ARİYET |
A. TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Ödünç alınan bir mal,
ödünç alanın kullanımı dışında bir sebeple telef olursa ödünç alan kişi bir
ihmalkarlık göstermemiş olsa bile bunu tazmin eder.
Daha doğru görüşe göre,
kullanım sonucunda bütünüyle telef olan malı veya malda meydana gelen eksilmeyi
ödünç alan kişi tazmin etmez. Bu konudaki üçüncü bir görüşe göre ise bütünüyle
telef olan malı tazmin eder.
Daha doğru görüşe göre,
bir malı kiralamış olan şahıstan onu ~ ödünç alan kişi [malın telef olması veya
değerinin eksilmesi halinde] tazmin etmez.
Ödünç olarak alınan
binek hayvanı, ödünç alan kişinin şahsı bir işi için vekiline verilmiş olsa ve
hayvan vekilin elinde telef olsa yahut da hayvanı eğitmesi için verdiği kişinin
elinde telef olsa tazmin söz konusu olmaz.
Ödünç alan kişi maldan
ödünç verenin izni doğrultusunda yararlanır.
1. Ödünç alınan mal,
ödünç alanın elinde, izin verilen kullanım dışında bir sebeple telef olmuş
olsa, bu kişinin bir kusur ve ihmali söz konusu olmasa bile tazminle yükümlü
olur.
[*] - Bunun delili,
konunun başında Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilen hadiste geçen "bu,
tazmin yükümlülüğü üstlenilmiş bir ödünç almadır" ifadesidir.
Ayrıca bu, aynen
pazarlık etmek üzere alınmış olan malda olduğu gibi, sahibine geri verilmesi
gereken bir malolduğundan kişi tazminle yükümlü olur.
Ödünç alan kişi, bu
malın kendi elinde emanet hükmünde bulunması şartını ileri sürse, Rafii ve Nevevl'nin
belirttiğine göre şart batılalur. Ancak onlar, ödünç vermenin geçerli mi yoksa
fasid mi olacağı konusuna temas etmemişlerdir. İsnevl'nin sözünden, bu durumda
akdin sahih olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim iki imamın "şart
geçersizdir" sözü de bunu çağrıştırmaktadır.
Not:
a. Bir kimse bir malı
ödünç verirken "telef olması halinde şu kadar ödeyeceksin" diye bir
şart koşarak ödünç verse, -Mütevelli'nin belirttiğine göre- şart geçersiz olur,
ödünç verme ise geçerlidir. Ezrai ise bu konunun incelenmeye muhtaç olduğunu
belirtmiştir.
b. Tazminin nasıl
yapılacağı konusunda görüş ayrılığı söz konusu olup, Nevevi konunun sonunda
buna temas etmiştir.
c. Nevevi, ödünç alınan
malın bazı parçaları telef olduğunda nasıl tazmin edileceği konusundan
bahsetmemiştir.
Daha doğru görüşe göre
bu da malın kendisi gibi kabul edilir. [Zayıf] bir görüşe göre bir tecavüz söz
konusu olmadıkça kişi tazminle yükümlü olmaz.
d. Bir kimse sıpası ile
birlikte bir dişi eşeği ödünç alsa, sıpa telef olsa bunu tazmin etmez; çünkü
kişi sıpayı anasından ayrı zabtetmek mümkün olmadığı için ödünç almak zorunda
kalmıştır. Aynı şekilde kişi bir hayvanı ödünç aldığında yavrusu da onun
peşinden gelse, hayvanın sahibi ödünç kapsamına yavrunun girip girmediğinden
bahsetmese, ödünç alan kişi onun tazmininden sorumlu olmaz, bu emanet
hükmündedir. Bunu Kadı Hüseyin belirtmiştir.
