ARİYET |
C. ÖDÜNÇ VERMENİN
BAĞLAYICI OLMAMASI
Bir ödünç verme
işleminde iki taraftan her biri dilediği zaman ödünç vermeden vazgeçebilir; ancak
bir tarla sahibi, tarlasını bir şahsa ölü gömmesi için ödünç vermişse, gömülen
kimsenin izi kalmayıncaya kadar ödünç vermekten geri dönemez.
Bir kimse tarlasını,
bina yapması veya ağaç dikmesi için bir şahsa ödünç vermekle birlikte herhangi
bir süre zikretmese, daha sonra ödünç verme işleminden caysa, şayet bedel
ödemeksizin tarladaki şeylerin sökülmesini şart koşmuşsa bunların sökülmesi
şart olur. Şayet bedel ödeme şartı koşulmuşsa bakılır:
[a] - Ödünç alan kişi
tarladaki şeyi sökmeyi tercih ederse söker. Daha doğru görüşe göre tarlayı
düzlemesi gerekmez.
Ben [Nevevi] derim ki:
Bunu yapması gerekir, Allah daha iyi bilir.
[b] - Şayet tarlayı
ödünç alan kişi tarladaki şeyi sökmeyi tercih etmezse ödünç veren kişi herhangi
bir karşılık ödemeksizin [bina ve ağacı] sökemez. Ödünç veren kişi bunu
"ücret alarak tarlasında bekletmek" veya "sökmek"
şıklarından birini seçer, sökme sonucunda karşı tarafın malında meydana gelen
eksilmeyi tazmin eder. [Zayıf] bir görüşe göre değerini ödemek suretiyle
tarladaki şeye sahip olur. Şayet yukarıdaki iki şıktan birini seçmezse, ödünç
alan kişi ücret ödemişse ödünç veren kişi tarladaki şeyi karşılıksız olarak
sökemez. Daha doğru görüşe göre ödünç alan kişi ücret vermemişse de böyledir.
Şöyle de denilmiştir: Hakim araziyi ve arazide olanları satarak her birine
malının karşılığını verir. Daha doğru görüşe göre ödünç veren ve alan bir
tercihte bulununcaya dek hakim onların davasına bakmaz.
[Bu anlaşmazlık devam
ederken] tarlasını ödünç veren kişi tarlaya girip oradan yararlanabilir. Ödünç
alan kişi ise tarla sahibinin izni olmaksızın rahatlamak maksadıyla tarlaya
giremez. Daha doğru görüşe göre sulamak ve düzeltmek maksadıyla girebilir. Her
biri kendi malını satabilir. [Zayıf] bir görüşe göre ödünç alan kişi, tarladaki
eşyasını üçüncü bir
şahsa satamaz.
Süreli ödünç verme
işlemi, süresiz olarak yapılan gibidir. [Zayıf] bir görüşe göre ödünç verme
işleminden caydığında tarlada var olan şeyleri bir bedel ödemeksizin
çıkartabilir.
Kişi tarlasını ekim
yapmak üzere birine ödünç verse ve ekinler yetişmeden önce bundan caysa, doğru
olan görüşe göre hasat zamanına kadar ekinin tarlada kalmasına izin vermek
zorunda kalır, buna karşılık da ücret alır. Şayet bir süre belirler de ödünç
alan kişinin geç ekim yapması vb. kusurlu bir davranışı sebebiyle ürün
yetişmemiş olursa tarladaki ekin bir bedel ödenmeksizin sökülür.
Sel suyunun tohumları
birinin tarlasına getirmesi sonucu tarlada bir şey bitse bunlar tohum sahibine ait
olur. Daha doğru görüşe göre o, bunları tarladan toplamaya zorlanır.
1. Bir ödünç verme
işleminde -isterse bu ödünç verme işlemi süreli olarak yapılmış olsun ve süre
devam ediyor olsun- ödünç veren de alan da ödünç vermeyi sona erdirebilir;
çünkü bu işlem, ödünç veren açısından karşı tarafa yapılan bir iyilik, ödünç
alan açısından ise bir yararlanmadır. Bu durumda olan bir işlemin bağlayıcı
olması uygun kaçmaz.
Metindeki "ödüncü
reddetmek" ifadesinin anlamı el-Muharrer'de belirtildiği üzere ödünç alıp
vermeyi sonlandırmaktır. "Emanet mal bırakma" konusunda olduğu gibi
burada da
Nevevi bu ifadeyi
kullanmış olsa daha uygun olurdu.
2. Ödünç işlemi
bağlayıcılık kazanmışsa o zaman sona erdirilemez; örneğin bir kimse,
dokunulmazlığı bulunan bir cenazenin gömülmesi için tarlasını başkasına ödünç
olarak verse ve ödünç alan da buraya cenazesini gömse, ödünç veren kimse ölünün
gömülü olduğu yerdeki ödünç verme işleminden cayamayacağı gibi, ödünç alan kişi
de bunu geri veremez. Bu yönüyle ödünç işlemi her iki taraf için de, gömülmüş
bulunan ölü tamamen toprak olup da -kuyruk sokumu bölümü hariç hiçbir yeri
kalmayıncaya yani- izi kalmayıncaya kadar bağlayıcı olmaya devam eder.
"Kuyruk sokumu", kuyruk kemiğinin uç tarafı olup kuyruk kemiğinin
bütünü değildir. Burası ölen bir kimsenin asla çürüyüp yok olmayan yeridir.
Ancak bunun gözle görünmesi neredeyse imkansız olduğundan Nevevi bunu istisna
etmeye gerek görmemiştir.
Burada ödünç verme
işleminden caymaya izin verilmemesi, ölünün saygınlığını korumak içindir.
Ölü defnedilmeden önce
her iki taraf da bu işten vazgeçebilir; ancak defnedildikten sonra
-eş-Şerhu's-sağir'de tercih edildiği üzere henüz üzerine toprak atılmamış olsa
bile- bundan cayılamaz. Mütevelli ise henüz üzerine toprak atılmadıysa ödünç
işleminden cayılabileceğini söylemiştir. Er-Ravda ve eş-Şerhu'l-Kebir'de açıkça
bir tercih belirtilmemiştir.
Ezrai şöyle demiştir:
En-NiMye ve el-Basit'teki açıklamalar Mütevelli'nin ifadelerine uygundur. Bunun
aksini ifade edeni görmedim.
Bu, gömülen ölü çürüdükten
sonra ödünç veren kişi tekrar gömmeye izin verdiğinde olur, aksi takdirde
önceki ödünç zaten sona ermiştir. Çürüme öncesinde ödünç işleminden caymak
mümkün olmayınca ödünç veren kişi ücrete hak kazanamaz. Bunu Beğavı,
Maverdi ve başkaları
açıkça ifade etmiştir. Çünkü örf bunu gerektirmemektedir. Ölünün de malı
yoktur.
Ödünç alan kişi, ölen
şahıstan herhangi bir parçanın çıkmayacağından emin olursa onun gömülü olduğu
yerdeki otları / ağaçları sulayabilir. Şayet bir şey çıkması söz konusu
olacaksa bunu yapamaz. Sel sebebiyle ölünün kabrinden herhangi bir şeyortaya
çıkarsa
Maverdi ve Ruyani
"ölünün yeniden oraya gömi:i.lmesi gerekir; çünkü burası onun ebedi olarak
hakkı olmuştur" demişlerdir. İbnü'r-Rif'a bunun gerekçesi olarak şunun
söylenebileceğini belirtir: "Kabrinden çıkan ölünün derhal defnedilmesi
gerekir. Oysa başka bir kabir açıp da ölüyü oraya defnetmeye çalışmak,
yapılması gereken şeyi geciktirmek anlamına gelir."
Bundan anlaşıldığına
göre sel ölüyü sahipsiz bir toprağa taşır da ölüyü herhangi bir gecikme söz
konusu olmaksızın oraya defnetmek mümkün olursa, ölüyü önceki araziye götürmeye
çalışmak yasak olur. Bu, doğru bir hükümdür.
Tarlayı ödünç veren kişi
kabir kazılıp da ölü gömülmeden önce ödünç vermekten vazgeçerse ödünç verdiği
kişinin kabri kazmak için yaptığı masrafı karşılamak zorundadır; çünkü onu bu
duruma düşüren kendisidir.
[İtiraz] Tarlasını başkasına ödünç veren kişi, ödünç
alan kişinin tarlayı sürmesinden önce acele ederek tarlayı ekse, Beğavı'nin
fetvalarında belirtildiğine göre tarlayı sürme ücretini ödemesi gerekmez.
Burada da hüküm böyle olmalıdır.
[Cevap] Ölüyü gömmek ancak kabrin kazılmasıyla mümkün
olabilir. Tarlaya ekim yapmak ise tarla sürülmeden de yapılabilir. Kişinin
kazdığı kabri doldurması gerekmez; çünkü izinle yapmıştır.
Not: Nevevl'nin yukarıdaki hükümden istisna olarak
sınırlı bazı şeyleri zikretmesine itiraz olarak şu konular zikredilmiştir.
Ölüyü, yabancı bir şahıs
kefenlese, "kefen, yabancı şahsın mülkiyeti olmaya devam eder" görüşünü
kabul edersek -ki er-Ravda'nın "hırsızlık" bölümünde belirtilen daha
doğru görüş böyledir- el-Vasft'te belirtildiğine göre bu, her iki taraf
açısından bağlayıcı bir ödünç verme olur. Şayet ölünün kabrini yırtıcı bir
hayvan açıp da onu yese, ödünç verme işi sona ermiş olur. Kefen, ödünç veren
kimseye geri verilir. Bu, ödünç vermekten cayma diye adlandırılmaz.
> Bir kimse "ben
öldükten sonra evimi Zeyd'e bir aylığına ödünç veriyorum" dese, o kişi
öldükten sonra evin sahibi olan mirasçı bir ay dolmadan önce bu ödünç
işleminden dönemezler. Rafii ve Nevevi "köleyi müdebber kılma"
konusunda bunu ifade etmişlerdir.
> Ödünç veren kişi
"bir yıl geçmeden ödünç verme işleminden dönmeyeceğini" adamış olsa
veya "bir yıllığına ödünç vermeyi" adamış olsa bir yıl dolmadan önce
ödünç işleminden cayamaz. Bunu Rafiı, "köleyi müdebber kılma"
bölümünde zikretmiştir.
> Bir kimse gemisini
ödünç olarak verse, ödünç olarak alan kişi gemiye yüklerini yerleştirse, daha
sonra denizin ortasında iken ödünç veren kişi gemisini geri istese, ödünç alan
kişinin geri vermesi gerekmez. Bunun gerekçesi ödünç işleminin bağlayıcı olması
değil, ödünç alan kişinin zarara uğramamasıdır. Bunu Bendenlcı ve Ruyani
belirtmiştir.
İbnü'r-Rif'a şöyle
demiştir: "Bana göre bu durumda ödünç işleminden caydığı tarihten itibaren
ödünç alan kişi kira almayı hak eder. Bu, tarlasını ekin ekilmesi için ödünç
veren ve ekin olgunlaşmadan önce bundan cayan kişinin durumu gibidir."
