SULH |
B. DUVAR ÜZERİNDEKİ
HAKLAR
1. BİR ŞAHSA AİT DUVAR ÜZERİNDEKİ
HAKLAR
2. ORTAK DUVAR ÜZERİNDEKİ HAKLAR
1. BİR ŞAHSA AİT DUVAR
ÜZERİNDEKİ HAKLAR
İki ev sahibi arasındaki
duvar bunlardan yalnız birine ait olabileceği gibi her ikisi bu duvarda ortak
olabilir.
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre bir kişiye özgü olan ~ duvar üzerine diğeri ondan izin
almadan [ahşaptan yapılma] evinin direğini koyamaz. Duvarın sahibi buna izin
vermeye zorlanamaz. Duvar sahibi, diğerinin direğini koymasına bedelsiz olarak
razı olmuşsa duvarını ödünç vermiş olur, karşı taraf evinin direğini oraya
dayamadan önce bu izinden geri dönebilir. Daha doğru görüşe göre sonradan da
dönebilir.
İzinden dönmenin
fonksiyonu şurada görülür: Duvar sahibi bunu ücret karşılığında bıraktırmaya
razı olma veya bunu söktürüp meydana gelen azalmayı tazmin etme arasında seçim
yapma hakkına sahiptir.
[Zayıf] bir görüşe göre
ise bunun yegane fonksiyonu ücret istemektir.
Duvar sahibi, bir bedel
karşılığında olmak üzere duvarının üzerine diğer evin direklerinin konmasına ve
üzerine bina yapılmasına razı olsa, duvarın üstünü bina yapmak üzere
kiralamışsa bu yapılan işlem bir kiradır.
Kişi "duvarın üstünü,
üzerine bina yapılması için sattım" veya "üzerine bina yapılması
hakkını sattım" dese daha doğru görüşe göre bu akitte hem satım hem de
kira akdi özellikleri vardır.
Kişi bunun üzerine bina
yaptığında duvar sahibi onu hiçbir şekilde yıktırma hakkına sahip değildir.
Duvar yıkıldığında,
sahibi tekrar yapmak isterse duvarın üstünü satın alan müşteri de üzerine
yapmış olduğu binayı tekrar yapabilir. Bu izin ister bir bedel karşılığı olsun
isterse bedel karşılığı olmasın hüküm aynıdır. Üzerine bina yapılacak kısmın
uzunluk ve genişliğinin, duvarların kalınlığının, keyfiyetinin ve bunlar
üzerine konacak tavanın keyfiyetinin açıklanması şarttır.
Kişi, kendi arazisi
üzerinde bina yapılmasına izin verse, binanın yapılacağı yerin miktarının
belirtilmesi yeterlidir.
1. İki binanın sahipleri
arasında bulunan bir duvar yalnızca bu sahiplerden birine ait olabilir. Bu
durumda duvar, diğerine karşı bir örtü konumunda olur. Her iki sahip bu duvara
ortak olarak da sahip olabilir.
[İki bina sahibi
arasında ortak olan ve taraflardan birine ait olan duvar üzerine diğer komşunun
bir şey koymasına duvar sahibi izin vermek zorunda mıdır? Bu konuda İmam Şafiı
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre iki taraftan yalnızca birine ait olan duvar üzerine diğer
taraf evinin direğini ondan izin almadan koyamaz. Diğer taraf bunun
konulmasından kaçınırsa bunu yapmaya zorlanamaz.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimseye [Müslüman] kardeşinin malı
ancak gönül hoşluğu ile vermişse helal olur.(Müsned, 3, 423. Bu hadisi ayrıca
Hakim, büyük bölümü itibarıyla Buharİ ve Müslim'in şartlarına uygun bir senetle
rivayet etmiştir. Her biri de bazı bölümlerinde tek kalmaktadır)
> İslam'da [ilk
olarak] zarar vermek de [bir zarara] zararla karşılık vermek de yoktur. (İbn
Mace, Ahkam, 2340; Darekutnİ, Akdiye ve'l-ahkam, 4, 223. Nevevİ bu hadisin
hasen olduğunu söylemiştir)
Ayrıca bu mesele kişinin
diğer mallarına kıyaslanır. Beğavı bu görüşü Şerhu's-sünne adlı eserinde ilim
ehlinin çoğunluğundan nakletmiştir.
[İkinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
eski görüşüne göre diğer şahsın bunu yapması caizdir ve duvar sahibi buna izin
vermeye zorlanır.
[*] - Bunun delili,
Buhar! ve Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği şu hadistir: Bir kimse
duvarı üzerine komşusunun duvarının tahtasını koymasını engellemesin! (Buharİ,
Mezalim, 2463; Müslim, Müsakat, 4106)
Ebu Hureyre bu hadisi
rivayet ettikten sonra "niçin sünnetten yüz çevirdiğinizi görüyorum?
Vallahi bu sünneti
[rivayet ederek] sizin aranıza koyacağım [yerleştireceğim]" demiştir.
Alimlerimiz buna şu
şekilde cevap vermişlerdir: Bu hadis mendupluğa yorulur; çünkü bununla çelişen
güçlü genel ifadeler vardır.