e. Bir kimse üzerinde
elbisesi bulunan bir köleyi ödünç alsa, elbisenin tazmin yükümlülüğünü
üstlenmiş olmaz; çünkü elbiseyi kullanmak üzere ödünç almamıştır. Bir hayvan
ödünç aldığında üzerindeki eğer ve semeri ise bundan farklıdır. Bunu Beğavi
fetvalarında belirtmiştir.
f. Ödünç malın tazmini
ile ilgili hükümden şu durumlar istisna edilmiştir:
> Adak olarak kesilen
kurbanlığın derisi: Bunun ödünç olarak verilmesi caizdir. Kadı Hüseyin ve
Bulkinl'nin belirttiğine göre bu deri, ödünç alan kişinin elinde iken telef
olsa tazmine tabi olmaz; çünkü ödünç alanın mal üzerindeki zilyedliği, derinin
maliki olmayan bir kimsenin zilyedliğine dayanmaktadır.
> Rehin verilmek
üzere ödünç alınmış bir mal, rehin alan kişinin elinde telef olursa bu malı ne
rehin alan kişi ne de ödünç alan kişi tazmin eder.
> Bir kimse, ihramlı
bir şahıstan av hayvanını ödünç alsa ve hayvan kendisinin elinde telef olsa,
daha doğru görüşe göre ödünç alan kişi tazminle yükümlü olmaz.
> Devlet başkanı,
devlet hazinesinde hakkı olan bir kimseye hazineden bir şeyi ödünç olarak
verse, bu mal ödünç alanın elinde telef olsa tazmin söz konusu olmaz. Ancak
daha önce geçtiği üzere bu [gerçekte] bir ödünç verme değildir.
> Benzer bir şekilde,
bir fıkıhçı, Müslümanlara vakfedilmiş bir kitabı ödünç alsa ve telef olsa
tazmin etmez; çünkü fıkıhçının kendisi de vakfın yapıldığı şahıslardan biridir.
Ezrai, fıkıhçının, Müslümanlara vakfedilmiş bir kitabı ödünç aldığında kitabın
onun bir kusuru olmaksızın telef olması halinde tazminden sorumlu olmadığına
dair fetva vermiştir.
> Bir kimse mehir
olarak bir maldan yararlanmayı belirlese veya bir maldan yararlanma üzerine
sulh yapsa, yahut da selem akdinde sipariş edilen mala karşılık bir maldan
yararlanmayı karşı tarafa verse, menfaatten yararlanma hakkını elde edenler
malı başka bir kimseye ödünç verseler, malokimse elinde telef olsa, daha doğru
görüşe göre kişi tazminle yükümlü olmaz.
2. Ödünç alan kişinin elinde
mal, kullanım sebebiyle bütünüyle telef olsa veya -el-Muharrer'de
belirtildiğine göre- eksilme meydana gelse, [ödünç alan kişi tazminle yükümlü
olur mu? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
ödünç alan kişi tazminle yükümlü olmaz. Çünkü telef, izin verilen bir sebepten
kaynaklanmıştır. Bu tıpkı kişinin bir şahsa hitaben "kölemi öldür"
veya "kölemin elini kes" sözü üzerine karşı tarafın bunu yapması
halinde tazminle yükümlü olmaması gibidir.
[İkinci görüş]
Kişi tazminle yükümlü
olur; çünkü Hz. Peygamber. (s.a.v.) "{başkasına ait bir malı] elinde
bulunduran kişi, malı sahibine verinceye dek tazmini yüklenmiştir"
buyurmuştur. Bu hadise göre, malı geri vermek mümkün olmayınca onu tazmin etmek
gerekir.
[Üçüncü görüş]
Bu görüşü Nevevi kendisi
eklemiştir. Buna göre ödünç alan kişi malın tamamen telef olması halinde
tazminle yükümlü olur, maldaki eksilmeyi ise tazmin etmesi gerekmez; çünkü
ödünç almak malın geri verilmesini gerektirir. Mal bütünüyle telef olduğunda
geri verme söz konusu olmaz, ancak eksilme olduğunda da mal geri verilebilir.
