CENAZELER / DİĞER BAZI HÜKÜMLER |
M. CENAZENİN DEFNİNE
İLİŞKİN BAZI MESELELER
Ölüyü [başkaların
kabirlerinin de bulunduğu] mezarlığa [kabristana] defnetmek başka yere [tek başına]
defnetmekten daha faziletlidir.
Mezarlıkta gecelemek
mekruhtur.
Defnedilen kişi erkek
bile olsa [defin işlemi sırasında] kabrin bir örtü ile örtülmesi, defnetme
sırasında "bismillahi ve ala milleti rasulillah" denilmesi menduptur.
Cenazenin altına [halı,
kilim vb.] bir şey serilmez" [yanağının altına] kırlent [yastık vb.]
konulmaz.
Islak veya gevşek
topraklı arazi dışındaki arazilere ölüyü tabutla defnetmek mekruhtur.
Geceleyin ölü defnetmek
caizdir. Özellikle seçilmiş olmamak şartıyla namaz kılmanın mekruh olduğu
vakitte ölü defnetmek de caizdir. Bu ikisi dışındaki vakitlerde defnetmek daha
faziletlidir.
A. ÖLÜYÜ, BAŞKALARININ KABİRLERİNİN DE
BULUNDUĞU MEZARLIĞA DEFNETMEK
B. MEZARLIKTA GECELEMEK
C. DEFİN İŞLEMİ SIRASINDA MEZARLlĞIN
ÜZERİNİ ÖRTÜ İLE ÖRTMEK
D. DEFNETME SIRASINDA SÖYLENMESİ MENDUP
OLAN SÖZLER
E. CENAZENİN ALTINA [KABRİN TABANINA]
BİR ŞEY SERMEK
F. ÖLÜNÜN TABUTLA DEFNEDİLMESİ
G. ÖLÜYÜ GECELEYİN DEFNETMEK
H. NAMAZ KILMANIN MEKRUH OLDUĞU
VAKİTLERDE ÖLÜ DEFNETMEK
A. ÖLÜYÜ, BAŞKALARININ
KABİRLERİNİN DE BULUNDUĞU MEZARLIĞA DEFNETMEK
Ölüyü [başkalarının
kabirlerinin de bulunduğu] mezarlığa [kabristana] defnetmek başka yere [tek
başına] defnetmekten daha faziletlidir.
1. Ölüyü kabristana
defnetmek başka yere defnetmekten daha faziletlidir; çünkü [genel mezarlıkta
olan ölüler için] ziyaretçiler ve gelip geçenlerin duaları kendilerine ulaşır.
Ayrıca Nebi (s.a.v.) gerek ailesinden vefat edenleri gerekse ashabından vefat
edenleri Bakı kabristanına defnetmiştir.
2. Kaffal'in
fetvalarında ölüyü eve defnetmenin mekruh olduğu belirtilmiştir. Ezrai
"ancak bir ihtiyaç varsa veya maslahat bunu gerektiriyorsa mekruh
olmaz" demiştir. Ayrıca bunun mekruh olduğu değil "daha faziletli
davranışa aykırı bir davranış olduğu" görüşü meşhurdur.
Nebi (s.a.v.)'in evine
defnedilmesinin sebebi şu idi: Allah bütün peygamberlerinin canını,
defnedilmeyi istedikleri yerde almıştır.
Ezrai ve başka alimler
yukarıdaki hükümden şehidi istisna etmişlerdir. Konu ile ilgili hadis
bulunduğundan şehidin öldüğü yerde defnedilmesi sünnettir.
3. Ölüyü, şehirdeki en
faziletli kabristana -örneğin salihlerin bulunmasıyla tanınan kabristana-
gömmek sünnettir.
4. Mirasçılardan
bazıları "ölüyü benim mülküm olan araziye gömelim" veya
"terikede yer alan araziye gömelim" dese, diğer mirasçılar ise
kabristana gömülmesini istese, kabristana gömülmesini isteyen kimsenin isteği
yerine getirilir.
Mirasçılardan bazıları
ölüyü kendi özel mülküne defnetse ölü oradan çıkarılmaz. Şayet ölü, geriye
bıraktığı malvarlığı içindeki bir araziye gömülse o araziyi satın alan kişi
değil diğer mirasçılar onun cenazesini nakledebilirler. Bununla birlikte
cenazeyi orada bırakmak daha iyidir.
Şayet gömülen ölü
çürümüşse veya oradan nakledilmişse [araziyi satın alan kişi] oraya başkasını
nakledebilir.
5. Mirasçılar ölünün iki
kabristandan hangisine defnedileceği konusunda anlaşmazlığa düşseler ve ölen
kişi de herhangi bir vasiyette bulunmamış olsa [ne yapılacaktır?]
Bu konuda İbnü'l-Üstaz
şöyle demiştir:
Şayet ölen kişi erkek
ise, onun namazını kıldırma ve yıkama konusunda kim öncelikli hak sahibi ise
onun görüşü kabul edilir. Bu konuda eşit iseler aralarında kura çekilir. Şayet
ölen kişi kadınsa kocası değil kadının yakınının görüşü esas alınır.
Ezrai'nin dediği üzere
bu, iki kabristanın toprağı eşit olduğunda söz konusu olur; aksi takdirde
hangisinin talep ettiği kabristan ölü için daha uygun ise onun isteği dikkate
alınır. Örneğin biri daha yakın, daha uygun, hayırlı kimselere bitişik olsa ve
diğeri de buna zıt olsa ölü için daha uygun olan esas alınır. Hatta ölünün
mirasçıları ölüyü kendisi için uygun olan yerden farklı bir yere gömme
konusunda ittifak etseler, ölünün hakkı sebebiyle hakim onların bunu yapmasını
engeller.
6. çocuğun defnedileceği
yer konusunda ana - baba anlaşmazlığa düşseler; her ikisi de "benim
toprağıma gömülecek" dese sonraki bazı alimlerin dediğine göre zahir olan
babanın görüşünün esas alınmasıdır.
7. Şu gibi kabristanlara
ölü defnetmekten kaçınmak gerekir:
> Kabristan gaspedilmiş
bir arazide ise,
> zalim bir kimse
haram bir parayla bu araziyi satın almış sonra Allah yolunda vakfetmişse,
> arazi sahipleri
bidatçı ve fasık kimse iseler,
> toprağı tuzlu vb.
olması sebebiyle bozuk olsa,
> ölüyü oraya
defnetmek ölünün bedeninin parçalanmasına yol açıyorsa, bu gibi durumlarda
ölüyü oraya defnetmekten kaçınmak daha faziletlidir, hatta zahir olduğu üzere
kimi durumlarda bundan kaçınmak farzdır.
8. Bir kimse gemide iken
ölse ve gemi karaya yakın bir yerde olduğundan karaya defnedilmesi mümkün olsa
ve bir engel de bulunmasa, ölüyü defnetmek üzere defin işlemini geciktirmeleri
gerekir. Şayet gemi karaya yakın bir yerde değilse ölü, şişmemesi için iki
levha arasına konur ve denize bırakılır. Böylece onu defnedecek birilerinin
bulması muhtemeldir. Şayet denizin dibine ulaşması için ona ağır bir şey
bağlarlarsa bu da günah olmaz.
Bu ölüyü iki levha
arasına veya denize koyacaklarsa bunu yapmadan önce yıkanması, kefenlenmesi ve
namazının kılınması gerekir. Bu konuda farklı görüş yoktur.
9. Bir müslümanın
kafirlerin kabristanına defnedilmesi caiz olmadığı gibi bunun aksi de caiz
değildir.
Müslüman ve kafir
cenazeler birbirine karışsa bu ölüler ayrı bir mezarlığa defnedilirler.
10. Ehl-i harp
kafirlerin gömülü olduğu kabristan silinip izleri kaybolsa buranın müslüman
mezarlığı veya mescit yapılması caiz olur. Çünkü Nebi (s.a.v.) böyle yapmıştır.
11. Bir kimse bir
kabristanda bir mezar kazsa, o mezar üzerinde başka bir ölüden daha fazla hak
sahibi değildir; çünkü kişi nerede öleceğini bilemez. Ancak başkalarının bu
konuda onunla rekabete girişmemesi daha uygundur.
B. MEZARLIKTA
GECELEMEK
Mezarlıkta gecelemek
mekruhtur.
Çünkü mezarlıkta vahşet
[yalnızlık, ıssızlık] söz konusudur. Kişi aklını başından giderecek bir şey
görebilir.
Nevevi'nin sözünden
"tek olan kabirde gecelemenin mekruh olmadığı" anlaşılmaktadır.
İsnevi "bu konuda ihtimal vardır: Mezarlığın açık arazide olması ile
içinde oturulan bir evde olması arasında bir ayrım yapılabilir" demiştir.