Ayrıca
"duvarı" ifadesi "tahta sahibi"nin duvarını ifade
etmektedir. Bu durumda anlam şöyle olur: "Bir kimse kendi duvarının
üzerine tahta koymak istediğinde, bu durum ışığın engellenmesi vb. sebeplerle
diğer komşuya zarar veriyor olsa bile, zarar gören komşu diğer şahsın bunu yapmasına
engelolmasın." İsneVi şöyle demiştir: Bu yorum hem fıkhı kıyasa hem de
gramer kuralına uygun olma tarafından desteklenmektedir. Çünkü
"duvarı" ifadesinin kişinin kendi duvarına dönmesi, zamir ona daha
yakın olduğundan daha doğrudur.
Not:
1. Yukarıdaki görüşü
Nevevi'nin "İmam Şafiı (r.a.)'nin yeni görüşü" diye ifade etmesinden
sanki karşısındaki görüş İmam Şafiı (r.a.)'nin tamamen eski görüşüymüş gibi bir
anlam çıkmakta ise de bu kastedilmiş değildir. Diğer görüş de İmam Şafiı
(r.a.)'nin yeni görüşleri arasında açık olarak ifade edilmiştir. Bunu Buveytl,
İmam Şafil (r.a.)'den nakletmiştir ki Buveyti, İmam Şafiı (r.a.)'nin yeni
görüşlerini nakleden öğrencisidir.
2. Bu ifadeden ilk anda
"İmam Şafiı (r.a.)'nin eski görüşünün herhangi bir kaydının
bulunmadığı" anlaşılmakta ise de bu kastedilmemiştir. Aksine bunun şu
şartları vardır:
> Duvar sahibi, duvar
üzerine kendi evinin tahtasını koymaya ihtiyaç duymuyor olmalıdır.
> Komşunun, duvar
yüksekliğinin diğerini geçmemesi gerekir.
> Duvarın üzerine
çatı örmemelidir.
> Duvarın
taşıyamayacağı bir şeyi veya zarar verecek bir şeyi duvarın üzerine
koymamalıdır.
> Komşu, üzerine
tavan yapmayı istediği bölümden başka o bölümdeki duvardan herhangi bir yere
sahip olmamalıdır.
> Kişinin yalnızca
bir duvarı bulunmalıdır.
3. Nevevl'nin
"koymak" şeklindeki ifadesinden, görüş ayrılığının yalnızca bu konuda
olduğu, duvara tahtadan direğin sokulmasının kesinlikle caiz olmadığı gibi bir
anlam anlaşılıyorsa da bu kastedilmiş değildir. Aksine bu konuda da görüş
ayrılığı bulunmaktadır.
4. Nevevinin görüş
ayrılığını, iki ev sahibi arasında diyerek nitelemesi şu durumu hükmün dışında
bırakır: İki mal sahibinden birisi, evinin kemerini caddeye veya çıkmaz sokağa
doğru inşa edip, tahtasının bir yanını da o hizada bulunan komşunun duvarı
üzerine koymaktadır. Bunun sadece [çıkmaz sokak halkının rızası] ile
olabileceği konusunda görüş ayrılığı yoktur. Bunu Mütevelli ve başkaları
belirtmiştir. Çünkü bu duvar iki kişi arasında değildir.
Şu söylenebilir:
"Mal sahibi zodanamaz"ifadesi bu konuda görüş ayrılığı bulunmadığını,
İmam Şafiı (r.a.)'ye ait iki görüşün yalnızca "bu işin başlangıçta caiz
olup olmadığı" konusuyla ilgili olduğunu ifade etmektedir. Oysa bu
kastedilmemiştir. Nevevi bunu zikretmese daha uygun olurdu.
Buna "Nevevi bu
hükmü, İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşünü esas alarak türetmiştir" diye
cevap verilmiştir.
2. Duvarın sahibi,
herhangi bir bedel istemeksizin duvarı üzerine komşusunun [evinin tahtasını]
koymasına razı olsa -ve biz de "komşu buna razı olmak zorunda değildir"
görüşünü kabul etmiş olsak- yapılan bu muamele "[duvarı] ödünç vermek
[ariyet vermek]" anlamına gelir. Çünkü ariyetin tanımı buna uymaktadır.
Bunun sonucunda ödünç alan kişi duvar üzerine bir defalığına tahtalarını dayama
hakkı elde eder. Tahtaları kaldırsa veya tahtalar kendiliğinden düşse yahut da
duvar yıkılıp da sahibi tekrar duvarı aynı malzemeyle inşa etse daha doğru
görüşe göre diğer komşunun duvar üzerine tahtalarını tekrar yaslama hakkı
kalmaz; çünkü verilen izin bir defalıktır.
3. Duvarın sahibi, diğer
taraf duvarın üzerine herhangi bir şey bina etmeden önce verdiği izinden
dönebilir. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur. Daha doğru görüşe göre -tıpkı diğer
ödünç verme durumlarında olduğu gibi- duvar üzerine bina yapıldığında da
böyledir. Diğer görüşe göre ise üzerine bina yapıldıktan sonra geri dönüş söz
konusu olmaz; çünkü böyle ödünç verme işlemlerinin ebedı olması amaçlanır. Bu,
ölü gömmek için toprağı ödünç vermek gibidir.
4. Kişinin izinden dönmesinin
etkisi duvar sahibinin; duvar üzerine inşa edilmiş olan ahşap kısmı ücret
karşılığında orada bıraktırma veya bunu kaldırtıp meydana gelen azalmayı tazmin
etme seçeneklerinden birini seçme hakkı elde etmesidir. Bu da toprağın bir şey
bina etmek veya ağaç dikmek için ödünç alınması meselesinde olduğu gibi,
yapılan şeyin sağlam haldeki değeri ile sökülmüş haldeki değeri arasındaki fark
kadardır. Duvar sahibi, duvar üzerine yapılan şeyin değerini vererek ona sahip
olamaz. Buna karşılık Zerkeşi ise şöyle demİştir: Iraklıların çoğunluğunun
ifadesinden, duvar sahibinin bunu yapabileceği anlaşılmaktadır. Bir araziyi,
üzerine bir şey bina edilmesi veya ağaç dikilmesi için ödünç veren kimse ise
bundan farklıdır; bu kişi izinden döndükten sonra değerini vererek ona sahip
olabilir. Çünkü arazi asılolduğundan üzerinde bulunan şeyi kendisine tabi
kılabilir. Duvar ise [asıl değil] tabidir, başka bir şeyi kendisine tabi
kılamaz.
[Zayıf] bir görüşe göre
bunun etkisi duvar sahibinin gelecekteki kısım için ücret talep edebilmesidir;
çünkü duvar üzerine bırakılan tahta kısımları kaldırmak, orayı ödünç alan
kişiye zarar vermektedir; çünkü evin direklerinin uçları duvarın üzerinden
taşınca diğer duvar üzerinde tutulmaz. Bir zarar başka bir zarar ile
giderilmez.
5. Duvar sahibi,
duvarının üzerine [komşunun evinin binasına ait] tahtaların konulmasına ve
üzerine bina edilmesine izin verse, -duvar sahibinin buna izin vermeye
zorlanamayacağı görüşünü esas aldığımızda- şayet duvarın üst kısmını bunun için
kiraya verirse yapılan sözleşme kira akdi olur. Bu, tıpkı menfaati için
kiralanan diğer kira akitleri gibi olur.
[Bunu kira akdi gibi
kabul ettiğimizde, böyle bir tasarrufta kira süresinin belirtilmesi şart mıdır?
Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
kira süresinin belirtilmesi şart değildir; çünkü bu, menfaat üzerinde
gerçekleşen bir akittir ve ihtiyaç da bunun sürekli olmasını gerektirmektedir.
Bu sebeple -aynen nikah akdinde olduğu gibi- burada da bir süre sınırlandırması
yapmak şart koşulmamıştır.
[İkinci görüş]
Sürenin belirtilmesi
şarttır. Nevevi'nin ifadeleri de bu görüşü gerektirmektedir.
Zerkeş! şöyle demiştir:
Ev veya evin ücreti kişiye vakfedilmişse bu durumda sürenin belirtilmesi kesin
olarak şarttır. Kadı Hüseyin de bu şekilde belirtmiştir.
6. Duvar sahibi
"ben duvarımı, üzerine bina yapılması için sattım" veya
"duvarımın üzerine bina yapılması hakkını sattım" derse [bu akdin
hukuki niteliği nedir? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
"satım" -veya el-Kifaye'de belirtildiği üzere "sulh"-
sözcüğüyle yapılmış olan bu akitte; müebbed olması yönüyle bir açıdan satım
akdi özelliği, bu akit sonucunda müşterinin bir mal değil de menfaate hak
kazanması bakımından da kira akdi özelliği vardır. Şayet bu, sırf kira akdi
olsaydı bunda süreli olmayı şart koşardık. Sırf satım akdi olsaydı duvarın
başı, onun üzerine direğini koyan kişiye ait olurdu.
[İkinci görüş]
Bu bir satım akdidir,
kişi bu akit sonucunda duvarın üst kısımlarındaki bölgelere sahip olmuş olur.
[Üçüncü görüş]
Bu, ihtiyaç sebebiyle eb
edi olan bir kira akdidir.
Nevevi "üzerine
bina yapmak için" ifadesi ile "satın alıp da üzerine bir şey
yapmamayı şart koşma" durumunu dışarıda bırakmıştır; çünkü bu kesin olarak
caizdir. Bu durumda kişi üzerine bina yapma dışında orada bekleme vb. diğer
yollarla faydalanabilir.
Aynı şekilde kişi burayı
satarken "üzerine bir şey yapılıp yapılmayacağı" konusuna hiç temas
edilmemişse -Maverdi'nin de belirttiği üzere- hüküm yine böyle olur.
Yer üzerine, direkleri
olmaksızın bina, tavan veya duvar yapmanın hükmü de böyledir.
7. Kişi "bu duvarın
üst kısmını, üzerine bir şey bina edilmesi için sattım" demiş olsa ve biz
de yukarıdaki meselede ilk görüşü kabul etmiş olsak, satın alan kişi bunun
üzerine direğini koyduğunda duvar sahibi müşterinin binasını hiçbir şekilde;
yani ne karşılıksız olarak ve ne de meydana gelecek eksilmeyi tazmin etmek
yoluyla yıktıramaz; çünkü oraya konulan bina, bağlayıcı bir akitle orada
devamlı olarak kalmayı hak etmiştir.
Duvar sahibi, müşteriden
oraya bina yapma hakkını satın almış olsa Mehamill ve Ebu't-Tayyib'in dediğine
göre o binayı yıkma hakkına sahip olur. Bu durumda, direklerin sahibinin hak
sahipliği ortadan kalktığı için, duvar sahibinin ödünç vermesi halinde sahip
olacağı iki seçenek burada da gündeme gelir.