Not:
a. Mutad bir şekilde
binmek veya yük taşımak üzere ödünç alınmış bir hayvanın telef olması ödünç
malın bütünüyle telef olması gibi, hayvanın kusurlanması ise ödünç alınan malda
bir eksilmenin meydana gelmesi gibidir.
b. Bir kimse savaşta
kullanmak üzere bir kılıcı ödünç alsa, kılıç savaşta kırılsa, ödünç alınan bir
elbisenin bütünüyle telef olması gibi burada da kişi tazminle yükümlü olmaz.
Bunu Saymerı belirtmiştir.
c. Bu kuraldan, adak
olan hedy kurbanı ile adak kurbanı istisna edilir; bunların ödünç olarak
verilmesi caizdir. eşŞerhu'l-kebir'de "kurban" bölümünde şöyle
denilmiştir:
"Şayet ödünç işlemi
sonucunda bunlarda bir eksilme meydana gelirse, tazmin eder." Şayet
Rafii bu ifadeyle ödünç
alan kişinin tazmin etmesini kastetmişse, bu, açık bir şekilde "eksilme
tazmin edilmez" şeklindeki hükümden yapılan istisnadır. Şayet bununla
ödünç vereni kastediyorsa, ödünç alan kişinin de tazmin etmesi gerekli olur.
Zerkeşı ödünç veren kişinin de tazminle yükümlü olduğunu açıkça belirttikten
sonra şöyle demiştir: "Mezhebimizde, durumu bilmekle birlikte caiz olan,
ancak ödünç verenin tazminle yükümlü olduğu bunun dışında bir konu
yoktur". Yani bu, kesme vakti gelip de kesme imkanı bulduktan sonra olursa
tazmin söz konusu olur. Aksi takdirde ne ödünç veren ne de ödünç alan kişi için
tazmin söz konusu olur. Çünkü ödünç veren kişinin zilyedliği, tıpkı kiralayan
kişinin zilyedliği gibi emanet hükmündedir. İbnü'l-İmad buna dikkat çekmiştir.
3. Bir malı, sahih bir
kira sözleşmesi yaparak kiralamış olan kimseden o malı ödünç alan kimsenin
elinde mal telef olsa [ödünç alan kimse tazminle yükümlü olur mu? Bu konuda
mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
ödünç alan kişi tazminle yükümlü olmaz; çünkü ödünç alan kişi kiralayanın
yerini aldığından [kiralayanın kendisi tazminle yükümlü olmadığı gibi] o da
tazminle yükümlü olmaz.
[ikinci görüş]
Bir malı sahibinden ödünç
alan kişi tazminle yükümlü olduğu gibi, kiracıdan ödünç alan kişi de tazminle
yükümlüdür.
Şayet kira sözleşmesi
fasid ise her ikisi de tazminle yükümlü olur. Tazmin sonuç itibarıyla ödünç
alan kişinin üzerinde kalır. Bunu Beğavı fetvalarında belirtmiştir.
[İtiraz] Her akdin fas id olanı sahih olanı gibidir.
Şu halde fasid akit yapılması halinde de tazminin söz konusu olmaması gerekir.
[Cevap] Fasid bir akit, akdin gerektirdiği bütün
hususlar bakımından sahih akit gibi değildir. Yalnızca iznin kapsamında yer
alan tazminin düşmesi konusunda böyledir. Akdin gerektirdiği hüküm bakımından
böyle değildir.
4. Bir maldan
yararlanması vasiyet edilip kendisine malın vakfedildiği şahsın o malı ödünç
vermesinin caiz olduğu durumlarda o malı ödünç alan kişi, malı kiralayan
şahıstan ödünç almış kişi gibidir.
Bulkini şöyle demiştir:
Bu konuda ölçü, bir malın kendisi bir şahsa ait olmadığı halde maldan elde
edilecek yararın, bağlayıcı bir şekilde ona ait olmasıdır. İşte bu şahıs malı
ödünç verdiğinde ondan ödünç alan kişi tazminle yükümlü olmaz.
Bir malı gasp eden
kimseden malı ödünç alan şahsın durumu ilgili konuda gelecektir.
5. Bir kimse bir kitabı
Müslümanlara vakfetse ve vakfederken de "bu mal ancak ve ancak değeri
karşılığında rehin alınarak ödünç verilebilir" diye şart koşsa, bir fıkıh
alimi bu kitabı ödünç aldığında, kitap normalde korunduğu yerden çalınsa, fıkıh
alimi tazminle yükümlü olmaz; çünkü buna halk kullanımında "ödünç"
denilmiş olsa bile kendisinin kullanma hakkına sahip olduğu bir şeyonun elinde
kusuru olmaksızın telef olmuştur.
Maverdi şöyle demiştir:
Ödünç verilen mala karşılık rehin alınması veya kefil istenmesi caiz değildir.
Şayet ödünç veren kişi bunu şart koşarsa akit batıl olur.
6. Bir kimse kendisine
ait binek hayvanını yine kendi işinde kullanması için vekiline verse ve hayvan
onun elinde telef olsa yahut hayvanı eğitmesi -yani kusursuz bir şekilde
yürümeyi öğretmesi için- için birine teslim etse ve hayvan onun elinde telef
olsa ikisi de tazminle yükümlü olmaz; çünkü vekil ve eğitimci hayvanı kendi
amaçları için değil, hayvan sahibinin isteğini gerçekleştirmek için teslim
almışlardır.
Bu, eğitimci hayvana
eğitmek için bindiğinde telef olursa geçerli olan bir hükümdür. Şayet başka bir
amaçla binerse ve hayvan telef olursa tazminle yükümlü olur.
Şu durum da böyledir:
Bir kimse, kölesine meslek öğretmesi için bir zanaatkarın yanına verdiğinde
zanaatkar köleyi başka bir işte kullanırken kölenin ölmesi halinde tazminle
yükümlü olur.
7. Bir kimse, yolda
kalmış bir şahsı, Allah rızası için kendi binek hayvanına bindirse ve hayvan
telef olsa, ister binen kimse bunu istemiş olsun isterse hayvan sahibi
kendiliğinden bindirmiş olsun, binen kimse hayvanı tazmin eder. Kişi, hayvanı
ona teslim etmeksizin terksisine alır da hayvan telef olursa hayvanın yarı
değerini tazmin eder.
8. Bir kimse eşyasını
bir şahsın binek hayvanına yükleyerek "hayvanı yürüt" dese, hayvan
yürüyünce, yükleme dışındaki bir sebeple telef olsa, -diğer ödünç alma işlemlerinde
olduğu üzere- yük sahibi hayvanın değerini tazmin eder.
Hayvanın üzerinde
başkasına ait bir yük bulunur da hayvan bu sebeple telef olursa, eşya sahibi
eşyası oranında tazmin yükünü üstlenir; çünkü hayvanı ödünç alan kimse kendi
yükü oranında ödünç almıştır. Buna göre bir kimse ödünç aldığında hayvanın
üzerinde bir yük varken o yük kadar da kendisi koysa ve hayvan telef olsa,
ödünç alan kişi hayvanın yarı değerini tazmin eder.
Hayvan sahibi,
yükleyenin emri olmaksızın hayvan telef olsa, yükleyici herhangi bir şey tazmin
etmez; çünkü hayvan, sahibinin kontrolündedir. Bu durumda hayvan sahibi yük
sahibinin yükünü tazmin eder; çünkü yükü indirme hakkına sahipti.
Bir kimse, başkasının
isteğiyle onun yükünü kendi binek hayvanında taşısa, yük hayvanını ödünç vermiş
olur. Kendisi yük sahibine taşıma teklifinde bulunmuş olsa karşı tarafın yükü
kendisine emanet edilmiş hükmündedir.
