İFLAS / TEFLİS |
7. KISITLAMA ALTINDA OLAN
KİŞİNİN SONRADAN KAZANDIĞI MALLARIN HÜKMÜ
Daha doğru görüşe göre;
> [Malı
tasarruflardaki] kısıtlılık hali, kısıtlama kararı sonrasında avlanma, vasiyet ve
şayet sahih kabul edersek satın alma yoluyla meydana gelen mülkiyete de intikal
eder.
> Malı satan kişi
durumu bilerek malını satmışsa satım akdini feshetme hakkı yoktur. Onun hakkı
satılan malın kendisine ilişir. Durumu bilmeyerek satım yapmışsa akdi feshetme
hakkı vardır.
> Hakkın mala
ilişmesi mümkün olmadığında satıcı satım bedeli konusunda diğer alacaklılarla
eşit seviyede olamaz.
1. [Mail tasarruflarına]
kısıtlama getirilen kişi, "avlanma", "hibe",
"vasiyet" ve şayet sahih kabul edersek satım bedelini zimmette borç~
lanmak kaydıyla "satın alma" yoluyla mülkiyet elde etse, kısıtlılık
hali [bu malvarlığını da kapsar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
kısıtlılık hali [sonradan edinilen] malvarlığını da kapsar. T ercihe şayan olan
görüş budur; çünkü kısıtlamanın amacı "hakların sahiplerine
ulaşması"dır. Bu ise yalnızca kısıtlama anında mevcut malvarlığına özgü
değildir.
[İkinci görüş]
Kısıtlılık, zikredilen malvarlığını
kapsamaz. Bu şuna benzer: Rehin verilen mal konusunda rehin veren kişinin
kısıtlılık hali diğer malvarlığını kapsamaz.
[İtiraz] ilk görüşe göre, Nevevl'nin genel nitelikli
ifadesinin kapsamın-
dan şu iki şey istisna
edilir:
> Bir kimseye, köle
olan babası hibe edilse,
> veya babasının ona
verilmesi vasiyet edilse,
Bu durumlarda kısıtlılık
hali köleye intikal etmez, köle otomatik olarak azat olur. Alacaklıların hakkı
da köleye ilişmez.
[Cevap] Bu meselenin istisna edilmesine gerek yoktur;
çünkü kişinin, köle olan babası üzerinde mülkiyeti yerleşmemiştir ki
"kişiye bu konuda kısıtlama getirilemez" denilsin.
Burada azat işlemi dinin
bir hükmü olarak gerçekleşmiştir.
Not: Nevevl'nin başka alimlere tabi olarak
zikrettiği genel nitelikli ifadesinden şöyle bir anlam anlaşılmaktadır:
"İlk görüşe göre kişinin malının, sonradan meydana gelen mal ile birlikte
borçlarından daha fazla hale gelmesiyle böyle olmaması arasında bir fark
yoktur." İsnevı bunu tartışmaya açık bulsa bile bu anlaşılan anlam
doğrudur; çünkü başlangıçta [ilk olarak] göz yumulmayan birşeye devamda göz
yumulabilir.
2. İflas eden bir
kimseye, zimmetinde borçlanma karşılığında mal satan kişi, müşterinin durumunu
bilerek bu satımı yapmışsa [satım akdini feshedebilir mi? Bu konuda mezhep
içinde üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu durumda kusurlu davranması sebebiyle satıcının akdi feshetme hakkı yoktur.
Satıcının alacağı, satın alınan malın kendisine ilişir.
Şayet durumu bilmeden
satım yapmışsa, kusurlu davranmış olmadığı için satım akdini feshedebilir;
çünkü müşterinin iflas durumunda olması tıpkı malda kusur çıkması gibidir.
Bu sebeple bu konuda da
bilmek ile bilmemek arasında ayrım yapılır.
[İkinci görüş]
Satıcının akdi feshetme
hakkı vardır; çünkü satım bedeline kavuşması mümkün değildir.
[Üçüncü görüş]
Satıcının hiçbir şekilde
akdi feshetme hakkı yoktur. O, araştırma yapmayı terk etmiş olması sebebiyle
durumu bilmeme konusunda kusurlu davranmıştır.
Satıcının hakkının mala iliştiği
görüşünü esas aldığımızda satıcı malın bedeli konusunda diğer alacaklılarla
eşit seviyede olur.
3. Satıcının hakkının
sattığı mala ilişmesi mümkün olmadığında [satıcı, satım bedeli konusunda diğer
alacaklılarla eşit seviyede olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
hakkın mala ilişmesi mümkün olmadığında, satım bedeli konusunda diğer
alacaklılarla eşit seviyede olmaz; çünkü bu, kısıtlama sonrasında hak sahibinin
rızası ile gerçekleşen bir alacak olduğundan alacaklı önceki alacaklılarla eşit
düzeyde olamaz. Onların alacağından geriye bir şey kalırsa onu alır. Aksi
takdirde borçlunun ödeme imkanına kavuşmasını bekler.
[İkinci görüş]
Bu alacak konusunda
diğer alacaklılarla eşit düzeyde olur; çünkü bu alacak, borçlunun mal varlığını
arttıran yeni bir mülkiyet karşılığında gerçekleşmiştir.
Not:
1. Görüş ayrılığı,
kısıtlama kararından sonra, hak sahibinin rızasıyla bedelli olarak gerçekleşen
bütün alacaklarda söz konusudur. İtlaf, suç sayılan bir fiil sonucunda gerekli
olan diyette ise alacaklı kişi asıl alacak bakımından diğer alacaklılara ortak
olur; çünkü bir kusuru bulunmadığından diğer alacaklıların alacaklarının
ödenmesini beklemez.
2. Bir borcun sebebi
kısıtlama kararından önce meydana gelse, örneğin iflas eden kişinin kiraya
verip de ücretini tahsil ettiği ve tükettiği bir ev yıkılsa, borcun meydana
gelmesi taksimden önce meydana gelsin yahut böyle olmasın alacaklı kişi diğer
alacaklıların arasına katılır.
Dile ilişkin bir not:
Nevevi'nin "mümkün değilse" ifadesi çoğu nüshalarda "iza lem
yümkin" şeklindedir. Bu, müellif nüshasına nisbet edilmiştir. Bazı
nüshalarda ise "iza lem yekün"
Veliyyü'l-Iraki
"her iki nüshada da eksiklik söz konusudur" demiştir.
"Yekün" sözcüğünün olduğu nüshalarda "lehu" ifadesi
eksiktir, "yümkinu" sözcüğünün olduğu nüshalarda ise "hu"
zamiri eksiktir. EI-Muharrer'deki ifade "iza lem yekün" şeklindedir.
Subki şöyle demiştir:
Nevevi "lehu" ifadesini ya özetleme amacıyla zikretmemiştir, ya da
bazı yazıcılar bunu karıştırarak "iza lem yekün" şeklinde
yazmışlardır.
Ezrai şöyle demiştir:
"Yümkin" ifadesi burada doğrudur. Muhtemelen Nevevi'nin kendi
elyazısı ile olan nüshası "yekün" şeklinde olduğu halde İbn Ca'vun
veya bir başkası bunu "yümkinu" şekline çevirmiştir. Çünkü bu, tek
başına "yekün" ifadesinden daha düzgün durmaktadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
1. BORÇLUNUN
MALLARININ SATILMASINDA TAKİP EDİLECEK SIRA