HAC-UMRE / İHRAM YASAKLARI |
2. GÜZEL KOKU VE YAĞ
KULLANMAK
İhramlı iken haram olan
ikinci şeyelbisesine veya bedenine güzel koku sürmek ve saçı veya sakalı yağlamaktır.
Bedeni veya başı hatmi otuyla yıkamak mekruh değildir.
A. GÜZEL KOKU SÜRÜNMEK
B. SAÇINA VE SAKALINA YAĞ SÜRÜNMEK
A. GÜZEL KOKU SÜRÜNMEK
1. İhram yasaklarının
ikincisi gerek erkek olsun gerekse erkek dışında bir kimse olsun -burnu koku almıyor
olsa bile- ihramlının genellikle güzel kokusu bulunduğu için kullanılan bir
koku sürmesidir. Bu koku misk, Cıd, kafur ve vers gibi başka bir şeyle
karıştırılan bir şey bile olsa hüküm böyledir. Vers, yemen bölgesindeki en
meşhur kokudur. Yine safran da boyama ve tedavi amaçlı kullanılıyor olsa bile
hükmü böyledir.
2. Kişinin güzel kokuyu
elbisesine, ayakkabısına, nalınına sürmesi de haramdır.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) yukarıda geçen hadiste şöyle buyurmuştur: İhramIı kişi
safran ve vers sürülmüş elbise de giymesin.
Vers de güzel kokulu bir
bitkidir.
Nevevi
"elbisesine" değil de "giydiği şeye" demiş olsa benim
yaptığım açıklamalara gerek olmayacaktı.
İhramlı kişinin bu sayılanları
giydiği şeye sürmesinin haram olmasına kıyasla bedenine sürmesi de evleviyetle
haramdır. Kişi yemek, burnuna damlatmak ve lağman yapmak suretiyle bile olsa
bunlardan uzak durmalıdır.
Bu sayılan fiillerin
yapılması haram olmakla birlikte fidyeyi de gerektirir.
[Sayılan hükümler
açısından]bedenin bir kısmı bedenin bütünü gibidir.
3. Gül, yasemin,
menekşe, reyhan gibi güzel kokusu için elde bulundurulan şeyler de bu konuda
yukarıda sayılanlara dahil edilmiştir. Yine gül yağı ve menekşe yağı gibi güzel
koku içeren yağlar da bu hükümdedir.
4. Bu sayılan güzel
kokuları kullanmak kişinin bedenine veya giydiği şeye gerek kendisi veya
gerekse izin verdiği bir şahıs tarafından bunların adet olduğu şekilde
sürülmesiyle olur.
5. Kişinin buhurdanlığı
bulunsa veya yarılmış yahut açılmış bir vaziyette misk kutusu bulunsa yahut da
güzel koku sürülmüş bulunan bir yatakta yahut yerde otursa veya uyusa veya
elbisesinin bir yerine güzel koku bağlamış olsa yahut da güzel kokuyu cebine
koysa, kadın içinde güzel koku bulunan zinet eşyası takınsa bu fillerin tümü
haram olur ve bundan dolayı fidye vermek gerekir. Çünkü bu fiiller güzel koku
sürünmektir.
6. İhramlı kişi
nalınlarıyla güzel kokuya bassa, kokudan herhangi bir şey nalınlarına sürünürse
onalını giymek haram olur.
7. Gül kokusunu
kullanmak -İbn Kecc'in belirttiğine göre- burnuna bitişik olarak gülü
koklamakla olur.
Gül suyunu güzel koku
olarak kullanmak ise adet olduğu üzere bunu bedenine veya elbisesine sürmekle
olur, yalnızca koklamak yeterli değildir.
8. İhramlı kişi bağlı
bir bez içinde veya yarılmış olmayan misk kutusunda güzel koku taşısa -burnuna
güzel koku gelse bile- bunun zararı olmaz. Çünkü insanı gaflete düşürecek bir
durum söz konusudur.
9. Güzel koku başka bir
şeyle karışarak onun içinde erise, yani onun kokusu, tadı ve rengi kalmamış
olsa, örneğin güzel kokuyu bir ilacın içine katarak bu hale getirse bunun
kullanılması ve yenilmesi caiz olur, fidye gerekmez. Şayet güzel kokunun içinde
eridiği nesne içinde açık veya gizli koku bulunsa, içine su atıldığında koku
ortaya çıksa bu kişinin fidye vermesi gerekir. Çünkü güzel kokudan elde edilmek
istenen en büyük şeyonun kokmasıdır. Aynı şekilde güzel kokunun tadı kaldığında
da aynı hüküm geçerlidir; çünkü tadının kalması güzel kokunun bulunduğuna
delildir. Ancak güzel kokunun yalnızca rengi kalmışsa fidye gerekmez; çünkü
rengin amacı süslenmektir.
