İFLAS / TEFLİS |
6. İFLAS EDEN KİŞİNİN
ÇALIŞIP KAZANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
[İflas edip tasarrufları
kısıtlanan kişinin malları satılıp da satım bedeli, alacaklı şahıslara] taksim edildikten
sonra borçlunun kalan borcu ödemek için kazanç elde etmesi veya ücretle
çalışması zorunlu değildir.
1. [İflas edip
tasarrufları kısıtlanan kişinin malları satılıp da satım bedeli, alacaklı
şahıslara] taksim edildikten sonra borçlunun kalan borcu ödemek için kazanç
elde etmesi veya ücretle çalışması zorunlu değildir.
[*] - Bunun delili şu
ayettir: Borçlu darlık içindeyse eli rahatlayıncaya kadar ona mühlet tanıyın.
[Bakara, 280]
Bu ayette alacaklı
kimseye borçluya süre tanıması emredilmiş, ondan kazanç elde etmesini istemesi
emredilmemiştir.
[*] - Ayrıca Hz.
Peygamber (s.a.v.) Muaz ile ilgili hadiste şöyle buyurmuştur: Sizin bundan
başka alabileceğiniz bir şey yoktur.(Müstedrek, Buyu', 2, 59; Darekutni, Akdiye
ve'l-ahkam, 4, 231)
2. Borçluya veya onun
mesela kölesine yönelik diyet gerektiren bir suç işlendiğinde borçlunun kısas
talebinden vazgeçip diyet istemesi zorunlu değildir; çünkü diyet de kazanç
özelliği taşır. Ancak kişinin borcu örneğin başkasının malını kasten telef etme
gibi günah bir yolla olmuşsa o zaman çalışıp kazanarak borcunu ödemesi gerekir.
Bunu İsnevı, İbnü's-Salah'tan nakletmiş ve sonra da şöyle demiştir:
Bu, doğruluğu açık bir
hükümdür; çünkü bundan tövbe etmek zorunludur. Kul haklarından tövbe ise
[haksız yolla sahip olunan şeyi] geri vermeye bağlıdır. Hatta Gazaif İhya'nın
tövbe bölümünde şunu nakletmiştir: Haccetme imkanına kavuştuktan sonra hacca
gitmeyen, daha sonra da iflas eden kimsenin hac için yolculuğa çıkması gerekir.
Bu kişi şayet iflas durumu ile birlikte hac yapamıyorsa yol azığını temin
edecek kadar helalinden kazanması şarttır. Şayet bunu yapamıyorsa kendisini
hacca götürecek miktarda parayı zekat veya sadaka olarak kendisine vermelerini
insanlardan isteme k zorundadır. Hac yapmadan ölürse günahar olur. Bu,
İbnü's-Salah'ın naklettiğinden daha öte bir durumdur; çünkü Allah haklarından
bir ibadettir.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin de belirttiği üzere işin hakikati şudur: Bunun gerekli olması
borcun ödenmesi sebebiyle değil günahtan kurtulmak içindir. Oysa bizim
bahsettiğimiz konu bu değildir.
[Soru] Borcun ödenmesi, yakınlara na fa ka
verilmesinden daha güçlü bir borç olduğu halde yakınların nafakasını ödemek
için çalışıp kazanmak zorunludur. Öyleyse borcun ödenmesi için de çalışıp kazanmak
zorunlu olmalı değil midir?
[Cevap]
1. Nafakanın miktarı
azdır. Buna karşılık borcun miktarının belirli bir rakamla sınırlandırılması
mümkün değildir.
2. Ayrıca yakının
nafakasını vermek, kişinin kendisinin bir parçasını hayatta tutması gibidir.
Bu sebeple kişinin
hayatta kalmak için çalışıp kazanması nasıl gerekliyse yakınının nafakasım
vermek için de çalışması gerekli olmuştur. Borç ödemek ise böyle değildir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: Bu hükümlerin tümü hür kimse hakkındadır. Ticaret yapmasına izin
verilen köleye gelince onun elindeki mallar alacaklılara taksim edildiği halde
borcu kalırsa ve biz "ticaretten kaynaklanan borç kölenin kazancına
ilişir" görüşünü kabul edersek -ki daha doğru görüş budur- o zaman kalan
borcu ödemek için çalışması gerekir.
Bu hüküm itiraza
açıktır.
3. İflas durumunda olan
kişinin, kısıtlamanın amacına aykırı olması sebebiyle "hasılalan bir şeyi
kaybetme" hakkı yoktur. Buna göre ne borçlunun ne de mirasçısının,
kendilerine yönelik işlenmiş suçlar sebebiyle gerekli olan diyeti affetme
yetkileri yoktur. Çünkü bu, hasılalan bir şeyi kaybetmektir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
7. BORÇLUNUN
MALLARINI KİRAYA VERMEK