CENAZE NAMAZI – ŞEHİD |
D. ŞEHİD HAKKINDA
YAPILACAK İŞLEMLER
A. ŞEHİDİN CENAZE
NAMAZI KILINIR MI?
B. ŞEHİD KİMDİR?
C. CÜNÜBÜN ŞEHİT
OLMASI
D. ŞEHİDİN
KEFENLENMESİ
A. ŞEHİDİN CENAZE
NAMAZI KILINIR MI?
Şehit yıkanmaz ve cenaze
namazı kılınmaz.
Şehid yıkanmaz ve cenaze
namazı kılınmaz, yani bu ikisini yapmak haramdır. Çünkü;
[*] - Kur'an'ın açık
ifadesine göre şehid diridir.
Şehidin ölmemiş olduğunu ve diri
olduğunu ifade eden Kur'an ayetleri şunlardır:
"Allah yolunda öldürülenlere
'ölüler' demeyin, aksine onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz."
[Bakara, 154]
"Allah yolunda
öldürülenleri'ölüler sanmayın, aksine onlar diridirler, rableri katında
rızıklandırılmaktadırlar." [Al-i İmran, 169]
[*] - Ayrıca Buhari,
Cabir' den şunu rivayet etmiştir: Nebi (s.a.v.) Uhud'da şehid olanların kanları
ile defnedilmesini, yıkanmamasını ve namazlarının kılınmamasını emretti.
(Buhari, Cenaiz, 1347)
İmam Şafii (r.a.) şöyle
demiştir: Uhud'da şehid olan sahabılerin cenaze namazlarının kılınmadığına dair
rivayetler mütevatir yollarla nakledilmiştir.(Şafii, Müsned, 1616)
[*] - Şu hadise gelince;
Nebi (s.a.v.), Uhud' da şehit olan sahabilerin onar onar cenaze namazlarını
kıldırdı, Hz. Hamza her on kişinin içinde yer alıyordu. Nebi (s.a.v.) toplam
yetmiş namaz kıldı. (İbn Mace, Cenaiz, 1513)
Bu hadis hem zayıf hem
de yanlıştır. İmam Şafii (r.a.) "bunu rivayet eden kişinin kendisi için
haya etmesi [utanması] gerekir" demiştir.
[*] - Buhari ve
Müslim'de yer alan şu rivayete gelince; Nebi (s.a.v.) bir gün Uhud' da şehid
olanlara ölülere kıldığı namaz gibi namaz kıldı.
Buhari'de yer aldığına
göre bu, Uhud savaşından sekiz yıl sonra, hayatta olanların ölülere veda etmesi
gibi bir namazdı. (Buhari, Meğazi, 4042; Müslim, Fedail, 5933)
Bu ifadelerde yer alan
"salat' sözcüğü ile kastedilen şey [cenaze namazı kılmak değil] dua
etmektir. Yani Nebi {s.a.v.} ölülere dua ettiği gibi Uhud şehitlerine de dua
etmiştir. Nitekim salat kelimesi "Onlar için dua et! Çünkü senin dua etmen
onlar için bir sükun [huzur] kaynağıdır" [Tevbe, 103] ayetinde dua etmek
anlamında kullanılmıştır.
[*] - İcma da bunun
böyle olduğunu [yani şehidlerin yıkanmaksızın ve namazları kılınmaksızın
defnedileceğini] göstermektedir. Çünkü bize göre şehidlerin cenaze namazı
kılınmaz. Karşı görüş sahibi olan Ebu Hanife'ye göre ise bir kabrin yanında üç
gün geçtikten sonra cenaze namazı kılınmaz.
Şehidlerin yıkanmaması
ve cenaze namazlarının kılınmamasının hikmeti onlar üzerinde şehidliğin
izlerini bırakmak ve insanların dua etmelerine muhtaç olmadıklarını göstermek
suretiyle onların değerini yüceltmektir.
[Soru]: Nebiler ve resuller, şehitlerden daha
faziletli oldukları halde onların namazı kılınmaktadır. [Nasılolur da daha
düşük seviyede olan şehitlerin cenaze namazı kılınmaz?]
[Cevap] Şehitlik, kişinin kendi çabası ile
ulaşabileceği bir fazilet olduğundan [yukarıdaki hükmün benimsenmesiyle]
insanlar şehitliğe teşvik edilmiş olmaktadır. Nebilik ve resullük ise insanın
kendi emeği ile ulaşabileceği bir şey değildir.
B. ŞEHİD KİMDİR?
ba. Kafirlerle yapılan
savaşta savaş sebebiyle ölen kişi Şehit, kafirlerle yapılan savaşta bu savaş
sebebiyle ölen kişidir.
Yıkanması ve cenaze
namazı kılınması haram olan şehidi belirlemenin ölçüsü şudur: "Şehid,
kafirlerle yapılan savaşta savaş sebebiyle ölen kişidir."
[Bu tarifi şu şekilde
açıklayabiliriz:]
[1. Ölen kişi]
Ölen kişi erkek, kadın,
hür, köle, büyük, küçük, akıllı veya deli olsun sonuç değişmez.
[Bunların tümü şehid olur.]
[2. Kendisiyle
savaşılanlar]
Savaşılanların kafirler
topluluğu veya bir kafir olması gerekir. Bu kafirlerin harp ülkesi vatandaşı,
mürted veya biz müslümanların yolunu kesmek isteyen İslam ülkesi vatandaşı olan
zımmiler olması arasında bir fark yoktur.
[3. Ölüm sebebi]
Ölümün savaş sebebiyle
olması gerekir.
[Şu durumlar, savaş
sebebiyle ölme kapsamında değerlendirilir:]
> Kişiyi bir kafirin
öldürmesi,
> Bir müslümanın
silahının yanlışlıkla isabet etmesi sonucu ölmesı,
> [Düşmana hamle yapmak
üzere saldırdığı kılıç, mızrak vb.] silahın kendisine dönüp çarparak öldürmesi,
> Bir kuyu veya
çukura düşerek ölmesi,
> Bineğinin kendisini
atması sonucu ölmesi,
> Harp ehli kafirlere
yardım eden bir müslüman tarafından öldürülmesi -nitekim kafirlere karşı
yapılan savaş ifadesi bu kişiyi de kapsar-,
> -Nevevi'nin
ibaresinin kapsamına girmese bile- ehli harbin tamamen yenilmiş olmasından
sonra kişi onların peşine düştüğünde ehli harbin hücum etmesi sonucu onlardan
birinin öldürmesi,
> Kişinin ehli harbi
tamamen yok etmek üzere onların peşine düştüğü sırada onlar tarafından
öldürülmesi,
> Kafirlerin bir
müslümanı hedef olarak dikip ona atış yapmaları sonucu öldürmeleri,
> Savaş dağıldıktan
sonra üzerinde kan izi bulunmasa bile kişinin ölü bulunması ve hangi sebeplerle
öldürüldüğünün bilinmemesi, çünkü -Rafii ve Nevevl'nin tek görüş olarak
belirttiği üzere- görünürdeki duruma göre o savaş sebebiyle ölmüştür.
[Soru] Bu son meseledeki hükmün "aslolan
durum" ve "yaygın durum" dikkate alınarak [tahric yoluyla]
çıkarılması gerekirdi. Çünkü aslolan kişinin şehit olmamış olmasıdır. Yaygın
durum ise şudur: Savaş meydanında ölen kimseler konusunda yaygın olan durum
onların savaş sebebiyle ölmüş olmalarıdır.
[Cevap] Bazen görünürdeki sebep dikkate alınarak
aslolan durumun terk edilmesi söz konusu olabilir. Nitekim [tabiatta bulunan]
bir suda aslolan temizliktir. Bununla birlikte bir geyiğin suya işediğini
görsek ve suyun değişikliğe uğradığını görsek onun necis hale geldiğine hükmederiz.
bb. Savaş bittikten
sonra ölen kişi
Bir kimse kafirlerle
yapılan savaş bittikten sonra daha güçlü görüşe göre şehit değildir.
Bir müslüman, kafirlerle
yapılan savaşta bir yara alsa ve henüz ölmemişken bu yaradan ölmesine kesin
gözüyle bakılıyorsa, ölünce [şehid olur mu? Bu konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait
iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
şehit değildir. Aradan geçen zaman uzun olsun, kısa olsun fark etmez. Çünkü o,
savaş sona erdikten sonra bir süre yaşamış, adeta savaş dışında başka bir
sebeple ölen kişiye benzemiştir.
[İkinci görüş]
Diğer görüşe göre ise bu
kişi "savaş esnasında ölen" kimse gibi kabul edilir.
Savaş sona erdikten
sonra, savaşta yara alan kişinin hareket etmesi boğazlanan hayvanın çırpınışı
gibi bir hareket olursa o kişinin şehid olduğu ittifakla benimsenmiştir. Şayet
bu yaralı kişinin yaşaması ümit edilebiliyorsa [ölmesi halinde] şehid hükmünde
olmadığı ittifakla kabul edilmiştir.
bc. İsyankar
müslümanlara karşı yapılan savaşta ölen müslümanın durumu
[Bir müslüman,] isyankar
müslümanlara karşı yapılan savaşta öldürülürse daha güçlü görüşe göre şehit
değildir.
[İsyankar müslümanlara
karşı yapılan savaşta öldürülen müslüman şehid midir? Bu konuda İmam Şafii
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
bu kişi şehit değildir; çünkü bir müslüman tarafından öldürülmüştür. Bu kişi,
savaş dışında [bir müslüman tarafından] öldürülen bir şahsa benzemektedir.
[*] - Şu rivayet de bunu
desteklemektedir: Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma, oğlu Abdullah b. Zübeyir
[Emeviler tarafından iç savaşta öldürüldüğünde] onun cenazesini yıkadı. Hiç
kimse ona tepki göstermedi.
Şayet isyankarlar
yapılan savaşta kafirlerle birlik halinde iseler ve onlara karşı savaşan
müslümanı kafir öldürmüşse -Kaffal'in fetvalarında belirttiğine göre- öldürülen
müslüman şehid olur.
[İkinci görüş]
Subki'nin "doğru
görüş" olarak kabul ettiği görüşe göre isyankarlara karşı yapılan savaşta
öldürülen müslüman da şehittir; çünkü bu kişi de kafirlere karşı yapılan
savaşta öldürülmüş gibidir.
[*] - Şu rivayet de bunu
desteklemektedir:
Hz. Ali (r.a.) kendisi
ile birlikte karşı gruplara karşı yapılan savaşlarda ölenleri yıkatmamıştır.
Şayet öldürülen kişi
isyankarlardan ise onun şehit olmadığı kesindir, ittifakla benimsenmiştir.
Nevevi'nin "daha
güçlü görüşe göre" ifadesi hem bu hem de bir önceki meseleyle ilgilidir.
bd. Kafirlere karşı
yapılan savaşta savaş dışında bir sebeple ölen kişi
Mezhepte kabul edilen
görüşe göre kafirlerle yapılan savaşta savaş dışında bir sebeple ölen kişi de
şehit değildir.
[Kişi kafirlere karşı
yapılan bir savaşta savaş dışında bir sebeple öldürülürse şehid olur mu? Bu
konuda iki görüş vardır]
[Birinci görüş]
Mezhepte genelolarak
kabul edilen görüşe göre bu kişi de şehit değildir. Bu, savaşta hastalık, [kriz
vb. sebeplerle] ani ölüm veya bir müslüman tarafından kasten öldürme gibi bir
yolla olabilir. İşte bu kişi şehid değildir. Çünkü aslolan, ölen kişinin
yıkanması ve namazının kılınmasıdır. Savaş sebebiyle ölmüş olan kişi hakkında
bu genel kuralı terketmemizin sebebi insanları şehitliğe teşvik etmek içindir.
Bunun dışındaki durumlarda normal kural işlemeye devam eder.
[İkinci görüş]
Zayıf bir görüşe göre bu
kişi de şehittir; çünkü kafirlere karşı yapılan savaşta öldürülmüştür.
Not: Nevevi'nin el-Mecmu'da belirttiği üzere
şehitler üçtür:
1) Dünya ve ahiret
şehidi: Bu kişi yıkanmaması ve cenaze namazının kılınmaması bakımından dünya
şehidi, kendisine özel bir sevap alacağından ahiret şehididir. Bu da kafirlerle
yapılan savaşta savaş sebebiyle ölen ve "Allah'ın kelimesinin en üstün
olması için" savaşan kişidir.
Kişiye "şehid"
adının verilmesinin birkaç sebebi vardır:
> Allah ve Resulü
onun cennete gideceğine şahitlik etmişlerdir. O Mahşerde diriltildiğinde
üzerinde Allah için öldürüldüğünü gösteren bir şahit yani kanı bulunacaktır.
Çünkü şehit, kıyamet gününde yarasından kan akarak diriltilecektir.
> Rahmet melekleri
ona şahit olmakta ve ruhunu kabzetmektedirler.
2) Dünya şehidi: Bu kişi
yalnızca dünya hükümleri bakımından şehittir. Bu da kafirlerle yapılan savaşta
savaş sebebiyle öldürülen ancak ya ganimetten çalmış, yahut savaştan kaçarken
öldürülmüş, gösteriş vb. amaçlarla savaşmıştır.
3) Ahiret şehidi: Bu
kişi savaş dışında haksız bir sebeple öldürülen, karın ağrısından ölen, taun
[vebal hastalığından ölen, boğularak ölen, gurbette ölen, ilim tahsil etme
peşinde koşarken ölen, aşkından ölen, doğum yaparken ölen, harp ülkesinde ölen
kişilerdir.
Bazıları ahiret şehidi
olarak kabul edilenlerin kapsamından kimi şahısları şu şekilde istisna
etmişlerdir:
a) "Gurbette ölen
ve şehit sayılanlar" kapsamından "efendisinden kaçan köle" ve
"kocasına isyan ederek evini terk edip çıkan kadın''ı,
b) "Boğularak
ölenler" kapsamından; boğulma ihtimali olduğu halde veya boğulma ve
kurtulma ihtimali eşit iken yolculuğa çıkan veya şarap içmek için gemi ile
denize açılan vb. şekillerde günah bir şekilde denizde yolculuğa çıkan
kimseleri,
c) "Doğum yaparken
ölen kadınlar" kapsamından, zina sebebiyle hamile kalan kadını istisna
etmişlerdir.
Güçlü olan görüş
-ZerkeşI'nin dediği üzere- yalnızca sonuncusunun istisna edilmesidir. Sonuncu
durumda da zikredilen durum [yani zina] kadının şehit olmasına engel değildir.
Birisine aşkı sebebiyle
ölen kişinin şehit sayılmasının şartı iffet ve namusunu koruması ve durumunu
kimseye anlatmamasıdır. Çünkü konuyla ilgili rivayette şöyle denilmektedir:
Aşık olan, iffetini koruyan ve durumunu gizleyip de ölen kimse şehit olarak ölür.
(Zebidi, ithafü's-sadeti'l-müttakin, 7, 440. Hadis sahih değildir. Bkz.
İbnü'l-Cevzi, el-İlelü'l-mütenahiye, 2, 285)
Daha doğru olan görüşe
göre bu [Nebi {s.a.v.)'in bir hadisi değil] İbn Abbas'ın bir sözüdür.
Hocam Remli şöyle
demiştir: Burada, kralın karısına aşık olma örneğinde olduğu gibi dinı açıdan
kendisi ile evlenmesi mübah olan bir kimseye aşık olup onunla evlenmesi
imkansız olan kişinin kastedilmiş olması zorunludur. Aksi takdirde mesela bir
erkeğin, henüz sakalı çıkmamış genç bir erkeğe aşık olması gibi bir şey tamamen
günahtır; bununla kişi nasıl şehitlik derecesine ulaşabilir?