> Bir kimse bir
başkasına savaş için binek hayvanı, silah vb. şeyleri ödünç olarak verse,
savaşta iki saf karşılıklı olarak birbiriyle vuruşsa, savaş sona erinceye kadar
ödünç veren kimse bundan dönemez. Bunu Haffaf eloHisal adlı eserinde
belritmiştir.
> Bir kimse farz
namaz kılarken avret yerini örtmek için birinden ödünç olarak elbise alsa veya
necis bir yere yaymak için seccade alsa, o kişi de namaza başlamış olsa, ödünç
verenin bundan cayması namazın geçersiz olması sonucuna götürür. İsnevı
"bu durumda mal sahibinin ödünçten cayamaması da bir ihtimaldir ki doğru
olan da budur. Yine ödünçten caymak da mümkün olabilir. Bunun etkisi karşı
tarafın ücret isteme hakkı olarak görülür." demiştir.
Zerkeşi el-Hadim adlı
eserinde el-Bahr'den naklen şunu söylemiştir: "[Yukarıdaki durumda] namaz
sona ermeden önce ödünç verenin bundan cayma hakkı olmadığı gibi ödünç alanın
da geri verme hakkı yoktur."
El-Mühezzeb şerhinde
Maverdi ve başkalarından şu görüş nakledilmiştir: "Ödünç veren kişi karşı
taraf namaza başladıktan sonra ödünç vermekten cayarsa, ödünç alan kişi
elbiseyi çıkarıp namaza kaldığı yerden devam eder. Daha sonra namazı iade
etmesi gerekmez. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur."
Hocam Remli'nin
belirttiğine göre, bir kimsenin namaz kılmak için avret yerini örtecek bir
elbiseyi başkasından ödünç alması meselesinde en evla olanı şu görüştür:
"Şayet farz namaz kılmak için almışsa her iki taraf bakımından bu
bağlayıcıdır. Şayet [herhangi bir kayıt belirtmeksizin yalnızca namaz diyerek]
mutlak bir namaz için ödünç almışsa, ödünç alan kimse farz bir namaza
başlamışsa onun açısından bağlayıcıdır. Şayet nafile namaza başlamışsa her iki
taraf bakımından da bağlayıcı değildir." Yukarıdaki görüş ayrılığı da bu
şekilde anlaşılır.
> Bir kimse tek
başına namaz kılacağında örtünmek üzere bir giysi ödünç alsa, bu ödünç alma da
ödünç alan bakımından bağlayıcıdır.
> Bir kimse, iddet
bekleyen karısını oturtmak üzere bir evi ödünç alarak alsa, ödünç alan
açısından bu akit bağlayıcıdır.
> Bir kimse -
"hayvan saldırısına maruz kalmak" bölümünde açıklandığı üzere- karşı
koyması gereken bir saldırıya karşı kendini savunmak üzere birinden silah vb.
ir şey ödünç alsa bu, bağlayıcıdır.
> Bir kimse, öldürücü
derecedeki soğuk ve sıcağa karşı kendisini koruyacak bir şeyi ödünç alsa bu
bağlayıcıdır.
> Bir kimse boğulmaktan
kendisini kurtaracak veya yangını söndürecek bir şeyi ödünç alsa, ödünç alma
bağlayıcıdır.
Benzer konular da
bunlara kıyas edilir.
3. Bir kimse, bina
yapmak veya ağaç dikmek üzere birine tarlasını ödünç vermekle birlikte herhangi
bir süre zikretmese, ödünç alan kimsenin tarlaya bina yapmasından veya ağaç
dikmesinden sonra ödünç vermekten dönse [bakılır:]
a - Ödünç veren kişi
yalnızca tarladan bunları sökmeyi şart koşmuş sa veya herhangi bir bedel
ödemeksizin bunları tarladan sökmeyi şart koşmuşsa, şarta uygun hareket
edilmesi gerekir. Şayet ödünç alan kişi ödünç almaktan kaçınırsa ödünç veren
kişi bunları sökebilir.
Şayet bunlar söküldükten
sonra toprağın düzlenmesi şart koşulmuşsa ödünç alan kişinin bunu yapması
gerekir, aksi takdirde bunu yapması gerekmez.
Not:
a. Nevevl'nin
"karşılıksız" ifadesi er-Ravda'da ve Rafil'nin kitaplarında bu
şekilde yer almıştır. Subki ve İsnevi, alimlerin çoğunluğunun yaptığı üzere bu
ifadenin zikredilmemesinin doğru olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bu ifade -benim
yukarıda yaptığım açıklama olmazsa- "tarla sahibi açıkça belirtmediği
sürece karşılıksız olarak sökülmesi emredilmez" şeklinde anlaşılmaya
müsaittir. Oysa bu kastedilmemiştir; zira bu, el-Ümm ve Muhtasaru'l-Müzeni'de
yer alan İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadesine aykırıdır.
Muhtemelen Nevevi bu
ifadeyi koyarak kişinin "bina ve ağacı tarladan bedel karşılığı
kaldırmanın koşulduğu" durumları dışarıda bırakmak istemiştir.
b. Ödünç veren ve ödünç
alan kişi "tarladan bina ve ağacın kaldırılmasının bedelsiz olarak mı bir
bedel karşılığında mı sökülmesinin şart koşulduğu" konusunda ihtilaf
etseler hüküm ne olur:
Ezrai şöyle demiştir:
"Ödünç vermenin bizzat kendisinde ihtilaf edilmesi durumunda olduğu giöi
bu durumda da zahir olan, ödünç veren kişinin sözünün kabul edilmesidir. Çünkü
bir hususta kimin sözü kabul ediliyorsa onun niteliği konusunda da o kişinin
sözü kabul edilir. "
b - Şayet, ödünç veren
kişi, ödünç alan şahsa [bina ve ağacı] sökmeyi şart koşmamışsa [bakılır:]
ba. Ödünç alan kişi
bunları sökmeyi isterse, herhangi bir bedel söz konusu olmaksızın bunları
söker. Zira bunlar kendi mülküdür. Sökme sonucunda mülkiyetinde meydana gelecek
eksilmeye kendi razı olmuştur. el-Muharrer'de daha doğru olduğu belirtilen
görüşe göre bu durumda toprağı düzlemesi gerekmez; çünkü "ödünç alan
şahsın bunları sökme hakkının bulunduğunu" bilerek tarlayı ödünç vermek,
sökme sonrasında oluşacak duruma razı olmak anlamına gelir. Nevevi ise
"ben derim ki daha doğru görüşe göre toprağı düzlemesi gerekir. Doğrusunu
Allah daha iyi bilir" demiştir. Çünkü burada ödünç alan kişi kendi
isteğiyle sökmüştür. Sökmekten kaçınmış olsaydı bunu yapmaya zorlanamazdı.
Bunları söktüğünde de
tarlayı aldığı gibi teslim edebilmesi için ilk haline getirmesi gerekir. eş•
Şerhu'l-Kebir ve eş-Şerhu's-sağir'de bu görüş "daha güçlü" olarak
belirtilmiştir.
Er-Ravda'da
"el-Muharrer'deki ifade zayıftır, bu, çoğunluğun görüşüdür"
denilmiştir. Subki şöyle demiştir: "Şayet tartışılan mesele, ödünç işlemi
devam ederken ağaç dikme ve bina yapma sebebiyle oluşan çukurla ilgili ise
el-Muharrer'de belirtilen hüküm geçerlidir. Şayet sökme sonucunda, daha
öncekinden daha büyük bir çukur oluşmuşsa, tercih edilen görüşe göre bunun
düzeltilmesi gerekir. Şu halde ağaç dikmek ve bina yapmak için kazılan çukur
ile sökmek için kazılan çukur arasındaki fark anlaşılmıştır. [İki görüşü
uzlaştırmak için] bu şekilde yorum yapmak zorunludur. "
Not: İbnü'l-Mulakkin şöyle demiştir:
Görüş ayrığı
"tarlada oluşan çukurun ihtiyaç miktarı olduğu" duruma özgüdür. Şayet
ihtiyaçtan daha büyük bir çukur kazılırsa bu fazlalığın doldurulması kesinlikle
gereklidir.
bb. Ödünç alan kişi,
[ödünç aldığı tarlaya yaptığı binayı veya diktiği ağacı] sökmeyi tercih etmezse,
ödünç alan kişi bir karşılık ödemeden bunu sökemez; çünkü bunlar bir hakka
dayanarak konulmuştur. Dokunulmazlığı bulunmaktadır. Bu durumda ödünç veren
şahıs "emsal ücret
alma karşılığında tarlada bırakmak" veya "sökerek, meydana gelen
azalmayı tazmin etmek" şıklarından birini seçer. Bu tazminin miktarı,
el-Kifaye'de belirtildiğine göre bina ve ağaç sökülmeden önceki değeri ile
sökülmüş haldeki değeri arasındaki fark kadardır.
[Zayıf] bir görüşe göre
tarla sahibi, değerini ödemek suretiyle akit yoluyla bunlara sahip olmuş olur.
Rafii'nin sözünden anlaşıldığına göre o bu konuda şuf'a hakkı sahibi gibi
değerlendirilmez. Bu değer, İmranı'nin belirttiğine göre bunlara sahip olduğu
zamanda sökülmeyi hak etmiş olduğu durumdaki değeridir. Bu takdirde bunların
değeri düşer.
Karşı görüşün delili
şudur: Bu bir satım akdi olup karşılıklı rıza şarttır.
Nevevi'nin burada ödünç
veren kişiyi yalnızca birinci ve üçüncü seçenek arasında serbest bırakması
görüşü, ödünç veren kişinin üç seçenek arasında serbest olması görüşüne
aykırıdır. Oysa itimad edilen görüş bu ikincisidir. Nitekim Cüveynı, Gazalı,
el-Havi's-sağir ve el-Envar yazarları bunu kabul ettikleri gibi er-Ravda ve
eş-Şerhu'l-Kebir'in "sulh" konusundaki ifadesinden de bu
anlaşılmaktadır.
Nevevi'nin burada,
"değerini ödeyerek ağaç ve binaya sahip olma" seçeneğini devre dışı
bırakarak ödünç veren kişiyi "ücret alarak tarlada bırakmak" ve
"eksilmeyi tazmin ederek söktürmek" seçenekleri arasında serbest
bırakması, Rafii ve Nevevi'nin eşŞerhu'l-Kebir, eş-Şerhu's-sağir ve er-Ravda'da
sahih görmeyi bırak mezhep içi bir görüş olarak bile zikretmedikleri bir
görüştür. Hatta et-Tenbih'teki ifadenin çağrışımı bir kenara Rafii ve Nevevi
dışında kimse bunu zikretmemiştir. Aksine Zerkeşı, Bulkınl'ye tabi olarak şöyle
demiştir: "Bu meselede, Rafii ve Nevevl'nin zannettiği gibi bir görüş
ayrılığı söz konusu değildir. Aksine bütün alimler, ödünç alan şahsın üç
seçenek arasında serbest olduğunu söylemişlerdir. Cüveynı bu görüşü alimlerin
bütününe nispet etmiştir."
