MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / İHRAM YASAKLARI

 

5. AV YAPMAK

 

İhramlıya haram olan fiillerin beşincisi kara hayvanlarından yenilebilir olanların avlanmasıdır.

 

Ben [NevevI] derim ki: Aynı şekilde bu hayvanla başkasının birleşmesinden doğan hayvanı avlamak da haramdır.

 

Bu hayvanı harem bölgesinde öldürmek ihramsız kişiye de haramdır. Kişi av hayvanını telef ederse bunu tazmin eder. [Bu tazmin şu şekilde olur:]

 

Bir deve kuşu öldüren bir deve keser,

 

Vahşi sığır ve eşek öldüren bir sığır keser,

Ceylan öldüren kişi dişi keçi keser,

Tavşan öldüren kişi dişi oğlak keser,

Araptavşanı [yaban faresi] öldüren kişi dört aylık dişi oğlak keser.

 

Hakkında bir nakil [rivayet] bulunmayan bir hayvanın öldürülmesi durumunda gerekli olan hayvanın mislinin ne olduğuna iki tane güvenilir kişi hükmeder.

 

Misli bulunmayan hayvanların değeri ödenir.

 

A. AVLANMASı YASAK OLAN HAYVANLAR

B. KİMLER AVLANAN HAYVANI TAZMİNLE YÜKÜMLÜDÜR?

C. ÖLDÜRÜLEN HAYVANIN KURBANLIKLAR ARASINDA BEDENCE BENZERİNİN BULUNMASI DURUMUNDA TAZMİN NASIL YAPILIR?

D. AVLANAN HAYVANIN KURBANLIKLAR ARASINDA DENGİNİN BULUNMAMASI

E. HAREM BÖLGESİNİN BİTKİLERİNİ KOPARMAK

F. MEDİNE'NİN AVININ HÜKMÜ

 

A. AVLANMASı YASAK OLAN HAYVANLAR

 

1. İhramlıya haram olan şeylerin beşincisi eti yenilebilen vahşı kara hayvanının avlanılmasıdır. Buna örnek olarak vahşı sığır, horoz ve güvercini verebiliriz.

 

2. Nevevi "eti yenilebilir vahşı kara hayvanıyla başka bir hayvanın birleşmesinden doğan hayvan da böyledir" demiştir. Örneğin vahşı eşekle evcil eşeğin birleşmesinden, koyunla ceylanın birleşmesinden doğan hayvan böyledir.

 

Yukarıda birinci maddede belirtilen hayvanların haram olduğunun delili şu ayettir: Ey Müminler! İstifadenize sunulan bir nimet olarak, ihramlı vaziyette iken sularda avlanmak ve avlanan su ürünlerini yemek hem sizler hem de yolculukta olan kimseler için helal kılındı. Karada avlanmak ise ihramlı olduğunuz sürece size yasaklandı. Sonunda huzuruna varacağınız Allah'ın emirlerine itaatsizlikten sakının. [Maide,96]

 

İkinci maddede belirtilenlerin haram olması ise ihtiyat sebebiyledir.

 

3. Boğazlanarak yenen hayvanla bir başka hayvanın birleşmesinden doğan hayvanlara zekat düşmemesinin sebebi "zekatın yardımlaşmaya yönelik bir ibadet olması" dır.

 

Yukarıda zikredilenler [şu hayvanları dışarıda bırakmaktadır:]

 

> Kurtla koyunun birleşmesinden doğan hayvanda olduğu gibi eti yenmeyen vahşi hayvanla eti yenen evcil hayvanın birleşmesinden doğan hayvanlar,

 

> Eşekle kurtun birleşmesinde olduğu gibi biri vahşi olan ve her ikisinin de eti yenmeyen hayvanların birleşmesinden doğan hayvanlar,

 

> Her ikisi de evcil olmakla birlikte -katır gibi- birinin eti yenmeyen hayvanlar.

 

Bu hayvanları avlamak haram değildir.

 

Eti yenen kara hayvanlarını ve bu hayvanlardan biriyle başka bir hayvanın birleşmesinden doğan hayvanları harem bölgesinde ihramlı olmayan kişinin avlaması da haramdır. EI-Mecmu'da belirtildiğine göre bu konuda icma vardır. Bu kişi İslami hükümlerle yükümlü olan kafir bir kimse bile olsa hüküm böyledir.

 

[*] - Ayrıca bu konuda Buhari ve Müslim şu hadisi rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) fetih günü Mekke'de yaptığı konuşmada şunları söyledi: Bu bölge Allah'ın haram kılmasıyla haram olmuştur, buranın otu koparılmaz, avı ürkütülmez. (Buhari, ilim, 104; Müslim, Hac, 3291)

 

Yani harem bölgesinin avını gerek ihramlı gerek ihramsız olan kişilerin ürkütmesi caiz değildir. Ürkütrnek bile caiz olmadığına göre bunun ötesindeki davranışlar [avlamak, öldürmek] hiç caiz olmaz.

 

Harem bölgesinin diğer kısımları da Mekke'ye kıyas edilmiştir.

 

 

B. KİMLER AVLANAN HAYVANI TAZMİNLE YÜKÜMLÜDÜR?

 

1. Yukarıda sayılan fiillerin kendisine haram olduğu kişi zikredilen av hayvanlarından sahibi bulunan veya bulunmayan birini telef ettiğinde bunu -birazdan belirtilecek şekilde- tazmin eder.

 

Bunun delili şu ayettir:  ''Ey müminler! Hac ve umre için ihrama girmiş bir vaziyette iken karadaki av hayvanlarını öldürmeyin. İçinizden her kim yasak olduğunu bilerek av hayvanını öldürürse bu yanlış davranışının keffareti, öldürdüğüne eşdeğer bir hayvanı -ki bu hayvanın eşdeğerliğini içinizden adalet ve hakkaniyet sahibi iki kişi belirlemelidir- kurban edilmek üzere Kabe'ye [harem bölgesine] ulaştırmaktır. Yahut keffaret olarak fakirleri doyurmalı veyahut buna denk düşen bir süre boyunca oruç tutmalı ve böylece işlediği günahın bedelini ödemelidir.

Bilin ki Allah geçmişte işlenen bu tür fiilleri affetti. Ama her kim bundan böyle bu yasak işi yine yaparsa Allah ona hak ettiği cezayı verir. Allah üstün kudret sahibidir, günahkarların hakkından gelir!'' [Maide, 95]

 

2. Birazdan söz edilecek olan "haremde olup da ihramlı olmayan kişi" de "av hayvanına ilişmenin haramlığı" şeklindeki ortak gerekçeden hareketle ihramlıya kıyas edilmiştir. Kişi avladığı hayvanın tüyleri, yünleri gibi kısımlarını değeri üzerinden tazmin eder. Sütünü de aynı şekilde tazmin eder.

 

3. Yine [av hayvanı] kişinin elinde emanet bulunsa bile tıpkı gaspetmiş olması halindeki gibi telef olan hayvanı tazmin eder; çünkü hayvanı elinde tutması haramdır. Ancak ihramlı olmayan kişi yanında harem bölgesine kendisine ait olan bir av hayvanını soksa bunu emanet olarak elinde bulunduran ihramlı kişi tazmin etmez, bunu elinde tutabilir, kesebilir, dilediği gibi tasarrufta bulunabilir; çünkü bu helal bölgenin avıdır.

 

4. İhramlı bir kimse bir başka ihramlıya elinde bulunmayan bir av hayvanının yerini gösterse diğeri de bu av hayvanını öldürse, hayvanın yerini gösteren kişinin tazminde bulunması gerekmez; çünkü bu kişi av hayvanının korunmasını üstlenmemiştir. Şayet ihramlı olan kişi elinde bulunan av hayvanını ihramsız olan bir kişiye göstermiş ve o da hayvanı öldürmüş olursa ihramlı kişi hayvanı tazmin eder; çünkü üstlenmiş olduğu "hayvanı koruma" görevini terk etmiştir. Bu kimse, kendisine emanet bırakılan malı hırsıza gösteren kimse gibidir.

 

5. Kişi ihrama girmeden önce bir av hayvanına atışta bulunsa ve attığı şey [ok, taş, silah] ihrama girdikten sonra hayvana isabet etse veya tersi olsa her iki durumda da ihramlılık halini diğer durumdan daha önde tutarak tazmine hükmederiz.

 

Bu durum şu ndan farklıdır: Bir kimse bir müslümana ok attıktan sonra o müslüman [henüz ok isabet etmeden önce] dinden dönse ve ok daha sonra ona isabet ederek öldürse öldüren kişi diyet ödemez; çünkü irtidat eden kişi sonradan yapmış olduğu bu hareketiyle kanının heder olmasına sebep olmuş, kusurlu bir davranışta bulunmuştur.

 

6. Kişi ihramlıyken veya [ihramlı olmasa bile] harem bölgesindeyken av yapmak üzere ağ atsa bu ağa takılıp ölen hayvanları tazmin eder. Bu ağı Mekke'de iken atmış olsun veya başka bir yerde iken atmış olsun fark etmez. Av hayvanı kişinin ihramdan çıkmasından önce ağa takılmış olsun yahut sonra takılmış olsun, hatta öldükten sonra takılmış olsa bile fark etmez.

 

7. Kişi yağmur vb. bir şeyden korkarak ağ atsa [ve bu ağa bir hayvan takılarak ölse] Rafil'nin sözünden anlaşıldığına göre tazmin etmez.

 

8. Kişi harem bölgesi dışında ve ihramsız iken ağ atsa daha sonra ihrama girse [ağa düşüp de ölen hayvanları] tazmin etmez.

 

9. İhramlı olan bir kişi av hayvanı orta yerde dururken av köpeğini ava gönderse veya ipini çözse yahut da av hayvanı sonradan ortaya çıksa, köpek av hayvanını öldürürse kişi bunu tazmin eder. Bu, harem bölgesinde bu fiili yapan ihramsız kişinin durumu gibidir.

 

Av köpeği kişinin kusuru sonucu ipinden kurtulduğunda da hüküm böyledir.

 

10. İhramlı kişi bir av hayvanına atışta bulunsa, ok birinci av hayvanını delip geçerek ikinci hayvana isabet etse ve ikisini birden öldürse, atıcı her ikisini de tazmin eder. Çünkü tazmin konusunda öldürmenin kasten yahut yanlışlıkla olması arasında, haramlığı bilip bilmemek, ihramlı olduğunu unutup unutmamak arasında fark yoktur.

 

11. Ayette "içinizden kim bilerek öldürürse" denilmişse de bunun zıt anlamı esas alınamaz; çünkü bu çoğunlukla görülen durum dikkete alınarak söylenmiştir.

 

Bundan bazı meseleler istisna edilir:

 

> Güvercin veya başka bir hayvan yuvasına veya bir başka yere yumurtlasa ve kuluçkaya yatsa, yumurtayı almak ancak hayvanı çekmekle mümkün olsa ve bu esnada yumurta kırılsa,

 

> Kişi uykusundayken yumurtanın üzerine düşerek onu kırsa,

> Kişi aklını kaybederek av hayvanını öldürse bu durumlarda tazmin gerekmez.

 

[Soru]  Yukarıdaki son şıkta bir itlaf söz konusu olmuştur. Aklı başında olmayan kimse itlaf konusunda akıllı kimse hükmündedir.

 

[Cevap]  İhramlıyken yapılan avlama her ne kadar bir itlafsa da bu Allah'ın hakkıdır. Bu meselede temyizi bulunan şahısla bulunmayan şahıs birbirinden ayrılmıştır. Bunun benzeri bir hüküm saçları tıraş etme konusunda da geçmişti. Burada belirtilen gerekçe orada da geçerlidir.

 

> Kişi bir av hayvanını yırtıcı bir hayvandan kurtarmak için veya tedavi etmek için yahut da evcilleştirmek için alsa ve hayvan elinde iken ölse tazmin gerekmez.

 

> Av hayvanı kişiye saldırsa ve kişi kendisini korumak amacıyla hayvanı öldürse tazmin gerekmez.

 

İhramlı kişi açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşsa ve bir hayvanı avlayarak yese bunu tazmin eder. Yine ihramlı kişi av hayvanını öldürmeye başkası tarafından zorlansa bunu tazmin eder. Ödediği tazminatı kendisini zorlayan kişiden geri alır.

 

Not:  Nevevi'nin "harem bölgesinde" ifadesi ava işaret eden 'za' sözcüğünden haldir.

 

1. Avcı veya avlanan hayvandan her ikisi de harem bölgede olduğunda veya birisi haremde diğeri harem dışında olduğunda olduğunda yukarıda geçen hüküm geçerli olur. Örneğin haremde bulunan kişi harem dışında bulunan ava ok atsa veya bunun tersi olsa yahut da her iki durumda kişi köpeğini ava gönderse bütün bu durumlarda tazminle yükümlü olur.

 

2. Kişi harem dışından harem dışında bulunan bir haY'v'ana ok atsa ve ok hayvana isabet etse [hayvan harem bölgede ölse] tazmin eder.

 

3. Köpeği göndermek de böyledir. Kişi, av hayvanının harem dışında kaçacak bir yeri yoksa tazmin eder. Kişi harem dışında iken köpeğini harem dışında bulunan ava gönderse av da kaçarak harem bölgesine girse, köpek avı orada öldürse veya harem bölgesinde başka bir av öldürse kişi tazmin etmez. Bu iki meselede köpeği göndermekle ava ok atmak farklı hükümlere tabi olmuştur.

 

4. Kişi bacaklarının bir kısmı harem bölgesinde bulunan bir av hayvanına ok atsa ve onu öldürse tazmin eder.

 

5. [a] - Av hayvanı harem bölgeden kaçarak helal bölgeye girse ve ihramsız bir kişi onu öldürse,

 

[b] - Helal bölgeden helal bölgeye kaçmakla birlikte arada harem bölgeye girmiş olsa bu iki durumda kişi kesinlikle tazmninle yükümlü olmaz. Nevevi bunu el-Mecmu'da belirtmiştir.

 

6. İhramlı kişi av hayvanını boğazlasa veya ihramslZ kişi harem bölgesinin avını boğazlasa bu hayvan leş hükmünde olur,

 

el-Mecmu'da belirtildiği ne göre bunu yapan kişinin bu hayvandan yemesinin haram olduğu konusunda icma vardır. Ayrıca kişinin avlanmasına yardımda bulunduğu bir hayvandan bile yemesi haramsa bizzat kestiği bir av hayvanını yemesi haydi haydi haram olur.

 

Kişi bu avdan hiçbir zaman yiyemez mi yoksa ihramlı olduğu sürece mi yiyemez? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır. Daha güçlü görüşe göre kişi bu avdan hiç yiyemez. Bu kişinin Allah'a ait hak için ceza ödemesi, maliki için de tazminde bulunması gerekir.

 

Bu avdan ihramlı olsun olmasın herkesin yemesi haramdır; çünkü bu ihramlının bu avı kesmesi bizatihi kendisinde bulunan bir sebepten kaynaklanmıştır. Bu yönüyle onun kestiği hayvan mesusinin kestiği hayvana benzer. 

 

7. İhramlı olan bir kimse veya ihramlı olmadığı halde harem bölgesinde bulunan kimse bir av hayvanının yumurtasını kırsa veya bir çekirge öldürse yine tazminle yükümlü olur. Bunu başkasının yemesi haram olmaz. Nevevi el-Mecmu'un bir yerinde bu görüşün sahih olduğunu söylemiş, İbnü'lMukri de er-Ravd adlı eserinde bunu tek görüş olarak nakletmiştir. Kişinin kendisinin bunu yemesi ise "hükmün ağırlaştırılması" gerekçesinden hareketle haramdır.

 

8. Kişi bir av hayvanının sÜİÜnü sağsa -Ruyani'nin görüşünün aksine- değerini tazmin eder.

 

9. İhramlı kişi av hayvanını satın alma, hibeyi kabul, vasiyeti kabul ve bunun gibi yollarla elde etse bu hayvana sahip olamaz. Çünkü ihram sebebiyle hayvan üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkar. Çünkü [genel kural gereği] bir mal üzerindeki mülkiyetini devam ettirmesi yasak olan kişinin o mala ilk olarak sahip olması evleviyetle yasak olur. 

 

[*] - Ayrıca rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ihramlıyken vahşi eşek eti verildiği halde o bunu reddetmişti. Hediye eden kişinin yüzündeki üzüntüyü fark eden Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bunu sadece ihramlı olduğumuzdan geri verdik.(Buhari, Cezai's-sayd, 1835; Müslim, Hac, 2837)

 

10. İhramlı olan kişi kendisine verilen av hayvanını teslim alamaz. Şayet hibe dışında satın alma, ariyet, vedia [emanet alma] yollarıyla av hayvanını teslim alır ve daha sonra serbest bırakırsa hayvanın değerini sahibine tazmin eder, ceza sorumluluğu da kendisinden düşer. Hibede ise tazmin yükümlülüğü yoktur. Çünkü fasid akit, tazmin yükümlülüğü açısından sahih akit gibidir. Hibe de bilindiği gibi tazmini gerektiren bir akit değildir.

 

Kişi av hayvanını sahibine geri verse değerini tazmin etme yükümlülüğü düşer, ancak hayvanı salmadığı sürece ceza yükümlülüğü düşmez.

 

11. Av hayvanı kişiye miras yoluyla kalsa kişi buna sahip olur, hayvanı salıp göndermedikçe üzerindeki mülkiyeti sona ermez, çünkü onun mülkiyetine kendi isteği dışında gırmiştir. Nevevi bu görüşün sahih olduğunu el-Mecmu'da açıkça belirtmiştir. Bu durumda kişinin hayvan kendisinin mülkiyetindeyken ihrama girmesi durumunda olduğu gibi hayvanı salması gerekir.

 

Bu kişi hayvanı satarsa satım akdi geçerli olur, bu durumda hayvanı satın alan kişi göndermedikçe satan cezasını tazmin eder. Örneğin bu durumda satın alanın elinde hayvan ölürse satıcının ceza ödemesi gerekir.

 

12. Kişinin mülkiyetinde bir av hayvanı varken kişi ihrama girse av hayvanı üzerindeki mülkiyeti sona erer, kişinin bunu göndermesi gerekir. Çünkü bu av hayvanının kişinin elinde varlığını sürdürmesi dince istenmiş bir şey değildir. Bu yüzden kişirÜn elinde bulundurmaya devam etmesi haramdır. Bu, ihramlı iken nikahlanmaya değil elbise giymeye benzemektedir. Kişi ihramdan çıkıncaya kadar av hayvanını salmasa daha sonra salması gerekir; çünkü salmanın gerekli olması, kişinin haksız fiili [yani salmaması] sebebiyle ortadan kalkmaz.

 

Şu durum bundan farklıdır: "Bir kimse dokunulmazlığı bulunmayan şarabı elinde tutsa, bu esnada şarap sirkeye dönüşse sirkeyi dökmesi gerekmez".

 

İkisi arasında şu fark bulunduğu belirtilmiştir: Şarap meselesinde şarap bir durumdan başka bir duruma intikal etmiştir.

 

[Soru]  Müslüman bir köleye sahip olduktan sonra kendisi de müslüman olan kişinin kölesini mülkiyetinden çıkarması gerekmemektedir. Elinde av bulunan kişinin ihramdan çıkması niçin böyle değerlendirilmiyor?

 

[Cevap]  İhram meselesi diğer meseleye göre işin daha sıkı tutulduğu bir konudur. Şu durum bunu gösterir: İhramlı olan kişinin av hayvanını ödünç alması, emanet kabul etmesi veya kiralaması yasak olduğu halde kafir bir kimsenin müslüman köle üzerinde bu işlemleri yapması yp asak değildir.

 

13. Kişinin av üzerindeki mülkiyeti ortadan kalktıktan sonra av hayvanı öldürüldükten veya kişi av hayvanını gönderdikten sonra tazmin söz konusu değildir.

 

14. İhramlı kişi avı salmadan önce bile olsa onu alan ihramsız kişi bu av hayvanına sahip olur. Çünkü salmak gerekli olduktan sonra bu hayvan mübah bir hayvana dönüşmüştür.

 

15. İhramlı kişi avı salma imkanı bulamadan önce hayvan ölse şayet ihrama girmeden önce salması mümkün idiyse hayvanı tazmin eder. Bu şuna benzer: Namaz vakti içinden kişinin abdest hariç namaz kılabileceği kadar bir vakit geçtikten sonra kişi delirse bu namazia yükümlü olur; çünkü vakit girmeden önce abdest alması mümkündü.

 

16. İhramdan önce av hayvanını salmanın gerekli olmadığı ittifakla kabul edilmiştir.

 

17. Av hayvanının iki sahibinden birisi ihrama girse hayvanın salınması imkanı ortadan kalkar. Bu durumda o ortağın av üzerindeki zilyedliğine son vermesi gerekir. Bunu Nevevi elMecmu'da söylemiştir.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: "Bir çocuğun mülkiyetinde av hayvanı olsa velinin onu salması ve "yolculuk sebebiyle fazladan verilmesi gereken nafakanın değerini tazmin ettiği gibi" av hayvanının değerini de tazmin etmesi gerekir mi? Bu meselede farklı ihtimaller söz konusudur."

 

Burada velinin tazmin etmesi gerekir.

 

18. İhramlı kişi bulunduğu yere bir çukur kazsa veya ihramsız kişi harem bölgesinde bir çukur kazsa ve içine bir av düşerek ölse bakılır: Şayet kişi bunu haksız olarak kazmışsa hayvanı tazmin eder, aksi takdirde sadece harem bölgesinde çukur kazan kişi tazminle yükümlü olur. Çünkü harem bölgesinin saygınlığı değişmez.

 

19. İhramsız olan bir kimse bir av hayvanını ödünç alsa, bu hayvanı ihramlı bir kişi telef etse ihramlı kişi bu hayvanın değerini sahibine tazmin eder, bu hayvanın mislini de Allah hakkı sebebiyle tazmin eder. Bazıları bu meseleyi iki beyitlik bir şiir haline getirerek şöyle demiştir:

 

Benim güzel ve ilginç bir sorum var,

Bunun kendisine benzediği iki konu var.

 

Bir şeyi sahibinin izniyle alsa biri,

[Sonra da telef etse başka biri}

[Telef eden tazmin eder] (1)

 

(1) Şiirin konuya uygun olması için bu açıklama tarafımızdan eklenmiştir. (çev.)

 

Hem kıymetini hem mislini.

 

20. KMir bir kimse harem bölgesine girse ve orada bir avı telef etse bunu tazmin eder.

 

[Zayıf] bir görüşe göre ise tazmin etmez. Çünkü bu kişi avın saygınlığı inancını üstlenmemiştir.

 

İlk görüşe göre bu kişinin tazmin yükümlülüğü -oruç tutma meselesi hariç- müslüman gibi olur.

 

21. Bil ki: Av iki çeşittir:

 

Birincisi: Kurbanlıklar içinde hem şekil hem de yapısı itibarıyla yaklaşık olarak kendisine benzeyen hayvanın bulunduğu av hayvanları. Bu tip bir hayvan avlandığında kurbanlıklardan benzeri olanla tazmin edilir.

 

İkincisi: Kurbanlıklardan bir benzeri bulunmayan av hayvanlarıdır. Bunlarla ilgHi olarak nakli bir delil söz konusu değilse bunlar kıymeti üzerinden tazmin edilir.

 

Hakkında bir naklin söz konusu olduğu hayvanların bir kısmına dair nakil Hz. Peygamber (s.a.v.)'den diğer bir kısmına dair nakil ise seleften nakledilmiştir, bunlara uymak gerekir. Nevevi aşağıda bu konuyu izah etmeye başlayacaktır.

 

 

C. ÖLDÜRÜLEN HAYVANIN KURBANLIKLAR ARASINDA BEDENCE BENZERİNİN BULUNMASI DURUMUNDA TAZMİN NASIL YAPILIR?

 

1. HANGİ HAYVANLARIN ÖLDÜRÜLMESİ DURUMUNDA HANGİ HAYVANLAR FİDYE OLUR?

 

1. Erkek olsun dişi olsun bir deve kuşunu öldürme durumunda bir deve gerekli olur. Bunun yerine sığır veya yedi tane yahut daha fazla koyun yeterli olmaz. Çünkü avlanma cezasında denklik göz önünde bulundurulur.

 

2. Vahşi sığır veya vahşi eşek öldürme durumunda bir sığır gerekli olur.

 

3. Ceylan öldürme durumunda bir yaşında dişi bir keçi gerekli olur.

 

Erkek ceylan öldürme durumunda öldürülen hayvanın bedeninin büyüklüğüne göre bir erkek oğlak veya dört aylık bir dişi oğlak gerekir.

 

Dişi ceylan öldürme durumunda da öldürülen hayvanın bedeninin büyüklüğüne göre bir tane dişi oğlak veya dört aylık dişi oğlak gerekir.

 

Ceylanın boynuzları çıktığında bunun erkeğine geyik denir.

 

Ceylan öldürme durumunda verilmesi gereken şey bir yılını doldurmuş dişi keçidir.

 

4. Tavşan öldürme durumunda henüz bir yılını doldurmamış dişi keçi verilir.

 

Bunun bir yaşını doldurmamış bir keçi olduğunu Nevevi Tahrır adlı eserinde ve Aslü'r-Ravda'da zikretmiştir.

 

Başka bazıları ise bunun doğumundan otlakta yayıldığı döneme kadarki zaman diliminde bulunan dişi keçi olduğunu söylemişlerdir. Bunu da yukarıdaki gibi düşünmek mümkündür.

 

5. Araptavşam [da denilen yaban faresini] veya çöl sıçanını öldüren kişiye dört aylık dişi keçi vermek gerekli olur.

 

Metinde geçen "cefra" kelimesinin dört ayını tamamlamış ve annesinden ayrılmış dişi oğlak anlamına geldiğini Nevevi Aslü'r-Ravda'da belirtmiştir. Bunun erkeğine "cefr" denir. Bu sözlük anlamıdır.

 

Rafii ve Nevevi şöyle demişlerdir: [Sözlük anlamı bu olmakla birlikte] burada kastedilen [bir yaşını tamamlamış] dişi oğlaktan daha küçük olan hayvandır. Çünkü tavşan, yaban faresinden daha değerlidir.

 

6. Sırtlan öldürme durumunda bir tane koç gerekir.

 

7. Tilki öldürme durumunda koyun gerekir.

 

8. Keler [çöl kertenkelesi] veya bukalemuna benzeyen vücut büyüklüğüne sahip ümmü hubeyn denilen hayvanı öldüren kişiye bir oğlak gerekir.

 

 

2. ÖLDÜRÜLEN AV HAYVANI İLE FİDYE OLARAK VERİLECEK HAYVANIN DENKLİĞİNİ BELİRLEMEYE İLİŞKİN HÜKÜMLER

 

1. Hakkında bir nakil [rivayet] bulunmayan av hayvanlarının öldürülmesi durumunda bunların kurbanlıklar içinden denginin hangi hayvan olduğunu adalet sahibi [güvenilir] iki kişi belirler. Çünkü Allah bu konuda "[avlanan hayvanın] denginin ne olduğunu adalet sahibi iki kişi belirler" [Maide, 95] buyurmuştur.

 

2. Denkliği belirlemede hayvanların bünyesi ve görüntüsü yaklaşık olarak dikkate alınır, aynen denk olmaları şart değildir. Şayet öyle olsaydı bir devekuşu bir deveye nasıl denk olabilirdi ki!

 

Bu denkliği belirlemede hayvanların kıymeti / değeri esas alınmaz.

 

Buna göre;

 

> Büyük bedenli bir hayvanı öldürme durumunda büyük hayvan,

> Küçük bedenli bir hayvanı öldürme durumunda küçük bir hayvan,

> Erkek hayvanı öldürme durumunda erkek hayvan,

> Dişi hayvanı öldürme durumunda dişi hayvan,

> Kusurlu hayvanı öldürme durumunda -kusurlarının aynı olması şartıyla- kusurlu bir hayvan gerekir.

 

Kusurun bulunduğu yer farklı olsa bile örneğin avlanan hayvanın sağ gözünde şaşılık diğer hayvanın ise sol gözünde şaşılık bulunsa bile bu, yeterli olur.

 

Kusur farklı olursa; örneğin bir hayvanda şaşılık diğer hayvanda ise uyuz bulunsa bu hayvan yeterli olmaz.

 

> Şişman hayvanı öldürme durumunda şişman hayvan,

> Zayıf hayvanı öldürme durumunda zayıf hayvan gerekir. Bu, el-Mecmu'da belirtilmiştir.

 

3. Kişi öldürdüğü hasta av hayvanına karşılık sağlam hayvanı, kusurlu hayvana karşılık kusursuz hayvanı, zayıf hayvana karşılık kilolu hayvanı fidye olarak verirse daha faziletli bir davranışta bulunmuş olur.

 

4. Dişi hayvana karşılık erkek hayvanı veya erkek hayvana karşılık dişi hayvanı fidye vermek yeterli olur. Bununla birlikte erkek hayvanı fidye vermek daha faziletlidir.

 

5. Hamile hayvana karşılık hamile hayvan gerekir. Bu durumda hamile hayvan kesilmez, onun değeri fidye olarak verilir.

 

6. Kişi bir hamile hayvana atış yapsa [bakılır:]

 

[a] - Hamile hayvan ölü bir cenin düşürse ve hayvanın kendisi ölse, hamile bir hayvanı öldürmüş gibi kabul edilir.

 

Şayet hayvan yaşarsa hayvanda meydana gelen eksilmeyi tazmin eder.

 

[b] - Şayet cenin sağ olarak düştükten sonra hem ana hem cenin ölürse kişinin her ikisini tazmin etmesi gerekir.

 

Cenin sağ olarak düştükten sonra ölür, annesi sağ kalırsa cenini ve annenin değerinde meydana gelen azalmayı tazmin eder. Bu da hamile olduğu ve olmadığı durumdaki değerlerin arasındaki farktır.

 

7. Hayvanın dengini belirleyecek olan adalet sahibi iki şahsın fıkıh bilgisine sahip ve akıllı-zeki olmaları gerekir. Çünkü bu durumda dinen muteber olan benzerliği daha iyi tespit edebilirler.

 

Maverdi ve diğer bazı alimler bu şahısların "fıkıh bilgisine sahip olması"nın şart koşulma gerekçesini şu şekilde belirtmişlerdir: Hayvanlar arası denkliği tespit bir hüküm vermedir. Bu sebeple hüküm vermesi caiz olanın görüşünden başkası burada caiz olmaz.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensari'nin de belirttiği üzere bu gerekçeden şu anlaşılır: Çift cinsiyetli şahıs, kadın ve kölenin hayvanın dengini belirlemesi yeterli olmaz.

 

Yukarıda zikredilen "fıkıh bilgisi", kişinin hakkında hüküm vereceği bu konuya özgü fıkıh bilgisi şekline anlaşılmalıdır. EI-Mecmu'da İmam Şafii (r.a.)'den ve diğer alimlerimizden nakledilen "fıkıh bilgisine sahip olan kişinin hakemlik yapmasının müstehap olduğu" hükmü ise belirtilenin üzerindeki fıkıh bilgisi anlamında anlaşılmalıdır.