Bu ayrımın yapılması daha güçlü bir görüştür; çünkü mezarlıkların pek çoğu
meskıln bölgededir, bu yüzden geceleri kalmak mekruh olmaz.
Yukarıda hükmün
gerekçesini açıklama sadedinde belirttiğimiz husustan "kişi tek başına
olduğunda bunun mekruh olacağı" anlaşılmaktadır. Ancak günümüzde olduğu
gibi Cuma geceleri Kur'an okuyucularının veya mezarı ziyaret eden kimselerin
yaptığı gibi topluluk halinde mezarlıkta kalınırsa bu mekruh olmaz.
C. DEFİN İŞLEMİ SIRASINDA
MEZARLlĞIN ÜZERİNİ ÖRTÜ İLE ÖRTMEK
Defnedilen kişi erkek
bile olsa [defin işlemi sırasında] kabrin bir örtü ile örtülmesi menduptur.
Ölü erkek bile olsa onu
kabre indirirken mezarlığın üzerini örtü ile örtmek menduptur.
[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.)
Sad b. Muaz'ın kabrini örtmüştür. Ayrıca bu, örtülmesi gereken bir şey
açıldığında onun görünmemesi için daha uygun bir yoldur.
Kadın için bunun
yapılması, diğer şahıslar için yapılmasından daha güçlü menduptur. Hatta
mezarlığın örtülmesinin kadının defnine özgü olduğu söylenmiştir ki İmam Şafii
(r.a.)'nin ifadesinden ilk anda anlaşılan da budur.
Hayatta iken olduğu gibi
öldüğünde de çift cinsiyetli şahsın mezarının örtülmesi, erkeğin defnedilmesi
esnasında örtülmesinden daha güçlü derecede menduptur.
D. DEFNETME SIRASINDA
SÖYLENMESİ MENDUP OLAN SÖZLER
Defnetme sırasında
"bismillahi ve ala milleti rasulillah " denilmesi menduptur.
Ölüyü defnetme esnasında
onu kabre indiren kişinin "Bismillahi ve ala milleti rasulullah"
demesi menduptur.
[*] - Bunu Tirmizi, İbn
Hibban ve Hakim rivayet etmiştir.(Tirmizi, Cenaiz, 1046; Müstedrek, Cenaiz, 1,
366; İbn Hibban, Cenaiz, 3109)
Bir başka rivayette
"ve ala milleti" ifadesi yerine "ve ala sünneti" şeklinde
ifade yer almaktadır.
Duruma uygun bir şekilde
bu duaya ek yapması sünnettir.
E. CENAZENİN ALTINA
[KABRİN TABANINA] BİR ŞEY SERMEK
Cenazenin altına [halı,
kilim vb.] bir şey serilmez, [yanağının altına] kırlent [yastık vb.] konulmaz.
Kabirde iken cenazenin
altına herhangi bir yaygı [halı, kilim vb.] serilmez, başının altına da kırlent
[yastık] konmaz. Yani bunu yapmak mekruhtur; çünkü bu, malı zayi etmektir.
Bunun yerine başının altına taş veya tuğla konulur, yanağı da bunun üzerine
bırakılır.
[*] - Beyhaki'nin Sünen
adlı eserinde Ebu Musa el-Eş'arı'den yapılan rivayete göre, o ölümü
yaklaştığında lahdine [kabrine] kendisi ile toprak arasına girip engelolacak
bir şey serilmemesini vasiyet etti. (Beyhaki, Cenaiz, 3, 395)
[*] - Hz. Ömer (r.a.) de
kabre konulduğunda yanağının toprağa konulmasını vasiyet etti.
Beğavı şöyle demiştir:
Ölünün altına bir şey yayılmasında bir sakınca yoktur; çünkü Nebi (s.a.v.}'in
kabrinin tabanına kırmızı kadife serilmişti.
Alimlerimiz buna şu
şekilde cevap vermişlerdir: Bu, sahabenin toplu olarak yaptığı bir fiil
olmadığı gibi bu konuda onların rızası da alınmış değildir. Bunu yalnızca
Şukran, Nebi (s.a.v.}'den sonra başkasının o kadifeyi giymesini kötü saydığı
için yapmıştır.
Ayrıca el-İstfab adlı
eserde belirtildiği ne göre Nebi (s.a.v.)'in kabri toprakla doldurulmadan önce
bu kadife çıkarılmıştır.
Not: Nevevi "ölü
için yaygı veya yastık edinilmez" demiş olsaydı benim yukarıda yaptığım
açıklamalara gerek kalmayacaktı. Çünkü metinde geçen "mihadde"
sözcüğü "kabrin altına serilen şey" kapsamına dahil ise zaten o söz
bunu da içermektedir. Şayet dahil değilse -ki doğrusu budur- o halde onu merfu
kılacak bir amil [ötre ile okunmasına etki eden bir durum] bulunmamaktadır.
F. ÖLÜNÜN TABUTLA
DEFNEDİLMESİ
Islak veya gevşek
topraklı arazi dışındaki arazilere ölüyü tabutla defnetmek mekruhtur.
Ölünün tabutla
defnedilmesinin mekruh olduğu konusunda icma bulunmaktadır.
[Şu durumlarda ölü
tabutla gömülebilir:]
> [Kabir] ıslak veya
gevşek [yumuşak] arazide ise - bu şekilde gömülmesinde maslahat bulunduğundan-
mekruh olmaz. Ölünün "beni tabutla gömün" şeklinde bir vasiyeti ancak
böyle bir durumda uygulanır.
> Ölünün bedeninde
yangın, dağlanma vb. bir sebeple dağılma bulunur da ceset ancak tabut içinde
bir arada bulunursa,
> -Mütevellf'nin
dediği üzere- ölen kişi bir kadın olur da kendisinin mahremi bir erkek
bulunmazsa, defin esnasında veya diğer durumlarda yabancı erkeklerin görmemesi
için tabutla defnetmek mekruh olmaz.
> El-Vasft adlı
eserde şu durum da bu kapsama dahil edilmiştir: Ölen kişinin kabri, yırtıcı
hayvanların çok olduğu bir yerde bulunursa kabrin deşilerek cesedin
çıkarılmasına engelolmak için ölü tabutla gömülebilir.
G. ÖLÜYÜ GECELEYİN
DEFNETMEK
Geceleyin ölü defnetmek
caizdir.
Geceleyin ölü defnetmek
-mekruhluk söz konusu olmaksızıncaizdir.
[*] - Çünkü Hz. Aişe, Hz
.. Fatıma ve -Hz. Ali dışındaki- raşid halifeler geceleyin defnedilmişlerdir.
[*] - Hakim'in sahih
olarak rivayet ettiğine göre Nebi (s.a.v.) de bunu yapmıştır. (Müstedrek,
Cenaiz, 1, 368)
Açıktır ki bu hükümler
müslüman ölüler hakkındadır. İslam ülkesi vatandaşı olan gayri müslimlere
[zimmllere] gelince -ileride cizye ile ilgili bölümde ele alınacağı üzere-
onların cenazelerini gündüz defnetmelerine müsaade edilmez. Devlet başkanının
buna engelolması gerekir.
H. NAMAZ KILMANIN
MEKRUH OLDUĞU VAKİTLERDE ÖLÜ DEFNETMEK
Özellikle seçilmiş
olmamak şartıyla namaz kılmanın mekruh olduğu vakitte ölü defnetmek de dÜzdir.
Namaz kılmanın mekruh
olduğu vakitlerde ölüyü defnetmenin -herhangi bir mekruhluk söz konusu
olmaksızın- caiz olduğu konusunda da icma bulunmaktadır.
Çünkü bu defnin sebebi
olan ölüm mekruh vakitten ya daha önce gerçekleşmiş veya ona bitişiktir.
Ancak -el-Mecmu'da
belirtildiği ne ve er-Ravda'nın ifadesinden de anlaşıldığına göre- [mekruhluğun
söz konusu olmaması için] özellikle bu mekruh vakitlerin seçilmemiş olması
gerekir. EI-Minhac metninden anlaşılan ifade ise bunun caiz olmamasını
gerektirmektedir. Hocamız Zekeriya el-Ensarı Menhecü't-tüllob adlı eserinin
şerhinde [el-Fethü'l-vehhab] bu görüşü kabul etmiştir. Buradaki caizliği
"iki tarafı eşit olan caizlik" şeklinde anlamak gerekir.
[*] - Müs\im'in Ukbe b.
Amir'den rivayet ettiği şu hadis de "mekruhluk" şeklinde
yorumlanmıştır: Resulullah (salIalIahu aleyhi ve sellem) üç vakitte namaz
kılmamızı ve ölülerimizi defnetmemizi yasakladı: Güneşin tam tepede olduğu
vakit, güneşin doğduğu ve battığı vakitler. (Müslim, Salatü'l-müsafirin, 1926)
Bu rivayetten ilk anda
anlaşıldığına göre defnetme fiiline bitişik olarak iki vakitte yani sabah
namazından sonra ve ikindi namazından sonra ölü defnetmek mekruh değildir.
İsnevı bu görüşü esas almış, elHodim adlı eserde ise [namaz kılmanın mekruh
olduğu] bütün vakitlerin özellikle seçilmesinin mekruh olduğu söylenmiştir ki
güçlü olan görüş de budur.
Bu ikisi [gece vakti ve
namazın mekruh olduğu vakitler] dışındaki vakitlerde defnetmek daha
faziletlidir.
Cenazenin defnini
geceden sonraya veya mekruh vakitlerden sonraya bırakma halinde ölünün
bedeninde bir değişme meydana gelmesinden korkulmuyarsa gece ve mekruh vakitler
dışında defnetmek daha faziletlidir; çünkü söz konusu vakitlerde insanların bir
araya gelmesi ve ölüyü kabre koymak kolaydır.
İsnevi şöyle demiştir:
Nevevi ne el-Mecmu'da ne de er-Ravda'da söz konusu iki vakit dışında ölü
defnetmenin daha faziletli olduğu konusuna temas etmemiştir; zaten bunun sahih
olması da güçlü görünınemektedir; çünkü ölüyü defnetmekte acele etmek
müstehaptır.
Yukarıda geçen şart
[yani ölünün bedeninin bozulmaktan korkulması] bu görüşü reddetmektedir.
Nevevi "bu iki
vakit dışında defnetmek sünnettir" demiş olsaydı yaptığımız yorumlara
gerek kalmayacaktı.
Not: Yukarıda bahsi geçen cenaze namazına katılma
durumunda kişi bir kırat sevap elde eder. Bununla birlikte -sadece mezara
koymaya değil- defnin tamamlanmasına kadar katılma durumunda kişi iki kırat
sevap elde eder.
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim' deki şu hadistir: Bir kimse cenaze namazını kılıncaya kadar
cenaze ile birlikte bulunursa bir kırat sevap alır. Defnedilinceye kadar
-Buhari'nin rivayetinde defnedilmesi bitinceye kadar bulunursa iki kırat sevap
alır. (Buhari, Cenaiz, 1325 - Buhari, Cenaiz, 1325; Müslim, Cenaiz, 2186)
Nebi {s.a.v.)'e
"iki kırat sevap nedir?" diye sordular. Şöyle cevap verdi: "İki
büyük dağ kadar". Müslim'in rivayetinde "bu iki dağdan küçük olanı
Uhud dağı kadardır" demiştir. (Müslim, Cenaiz, 2189 - Müslim, Cenaiz,
2187)
Müslim'in "lahde
konuluncaya kadar" şeklindeki rivayet i de bu şekilde yorumlanır. (Müslim,
Cenaiz, 2187)
Bu cenaze namazının
kıratı ile birlikte midir yoksa ondan ayrı olup toplam üç kırat sevap mı söz
konusudur? Bu konuda farklı ihtimaller bulunmaktadır. Ancak Buhari'nin
Kitdbü'l-ımdn adlı eserinde birincisi açık olarak belirtilmiştir. Taberani'nin
merfu olarak rivayet ettiği şu rivayet ise ikincisini desteklemektedir:
Defnedilinceye dek cenaze ile birlikte bulunan kişi için üç kırat sevap
yazılır. (Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, 11, 143)
Bu açıklamalardan
anlaşılmaktadır ki bir cenaze namazı kılındıktan sonra kişi cenazeye tek başına
katılsa sonra cenaze defnedilinceye kadar onun yanında kalsa - el-Mecmu' da ve
diğer eserlerde açık olarak belirtildiği üzere- ikinci kırat ecrini alamaz.
Ancak sonuç itibarıyla bir sevap alır.
Birden fazla cenaze
bulunur da bunlar için tek bir namaz kılınırsa cenaze sayısının çok olması
sebebiyle bu namazı kılan kişinin sevabı da çok olur mu yoksa namazın bir tane
olmasına bakılarak sevap da bir tane mi olur? Ezrai şöyle demiştir: "Zahir
olan sevabın çok olmasıdır." Hama Kadısı Barizi de bu yönde fetva
vermiştir ki zc'lhir olan da budur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
N. KABRİN YAPISINA
İLİŞKİN BAZI MESELELER