9. Bir malı ödünç alan
kişi, ödünç verenin izni doğrultusunda o maldan yararlanabilir; çünkü mal
sahibi başka bir şeye değil buna razı olmuştur.
Nevevl'nin ifadesinden
şöyle bir şeyakla gelebilir: "Bir kimse hayvanını belirli bir yere kadar
binmek üzere bir şahsa ödünç verse, geri dönerken binip binemeyeceğinden
bahsetmese, ödünç alan kişi geri dönerken binemez."
Akla böyle bir şey gelse
bile Rafii eş-Şerhu'l-Keblr'de ve Nevevi er-Ravda'da "kira" konusunun
sonunda Abbadl'den şu görüşü nakledip onaylamışlardır: "Kişi bu durumda
dönerken de binebilir. Ancak hayvanı kiralamışsa durum farklı olur; daha doğru
görüşe göre bu durumda dönerken bin me hakkı yoktur." Aradaki fark şudur:
Ödünç alan kişinin malı geri teslim etmesi gereklidir. Bu yüzden örfe göre ona
verilen izin dönüş sırasında binmeyi de kapsamaktadır. Kiralayan kimse ise malı
geri vermek zorunda değildir.
10. Kişi bir yere kadar
gitmek üzere birinin hayvanını ödünç olarak alsa ancak orayı geçse, fazlalık
olarak gittiği ve döndüğü kısmın kira bedelini verir; çünkü yetkisinin sınırını
aşmıştır. Bu durumda hayvanı ödünç aldığı yere kadar binerek gidebilir mi gidemez
mi? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır: Bir görüşe göre bu yetkisi yoktur; çünkü
belirlenen sınır geçildiğinde izin ortadan kalkmıştır; bu durumda yapması
gereken şey bulunduğu bölgenin hakimine hayvanı teslim etmektir. Diğer görüşe
göre ise ödünç aldığı yere kadar binebilir.
Daha uygun olan görüş
budur. Subkı de bu görüşü doğru kabul etmiş, Bulkini de kendisine tabi
olmuştur. Bu, vekilin, yetkisini aştığında vekaletten azlolmamasına benzer.
Aradaki ortak nokta her birinin bağlayıcı olmayan bir akit olmasıdır. Bu görüş
kabul edildiğinde ödünç alan kimsenin geri dönüşte hayvana binmesi karşılığında
ücret ödemesi gerekmez.
Bunun bir benzeri de
şudur: Bir kimse bir yere yolculuğa giderken hanımlarından birini götürmek
üzere kur'a çekse ve birini götürse, ancak gideceği yerden daha uzak bir yere
gitse, fazlalık olan kısma giderken geçirdiği zaman süresi ne ise bu süreyi
diğer hanımları ile de geçirmek zorundadır. O fazlalık kısımdan dönerken
geçirdiği süreyi de diğer hanımlarıyla geçirmek zorunda mıdır? Bu konuda iki
görüş bulunmaktadır. Daha dOğru olanına göre bu süreyi diğer hanımlarıyla
geçirmesine gerek yoktur.
11. Bir kimse bir şahsa
elbisesini emanet bıraksa, daha sonra onu giymesi için izin verse, emanet alan
şahıs elbiseyi giyerse, aralarındaki işlem [emanetten] ödünç vermeye dönüşmüş
olur. Şayet elbiseyi giymezse emanet olarak kalmaya devam eder.
12. Bir kimse bir
şahıstan ödünç olarak bir sandık alsa, içinde para veya başka bir şey bulsa,
bulduğu şeyler kendisinin elinde emanet hükmündedir. Bu, rüzgarın bir kimsenin
evine başkasının eşyasını getirmesine benzer. Bu durumda kişi -bilmeksizin bile
olsa- eşyayı telef etse veya kendi kusuru sebebiyle telef etse tazminle yükümlü
olur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
B. ÖDÜNÇ ALAN
KİŞİNİN YETKİ SINIRINA İLİŞKİN HÜKÜMLER