MUĞNİ’L-MUHTAC

TAHARET  /  SULAR

 

4. SUYUN NECİS OLACAĞI VE OLMAYACAĞI DURUMLAR

 

İki kulle miktarındaki su, necis bir maddeye temas etmekle necis hale gelmez; şayet necaset suyu değiştirirse o zaman necis olur.

 

ŞERH: İki kulle miktarındaki saf su içine katı veya sıvı [necis bir maddeye temas etmekle necis hale gelmez].

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Su iki kulle miktarına ulaştığında içinde pislik barındırmaz. Hakim [en-Nisaburi] bu hadisin Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, Taharet, 63; Tirmizı, Taharet, 67; Nesai, Taharet, 52; İbn Mace, Taharet, 517-518)

 

Ebu Davud ve başka bazı hadisçilerin bir rivayetinde "çünkü bu su necis olmaz" denilmektedir. (Ebu Davud, Taharet 65) Nebi'in (s.a.v.) "içinde pislik barındırmaz" ifadesinin anlamı da budur. Yani bu miktardaki su necaseti atar, kabul etmez.

 

A- "ÇOK MİKTARDAKİ [İKİ KULLE MİKTARINDAKİ] SUYUN" ÖZELLİĞİ

B- "SAF SU"YUN ÖZELLİĞİ

C- SUYUN, OLUŞAN NECASETİ YOK ETMESİ (REF' ETMESİ) İLE NECASETİ KENDİSİNE YAKLAŞTIRMAMASI (DEF ETMESİ) ARASINDAKİ FARK

D- SU MİKTARININ İKİ KULLE OLUP OLMADIĞINDA ŞÜPHE ETMEK

E- NECASETİN İKİ KULLE MİKTARINDAKİ SUYU DEĞİŞTİRMESİ

F- SUYUN NİTELİKLERİNDEKİ DEĞİŞİKLİĞİN [BOZUKLUĞUN] KENDİLİĞİNDEN VEYA SU İLE ORTADAN KALKMASI

G- SUDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN MİSK VE SAFRAN GİBİ MADDELERİN EKLENMESİYLE ORTADAN KALKMASI

H- SUDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN TOPRAK VE KİREÇ İLE ORTADAN KALKMASI

I- İKİ KULLEDEN AZ OLAN SUYUN DURUMU

İ- NECiS OLAN SUYUN MİKTARININ TEMİZ SU EKLENEREK ARTTIRILMASI

J- AKICI KANI OLMAYAN BİR HAYVAN ÖLÜSÜNÜN VEYA GÖZLE GÖRÜLMEYEN BİR NECAsETİN SIVIYA DÜŞMESİ

K- AKARSUYUN HÜKMÜ

L- "İKİ KULLE"NİN MİKTARI

M- SUYUN HÜKMÜNE ETKİ EDEN DEGİŞİKLİĞİN ÖLÇÜSÜ NEDİR?

 

A- "ÇOK MİKTARDAKİ [İKİ KULLE MİKTARINDAKİ] SUYUN" ÖZELLİĞİ

 

Çok miktardaki su, çok miktardaki diğer sıvılardan farklıdır; çünkü diğer sıvılar, necasetin düşmesi ile doğrudan necis olur. Su ise hem güçlüdür, hem de suyu necasetlerden korumak zordur. Diğer sıvılar çok olsa bile böyle değildir.

 

 

B- "SAF SU"YUN ÖZELLİĞİ

 

"Saf su" ifadesi "suya karışan; onunla aynı nitelikte olduğu halde aykırı gibi kabul ettiğimiz, suyu değiştirmeyen ve bizim de temiz olduğuna hükmettiğimiz sıvıyı" dışarıda bırakmaktadır. İki kulle miktarındaki saf suya bir sıvı döküldüğünde saf suyun içinden o sıvı miktarınca azalır. İki kulle miktarındaki bu karışımın içine bir necaset düştüğünde sıvı hemen necis olur. Necaseti yalnızca saf su dışarı atabilir.

 

 

C- SUYUN, OLUŞAN NECASETİ YOK ETMESİ (REF' ETMESİ) İLE NECASETİ KENDİSİNE YAKLAŞTIRMAMASI (DEF ETMESİ) ARASINDAKİ FARK

 

[Soru]: Fakihler tek başına bu suyun taharetle kullanılmasını yeterli saymadıkları halde, karışımın bütünü ile yapılan tahareti sahih görmüşlerdir. Böylelikle onlar bunu bir açıdan su gibi değerlendikleri halde başka bir açıdan böyle değerlendirmemişlerdir.

[Cevap]: Alimlerimiz buna şu şekilde cevap vermişlerdir:

 

[a] - Abdestsizliği kaldırmak ve necaseti gidermek "bir şeyi ortadan kaldırmak" türünde bir iştir, necaseti uzaklaştırmak ise "bir şeyi def etmek" türünde bir iştir. Def etmek ref' etmekten daha güçlüdür. (1) Def edenin de ref' edenden daha güçlü olması gerekir. Şu durum da bunu desteklemektedir: Az miktardaki su, necasetin üzerine döküldüğünde onu temizler, onunla taharet yapmak caiz olur. Ancak bu suyun içine necaset düştüğünde su az miktarda olduğundan necaseti def edemez.

 

(1) Not: Yani necaseti kabul etmemek ve kendinden uzaklaştırmak, meydana gelen necaseti ortadan kaldırmaktan daha güçlüdür.

 

[b] - Kullanılmış su iki kulle miktarına ulaştığında temizleyicilik özelliğine yeniden kavuşup kavuşmayacağı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır. Kişi başlangıçta iki kulle su kullansa bunun "kullanılmış su" olmayacağı konusunda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü su iki kulle iken kullanıldığında, kullanım sebebiyle necaseti def eder; su biriktirilerek iki kulle miktarına ulaşınca ise necaseti giderir. Def etmek -daha önce geçtiği üzere- kaldırmaktan daha güçlüdür.

 

Bu suyun necis kabul edilmesi hükmünden anlaşıldığına göre; bu suya cünüp bir kimse dalsa su "kullanılmış su" hükmünü alır. Çünkü bu su necaseti def edemediği gibi kullanılmış olma özelliğini de def edemez. Zerkeşı buna dikkat çekmiştir.

 

 

D- SU MİKTARININ İKİ KULLE OLUP OLMADIĞINDA ŞÜPHE ETMEK

 

Miktarının iki kulle olup olmadığında şüphe edilen bir suya necaset düşse su necis olur mu olmaz mı?

 

Esas alınan görüş ikincisidir [necis olmadığı görüşüdür]. Nevevı de el-Mühezzeb şerhinde şöyle demiştir: Doğru olan bunun necis olmadığı görüşüdür; çünkü aslolan suyun temizliğidir. Biz suya onu necis kılan bir necasetin düşüp düşmediğinde şüphe etmekteyiz. Necasetin düşmesi suyun necis olmasını gerektirmez.

 

el-Mühimmat adlı eserde ise şu görüş doğru bulunmuştur:

 

a. Su biriktirilerek çoğaltılır ve kişi su miktarının iki kulleye ula. Şıp ulaşmadığında şüphe ederse aslolan suyun iki kulleden az kabul edilmesidir.

 

b. Şayet su çok olur da bundan bir miktar alınırsa aslolan suyun çok kabul edilmesidir.

c. İki kulleden az veya çok olması muhtemel bir su kütlesine necaset düşerse bu suyun necis olup olmadığında bir tereddüt söz konusu olur.

 

Doğru olan Nevevl'nin dediği görüştür. Bu, kişinin namazda imamın önünde bulunup bulunmadığında şüphe etmesi gibidir. (Kıyas) O meselede ayrıma gitmek zayıf olduğu gibi burada da ayrım zayıftır.

 

 

E- NECASETİN İKİ KULLE MİKTARINDAKİ SUYU DEĞİŞTİRMESİ

 

İki kulle miktarındaki suya düşen necaset duyularla algılanacak şekilde veya takdiren bile olsa bir değişiklik meydana getirirse -daha önce geçen rivayeti tahsis eden icma sebebiyle- su necis olur. (İcma')

 

[*] - Rivayet, Tirmizı ve diğer hadis kitaplarında geçen şu hadistir: Suyu hiçbir şey kirletemez. (Ebu Davud, Taharet, 66; Tirmizı, Taharet, 66. ) 

 

Bu hadisin genel ifadesini, daha önce geçen "su iki kulleye ulaştığında içinde necaset barındırmaz" hadisinin mefhum-i muhalifi de tahsis eder.

 

Duyularla algılanacak bir değişimin suyu necis kılacağı zaten kolayca anlaşılabilecek bir hükümdür.

 

Takdiren [=varsayıma dayalı] değişime gelince; nitelikleri suyla uyuşan -kokusu kalmamış idrar gibi- bir sıvının suya düşmesi halinde bakılır;

 

(a) Şayet bu sıvı -mürekkep rengi, sirke tadı ve misk kokusu gibirenk, koku ve tat yönünden nitelikleri suya tamamen aykırı olan bir sıvı olarak düşünüldüğünde suyu değiştiriyorsa suyun necis olduğuna hükmedilir.

 

Burada en ufak değişimle yetinilmiş, nitelikler açısından ise en ağır nitelikler esas alınmıştır. Daha önce geçen "iki kulle suya temiz maddenin düşerek onu değişime uğratması" konusu ise bundan farklıdır; çünkü necaset ağır bir durumdur.

 

(b) Şayet suyun bir kısmını değiştiriyorsa değişen kısım "katı necaset" gibidir; iki kulle suda bundan uzaklaşmak gerekli değildir. Kalan az ise su necis, kalan çok ise su temizdir.

 

İki kulle miktarı bir su içinde necaset bulunsa ve fakat bu necaset suda bir değişiklik meydana getirmemiş olsa; kişi bu sudan bir kova su alsa [bakılır]:

 

[a] - Şayet necaset kovanın içine gelmezse kovanın içi temiz olur; çünkü kovanın içindeki su, diğer su iki kullenin altına düşmeden önce ondan ayrılmıştır. Kovanın dışı ise temiz olmaz; çünkü geriye kalan su iki kulleden az olduğu için necis olmuş, kova da bu sudan dolayı necis olmuştur.

 

[b] - Necaset su ile birlikte veya sudan önce kovanın içine girerse hüküm tam tersi olur.

"Kova" sözcüğünün müennes kabul edilmesi daha fasihtir.

 

 

F- SUYUN NİTELİKLERİNDEKİ DEĞİŞİKLİĞİN [BOZUKLUĞUN] KENDİLİĞİNDEN VEYA SU İLE ORTADAN KALKMASI

 

Suyun bozulmuşluğu kendiliğinden veya temiz bir su ile ortadan kalkarsa su temiz olur.

Şayet misk ve safran [eklemek sureti] ile ortadan kalkarsa bu su temizlenmiş olmaz.

Daha güçlü görüşe göre suya toprak ve kireç düşmesi sonucu değişikliğin ortadan kalkması da böyledir [bu durumda da su temizlenmiş olmaz].

 

Suyun hissi (=duyl,llarla hissedilen) veya takdiri (=varsayıma dayalı olan) bozulmuşluğu;

 

(1) Kendiliğinden yani su üzerinde herhangi bir işlem yapmaksızın, suyun uzun süre beklemesi vb. gibi bir sebeple ortadan kalkarsa;

 

(2) veya su ile ortadan kalkarsa

 

(a) Yani necis bile olsa ona fiille veya başka şekilde su ekleyerek,

(b) veya -e!-Mühezzeb'te belirtildiği üzere- onun içinden su alındığında geriye iki ku Ile miktarı kalırsa su temiz olur. Nevevı şerhinde bunu şu şekilde örneklendirmiştir; Bir su kabı, içine hava girmeyecek şekilde tıkabasa dolu iken içindeki sudan bir miktarı azalsa ve kaba hava girerek suyu arıtırsa su temiz olur. Çünkü necis olma sebebi ortadan kalkmıştır.

 

Suda katı bir necaset yoksa daha önceki değişmişlik durumunun geri dönmesinin bir zararı yoktur...

 

Sudaki takdirı değişimin ortadan kalktığı suyun üzerinden "bu değişim duyularla hissedilir bir değişim olsaydı ortadan kalkmış olurdu" denilebilecek kadar bir sürenin geçmesiyle anlaşılır. Bu da şöyle bilinir: Bu suyun yanıbaşında, içinde değişmiş su bulunan küçük bir gölet bulunur, o göletteki değişim kendiliğinden bir sürenin geçmesi veya su eklenmesi ile ortadan kalkar. Bu durumda diğer sudaki değişimin de kalktığı anlaşılır.

 

 

G- SUDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN MİSK VE SAFRAN GİBİ MADDELERİN EKLENMESİYLE ORTADAN KALKMASI

 

Şayet sudaki değişiklik -suyun kokusunun misk ile renginin safran ile ve tadının da sirke gibi bir madde eklenmesiyle ortadan kalkarsa su temizlenmiş olmaz. Çünkü biz necasetin vasıflarının mı ortadan kalktığını yoksa suya atılan maddenin mi ona baskın gelerek örttüğünü bilemeyiz. Böyle olunca aslolan necasetin devam ediyor

olmasıdır.