Not:
a. Yukarıda verilen
hüküm şu durumlara özgüdür:
1. Ödünç veren kişinin
üç seçenek arasında seçim hakkına sahip olması, arazide bir azalma meydana
geldiği, ödünç veren şahsın ödünç alanın ortağı olmadığı, ağaç üzerinde henüz
olgunlaşmamış meyvelerin bulunmadığı duruma özgüdür. Aksi takdirde ilk durumda
tek seçenek olarak "sökmek" , ikinci durumda "emsal ücret
karşılığında bırakmak", üçüncü durumda ise tıpkı ekin ekilmiş olması
durumunda olduğu gibi "meyvenin toplanmasına kadar muhayyerliği
geciktirmek" zorunlu olur. Çünkü bunun, beklenmesi gereken belirli bir
süresi vardır. İkinci durumda ortak, ücrete razı olmazsa hakim bu davaya
bakmaz.
2. Yine yukarıdaki hüküm
"bina veya ağaç vakfedilmediğinde" geçerli olur. Aksi takdirde
İbnü'r-Rif'a ve başkalarının belirttiğine göre bunların ücret karşılığı tarlada
bırakılması tek seçenek olur. Zerkeşi "bu durumda kişi bunu yapmak veya
söktürerek meydana gelen eksilmeyi ödemek seçenekleri arasında muhayyer
olur" demiştir ki bu, daha güçlüdür.
3. Yine bu hüküm arazi
vakfedilmemiş olduğunda geçerlidir.
Aksi takdirde araziyi
ödünç veren kişi üç seçenekten birini seçebilir. Ancak sökme sonucu meydana
gelecek azalma için bir bedel ödeme seçeneği vakıf için daha yararlı olmadığı
sürece bu seçeneği seçmez. Şayet vakfeden kişi böyle bir bina ve ağacın vakfın
gelirlerinden karşılanmasının caiz olması şartını koşmuşsa, ödünç veren kişi
bunlara sahip olamaz. İbnü's-Salah kira konusunda benzer mesel ed e bu şekilde
hüküm vermiştir.
b. Bir kimse kendi
ağacının bir dalını kesip başkasının ağacı ile birleştirse, kesilen dalın
meyvesi -ağacı başkasının arazisine dikme meselesinde olduğu gibi- ağaç
sahibine değil dal sahibine aittir. Şayet dalın ağaca bitiştirilmesi, ağaç
sahibinin izniyle olmuşsa ağaç sahibi dalı karşılık ödemeksizin kesemez. Bu
durumda ağaç sahibi bu dalın ücret karşılığı ağaçta kalmasına izin verme veya
dalı koparınca dalda meydana gelecek eksilmeyi tazmin etmek suretiyle dalı
kopartma seçeneklerinden birini seçer. Bir önceki meselede, tarla sahibinin
değerini ödemek suretiyle ağaç ve binaya sahip olabildiği halde burada daim
değerini ödeyerek ona sahip olamaz; çünkü arada açık fark vardır.
4. Ödünç veren kişi,
seçme hakkına sahip olduğu seçeneklerden herhangi birini seçmezse [bakılır:]
[a] - Ödünç veren kişi
bir ücret ödemişse, ortada bir zarar söz konusu olmadığı için, ödünç veren kişi
"karşılık ödemeksizin tarladaki bina ve ağacı söktürme" seçeneğini
tercih edemez.
[b] - Ödünç veren kişi
ücret ödememişse [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
ödünç veren kişi ücret ödemediğinde de hüküm böyledir. [Yani tarla sahibi, bir
bedel ödemeksizin bina ve ağaçları söktüremez.] Çünkü ödünç veren kişi, yukarıdaki
seçeneklerden herhangi birini seçmemekle kusurlu dvaranmış olup, tarlasından
elde edilecek yararın telef olmasına kendi razı olmuştur.
[İkinci görüş]
Bunlar sökülür; çünkü
tarlanın sahibine geri verilmesinden sonra onun tarlasından herhangi bir bedel
ödemeksizin yararlanmak caiz olmaz.
5. Daha doğru olan ilk
görüş esas alınar.ak ileri sürülen [zayıf] bir görüşe göre hakim bu
anlaşmazlığa son vermek için araziyi ve arazide bulunan bina ve ağacı satar.
Satım sonucunda elde edilen geliri mülkleri oranında bölüştürür.
Daha doğru görüşe göre
ise ikisi bir tercihte bulununcaya dek hakim bunların davasına bakmaz. Yani
ödünç veren kişi, seçim hakkına sahip olan şeyi seçinceye, ödünç alan kişi de
buna razı oluncaya kadar hakim onların davasına bakmaz. Aralarındaki
anlaşmazlık bu şekilde sona erer.
Not: [el-Minhac metninde yer alan i)~ ifadesinin
doğru olup olmadığı konusunda mezhep içinde bazı tartışmalar söz konusudur:]
[a] - Nevevl'nin
nüshasında (i):~) şeklinde bir ifade olup bu, "ikisi bir tercihte
bulununcaya dek" anlamına gelmektedir. Nitekim ben, Nevevi'nin el
yazısıyla bunun yazılmış olduğunu gördüm. el-Muharrer'de de hüküm böyledir.
[b] - Ancak
eş-Şerhu'l-Kebir ve eş-Şerhu's-sağir nüshaları ile er-Ravda'da Nevevl'nin
yazısıyla ().:~) şeklinde elifsiz yazılmıştır. Daha sonra elifin düştüğü yere,
Nevevl'nin el yazısıyla düzeltme yapılmıştır.
Subkı "bu kelimenin
elifsiz yazılması daha uygundur" demiştir.
İsnevi de "Doğru
olan budur; çünkü anlaşmazlığı sona ermesi için yalnızca ödünç veren kişinin
tercihte bulunması yeterlidir" demiştir.
Ezrai "bu kelimenin
elif ile yazılması uygundur" dedikten sonra bir grup alimden "ödünç
alan ve veren kişiye bir konuda uzlaşıncaya kadar mahkemeye gelmeyin, uzlaşıp
gelin denilir" görüşün nakletmiş ve şöyle demiştir: Nitekim, el-Minhac
metnindeki I).:~ kelimesi de bunu ifade etmektedir. Bu kelime hem nakil
bakımından daha sağlam hem de daha yaygındır. Ben eş-Şerhu'l-Kebir ve
eş-Şerhu's-sağir nüshalarında bu kelimeyi elifsiz olarak görmedim".
Ezral'nin bu görüşü en
uygun görüştür. Şarih Celaleddin el-Mahalli'ye tabi olarak Nevevl'nin
ifadesinin düzeltildiği şekil de budur. Zira ödünç veren kişi, ödünç alan şahsa
zorla yaptırılamayacak olan ve kendisinin uygun görmeyeceği bir şeyi de seçmiş
olabilir.
6. Nevevi daha sonra,
hakim tarafından bu davaya bakılınaması meselesinin uzantılarını ele alarak
şöyle demiştir:
a. Ödünç veren kişi,
anlaşmazlığın sürdüğü esnada tarlaya girip ondan yararlanabilir; çünkü tarla kendisinin
mülküdür. Yine o, bina ve ağacın gölgesinden de yararlanabilir.
Cüveynı şöyle demiştir:
Bana göre, kararsızlığın sürdüğü dönemde kira ödemek gerekli olur.
EI-Bahr adlı eserde
"tarla sahibinin ücret alamayacağı" görüşünü kesin olarak belritmiştir.
Daha doğru olan da
budur; çünkü bu konuda tercih hakkı kendisine aittir.
b. Ödünç alan kişi,
ödünç veren şahıs izin vermedikçe gezip dinlenmek amacıyla tarlaya giremez;
çünkü bunu yapması zorunlu olmadığından bu konuda o yabancı bir şahıs gibidir.
c. Tarlayı ödünç alan
kişi, mülkünü yok olmaktan korumak için ağacı sulamak, ağaç veya binayı ıslah
etmek maksadıyla tarlaya girebilir. Yine meyve veya küçük dalları toplamak vb.
amaçlarla da tarlaya girebilir. Ancak onun girmesi sebebiyle tarla sahibi tarlasından
yararlanamaz hale gelse, ücret almaksızın tarlaya girmesine izin vermesi
gerekmez. Rafii bunu et- Tetimme adlı eserden nakletmiş ve onaylamıştır.
Not: Ödünç veren kişi hakkında yapılan
açıklamalardan anlaşıldığına göre onun bina veya ağaca yaslanması caiz
değildir. Kadı Ebu't-Tayyib, İbnü's-Sabbağ ve başkaları bunu tek görüş olarak
nakletmiştir. Kadı Hüseyin bu görüşü nakletmiş daha sonra da sulh konusunda
geçen "yabancı bir şahsın duvarına yaslanmanın caiz olduğu" görüşü
ile bunu çelişkili bulmuştur. Buna şöyle cevap verilmiştir: Bu konuda geçen
yaslanma bina ve ağaca zarar veren yaslanmadır. Şu halde bazıları "ödünç
veren kişi bir tercihte bulunmamak suretiyle kendi kendini kısıtlamıştır,
bu yüzden onun tarlaya
girmesine engelolunmaktadır. Yabancı şahıs ise böyle değildir" şeklinde
bir ayrım yapmışlarsa da gerçekte iki mesele arasında bir fark yoktur.
7. [Bir kimse bina
yapması veya ağaç dikmesi için tarlasını başkasına ödünç verdiğinde] gerek
ödünç veren kişi gerekse ödünç alan kişi kendi mülkünü -tıpkı diğer mülklerini
olduğu gibi- diğerine veya bir başkasına satabilir.
Ödünç veren şahıs
tarlasını üçüncü bir şahsa satarsa, satıcının sahip olduğu muhayyerliğe o da
sahip olur.
Ödünç alan kişi kendi
mülkünü satarsa, ödünç veren şahsın muhayyerliği devam eder.
Müşteri durumu
bilmeyerek satın almışsa satım akdini feshetme hakkına sahip olur.
Her iki şahıs da tek bir
satım bedeli karşılığında mülklerini [aynı akitle] satsalar, zorunluluk
sebebiyle bu akit caiz olur ve satım bedeli her birine [mülkleri oranında]
dağıtılır. Mütevelli şöyle demiştir: "Bu, çocuğu olmaksızın anayı rehin
verme durumuna benzer." Beğavı şöyle demiştir: "Tarlanın değeri önce
ağaçla veya bina ile olduğu halde bir de boş iken değerlendirilir. Satım bedeli
de buna göre dağıtılır. Satım bedeli içinde tarlanın payı ödünç veren şahsa,
tarlanın içindekilerin payı da ödünç alana ait olur." İbnü'l-Mukrı, Ravd
adlı eserinde bunu tek görüş olarak belirtmiştir.
[Zayıf] bir görüşe göre
ödünç alan şahsın, kendi mülkünü üçüncü bir şah sa satma hakkı yoktur; çünkü
onun mülkü yerleşik değildir, zira ödünç veren şahıs, değerini ödemek suretiyle
onun mülkünü elde etme hakkına sahiptir.