Not:
1. Rafii ve Nevevi,
satıcının kendi duvarının yıkılmasına imkan tanıması meselesi ve müşterinin de
daha önce üzerine bina yapmamışsa bundan sonra oraya bina yapmasının
engellenmesi konusunda bir açıklama yapmamışlardır. İsnevi'nin de dediği gibi
bu durumda müşterinin bu ikisini yapma hakkına sahip olamayacağı konusunda bir
şüphe yoktur.
2. Komşunun evine ait
ahşap kısmın diğer komşunun duvarına dayandığını görmüş olsak ve bunun ne
şekilde oraya konulduğunu bilemesek, zahir olan duruma göre bu direkler oraya
bir hakka dayalı olarak konulmuştur, oradan kaldırılamaz, orada sürekli olarak
bırakılmayı hak ettiğine hükmedilir. Duvar düşer de yeniden yapılırsa direk
sahibinin bunu tekrar oraya koyabileceği konusunda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü
biz bunların bir hakka dayalı olarak konulduğuna hükmettik, bundan geri dönüşü
caiz kılan durumda ise şüphe ettik. Er-Ravda'da belirtildiği ne göre duvar
sahibi şayet duvar yıkılmaya yüz tutmuşsa bunu yıkabilir. Aksi takdirde
yıkamaz.
8. Müşterinin duvar
üzerine bina yapmasından sonra veya önce duvar yıkılsa, duvar sahibi kendi
isteğiyle duvarı tekrar yapsa (7 not) müşteri birinci durumda binasını aynı
malzemeyle ve önceki gibi yeniden yapma, ikinci durumda ise ilk olarak yapma
hakkına sahiptir; çünkü bu, kendisi için sabit olmuş bir haktır.
(7 not) İmam Şafii
(r.a.)'nin yeni görüşüne göre duvar sahibi bunu yapmak zorunda değildir.
(Şirbinı)
9. Duvar sahibi duvarı
yapmasa, direklerin sahibi ise üzerine direklerini koymak için duvarı kendi
malından yapmak istese;
İsnevi -bir grup alimin
açıkça ifade ettikleri üzere- direklerin sahibinin bunu yapabileceğini
belirtmiştir.
Subki ise "alimlerimizin
ifadelerinden çıkan sonuç da böyledir" demiştir.
Nevevi'nin ifadesi
hakkında benim yaptığım açıklamadan anlaşıldığına göre "akit,
duvarınbirisi tarafından veya kendiliğinden yıkılması gibi bir durum sonucunda
fesholmuş olmaz." eş-Şerh u '[kebir' de de belirtildiği üzere hüküm
böyledir. Çünkü bu mesele satım akdi gibi değerlendirilir. Rafii'nin meseleye
dair zikrettiği gerekçeden ve Nevevi'nin ifadesinden anlaşıldığına göre ise
akit "satım" vb. bir ifadeyle yapılmışsa duvarı yalnızca müşterinin
yeniden yapabileceği anlaşılmaktadır.
10. Kişi, duvarı üzerine
komşusunun evinin direklerini dayaması için duvarının üst kısmını süreli olarak
kiraya vermiş olsa, kiralanmış evin yıkılması konusunda geçerli olan görüş
ayrılıkları bu duvarın yıkılması konusunda da geçerlidir.
11.
"Yıkılması" ifadesi, duvarı sahibinin veya bir başkasının yıkması
durumunu dışarıda bırakmaktadır; çünkü bu durumda müşteri, direklerini duvara
dayama hakkının kıymetini duvar sahibinden isteyebilir; çünkü hakkını almasına
engelolunmuştur. Daha sonra oraya bina yapılmış olsun ya da olmasın hüküm fark
etmez. Ayrıca müşteri buraya bina yapmışsa onun değeri de tazmin edilir, aksi
takdirde tazmin söz konusu olmaz.
Duvar tekrar yapılırsa
aradan engel kalkmış olduğu için değerin geri verilmesi istenir. Şayet müşteri
binasını o ana kadar yapmamışsa bina yapma hakkını, daha önce yapmışsa tekrar
yapma hakkını elde eder.
Not: Duvarı yıkan kişi, yıkılma süresince duvar
üzerinde bulunan binanın ücretini tazmin etmez.
Cüveyni şöyle demiştir:
Çünkü hak süresizdir. Bir sınırla sınırlandırılamayan bir şey sınırsız olan
şeyin bulunduğu durumdan daha aşağıya düşmez.
İsnevı şöyle demiştir:
Cüveynı'nin bu sözünden "kira akdi süreli olarak yapıldığında binayı yıkan
kimsenin binanın yapılmasına kadar geçen sürenin kirasını ödemesinin gerekli
olduğu" anlaşılmaktadır. Çünkü araya giren engel sebebiyle ücretin gerekli
olması, malın var olduğu duruma özgüdür. Alimler duvar sahibinin duvarı yeniden
yapmasının gerekli olduğundan bahsetmemişlerdir. Burada şunun söylenmesi
uygundur: Duvarı, duvar sahibi ilk olarak ve haksız yere yıkmışsa bunu yeniden
yapması gerekir. Şayet yabancı bir şahıs yıkmışsa veya duvar yıkılmaya yüz
tuttuğu için duvar sahibi yıkmışsa yeniden yapması gerekmez, ancak bu durum tahliye
öncesinde meydana gelmişse müşteri için akdi feshetme hakkı doğar.
Alimlerimizin
ifadelerinin zahirinden anlaşıldığına göre mutemed olan görüş şudur: Duvar
sahibinin hiçbir durumda duvarını yeniden yapması gerekmez.
Yabancı bir şahıs duvarı
yıkmışsa duvar sahibine, duvarın en üst kısmının menfaati hariç kalmak üzere
duvarın değerini tazmin eder. Duvar sahibi duvarı tekrar yaptığında müşteriden,
benzer durumda aldığı şeyi tekrar geri ister.
12. Binanın yer dışında
konulmasına bir bedel karşılığı olarak veya bedelsiz olarak izin verilmişse,
[duvar üzerinde] bina yapılacak yerin boy ve eninin açıklanması, hangi bölüme
bina yapılacağının belirtilmesi, [duvar üzerine inşa edilecek yapının]
duvarlarının uzun~ luğunun, keyfiyetinin -yani içinin boş mu dolu mu
olacağının- bina ~ üzerinde bulunacak tavanın kubbe şeklinde mi yoksa tahtadan
mı olacağının açıklanması gerekir. Çünkü bunların değişmesine bağlı olarak
insanların amaçları da değişir. Daha doğru görüşe göre yapımda kullanılacak
malzemenin belirtilmesine gerek yoktur. Kullanılacak malzemenin görülmesi,
hiçbir niteleme yapılmasına gerek bırakmaz.
13. Kişi kendi arazisi
üzerinde bina yapılmasına izin verse, binanın yapılacağı yerin miktarını
belirtmek yeterlidir. Çünkü arazi, üzerinde her şeyi taşıyabileceğinden,
binanın yapılacağı yerin miktarı dışında amaçlar değişmez. Ezral'nin belirttiği
üzere binanın yapılacağı temelin uzunluk, genişlik ve derinlik olarak
belirtilmesi gerekir; çünkü amaçlar buna göre değişiklik gösterir. Zira arazi
sahibi binanın altına, araziden yararlanmak için bodrum vb. bir şey kazabilir.
Bina temelinin derinliği konusundaki rekabet buna engelolabilir.
2. ORTAK DUVAR
ÜZERİNDEKİ HAKLAR
İki ev sahibi arasında
ortak olan duvara gelince, İmam Şafiı (r.a.)'nin yeni görüşüne göre ortaklardan
hiçbiri diğerinin izni olmaksızın kendi evinin direklerini bu duvara dayayamaz.
Ortaklardan hiçbiri
oraya kazık çakamaz, diğerinin izni olmadan hava deliği açamaz.
Ortaklardan her biri zarar
vermeyecek şekilde bu duvara yaslanabilir ve duvara eşyasını dayayabilir. Kişi
yabancı şahsın duvarında da bunu yapabilir.
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre bir ortak diğerini duvarı tamir etmeye zorlayamaz. Şayet
yıkılmış olan duvarı kendi malzemesini kullanarak yeniden yapmak isterse buna
engel olunmaz. Yeniden yapılan duvar onun mülkü olur, bunun üzerine dilediği
şeyi koyabilir, dilediği zaman yıkabilir. Bu durumda diğer ortak "duvarı
yıkma, bana düşen payı sana ödeyeyim" dese karşı tarafın bunu kabul etmesi
gerekmez.
Kişi yıkılmış olan ortak
duvarı ortak olan enkaz ile yeniden yapmak isterse diğer ortak bunu
engelleyebilir.
İki ortak birbiriyle
yardımlaşarak yıkılmış olan duvarın enkazını kullanıp onu yeniden yapsalar,
duvar daha önce olduğu gibi aralarında ortak olmaya devam eder.
Taraflardan biri duvarı
tek başına yapsa ve diğeri de duvardan daha fazla yerin ona ait olmasını şart
koşsa bu caiz olur. Bu fazlalık [duvarı yapmaya çalışan kişinin] diğerinin payı
üzerinde çalışmasının karşılığında olur.
1. İki kişi arasında
ortak olan bir duvarda ortaklardan biri, diğerinin izni olmaksızın kendi evinin
[yapısına ait] direkleri ortak duvara [koyabilir mi? Bu konuda İmam Şafii
(r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni görüşüne göre iki ortaktan hiçbiri diğerinin izni olmaksızın ortak duvara
kendi evinin direklerini koyamaz.
[İkinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
-komşu konusundaki eski görüşünde olduğu gibi bu meseledeki- eski görüşüne göre
ortak bunu yapabilir. Bunun gerekçesi daha önce geçmişti. Komşu bunu
yapabiliyorsa ortak öncelikle yapabilir.
2. Ortaklardan hiçbiri
ortak duvar üzerine kazık çakma, hava deliği açma, kitabına toprak sürme gibi
genellikle izinsiz olarak yapılmasına müsamaha gösterilmeyen şeyleri diğerinden
izin almaksızın yapamaz. Ancak diğer ortak izin verirse veya razı olduğu
bilinirse tıpkı diğer ortak mülklerde olduğu gibi burada da bunu yapabilir.
Duvarda hava deliğinin
açılmasının caiz olması vb. hususlar buna izin verildiğini çağrıştırmaktadır.
Ancak hava deliği açılmasında bunun bir bedel karşılığı olmaması gerekir. Aksi
takdirde bu, yalnızca ışık ve hava için sulh yapma anlamına gelir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: Kişi, izinle bunları açtıktan sonra ancak izinle kapatabilir, çünkü
bu; başkasının mülkünde tasarruf ta bulunmaktadır.
3. Ortaklardan her biri
zarar vermeksizin ortak duvara yaslanabilir, bir eşyasını duvara dayayabilir.
Gerek ortak gerekse başka
bir kimse yabancı bir şahsa ait duvarda da bunu yapabilir; çünkü bunun duvar
sahibine bir zararı yoktur, dolayısıyla bu konuda kısıtlama getirilemez.
Hatta duvar sahibi bunu
yasaklasa bile kişi bunu yapabilir; çünkü [ortada bir zarar olmadığı halde duvar
sahibinin] bunu engellemesi tamamen bir inattır. Dahası el-Mahsul adlı eserde
belirtildiğine göre Cüveynı bu konuda icma bulunduğunu iddia etmiştir.
[Soru] Alimlerin "ödünç alma-verme"
konusundaki ifadelerinden şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Kişinin izin almaksızın
başkasının duvarına yaslanması caiz değildir.
[Cevap] Bu "zarar verecek şekilde yaslanma"
şeklinde anlaşılmalıdır.
4. Ortaklar bütün duvarı
uzunlamasına veya genişlemesine doğru aralarında paylaşabilirler.
Ancak bu taksim
karşılıklı rıza ile olur, zorla yapılamaz. Taraflardan biri duvarı bölüştürmeyi
istese, diğeri bundan kaçınsa, kaçınan ortak bunu yapmaya zorlanamaz; çünkü
zorlamak kur'a çekmeyi gerektirir, burada ise kur'a çekmek imkanı yoktur; zira
kur'a'da taraflardan her birine kendi mülkünden yararlanma konusunda zarar
verecek bölüm çıkabilir.
5. Duvar bölüştürülürken
[ahşap vb. duvarlar] testere gibi bir şeyle ortadan kesilir mi yoksa çizgi vb.
şekilde bir işaret konularak mı bölüştürülür? Bu konuda iki farklı görüş
vardır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı'nin de belirttiği üzere zahir olan, her ikisinin de caiz olmasıdır.
Birinci görüşte
"duvarın yarılması duvarı itlaf ve zayi etmektir" şeklinde bir
itiraza bakılmaz; çünkü bu taksimi ortakların kendisi kendileri adına
yapmaktadırlar. Bu, iki ortağın duvarlarını yıkarak enkazını taksim etmelerine
benzer.
6. Ortaklardan her biri
duvarın üzerinde bulunduğu toprak parçasını bölüşmeye zorlanabilir. Bu, duvarın
uzunluğu boyunca enine taksim şeklinde bile olsa böyledir.
Böylece her biri, kendi
mülküne bitişik olan yeri tek başına elde etmiş olur.
Ortaklar duvarı kur'a
çekmek yoluyla bölüştüremezler; çünkü bu kur'a sonucunda her bir ortağa,
diğerinin mülküne bitişik kısım çıkabilir. Duvarı eni boyunca uzunluğuna doğru
paylaşmaları durumu ise bundan farklıdır.
Yukarıda zikredilen
durum ile duvarın arsasının taksimi arasında şu fark vardır: Duvarın arsası
genellikle düz olduğundan bunu bölüştürmek kolayolur, duvar ise böyle değildir.
Bu konuya dair açıklamalar -inşaallah- "ortak mülkiyetin taksimi"
konusunda gelecektir.
7. [Bir duvara ortak
olarak sahip olan iki kişiden biri, diğer ortağı yıpranmış olan duvarın
tamirine katılmaya zorlayabilir mi? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Bir ortak diğerini
duvarı tamir etmeye zorlayamaz. İsterse her iki ortak, yıkılmaya yüz tuttuğu
için veya başka bir sebeple duvarı birlikte yıkmış olsunlar hüküm değişmez. Bu,
kişinin ortak araziye ekim yapma konusunda bir ortağın diğerini zorlayamamasına
benzer.
Ayrıca tamirden kaçınan
ortak, tamirle yükümlü tutulmakla zarar görmektedir. Zarar, zararla giderilmez.
Bir arazide ortak olan
iki kişiden biri diğerini ortak araziyi kiraya verme konusunda -doğru olan görüşe
görec zorlayabilir. Eski zarar bu şekilde ortadan kaldırılmış olur. İmam Şafii
(r.a.) el-Buveytf'nin eserinde "ortak malların atıl kalmasından korunması
için diğer ortağın buna zorlanabileceği" görüşünü açık olarak ifade
etmiştir. İbnü'sSalah da bu şekilde fetva vermiş, Gazali bu görüşü tercih
etmiş, bir grup alim de bunu "doğru görüş" kabul etmiştir.
[İkinci görüş]
Bir görüşe göre hakim
davalı iki tarafın durumlarını gözler; şayet sahih bir amaçla bir tarafın.
tamirden kaçındığını görürse veya kaçınan tarafın durumunda bir şüphe söz
konusu ise onu tamire zorlamaz. Sırf inat yüzünden tamirden kaçındığı kanaatine
varırsa onu zorlar.
Er-Ravda'da şöyle
denilmiştir: Bu hüküm, ortak nehir, kanal ve kuyularda, her iki ortağın
terasını kapatan [çatı vb.] örtülerde veya dağılmış bir su dolabının
düzeltilmesinde; ortaklardan birisi temizlemekten veya tamir etmekten
kaçındığında da geçerli olur.
8. İki ortaktan birisi
diğerinden izin almaksızın ortak duvarı yıktığında duvarı yeniden yapması
gerekmez, yıkım sonucu meydana gelen eksilmeyi tazmin eder; çünkü duvar, misli
olan bir mal değildir. İmam Şafi! (r.a.) diğer eserlerinde bunu yeniden
yapmanın gerekli olduğunu söylemişse de el-Buveytf'nin eserinde bunu açık
olarak ifade etmiştir.
9. Ortaklardan hiçbiri
arazide çıkmış olan ağaçları sulama vb. konularda zorlanamaz.
Cevzl'nin aykırı
görüşüne rağmen Kadı Hüseyin ve başka alimler bunu açık olarak ifade
etmişlerdir.
Yine üst kattaki ortak
yararlanabilsin diye [yıkılmış olan] alt katın yeniden yapılmasına da
zorlanamaz.
10. [İki katlı bir evin]
üst katı bir şahsa, alt katı bir kimseye ait olsa [alt kat yıkıldığında] üst
katta olan kişi alt katın yeniden yapılmasına zorlayamaz. Alt katta olan da
kendi katını yeniden yaparken üsttekinin kendisine yardımcı olmasına
zorlayamaz.
11. Ortaklardan birisi
yıkılmış olan duvarı kendi malzemesini kullanarak yeniden yapmak istese -bu
yolla hakkına ulaşabilmesi için- bunu yapmasına engelolunamaz.
Kadı Ebu't-Tayyib ve
İbnü's-Sabbağ buna itiraz ederek şöyle demişlerdir:
Duvarın temeli taraflar
arasında ortaktır. Öyleyse diğer ortağın izni olmaksızın yıkılmış olan duvarı
kendi malzemesiyle yeniden yapmasına ve ondan yararlanmasına nasıl cevaz
verebiliyorsunuz?
Subki şöyle demiştir:
Arsa ortaktır, hiçbiri bu arsa üzerinde kendi başına tasarrufta bulunma
yetkisine sahip değildir. Özellikle de karşılıklı taksim yapmak mümkün iken
bunu yapamaz. Doğru olan görüş, bu durumda duvarın yüksekliği boyunca enine
olarak duvarı taksim etmektir. Böylece zarar giderilmiş olur.
Et-Ta'lfka ale'I-Havi
adlı eserin yazarı bu meseleyi "duvarın temeli yalnızca bir ortağa ait
ise" diye tasavvur etmiştir. Barizı ve elEnvar'ın yazarı da bunu kabul
etmişlerdir.
Alimlerimizden
nakledilen görüş ise el-Minhac metninde yer aldığı gibidir.
Zikredilen itiraza şu
şekilde cevap verilmiştir: Kişinin duvar üzerine bir şey koyma hakkı olduğu
gibi bu sebeple duvarı yeniden yapma hakkı da vardır.
Bu gerekçeden şu
anlaşılır: Kişinin duvar üzerinde bir binası ya da direği bulunmazsa yıkılmış duvarı
yeniden yapamaz. Oysa alimlerin görüşlerinden anlaşılan hüküm geneldir.
Bu hüküm sorunlu da olsa
itimad edilmesi gereken görüş budur.
12. [Ortaklardan biri
yıkılmış duvarı tek başına yeniden yaptığında] yeniden yapılmış olan duvar onun
mülkü olur. Üzerine dilediği şeyi koyabilir, dilediği zaman duvarı yıkabilir;
çünkü duvarı kendi malzemesiyle yapmıştır, o duvarda başkasının hakkı yoktur.
Ancak ortağının bu duvar üzerinde direği vardı ise duvarı yeniden yapan kişi;
a) ortağının duvarı yeniden yapmasına izin vermek ve b) diğer ortağın direğini
tekrar koyması için duvarı yıkıp diğer ortağın da katılımıyla yeniden yapmak
seçeneklerinden birini seçer.
Söz konusu durumda diğer
ortak "duvarı yıkma, bana düşen hissenin değerini sana vereyim" dese,
İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre duvarı yapan ortağın tıpkı duvarı ilk
olarak yapma durumunda olduğu gibi burada da bu isteğe olumlu cevap vermesi
gerekmez. İmam Şafii (r.a.)'nin eski görüşü olan "tamirin zorunlu
olduğu" görüşüne göre diğer ortağın buna olumlu karşılık vermesi gerekir.
13. [Ortak bir duvar
yıkıldığında ortaklardan biri] enkazı kullanarak duvarı yeniden yapmak istese
-diğer ortak mallarda olduğu gibi- diğer ortak bunu engelleyebilir.
Nevevi'nin ifadesinden,
karşı taraf engellemedikçe ortağın bunu yapmaya teşebbüs etmesinin caiz olduğu
anlaşılmaktadır.
El-Matlab adlı eserde
şöyle denilmiştir: Alimlerin görüşünden şüphesiz olarak anlaşılan budur.
14. Bir duvara ortak
olarak sahip olan iki kişi, yıkılmış olan duvarı, yardımlaşmak suretiyle
yıkıntıları kullanarak yeniden tamir etseler duvar daha önce olduğu gibi
aralarında ortak olmaya devam eder. İki taraftan birinin diğerinden daha çok
hakka sahip olmasını şart koşsalar, doğru görüşe göre bu geçerli olmaz; çünkü
bu, karşılığında bir şeyolmaksızın bir bedel ödemeyi şart koşmaktır.
15. [İki kişi arasında
ortak olan bir duvar yıkıldığında] ortaklardan birisi bu duvarı tek başına
onarsa ve diğeri de onaran ortağın payının [yıkılmadan önceki duruma göre] daha
fazla olmasını şart koşsa bu caiz olur ve fazlalık, onarmayı yapan kişinin
diğerinin payı üzerinde çalışması sebebiyle hak edilmiş olur.
Rafii bu meseleyi iki
şekilde tasavvur etmiştir: Birincisi -ki bu Nevevl'nin ifadesine daha yakın
durmaktadır- kişinin duvarı, ortak duvarın enkazı ile yeniden yapmasıdır. Bunun
sonucunda [daha önce duvarın yarısına sahip olan ortağın payı] üçte ikiye
çıkmış olur.
[Aradaki] altıda birlik
artış çalışmasının karşılığıdır. Bu, fazlalık duvardan ve arsadan o anda
verildiğinde söz konusu olur. Duvarın yeniden yapılmasından sonra bu fazlalık
şart koşulursa sahih olmaz; çünkü somut mallarda vade söz konusu olmaz.
İkincisi ise duvarın
kişinin kendi malzemesi ile yeniden yapılmasıdır. Bu durumda diğer ortak,
duvarı tamir eden ortağa altıda bir fazlalık verilmesini şart koşsa malzemenin
üçte biri ve yaptığı işçilik karşılığında duvarın üzerine inşa edildiği arsadan
fazladan altıda bir payaimış olur.
Rafii'nin belirttiğine
göre duvarın yapılacağı malzemenin ve duvarın niteliklerinin bilinmesi şarttır.
Not:
1. [Ortak bir arazide
bulunan iki katlı evin alt katı bir şahsa üst katı başka bir şahsa ait olsa, ev
yıkıldığında] üst katın sahibi alt katı kendi malı ile yapabilir. Bu durumda
yapılan bu bina onun mülkü olur. Bu konuda, ortak olan duvarın yeniden yapılmasına
ilişkin bütün hükümler aynen geçerlidir. Alt kat sahibi yeniden yapılan binada
oturabilir; çünkü [alt katın bulunduğu] arsa onun mülküdür. Ancak binada hava
deliği açmak, kazık çakmak vb. şeyler yapamaz. Üst kat sahibi bu binayı
yıkabilir; çünkü orası onun mülküdür.
2. [İki katlı bina
yıkıldıktan sonra];
[a] - Alt kat sahibinin
yıkılmış olan katı yeniden yapmaktan kaçınması söz konusu olmadan önce üst kat
sahibi onu yapmış olsa, üst kat sahibi kendi katını bina etmemişse alt kat sahibi
burayı yıkabilir. Üst kat sahibi üzerine kendi katını da yapmışsa alt kattaki
kişi değerini ödemek suretiyle alt kata sahip olur, alt katı yıktıramaz.
[b] - Üst katın sahibi,
alt kat yıkıldıktan ve alt kat sahibinin burayı yeniden yapmaktan kaçınmasından
sonra orayı kendi malzemesini kullanarak yapsa alt kat sahibinin kusuru
bulunduğundan burayı ne mülk edinebilir ne de yıkabilir. Üzerine üst kat
çıkılmış olsun ya da olmasın fark etmez.
Buradan şöyle bir sonuç
çıkmaktadır: "Alt katın sahibi, katını yeniden yapmaktan kaçınmamış olsa
bile üst kat sahibi alt katı kendi malzemesini kullanarak yapabilir. Ortak
duvar vb. şeylerde de durum böyledir." Bu konuda tevakkuf edildiği
söylenmişse de doğru olan görüş budur.
3. Üst kat sahibi,
normal şartlara uygun olarak diğer şahsa ait olan veya ortak olan alt katın
tavanına kendi yüklerini koyabilir. Diğeri de burayı barınak olarak
kullanabilir, normal bir şekilde elbise vb. eşyalarını tavana kazık çakmak
suretiyle bile olsa buraya asabilir. Çünkü buna izin vermezsek zarar büyük olur
ve faydalanma imkanı ortadan kalkar.
[Soru]: Daha önce
geçtiği üzere ortak duvarda ortaklardan hiçbiri normal şartlarda müsaade
edilmeyecek şekilde yararlanamaz. Burada da hüküm böyle olmalıydı i
[Cevap]: Üst kat
üzerinde kişinin yararlanma hakkı kesin olarak sabit olmuştur. Her ikisini
birbirine eşit kılmak için aynı hak alt kattakine de tanınmıştır. Duvar
meselesinde ise ortaklardan hiçbiri için bu hak sabit olmadığından bir eşitleme
yoluyla diğer ortağa böyle bir hak vermek de söz konusu değildir.
4. İki görüşten birine
göre üst kat sahibi zeminin kendine bakan yüzüne kazık çakabilir. Hocamız
Zekeriya el-Ensarı bu görüşün güçlü olduğunu söylemiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
C. BİR KİMSENİN
MÜLKÜNDEN SU AKITMAK VE KAR ATMAK ÜZERE YAPILAN ANLAŞMALAR