 

[Soru]: Suyun "temizleyicilik (=tahOriyyet)" niteliğinin geri dönmemesinin gerekçesi "sudaki değişikliğin ortadan kalkmamış, örtülmüş olması" ihtimalidir. Böyle iken Nevevi bu konuyu nasılolur da "sudaki değişiklik kesin olarak ortadan kalkmıştır" dediği konuya atfeder? Bu bir tutarsızlıktır.

 

[Cevap]: Bununla kastedilen suyun değişikliğinin gerçekte gizlenmiş olsa bile görünürde ortadan kalkmış olmasıdır. Tadı değişmiş olan suya misk atılsa ve değişiklik ortadan kalksa su temiz olur. Çünkü miskin bir tadı yoktur. Diğerleri için de aynı şey geçerlidir.

 

 

H- SUDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN TOPRAK VE KİREÇ İLE ORTADAN KALKMASI

 

Suya toprak ve kireç veya bunların bir tanesi ya da bunlara benzeyen pişirilmemiş yanıcı madde vb. düşmesi sonucu değişikliğin ortadan kalkması durumunda [suyun temiz olup olmadığı konusunda iki görüş vardır]:

[Birinci görüş]: Daha güçlü görüşe göre su zahiren temiz olmuş olmaz.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre ise bu durumda su temiz olur, çünkü düşen maddenin üç niteliğinden [renk, tat, koku] hiçbiri suya baskın gelemez, bu yüzden sudaki önceki değişikliği kapatamaz.

 

Bu ikinci görüş "düşen bu maddeler suyu bulandırır, bulanma ise sudaki önceki değişikliği örten bir durumdur" denilerek reddedilmiştir. Şayet su saf olur da önceki değişiklik kendisinde bulunmazsa su da toprak da kesin olarak temiz olur.

 

 

I- İKİ KULLEDEN AZ OLAN SUYUN DURUMU

 

İki kulleden az olan su necasetin değmesiyle pis olur.

İçinde bir değişme olmaksızın iki kulle miktarına ulaşan su tahurdur (taharette kullanılabilir).

 

a. İki kulleden az olan suya necasetin değınesi

İki kulleden az olan su ve -miktarı ne kadar çok olursa olsun- zeytinyağı vb. gibi diğer sıvılar müessir olan necaset sebebiyle -nitelikleri değişmese bile ve necaset su içinde erimese bile- pis olur.

 

Suyun pis olmasının sebebi, daha önce geçen ve "suyu hiçbir şey kirletmez" şeklindeki hadisin genel ifadesini tahsis eden kulleteyn hadisidir.

 

[*]- Yine Müslim'deki şu hadistir: Sizden biri uykusundan kalkınca elini üç kere yıkamadan su kabına daldırmasın; çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez".(Müslim, Taharet, 641)

 

Nebi (s.a.v.) bu hadiste kişinin elinde pislik olması ihtimali sebebiyle elini su kabına daldırmasını yasaklamıştır. Bilindiği üzere necasetin bulunma ihtimali suyu değiştirmez. Şayet elin suya teması onu necis kılmasaydı Nebi (s.a.v.) de bunu yasaklamazdı. Su necasetin üzerine dökülürse hükmün nasıl olacağı konusunda bazı detaylar ileride gelecektir. Necaset suyu bile pis hale getiriyorsa su dışındaki sıvıları evleviyetle (=öncelikle, haydi haydi) pisletir.

 

Miktarı çok olan suyun, miktarı çok olan diğer sıvılardan farkı -daha önce de geçtiği üzere- şudur; çok miktardaki su [içindeki ne caseti dışarı atabilme bakımından] güçlüdür, ayrıca bu miktardaki suya necasetin düşmesini engellemek zordur. Diğer sıvılar ise miktarı ne kadar çok olursa olsun böyle değildir.

 

Kişinin örneğin sol elinde necaset bulunsa, sonra ellerinden birini yıkasa, sağ elini mi sol elini mi yıkadığında şüphe etse, sonra sol elini bir sıvıya daldırsa sıvı necis olmaz. Hocam Remli'nin fetvası böyledir. O, bunun gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Çünkü aslolan suyun temiz olmasıdır. Sol elin temiz olma ihtimalinin bulunması da bu aslı desteklemektedir".

 

Boş arazilerdeki su birikintilerine farelerin attığı necasetler ve kuş pislikleri suyu değiştirmediği sürece affedilir; çünkü bunlardan kaçınmakzordur.

"Su dışındaki sıvı" ifadesi ile suya temas ettiğinde içinde rutubet bulunmayan katı necasetler, "müessir" ifadesi ile ise müessir olmayan necasetler dışarıda kalmaktadır. (68)

 

b. İçinde bir değişme olmaksızın iki kulle miktarına ulaşan su

 

İçinde bir değişme olmaksızın iki ku lle miktarına ulaşan su tahOrdur (taharette kullanılabilir).

 

[Mesele] Necis olan bir su;

> kullanılmış bir su,

> veya necis su,

> yahut safran gibi bir madde ile değişime uğramış bir su eklenmesiyle iki kulle miktarına ulaştığında niteliklerinde bir değişiklik [bozulma] olmazsa temizleyici hale gelir [taharetle kullanılabilir].

 

Çünkü pisliğin gerekçesi olan "suyun iki kulleden az olması" ortadan kalkmıştır. Bundan sonra bu su parçalara bölünse bile bunun zararı olmaz.

 

Saf suyun bulanığa karışması şeklinde olmasa bile suyun yalnızca eklenmiş olması yeterlidir; çünkü ekleme sebebiyle suda kuvvet meydana gelmiş olur.

 

Ancak iki su, "aradaki engelin kaldırılması" suretiyle birleşirse, suyun genişliği ve -şayet niteliklerinde bir değişme varsa- niteliklerindeki değişmenin ortadan kalkacağı kadar bir süre beklemesi gerekir. Bu kural, alimlerin şu görüşünden alınmıştır: Kişi, ağzı geniş olan bir testi dolusu suyu başka bir su birikintisine daldırsa, iki suyun tamamı iki kulle olsa, kabın önceden tamamen dolu olması veya sonradan su girerek dolması sebebiyle kabın ağzına kadar su olsa, bu su iki sudan biri necis veya kullanılmış olsa idi temizlenebileceği kadar bir süre beklese temizlenmiş olur. Çünkü sulardan birinin diğeri ile güçlenmesi ancak bu şekilde gerçekleşir.

 

Bu şartlardan biri gerçekleşmese su temizlenmiş olmaz. Şöyle ki:

 

> Kabın ağzı dar olsa,

> Veya geniş ağızlı olmakla birlikte bir tarafının hareket etmesiyle diğer tarafının da şiddetli bir şekilde hareket edecek şekilde dar olsa,

> Su iki kulleyi bulmasa,

> Veya iki kulleyi bulmakla birlikte içindeki muhtemel değişikli

ğin geçebileceği kadar bir süre beklemese,

> Veya beklemekle birlikte su, kabın ağzına kadar dolmasa, su temizlenmiş olmaz.

Suyun taşan kısmının altında kalan kısım, üst kısmın necis olması sebebiyle necis olmaz. Aynı şey tersi için de geçerlidir.

 

[Mesele]

 

Bir testi dolu su bir necasetin üzerine konulsa, su testinin altından akıyorsa -aktığı sürece- kaptan çıkan su necis olmaz. Kabın ağzının necis bir şeyle kapanması durumunda olduğu gibi bu su kabın içine geri konsa necis olur.

İçinde az miktarda su bulunan kuyunun içine nedıset düşmesi

 

İçinde az miktarda su bulunan bir kuyunun suyu necis olsa, içinden su çekmekle temizlenmez; çünkü su çekilse bile kuyunun dibi necis olmaya devam eder. Aynı şekilde su çekme sırasında kuyunun duvarları da necis hale gelebilir. Bu kuyu, içindeki su miktarının arttırılması ile temizlenebilir. Bu da suyun kendi haline bırakılması veya su dökülmesi ile olur.

 

Bu kuyudaki su çoğalsa ancak içinde -tüyleri yolunmuş fare gibi- necis bir şey ölüp parçalansa su temizleyicidir, ancak bu kova gibi bir madde ile bu sudan herhangi bir şeyi almak zordur; çünkü suyun içinde farenin tüyleri mutlaka vardır. Bu durumda tüylerin tümünün kuyudan çıkarılması için kuyunun bütün suyunun çekilmesi gerekir. Şayet dipten su kaynadığından suyun tümünü çekmek zor ise tüylerin tümünün çıktığına dair kanaat oluşuncaya dek su çekilir. Su çekilmeden önce bu kuyudan su alınır da alınan suyun içinde tüy bulunduğu kesin olarak tespit edilemezse, bu suyu kullanmakta bir sakınca yoktur.

 

 

İ- NECiS OLAN SUYUN MİKTARININ TEMİZ SU EKLENEREK ARTTIRILMASI

 

Necis olan suyun miktarı; temizleyici su eklenerek arttırılsa ancak toplam iki kulleye ulaşmasa su temiz hale gelmez.

 

Bir görüşe göre temiz olur, ancak temizleyici olmaz.

 

a. Necis suya başka suyun eklenmesi sonucu toplam su miktarının iki kulleden az olması

 

Miktarı az olan necis su, temizleyici su eklenerek arttırılsa ancak iki kulle miktarına ulaşmasa [bu suyun temiz hale gelip gelmediği konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: İki kulle ile ilgili hadisten anlaşılan zıt anlam (mefhum-ı muhalif) sebebiyle bu su temiz hale gelmez. Çünkü hala içinde necaset bulunan az miktarda sudur. Ayrıca su, yıkanan değil yıkayan bir maddedir.

 

[İkinci görüş]: Bir başka görüşe göre ise bu su başka maddelere kıyas edilerek -içinde katı necaset olmaması şartıyla- temizleyici değil, temiz kabul edilir. el-Kifaye ve diğer eserlerde yer alan ifadelerden anlaşıldığına göre alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Bu, az miktardaki suyun niteliklerinin değişmiş olması ile olmaması arasında da fark yoktur.

 

[Her iki görüşe göre de] bu su temizleyici kabul edilmez; çünkü tıpkı elbise gibi "yıkanan madde" durumundadır.

 

[Şu durumlarda suyun temiz olmayacağı ittifakla kabul edilmiştir]:

 

> Suyun çokluğu ortadan kalksa,

> veya su eklenmesi sona erse,

> ya da eklenen suyun temizleyici olması söz konusu olmasa, ş

> yahut içinde katı bir necaset bulunsa

 

[İşte bu durumlarda] su kesin olarak temiz olmaz. Bu kayıtlar,

suyun temiz olmadığını değil temiz olduğunu söylemek için şarttır.

 

Nevevi şöyle dese daha yerinde olurdu: "Şayet su iki kulleye ulaşmazsa temizlenmiş olmaz. Bir diğer görüşe göre ise şayet ..... arttırılırsa bu su temizleyici olmaz, ancak temiz olur" .

 

 

J- AKICI KANI OLMAYAN BİR HAYVAN ÖLÜSÜNÜN VEYA GÖZLE GÖRÜLMEYEN BİR NECAsETİN SIVIYA DÜŞMESİ

 

Akıcı kanı olmayan hayvan ölüsü bu hükümlerden istisna edilir; çünkü -meşhur olan görüşe göre- bu hiçbir sıvıyı necis kılmaz.

 

Yine [Şafii'nin] bir görüş[ün]e göre gözle görülmeyen necis bir madde de böyledir [içine düştüğü sıvıyı necis kılmaz]. Bana göre bu görüş [karşısında yer alan görüşten, yani sıvının necis olduğu görüşünden] daha güçlüdür. Allah daha iyi bilir.

 

a. Akıcı kanı olmayan bir hayvan ölüsünün sıvının içine düşmesi

 

1. Hükmü

[Akıcı kanı olmayan bir hayvan ölüsünün bir sıvının içine düşmesi durumunda sıvının necis hale gelip gelmediği konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci (meşhur) görüş]: Meşhur olan görüşe göre canlı iken bir organı yarıldığında kanı akmayan; eşek arısı, akreb, zehirli keler, sinek, bit, pire gibi bir hayvanın ölüsü -yılan, kurbağa ve fare gibi hayvanlar değil- necisler arasından istisna edilir. Bunların ölüsü suya veya bir başka sıvıya düştüğünde onu necis kılmaz. Çünkü bundan sakınmak zordur. Ancak bu hayvan ölüsünü bir kişinin atmamış olması ve hayvan ölüsü sebebiyle sıvının niteliklerinin değişmemiş olması şarttır.

 

[ *] - Buhar!' de şöyle bir hadis bulunmaktadır: Sinek sizden birinin içeceği içerisine düşerse onun tamamını batırarak sonra çıkarsın; çünkü onun bir kanadında hastalık, diğer kanadında şifa vardır. (Buhari, Bed'ü'l-halk, 3320)

 

Hastalık olan kanadı -söylentiye göre- sol kanattır.

 

Ebu Davud' da şöyle bir fazlalık vardır: Sinek, hastalık bulunan kanadını daha önce öne sürer. (Ebu Davud, Et'ime, 3844)

Sineği daldırmak onun ölümüne yol açabilir; şayet sineğin ölümü ile sıvı necis olsaydı Nebi (s.a.v.) bunu yapmayı emretmezdi.

 

Bu hadisten şu anlaşılabilir: Kişi sinek öldükten sonra onu parmağı ile veya bir ağaç parçası ile batırsa, batırılan sıvı necis olmaz. Nitekim bu anlam, Kemal b. Ebu Şerif'in sözünden anlaşıldığı gibi doğrudur.

 

Buna göre kişi sıvıya batırdığı şeyi onun içinden çıkardıktan sonra tekrar tekrar batırsa sıvı necis olmaz. Çünkü parmağında veya ağaç parçasında kalanın temiz olduğuna hükmedilmiştir; zira bu ayrıldığı sıvının bir parçası olup sonra tekrar ona dönmüştür.

Akıcı kanı olmayan her hayvanın ölüsü sineğe kıyas edilmiştir.

 

Hayvanın akıcı kanı olup olmadığında şüphe edersek, -ihtiyaç sebebiyle- o hayvanla aynı cinsten olan bir başka hayvan üzerinde deneme yapılır. Bunu Gazalı fetvalarında söylemiştir.

 

Şayet hayvan, akıcı kanı olmakla birlikte kendisinde kan yoksa veya küçük olması sebebiyle kanı akmasa, "akıcı kana sahip hayvan" hükmünde kabul edilir. Bu görüşü Ebu't-Tayyib ileri sürmüştür.

 

[İkinci görüş]: Akıcı kanı olmayan hayvanın ölüsü sıvıyı necis yapar. Et-Tenbih isimli eserde şöyle denilmektedir: "Ölüsü necis olan diğer hayvanlarda olduğu gibi kıyasa göre burada da necis olması gerekir".

 

Görüş ayrılığı "suda yaşamayan hayvan" konusundadır. Sülük ve sirke kurdu gibi sıvının içinde yaşayan hayvan o sıvının içinde ölürse sıvıyı kirletmez. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur.

 

2. Akıcı kanı olmayan hayvan ölüsünün sıvıyı necis kıldığı durumlar

 

Hayvan ölüsünü n suda çokça olması sıvıyı değiştirirse veya öldükten sonr;:ı kasten suyun içine atılırsa bunun suyu kirleteceği ittifakla kabul edilmiştir.

 

Nitekim eş-Şerh ve el-Havi isimli eserlerde de bu belirtilmiştir.

 

İki eserdeki "hayvanın ölmesinden sonra kasten atılırsa" ifadelerinin zıt anlamından (mefhum-i muhalif) şu durumlarda hayvanın sıvıya düşmesinin zararının olmadığı anlaşılmaktadır:

 

> Hayvan öldükten sonra kişi onu kasıtsız olarak sıvıya atsa,

> veya başka bir yere atmayı kastettiği halde yanlışlıkla sıvının içine düşse,

> veya hayvanın ölüsünü sıvının içinden çıkarmak için aldığında kasıtsız olarak herhangi bir kusuru olmaksızın elinden düşürse,

> veya hayvanı sıvının içine gayr-i mümeyyiz bir şahıs atsa,

> kasıtlı olarak atsa bile sıvının içinde sağ iken sonradan ölmüş olsa bunun zararı yoktur.

 

Yine kişi bir kabın ağzına bez parçası koysa, sonra içine hayvan ölüsünün düştüğü sıvıyı bu kaba bezden süzerek boşaltsa hayvan ölüsünün zararı olmaz. Çünkü sıvıyı, içindeki ölü hayvan ile boşaltmaktadır. Sonra sıvı süzülmekte, hayvan ölüsü tek olarak kalmaktadır. Burada hayvan ölüsü -zannedildiği gibi- sıvıya atılmış değildir.

 

Sıvıdaki veya miktarı az sudaki değişiklik -miktarı az olmaya devam eder iken- ortadan kalksa Hocam Remll' nin ifade ettiği gibi su temizlenmiş olmaz. Su iki kulleye ulaşırsa temiz olur.

 

b. Gözle görülmeyen bir necasetin sıvıya düşmesinin hükmü

 

Yine [Şafil'nin] bir görüş[ün]e göre gözle görülmeyen necis bir madde de böyledir [içine düştüğü sıvıyı necis kılmaz].

 

Nedısetin renginin, içine düştüğü sıvıya uymasından değil necasetin azlığı sebebiyle gözle görülemeyen necaset, sıvıyı necis kılmaz. Örneğin bir damla idrar veya kuş pisliği, necasetlere konan sineğin ayağında bulunan pisliğin suya düşmesi böyledir.

 

[Bana göre bu görüş] karşısında yer alan görüşten, yani sıvının necis olduğu görüşünden [daha güçlüdür. Allah daha iyi bilir.]

 

Çünkü bu necasetten kaçınmak zor olduğundan bu "pire kanı" gibi kabul edilmiştir.

 

Karşısında yer alan görüşün delili, -Rafii'nin iki şerhinde alimlerin çoğunluğundan nakledildiği üzere- bu necaseti diğer necasetlere kıyas etmektir.

 

1. Konu ile ilgili tarikler [Şafii'nin görüşüne dair farklı rivayetler]

 

Gözle görülmeyen necasetin, temas ettiği şeyi necis kılıp kılmayacağı konusunda toplam yedi tarık [mezhebin görüşünün ne olduğuna dair yedi farklı rivayet] vardır:

 

> Birinci tarık: En doğru tarıke göre suyun temiz olacağı ve olmayacağı konusunda Şafii'ye ait iki görüş olduğu gibi, elbisenin temiz olacağı ve olmayacağı şeklinde de iki görüş vardır.

 

> İkinci tarık: Necaset her ikisi üzerine de [su ve elbise] etkili olur. Yani her ikisi de necis olur. İbn Süreyc'in görüşü de böyledir.

> Uçüncü tarık: Necaset her ikisi üzerinde de etkili değildir. Yani ikisi de necis olmaz.

> Dördüncü tarık: Necaset su üzerinde etkilidir. Elbise üzerinde ise iki görüş vardır.

> Beşinci tarık: Dördüncünün zıddıdır.

> Altıncı tarık: Necaset su üzerinde etkili olur, elbise üzerinde etkili olmaz. Bu konuda Şafii'ye ait tek görüş vardır.

> Yedinci tarık: Altıncının zıddıdır.

 

2. Necasetin suyun birden fazla yerine düşmesi -Yukarıda- [gözle görülmeyen] necasetin affedilmesi ile ilgili söylenenler, necasetin suyun tek bir yerine veya daha fazla yerine düşmesi arasında fark bulunmamasını gerektirir. Bu, güçlü bir çıkarımdır. Bununla birlikte [farklı görüşler de söz konusudur]:

 

> Cili şöyle demiştir: Bu, necasetin tek bir yere düşmesi ile ilgilidir, şayet birden fazla yere düşerse gözle görülür necaset hükmünü alır.

> İbnü'r-Rifa da "İmam Cüveynı'nin sözü de buna işaret etmektedir" demiştir.

> Hocamız Zekeriya el-Ensarı "En yerinde olan görüş suyun örfen az miktarda olan su şeklinde düşünülmesidir" demiştir. Bu, güzel bir görüştür.

 

> Zerkeşı şöyle demiştir: Köpek kanının, "affedilen az miktardaki kan" kapsamından istisna edilmesine kıyasla bu meselenin de böyle olması gerekir.

 

İki mesele, "[köpek dışındaki nedısetlerden korunmada] zorluk bulunduğu" gerekçesi ile birbirinden farklı görülebilir, ki farklı görülmesi daha yerindedir.

 

et-Tenbih adlı eserin ifadesinden bu durumda su dışındaki sıvıların kesin olarak necis olacağı hükmü anlaşıldığı halde Nevevi'nin bu konuyu öncekine bağlaması görüş ayrılığının hem su hem de diğer sıvılar üzerinde söz konusu olmasını gerektirmektedir. Bu sebeple ben et-Tenbih şerhinde "bu konuda su dışındaki sıvılar da su gibidir" dedim.

 

3 - Gözle görülmeyip affedilen bazı necasetler

 

> Suyu değiştirmeyecek miktarda olan balık tersi,

> köpek vb. gibi hayvanlar dışında necis bir hayvanın -örfe

göre az sayılacak miktardaki- kılları,

> miktarı çok olsa bile binek hayvanlarının kılları,

> az miktardaki necis duman,

> rüzgarın zerreler halinde taşıdığı tezek tozları,

> Dışkı veya idrar deliğinde pislik olan hayvan,

 

[Bunlar] suya düştüğünde suyu bunlardan korumak zor olduğu için affedilir. Ancak bir kimse buhur sürünerek suya girse [bu necaset] affedilmez. (Çünkü suyu bundan korumada bir zorluk yoktur.) Nevevi el-Mühezzeb şerhinde bunda bir ihtilaf olmadığını söylemiştir.

 

> Et ve kemikte kalan kan da affedilir.

 

Kedi vb. gibi temiz bir hayvanın ağzı necis olsa, sonra bu hayvan gözden kaybolsa, gözden kaybolduğu sırada çok miktardaki bir suya giderek burada ağzının temizlenmiş olması mümkün olsa, sonra temiz bir sudan yalasa, ağzının necis olduğuna hükmettiğimiz halde su necis olmaz. Çünkü bu meselede aslolan hayvanın ağzındaki necisliğin, sudaki temizliğin devam ediyor olmasıdır. Suyun aslen temiz olması, kedinin gözden kaybolduğu sırada miktarı çok olan bir suda ağzının temizlenmiş olması ihtimali ile desteklenmektedir. Bu sebeple bu yön daha ağır basmıştır.

 

Et-Tevşih adlı eserde şöyle denilmiştir:

Her ne kadar er-Ravda' da kedi vb hayvanlarla ilgili hüküm istisna edilmişse de bunlar istisna edilmez. Çünkü bu, "kedinin ağzının temizlenmiş olabileceği" ihtimaline binaen affedilmektedir. Şayet kedinin ağzının necis olduğu kesin olarak bilinse affedilmez. Kedi meselesi dışındaki konular ise bundan farklıdır; çünkü diğer meselelerde necasetin bulunduğu kesin olarak bilindiği halde affedilme sözkonusudur.

Bu, yerinde bir görüştür.

 

[Soru]: eş-Şerhu's-sağfr isimli eserde kedinin ağzının yukarıdaki durumda temizlenmiş olarak kabul edilmesi problemli görülmüştür; çünkü kedi suyu dili ile içer, içerken az miktarda su alır. Kedi ağzını suya bütünüyle daldırmadığından fare yemekten dolayı ağzında oluşan necaset diliyle su içmesi durumunda ortadan kalkmaz. Şu halde "kedinin ağzını suya daldırmış olabileceği" ihtimali onun ağzının temizlendiği anlamına gelmez.

 

[Cevap]: Bulkini buna şu şekilde cevap vermiştir: Bu mesele "kedinin ağzının temizlenmesinin mümkün olması" varsayımına dayalıdır. Bu ihtimal de mevcuttur; nitekim kedi ağzının bütününü su vb. bir sıvıya batırabilir.

 

Başkaları ise şu şekilde cevap vermiştir: Kedinin ağzı ve dilinin suya değen kısmı, suya değdiği anda temizlenir. Değmeyen kısmı ise üzerinden suyun akmasıyla temizlenir. Bu suyun az olmasının zararı yoktur; çünkü bu [içine necaset düşen su değil] necasetin üzerine dökülmüş olan sudur.

 

 

K- AKARSUYUN HÜKMÜ

 

Akarsu da durgun su gibidir.

Şafii'nin eski görüşüne göre [vasıflarında] bir değişiklik meydana gelmediği sürece akarsu necis olmaz.

 

a. Akarsu nedir?

 

Akarsu, su seviyesindeki veya daha düşük seviyedeki yerlere doğru akan sudur. Bu su şu iki bakımdan durgun su gibidir.

 

[a] - kulleteyn hadisinden anlaşılan zıt anlam sebebiyle- az ve çoğu arasında ayrım yapılması ve

 

[b] - yapılan istisnalar.

 

Çünkü hadis akarsu ile durgun su arasında ayrım yapmamıştır.

Ancak akarsuda dikkate alınacak olan nokta suyun akışıdır, toplam su miktarı değildir. Akış; suyun nehrin iki kenarı arasında hareket etmesidir. Yani dalgalanma sırasında suyun -hakikaten veya takdirenyükselmesidir.

 

b. Akarsudaki her bir akıntının müstakil olarak kabul edilmesi

 

Şayet akıntı çok ise bu su değişime uğramadıkça necis olmaz.

Akıntı, görüntü olarak önündeki ve arkasındaki akıntılara bitişik bile olsa hükmen diğer akıntılardan ayrı kabul edilir. Çünkü her bir akıntının önünde yetişmeye çalıştığı, arkasında kendisinden uzaklaşmaya çalıştığı başka bir akıntı bulunmaktadır. Bazı alimler şöyle demiştir: "Her bir akıntı diğerinden ayrı kabul edilir; çünkü akıntı diğerlerine bitişik kabul edilirse o zaman yerdeki necaseti temizlemek üzere bir kaptan su boşaltırken kaptaki suyun da necis olması gerekir [çünkü dökülen su kaptakine bitişiktir]."

 

c. Akarsuya Necaset düşmesinin hükmü

 

1. Şafii'nin yeni görüşü

 

Akarsudaki bir akıntıya necis bir şeyin düşmesi, durgun suya düşmesi gibidir.

 

[1]- Şayet akıntıdaki su miktarı az ise, -önündeki ve ardındaki akıntılar ile birlikte iki kulleye ulaşmış olsa bile- necasetin suya teması ile su necis olur. Çünkü akarsuyun bölümleri birbirinden ayrıdır; suyun bir bölümü diğerine güç vermez. Ancak durgun su ve akıntının birlikte iki kulle miktarına ulaşması bundan farklıdır.

 

[2] - Akıntı az iken bunun içine katı bir necaset düşse [bakılır]:

 

[a] - Şayet necaset akıntı ile birlikte gidiyorsa bu akıntı necis olur, önündeki ve ardındaki akıntılar necis olmaz.

 

[b] - Şayet necaset duruyorsa veya akıntı necasetten daha hızlı gidiyorsa necasetin bulunduğu yer ile onun önünde yer alıp kendisinin üzerinden geçen sular -mesafe ne kadar uzun olursa olsun- necis olur. Ancak ilerideki sular tekrar geriye dönüyor veya çukur gibi bir yerde toplanıyorsa bu müstesna. Nitekim bu konu hakkında şöyle denilir: "Hangi durumda miktarı bin kulle olan ve değişkiliğe uğramayan su necis kabul edilir?". Necasetin bulunduğu akıntıyı takip eden akıntı, necasetin bulunduğu mahalli yıkamış olur. Onun hükmü, necaseti yıkayan suyun hükmü gibidir. Şayet necaset köpekten kaynaklanıyorsa; bir akıntısında toprakla bulanmış su ile olmak üzere yedi akıntının oradan geçmesi gerekir.

 

Akıntının iki kulle olup olmadığı şöyle bilinir:

 

(a) Önce iki kulle miktarı suyun ne kadar alan kapladığı belirlenerek bu ölçü kabul edilir.

(b) Sonra akıntının derinliği, boyu ve eni çarpılır. Çıkan sonuç kübik (kare prizma) bir kaptaki iki kullelik suyun alanına göre değerlendirilir.

 

(c) İki kullelik suyun alanının ölçülmesi sırasında 1,25 zira' en, boy ve derinlik ile çarpılır. Bu çarpımının sonucu 125'tir. Bu mizan olarak kabul edilir.

 

Ancak akıntının önünde onu yükselten bir engelolursa bu su durgun su hükmünde olur.

 

2. Şafii'nin eski görüşü

 

Şafii'nin eski görüşüne göre [vasıflarında] bir değişiklik meydana gelmediği sürece akarsu necis olmaz.

 

Şafii'nin eski görüşüne göre miktarı [iki kulleden] az olan akarsu, akıntının kuvveti sebebiyle vasıflarında bir değişiklik meydana gelmediği sürece necis olmaz. Ayrıca önceki müslümanlar küçük nehirlerin kenarlarında küçük tuvaletlerini yapıyorlar, sonra o nehirden abdest alıyorlardı. Yaptıkları tuvaletten, bu nehre damlalar mutlaka saçılmıştır.

 

Rafii bu görüşün gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: Akarsu necasetin üzerine giden sudur; -necaseti gidermede kullanılan suda olduğu gibi- kendisinde bir değişiklik meydana gelmediği sürece necis olmaz. (Kıyas)

 

Bu gerekçelendirme, söz konusu suyun temiz olmakla birlikte temizleyid olmamasını gerektirir. Oysa anlaşıldığı kadarıyla Rafil bunu kastetmemiştir.

 

 

L- "İKİ KULLE"NİN MİKTARI

 

En doğru görüşe göre: İki kulle, Bağdat rıtlıyla yaklaşık beşyüz ntıldır.

 

a. En doğru görüşe göre iki kulle ne kadardır? 1. Miktarı

 

İki kulle, ağırlık olarak Bağdat rıtlıyla beşyüz rıtıldır.

 

[*] - Çünkü Beyhaki ve diğer hadisçiler şu hadisi rivayet etmişlerdir: Su, hecer kulleleri ile iki kulleye ulaştığında onu hiçbir şey kirletemez. (Beyhakı, Taharet, I, 263; Hakim, Taharet, I, 134)

 

"Kulle" sözlükte büyük küp anlamına gelir. Küpe bu ismin verilmesinin sebebi iri-yarı bir kişinin bu kübü elleri ile kaldırması sebebiyledir.

 

"Hecer", Medine yakınlarında bir yerleşim birimi olup kulle'ler oradan getirilirdi. Ezheri'nin ortaya koyduğu diğer görüşe göre Bahreyn' de bir yerin adıdır. Ezheri el-Hadim isimli eserinde bunun daha doğru olduğunu söylemiştir.

 

İmam Şafii'den (rahmetullahi aleyh) rivayet edildiğine göre o İbn Cüreyc'in şu sözünü nakletmiştir: Hecer kullelerini gördüm. Bir kulle -Hicaz kırbaları ile- iki kırba veya iki kırbadan biraz fazla su alıyordu.

 

2. "İki kulle"den biraz az olan suyun durumu

 

Şafii, İbn Cüreyc'in "biraz fazla" ifadesi konusunda ihtiyatı gözeterek bunu yarım kırba kabul etmiştir. Çünkü yarımdan daha fazla olsaydı o zaman İbn Cüreyc, Arapların ifade tarzına uygun olarak "üçten biraz az" derdi.

 

Şu halde iki kulle beş kırba yapar. Yaygın duruma göre kırba Bağdat rıtlı ile yüz rıtlı geçmez. Bir rıtıl da -en doğru görüşe göre- 128 tam 4/7 dirhemdir. Bütün bunların toplamı 500 rıtıl yapmaktadır.

 

Nevevı, el-Muharrer'in aksine "takrıben (=yaklaşık olarak)" ifadesini "daha doğru görüşe göre" ifadesinden önce zikretmiştir.

 

Bunun sebebi "daha doğru" ifadesinin kapsamına hem bu hem de daha öncekilerin girmesidir.

 

Buna göre [iki kulleden ne kadar az olan suyun iki kulle gibi kabul edileceği konusunda iki görüş söz konusudur]:

 

[Birinci görüş]: er-Ravda' da belirtildiğine göre beşyüz rıtıldan bir veya iki rıtlın eksik olması affedilir.

 

[İkinci görüş]: Et-Tahkik'te ise Rafiı'nin şu görüşü doğru bulunmuştur: "Suyu değiştiren maddelerin belirli miktarlarının suda yaptıkları değişiklikler arasında fark bulunmayacak kadar bir kısmın eksik kalmasının zararı yoktur". Örneğin iki kaptan birinde iki kulle miktarı su olsa diğerinde daha az su olsa, sonra kaplardan birine suyu değiştirecek bir maddeden bir miktar konulsa diğerine de aynı miktar konulsa, her iki kap arasındaki değişiklikler arasında bir farklılık olmazsa bunun bir zararı yoktur, aksi taktirde [miktarı iki kulleden az olan su necis] olur.

 

Bu [İkinci görüş], önceki görüşten daha yerindedir, çünkü bir ölçüye bağlanmıştır.

 

b. İki kullenin miktarı konusunda diğer iki görüş

 

[İki kullenin miktarı konusunda iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşün karşısındaki görüşe göre "iki kulle" 1000 rıtıldır. Çünkü kırba 200 rıtlı alır.

 

[İkinci görüş]: Bir başka görüşe göre ise iki kulle 600 rıtıldır. Çünkü kulle devenin taşıyabileceği miktardadır. Arapların develeri ise genel olarak bir veskten yani 320 rıtıldan daha çok taşıyamaz. Bunun 20 rıtlı kap ve ip için indirilir.

 

c. İki kullenin miktarı kesin sınır mıdır, yaklaşık sınır mıdır?

 

Yukarıdaki her üç görüşe göre de bu sayı kesin sınırdır; bundan herhangi bir şeyin eksik olması suya zarar verir [necis kılar].

 

[Soru]: er-Ravda' da doğru kabul edilen görüşe göre de "iki kulle, kesin sınırdır". Çünkü iki rıtlın üzerindeki eksiklik suyu necis kılmaktadır.

 

[Cevap]: Bu, hakkında ihtilaf olmayan bir sınırlamadır.

 

"İki kulle" su miktarını tabanı kare olan küp şeklindeki bir kapta belirlemek istediğimizde en, boy ve derinlik 1,25 zira' esas alınır. Silindir bir kapta ise; uzunluk iki zira' , en ise bir zira' dır. Bu görüşü Aceli belirtmiştir. Silindir kapta "uzunluk" ile kastedilen derinlik, "genişlik" ile kastedilen kuyunun iki duvarı arasındaki mesafedir. Kare kapta zira' ile kastedilen insan zira' ıdır ki bu yaklaşık iki karıştır. Silindir kapta zira' ile kastedilen; uzunlukta marangoz zira'ı yani yaklaşık 1,25 insan zira' ıdır.

 

Silindir su kabının hacmi şu şekilde belirlenir: En (silindirin taban çapı), boy ve tabanın (eninin) çevresi açılmış şekilde düşünülür. Taban çevresi tabanın 3 tam 1128 katıdır. Sonuç olarak silindirin eni 4, boyu 10, taban çevresi 12 tam 417 olur. Sonra çapın yarısı (yarıçap) olan 2, taban çevresinin yarısı olan 6 tam 217 ile çarpılır. Sonuç 12 tam 417 olur. Bu tabanın alanıdır. Taban alanı yükseklik ile yani 10 ile arpılır. Bu durumda sonuç, iki kulle suyun küpteki alanı olan 125'ten 5/28 fazla olur. Bununla yaklaşık eşitlik sağlanmış olur.

 

Fıkıhtaki sayı ile ölçülen şeyler dört kısımdır:

 

Birinci kısım:

 

Sayı değerinin kesin değil yaklaşık olarak alındığı konusunda ittifak edilenler:

> Örneğin; selem akdine konu olan veya satın alınması için vekalet verilen kölenin yaşı böyledir.

 

İkinci kısım:

 

Sayının kesin olduğunda görüş ayrılığı olmayan değerler. Orneğin;

 

> mesh müddetinin sınırı,

> tuvalet temizliğinde kullanılacak taşların sayısı,

> köpeğin kabı yalaması durumunda yıkama sayısı,

> Cuma namazının kılınabilmesi için gereken cemaat sayısı,

> zekatların nisapları,

> zekat olarak verilecek hayvanların yaşları,

> kurbanlık hayvanların yaşları,

> ariyye'deki ve sk miktarı,

> zekat, cizye, yanlışlıkla adam öldürme diyeti, zina eden kimsenin sürgün edilmesinde senenin dolması,

> ila süresinin dolması,

> cinsel yönden iktidarsız kimseye (innin) cinsel ilişkide bulu-

nabilecek süre tanınması,

> süt emzirme süresi,

> hadlerin miktarları

 

Üçüncü kısım:

 

Daha doğru görüşe göre sayının kesin olduğu kabul edilenler. Örneğin;

 

> Namazı kısaltma mesafesinde mil sayısı,

> Beş vesk miktarının 1600 rıtıl olarak belirlenmesi -daha doğru görüşe göre bu kesin sayıdır-. Nevevi Ruusu'l-mesail'de bunun "yaklaşık bir belirleme" olduğu görüşünü kabul etmiştir.

 

Dördüncü kısım:

 

Daha doğru görüşe göre sayının yaklaşık olduğu kabul edilenler. Örneğin;

 

> Hayız görme yaşı,

> İki saf arasındaki mesafe gibi.

 

 

M- SUYUN HÜKMÜNE ETKİ EDEN DEGİŞİKLİĞİN ÖLÇÜSÜ NEDİR?

 

Temiz veya necis bir madde ile [Suyun hükmüne etki eden] değişiklik; tat veya renk ya da koku [üzerindeki değişikliktir].

 

Suyun hükmüne -duyularla hissedilecek şekilde veya takdirenetki eden değişiklik, temiz veya necis bir madde ile tat veya renk ya da kokuda meydana gelen değişikliktir. Bu üç özellikten birinin değişmesi yeterlidir.

 

Necis madde suda bu değişiklikleri meydana getirdiğinde o suyun necis olacağı konusunda icma vardır. (İcma 3)

 

Temiz madde suda bu değişiklikleri meydana getirdiğinde bunun bir etkisinin olacağı ise Şafii mezhebine özgüdür.

 

[Takdiri değişiklikte iki durum söz konusudur]

 

[a] - Temiz bir madde ile takdiri bir değişikliğin meydana gelmesi, suya orta derecede aykırı bir madde esas alınarak,

 

[b] - necis bir madde ile takdiri değişikliğin meydana gelmesinde ise suya en şiddetli derecede aykırı bir madde esas alınarak belirlenir.

 

"Temiz bir madde ile meydana gelen müessir değişiklik" ifadesi temiz bir madde ile meydana gelen küçük değişikliği dışarıda bırakmaktadır.

 

"Necis bir madde ile meydana gelen müessir değişiklik" ifadesi nehir kıyısında suya yakın yerdeki hayvan ölüsü sebebi ile meydana gelen değişikliği dışarıda bırakmaktadır. Çünkü bizim mezhebimizde "necis bir madde ile meydana gelen ve müessir olmayan bir değişiklik yoktur".

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

5. TEMİZ SU İLE NECİS SUYUN HANGİSİ OLDUĞUNUN KARIŞMASI