Ancak öyle görünüyor ki
bu ikisi arasında fark yoktur; çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi bunun şartı
kişinin namus ve iffetini koruması ve gizlemesidir.
C. CÜNÜBÜN ŞEHİT
OLMASI
Cünüp bir kimse şehit
olsa, daha güçlü görüşe göre yıkanmaz.
ca. Şehit olan cünübün
yıkanması
Cünüp veya onun hükmünde
olan -adetli kadın vb.- kişi şehit olsa [cenazesi yıkanır mı? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre -diğer şehitlerin cenazesi yıkanmadığı gibi- cünüp olan şehidin de
cenazesi yıkanmaz.
[*] - Çünkü Hanzala b.
Rahib'in oğlu Uhud savaşında cünüp iken şehid oldu, Nebi (s.a.v.) onu yıkatmadı
ve şöyle buyurdu: Meleklerin onu yıkadığın! gördüm. (Müstedrek,
Ma'rifetü's-sahabe, 3, 195; İbn Hibban, İhbaruhu s.a.v. an menakibi's-sahabe,
hadis no: 7025)
Şayet cünüp olan şehidi
yıkamak farz olsaydı bu yükümlülük ancak biz insanların yıkaması ile ortadan kalkardı.
Ayrıca gusül abdesti "hadesten taharet"tir, şehidin yıkanması
gerekmediği gibi hadesten taharet yapma durumu da ortadan kalktığından bunun
yapılması haram olur. Çünkü bu yıkamanın "farz" veya
"haram" olduğu görüşleri dışında bir görüş belirten söz konusu
olmamıştır. Bu yüzden Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Cünüp olan şehidi
yıkamak haramdır; çünkü cünüplükten yıkanma hadesten taharettir. Cünüp olmayan
şehidi yıkamak caiz olmadığı gibi ona hadesten taharet yaptırmak da caiz
değildir.
[İkinci görüş]
Cünüp olan şehit
yıkanır; çünkü şehitlik yalnızca ölümle gerekli olan yıkamayı ortadan kaldırma
konusunda etkilidir. Bu yıkama ise ölüm öncesinde gerekli olmuştur.
İlk görüş sahipleri buna
şu şekilde cevap vermişlerdir: Ölünün yıkanması ortadan kalktığı gibi bu gusül
de ortadan kalkmıştır.
cb. Şehit olan cünübün
cenaze namazı kılınır mı?
Yukarıdaki her iki
görüşe göre de cünüp olan şehidin cenaze namazı kılınmaz.
D. ŞEHİDİN
KEFENLENMESİ
da. Şehidin üzerinde
bulunan necasetlerin giderilmesi
Şehidin -kan dışında-
üzerinde bulunan necaset giderilir.
[Şehit olan kişinin
üzerinde necaset bulunuyorsa bunlar giderilir mi? Bu konuda mezhep içinde üç
görüş vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre şehidin -şehit olması sebebiyle üzerinde bulunan kan dışında- üzerinde
necaset varsa bu yıkanarak giderilir. Bu yıkama kanın ortadan kalkmasına sebep
olsa bile yapılır; çünkü necaset şehitlik sebebiyle oluşmuş değildir.
Necasetten ayrı bulunan kana gelince bunu gidermek haramdır; çünkü şehidi
yıkamamız yasaklanmıştır. Ayrıca bu kan bir ibadet [yani cihad ibadeti] sonucu
oluşmuştur. Oruçlunun ağız kokusu da bir ibadet sebebiyle oluştuğu halde onu
[misvaklayarak] gidermesi haram kılınmamıştır;
çünkü ağzını
misvaklayarak kokuyu gideren, oruçlunun kendisidir. Ö Şehidin kanını yıkayarak
gideren ise başkasıdır. Şayet oruçlunun ağız kokusunu, onun izni olmaksızın
başka bir şahsın misvaklayarak gidermesi söz konusu olursa bu da haram olur. Bu
meseleye "abdest" konusunda işaret etmiştik.
[İkinci görüş]
Şehidin üzerindeki
necaset giderilmez; çünkü şehidin yıkanmasını yasaklayan hadisteki ifade
geneldir.
[Üçüncü görüş]
Şayet necasetin
yıkanması şehitliğin izinin gitmesine yol açıyorsa necaset yıkanmaz; aksi
takdirde yıkanır.
db. Şehidin kefentenmesi
Şehit, kanlı elbisesi ile kefenlenir.
Şehidin kanlı elbisesi
ile kefenlenmesi menduptur.
[*] - Çünkü Ebu Davud,
hasen bir senetle Cabir'den şunu rivayet etmiştir:
Biz Nebi (s.a.v.)'in
yanındayken bir adamın göğsüne [veya boğazına] ok isabet ederek öldü. Bulunduğu
hal üzere elbisesine sarıldı. (Ebu Davud, Cenaiz, 3133)
Bununla "üzerinde
kan bulunmasa bile öldüğü sırada üzerinde bulunan ve giyinmeyi adet edindiği
elbisesi" kastedilmiştir. Ancak kanlı elbisesi ile defnedilmesi daha
iyidir. Nevevi bunu el-Mecmu'da zikretmiştir.
Nevevi'nin -tıpkı
el-Muharrer'de olduğu gibi- "kana bulanmış" diye sınırlandırma
yapması "daha kamilolan davranış"ı beyan etmek içindir.
Bizim
"menduptur" şeklindeki ifademiz -diğer ölülerde olduğu gibi- şehidin
de bu elbise ile kefenlenmesinin farz olmadığını göstermektedir.
[Şehidin yıkanması haram
olduğu halde üzerinde bulunan elbisesini çıkarmak haram değildir. Üzerindeki
elbiseyi çıkarıp kefenlemek] yıkama konusundan "şehitlik izini şehidin
bedeninde bırakmak" gerekçesi ile ayrılır. Şehidin namazının kılınmaması
konusundan da "şehide saygı göstermek ve onun duaya ihtiyacı bulunmadığını
göstermek" bakımından ayrılır.
Şayet elbisesi [kefen
yerine geçecek ölçüde] bol değilse tamamlanır.
Şehidin üzerinde bulunan
elbisesi bütün bedenini örtmüyorsa, [bedeninin tamamını örtecek şekilde] eksik
kalan kısmın tamamlanması farzdır. Çünkü -daha önce birkaç kez geçtiği üzere-
bu ölünün hakkıdır.
Sonrakilerden
bazılarının "eksik kalan kısmın tamamlanması menduptur; çünkü farz olan
avret yerini örtmektir" görüşü geçerli değildir.
Şehidin mirasçıları,
onun üzerindeki elbisenin çıkarılıp başka bir elbise ile kefenlenmesini
isterlerse -üzerinde şehitlik izi bulunsun ya da bulunmasın bu caiz olur; çünkü
şehidin üzerindeki elbise ile kefe nlenmesi -diğer ölülerde olduğu gibi- farz
değildir.
Mirasçılardan bazıları
şehidin üzerindeki elbiselerin çıkarılmasını istese, bir kısmı ise buna karşı
çıksa bu durumda ne yapılması gerektiği konusunda karşılıklı iki görüş ileri
sürmek mümkündür. Bu iki görüşten daha güçlü olanına göre elbisenin
çıkarılmasını istemeyenlerin dediği yapılır.
Şehidin üzerinde bulunan
kalkan gibi savaş aletlerinin, mest, deri, kürk, astarlı cübbe vb. gibi
normalde giyilmesi adet olmayan elbiselerin çıkarılması menduptur.
[*] - Ebu Davud'un
rivayet ettiğine göre Uhud savaşında şehit olan sahabenin üzerindeki demir ve
deri aletlerin çıkarılarak kanları ve elbiseleri ile gömülmeleri emredilmiştir.
(Ebu Davud, Cenaiz, 3134)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN