MUĞNİ’L-MUHTAC

CENAZELER / DİĞER BAZI HÜKÜMLER

 

L. CENAZE NAMAZINA İLİŞKİN BAZI MESELELER

 

A. NAMAZDAN ÖNCE ÖLÜNÜN YIKANMIŞ OLMASI ŞARTI

B. CENAZE NAMAZINDA CENAZENİN ÖNÜNDE BULUNMAMAK VE CENAZEDEN ÖNCE KABRE GİTMEMEK

C. CENAZE NAMAZINI MESCİDİN / CAMİNİN İÇİNDE KILMAK

D. CENAZE NAMAZINDA SAFLARIN SAYISINI ÇOK YAPMAK

E. CENAZE NAMAZI KILINDIKTAN SONRA GELEN KİŞİNİN CENAZE NAMAZI KILMASI

F. CENAZE NAMAZINI KILAN KİŞİNİN NAMAZI İADE ETMESİ

G. CENAZE NAMAZI KILANLARIN SAYISINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA NAMAZI GECİKTİRMEK

H. İNTİHAR EDEN KİŞİNİN DURUMU

I. İMAM VE İMAMA UYAN KİŞİNİN FARKLI CENAZELERİN NAMAZINA NİYET ETMELERİ

 

A. NAMAZDAN ÖNCE ÖLÜNÜN YIKANMIŞ OLMASI ŞARTI

 

Cenazenin namazının sahih olması için namaz öncesinde yıkanmış olması şarttır.

 

Cenaze kefenlenmeden önce namazını kılmak mekruhtur.

 

Kişi göçük altında kalma vb. bir yolla ölür de oradan çıkarılması ve yıkanması imkansız olursa onun namazı kılınmaz.

 

aa. Namaz öncesi yıkanmış olma

 

Cenaze namazının sahih olması için "cenaze namazının şartları" konusunda geçenlere ek olarak bazı şartlar daha gereklidir.

Nevevi bu şartlardan birine "yıkanmış olması şarttır" ifadesi ile işaret etmiştir. Şayet teyemmüm yaptırmanın şartları doğmuşsa teyemmüm yaptırmak da şarttır.

Çünkü Nebi {s.a.v.}'den nakledilen uygulama budur. Ayrıca cenaze namazı kişinin kendi kıldığı namaz gibidir. (Kıyas. Yani kişi kendisi hayatta iken nasıl ki abdestsiz namaz kılamıyorsa, kendisi ölünce de o yıkanmadan namazı kılınmaz)

 

ab. Kefenleme öncesinde cenaze namazı kılma

 

Cenazeyi kefenlemeden önce namazını kılmak mekruhtur. Nevevi Zevdidü'r-Ravda'da da bunu ifade etmiş ve bunun problemli bir görüş olduğunu belirtmiştir. Çünkü yukarıda geçen iki durum [müslümanlık ve yıkanmış olma] durumu bu cenazede bulunmaktadır.

 

Subki şöyle demiştir: Cenaze namazının kılınabilmesi için guslün şart olduğunu söyleyip, kefenlemenin şart olmadığını söylemek delili gerektirir.

 

Burada şu söylenebilir: Örtmeyi terk etmek yıkamayı terk etmekten daha hafif bir durumdur. Nitekim ilk durumda kaza gerekmediği halde ikinci durumda kaza gerekmesi bunu göstermektedir.

 

ac. Yıkanması mümkün olmayan cenazenin namazı

 

Kişi; göçük altında kalma, kuyuya veya derin bir denize düşme vb. bir durum sebebiyle bulunduğu yerden çıkarılması ve yıkanması yahut teyemmüm yaptırılması mümkün olmasa namaz kılmanın şartı bulunmadığı için onun namazı kılınmaz. Bu görüşü Rafil ve Nevevi, Mütevelll'den aktarmış ve onaylamışlardır.

 

Nevevi el-Mecmu'da "bu konuda görüş ayrılığı yoktur" demiştir.

 

Sonrakilerden biri şöyle demiştir: Bu, delilsiz bir görüştür; çünkü güç yetirilemeyen bir şey yüzünden güç yetirilebilen bir şey düşmez. Zira Nebi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu sahih yolla nakledilmiştir: "size bir şey emrettiğimde gücünüzün yettiği kadarını yapın!"(Müslim, Hac, 3244)

Ayrıca bu namazı kılmanın amacı ölü için dua etmek ve aracılık etmektir.

