MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / İHRAM YASAKLARI

 

3. VÜCUDUNDAN KIL VEYA TıRNAK KOPARMAK

 

İhramlıya haram olan şeylerin üçüncüsü bedeninden kıl veya tırnak koparmaktır.

 

Üç kıl koparma veya üç tırnak kesrnek durumunda tam bir fidye gerekir.

 

Daha güçlü görüşe göre bir kıl koparma durumunda bir müd buğday, iki kıl koparma durumunda iki müd buğday verilir.

 

Özrü bulunan kişi tıraş olabilir. Bu durumda fidye verir.

 

1. İhramlıya haram olan şeylerin üçüncüsü kişinin başından veya bedeninin başka bir yerinden gerek kazımak gerekse başka yollarla kılları gidermesi veya elinden yahut ayağından tırnak kesmesidir.

 

Saç kesiminin ihramlıya haram olduğunun delili daha önce zikrettiğimiz ayette geçen şu ifadedir: "başlarınızı [yani saçlarınızı] tıraş etmeyin" [Bakara, 196].

 

Bedendeki diğer kıllar da "kesince rahatlama" gerekçesinden hareketle baştaki saçlar gibi değerlendirilmiştir.

 

Tırnak kesmenin haram olması ise "kesince rahatlama" gerekçesinden hareketle kılları gidermeye kıyasla verilmiş bir hükümdür. 

 

Burada "kıl" ve "tırnak" derken kendisine kıl ve tırnak denebilecek şekilde küçük bir parça da dahil olmaktadır.

 

2. Peşpeşe üç kıl koparma veya aynı şekilde peşpeşe üç tırnak kesme durumunda, yani kesme-koparma yeri ve zamanı aynı olması halinde bir tam fidye gerekir.

 

Kıl üç tane olduğunda bu hüküm gerekli olmaktadır. Tırnaklar da buna kıyas edilmiştir.

[Tam fidyenin gerekli olması için] Kılların ve tırnakların bütününün kesilmesinin göz önünde bulundurulmayacağı konusunda icma bulunmaktadır. 

 

3. Bu hüküm açısından ihramlı olduğunu unutan - unutmayan, ihramlı iken bu fiilleri yapmanın haram olduğunu bilen - bilmeyen arasında fark yoktur. Çünkü hem ayetin ifadesi geneldir, hem de diğer itlaf etme meselelerinde de hüküm böyledir.

 

İhramlı iken unutarak veya haram olduğunu bilmeyerek elbise giyen, güzel koku süren, yağ süren, cinsel ilişkide bulunan veya sevişen kimsenin durumu ise bundan farklıdır. Çünkü o meselede bilmek ve kastetmek göz önünde bulundurulur. Halbuki kişi bilmeksizin ve kasıtsız olarak söz konusu fiilleri yapmıştır.

 

4. Deli veya baygın olan kişi yahut -el-Mecmu'da sahih olarak kabul edilen görüşe göre- gayri mümeyyiz çocuk [ihramlı iken] kıl koparsalar veya tırnak kesseler bunların fidye vermeleri gerekmez.

 

Bu kimseler ile bilmeyerek veya unutarak bu işi yapanlar arasındaki fark şudur: Bilmeyerek veya unutarak yapan kişiler fiilleri yaparken aklı başında olarak yapmışlardır. Onların bu davranışı "kusurlu" olarak nitelenir. Diğer şahıslar ise öyle değildir. Üstelik "itlaf kuralı" gereğince bunlara da fidyenin farz olması gerekirdi. Onlar bu meselede uyuyan şahsa benzemektedirler.

 

5. Kişinin kıllarının veya tırnaklarının kopması, bir organının veya derisinin kopmasından kaynaklansa bundan dolayı herhangi bir şey gerekmez. Çünkü kıl ve tırnak doğrudan kopartılmamış, başkasına bağlı olarak kopmuştur.

 

Alimler bu meseleyi "kişinin karısını öldüren adamın durumu"na benzetmişlerdir. Bu durumda öldüren şahsın kadının mehrini ödemesi gerekli olmaz. Bununla birlikte kişi [daha bebek yaşta olan bir kızla nikah akdi yapmış olsa] kendisinin yaşı büyük diğer karısı bu bebeği emzirerek [bebeğin o adama haram olmasına yol açmış olsa] emziren kadının, küçük bebeğin mehrinin yarısını ödemesi gerekli olur. Çünkü burada cinsel ilişki hakkı emzirmeye bağlı olarak söz konusu olmuştur, bu mesele ise ondan farklıdır.

 

6. Kişi peşpeşe olmaksızın kıl ve tırnakları koparsa, örneğin bedeninin üç farklı yerinden veya yer aynı olsa bile farklı zamanlarda koparsa her bir koparma işleminde "tek koparma için ne gerekiyorsa" onu ödemek gerekir. Bu da daha önce geçtiği üzere bir müd buğdaydır.