 

8. Adalet sahibi iki kişi, bir haddi aşma söz konusu olmaksızın yanlışlıkla veya zorunluluk sebebiyle öldürmüş oldukları av hayvanın dengini belirleme işlemini kendileri yapabilir.

 

[*] - Çünkü Hz. Ömer ceylan öldüren bir adama, öldürdüğü hayvanın dengini belirlemesini emretti, adam da bir oğlak verilmesine hükmetti. Hz. Ömer de bu karara uydu.

 

Ayrıca bu işlem Allah haklarındandır, dolayısıyla bununla yükümlü olan kişi -tıpkı zekatta olduğu gibi- kendisine güven duyulan kişi konumundadır.

 

İki kişi haddi aşarak [kasten] ve ihramlıyken avlanmanın haram olduğunu bilerek bir av hayvanını öldürmüşse bu kişiler fasık hükmünde olduğundan kendi meseleleri ile ilgili hüküm veremezler.

 

[Soru]  Anlaşıldığı kadarıyla ihramlıyken av yapmak büyük günahlardan değildir. Böyle olduğu halde kişinin böyle bir suçu bir defa işlemesiyle "adalet / güvenilirlik" niteliği nasılortadan kalkar?

 

[Cevap]  "Bunun büyük günah olmadığı" ifadesi kabul edilemez. Aksine ~ bunun büyük günah olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu, bir zorunluluk söz konusu değilken ve öldürmenin bir yararı yokken can dokunulmazlığına sahip bir hayvanı öldürmektir.

 

9. [a] - Güvenilir iki şahıs öldürülen hayvanın dengi konusunda bir hükme varsa, başka iki şahıs da başka bir hükme varsa,

 

[b]- veya ilk hüküm verenlerin belirttiği hayvanın öldürülene denk olmadığını belirtseler,

 

Birinci durumda hayvanın dengini fidye vermekle yükümlü olan şahıs iki görüşten birini seçme hakkına sahiptir. Bu, iki farklı müftü tarafından kendisine iki farklı fetva verilen şahsın durumuna benzemektedir.

 

İkinci durumda ise belirlenen hayvanın denk olduğunu söylelyenlerin görüşünü esas alır. Çünkü onlar hayvanların birbirine benzerliğini tespit konusunda diğerlerinden daha fazla bir bilgiye sahiptirler.

 

10. Nevevi "hakkında nakil [rivayet] bulunmayan" ifadesiyle Hz. Peygamber (s.a.v.)'den veya sahabllerden yahut tabiinden bu konuda hüküm vermiş iki adil şahıstan yahut da sonrakilerden bir nakil bulunması durumunu dışarıda bırakmıştır.

 

El-Kifaye adlı eserde "bir sahabi hüküm vermiş ve diğerleri ses çıkarmamışsa bu durumda da onların verdiği hükme tabi olunur" denilmiştir.

 

Sahabe dışındaki alimlerden hüküm verip de diğerlerinin buna ses çıkarmaması durumu da aynı anlamdadır.

 

 

D. AVLANAN HAYVANIN KURBANLIKLAR ARASINDA DENGİNİN BULUNMAMASI

 

1. Öldürülen hayvanın kurbanlıklar arasında benzediği bir hayvan bulunmasa öldürülen hayvanın değeri ödenir.

 

Yani rivayetlerde hakkında hüküm verilen hayvanlar dışındaki örneğin çekirge gibi ve -güvercin dışındaki- kuş gibi bir hayvan öldürülmüşse, bu hayvan ister güvercinden daha büyük bedene isterse serçe gibi daha küçük bedene sahip olsun, mütekavvim mallardaki genel prensibe uygun olarak bu hayvananın değeri ödenir.

 

Sahabe ihramlı kişinin çekirge öldürmesi durumunda değerinin ödenmesine hükmetmiştir.

 

Ayrıca bu benzeri bulunmayan tazmine tabi bir mal gibidir. Bu durumda tıpkı insanların mallarını telef etme durumunda olduğu gibi değeri ödenerek tazmin edilir.

 

2. Öldürülen hayvanın değerini belirlemede -Maverdi ve diğer alimlerin açık ifadelerine göre- iki adil şahsa başvurulur.

 

3. Öldürülen hayvanın değerini belirlemede mezhepte esas kabul edilen görüşe göre hayvanın öldürüldüğü veya öldüğü yer dikkate alınır, Mekke şehri dikkate alınmaz.

 

4. Öldürülen hayvanın kurbanlıklar arasında dengi bulunmamakla birlikte hakkında nakil bulunursa bunların bir tanesi için bir koyun ve keçi fidye verilir.

 

Bunlar güvercin gibi suyu emmeksizin ve ses çıkarmaksızın içen ve öten kumru, üveyik, ağaçkakan vb. boynuna bir şey takılan kuşlardır. İşte bunların bir tanesini öldürme durumunda bir koyun ve keçi fidye verilir. Çünkü sahabe buna hükmetmiştir.

 

Bu, Nevevi'nin genel ifadesinden istisna edilmiştir.

 

Sahabenin buna hükmederken dayandığı iki şeyolabilir: Bunların daha doğrusuna göre onlar bu hükme Hz. Peygamber (s.a.v.)'den kendilerine ulaşan bir bilgi sebebiyle varmışlardır. İkincisi de her iki hayvanda da [güvercin ve ona karşılık fidye verilen koyun-keçi] evcil olma, insanlara alışık olma özelliği vardır. Bu bazı güvercin türleri için geçerlidir. Çünkü söz konusu durum ağaçkakan vb. kuşlarda yoktur.

 

Cürcani hüdhüd kuşunu da bir koyunla tazmin etme hükmü bakımından güvercin gibi değerlendirmişse de bu zayıf bir görüştür; Ö çünkü hüdhüd konusunda tercih e şayan olan görüş bunun eti yen~ meyen bir kuş olmasıdır.

 

Not:

1. Kişi deve kuşunun iki kanadından birini veya buna benzer bir özelliğini giderse -ki bunlar deve kuşunun adım atma ve uçma gücünü temin eder- bu durumda meydana gelen eksilme dikkate alınır. Çünkü bu ikisi sayesinde deve kuşunun kendisini savunması gerçekte tek bir özelliktir. Tek kanadı kırma durumunda savunma özelliğinin bir kısmı giderilmiş olmaktadır. Bu durumda bütün bir fidye değil deve kuşunda meydana gelen eksilmenin değerini tazmin eder.

 

2. Kişi bir ceylanı yaralasa ve yarası geride bir aksaklık kalmadan iyileşse, değeri onda bir oranında azalsa bu kişinin denkliği göz önünde bulundurmak amacıyla hayvanın değerinin onda birini değil koyunun değerinin onda birini tazmin etmesi gerekir. Çünkü bu hayvan iyileşmiş ve kendisinde de bir eksilme söz konusu olmamıştır. Bu kişi açısından ödenecek olan tazminat, bir insanı yaralarna durumunda ödenecek hükumet gibidir. Bu durumda hakim, hayvanın karşılaştığı acıyı dikkate alarak kendi ictihadıyla bir miktar belirlemesi yapar.

 

3. Kişi misli bulunmayan bir şey öldürdüğünde erş gerekir.

 

4. Kişinin yaraladığı av sakat kalsa tam bir ceza gerekli olur. Nitekim kişi bir köleyi sakat bıraksa onun bütün değerini ödemekle yükümlü olur.

 

5. Yaralanan av hayvanını başka bir ihramlı şahıs öldürse öldüren kişi hayvanın sakat haldeki değerini tazmin eder.

 

6. Kişi av hayvanının yarası iyileşmeden önce onu yaralı iken öldürse kendisine bir ceza gerekir. Şayet yarası iyileştikten sonra öldürse yaralı haliyle değerini tazmin eder.

 

7. Bir av yaralandıktan sonra gözden kaybolsa ve kişi hayvanı ölü olarak bulsa, kendisinin yaralamasıyla mı yoksa başka bir sebeple mi öldüğü konusunda şüphe bulunsa kişiye erş dışında bir şey gerekli olmaz. Çünkü aslolan erşin üzerindeki bedeli kişinin borçlanmamış olmasıdır.

 

 

E. HAREM BÖLGESİNİN BİTKİLERİNİ KOPARMAK

 

Harem bölgesinde insanların yetiştirmesiyle ortaya çıkmamış olan [kendiliğinden bitmiş olan] bitkilerin koparlılması haramdır.

 

Daha güçlü görüşe göre harem bölgesinin bitkisini koparmak durumunda tazmin söz konusu olur. Ağaçlarını kesme durumunda da hüküm böyledir.

 

Büyük bir ağacı kesme durumunda bir sığır, küçük bir ağacı kesme durumunda bir koyun gerekir.

 

Ben [NevevI] derim ki: İnsanlar tarafından yetiştirilen bitkilerin kopanlmasına ilişkin hüküm de diğerleri gibidir.

 

İzhir otunu koparmak helaldir. Tekedikeni vb. dikenleri koparmak da alimlerin çoğunluğuna göre böyledir.

 

Daha doğru görüşe göre hayvanları yemlemek ve tedavi amacıy~ la Mekke'nin otunu koparmak helal olur.

Allah en iyi bilir.

 

1. Gerek ihramlı gerekse ihramsız olan kişinin, harem bölgesinde insanlar tarafından yetiştirilmemiş olan, yani insanlar tarafından yetiştirilme özelliği olmayan, kendiliğinden biten ılgın vb. ağaç ve bitkileri yaşken koparması veya sökmesi haramdır.

 

[*] - Bunun delili daha önce geçen hadisteki şu ifadedir: Mekke'nin ağacı kesilmez, yaş otu kopanlmaz. (Buhari, ilim, 104; Müslim, Hac, 3291)

 

Yani ağaç ve ot koparılmaz ve sökülmez.

 

Hadiste geçen bitkilere yukarıda zikredilen diğer bitkiler de kıyas yoluyla katılmıştır.

 

"Yaş ot" ifadesi kuru otu dışarıda bırakmaktadır. Kuru otu sökmek caiz olmamakla birlikte kesrnek caizdir. Yine kuru ağaç da bu hükmün dışında kalmaktadır, kuru ağacı kesrnek de sökmek de caizdir. Ağaç ve otun sökülmesinin hükmünün farklı olma sebebi şudur: Ot su ile biter. Nevevi el-Mecmu'da şöyle demiştir: Bu hüküm, Maverdi'nin belirttiği şu görüşle çelişmez: Ot kuruyup da öldüğü zaman sökülmesi caiz olur. Çünkü kurumuş otun bittiği yer fesada uğradığından ölebilir.

 

Yani Maverdi'nin görüşü bu şekilde anlaşılmalıdır. Birinci görüş ise bundan farklı durumlar için söz konusudur.

 

"Harem bölgesi" ifadesi harem dışındaki bölgenin otları dışarıda kalmıştır. Kökünün bir kısmı bile harem bölgesinde olmayan bitkilerin koparılması ve sökülmesi caizdir. Kişi bu bitkiyi harem bölgesinde dikmiş olsa bile hüküm böyledir. Aksi ise geçerli değildir. Her iki hükmün bu şekilde olmasının gerekçesi iki durumda da kendisine uygun temel prensibe göre hareket edilmesidir.

 

2. Kişi harem bölgesinden yaş bir ağacı sökse sonra da onu yerine geri dikse veya harem bölgesindeki başka bir yere dökse ve bu ağaç orada tutsa kişiye tazmin gerekmez.

 

3. Kökünün bir kısmı haremde olan bir bitkiyi koparmak da haramdır. Çünkü haremde olan yönü diğerine baskın kabul edilir.

 

"İnsanlar tarafından yetiştirilmeyen" ifadesi insanlar tarafından yetiştirilen bitkileri dışarıda bırakmıştır.

 

İleride ağaç dışındaki buğday, arpa vb. bitkilerin bu kapsamdan çıkarılması meselesi gelecektir. Bunların sahiplerinin bunları kesme ve koparması caizdir.

 

4. Kişi kökü haremde bulunan bir ağacın dalını koparsa bunu tazmin etmez. Aynı ağacın üzerinde bir av bulunsa ve kişi bunu öldürse avı tazmin eder. Bunun aksinin hükmü ise bu hükmün aksidir.

 

Fevrani şöyle demiştir: Kişi harem dışında haremde yetişebilen bir ağaç çekirdeğini toprağa dikse bunun hükmü kökünün hükmüne bağlıdır. Haremde olan ve yoldan gelip geçen insanları rahatsız eden dallarını koparma durumunda tazminat söz konusu değildir.

 

5. Kişi harem bölgesinde bulunan bir ağacın dalını alsa ve aynı yıl yerine benzeri bitse, yani ağaç misvak gibi yumuşak olduğundan buna müsait olsa kendisine tazmin gerekmez. Şayet yerine bir dal bitmezse veya bitmekle birlikte benzeri olmazsa yahut benzeri bitse bile o yıl içinde gerçekleşmezse kişi tazminle yükümlü olur.

 

Kişiye tazmin gerekli olduktan sonra kopartılanın benzeri dal çıksa tazmin yükümlülüğü düşmez. Bu, oyuk olan dişin başkası tarafından sökülmesinden sonra yerine yeni dişin çıkması durumuna benzer.

 

6. Ağaçların yapraklarını ağaca zarar vermemesi için vurmaksızın toplamak caizdir.

El-Mecmu'da alimlerimizden nakledildiğine göre ağaca vurarak yapraklarını düşürmek haramdır. Yine Nevevi alimlerimizden ağacın meyvelerini ve misvak yapmak üzere küçük

dallarını almanın da caiz olmadığını nakletmiştir. Bundan şu sonuç t çıkar: Kişi küçük bir dalı aldığında yerine yenisi çıkmasa bile bunu tazmin etmez. Ezrai "doğruya en yakın görüş budur" demiş ve bunu destekleyen nakillere yer vermiştir. Hocamız Zekeriya el-Ensarı "ancak bu görüş daha önce geçenlere aykırıdır" demiştir. Burada olan görüşün daha önce geçen görüş gibi anlaşılması en doğrusudur.

 

7. Daha güçlü olan görüşe göre haremdeki yaş bitkiyi koparma durumunda tazminat söz konusu olur. Bu -daha önce geçtiği üzere ağaçları da kapsamaktadır.

 

Nevevi'nin "ağaçları kesrnek durumunda da hüküm böyledir" ifadesi el-Muharrer'e tabi olarak zikrettiği, aslında söylenmesine gerek olmayan bir ifadedir. Mesele önce [bitki denilerek] genelolarak zikredildikten sonra [ağaç denilerek] özelolarak zikredilmiştir.

 

8. Haremdeki büyük bir ağacı kesme veya sökme durumunda fidye olarak bir sığır gerekir. İmam Şafii (r.a.) bunu İbnü'z-Zübeyir'den rivayet etmiştir. Böyle bir görüş [kişinin kendi kafasından bilebileceği bir şeyolmayıp olsa olsa] peygamberden duymak yoluyla bilinebilir. Burada büyüklük örfen "büyük" denilebilecek bir ağaç şeklinde anlaşılır. Ağacın yerinde daha sonra yenisi çıksın yahut çıkmasın hüküm böyledir.

 

Nevevi er-Ravda'da -eserin aslında da [yani eş-Şerhu'l-kebır'de de]- yer aldığı üzere "deve de sığır gibidir" demiştir.

 

Şayet "av kurbanında sığır ve koyun yerine deve kesilmesine müsaade etmemiştiniz" denilirse şöyle cevap veririz: Alimler av konusunda -buradaki meseleden farklı olarak- denkliğe dikkat etmişlerdir.

 

9. Şayet büyük bir ağacın yedide biri boyutuna ulaşıyorsa haremdeki küçük bir ağacı kesme durumunda bir koyun fidye gerekir. Bunu da İmam Şafii (r.a.) rivayet etmiştir. Ağaç [büyük bir ağacın yedide birinden bile] küçükse o zaman kıymeti verilir.

 

Zerkeşı şöyle demiştir: Rafii büyük bir ağacın yedide birinden daha büyük bir ağacın kesilmesinin hükmünü belirtmemiş, büyüklüğün son sınırını da ortaya koymamıştır. Bu durumda da büyük bir ağacın yedide biri kesildiğinde verilmesi gereken bir koyundan daha büyük bir koyunu vermek gerekli olur.

 

Not:

1. Nevevi ağaç dışındaki bitkilerin hükmünü zikretmemiştir.

Ağaç dışındaki bitkilerin koparılması durumunda bunların değerinin ödenmesi gerekir; çünkü kıyasa uygun olan hüküm bu olduğu gibi bunu geri çevirecek bir nass da söz konusu değildir.

 

2. Rafii ve Nevevi fidye olarak verilecek sığırın yaşından bahsetmemişlerdir. EI-İstiksa adlı eserde belirtildiğine göre burada hayvanın kurban kesiminde yeterli olacak yaşta bulunması şartı bulunmamaktadır, burada bir yaşında bulunan dana da verilebilir. Koyuna gelince bunun kurban olabilecek yaşta bulunması şarttır.

 

İsnevi şöyle demiştir: Aradaki fark şudur: Allah yalnızca bu yaştaki koyunun kesimini meşru kılmıştır, sığır ise böyle değildir. Nitekim zekatta bir yaşını doldurmamış dana da otuz sığırıniçinde hesap edilir.

 

Nevevi'nin sözü, yalnızca ağacın koparılması ile sığır veya koyunun gerekli olduğu, ağacın yerinden kesilmesinin şart olmadığı anlamına gelmektedir. Et-Tenbih'teki ifadeye göre ise hayvanın gerekli olması ağacın sökülmesine bağlıdır. Rafii ve Nevevi, eşŞerhu 'l-kebir, eş-Şerh u 's-sağir ve er-Ravda' da bu meseleyi açıklamamışlardır. Bununla birlikte Rafii kesimin tam olması şartını koşmuştur ki bununla ağacın dalı nı koparmayı dışarıda bırakmak istemiş olmalıdır.

 

10. Nevevi şöyle demiştir: "Mezhepte esas alınan görüşe göre insanların yetiştirdiği ağaçların hükmü de diğer bitkilerin hükmü gibidir".

 

Yani haramlık ve tazmin bakımından hükmü böyledir. Bu İmam Şafii (r.a.)'ye ait daha güçlü görüştür. Bazıları bunu tek görüş olarak zikretmişlerdir. Bunun delili daha önce geçen hadisteki genel ifadelerdir.

 

Diğer görüşe göre ise insanların yetiştirdiği ağaçların hükmünün diğerlerine benzetilmesi kabul edilemez, bunlar ekinlere benzer. Yani buğday, arpa, baklagiller, yeşilliklerin kopartılması caiz olduğu ve bundan dolayı tazminat gerekli olmadığı konusunda görüş ayrılığı bulunmadığı gibi insanların yetiştirdiği ağaçlar da böyledir. Nevevi bunu el-Mecmu'da zikretmiştir.

 

11. Haremdeki izhir otu hem kopartılması hem de sökülmesi helal olan bitkilerdendir; çünkü yukarıda geçen hadiste bu bitki istisna edilmiştir.

 

[*] - Konuyla ilgili hadis şöyledir: [Hz. Peygamber (s.a.v.) harem bitkilerinin koparılmasını yasakladığında] Abbas şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi izhir hariç! Çünkü bu bitki Mekke' deki demireilerin [kullandığı bir bitki olduğu gibi] insanlar bunu evlerinde de kullanırlar" .

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) "öyleyse izhir hariç" buyurdu. (Buhari, Lukata, 2434; Müslim, Hac, 3292)

 

İnsanların bunu evlerinde kullanmaları, ahşabın üzerine tavan yapmada kullanmalarıdır.

 

Nevevi'nin hükmü mutlak olarak zikretmesinden şöyle bir anlam çıkmaktadır: "Kişi izhir otunda alım-satım vb. her türlü tasarruf ta bulunabilir". Hocam Hemli de bu yönde fetva vermiştir.

 

12. Yine tekedikeni vb. dikenlerin ve bunun dışında insanlara rahatsızlık veren her türlü bitkinin koparılması alimlerin çoğunluğuna göre helaldir. Bu, kişiye saldıran av hayvanının öldürülmesi durumunda tazminin gerekli olmamasına benzer. Zayıf bir görüşe göre ise bu bitkilerin koparılması da haramdır, koparılması halinde tazmin gerekir. Nevevi Müslim şerhinde bu görüşü doğru kabul etmiş,

 

Tahrirü't-Tenbih ve Tashihü't-Tenbih adlı eserlerde bu görüşü tercih ederek şöyle demiştir: Bununla insanlara saldıran av hayvanı arasındaki fark şudur: Saldıran hayvan, ağacın aksine doğrudan rahatsız etme kastı taşımaktadır.

 

Not:

1. İsnevi şöyle demiştir:

Nevevi kendisi diken vb. şeylerin koparılmasının haram olduğu görüşünü kabul ettğinden [bunların koparılabileceğini kabul edenlere ait] bu görüşü "alimlerin çoğunluğuna göre" diye nitelemiş, adeti olduğu üzere "sahih" diye nitelememiştir. Çünkü kendisi aksine inandığı bir görüş hakkında "koparmanın caiz olduğu görüşü sahihtir" şeklinde bir iade kullanması mümkün değildir. Yine bunun yasak olması görüşünü de "sahih görüş" diye niteleyemezdi, çünkü bu, mezhepteki meşhur görüşe aykırıdır.

 

Bununla birlikte Nevevi er-Ravda'da bu ifadeyi kullanmaktan çekinmeyerek Alimlerin çoğunluğunun tek görüş olarak kabul ettiği sahih görüşe göre" ifadesini kullanmıştır. Bunu el-Mecmu ve diğer eserlerinde de yapmıştır.

 

2. İmam Şafii (r.a.)'nin el-Ümm'deki kendi ifadesine göre hayvanlara yedirmek amacıyla harem bölgesinin otlarını hatta ağaçlarını koparmak caizdir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde hedy kurbanları Mekke'ye getirilirdi ve bunların ağızları [Mekke otlarını yemesin diye] kapatılmazdı.

 

13. Harem bölgesinde biten otları havvanlara vermek için almak dHzdir.

 

[Harem bölgesinde biten otları koparmanın caiz olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre mekke'de biten ot vb. bitkileri koparmak suretiyle hayvanlara yiyecek olarak vermek ve hayvanları otlaklara salmak ve Ebucehil karpuzu gibi bitkileri tedavi amaçlı koparmak c2ı.izdir. Yine yemek için semizotu ve bakla gibi otları ihtiyaç sebebiyle koparmak dÜzdir. Çünkü bunlar ekin gibidirler.

 

Bunlar İbnü'l-Kecc'in de belirttiği üzere yalnızca ihtiyaç durumunda koparılır.

 

[İkinci görüş]

 

Konuyla ilgili rivayetin zahiri ne ifade ediyorsa orada durmamız gerektiğinden diğer otları koparmak yasakdır.

 

İlk görüşe göre -el-Mecmu'da belirtildiğine göre- hayvanına yem olarak verecek kişilere satmak üzere harem bölgesindeki otu koparmak caiz değildir. Çünkü bu yenilmesine izin verilmiş yiyeceğe benzer, ki bu yiyeceği satmak caiz değildir.

 

Zerkeşı ve başka alimlerin belirttiği üzere bundan şu anlaşılır: Ağaç dalından misvak edinilmesine izin verdiğimiz durumda bunun satımı caiz olmaz.

 

Alimlerin herhangi bir kayıt koymaksızın kullandıkları ifadeden anlaşıldığına göre tedavi amaçlı olmak üzere bu bitkileri almak caizdir, bu bir sebebin bulunmasına bağlı değildir.

Nitekim kişinin hastalık gerçekleştiğinde kullanmak üzere bu otları alması caizdir. İsnevi "uygun olan da budur" demiştir. Oysa Zerkeşı'nin de belirttiği üzere uygun olan görüş bunun yasak olmasıdır. Çünkü bir zaruret veya ihtiyaç sebebiylecaizolan birşey o ihtiyacın bulunması durumuyla kayıtlıdır. Nitekim köpek edinme meselesi böyledir.

 

Not:

1. Nevevi'nin yalnızca bitkileri zikretmesinden [ihtiyaç sebebiyle bitkilerin kopanlmasının caizliği] hükmünün bitkilerin dışındaki şeylere intikal etmediği gibi bir anlam çıkmaktadır ki bu doğrudur. Buna göre harem bölgesinin toprağını, taşIannı, harem çamurundan yapılan ibrik vb. nesneleri harem dışına çıkarmak haramdır, çıkanlmışsa harem bölgesine geri getirilmesi gerekir. Zemzem suyu ise bundan istisna edilmiştir.

 

2. Helal bölgenin toprağını harem bölgesine taşımak -erRavda'da belirtildiğine göre- mekruhtur, el-Mecmu'da belirtildiğine göre ise [mekruh olmamakla birlikte] "daha iyi olan davranışı terk etmektir". Güçlü olan da bu ikincisidir; çünkü bunu yasaklayan bir rivayet söz konusu değildir.

 

3. Kabe'nin güzel kokusunu almak haramdır. Kabe'nin bereketini ummak isteyen kimse önce Kabe'ye kendisine ait güzel kokuyu sürer daha sonra bunu alır.

 

4. Kabe'nin örtüsü konusunda karar verme yetkisi ise devlet başkanına aittir, o bunu satarak hazinenin bazı harcamalannı bununla karşılayabileceği gibi karşılıksız olarak da verebilir, böylece Kabe'nin örtüsünün çürüyüp eskimesine göz yummamış olur. İbn Abbas, Hz. Aişe ve Üm mü Seleme de bu görüştedir. Onlar Kabe'nin örtüsünden elbise yapmayı -bunu cünüp ve hayızlı kimse giyecek olsa bile- caiz görmüşlerdir.

 

5. Haremin sınırlan belirlidir. Şairlerden biri bunun kaç mil sınırı bulunduğunu bir şiir şeklinde şu şekilde dile getirmiştir:

 

Taybe Arazisinden Haremin sınırları,

Şayet kesin bilmek istersen üç mildir.

Irak'a ve Taif'e bakan yönden yedi mil,

Cidde'den on, Ci'rane'den de dokuz mildir.

 

Kimileri buna şu mısralan da eklemiştir:

 

Yemen'den de yedi mil,

 

Sınırlar tamamdır, Rabbinin ihsanına şükür kıl!

 

 

F. MEDİNE'NİN AVININ HÜKMÜ

 

Medine'deki av hayvanını avlamak da haramdır.

 

İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre bunu avlayan tazminat ödemez.

 

1. Medine hareminin avını avlamak ve -el-Mecmu'da belirtildiğine göre- bitkisini koparmak da haramdır.

 

[*] - Bunun delili Müslim'in Cabir' den rivayet ettiği şu hadistir: Şüphesiz İbrahim Mekke'yi haram bölge ilan etti. Ben de Medine şehrinin her iki tarafında yer alan kara taşlı alanlarının haram bölge ilan ediyorum. Buranın otları koparılmaz, avı avlanmaz. (Müslim, Fedailü'l-Medıne, 1870)

 

Not:  Medine'nin bir doğusunda bir de batısında karataşlı alanlar vardır. Medinenin bu iki bölge arası enine, iki dağı yani Ir ve Sevr dağları arası da uzunlamasına harem bölgedir.

 

[*] - Bunun delili Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği şu hadistir: Medine'nin ir dağıyla Sevr dağı arası harem bölgedir. (Buhari, Fedailü'l-Medıne, 1870; Müslim, Hac, 3314)

 

Buna şu şekilde itiraz edilmiştir: Mekke'de bulunan Sevr dağının Medine' de zikredilmesi ravınin bir hatasıdır. Doğrusu Uhud dağı olmalıdır.

 

Bu itiraz şu şekilde reddedilmiştir: Uhud dağının ardında Sevr adı verilen küçük bir dağ daha bulunmaktadır. Uhud dağı da harem bölgeye dahildir.

 

2. [Kişi Medine'de av hayvanı avladığında veya bitki kopardığında bunu tazminle yükümlü müdür? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre Medine'de av hayvanı avlandığında veya bitkisi koparıldığında bunlar tazmin edilmez; çünkü Mekke'nin harem bölgesinden farklı olarak Medine, hac-umre kurbanlıklarının kesim yeri değildir.

 

[İkinci görüş]

 

İmam Şafii (r.a.)'nin eski görüşüne göre Medine'de av yapan ve ağaç kesen kimsenin elbiseleri çıkarılarak cezalandırılır.

 

Nevevi el-Mecmu'da ve Tashihü't-Tenbih adlı eserlerinde bu görüşü terchi etmiştir.

 

[*] - Çünkü Müslim ağaç kesmeyle ilgili, Ebu Davud da av yapmayla ilgili Resulullah (s.a.v.)'tan hadis rivayet etmişlerdir.

 

Bu elbise çıkarma işleminin ne olduğu ve çıkarılan elbisenin kime verileceği konusunda alimler farklı görüşler belirtmişlerdir:

 

> Bir görüşe göre bu, bir kafire ait cesedin elbiselerinin çıkarılması gibi yapılır,

> Bir görüşe göre ise yalnızca elbiseleri çıkarılır,

> Bir başka görüşe göre -ki el-Mecmu'da bunun en doğru görüş olduğu söylenmiştir- kişinin avret yerlerini örtecek kadar bir elbisesi bırakılıp diğerleri çıkarılır.

> Bir görüşe göre çıkarılan elbiseler Medine'nin fakirlerine verilir.

> Bir başka görüşe göre ise devlet hazinesine [beytü'lmal'e] verilir.

 

3. Medine'nin harem ilan edilen bölgesinin toprağını, taşlarını ve ~ taştan yapılan testi gibi şeylerini çıkarmak ve bunları harem dışındaki bölgeden harem bölgesine sokmak, Mekke'nin harem bölgesine ilişkin hükümlere tabidir.

 

4. Taif şehrinin Vecc bölgesinde avlanmak ve bitkilerini koparmak haramdır. Bununla birlikte her ikisi sebebiyle de tazminin gerekli olmadığı kesin olarak kabul edilmiştir.

 

5. Nakl' adı verilen bölge harem bölge olmamakla birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.) burayı zekat hayvanları veya cizye hayvanlarının atlaması için koruluk olarak tayin etmiştir. Bu sebeple buranın bitkilerinden hiçbir şeye sahip olunamaz. Burada av yapmak haram değildir, yapılan av tazmin edilmez. Kişi buradan telef ettiği bitkileri tazmin eder. Çünkü bunu yapması yasaktır. Tazmini bitkinin değeri üzerinden yapar.

 

Rafii ve Nevevi şöyle demişlerdir: Bu tazminatın harcanacağı yer cizye ve zekat hayvanlarının verileceği yerlerdir.

 

Nevevi bunun devlet hazinesine kalması görüşünün de ihtimal dahilinde olduğunu belirtmiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

6. İHRAM YASAKLARINI ÇİĞNEMENİN CEZASINA İLİŞKİN HÜKÜMLER