MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE / MUHSAR

 

B. ÖZEL NİTELİKLİ ENGELLENME

 

1. Özel nitelikli engellenme hac-umrenin tamamlanmasına yönelik ikinci engeldir. Bu kişinin haksız yere hapsedilmesi şeklinde olabilir. Örneğin kişi ödeme gücü olmadığı halde borcu sebebiyle hapsedildiğinde tıpkı genel nitelikli engellenme durumunda olduğu gibi ihramdan çıkabilir.

 

[Soru]  Alimlerimizin "haksız yere hapsedilmiş olan müflis ihramdan çıkabilir; çünkü ihramda kalmasında tıpkı düşman sebebiyle olan engellemede olduğu gibi bir zorluk bulunmaktadır" ifadesi problemlidir; çünkü haksız yere hapsedilen kişi -tıpkı hastanın durumunda olduğu gibi- ihramdan çıkmakla içinde bulunduğu durumdan kurtulamaz. İhramlı halde kalmakla kişinin karşılaşacağı zorluk dikkate alınmaz. Çünkü hasta kişide de aynı durum söz konusudur, hatta hastanın durumu daha da ötededir. Bu durumda hapsedilme sebebiyle ihramdan çıkmanın bir gerekçesi yoktur.

 

[Cevap]  Hastalık kişinin haccı-umreyi tamamlamasına engel değildir.

 

Hasta kişi bu haliyle birlikte ibadetini tamamlayabilir, bu yüzden onun ihramdan çıkması ancak bir şartla mübah kılınmıştır, o şart da burada yoktur.

 

2. Kişi haklı bir sebeple hapsedildiğinde, mesela ödeme imkanı bulunduğu halde ödemediği bir borcu sebebiyle hapsedildiğinde ihramdan çıkması caiz olmaz, aksine haccı-umreyi eda etmesi ve ibadetine devam etmesi gerekir. Şayet ihramdan çıkarsa çıkması sahih olmaz. Hapiste iken haccı kaçırırsa, tıpkı engellenme olmaksızın haccı kaçıran kimsenin yaptığı gibi Mekke'ye geldikten sonra umre fiillerini yaparak ihramdan çıkabilir.

 

3. Hastalık sebebiyle -ve ona benzeyen yolu şaşırma, nafakanın tükenmesi vb. sebeplerle- ihramdan çıkılamaz. Çünkü düşman ~ sebebiyle ihramdan çıkmanın aksine hastalık ve diğer sebeplerle ihramdan çıkma kişinin hastalığının iyileşmesi ve diğer durumları ortadan kaldırmamaktadır.

 

Bu yüzden kişi özrü ortadan kalkıncaya dek ihramlı olarak bekler. Şayet umre için ihrama girmişse özrü ortadan kalkınca umreyi tamamlar. Hac için ihrama girmiş de haccı kaçırmışsa umre fiillerini yaparak ihramdan çıkar. Maverdi "bu, sahabenin icma ettiği bir hükümdür" demiştir. Bu hüküm, kişi ihrama girerken "hastalanırsam ihramdan çıkmak şartıyla ihrama giriyorum" diye şart koşmamışsa geçerli olur.

 

4. Kişi ihrama girerken hastalık vb. durumlarda ihramdan çıkabilmeyi şart koşmuşsa bu sebeplerle ihramdan çıkması [caiz midir? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Meşhur görüşe göre caizdir.

 

[*] - Çünkü Buhari ve Müslim, Hz. Aişe' den şunu rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v.) Dubaa binti Zübeyir'in yanına girdi ve ona "sen hac yapmayı istiyor musun?" diye sordu. Kadın "vallahi çok ağrım var" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: "Hac için ihrama gir, ihrama girerken şu şekilde şart koş: Allah'ım benim hac yapmama engelolan bir durum her nerede meydana gelirse orada ihramdan çıkmak şartıyla ihrama giriyorum".(Buhari, Nikah, 5089; Müslim, Hac, 2894)

 

Diğer durumlar da buna kıyas edilir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu durumda ihramdan çıkmak caiz değildir; çünkü bu, tıpkı farz olan namaz gibi bir özür olmaksızın kişinin çıkamayacağı bir ibadettir, bu sebeple şart koşmakla kişinin çıkması caiz olmaz.

 

Bu görüşte olanlar yukarıdaki hadisi şu şekilde yorumlamışlardır: Hadiste kastedilen engel ölüm veya Dubaa'ya özgü bir durumdur.

 

5. Kişi ihrama girme esnasında "bir durum meydana gelip de ihramdan çıkarsam hedy kurbanı keserek ihramdan çıkacağım" diye şart koşmuşsa hedy kurbanı kesmesi gerekli olur, böyle bir şart koşmamışsa gerekli olmaz. Hedy kurbanı ile ilgili herhangi bir şey belirtmediğinde de bu gerekli olmaz; çünkü kesmeyi şart koşmamıştır. Ayrıca Dubaa ile ilgili haberin zahiri de bunu göstermektedir.

 

Yukarıda bahsi geçen iki durumda [yani engelin genel ve özel olduğu iki durumda] ihramdan çıkmak yalnızca niyetle ve tıraş olmak vb. fiillerle olur.

 

6. Kişi "ben hasta vb. bir özürle karşılaşırsam ihramdan çıkmış sayılırım" dese daha sonra

o özür gerçekleşse bir niyete gerek olmaksızın ihramdan çıkmış olur.

 

[*] - Ebu Davud ve diğer hadisçilerin sahih senetle rivayet ettikleri şu hadis de bu şekilde anlaşılmalıdır: Ayağı kırılan veya topal kalan kişi ihramdan çıkmış olur, ertesi yıl yeniden hac yapması gerekir. (Ebu Davud, Menasik, 1862)

 

7. Kişi böyle bir özürle karşılaşırsa haccını umreye çevirme şartını koşarsa bu caiz olur. Bu, ihramdan çıkmayı şart koşmak gibidir. Hatta bunu yapmak daha da caizdir.

 

Bu durumda kişi bir özürle karşılaştığında haccını umreye çevirebilir ve yaptığı umre farz olan umre yerine geçer.

 

8. Kişi özrün bulunması halinde haccını umreye çevirebilmeyi şart koşsa ve özür meydana gelse hac umreye dönüşür ve bu umre farz olan umre yerine geçer. Bulkini bunu açıkça belirtmiştir. Engellenme sebebiyle ihramdan çıkma ise bundan farklı olup bu durumda yapılan umre farz olan umre yerine geçmez. Çünkü gerçekte bu bir umre olmayıp sadece umre fiilleridir.

 

9. Hacdan-umreden engellenmesi sebebiyle ihramdan çıkmak isteyen kişi bir koyun keser. Burada ihramdan çıkan kişi derken aslında çıkmayı isteyen kişi kastedilmiştir; çünkü kurban kesrnek ihramdan çıkmadan önce yapılır. Bu kurbanın kesilmesi kesin bir hüküm olup ayetle sabittir.

 

Kişi bir koyun veya onun yerine geçen deve ve sığırın yedide birini keser.

 

Kişi gerek harem dışında gerek harem bölgede her nerede engellenmişse kurbanını orada keser.

 

Kişi -daha önce geçen hastalık meselesinden farklı olarak- ihrama girerken "engellendiğimde ihramdan çıkarırn" diye şart koşmuşsa kurban kesme yükümlülüğü düşmez. Çünkü düşman sebebiyle engellenme şarta muhtaç değildir, böyle bir şey için koşulan şartın bir anlamı yoktur. el-Mecmu'da belirtildiğine göre harem dışındaki bir bölgede kişinin muhsar olduğu [engellendiği] yer dışında kurbanını kesmesi caiz değildir.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashabının umre yapması engellendiğinde onlar Hudeybiye'de kurbanlarını kesmişlerdir ki burası harem dışındadır.

 

Yine kişi engellenme öncesinde işlediği ihram yasakları sebebiyle gerekli olan kurbanları ve yanında getirdiği nafile hedy kurbanını da burada keser. Kişi, engellenmesi sebebiyle kestiği kurbanın etini engellendiği bölgenin fakirlerine dağıtır.

 

Nevevi'nin genel nitelikli ifadesinden kişinin kurbanı harem bölgenin bir yerinde kesme imkanını bulsa bile engellendiği helal bölgedeki yerde kesmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır ki Aslü'r-ravda'da daha doğru olduğu belirtilen görüş budur. Bulkini ise bunun aksi görüşü doğru bulmuştur.

 

Not:  Nevevi'nin "engellendiği yerde" ifadesinden şu anlam anlaşılmaktadır: "Kişi harem dışında engellense ve başka bir yerde kurbanını kesrnek istese bunu yapması caiz olmaz". EI-Mecmu'da geçtiği üzere hüküm böyledir; çünkü engellenme yeri engellenen kişi açısından bizzat harem bölge konumundadır. Bu, nafile namaz kılan kişinin kıbleden başka bir yöne dönmesinin yasak olmasına benzer.

 

Alimler bu kurbanı harem bölgesine ulaştırmanın caiz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir, ancak kişi kurbanın kesildiğini bilmedikçe ihramdan çıkamaz.

 

Kişi haremde muhsar kalsa -Nevevi'nin ibaresinden aksi anlaşılsa da- kişinin kurbanını bir yerden başka bir yere nakletmesi caiz olur.

 

 

10. Nevevi-Rafil'nin eş-Şerhu'l-kebir'inde olduğu gibi- şöyle demiştir:

 

Ben [Nevevi] derim ki: İhramdan çıkma sadece kurban kesmek ve ihramdan çıkmaya niyet etmekle olur. Başı tıraş etmeyi hacca ilişkin fiillerden biri sayarsak bunu da yapmak gerekir.

 

İhramdan çıkmak yalnızca kurbanın kesilmesi ile olur. Çünkü Yüce Allah "kurban, mahalline varıncaya dek başlarınızı tıraş etmeyin" [Bakara, 196].

 

Buna bitişik olarak ihramdan çıkma niyetinin de bulunması gerekir; çünkü kurban kresmek ihramdan çıkmak için olabileceği gibi başka bir sebeple de olabilir, bu durumda iki ihtimalden birine çekmek için niyet şarttır.

 

Niyet kişinin ihramdan çıkmaya niyetlenmesiyle olur.

 

Yine başı tıraş etmeyi hacca ilişkin bir ibadet kabul edersek -ki meşhur görüşün bu şekilde olduğunu belirtmiştik- bu durumda başı tıraş etmek de gereklidir. Tıpkı kurban kesiminde olduğu gibi başı tıraş etme fiiline de niyetin bitişmesi gerekir.

 

Maverdi ve başka alimlerin belirttiğine göre -daha önce geçen ayet sebebiyle- başı tıraş etmenin kurban kesiminden sonra olması gerekir.

 

11. Kişi kurban kesme imkanı bulamazsa yani mesela kurban satın alabilecek parayı bulamama durumunda olduğu gibi hakikaten bulamazsa veya paraya ihtiyaç duyma yahut o bölgedeki emsal fiyatından daha pahalıya kurban bulma durumunda olduğu gibi dinen kurbanı bulamamış sayılsa [ne yapılması gerekir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü olan görüşe göre temettu kurbanı ve diğerlerine kıyasla burada da kişi kurbanın yerine diğer seçeneklere gider.

 

[İkinci görüş]

 

Kurban kesme borcu kişinin zimmetinde kalır, konuyla ilgili nass bulunmadığı için diğer seçeneklere gidemez.

 

12. [Yukarıdaki meselede] ilk görüş esas alındığında [kesilecek kurbanın bedeli nedir? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü olan görüşe göre kurbanın bedeli yiyecek maddesidir. Çünkü oruç tutmaya göre yiyecek maddesi verme kurbana daha yakındır; çünkü her ikisi de malolma özelliği bakımından ortaktır. Bu sebeple kurban bulamama durumunda yiyecek maddesine gitmek daha önceliklidir.

 

Bu görüş esas alınarak şu söylenmiştir: Kurban -tıpkı saçı tıraş etme durumunda olduğu gibi- üç sa' yiyecek maddesi olarak belirlenir ve altı fakire dağıtılır.

 

Daha doğru görüşe göre [kurban ile onun bedeli olan yiyecek maddesi arasında] yakınlığı gerçekleştirebilmek için koyunun değeri dikkate alınır. Buna göre kurbanın değeri para üzerinden belirlenir, kişi kurbanın değeri miktarınca yiyecek maddesini tasadduk eder.  

 

Kişi yiyecek maddesini de verebilecek durumda değilse her bir müd yiyecek maddesi için bir gün olmak üzere dilediği yerde oruç tutar. Bu, "emredilen bir şeyi yapmama sebebiyle gerekli olan kurban"a kıyasla söylenmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Kurbanın bedeli oruçtur. Bu orucun temettu haccı, başı tıraş etme, yahut av hayvanının dengi meselesinde olduğu gibi tutulması konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte Rafii ve Nevevi bunların hiçbirini sahih kabul etmemiştir.

 

Fariki son görüşü şu gerekçeyle doğru kabul etmiştir: Kişi kurbanın değeri ile ne kadar yiyecek maddesi alınacağını belirler daha sonra yiyecek maddesinin her bir müddü için bir gün oruç tutar.

 

13. [Kişi, kurban keserek değil de oruç tutarak ihramdan çıkacak ise oruçların bitmesini beklernesi gerekir mi yoksa hemen ihramdan çıkabilir mi? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre kişi ihramdan çıkmaya niyet ederek başını tıraş etmek suretiyle ihramdan derhal çıkabilir. Çünkü [muhsar olma durumunda] ihramdan çıkmak zorluğu gidermek üzere meşru kılınmıştır. Şayet oruç bitene kadar kişiyi ihramda beklerneye zorlarsak, ihramlı olarak kalmaktan dolayı zarar göreceğinden zorlukla karşılaşır.

 

[İkinci görüş]

 

Tıpkı fakirlere yiyecek maddesini verme durumunda olduğu gibi burada da ihramdan çıkmak orucun tutulmuş olmasına bağlıdır. Çünkü oruç yiyecek vermenin yerine geçmiştir.

 

İlk görüşte olanlar ise yiyecek vermeyle oruç arasında yukarıda ~ belirtildiği şekilde bir ayrım yapmışlardır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

C. İHRAMA GİREN KÖLENİN HAC-UMRE İBADETİNİ YAPMASINA EFENDİSİNİN ENGEL OLMASI