10. Elma, turunç,
karanfil, tarçın, sünbül gibi yemek veya tedavi için kullanılan bitkiler ve
sakız ağacının reçinesi gibi diğer güzel kokulu bitkilerin kullanılması haram
olmadığı gibi bunlardan dolayı fidye de gerekmez. Çünkü bunlar yalnızca yemek
ve tedavi amaçlı kullanılan bitkilerdir.
11. Yine kendiliğinden
yerden biten pelin, izhir, lavanta gibi bitkiler de böyledir; çünkü bunlar
güzel koku sayılmazlar.
12. Aspur ve kına gibi
bitkilerin güzel kokusu bulunsa bile bunları kullanmaktan dolayı fidye
gerekmez. Çünkü bunlar yalnızca rengi için kullanılır.
13. Kişi misk ve kafur gibi
kuru haldeki kokuya dokunsa, eline bunlardan herhangi bir madde yapışmamakla
birlikte güzel kokusu geçse, yahut kişi öd ağacı taşısa veya bunu yese haram
olmaz.
14. Yukarıda zikredilen
hükümlerin yanında [bunları yapan kişide] şunların da bulunması şarttır:
> -sarhoş hariç-
aklın bulunması,
> Kişinin bu fiilleri
kendi isteğiyle yapması,
> haramlığı ve
ihramda olduğunu ve dokunduğu şeyin kişiye bulaşacak bir güzel koku olduğunu
bilmesi şartı aranır.
Bu şartlar gereğince şu
kimselere fidye gerekmez;
> İhramda olduğunu
unutarak güzel koku sürünen,
> Başkası tarafından
zorla kendisine koku sürülen, O Güzel koku sürmenin haram olduğunu bilmeyen
> Dokunduğu şeyin
kendisine yapışan güzel koku olduğunu bilmeyen
> Dokunduğu güzel
kokunun yaş olduğunu bilmeyen kimseler.
Çünkü bu durumlarda kişi
özür sahibi kabul edilir.
Ancak kişi güzel koku
sürünmenin haram olduğunu bilmekle birlikte bunun fidyeyi gerektirdiğini
bilmiyorsa fidye vermesi gerekir. Çünkü haram olduğunu bildiği anda ondan
kaçınması gerekirdi.
Kişi ihramlı iken elbise
giymenin haram olduğunu bilmeksizin elbise giydikten sonra bunun haram olduğunu
öğrense elbiseyi Çıkarma imkam bulunduğu halde oyalansa hem günahkar olur hem
de fidye vermesi gerekir.
15. Bir kimseye başkası
onun izni olmaksızın güzel koku sürse veya rüzgar onun üzerine güzel koku
getirse bundan dolayı kendisine ~ fidye gerekmez, ona güzel koku süren kişiye
fidye gerekir. Bununla birlikte üzerine koku sürülen şahsın özrü ortadan
kalktığında derhal kokuyu gidermeye çalışması gerekir.
B. SAÇINA VE SAKALINA
YAĞ SÜRÜNMEK
1. İhramlı kişinin
saçına ve sakalına yağ sürmesi haramdır.
Kadı Hüseyin'in
belirttiğine göre bunu yapan bir kadın bile olsa hüküm böyledir.
Kişi güzel kokusu bulunmayan
zeytin yağı veya eritilmiş mum gibi bir yağ da sürse hüküm böyledir.
Çünkü bu fiil, ihram
haline aykırı süslenmeyi içermektedir. Zira rivayette yer aldığına göre
"hacının saçı-başı dağınık, üstü başı tozludur".
İbnü'l-Mukri
"kişinin başın saçlarında ve sakalda yağı kullanması haramdır"
ifadesini kullanmıştır.
2. Bundan anlaşıldığına
göre saçın az ve çok olması arasında fark yoktur. Hatta bir saç teli bile bu
hükme sahiptir. Nitekim alimlerin sözlerinin zahirinden anlaşılan da budur.
Kişinin başındaki saçlar
veya sakalı kazınmış olsa bile hüküm böyledir. Çünkü bunda saçları süslemek ve
geliştirmek söz konusudur. Ancak başı kel olan ve sakalı çıkmayan köse kişinin
durumu farklıdır; çünkü onlar için böyle bir gerekçe söz konusu değildir.
[Soru] Yukarıda geçen "burnu koku almayan
kişinin güzel koku sürünmesi de haramdır" hükmüyle bu son hüküm
çelişmektedir.
[Cevap] Zikredilen meseleden farklı olarak burada
gerekçe tamamen ortadan kalkmıştır. Çünkü diğer meselede gerekçe güzel koku ile
ferahlamaktır. Bu ise güzel kokuyu süren kişi koku almasa bile sağlanmış
olmaktadır.
3. Kişi yağı bedeninin
dışına ve içine, vücudunun [saç ve sakal hariç] diğer tüylerine sürebilir,
yiyebilir ve başında bile bulunsa bir şeyin içine koyabilir.
Muhibbü't-Taberi kaş,
bıyık ve alt dudağın altındaki tüyler gibi yüzdeki tüyleri de sakallar gibi
değerlendirmiştir.
İsnevi el-Mühimmat'ta
"bu, kıyasa uygun bir görüştür" demiştir.
Veliyyü'l-Irakı de şöyle
demiştir: Sakala bitişik olan bıyık ve alt dudağın altındaki tüyler ve fauller
gibi yerleri yağlamanın haramlığı görüşü zahir görüştür, ancak kaşlar,
kirpikler ve alındaki -ve de yanaktaki- tüylerin yağlanması durumunda fidyeyi
gerekli kılmak uzak bir görüştür.
Not: Saç ve sakalı yağlama konusunun "güzel
koku sürünme" meselesine katılması uygun değildir. Çünkü daha önce geçtiği
üzere güzel koku ile diğerleri arasında fark yoktur. Nitekim Rafii ve Nevevi
er-Ravda ve Aslü'r-Ravda' da bunu müstakil bir konu kabul etmişlerdir. Ancak
kullanım amacı olan ferahlama olması ve her ikisinde de bir şeyi giderme
bulunmaması gerekçesinden hareketle Rafii el-Muharrer'de bunları güzel koku
türüne dahil etmiştir.
"Dehn" sözcüğü
fethalı / üstünlü şekilde okunur, bunun anlamı yağlanmaktır.
Nevevi'nin
"veya" ifadesi gerek güzel koku sürmenin gerekse yağlanmanın başlı
başına haram olduğunu açık olarak ifade etmektedir.
4. İhramlı kişinin
bedeni ve başını hatmı otu, sidr vb. bir şeyle yıkaması -tüy yolmamak şartıyla-
mekruh değildir. Çünkü bu yıkama kirleri gidermek içindir, süslenmek ve
geliştirmek için değildir. Bununla birlikte bu şekilde yıkamanın terk edilmesi,
içinde güzel koku bulunmasa bile sürme çekmenin terk edilmesi daha iyidir .
[Zayıf] bir görüşe göre
bedeni ve başı bunlarla yıkamak mekruhtur.
Bazıları da sürme çekme
konusunda şu şekilde orta yollu bir görüş ileri sürmüşlerdir: Sürmenin içinde
tutiya vb. bir süs olmazsa mekruh olmaz. İçinde rastık taşı gibi süs bitkisi
bulunursa mekruh olur. Ancak göz iltihabı gibi bir durum bulunur da ihtiyaç
sebebiyle sürme çekilirse o mekruh olmaz.
Nevevi el-Mecmu'da bu
görüşü "doğru" kabul etmiş ve alimlerin çoğunluğundan nakletmiştir.
Şerhu Müslim adlı eserinde de "İmam Şafii (r.a.)'nin görüşü budur"
demiştir.
Kadının sürme çekmesi
erkeğe göre daha da mekruhtur.
5. İhramlı kişi
-bedeninden tüy koparmamak şartıyla- kan aldırabilir, damarını yardırabilir.
Yine gerek sakalını
gerekse bedenindeki diğer tüyleri kına vb. bir şeyle boyayabilir. Çünkü bu,
tüyleri büyütmediği gibi sürülen şeyler güzel koku da değildir.
6. İhramlı kişi -tıpkı
ihramsız olan kişinin yapabildiği gibi- mübah olan şiirleri okuyabilir, aynaya
bakabilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. VÜCUDUNDAN KIL
VEYA TıRNAK KOPARMAK