alnı açık olmayan, Ensesi ve yüzü saçlı kişiyle evlenme!

Hatta İmam [el-Cüveyni'nin] dediği üzere burada "çoğunlukla" ifadesine gerek yoktur; çünkü ard bir durum sebebiyle alında saç çıksa bile normalde alın saç bitim yeri değildir. Perçem ise saç bitim yeri olup, arızi bir sebeple buranın saçı dökülmüş olabilir. Bir şeyin bittiği yer, bitmeye elverişli olduğu yerdir. Bitim yeri olmayan şey ise bitmeye elverişli olmayan yerdir. Nitekim bitki bitirmeye elverişli olan toprağa, üzerinde bitki bulunmasa bile "münbit [bitki bitiren] arazi" denir. Taşın üzerinde bitki bulunsa bile o bitki bitirmeye elverişli olmadığından münbit değildir.

 

Dahası Veli el-Iraki şöyle demiştir:

 

Bu kayda gerek yoktur; çünkü baştaki saç bitim yeri mevcut olup; bunda çoğunlukla veya nadiren olma gibi bir durum söz konusu değildir. Şayet -başkalarının yaptığı gibi- isim tamlaması yapmaksızın yalnızca baştaki saçlardan bahsetseydi o zaman bu kaydın anlamı olurdu.

 

Her ne kadar Nevevi' nin ifadesi kapsamamış olsa bile çenelerin dipleri de yüz sınırına dahildir.

 

2. Faullerin ve al nın iki tarafındaki saçsız kısmın arasındaki bölge

 

Daha doğru olan görüşe göre; fauller ile şakaklar arasındaki kısım da [tahzıf bölgesi] yüzün kapsamına dahildir.

 

[Bu kısmın yüze dahil olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşe göre burası yüze dahildir; çünkü yüzün beyaz kısmının hizasında bulunmaktadır. Buraya "tahzif [giderme] bölgesi" denilir. Burası, üzerinde hafif tüy biten; fauller ile alnın kenarındaki saçsız bölge arasında kalan kısımdır. Bu ismin verilmesinin nedeni kadınların ve ileri gelen erkeklerin, yüzleri daha geniş görünsün diye buradaki tüyleri almasıdır.

 

İmam [el-Cüveyni]'nin dediği ve Nevevi'nin ed-Dekaik'te tek görüş olarak zikrettiğine göre burayı belirlemenin ölçüsü şudur: İpin bir ucunu kulağın üst kısmına diğer ucunu da alnın en üstüne koyarak, bu ipi düz olarak hesap ettiğmizde yüz tarafında kalan tüyler "tahzif bölgesi" olur.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre burası [yüzün kapsamında değil] baş kapsamındadır. İleride bu görüşün doğru görüldüğü gelecektir.

 

Daha doğru olan görüşe göre alnın iki kenarındaki saçsız bölgeler, yani perçemin iki yanındaki beyazlıklar yüz sınırına dahil değildir.  (Şakakları açık olan erkeğe "enza'" denir, kadına ise "nez'a" denmez, "za'ra" denir. (Şirbini) )

 

Buralar alnın iki tarafındaki çıkıntıdan başa doğru giren kısım olup, yüz sınırında değildir; çünkü bunlar başın yuvarlanarak döndüğü bölümde yer almaktadır.

 

Ben [NevevI] derim ki: Alimlerin çoğunluğu, fauller ile alnın beyaz kısmının arasında kalan bölgenin başa dahil olması görüşünü doğru kabul etmişlerdir. Allah daha iyi bilir.

 

Çünkü buranın tüyleri, baştaki saç tüylerine bitişiktir. Rafii, şerhinde kendi tercihini alimlerin çoğunluğundan aktarmış, el-Muharrer' de ise Gazali'nin ilk görüşü tercih etmesine tabi olmuştur.

 

Şakaklar da başa dahildir. Şakaklar, kulağın üzerinde faullere bitişik olan kısımdır. Buranın başa dahil olmasının sebebi, başın yuvarlandığı kısımda yer almasıdır.

 

Kel olan kısmın, şakakların üstündeki tüy biten kısmın, alnın açık olan iki yanının ve şakakların yıkanmasının farz olduğu yönündeki görüş ayrılığından kurtulmak için buraların yıkanması sünnet olur.

 

[Yüzün tam olarak yıkanmış olması için] baştan, boğazdan, damak altından ve kulaklardan bir bölümün de yıkanması farzdır.

 

Yine kolların ve ayakların yıkanmasında farz olan miktardan birazcık fazla yıkamak da farzdır; çünkü farzin ancak kendisiyle tamamlanabildiği şey de farzdır. (Genel kural)

 

Yanak ile kulak arasındaki beyaz kısım yüzün tanımına girdiğinden yüz kapsamı içindedir. Yine dudakların kırmızısının görünen kısmı ile burnun açıkta olan kısmı da yüze dahildir.

 

3. yüz kapsamında yer alıp yıkanması farz olan tüylerı kıllar

 

Bütün kirpik, kaş, faul, bıyık, yanak tüyü, alt dudağın altı ile çene altı arasındaki tüylerin ve bunların derilerinin yıkanması farzdır.

 

Not: Arapçada kaşa koruyucu anlamına gelen"hacib" adının verilmesi gözü güneş

ışığından koruması sebebiyledir. (Şirbinl)

 

Bir görüşe göre alt dudak ile çene altı tüyleri yoğun ise bunların içinin yıkanması farz değildir.

 

Sakal, kirpik gibi seyrek olursa içinin yıkanması farzdır, şayet böyle olmazsa dışının yıkanması farzdır.

 

Bir görüşe göre yüzün dışında kalan tüylerin yıkanması farz değildir.

 

ŞERH:

 

a. Yüzdeki tüyler

 

Tüm kirpik, kaş, faul, bıyık, yanak tüyü, alt du dağın altı ile çene altı arasındaki tüylerin ve bunların derilerinin yıkanması farzdır.

 

Faul, şakak ile sakal arasında biten kıllardır. Bir görüşe göre ise kulak hizasındaki kemik üzerinde çıkan kıllardır. Tüysüz birinin sakalı ilk olarak buradan çıkmaya başlar.

 

Metinde "yanak" olarak geçen ifade ile "yanak tüyü" kastedilmektedir. Beğavı ve el-Mühezzeb şerhinde Nevevi bu şekilde zikretmiş, Rafii ise hiçbir kitabında ve Nevevi er-Ravda adlı eserinde bunu zikretmemiştir. Bu, Nevevl'nin -herhangi bir uyarıda bulunmaksızınkitaba eklediği bir kelimedir.

 

"Tüylerinin ve derilerinin yıkanması", tüyler sık da olsa hem dışının hem içinin yıkanması anlamına gelir. Çünkü bu tüylerin sık olması nadir olup, bu dikkate alınmayıp yaygın durum esas alınmıştır.

 

[Soru]: Metinde "tüy" ifadesinin olmaması veya "derileri" ifadesinin bulunması gerekirdi. Nevevl'nin "tüy" ifadesi bir tekrar olmaktadır. Çünkü geçen kelimeler zaten tüylerin isimleridir. "Deri" kelimesi de daha önceki kelimeleri açıklamaya uygun bir kelime değildir.

 

[Cevap]: Nevevi sayılan tüylerin derilerini zikrettiği gibi "yanağı" da zikretmiş ve onun tüylerinden açık olarak bahsetmiştir.

 

b. Alt dudağın altındaki tüyler konusundaki farklı görüşler

 

[Buranın içinin ve derisinin yıkanıp yıkanmaması konusunda üç farklı görüş vardır. ]

 

[Birinci görüş]: [Yukarıda geçtiği üzere burayı yıkamanın farz olduğu görüşüdür.]

 

[İkinci görüş]: Bir görüşe alt dudağın altındaki tüyler sıkı ise içinin ve derisinin yıkanması tıpkı sakalda olduğu gibi farz değildir.

 

Nevevi "alt dudağın altındaki tüylerin de sakal gibi olduğu söylenmiştir" deseydi ifadesi daha kapsamlı ve özlü olurdu.

 

[Üçüncü görüş]: Üçüncü bir görüşe göre ise şayet buralar sakala bitişik değil ise yıkanması farzdır.

 

c. Sakal

 

[a] - Erkeğin sakalı -yani yalnızca çenede biten tüyler- şayet kirpik gibi seyrek olursa dışını ve içini yıkamak farzdır.

 

[b] - Şayet gür olursa yalnızca dışını yıkamak gerekir, içini yıkamak gerekmez. Çünkü suyun gür olan sakalların dibine ulaşması zordur.

 

[*] - Ayrıca Buharl'nin rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) abdest alırken bir avuç su alarak yüzünü yıkamıştır. (Buhari, Vudu, 199)

 

Nebi'in (s.a.v.) mübarek sakalı gürdü. Bir avuç su normalde bu sakalın dibine ulaşmaz.

 

[c] - Sakalın bir kısmı gür, bir kısmı seyrek olursa, gür ve sık olan kısımlar birbirinden ayırt edilebiliyorsa her birine kendi hükmü uygulanır. Şayet ayırt edilemiyarsa, örneğin gür olan kısımlar seyrek olan kısımların içine dağılmış bir şekilde olursa Maverdl'nin belirttiğine göre hepsini yıkamak farz olur. Çünkü yalnızca gür olan kısmı yıkamak zordur, seyrek olan kısmın da yalnızca üzerinde suyu dolaştırmak yeterli değildir. el-Mecmu'da "Maverdi'nin görüşü alimlerin görüşüne aykırıdır" denilmiş olsa da Maverdi'nin görüşü, esas alınacak görüştür.

 

Gür / sıkı olan tüy karşıdaki kişinin deriyi görmemesini sağlayacak nitelikte alandır. Seyrek tüy ise böyle değildir.

 

Nevevi'nin ifadesinden anlaşılmamakla birlikte kulak seviyesinin altında olan sakallar da yukarıda zikredilen hükümler açısından çenede biten sakallar gibidir.

 

"Erkeğin sakalı" ifadesi ile kadının sakalı dışarıda bırakılmış olmaktadır; çünkü onun sakalı gür de olsa, bu nadir karşılaşılan bir durum olduğundan, sakalın hem dışının hem de içinin yıkanması farzdır. Ayrıca kadının bu sakalı gidermesi sünnettir; çünkü onun açısından bu sakalın bulunması müsle gibidir. Cinsiyeti belirsiz şahsın yüzünde çıkan sakalları onun erkeklik alameti olarak kabul etmezsek, bu zikredilen yerlerin yıkanması konusunda o da kadın gibidir. Esas alınan görüş budur.

 

[Soru]: Kadının ve cinsiyeti belirsiz şahsın, gür olan sakallarının içini yıkamayı farz kılmak problemli bir görüştür. Çünkü bu durum her ne kadar nadir rastlanan bir durum da olsa söz konusu şahıslar açısından sürekli bir durumdur. Genel kurala göre "nadir de olsa sürekli olan şeyler yaygın olan durum gibi kabul edilir". (Genel kural)

 

[Cevap]: Söz konusu kurallar; istihaza, idrar kaçırma vb. gibi namazın kazasını düşüren özürlere özgüdür. Bunun dışındaki konularda ise her bir cinsten nadir olan şey kendi cinsinden yaygın olan şeye göre değerlendirilir. (Genel kural)

Ayrıca kadın açısından yukarıdaki görüşte, belirttiğimiz ikinci gerekçe sebebiyle(Yani kadının bu tüyleri almasının sünnet olması sebebiyle.) bir problem yoktur.

 

Yüzün tanımı dışında kalsa bile yüzde çıkan yağ kistini de yıkamak gerekir, çünkü kişi bir yere yöneldiğinde yüzündeki bu kist de döner.

 

Yüzdeki tüyler konusunda yukarıda zikredilen ayrıntılar, bu tüyler yüz sınırına dahil olduğunda geçerlidir. Şayet bu tüyler yüz sınırının dışında kalırsa -el-Ubab adlı eserde belirtildiği üzere- seyrek ise dışının da içinin de yıkanması mutlak olarak gerekir. Er-Ravd adlı eserde belirtildiğine göre, şayet tüyler gür ise yalnızca dışının mutlak olarak yıkanması gerekir. Hatta er-Ra vd' ın ifadesinden bu tüyler seyrek olsa bile yalnızca dışını yıkamakla yetinilebileceği anlaşılıyorsa da o kastedilmemiştir. Bazıları bu tüyler konusunda belirttiğimizden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşten uzak durmak gerekir.

 

d. Yüz sınırının dışına çıkan tüyler

 

Bir görüşe göre yüz sınırının dışında kalan sakal, faul vb. tüyler, seyrek olsun gür olsun, ne dışının ne de içinin yıkanması farz değildir. Çünkü bunlar, yıkanması farz olan bölgenin dışında kalmıştır.

 

Bir kimsenin birbirine simetrik [aynı şekilde] iki yüzü olsa hocam Remll'nin fetvasına göre, tek bir koldan çıkan iki elde olduğu gibi her ikisini de yıkaması gerekir. Şayet iki başı varsa birini meshetmesi yeterlidir. Aradaki fark şudur: Yüzün tümünün yıkanması farz olduğundan "yüz" adı verilen her yerin yıkanması gerekir. Başın ise bir kısmının meshedilmesi farzdır; başlardan birinden bir bölümü meshetmekle farz yerine gelir. Bu görüş el-Mecmu'da zikredilmiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

C- ABDESTİN ÜÇÜNCÜ FARZI: KOLLARI YIKAMAK