 

Darimı ve diğer bazıları yıkanması imkansız olan ölünün namazının kılınmasını tek görüş olarak benimsemişlerdir. Darimı şöyle demiştir:

 

Aksi takdirde ateşte yanıp küle dönüşen, yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanan kimselerin cenaze namazlarının kılınmaması gerekirdi. Oysa mezhebimiz alimlerinden bu görüşe sahip olan birini bilmiyorum.

 

Ezrai bu konuda uzun açıklamalar yapmıştır.

 

İnsanın kalbi sonrakilerden bazılarının ileri sürdüğü görüşe daha çok meyletmektedir; ne var ki hocalarımızdan nakledilen görüş el-Minhac metninde ifade edilen görüş gibidir.

 

 

B. CENAZE NAMAZINDA CENAZENİN ÖNÜNDE BULUNMAMAK VE CENAZEDEN ÖNCE KABRE GİTMEMEK

 

Mevcut cenazenin [namazını kılarken onun] önünde bulunmamak ve [kabre doğru namaz kılarken de] kabrin önüne geçmemek mezhepte esas kabul edilen görüşe göre şarttır.

 

[Cenaze namazı kılarken cenazenin veya kabre karşı kılarken kabrin önüne geçmenin caiz olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Mezhepte esas kabul edilen görüşe göre; hazır olan cenazenin namazını kılarken cenazenin önüne geçmemek şarttır. Kabre dönerek cenaze namazı kılarken de kabrin önüne geçmemek şarttır.

 

Bunun delili, öncekilerin bu şekildeki uygulamalarına uymaktır.

Ayrıca cenaze imam konumundadır. [Bu yüzden imamın, cemaatin önünde bulunması gibi namaz kılanların önünde bulunur.]

 

[İkinci görüş]

 

Hem mevcut cenazenin hem de kab ri n önüne geçmek caizdir; çünkü ölü kendisine uyulan bir imam değildir ki onu öne geçirmek ~ zorunlu olsun! Aksine o, efendisinin kendisini affetmesi için bir grup insanın yanında geldiği bir köle gibidir .

 

Metinde geçen "mevcut cenaze" ifadesi ile "cenaze namazının kılındığı beldede bulunmayan cenaze" dışarıda bırakılmıştır; daha önce geçtiği üzere bu belde kişinin sırtının arkasında yer alsa bile uzakta bulunan kişinin cenaze namazı kılınır.

 

Not:  Nevevi yukarıda geçen birinci görüşü "mezhepte esas kabul edilen görüş" diye belirtti. Çünkü onun açıklamalarından anlaşıldığı üzere bu konuda iki farklı rivayet [tarık] bulunmaktadır; bunların daha sahih olanına göre görüş ayrılığı İmam Şafil (r.a.)'nin "imama uyan kişinin imam ın önüne geçmesi" konusundaki iki görüşüne dayalıdır. Diğer rivayete göre ise bunun caiz olduğu konusunda tek görüş vardır.

 

Ezrai'nin dediği üzere cenaze ile onun namazını kılan kişinin aynı mekanda bulunması, mescit dışında cenaze namazı kılınırken aradaki mesafenin -cenazeyi imama benzetirsek- yaklaşık üç yüz zira' dan fazla olmaması da şarttır.

 

 

C. CENAZE NAMAZINI MESCİDİN / CAMİNİN İÇİNDE KILMAK

 

Cenaze namaZInı mescitte kılmak caizdir.

 

Cenazenin mescidi kirletme gibi bir durumu söz konusu değilse namazını mescitte kılmak herhangi bir mekruhluk söz konusu olmadan caizdir, hatta -el-Mecmu'da ifade edildiği üzere- müstehaptır.

 

[*] - Çünkü Müslim'in rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.) Beyza'nın oğlu Sehl ve Süheyl'in cenaze namazlarını mescitte kılmıştır. (Müslim, Cenaiz, 2249)

 

Bu yüzden namazı mescitte kılmak daha faziletlidir. Ayrıca mescit en şerefli mekandır.

 

Nevevi Ziyadetü'r-Ravda'da şöyle demiştir: "Mescitte cenaze namazı kılana [sevaptan herhangi] bir şey yoktur." (<>) şeklindeki hadise gelince zayıftır. Bunun zayıf bir hadis olduğunu Ahmed b. Hanbel, İbnü'l-Münzir ve Beyhaki açık olarak ifade etmişlerdir. Ayrıca meşhur olan rivayet "mescitte cenaze namazı kılana [günahtan herhangi] bir şey yoktur." şeklindedir. (<>Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2, 444; Beyhaki, Cenaiz, 42/52)

 

Cenazenin mescidi kirletmesinden korkulursa mescide sokulması caiz olmaz.

 

 

D. CENAZE NAMAZINDA SAFLARIN SAYISINI ÇOK YAPMAK

 

Namaz kılanların üç veya daha fazla saf yapması sünnettir.

 

Cenaze namazında cenaze namazını kılanların üç veya daha fazla saf yapmaları sünnettir.

 

[*] - Çünkü Hakim'in sahih olarak rivayet ettiği hadiste şöyle buyrulmuştur: Kendisi için üç saf insanın cenaze namazı kıldığı kişi için bağışlanma gerçekleşmiştir. (Tirmizi, Cenaiz, 1028)

 

[*] - Bir başka rivayet şöyledir: Kendisi için üç saf insanın cenaze namazı kıldığı kişi bağışlanmıştır.

 

[*] - Müs!im'in bir rivayet i şöyledir: Bir müslüman için yüz kişiye ulaşan bir topluluk olsa ve hepsi de onun [bağışlanması için] aracılık etseler mutlaka o kişilerin aracılığı kabul edilir. (Müslim, Cenaiz, 2195)

 

Diğer namazların aksine bu namazda birinci saf ile diğer safların fazileti birbirine eşittir; çünkü bu namazda "safların sayısının çok tutulması" konusunda nass bulunmaktadır.

 

Not:  EI-Bahr'da şöyle denilmiştir: Arefe günü, bayram günü, Cuma günü gibi faziletli vakitlerde vefat eden kimselerin cenaze namazını kılmak ve onların definlerine katılmak [diğer cenazelere göre] daha müstehaptır. Çünkü Nebi {s.a.v.)'in şöyle dediği sahih bir yolla rivayet edilmiştir: "Cuma gecesi vefat eden ve Cuma günü defnedilen kimse kabrin fitnesinden [azabından] korunur. "(Abdürrezzak, Musannef, 5595)

 

 

E. CENAZE NAMAZI KILINDIKTAN SONRA GELEN KİŞİNİN CENAZE NAMAZI KILMASI

 

Cenaze namazı kılındıktan sonra gelen kişi de cenaze namazını kılar.

 

Cenaze namazı kılındıktan sonra gelen bir şahsın o cenazenin namazını kılması menduptur.

 

[*] - Çünkü Nebi {s.a.v.} bir topluluğun mezarlarına dönerek onların cenaze namazını kılmıştır.

 

> topluluğun, cenaze namazları kılındıktan sonra gömüldükleri bilinen bir durumdur.

 

Bu namaz, ister ölü defnedildikten sonra ister definden önce kılınmış olsun diğer şahısların kıldığı cenaze namazı gibi farz olarak yerine gelmiştir. Bu sebeple -el-Mecmu'da Mütevellf'den aktarıldığına göre- kişi bu şekilde namaz kılarken farza niyet eder ve farzın sevabını alır.

 

 

F. CENAZE NAMAZINI KILAN KİŞİNİN NAMAZI İADE ETMESİ

 

Cenaze namazını kılan kişi, -doğru olan görüşe göre- bu namazını iade etmez.

 

[Cenaze namazını kılan kişinin daha sonra bunu iade etmesinin sünnet olup olmadığı konusunda mezhep içinde altı görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Doğru olan görüşe göre tek başına veya cemaatle cenaze namazı kılan kişinin bu namazı daha sonra iade etmesi sünnet değildir; çünkü cenaze namazı kılmak suretiyle nafile ibadette bulunulamaz. Oysa ikinci defa namaz kılarsa ikinci namaz nafile olarak gerçekleşecektir. Bununla birlikte [abdest almak için] su ve [teyemmüm yapmak için] toprak bulamayan kimse, bulunduğu hal üzere cenaze namazı kıldıktan sonra ab de st alabilecek su [veya toprak] bulsa -Kaffal'in fetva verdiği üzere- cenaze namazını iade eder.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer namazlarda olduğu gibi cenaze namazında da; tek başına veya cemaatle cenaze namazı kılmış olan bir kişinin bu namazı cemaatle iade etmesi sünnettir.

 

[Üçüncü görüş]

 

Tek başına cenaze namazı kılmış olan kişi bir cemaat bulursa -cemaat faziletini elde etmek için- onlarla birlikte iade etmesi sünnet olur, aksi takdirde sünnet olmaz.

 

[Dördüncü görüş]

 

Cenaze namazını iade etmek mekruhtur.

 

[Beşinci görüş]

 

Cenaze namazını iade etmek haramdır.

 

ilk görüşe göre kişi cenaze namazını tekrar kılsa -el-Mecmu'da "doğru" kabul edilen görüşe göre- ikinci namazı nafile olarak gerçekleşmiş olur. Bu kıyastan istisna edilerek verilmiş bir hükümdür; çünkü kılınması istenmeyen bir namaza başlama durumunda namaz hiç başlamamış olur. Hatta bu ikinci namazın -cenaze namazı kılan ikinci grubun namazında olduğu gibi- farz olarak yerine gelmiş olacağı bile söylenmiştir. Bunu söyleyenlerin delili şu olabilir: Cenaze namazı kılman ın amacı ölü için dua etmek ve bağışlanması için aracılık etmek olduğundan başka namazlarda caiz olmamakla birlikte cenaze namazında bu sahih olmuştur.

 

Namazı kılmamış olan kimsenin sonradan o namazı kılması ise farz olarak gerçekleşir. Çünkü -geçtiği üzere- bu namaz, nafile olarak gerçekleşen bir namaz değildir.

 

[Soru]  [Cenaze namazı kılma] farziyeti ilk kılanların namazı ile düşmüştür, şu halde daha sonra kılınan namaz farz olarak yerine gelmez.

 

[Cevap]  ilk namazia birlikte onu kılanların üzerinden "farzın sorumluluğu" kalkmıştır ancak farziyetin kendisi kalkmamıştır. "Nafile hac ibadeti" ve "seçimli farzlarda" olduğu gibi bir şey başlangıçta farz olmadığı halde başlanıldığında farza dönüşebilir. Subki (r.a.) bunu şu şekilde açıklamıştır: Farz-ı kifaye olan bir fiil yapıldığında amaç gerçekleşmiyorsa, aksine -ilim öğrenmek, Kur'an'ı ezberlemek ve cenaze namazı kılmada(1) olduğu gibi- bunu yapanların tekrarlanmasıyla maslahat da yenileniyorsa bu fiil yapıldığında günahın sorumluluğu ortadan kalksa bile bazı kimselerin yerine getirmesi ile fiilin farziyeti ortadan kalkmaz. Her farzın terkinde mutlak olarak günah söz konusu olmayabilir.

 

(1) Cenaze namazında maslahat sürekli yenilenmektedir; çünkü bunun amacı

ölünün bağışlanması için aracılık etmektir. (Subki)

 

 

G. CENAZE NAMAZI KILANLARIN SAYISINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA NAMAZI GECİKTİRMEK

 

Cenazenin namazını çok kişi kılsın diye namaz geciktirilmez.

 

Cenazenin namazını çok kişi kılsın diye namaz geciktirilmez.

 

[*] - Çünkü sahih hadiste şöyle buyrulmuştur: Cenazeyi defnetmekte acele edin. (Buhari, Cenaiz, 1315; Müslim, Cenaiz, 2183)

 

Cenazenin bozulmasından korkulmuyorsa, yakında bulunan velinin namaza katılması için beklemekte sakınca yoktur.

 

Not:  Nevevi'nin sözü şu iki durumu kapsamaktadır:

 

1) Cenaze namazından önce sayıları az olan bir topluluk bulunsa, cemaatin sayısı çoğalsın diye beklemezler. Ancak Zerkeşi ve başka bazı alimler şöyle demiştir: "Cemaatin sayısı kırk kişiden az ise yakından gelecek kişilerle sayı kırka ulaşsın diye beklenir. Çünkü bu sayıda kişinin namaz kılması dince istenmiştir. Müslim'in İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre o, cemaatin sayısı kırka ulaşıncaya kadar cenaze namazını ertelerdi". Bunun hikmeti hakkında şu söylenmiştir: "Kırk kişi toplandığında mutlaka onların içinde Allah'ın bir velisi bulunur." Yüz kişinin hükmü de -yukarıda geçen hadisten anlaşıldığına göre- kırk kişi ile aynıdır.

 

2) Cenaze namazı kılma farzını düşürecek kişilkişiler onun namazını kıldığında başka bir cemaatle namazı tekrar kılmak için beklenmez. Bundan sonra gelecek cemaat ölünün kabrine doğru namaz kılarlar. Bunu İmam Şafii (r.a.) el-Ümm'de zikretmiştir. Çünkü gömmede acele etmek ölünün hakkıdır, ölüyü gömmekle namaz kılma imkanı kaçınlmış olmaz.

 

 

H. İNTİHAR EDEN KİŞİNİN DURUMU

 

Kendisini öldüren [intihar eden] kişi de cenazesinin yıkanması ve namazının kılınması bakımından diğer insanlar gibidir.

 

İntihar eden kişinin, cenazesinin yıkanması ve namazının kılınması bakımından hükmü diğer insanlarla aynıdır.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İyi olsun kötü olsun, -hatta büyük günahlar işlemiş olsa bilecenaze namazının kılınması her müslümanın hakkıdır.(Beyhaki, Salat, 3, 121)

 

Bu hadisi rivayet eden Beyhaki şöyle demiştir: Bu hadis, konu ile ilgili en sahih hadistir, ancak mürseldir. Mürsel hadis bazı hususlar tarafından desteklenirse hüküm vermede delilolur. Bunlardan biri de ilim ehlinin çoğunluğunun o hadiste yer alan hükmü benimsemesidir ki burada böyle bir durum bulunmaktadır. Müslim'in rivayet ettiği "Nebi (s.a.v.) intihar eden bir kişinin namazını kılmadı" (Müslim, Cenaiz, 2259)  şeklindeki hadise gelince alimlerin çoğunluğu bu hareketi "aynı şeyi başkalarının da yapmaması için caydırma amacıyla yapılmış bir hareket" şeklinde yorumlamışlardır. Sahabe ise o kişinin namazını kılmıştır. İbn Hibban sahihinde bu hadise "mensuhtur" şeklinde cevap vermiştir.

 

Not:  Ahmed b. Hanbel Zühd adlı eserinde Münzir b. Cündüb'ten şunu rivayet etmiştir: Onun çocuklarından biri çok yeme hastalığına tutulmuştu. Münzir "şayet yemekten ölürse namazını kılmayacağım, çünkü o isyan ederek ölmüş olur" dedi.

 

 

I. İMAM VE İMAMA UYAN KİŞİNİN FARKLI CENAZELERİN NAMAZINA NİYET ETMELERİ

 

İmam gaip olan bir şahsın, imama uyan kişi ise hazır olan bir şahsın cenaze namazına niyet etseler veya tersi olsa bu caiz olur.

 

İmam, gaip olan bir şahsın cenaze namazına, imama uyan kişi de hazır olan bir şahsın cenaze namazına niyet etse veya tersi olsa caiz olur; çünkü niyetlerinin farklı olmasının bir zararı yoktur. Bu, ikindi namazı kılan kimsenin ardında öğle namazı kılmaya benzer.

 

İmamın hazır veya gaip olan bir şahsın cenazesine, imama uyan kişinin de hazır veya gaip olan başka bir şahsın cenazesine niyet etmesi de böyledir.

 

Özetle burada dört mesele bulunmaktadır. Nevevi "imama uyan kişi, imamın cenaze namazını kılmaya niyet ettiği kişiden başkasına niyet etse" demiş olsa bu dördünü de kapsamış olurdu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

M. CENAZENİN DEFNİNE İLİŞKİN BAZI MESELELER