MUĞNİ’L-MUHTAC

TAHARET  /  SULAR

 

7. KULLANILMASI CAİZ OLAN VE OLMAYAN KAPLAR

 

-Altın ve gümüş hariç- bütün temiz kapları kullanmak helaldir.

Altın ve gümüş kap kullanmak ise haramdır.

 

-Daha doğru olan görüşe göre- altın ve gümüş kap edinmek de haramdır.

 

-Daha doğru olan görüşe göre - altın ve gümüş suyuna batırılmış nesne[yi edinmek ve kullanmak] helaldir.

 

- Daha güçlü görüşe göre - yakut gibi değerli taşlardan yapılan eşyaları kullanmak helaldir.

 

[Yama yapma konusuna gelince]:

 

Süslemek amacıyla altın ve gümüş ile büyük bir yama ile yamanan kabı edinmek-kullanmak haramdır.

 

İhtiyaç sebebiyle küçük bir yama ile yamanan kabı kullanmak haram değildir.

 

Süslemek amacıyla küçük yama veya ihtiyaç sebebiyle büyük yama yapmak -daha doğru olan görüşe göre- haram değildir.

 

-Daha doğru olan görüşe göre- kabın kullanım yerine yama yapmak, diğer yerlerine yama yapmak gibidir.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Mezhebin görüşü altından yamanın mut- . lak olarak haram olduğudur. Allah daha iyi bilir.

 

ŞERH:

 

A- ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLARı KULLANMAK

B- ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLARI BULUNDURMAK

C- ALTIN VE GÜMÜŞ SUYUNA BATIRILMIŞ NESNEYİ EDİNMEK VE KULLANMAK

D- ALTIN-GÜMÜŞ DIŞINDAKİ DEĞERLİ TAŞLARDAN YAPILAN EŞYALARIN HÜKMÜ

E- BİR KABI ALTIN-GÜMÜŞ İLE YAMA YAPMAK / SIVAMAK

 

A- ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLARı KULLANMAK

 

a. Altın ve gümüş dışındaki kapların hükmü

 

Gerek temizlik gerekse başka işler için temiz olan kapları edinmek ve kullanmanın helal olduğu konusunda icma vardır. (İcma 4)

 

Bu helallik kabın temizliği yönündendir. Gasp edilen kaplar veya insan derisinden yapılan kapları kullanmanın haram olduğu söyle nerek itiraz edilemez; çünkü bu ikisinin haram olması başka sebeplerden, yani başkasının mülkünü onun rızası dışında kullanmaktan ve insan derisinin saygınlığını çiğnemekten kaynaklanır.

 

[*] - Nebi (s.a.v.) deriden, tahtadan, taştan, tunçtan yapılan kaplardaki suyla abdest almıştır.

 

Bazıları tunç kapta bir şey yeme ve içmeyi mekruh görmüşlerdir. Kazvlnı şöyle demiştir: Bu alışkanlık haline getirildiğinde tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yol açar.

"Tüm temiz kaplar" ifadesi ile ölmüş hayvandan yapılmış olan kaplar gibi necis olanlar dışarıda bırakılmıştır. Bunların, az miktardaki su veya [miktarı çok olsa bile] diğer sıvılar gibi, içine konulduğunda kendisini necis kılacağı şeyleri koymada kullanmak haramdır. Ancak çok miktarda su veya kuruluğu sebebiyle içine konulduğunda kendisini necis kılmayacağı bir şey koymak için kullanılması haram değildir. Ancak ikincisi için kullanılması mekruhtur.

 

Bu ifadenin mefhum-ı muhalifinden ne anlaşılacağı konusunda bazı ayrıntılar söz konusudur. Mefhum-ı muhalifin hükmü, ifadenin lafzından anlaşılandan farklıdır.

 

b. Altın ve gümüş kapların hükmü

 

Altın ve gümüşten veya birinden yapılan kapları kullanmak helal değildir. Bu kapları erkek, kadın veya çift cinsiyetli şahsın kullanmasının haram olduğu konusunda icma vardır. (icma' 5)

 

[*] - Ayrıca Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Altın ve gümüş kaptan bir şey içmeyin ve bunlardan yapılmış tabaklarda bir şey yemeyin.

 

Bu hadisi Buhar! ve Müslim ittifakla rivayet etmiştir. (Buhari, Et'ime, 5426; Müslim, Libas ve'z-zinet, 5361)

 

Diğer fiiller yeme-içmeye kıyas edilir. (kıyas) Hadiste yeme ve içmenin zikredilmesi en çok görülen' ve yaygın olan kullanım biçimi olmalarındandır.

 

Çocuğun velisinin çocuğa altın ve gümüş [biberon, suluk vb.] bir kaptan bir şey yedirip-içirmesi haramdır.

 

Kabın büyük veya küçük olması arasında fark yoktur.

 

Kişinin dişlerinin arasına soktuğu şeyin [kürdanın] ve gözüne sürme çekmede kullandığı sürme milinin altın ve gümüşten olması da haramdır. Ancak bir zorunluluk varsa örneğin gözünü parlatması gerektiğinde mile ihtiyaç duysa fakat altın / gümüş mil dışında başkası bulunmasa, bunu kullanmak mübah olur.

 

Altın ve gümüş kaptaki sudan alınan abdest sahihtir.

 

Bu kaplardan alınan yiyecekler vb. nesneler de helaldir; çünkü haramlık zikredilen şeyler [yeme, içme] hakkında değil kabı kullanma hakkındadır.

 

Bu kaplarda bulunan gülsuyu vb. güzel kokuları sürmek haramdır. Yine bu kaplardaki buhurdanlıktan tütsü yapmak da haramdır. Bu tütsüyü koklamak için yaklaşmak haram olup, uzaktan kokusunu almak haram değildir. el-Mecmu'da şöyle denilmiştir: Koku kişinin "falanca koku sürünmüş" denilmeyecek şekilde uzağında bulunmalıdır. Kişi bu koku ile elbisesini tütsülese veya evinin kokusunu güzelleştirmek istese o kokuyu kullanmış olur.

 

El-Mecmu'da şöyle denilmiştir: Bunu kullanmanın yolu kaptaki yiyeceği ellerinin arasında bulunan ekmek kabuğu gibi bir şeyin arasına koyarak yemek, kaptaki suyu taharetle kullanmadığı eline yani önce sol eline döküp, sonra sağa alarak kullanmak, gülsuyunu önce sol eline döküp sonra sağ eline alarak kullanmaktır.

 

Altın ve gümüşten veya bunların birinden yapılan kaba işemek haramdır. Bu, "Altın ve gümüş ile idrar ve dışkıyı temizlemek caizdir" hükmü ile çelişmez; çünkü diğer mesele bir parça altın ve gümüşü tuvalet temizliğinde kullanmakla ilgilidir. Burada ise altın-gümüşten yapılmış kaplarla ilgilidir. El-Mühezzeb şerhinde küflenen altın istisna edilmiştir. Ancak bu konüda detaylı bilgiler bakır vb. madenIerin altın suyuna batırılması konusunda ele alınacaktır.

 

 

B- ALTIN VE GÜMÜŞ KAPLARI BULUNDURMAK

 

-Daha doğru olan görüşe göre- altın ve gümüş kap edinmek de böyledir [haramdır.]

 

[Altın ve gümüş kapları elde bulundurmanın hükmü konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: Altın ve gümüş kabı kullanmaksızın edinmek de daha doğru olan görüşe göre- haramdır. Çünkü -müzik enstrümanlarında olduğu gibi- kullanması caiz olmayan bir şeyi edinmek haramdır. (Genel kural)

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre bu haram değildir; çünkü hadiste geçen yasak altın-gümüş kap edinmek değil kullanmakla ilgilidir. Ayrıca bu kaplar müzik aletleri gibi değildir; çünkü müzik enstrümanlarının müzik dışında bir şeyde kullanılması söz konusu olmadığında kişinin bunları elinde bulundurması bir zaman sonra kullanmasına yol açabilir. Kaplar ise böyle değildir.

 

Tıpkı müzik aletlerinde olduğu gibi altın ve gümüş kapların yapımı için ücret verilmez, kırılması halinde tazminat ödenmez.

 

Er-Ravda ve el-Mecmu'da belirtildiğine göre -daha doğru olan görüş- dükkanların ve evlerin altın-gümüş ile süslenmesi haramdır. Yine Kabe'nin ve diğer mecsitlerin altın-gümüş ile donatılması haramdır.

 

 

C- ALTIN VE GÜMÜŞ SUYUNA BATIRILMIŞ NESNEYİ EDİNMEK VE KULLANMAK

 

-Daha doğru olan görüşe göre - albn ve gümüş suyuna batırılmış nesne[yi edinmek ve kullanmak] helaldır.

 

(a) Kişi altın ve gümüş dışında bir şeyden yapılmış olan bakır kap, yüzük veya savaş aletini altın-gümüş suyuna batırsa ve ateşe arzetmek suretiyle de olsa nesne üzerinde bir tabaka oluşmasa,

 

(b) veya altın ve gümüş nesneyi başka bir maddenin suyuna veya pasa batırsa bunun sonucunda altın-gümüş üzerinde diğer madenin suyu veya pas oluşsa [bu nesnelerin hükmü konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]:

 

Daha doğru olan görüşe göre bunu kullanmak helal olur.

 

İlkinin [a şıkkının] helalolma sebebi altın-gümüş suyunun yok denecek kadar az olması, ikincinin [b şıkkının] helalolma sebebi ise bunun gösterişe sebep olmamasıdır.

 

Şayet ilk şıkta kabın üzerine çokça altın-gümüş suyu sürülmesi sebebiyle bir tabaka oluşursa veya ikincisinde suyun azlığı sebebiyle altın gümüş kap üzerinde bir tabaka oluşmazsa kabın kullanımı da edinilmesi de haram olur. Burada haramlığın gerekçesi; piyasadaki altın-gümüş miktarını azaltmak, kendini beğenmek ve fakirlerin gönlünü kırmak gibi özelliklerdir.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre altın-gümüş suyuna batırılmış nesne de diğeri de haramdır.

 

İlkinin haram olma sebebi; kendini beğenme ve fakirlerin gönlünü kırma, ikincisinin haram olma sebebi ise piyasadaki altın-gümüş miktarını azaltmadır.

 

Evin tavan ve duvarlarını altın-gümüş suyu ile sıvamak; -ateşe arz etme sonucunda bir şeyoluşmasa bile- haramdır. Ateşe arz etme sonucunda bir şeyoluşuyarsa bunu devam ettirmek haram, aksi taktirde haram değildir.

 

 

D- ALTIN-GÜMÜŞ DIŞINDAKİ DEĞERLİ TAŞLARDAN YAPILAN EŞYALARIN HÜKMÜ

 

-Daha güçlü görüşe göre - yakut gibi değerli taşlardan yapılan

eşyaları kullanmak helaldir.

 

[Bu konuda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre yakut, firuze (turkuvaz), billur, mercan, akik gibi değerli taşlardan yapılan eşyaları; değeri yüksek olan misk, anber ve Cıd gibi güzel kokulardan yapılan eşyaları kullanmak helaldir.

Çünkü bu konuda bir yasak söz konusu olmadığı gibi bunda israf ve kendini beğenme özelliği de söz konusu değildir. Bununla birlikte bunları edinmek-kullanmak mekruhtur.

 

[İkinci görüş]:

 

Diğer görüşe göre kendini beğenme ve fakirlerin gönlünü kırma sebebiyle bu haramdır.

 

Bu ikinci görüş "bir eşyanın bu kıymetli taşlardan yapılmış olduğunu [fakirler bilemez] ancak seçkin insanlar bilebilir" denilerek reddedilmiştir.

 

Üzerinde işçilik uygulanarak değer kazanmış olan cam, yontma ahşap, değeri yüksek olmayan güzel kokulardan üretilen eşyaları edinmek-kullanmak ise helalolup bu konuda görüş ayrılığı yoktur.

 

Yine görüş ayrılığı yüzüğün taşı dışındaki kısım içindir. Yüzüğün taşının değerli olması ise -el-Mecmu'da belirtildiği üzere- kesin olarak caizdir.

 

Not: [*] - Enes'in rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Taşı yakuttan olan bir yüzük edinen kimseden fakirlik giderilir. (ibn Adiy, el-Kamil fi'd-duafa, I, 176; İbn Arrak, Tenzihü'ş-şerfa, II, 270; Suyuti, el-Leali'l-masnua, II, 147)

 

İbnü'l-Esır bu hadisi şöyle yorumlamıştır: Kişinin malı kalmayınca yüzüğünü satarak fakirliğini giderir. -Şayet hadis sahıh ise- en uygun yorum bunun yakuttaki bir özellik sebebiyle olmasıdır. Nitekim ateş ona etki edip onu değiştiremez.

 

Bir başka görüşe göre yakuttan yüzük takınan kimse vebadan güvende olur, yaşam şartları onun için kolaylaşır, kalbi güçlenir, insanlar kendisine saygı duyar, ihtiyaçlarını gidermesi kolaylaşır.

 

Bir görüşe göre Hacerü'l-esved cennet yakutudur; müşrikler buna dokununca kararmıştır.

 

Denildiğine göre Nebi (s.a.v.), Hz. Ali'ye yakuttan bir taş verdi ve onun üzerine "La ilahe illallah" yazısını kazıtmasını emretti, Hz. Ali bunu yaptı ve Nebi' e (s.a.v.) getirdi. Nebi (s.a.v.) "Niye Muhammedün "resOluilah ifadesini eklettin?" diye sordu. Hz. Ali şöyle cevap verdi: "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki ben yalnızca bana emrettiğin şeyi yaptım" dedi. Bunun üzerine Cibrll inerek şöyle dedi: Ey Muhammed! Allah sana diyor ki "Sen bizi sevdin ve ismimizi yazdırdın. Biz de seni sevdik ve ismini yazdırdık". (Ukayli, ed-Duafa, II, 280)

 

 

E- BİR KABI ALTIN-GÜMÜŞ İLE YAMA YAPMAK / SIVAMAK

 

[Bu konuda beş mesele ele alınmaktadır]:

 

[Birinci mesele]

 

Süslemek amacıyla altın ve gümüşle büyük bir yama ile yamanan kabı edinmek-kullanmak haramdır.

 

Yamanın tümü veya bir kısmının süslenmek amacıyla olması arasında fark yoktur.

 

Yama, kabın kırılan kısmına bakır, gümüş vb. bir şeyler koyarak onun içindekini tutmasını sağlamak için yapılır. Alimler, kırılmamış olsa bile bir kabın altın-gümüş ile sıvanması için de mecaz yoluyla bu kelimeyi kullanmışlardır.

 

[İkinci mesele]

 

İhtiyaç sebebiyle küçük bir yama ile yamanan kabı kullanmak haram değildir.

Küçüklük sebebiyle haramlık söz konusu olmaz. İhtiyaç bulunduğundan dolayı mekruhluk da söz konusu olmaz.

 

[*] - Çünkü Buharl'nin rivayetine göre Asım el-Ahvel şöyle demiştir: Enes'in yanında Nebi'in (s.a.v.) bardağını gördüm. Bardak kırılmışh, gümüşle yamanmıştı. (Buhari eşribe 5638)

 

[*] - Beyhakl'nin rivayetine göre bu bardağı yamayan Enes'ti.

Enes şöyle demiştir: Peygambere bu bardaktan defalarca su verdim. (Beyhaki, taharet 1,30)

 

[Üçüncü mesele]

 

(a) Süslemek amacıyla küçük yama veya (b) ihtiyaç sebebiyle büyük yama yapmak - [konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]:

 

Daha doğru olan görüşe göre- bu haram değildir. Daha doğru olan görüşe göre; tümü veya bir kısmı süslenmek amacıyla küçük yama yapılırsa veya ihtiyaç sebebiyle büyük yama yapılırsa -her ikisinde de mekruhluk söz konusu olmakla birlikte- caiz olur.

 

Birincinin caiz olmasının sebebi yamanın küçük olması, insanların çoğunun bu tür yama yapmaya güç yetirebilmesidir. İhtiyaç bulunmadığı halde yapıldığından mekruhluk söz konusu olmuştur.

 

İkincisi ihtiyaç sebebiyle caizdir, ancak yamanın büyük olması sebebiyle mekruhtur.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre ilkinde süslenme olması, ikincisinde ise yamanın büyük olması sebebiyle bu haramdır.

 

[Dördüncü mesele]

 

-Daha doğru olan görüşe göre- yama yeri de diğer yerler gibidir.

 

[Bu konuda iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: İçme vb. konularda yama yeri, kabın diğer yeri gibidir. Çünkü kullanım kabın tümüne nispet edilir. Ayrıca nesnenin kendisi ve kişinin büyüklenme içine girmesi değişmez. Hatta kullanım yerinin dışındaki bölümde süs daha fazla olabilir.

 

[İkinci görüş]: Kişi kullanım sırasında altın ve gümüşe temas ettiğinden kabın tümü haram olur.

 

[Beşinci mesele]

 

Ben [Nevevi] derim ki: Mezhebin görüşü altından yamanın mutlak olarak haram olduğudur. Allah daha iyi }Jilir.

 

[Altından yamanın hükmü konusunda iki görüş vardır]:

 

[Birinci görüş]: Yamanın içinde altın ile birlikte başka bir şey bulunsun ya da bulunmasın yamanan kabı kullanmak mutlak olarak haramdır. Çünkü bu durumda kişinin kibirlenmesi gümüşe göre daha fazladır. Ayrıca yukarıda geçen hadis gümüş ile ilgili olup, gümüş yamanın caiz olması, altının da caiz olmasını gerektirmez. Zira erkeğin gümüş yüzük takmasına izin verilmesi de gösteriyor ki gümüş konusunda dinde daha esnek davranılmıştır.

 

[İkinci görüş]: Mezhepçe kabul edilen görüşün karşısındaki görüşe göre ise -Rafifnin alimlerin çoğundan aktardığı üzere- altın da gümüş gibidir. Dolayısıyla yukarıdaki ayrımlar altın için de geçerlidir.

 

[Altıncı mesele]

 

"İhtiyaç sebebiyle" ifadesinde kastedilen kaptaki kırığın tamir edilmesidir. Burada altın-gümüş dışında bir şeyle yamanmanın mümkün olup olmamasına bakılmaz. Çünkü altın-gümüş dışında bir maddenin olmaması halinde, bırakın bunlarla kabı yamamayı bütünü altın ve gümüş olan kap bile kullanılabilir.

 

[Yedinci mesele]

 

[Yamanın büyüklük ve küçüklüğünü tespitin nasıl yapılacağı konusunda farklı görüşler vardır]:

 

> Yamanın büyük veya küçüklüğünü belirlemede örf dikkate alınır.

> Bir başka görüşe göre büyük yama; kab ın bir yanını tamamen kaplayan yamadır.

> Bir başka görüşe göre; kabın bir noktasını -örneğin kabın dudak kısmını veya sapını- tamamen kaplayan yama büyük yamadır. Küçük yama ise bundan daha az olan yamadır.

 

> Bir başka görüşe göre uzaktan gören kişinin büyük sayacağı miktarda olan yama büyük, böyle olmayan yama küçüktür.

 

[Sekizinci mesele]

 

Kişi yamanın büyük mü küçük mü olduğunda şüphe ederse aslolan kabı kullanmanın mübah olmasıdır. Bunu Nevevı el-Mecmu'da belirtmiştir.

 

Bu hüküm ile şu iki mesele arasında bir çelişki söz konusudur:

 

> Alimlerin "giyecekler" konusunda ileri sürdüğü görüşe göre elbisesinde ipek olan kimse çoğunluğun ipek olup olmadığında şüphe etse elbiseyi kullanması haram olur.

 

> Yine kişi bir tefsir kitabındaki ifadelerin çoğunluğunun tefsir mi yoksa Kur'an mı olduğunda şüphe etse abdestsiz kimsenin o kitaba dokunması haram olur.

 

Ben bu çelişkiye et-Tenbih'in şerhinde cevap verdim.

 

Not: Arapların fakihine fildişinden yapılmış bir kaptaki sudan abdest almanın hükmü sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "-İki kulleden az miktardaki su- fildişine temas ederse caiz olmaz, aksi takdirde caiz olur". Bununla kastedilen fildişi ile yamanmış kaptır. Bizden başkası buna "ac" adını vermez. "Arapların fakihi" ifadesi ile belirli bir şahıs değil bilmece amaçlı sorulan soru kastederler. Bu bilinmeyen mechul bir şahıstır, nekiradır marife olmaz.

 

Kırık kaba, dirhem çakarak tamir etmek, tıpkı yamamak gibidir. Yukarıdaki detaylar bu meselede de geçerlidir.

 

Kırık kaba dirhem, altın-gümüş atmak ise yukarıdakilerden farklı olup, kabı bu amaçla [kumbara olarak] kullanmak kesinlikle haram veya mekruh değildir.

Kişi parmağında yüzük varken veya ağzında dirhem varken ya da elinde dirhemler varken avucu ile su içse bu caiz olur.

 

Su kabının gümüşten halkası, zinciri veya kapağı olsa bunu kullanmak caizdir. Kapağının gümüş olması durumunda kabın caiz olmasının sebebi, kapağın kaptan ayrı olması ve su içerken kullanılmamasıdır. Rafii şöyle demiştir: "Kapağın da kendi ölçüsünde kullanılıyor olmasını dikkate alarak bunun haram olduğu görüşü ileri sürülebilir. Helalolduğu kabul edilse bile kabın edinilmesi konusunda görüş ayrılığı söz konusu olur". Bu görüş "kabı edinmek kullanmaya yol açar, diğer mesele ise öyle değildir" denilerek reddedilmiştir. Bununla kastedilen kabın ağız kısmında olan bir parça gümüştür. Ancak kapak gibi olan ve kapatılan kısım ise haramdır. Altına gelince bunun altından olması caiz değildir.

 

Hava karardığında üç kere besmele çekerek kapların ağzının ağaç vb. birşeyle bile olsa örtmek, suları kapatmak, kapıları kapatmak, çocukları ve davarları akşam ın ilk saatlerinde dışarı salmamak, uyumak istediğinde lambayı söndürmek sünnettir.

 

Necis kapları kullanmayı ibadet saymayan -ehli kitap vb.- müşriklerin kapları müslümanların kapları gibidir. Çünkü Nebi (s.a.v.) müşrik bir kadının erzak çantasındaki sudan abdest almıştır. Hz. Ömer, Hristiyan bir kadının küpündeki su ile abdest almıştır. Bununla birlikte onlar necasetlerden korunma konusunda yeterli gayreti göstermediğinden bu kapları kullanmak mekruhtur.

 

Necis nesneleri kullanmayı ibadet sayan; ibadet olsun diye sığır idrarı ile yıkanan bir kısım mecusiler gibi gayri müslimlere gelince bunların kaplarını kullanma konusunda mezhep içinde iki görüş vardır. Bu iki görüş Şafii'nin "aslolan durum" ve "yaygın durum" konusu ile ilgili iki görüşünden alınmıştır. Ancak onların kaplarını, giyeceklerini ve tenlerine temas eden iç çamaşırlarını kullanmak daha şiddetli mekruhtur. Su kaplarını kullanmak daha hafif derecede mekruhtur. Bu konudaki iki görüş içki müptelası kişi, necasetten yeterince korunmayan kasap vb. kimseIerin kapları konusunda da geçerlidir: Daha sahih olan görüşe göre bunları kullanmak -mekruh olmakla birlikte- caizdir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A- (ABDEST) KONU BAŞLIĞININ SEÇİMİ VE KİTABIN TERTİBİNE DAİR MESELELER