Önceki görüş sahipleri
"şuf'a hakkına sahip olan payın satımı" meselesinde olduğu gibi bunun
da satıma bir engel teşkil etmediğini söylemişlerdir .
Not: Nevevi'nin ifadesinden, "ödünç veren
şahsın, tarlasını üçüncü bir şahsa satabileceği" konusunun kesin olduğu
gibi bir izlenim doğmaktaysa da bu kast edilmemiştir. Bunda da Maverdi ve Ruyani'nin
sahih kabul ettiği farklı bir görüş vardır. Zira bina ve ağacın tarlada
kalacağı süre belli değildir.
Ödünç veren şahıs
tarlasını kiraya verirse, İsnevl'nin de belirttiği üzere uygun olan görüş
şudur: Şayet, benzer durumda ücret ödemenin söz konusu olabileceği kadar bir
süre geçmeden önce tarlayı boşaltmak mümkün ise akit sahih olur.
8. Bir tarlayı, üzerine
bina yapmak veya ağaç dikmek üzere başkasına ödünç verme işleminin süreli
olarak yapılması, yukarıda geçen hükümler bakımından sürenin dolması veya
kişinin ödünç vermekten cayması durumunda yukarıdaki gibidir. Ancak süreli
ödünç vermede süre dolmadan önce veya ödünç veren şahıs ödünç işleminden
caymadan önce diğer tarafın yeniden bina yapması ve ağaç dikmesi caizdir.
Süresiz olarak yapılan ödünç işleminde ise bunu ancak bir kere yapabilir.
Ödünç alan kişi ağacı
söker veya binasını yıkarsa [bakılır:] Tarla sahibi, ödünç alan şahsın süre
içinde tekrar tekrar bina yapıp ağaç dikebileceğini açık olarak söylemediği
sürece yeniden izin almaksızın bunları yapamaz. Rafii ve Nevevi, tarlaya ekim
yapma konusu esnasında bunu belirtmişlerdir. Ağaç dikmek ve bina yapmak
dışındaki şeylerin hükmü de bunlar gibidir.
Ödünç alan kişi, ödünç
verenin ödünç verme işleminden caydığını bilerek veya bilmeyerek yahut süre
geçtikten sonra [sürenin geçtiğini bilerek] yeniden bina yapar veya ağaç
dikerse, tıpkı gasıbın bile bile bunu yapması durumunda olduğu gibi bunları
herhangi bir bedel alması söz konusu olmaksızın söker ve tarlayı da düzlemekle
yükümlü olur. Aynı şekilde kişinin bilgisi dışında sel, tohumları başkasının
tarlasına götürerek orada bitki bitirse bunlar, bir bedel alınmaksızın tarladan
sökülmelidir.
İmam Şafrı (r.a.)'nin
diğer bir görüşüne göre bir süreliğine tarlanın ödünç verilmesi halinde süre dolduktan
sonra ödünç veren şahıs bundan caysa, tarlayı ödünç alan kişi herhangi bir
bedel alması söz konusu olmaksızın ağacı söküp binayı yıkar. Bu, ödünç vermeyi
süreyle sınırlandırmanın bir sonucudur. Bu görüşün karşısında yer alan görüşe
göre ise bunun pratik sonucu "tarla sahibinin, karşı taraftan ücret
isteyebilmesi" dir.
Not: Bu görüş, benim açıklama yaparken belirttiğim
üzere süre dolduktan sonrasıyla ilgilidir. Süre dolduktan sonra bunun yapılması
karşı tarafın caymasına bağlı değıidir. Bu durumda Nevevi "cayma"
ifadesi yerine "sürenin dolması" dese daha uygun olurdu.
9. Bir kimse bir başka
şahsa tarlasını -herhangi bir sınırlama yapmaksızın- "ekim yapmak
için" ödünç verse, daha sonra ödünç veren şahıs ekin olgunlaşmadan önce
ödünç verdiği malı geri istese [bu durumda iki mesele söz konusu olur:]
[Birinci mesele]
[Bu durumda tarla
sahibinin ekini söktürme hakkı var mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru görüşe göre ekinin
biçilmesi zamanına kadar tarla sahibinin ekini tarlada bırakması gerekir; çünkü
ekinin dokunulmazlığı bulunmaktadır. Ayrıca bina yapmak ve ağaç dikmek gibi
fiillerin aksine ekinin olgunlaşmasının zamansal bir sının vardır.
Bu görüşün karşısında
iki görüş yer almaktadır:
[a. Birinci görüş]
Tarla sahibi ekini
söktürme hakkına sahiptir. Bu sökme sonucunda ekinin değerinde meydana gelen
eksilmeyi tazmin eder.
[b. İkinci görüş]
Tarla sahibi ekinin şu
andaki değerini ödemek suretiyle ekine sahip olabilir.
ilk görüşe göre ekin, peyderpey
sökülmesi adet edinilmiş olan bir ürün ise ödünç alan şahıs bunu sökmekle
yükümlü tutulur. Aynı şekilde el-Matlab'ta belirtildiği ne göre sökme halinde
ürünün değerinde bir eksilme meydana gelmiyorsa hüküm yine böyledir.
[İkinci mesele]
[Bu durumda tarla
sahibi, ekinin tarlada kalması karşılığında bir ücret almaya hak kazanır mı? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
tarla sahibi, ödünç verdiği tarlayı geri istediği andan başlayıp ekinin olgunlaşmasına
kadar geçen sürenin ücretini almaya hak kazanır; çünkü tarla sahibi tarlasını
geri istediğinde karşı tarafa tarlayı kullanma konusunda verdiği serbesti sona
ermiştir. Bu, bir kimseye binmesi veya yük taşıması için hayvanı ödünç verip
hayvan yolda iken sahibinin hayvanı geri istemesine benzer. Bu durumda hayvan
sahibi, emsal ücret karşılığında yükü, güvenilir bir yere taşıyıncaya kadar
hayvanı karşı tarafa kiralamış olur.
[İkinci görüş]
Tarla sahibi ücret
alamaz; çünkü ürün toplanıncaya kadar tarladan elde edilecek menfaat, ürünün
tarlaya ekilmesiyle elde edilmiş gibi olur.
10. Nevevi, bir malın
bir süreliğine başkasına ödünç verilmesi konusuna ilişkin istisna mahiyetinde
bir şeye şu şekilde işaret etmiştir:
Ödünç veren kişi,
tarlaya ekim yapılması için bir süre vermekle birlikte ekin [bu süre zarfında
yetişmemiş olsa hüküm ne olur? Burada üç durum söz konusudur:]
[Birinci durum]
[Ekin], ödünç alan
şahsın kusurlu davranışı sebebiyle o süre zarfında yetişmemiş olsa, ödünç veren
şahıs, herhangi bir bedel ödemeksizin ürünü söktürebilir. Çünkü -Nevevi'nin de
işaret ettiği gibi- ödünç alan kişi kusurlu davranmıştır. Bu durumda, ekini
söken kişinin tarlayı düzeltmesi de gerekir.
[İkinci durum]
Ödünç alan kişi ekim konusunda
kusurlu olmakla birlikte ürünün yetişmesi konusunda kusuru olmasa, mesela
tarlada sel, kar vb. olması sebebiyle ekim yapmak mümkün olmadığı için beklese
ve daha sonra imkan bulunca ekim yapsa, ancak ürünün ödünç verme süresi içinde
yetişmesi mümkün olmasa hüküm yine böyledir.
[Üçüncü durum]
Ekim yapan kimsenin bir
kusuru yoksa bu durumda ekin, bedel ödenmeksizin sökülemez.
Bu durumda tarla sanki
süre zikredilmeksizin ödünç verilmiş gibi kabul edilir. Burada ürünün
yetişmemesi ister sıcak ister soğuk, ister yağmur, isterse verilen sürenin az
olması yahut da çekirgelerin ekinin başlarını yemesinden dolayı ekinin ikinci
bir defa bitmesinden dolayı olsun sonuç fark etmez. İsnevı şöyle demiştir:
"Rafii kira bölümünde şöyle demiştir:
Kişi belirli bir ekini
başka biriyle değiştirse, bunun hükmü, ekinin yetişmesi konusunda kusurlu
davranması durumu gibi olur."
11. Sel, rüzgar vb.
etkilerle bir kimsenin tohumları başkasının arazisine gelse ve orada ekin bitse
[burada biten ekinin durumu ile ilgili iki mesele söz konusu olur:]
[Birinci mesel e]
Biten bu ekin tohum
sahibine aittir. Çünkü bu onun malı olup başka bir niteliğe bürünmüştür. Başka
bir niteliğe bürünmekle onun mülkiyeti ortadan kalkmış olmaz. Bu durumda tohum
sahibi mevcut ise ve tarla sahibi onun kim olduğunu biliyorsa ekini ona vermek
gerekir. Şayet tarla sahibi onun kim olduğunu bilmiyorsa ekini hakime teslim
eder; çünkü hakim, ortada olmayan şahsın yerini alır, zayi olabilecek malları
koruma altında tutar.
Not: Nevevl'nin kayıt kaymadan zikrettiği ifade
"sahibi tarafından terk edilmediği halde sel vb. şeyler ile taşınan şeyin
bir ekin tanesi, bir tane tohum vb. gibi bir değeri olmayan şeyi" de
kapsamaktadır. Er-Ravda'da belirtildiği ne göre "daha doğru görüş" budur.
[İkinci mesele]
Tohum sahibi ekini
sökmeye zorlanır [mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
tohum sahibi ekini sökmeye zorlanır; çünkü arazi sahibi ona izin vermemiştir.
[İkinci görüş]
Tohum sahibi buna zorlanamaz;
çünkü tohum sahibinin haksız bir fiili bulunmadığından o, tarlayı ödünç alan
şahıs gibidir.
İlk görüşe göre tohum
sahibinin ekini tarladan söktükten sonra tarlayı düzlemesi gerekir; çünkü ekini
sökme, kendi mülkünü kurtarmak için yapılmıştır. El-Matlab'ta belirtildiğine
göre sökme öncesinde geçen süre için kira ödemesi gerekmez; çünkü ekim işi onun
fiiliyle olmamıştır.
Şayet tohum sahibi
tohumu kendisi ortaya bırakmış ve onunla ilgilenmiyorsa, tohum da sahibi
tarafından ilgilenilmeyecek durumda olsa bu tohum başkasının tarlasında ekin
olarak bittiğinde tarla sahibi ona sahip olur.
Not: Nevevl'nin "tohum" ifadesi ileride
ekilecek olan şeye işarettir. ifadenin Arapçasında yer alan ... kelimesi aslında
"tohum ekmek" anlamında masdar olduğu halde "ekilen tohum"
anlamında ism-i mef'ul olarak kullanılmıştır. Şu halde burada iki bakımdan bir
mecaz söz konusudur.
Sel, rüzgar vb. şeylerle
başkasının tarlasına taşınan ve sahibinin terk etmemiş olduğu tohum, taşındığı
tarlada bitmezse şayet tohum sahibi mevcutsa bunu ona geri vermek, mevcut
değilse -yukarıda belirtilen gerekçeyle- hakime teslim etmek gerekir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
ÖDÜNÇ VERME
İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN ANLAŞMAZLIKLAR