İFLAS / TEFLİS |
2. ALACAKLILARIN, BAŞKA
ALACAKLI OLMADIGINA DAİR ŞAHİT GETİRME ZORUNLULUĞU
Alacaklılar, kendileri
dışında başka bir alacaklı bulunmadığına dair şahit getirmekle yükümlü
tutulmazlar, Hakim, [borçlunun mallarının satımından elde edilen geliri]
alacaklılara taksim ettikten sonra bir alacaklı ortaya çıksa, alacağı oranında
o da ortak olur.
[Zayıf] bir görüşe göre
önceki taksim işlemi bozulur.
1. Alacaklılar, taksim
esnasında "başka bir alacaklının daha bulunmadığına dair şahit
getirmek" veya "bunu hakime bildirmek" ile yükümlü tutulmazlar;
çünkü kısıtlama getirmek halk içinde duyulacak bir şeydir. Ortada başka bir
alacaklı daha bulunsaydı o da ortaya çıkardı.
Bu mesele, mirastaki benzer
meseleden farklıdır; çünkü mirasçılar kendileri dışında başka bir mirasçının
bulunup bulunmadığını alacaklılardan daha iyi bilirler. Bu, bir şeyi
olumsuzlamaya dayalı bir şahitlik olduğu için idrak noktaları zor olur, bu
yüzden bu şahitliğin, daha iyi idrak edilebilecek bir meselede dikkate alınmış
olması başka meselede de dikkate alınmasını gerektirmez.
Nevevi er-Ravda'da şöyle
demiştir:
Ayrıca mevcut
alacaklının kendine özgü olan şeyde alacaklı olduğunu kesin olarak bildiğimiz
halde ona ortak olacak başka birinin olup olmadığında ise şüphemiz vardır.
Böyle birinin olduğunu
varsaysak bile bu durum, onun borçlunun zimmetinde
alacaklı olmaktan
çıkarmaz.
Alacaklıya rakip olması
kesin değildir; çünkü borcu ibra ettiğinde veya talep etmekten vazgeçtiğinde
diğeri alacağının tümünü alır. Mirasçı bütün bu konularda alacaklıdan
farklıdır.
Not: Nevevı "Kendileri dışında başka bir
alacaklının bulunmadığını ispat etmekle yükümlü tutulmazlar" demiş olsa,
benim sözü açıklarken eklediğim noktaları da içerecek ve daha iyi olacaktı.
2. Hakim, [borçlunun
mallarının satımından elde edilen geliri] alacaklılara taksim ettikten sonra,
taksime dahil edilmesi gereken bir alacaklı daha çıksa, yani bu kişinin durumu
açıklığa kavuşsa [bu durumda yapılan taksim işlemi bozulur mu? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Yapılan taksim işlemi
bozulmaz, yeni çıkan alacaklı da payı oranında diğerlerine ortak olur. Çünkü
amaç bununla da gerçekleşmektedir.
Buna göre borçlunun
satılan mallarından elde edilen bedel onbeş dirhem olsa ve kendisinden alacaklı
iki kişi bulunsa, bu iki alacaklıdan birisinin yirmi dirhem diğerinin on dirhem
alacağı bulunsa, birinci alacaklı on dirhem diğeri beş dirhem tahsil etse daha
sonra otuz dirhem alacağı bulunan başka bir alacaklı ortaya çıksa, önceki iki
alacaklının her birinden tahsil ettiğinin yarısını geri alır.
Bunlardan biri almış
olduğunu tüketse ve ödeme gücüne sahip olamasa, onun aldığı kısım yok hükmünde
kabul edilir, sonradan ortaya çıkmış olan alacaklı diğer alacaklıya ortak olur.
Onun tahsil ettiği miktar malın tümü gibi kabul edilir. Buna göre aldığını
telef eden kişi beş dirhem almış olsa hakim on dirhem almış olan diğer
alacaklıdan beşte üçü geri alarak bunu sonradan çıkana verir. Telef eden kişi
ödeme gücüne kavuşursa diğer iki alacaklı şahıs bu kişiden tahsil ettiğinin
yarısını alır ve bunları aralarında alacakları oranında taksim ederler. Diğer
meseleler de buna göre kıyas edilmelidir.
Nevevi "ortaya
çıksa" demek suretiyle, taksim işlemi sonrasında bir kişinin alacaklı hale
gelmesi durumunu dışarıda bırakmıştır; çünkü bu durumdaki kişi ancak alacaklı
olma sebebi kısıtlama işlemi öncesine dayanmadıkça diğer alacaklıların arasına
katılamaz.
Bunun örneği şudur: Kişi
evini kiraya verip kirayı tahsil ettikten sonra taksimden önce ev yıkılsa doğru
görüşe göre kiralayan kişi diğer alacaklılar arasına katılır.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
nasıl ki mirasçılar kalan malı taksim ettikten sonra yeni bir mirasçının
çıkması durumunda önceki taksim iptal ediliyorsa bu taksim de iptal edilir.
İık görüşte olanlar,
[birbirine kıyaslanan iki mesele arasında] şu farkın bulunduğunu
belirtmişlerdir: Mirasçının hakkı malın bizzat kendisidir, alacaklının hakkı
ise böyle olmayıp malın değeri üzerindedir. Bu ise yeni çıkan alacaklının ortak
olmasıyla gerçekleşmektedir.
3. "Üçüncü bir
alacaklı" ve iflas eden kişinin de "eskiden kalma" veya
"kısıtlama kararından sonra oluşan" bir malı ortaya çıksa üçüncü
alacaklının payı bu mallardan ilk iki alacaklının aldığı orana göre verilir.
Artan kısım da üçe taksim edilir.
Kişinin alacağı sonradan
meydana gelmişse o önceki malda ortak olamaz.
Daha önce geçtiği üzere
borcun sebebi kısıtlama kararından öncesine ait ise bu kısıtlamadan önce
meydana gelmiş bir borç olarak kabul edilir.
4. Alacaklılardan biri
ortadan kaybolsa bakılır:
[a] - Kendisinin
hakkının miktarı biliniyorsa o miktar kendisine taksim edilir.
[b] - Şayet hakkının
miktarı bilinmiyorsa bakılır:
> Kendisine başvurmak
mümkün ise kendisine haber gönderilmesi gerekir.
> Şayet ne kendisine
müracaat etmek ne de onun gelmesi mümkün olmazsa onun alacağının miktarının ne
olduğunu belirlemek için borçlunun ifadesine başvurulur. Alacaklı gelince
alacağının daha fazla olduğu anlaşılırsa bu, taksim sonrasında yeni bir
alacaklının ortaya çıkması gibi kabul edilir.
5. Mevcut alacaklının
payını alması veya ayırmasından sonra hakimin, ortada bulunmayan alacaklı için
ayırdığı pay telef olsa, Kadı Hüseyin'den nakledildiğine göre ortada olmayan
alacaklı, hakkını almış olan kişi ile ortak olamaz.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. BORÇLUNUN
SATTIĞI MALIN BORÇLUDAN BAŞKASINA AİT OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI