TAHARET / SULAR |
5. TEMİZ SU İLE NECİS
SUYUN HANGİSİ OLDUĞUNUN KARIŞMASI
[Nevevi]:
Temiz su ile necis suyun
hangisi olduğu karışsa, kişi temiz suyu belirlemek için inceleme / araştırma
yapar.
Araştırma sonucunda
temizleyici olduğu kanısına ulaştığı su ile taharet [abdest-gusül] yapar.
Bir görüşe göre; kişi
temiz olduğu kesin olarak bilinen bir su kullanabilecek durumdaysa araştırma /
inceleme yapamaz.
A- ARAŞTIRMA YAPMANIN
HÜKMÜ
B- GÖZLERİ GÖRMEYEN
ŞAHSIN (A'MANIN) ARAŞTIRMA YAPMASI
C- İKİ SIVIDAN
HANGİSİNİN SU HANGİSİNİN İDRAR OLDUĞUNU KARIŞTIRMA
D- SU İLE GÜL SUYUNUN
BELİRLENEMEMESİ
E- ARAŞTIRMA SONUCU
ULAŞILAN KANAATE GÖRE HAREKET ETME
A- ARAŞTIRMA YAPMANIN
HÜKMÜ
Bir kimse temiz olan su
veya toprakla, necis olan su ve toprağın veya kullanılmış olan su veya toprağın
hangisi olduğunu karıştırsa abdestini bozduktan sonra kılmayı istediği her bir
namaz için abdest / teyemmüm yaparken inceleme / araştırma yapması [gerekir mi?
Burada iki durum söz konusudur]
[Birinci durum]: Şayet
temizleyici olduğu kesin olarak bilinen bir su / toprak kullanmaya gücü
yetmiyorsa [şüpheli olduğu su veya toprak üzerinde araştırma yapması] farzdır.
Bu farzın; vakit dar değilse vaktin tümü içinde, vakit darsa derhal yerine
getirilmesi gerekir.
[İkinci durum]: Şayet
temizleyici olduğu kesin olarak bilinen bir su / toprak kullanmaya gücü
yetiyorsa; örneğin kişi bir nehir kıyısında bulunursa veya iki su birbirine
karıştırıldığında -asli vasıfları değişmeksizin- iki kulleye ulaşıyorsa bu
durumda [temiz olduğu kesin olarak bilinen su / toprağı kullanmayıp, şüpheli
iki su / toprak üzerinde] inceleme / araştırma yapması [konusunda iki görüş
vardır]:
[Birinci görüş]: Bu
caizdir. Çünkü kesin temiz olan var iken temiz olduğu zannedileni kullanmak
caizdir. Zira sahabe kesin olarak Nebi'den (s.a.v.) hadis dinleme imktmları
bulunduğu halde bunu yapmayıp birbirinden dinledikleri oluyordu. (Kıyas)
Veli el-Iraki şöyle
demiştir: Farzı [birinci durumda yer aldığı üzere] ayırmaya gerek yoktur.
İnceleme / araştırma mutlak olarak farzdır. Kesin olarak temiz olduğu bilinen
su / toprağın bulunması bu iki durumda inceleme / araştırma yapma zorunluluğuna
engel değildir. Çünkü seçenekli farzın [vacib muhayyer] her bir şıkkı hakkında
"farz" ifadesi kullanılabilir.
Ben et-Tenbih şerhine
dair yazdığım eserde bunu esas aldım. Bununla birlikte Celal el-Bekrf'nin de
dediği üzere- Veli el-Irakl'nin bu görüşü itiraza açıktır. Çünkü temiz olduğu
kesin olarak bilinen su / toprağın bulunması halinde bırakın inceleme /
araştırma yapmanın farz olması konusunu, caiz olduğu konusunda bile ihtilaf
vardır. İnceleme / araştırma yapılmaması daha faziletlidir. Terk edilmesi
istenen bir şey nasıl farz olarak nitelenebilir?
[Soru]: Mest giyen
kimsenin ayağını yıkaması ve meshetmesinden birisi farz olmakla birlikte
ayağını yıkaması daha faziletlidir.
[Cevap]: O meselede
-buradakinden farklı olarak- kişinin ayakları yıkamaya gücü yetse bile ayaklarını
meshetmesinin caiz olduğu konusunda ihtilaf yoktur.
İctihad, taharri ve
teahhi "amaca ulaşmak için çaba harcamaktır" . Cehd "takat"
anlamına gelir.
Bu kelimenin ayette
kullanımı şöyledir: "İşte onlar doğruyu ara-
mışlardır" [Cin,
14].
Şair şöyle demiştir:
Ağzı Süleyma'nın
gerdanlığı sandım. Süleyma'nın gerdanlığını ağız sanarak araştırdım durdum,
Şüphemi gidermek için
hepsini öptüm, araştıran kimse de zaten böyle yapar.
Kişi araştırma
sonucunda; suyun sallanması, etrafa saçılan damlalar, suda değişim meydana
gelmesi, suyun yakınında köpek olması vb. bir emareden hareketle sulardan
birinin necis diğerinin temiz olduğu kanısına ulaşırsa temiz olduğu kanısına
ulaştığı su ile taharet [abdest-gusül] yapar.
Kişinin iki kaptaki
sudan birinin tadına bakarak araştırma yapması caizdir. "Bu, necaseti
tatmasına sebep olabilir" denilerek itiraz edilemez; çünkü yasaklanan şey,
kesin olarak necaset olduğu bilinen bir şeyin tadılmasıdır. Bununla birlikte
-her ne kadar dönemimizdeki bazıları karşı çıksa da Hocam Remlf'nin de dediği
üzere- kişinin her iki kaptakini birden tatması yasaklanmıştır; çünkü bu
durumda ikisinden birinde necasetin bulunduğu kesin olarak bilinmektedir.
Kişi araştırma
yapmaksızın doğrudan iki kaptan birindeki suyu alarak bununla abdest alsa, daha
sonra kaptaki suyun temiz olduğu anlaşılsa bile abdesti sahih olmaz; çünkü bu
kişi hükümle oynamıştır.
[İkinci görüş]: Diğer
bir görüşe göre; kişi nehir kıyısında olup temiz su kullanma imkanına sahipse veya
çölde olup temiz toprak kullanma imkanına sahipse [biri pis biri temiz iki su
veya iki toprak içinden temiz olanını belirlemek için] inceleme / araştırma
yapamaz.
[Bu görüşün iki delili
vardır]:
[Birinci delil]: Bu,
Mekke'de olup Kabe ile arasında engel olmayan kimsenin durumu gibidir. (Kıyas)
[İkinci delil]: Nebi
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: > Seni şüphelendiren şeyi bırak,
şüphelendirmeyene bak.
Bu hadisi İmam Ahmed
rivayet etmiş, Hakim ve Tirmizi de sahih görmüşlerdir.
İlk görüşte olanlar ikinci
görüşün ilk deliline şu şekilde cevabı vermişlerdir: Kıble tek bir yöndedir;
kişinin buraya yönelmesi mümkün olduğunda kıbleyi başka yönde aramak boş iş
olur. Ayrıca su bir maldır; suyu bırakmak demek, imkan bulunduğu halde onun
mallığını ortadan kaldırma anlamına gelir, kıble ise böyle değildir.
[Bu görüşün ikinci
delili olan] hadisin ise mendupluk ifade ettiğini söylemişlerdir.
[Soru]: Şu söylenebilir:
Nevevl'nin "kişi muayyen bir temiz maddeyi kullanmaya güç yetirirse"
demesi gerekirdi. Çünkü hangisinin temiz olduğu şüpheli iki kaptaki sudan biri
de kesin olarak temizdir.
[Cevap]: Nevevi'nin bu
kaydı koymasına gerek yoktur; çünkü iki kaptan birisinin kesin temiz olduğu
bilinse bile bunu tayine güç yetirilememektedir. Oysa Nevevi meseleyi temiz olduğu
bilinen bir şeyi kullanmaya güç yetirebilme konusu ile ilgili tasavvur
etmiştir.
B- GÖZLERİ GÖRMEYEN
ŞAHSIN (A'MANIN) ARAŞTIRMA YAPMASI
Daha güçlü olan görüşe
göre [inceleme / araştırma yapma konusunda] kör, gözleri gören gibidir
ŞERH: [Gözleri görmeyen
şahsın temiz ve necis maddeleri birbirinden ayırmak için inceleme / araştırma
yapmasının gerekip gerekmediği konusunda iki görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Daha
güçlü görüşe göre yukarıda zikredilen araştırma / inceleme açısından kör de
gözleri gören şahıs gibidir.
Çünkü dokunmak,
koklamak, tatmak veya kabın kapağının hareket ettiğini duymak suretiyle emareyi
idrak edebilir.
Hükmün bu şekilde
gerekçelendirilmesi, körün emareyi idrak edebileceği diğer duyuları kaybetmesi
durumunda inceleme yapmamasını gerektirir.
Ezrai "bunun kesin
hüküm olarak kabul edilmesi gerekir" demiştir ki bu görüş yerindedir.
[İkinci görüş]: Kör
inceleme / araştırma yapmaz; çünkü incelenen şeyin temiz olup olmadığı
kanaatine ulaşmada gözle görmenin bir etkisi vardır. Kör buna sahip
olmadığından -tıpkı kıbleden uzakta olan kimsenin araştırması meselesinde
olduğu gibi- kör hakkında bu geçerli değildir.
İlk görüşte olanlar bu
ikinci görüşe şöyle cevap vermişlerdir: Kıblenin araştırılmasında deliller
gözle görülen delillerdir.
Benim Nevevi'nin
ifadesini "zikredilen inceleme / araştırma açısından kör de gözleri gören
gibidir" şeklinde açıklamam gösteriyor ki; "Nevevi; daha güçlü görüşe
göre kör de gözleri gören gibi inceleme / araştırma yapar, deseydi daha yerinde
olurdu" diyenlerin bu görüşü yerinde değildir. Çünkü Nevevi'nin ifadesinin
amacı şudur:
"Kör, aslen
inceleme / araştırma yapma konusunda gözleri gören şahıs gibidir". Bununla
birlikte bazı noktalarda farklılıklar vardır; örneğin kör biri şaşırdığında
-daha doğru olan görüşe göre- gözleri göreni taklid eder.
[İkinci görüş]: Diğer
görüşe göre ise kör, gözleri gören gibi değildir. Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Kör, taklid edecek birini bulamasa veya bulmakla birlikte şaşkınlık
içinde kalsa teyemmüm yapar.
C- İKİ SIVIDAN
HANGİSİNİN SU HANGİSİNİN İDRAR OLDUĞUNU KARIŞTIRMA
Kişi [iki sıvıdan
hangisinin] su [hangisinin] idrar olduğunu karıştırsa, doğru olan görüşe göre
inceleme / araştırma yapmaz; bu ikisini birbirine ekler, sonra teyemmüm yapar.
a. Su ile su dışındaki
necis sıvının hangisi olduğunu belirlemek için araştırma yapmanın hükmü
[Birinci görüş]: Kişi,
iki sıvıdan hangisinin su hangisinin idrar veya başka bir necis sıvı olduğunu
karıştırsa; örneğin idrarın kokusu uçtuğu için kokusuz bulunsa, doğru olan
görüşe göre [temiz ile necisi belirlemek için], ister kör ister gözleri görür
olsun inceleme / araştırma yapmaz. Çünkü araştırma, "araştırılan sıvının
aslen temiz olduğu" düşüncesini desteklemek içindir. Oysa idrar için insanın
içinde böyle bir düşünce yoktur bu yüzden araştırma yapılması imkansızdır.
[Soru]: idrarın aslının
temizlik olduğu düşüncesi de insanın içinde vardır; çünkü idrarın aslı sudur.
[Cevap]: ''Araştırılan
sıvının aslen temiz olduğu düşüncesi" ile kastedilen bu sıvının daha
önceki hali değildir. Bununla kastedilen onu temizliğe bir şekilde geri
döndürebilmektir. içine necaset düşen suya su eklemek suretiyle bunu
yapabiliriz. Oysa idrar için bunu yapamayız.
[ikinci görüş]: Karışan
iki su üzerinde araştırma yapmak caiz olduğu gibi idrar ve su üzerinde de
caizdir. imam Cüveyni kıyasa göre bu görüşün yerinde olduğunu söylemiş, Bulkini
de bu görüşü tercih etmiştir.
b. Su ile su dışındaki
necis sıvıya sahip olan kimsenin yapması gereken şey (1)
Bu durumda kişi su ile necis
sıvıyı birbirine karıştırır sonra teyemmüm yapar; çünkü suyu kullanmak imkansız
hale gelmiştir.
Şayet karıştırma
işleminden önce teyemmüm yaparsa sahih olmaz; çünkü yanında temiz olduğu kesin
olarak bilinen ve yok etmekte kusurlu davrandığı bir su var iken teyemmüm
yapmak sahih değildir.
Zikredilen husus
-Nevevi'nin el-Mühezzeb şerhinde sahih gördüğü üzere- teyemmümün sıhhat
şartıdır. Diğer bir görüşe göre ise namazın kazasının gerekli olmamasının
şartıdır. Rafii'nin her iki şerhinde ve Nevevi'nin er-Ravda ve et-Tahkik adlı
eserlerindeki ifadelerinden anlaşılan da budur.
Buradaki ve gelecek
meselelerdeki "bel" (bilakis) ifadesi öncekini iptal için değil, bir
amaçtan diğerine intikal içindir.
(1) Burada Şirbini'nin
tamamen dille ilgili bir tahlilini anlam bütünlüğünü korumak için metin içinde
değil dipnotta veriyoruz: "Yuhletani" ifadesi Nevevi'nin ifadesinde
olduğu gibi, söz başlangıcı kabul edilerek nun'lu bir şekilde merfU olarak
okunur. Veya "lem yectehid" ifadesine atfedilmesine rağmen merfU
okunur. Çünkü [dilci] İbn Malik'in belirttiğine göre "bel", cümleleri
birbirine atfeder. Şu halde "doğru olan nun harfinin hazfedilmesidir;
çünkü bu kelime yectehid fiiline atıfta meczumdur" görüşü yersizdir. Ancak
daha doğru olan görüş İbn Malik'in görüşünün aksidir. Çünkü "bel" ile
atıf yapmanın şartı, atfedilenin tek kelime [müfred] olmasıdır. Şayet atfedilen
bir cümle izlerse "bel" atıf harfi değil, yalnızca ıdrab için
kullanılan ibtida harfi olur. Bazı şarihlerin dediği gibi "yuhletani"
fiilini "yectehidu" fiiline atfedip nun u hazfederek okumak, -anlam
bozulduğu için- caiz değildir. Çünkü bu durumda anlam "aksine bu durumda
ikisi birbirine karıştırılmaz" şeklinde olur.
Nevevi boşaltmanın
karıştırma gibi olduğunu söylemiştir.
D- SU İLE GÜL SUYUNUN BELİRLENEMEMESİ
Kişi su ile gül suyunu
karıştırsa her biri ile birer defa abdest alır.
Bir görüşe göre kişi
[hangisinin su olduğunu anlamak için] inceleme / araştırma yapabilir [ve bu
araştırma sonucuna göre hareket eder].
[İki sıvıdan biri su
diğeri gülsuyu olsa bunları birbirinden ayırt etmek için araştırma yapılır mı?
Bu konuda iki görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Kişi,
su ile -kokusu geçmiş- gül suyunu karıştırsa, temiz olan sıvıyı kesin olarak
kullanmış olmak için her biri ile bir defa abdest alır, temiz olanı belirlemek
için inceleme / araştırma yapmaz. Çünkü gülsuyunun taharette [abdest / gusülde]
kullanılması asıl değildir. Bu durumda tıpkı "beş vakit namazdan birini
unutan kimsenin tümünü kaza etmesi" durumunda olduğu gibi, kesin niyetin
yapılmamış olması mazur görülür. (Kıyas) Aslında niyetini şu şekilde
kesinleştirebilir: "Her birinden bir eliyle bir avuç alarak niyetle
birlikte tek bir defada birbirine karıştırmaksızın bunlarla yüzünün bir
tarafını yıkar. Sonra yüzünü yıkamayı tekrarlar. Bu sıvılardan biri ile
abdestini tamamlar, sonra da diğeri ile abdestini alır". Ne var ki bunu
yapmakta zorluk bulunduğundan yapması gerekmez.
Nevevl'nin el-Mecmu'da
belirttiği üzere gerekçeden anlaşıldığına göre kişi temizleyici olduğu kesin
olarak bilinen bir sıvıya sahip olduğunda yukarıdaki işlemi yapamaz. Bununla
birlikte alimlerin ifadelerinin zahirinden anlaşıldığına göre, bunu yapabilir.
İsnevi metindeki hükmü n
şu açıdan problemli olduğunu belirtmiştir:
Alimler bu meselede, su
ve gülsuyu ile abdest almayı zorunlu kılmışlardır. Ancak bir başka meselede;
yanında abdeste yeterli olmayacak kadar su bulunan, su içinde tamamen dağılıp
yok olacak gülsuyu gibi bir sıvı eklendiğinde abdeste yeterli olacak kadar su
bulunan kimsenin bu suyu -diğer sıvının satım bedeli piyasa fiyatının üzerinde
olmamak şartıyla- o sıvıyla tamamlaması gerektiğini söylemişlerdir. Öyleyse bu
meselede zaten tam olan suyu ve onun gibi gülsuyunu birlikte kullanmayı nasıl
gerekli görebilirler? Doğru olan, bu durumda teyemmüm yapmaktır.
Buna iki şekilde cevap
vermişlerdir:
1. Bu meselede kişi su
ile tam olarak abdest almaya güç yetirebilmektedir. Temiz suyun hangisi olduğu
ise karışmıştır. Farzı tamamlayan şey de farzdır. (Genel kural)
Bu meselede tam taharete
güç yetiremediğinden dinin gerekli kıldığından daha fazla bir şeyle bu kişiyi
suyu tamamlamayla yükümlü kılmak yerinde değildir.
2. Bu meselede kokusu
geçmiş ve su gibi olmuş gülsuyu söz konusudur. Bunun -kokusu geçmemiş
gülsuyunun aksine- çoğunlukla değeri yoktur veya çok azdır.
Bundan anlaşıldığına
göre gülsuyunun değeri abdest suyunun değerinden çok olsa bunu kullanması
gerekmez; er-Ravda' da İbnü'lMukrl'nin tek görüş olarak belirttiği üzere
teyemmüm yapar.
[İkinci görüş]: Bir
görüşe göre kişi inceleme / araştırma yapabilir.
Her ikisi üzerinde tıpkı
iki su arasında yaptığı gibi inceleme / araştırma yapabilir.
İlk görüş bu ikisini
daha önce idrar konusunda geçtiği gerekçe ile birbirinden ayırmıştır.
Maverdı şöyle demiştir:
Kişi ikisi üzerinde;
gülsuyunu içmek için araştırma yapabilir. Araştırma sonucunda birinin gülsuyu
olduğunu anladığında onu içmek için ayırır. Diğerinin su olduğuna
hükmedildiğinden onu taharetle kullanabilir.
Bu görüş "içmek
için inceleme / araştırma yapmaya gerek yoktur" denilerek problemli
bulunmuş, bu probleme de şöyle cevap verilmiştir: İçmek için araştırma yapmaya
gerek yoksa da Maverdi'ye göre gülsuyu içmek için araştırma yapmaya gerek olmuş
olabilir.
inceleme / araştırma
yapmanan şartları
İnceleme / araştırma yapmanın
bazı şartları vardır ki bir kısmı yukarıda geçmiştir. Diğer şartlar şunlardır:
1. ''Aslen helal
olma" prensibi ile desteklenmiş olmalıdır. Kişi -daha önce geçtiği üzere-
su ile idrar arasında araştırma yapmaz.(Çünkü idrar aslen helal değildir)
2. Karışıklığın birden
fazla şeyarasında meydana gelmiş olması şarttır. Şayet kişinin elbisesinin
yenlerinden biri veya iki elinden biri necis olsa, ancak hangisi olduğu
bilinmese -ileride namazın şartları konusunda geleceği üzere- bu konuda
araştırma yapmaz.
3. İki sıvının da
varlığını koruması. Birisi telef olsa kalan üzerinde araştırma yapmaz, teyemmüm
yapar. Teyemmüm ile kıldığı namazı iade etmez. Diğer sıvı kalmış olsa bile kişinin
bunu kullanması yasak olup, araştırma yapma imkanı söz konusu değildir.
4. Vaktin devam etmesi.
Şayet vakit araştırma yapmaya yetmeyecek kadar daralırsa teyemmüm ile namaz
kılar, daha sonra iade eder. Bu görüşü İmranı el-Beyan isimli eserde belirtmiştir.
5. Bir alamet elde
etmenin mümkün olması. Örneğin; elbise, kap ve yiyeceklerde olduğu gibi temiz
olanı tespit etmenin ümit edildiği şeylerde araştırma yapılır. Nikah konusunda
geleceği üzere evlenilmesi haram olan bir kadın yabancılarla karıştı ğında bunu
belirlemek için araştırma yapılmaz. Yine kendiliğinden ölmüş bir hayvan
boğazlanmış hayvanla karıştığında araştırma yapılmaz. İbnü'I-Mukrl bu şartı
dikkate almamıştır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı şöyle demiştir: Muhtemeldir ki İbnü'I-Mukrl tıpkı Rafii gibi "bu
eşyalar araştırmanın asıl prensiple desteklenmesi sebebiyle araştırma
kapsamından çıkarılır" görüşünü kabul etti ve bununla yetindi.
Araştırmanın esas alınıp ona uygun hareket edilmesinin şartı kendisinden sonra
alametin ortaya çıkmasıdır.
E- ARAŞTIRMA SONUCU
ULAŞILAN KANAATE GÖRE HAREKET ETME
Kişi [araştırma
sonucunda temiz olduğuna] kanaat getirdiği suyu kullanınca diğerini döker.
Şayet diğer suyu bırakır
ve sonradan kanaati değişirse -Şafii'nin açık ifadesine göre- ikinci kanaatine
göre hareket etmez, teyemmüm yapar. Daha doğru olan görüşe göre teyemmümle
kıldığı namazı iade etmesi gerekmez.
ŞERH:
a. Temiz olmadığı
kan'aatine ulaşılan suyun dökülmesinin hükmü
[Birinci görüş]: Kişi
araştırma yaparak, araştırma sonucu iki su içinden temiz olduğu kanaatine
ulaştığı suyun tümünü veya bir kısmını kullanınca diğerini dökmesi menduptur.
[İkinci görüş]: Diğer
bir görüşe göre ise -zorunluluk halinde susuz kalınca içme ihtimali yoksa- bunu
dökmek farzdır. Bunun gerekçesi araştırmasının değişip işin karışık hale
gelmesini önlemektir.
EI-Mecmu ve et-Tahkik'te
belirtildiğine göre diğer suyu kullanmadan önce bunu yapması da menduptur. Bu
görüş daha yerindedir; çünkü böylelikle yanlışlıkla onu kullanma ihtimali
ortadan kaldırılmış olur. Yukarıdaki ifadeyi de "kullanmayı istedikten
sonra" şeklinde anlamak mümkündür, Nitekim "Kur'an okuduğunda
kovulmuş şey tandan Allah'a sığın" [Nahı, , 98] ayetinde de kastedilen
anlam "Kur'an okumayı istediğinde" şeklindedir.
Kişi diğer suyu dökmese
ve ilk su ile abdest alarak sabah namazını kılsa sonra abdesti bozulsa, öğle
namazı için abdest almak istediğinde ilk sudan hiç kalmamış olsa, ortada birden
fazla su kalmadığı için inceleme / araştırma yapmak gerekmez.
b. Temiz olmadığı
kanaatine ulaşılan su hakkındaki kanaatin değişmesi
İnceleme sonucu temiz
olmadığı kanaatine ulaşılan suyu dökmenin caiz olması Nevevl'ye göre değil,
Rafii'ye göredir.
Rafii'nin görüşüne göre;
> Kişi inceleme yapsa
ve önceden necis kabul ettiği şeyin temiz olduğu yönünde daha sonra kanaati
değişse,
> veya güçlülük veya
zayıflık bakımından daha önceki incelemeye dayanmakla birlikte zayıf görülen
bir emare daha sonra güçlense ve önceden necis kabul ettiği şeyin temiz olduğu
yönünde [daha sonra kanaati değişse, -Şafif'nin açık ifadesi sebebiyle- ikinci
kanaatine göre hareket etmez](Yani sonradan "temiz olduğu" yönünde
kanaate ulaştığı suyu abdest veya gusül için kullanmaz. (Çev.) )
Rafii'ye göre ikinci
incelemeyi, Nevevl'ye göre zannı incelemeyi esas alarak hareket etmez. Çünkü
ictihad, ictihad ile nakzedilmez.(Genel kural)
Bu durumda kişi teyemmüm
yapar. Çünkü elindeki suyu kullanması mümkün değildir.
[Kanaati değişen
kimsenin teyemmümle kıldığı namazı iade zorunluluğu olup olmadığı konusunda iki
görüş vardır]:
[Birinci görüş]: Daha
doğru olan görüşe göre teyemmümle kıldığı namazı iade etmesi gerekmez. Çünkü
elinde temiz olduğu kesin olan bir su yoktur.
[İkinci görüş]: Diğer
görüşe göre ise bu şekilde kıldığı namazı iade eder; çünkü elinde temiz
olduğuna kanaat getirilen bir su vardır.
Şayet ilk sudan bir
miktar kalırsa başka bir şahsın inceleme yapmaksızın o suyu kullanması caiz
olmaz.
Bu şahsın abdesti
bozulsa, kalan su abdest için yeterli olmasa bile -şayet önceki alameti
hatırlamıyorsa- ikinci namaz için yeniden inceleme yapması gerekir. Kanaati
değişirse her iki sudan da uzak durur ve teyemmüm yapar. İki su birbirinden
ayrı durduğundan teyemmümle kıldığı namazları iade eder; çünkü elinde temiz
olduğu kesin olarak bilinen bir su var iken bunu yok etmeden teyemmümle namaz
kılmıştır.
Abdesti bozulmadan diğer
namaz vakti girse, kanaati değişse bile inceleme yapması gerekmez; çünkü abdest
zan ile ortadan kalkmaz.
İbn Süreye, İmam
Şafii'nin "kıblenin yönü konusunda kanaatin değişmesi" meselesindeki
açık ifadesinden "kişinin sonraki kanaatine göre davranabileceği"
görüşünü çıkarmıştır [tahric etmiştir].
Ancak iki mesele
arasında şu açılardan fark olduğu belirtilmiştir:
Burada ikinci kanaate
göre davranmak, -şayet kişi ilk defasında yıkadığı yerleri yıkarsa- icrihadın
ictihad ile nakledilmesi sonucuna, şayet yıkamadıysa necaset ile namaz kılmaya
yol açar .. Kıble meselesinde ise ne necaset ile namaz kılmaya ne de kıbleden
başka bir yere dönerek namaz kılmaya yol açar.
İbn Sabbağ bu farkın şu
açıdan geçersiz olduğunu söylemiştir:
İkinci kanaate göre
hareket etme, şayet biz daha önceki tahareti ve namazı geçersiz sayarsak ilk
kanaati iptal etmeye yol açar. Oysa biz önceki abdest ve namazı geçersiz
saymıyor, -ilk sudan artan kısımdan uzaklaşmasını istediğimiz gibi- necis
olduğunu zannettiği yerleri yıkamasını istiyoruz.
İbn Sabbağ'ın bu
görüşüne şu şekilde cevap verilmiştir: İlk kanaatin geçersiz sayılması için ilk
abdestte yıkanan yerlerin yıkanmasının ve kalan sudan kaçınılmasının
emredilmesi yeterlidir.
İbn Süreye'in görüşünden
şu anlaşılmaktadır: "Kişi kullanılmış su ile temiz suyun hangisi olduğunu
bilemese veya abdest organlarını ilk su ile yıkamışsa; gerekçe ortadan kalktığı
için kişi ikinci kanaatine göre hareket eder [daha sonradan temiz olduğu
kanaatine ulaştığı diğer suyu kullanır]". Bu anlayış doğrudur.
Benim Nevevi'nin
görüşüne dair yaptığım bu açıklama, "bu yalnızca Rafii'nin görüşüne
uygundur" anlayışının geçersiz olduğunu gösterir.
Kişinin su dışındaki
nesnelerde, -süt ve sirke gibi farklı iki cins nesne arasında bile olsa-
inceleme / araştırma yapması, bu nesneyi kullanma zorunluluğu varsa farz,
zorunluluk yoksa caizdir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
6. SUYUN NECİS
OLDUĞUNU BİR ŞAHSIN BİLDİRMESİ