 

7. Üçten fazla koparmanın hükmü üç tane koparmanın hükmü gibidir. Bu evleviyet yoluyla anlaşılmaktadır. Buna göre kişi başındaki ve bedenindeki saçları peşpeşe koparsa veya ellerindeki ve ayaklarındaki tırnakları eş zamanlı olarak kesse bir tane fidye vermesi gerekir. Çünkü bu kesme ve koparma tek bir mı olarak kabul edilir.

 

8. [Bedenden bir veya iki tüy yahut tırnak kesme durumunda ihramlı kişinin ne yapması gerekir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait üç görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü olan görüşe göre tek bir kıl koparılması veya tek bir tırnak kesilmesi yahut da tırnak ve kılın bir bölümünün koparılması durumunda bir müd buğday, iki kıl veya iki tırnak kesilmesi durumunda ise iki müd buğday gerekir. Çünkü [fidye olarak kurban kesilmesi gerektiğini söylersekı kurbanın bölünmesinde zorluk vardır. Hüküm koyucu olan Allah ceza kurbanı ve diğer kurbanlarda hayvan kesmek mümkün olmadığında bunun yerine fakirleri doyur ma seçeneğine hükmetmiştir.

 

Tek bir kıl son derece küçük bir şeydir. Bir müdlük buğday da keffaretlerde gerekli olan en az miktardır. Bu yüzden en küçük şey ile en az olan miktar eşleştirilmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Bir kıl koparılması durumunda bir dirhem, iki kıl koparılması durumunda iki dirhem verilir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde bir koyun üç dirhem değerindeydi. Koyunun değerinin dağıtılması gerekli olduğunda bu miktar dikkate alınır.

 

[Üçüncü görüş]

 

Bir kıy koparılması durumunda bir kurbanın üçte biri, iki kıl koparılması durumunda kurbanın üçte ikisi verilir. Bunun gerekçesi kurbanın bölümlere ayrılmasıdır.

 

Yukarıdaki görüş ayrılığı "kişi kurban kesmeyi istediği durumda" söz konusu olur.

 

Şayet fidyeyi oruç tutarak yerine getirmek isterse bir kıl koparma durumunda bir gün oruç tutar, iki kıl koparma durumunda iki gün oruç tutar.

 

Şayet fidyeyi fakirlere yemek vermek suretiyle yerine getirmek isterse bir kıl koparma durumunda bir sa', iki kıl koparma durumunda iki sa' buğday verir. Bu görüşü İsnevi, İmrani ve başkalarından nakletmiş ve "bu tek seçenek olup bundan başka bir görüş mümkün değildir".

 

Bazıları şöyle demişlerdir: İmrani'nin görüşü bizim "bir kıl koparma durumunda bir kurbanın üçte biri gerekli olur" görüşümüzden daha güçlü olsa bile "bir kıl koparma durumunda bir müd buğday vermek gerekir" görüşümüzden daha güçlü olamaz. Çünkü [İmrani'nin görüşü kabul edildiğinde] sonuç itibarıyla bu görüşe göre kişi bir müd veya bir sa' buğday vermek arasında serbest bırakılmış olur. Oysa kişi bir şeyin tamamını veya bir bölümünü verme konusunda serbest bırakılamaz.

 

Bu görüşe "ileri sürdüğünüz görüşler kabul edilemez" şeklinde cevap verilir. Çünkü yolculuk halinde olan kişi namazları tam veya kısaltarak kılma seçeneklerinden dilediğini seçer ki bu durumda bir şeyin bütünüyle bir kısmı arasında serbest bırakılmıştır.

 

 

9. Kişiden bir kıl yere düşse, kişi bu kılın koptuktan sonra tarağa takılarak mı düştüğünü yoksa kendisinin mi kopardığı konusunda şüphe etse fidye gerekmez. Çünkü kişinin kıl kopardığı kesin sabit olmamıştır. Aslolan kişinin zimmetinde bir borcun bulunmamasıdır.

 

10. el-Mecmu'da belirtildiğine göre ihramlı kişinin saç ve sakalını taraması, biderini ayıklaması, başınI ve bedenini tımaklarıyla ve parmak uçlanyla kaşıması mekruhtur.

 

11. Başındaki biderden, kirlerden, sıcaktan, yaralardan ve benzer durumlardan rahatsızlık duyan ve bu sebeple başınI tıraş etmekte mazur olan kişi saçlarını kazıtabilir. Bu durumda fidye verir.

 

Bu hükmün delili daha önce geçen ayette yer alan şu ifadelerdir: Aranızda hasta olan yahut başında bir rahatsızlığı bulunan kimse başını tıraş edebilir. Ancak bu özrüne karşılık ya üç gün oruç tutmalı veya [fakirleri] doyurmalı yahut bir kurban kesmelidir. [Bakara, 196]

 

[*] - Buhari ve Müslim, Ka'b b. Ucre' den şunu rivayet etmiştir: Bu ayet benim hakkımda indi. Ben Resulullah (s.a.v.)'ın yanına gelmiştim. Bana "bana doğru yaklaş" dedi. Ben de yaklaştım. [Başımı gördükten sonra bana] "Başındaki bitler seni rahatsız etmiyor mu?" diye sordu. Ben "evet ediyor" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) [saçlarımı kazıtmamı ve bu sebeple] oruç tutmak veya sadaka vermek yahut kurban kesmek suretiyle fidye vermemi emretti. (Buhari, Muhsar, 1814; Müslim, Hac, 2871)

 

Not:

1. İsnevi şöyle demiştir: Aynı şekilde bir ihtiyaç sebebiyle ihramlıya mübah kılınan bütün durumlarda ihramlı kişinin fidye vermesi gerekir. Ancak [ihramlık olarak izar ve rida bulamaması durumunda] şalvar ve topuk kısmı kesilmiş olarak ayakkabı giymesi durumunda fidye vermesi gerekmez. Çünkü avret yerini örtmek ayağı necasetten korur, kişinin bunu yapması emredildiğinden bu konuda onun için hüküm hafifletilmiştir.

 

2. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiğine göre İsnevi'nin yaptığı bu sınırlama doğru değildir. Yahut da onun sözünü başka türlü yorumlamak gerekir. Hocamız Zekeriya elEnsarı fidyenin gerekli olmadığı başka bazı durumları da zikretmiştir. Bunları şu şekilde zikredebiliriz:

 

1- Kişinin gözünde kıl çıksa ve bu onu rahatsız etse onu keser.

2- Kişinin saçı ve kaşı görmesini engelleyecek derecede uzasa görmesini engelleyen kısmını kesebilir.

3- Kişinin tırnağı ayrılmakla birlikte kopmasa, kendisini rahatsız eden bu tırnağı çekip kopartabilir.

3. Özrü bulunmayan bir kimsenin saçını kazıyan kişi de günaha girer, çünkü günah bir iş yapmıştır.

 

4. Bir kimse ihramlı bir şahsın başını tıraş etse ihramlı kişinin onu engelleme imkanı bulun sa ancak engellemese, yahut kişinin engelleme imkanı bulunduğu halde ateş saçını yaksa koruma konusunda ihmalkar davrandığı için fidye vermesi gerekir. Kişi, saçını tıraş etmesi için birine izin verse, kesme fiili aslında izin verene izafe edildiğinden fidye vermesi gerekir.

 

[Soru]  Kişinin tıraş etmesi, saçın sahibinin bunu emretmesinden öncedir. Şu halde niçin emretme önce düşünülmektedir.

 

[Cevap]  Bu hüküm "saç kesmenin yararı kesmeyi emreden şahsa dönmediğinde" söz konusu olur. Şayet yararı ona dönerse hüküm farklı olur. Örneğin kişi bir koyun gaspeder de bir kasaba onu kesmesini emrederse koyunun değerini sadece gaspeden öder.

 

5. Kişi izinsiz olarak başkasının saçını tıraş etse, saçı kesilen kimse de bunu önleyebilecek durumda olmasa veya uyku vb. bir durumda bulunsa fidyeyi verme yükümlülüğü tıraş eden kimseye -bu kimse ihramsız olsa bile- aittir. Çünkü kusurlu davranışı yapan odur. Bu durumda saçı kesilen kişi kesenden fidyeyi isteyebilir; çünkü fidye onun sebebiyle gerekli olmuştur. Ayrıca onun haccı fidyenin ödenmesiyle tamamlanmaktadır, bu sebeple fidyeyi isteyebilir.

 

Saçı tıraş edilen kişi, tıraş edenin izni olmaksızın fidyeyi kendiliğinden vermiş olsa saçı tıraş edenin üzerinden fidye yükümlülüğü kalkmaz. Bu mesele borç ödeme meselesinden farklıdır. Çünkü fidye keffarete benzemektedir.

 

Tıraş eden kişi saçı tıraş edene bu konuda izin verse kendiliğinden fidye yükümlülüğü düşer.

 

6. İhramlı olan bir kişi ihramlı olmayan bir kimsenin saçını tıraş edebilir.

 

7. Bir kimse, uyku vb. durumda olan ihramlı bir şahsın saçının tıraş edilmesini emretse, berber de tıraş etse, şayet berber durumu bilmiyor ise yahut emreden kişiye itaat ettiğini zanneden yabancı bir şahıs olsa yahut da tıraş etmeye zorlansa fidye verme yükümlülüğü kesmeyi emredene aittir. Aksi takdirde tıraş edene aittir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

4. CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMAK