MUĞNİ’L-MUHTAC

GASP

 

GİRİŞ

 

A. GASPIN TANIMI

B. GASPIN HARAMLIĞININ DELİLLERİ

C. GASPIN BAZI ÖRNEKLER ÜZERİNDE GÖSTERİLMESİ

 

A. GASPIN TANIMI

 

Gasp başkasının hakkını, tecavüzde bulunmak suretiyle ele geçirmektir.

 

1. "Gasp" kelimesi sözlükte "bir şeyi zulüm yoluyla (haksızca) almak" anlamına gelir. Bir görüşe göre "bir şeyi haksız yere açıktan almaktır" şeklinde tanımlanır.

 

Dini terminolojideki anlamı ise "başkasının hakkını, tecavüzde bulunmak -yani haksız fiilde bulunmak- suretiyle ele geçirmek" şeklinde tanımlanır.

 

"Ele geçirme"nin belirlenmesi konusunda halkın tela~i esas alınır. El-Minhac metninde, gaspın ne olduğunu açık hal~ getiren bazı örneklere yer verilmiştir ki birazdan bunlar gelecektir.

 

Nevevi, gaspın tanımında [mal kelimesinin kullanılarak] "baş-

kasının malını haksız yere ele geçirmektir" şeklindeki tanımın doğru olmadığını söyler; çünkü bu şekildeki gasp tanımı "menfaatleri, köpeği, gübreyi, ölmüş hayvanın derisini, zımmınin şarabını ve -boş arazinin etrafını taşla çevirme hakkı vb. gibi- bir takım özel hakları" devre dışı bırakmaktadır.

 

Cüveynı "başkasının malını haksız yere ele geçirmektir" şeklindeki tanımı benimseyerek şöyle demiştir:

 

Gaspı tanımlarken "tecavüz" kelimesini bir kayıt olarak zikretmeye gerek yoktur; aksine, kişinin bir başkasına ait olan malı kendisinin zannederek alması örneğinde olduğu gibi bir tecavüz söz konusu olmasa bile gasp meydana gelebilir.

 

Rafii ise bu konuda şöyle der: Gaspı tarif ederken "tecavüz" kaydının konulması daha uygundur. Cüveynı'nin bahsettiği durumda hakiki anlamda gasp söz konusu olmayıp yalnızca gasp hükmü geçerli olmaktadır.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensan şöyle demiştir:

 

Rafil'nin açıklaması kabul edilemez. Zira Rafil'nin tanımı "gasp mutlak olarak günahı gerektirir" düşüncesine dayanmaktadır. Oysa genellikle böyle olsa bile tanımda bu kast edilmemiştir.

 

Hocam Remli şöyle demiştir: Alimlerimizin gaspla ilgili tanımlarından çıkan sonucu özetle ifade edecek olursak; gasp tazmin ve günah bakımından "başkasının malını tecavüz yoluyla ele geçirmektir" diye tanımlanır. Yalnızca tazmin bakımından "başkasının malını bir hakka dayanmaksızın almaktır" şeklinde tanımlanır. Burada tecavüz, başkasının hakkını zorla ele geçirmede söz konusudur.

 

[İtiraz]  Hırsızlık, bu gasp tanımına bir aykırılık teşkil eder; zira hırsızlık       bir gasp olmadığı halde o da tanımın kapsamına girmektedir.

 

[Cevap]  Hırsızlığın"şartları gerçekleştiğinde her ne kadar gaspın ötesinde bazı hükümleri n uygulanması gerekli de olsa aslında hırsızlık da bir

 

Bazıları şöyle demiştir:

 

"Ele geçirmek / el koymak" ifadeleri ile hırsız ve yankesici gibi şahıslar tanım dışı bırakılmıştır; çünkü ele geçirmek / el koymak zorla ve galip gelmek yoluyla olur.

 

Başkasının malını, o istemediği halde dalkavukluk ederek almak da ZerkeşI'nin belirttiğine göre gasp mahiyetinde bir fiildir.

 

Gazali İhya'da şöyle demiştir: Bir kimse, insanların huzurunda bir şahıstan mal istese, o kişi de [vermemesi halinde ayıplanmaktan çekindiğinden] utanarak zorla malını verse karşı taraf bu mala sahip olmaz, onun malda tasarruf ta bulunması helal olmaz. Gaspedilen mal, hırsızın elinin kesilmesini gerektiren miktara ulaşmasa bile gasp büyük günahlardandır.

 

El-Kifaye adlı eserde MaverdI'den şu söz nakledilmiştir:

 

Gaspın haram olduğu bilgisi kendisinden gizli kalmayacak birisi bunu helal sayarak yaparsa kafir olur. Helal saymadan yapan kimse ise fasık olur.

 

 

B. GASPIN HARAMLIĞININ DELİLLERİ

 

Gaspın haramlığı konusunda temel delil şu ayetlerdir: Yazıklar olsun, ölçüde ve tartıda hile yapanlara! Onlar insanlardan bir şeyalırken tam olarak ölçer-tartarlar. Fakat kendileri onlara bir şey verirken eksik ölçüp tartarlar.

[el-Mutaffifin,1-3]

 

Ölçü ve tartıda hile yapmak, az miktarda n\alı gasp etmektir. Bunun "-

için bile yukarıdaki tehdit söz konusu oluyorsa ya büyük miktarda

gasp edilmesine ne demeli!

 

> Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. [el-Bakara, 188]

 

Gaspın haramiığı ile ilgili hadislerden bazıları da şunlardır:

 

> Kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız birbirinize haramdır. (Buhari, Ilim, 105; Müslim, Hac, 2941)

 

> Kim bir karış araziyi haksız olarak edinirse, [kıyamet günü] yedi kat yeri taşımakla yükümlü tutulacaktır.(Buhari, Mezalim, 2453; Müslim, Müsakat, 4112)

 

Bu ikinci hadise iki farklı anlam verilmiştir: Birinci anlam yukarıdaki gibidir. Diğer anlam ise "yedi kat yer, boynuna gerdanlık gibi dolanacak" şeklindedir.

 

 

C. GASPIN BAZI ÖRNEKLER ÜZERİNDE GÖSTERİLMESİ

 

1. ÖRNEK           Bir kimse [başkasına ait] bir hayvana binse veya bir yatağa otursa, bunu bulunduğu yerden başka bir yere nakletmemiş olsa bile gaspetmiş kabul edilir.

 

Bir kimse başkasına ait bir hayvana binse veya başkasına ait bir yatağa otursa, onu bulunduğu yerden başka bir yere nakletmemiş olsa ve el koymayı amaçlamamış olsa bile gaspetmiş kabul edilir; çünkü el koymanın amacı olan "haksız yere yararlanmak" gerçekleşmiştir.

 

Not: 

<. Nevevi'nin "yatağa oturmak yoluyla gasp" konusundaki genel ifadesi, yatağın sahibinin orada hazır bulunmasıyla bulunmaması arasında bir fark olmadığı anlamını çağrıştırmaktadır ki doğrusu da budur. Eş-Şerhu'l-Kebir'de yer alan "yatağın sahibi mevcutsa ve diğer şahsa karşı hoşnutsuzluğunu belli etmemişse, oturan şahsın tasarrufunu da engelleyebilecek durumdaysa, gayri menkul gaspındaki konuya kıyasla burada kişi yalnızca yatağın yarısını gaspetmiş olur" ifadesine gelince; bu konu gerçekte gayri menkul gaspının benzeri değildir. Bunun benzeri Hocam Hemll'nin de belirttiği üzere kişinin yatak sahibi ile birlikte yatağa oturmasıdır.

Eş-Şerhu'l-Kebir'deki ifadeyi de bu şekilde yorumlamak mümkündür.

 

b. Nevevi'nin ifadesinden hayvan ve yatak dışındaki taşınır mallarda gasptan söz edebilmek için bunların yerinden nakledilmesinin şart olduğu anlaşılmaktadır. Et-Ta'ciz yazarı bunu açık olarak ifade etmiş ve şöyle demiştir: "Hayvan ve yatak dışındaki taşınır mallarda gasptan söz edebilmek için malın nakledilmiş olması dikkate alınır. Hayvan ve yatakta ise gasp binmek ve oturmakla gerçekleşir. Nitekim iki taraf hayvan ve yatağın mülkiyeti konusunda anlaşmazlığa düşseler, zilyedlik hayvana binen ve yatağa oturan kişiye ait olur."

 

İtimad edilen görüşe göre ise bu konuda yatak ve hayvan ile diğer taşınır mallar arasında fark yoktur. Köleyi kullanmak -İbn Kecc'in belirttiğine göre- hayvana binmek gibi kabul edilir.

 

 

2. ÖRNEK           Bir kimse bir başka şahsın evine g~ ev sahibini evinden çıkarsa yahut onun evine girmemekle birlikte ev sahibini evinden kovarak evi kendi hakimiyetine alsa evi gaspetmiş olur. İkinci durumda gaspın meydana gelmediğini söyleyen asılsız bir görüş de bulunmaktadır ..

 

[1] - Bir kimse başkasının evine ailesi de yanında olmak üzere veya yanında ailesi olmaksızın, orada oturmak isteyen bir kimsenin girdiği amaçla girerek -eve el koymak amacı bulunmasa bile- ev sahibini evden kovsa,

 

[2] - Veya ev sahibini kovup evi ele geçirmekle birlikte eve girmemiş olsa,

 

[Yukarıdaki her iki durumda da] evi gasp etmiş olur. İkinci durumda evi gaspetmemiş olduğuna dair mezhep içinde asılsız bir görüş de bulunmaktadır.

 

Birinci durumda kişinin gasıp konumunda olmasının sebebi şudur: Ele geçirmenin bulunması, bunu amaçlamış olmayı gerektirmez (tek başına yeterlidir).

 

İkinci duruma gelince; evin teslim alınmasında "eve girmek ve evde tasarruf ta bulunmak" dikkate alınmaz. (Bunlar olmadan da ev teslim alınmış sayılır). Ancak Maverdi ve

Cüveyni'nin belirttiği üzere "ele geçirme amacı"nın bulunmuş olması şarttır. Nitekim Nevevi de "evi ele geçirmekle birlikte" ifadesiyle buna işaret etmiştir.

 

İkinci durumda yalnızca ev sahibini kovmak söz konusu olursa yahut da ilk durumda kişi evde oturmayı amaçlamazsa, örneğin bir kimseyi haksız bir şekilde evinden çıkarmakla birlikte orada ikamet etmeyen bir şahsın durumundaki gibi olsa, bu durumda kişi evi gaspetmiş sayılmaz, tazmin yükümlülüğünü üstlenmez.

 

İkinci durumda, yani ev sahibini kovduğu ve evi kendi hakimiyetine aldığı halde eve girmediği durumda son derece zayıf olan bir görüşe göre kişi gasıp sayılmaz. Çünkü halk, bu tür fiiller için gasp ifadesini kullanmamaktadır.

 

Ev eşyalarına gelince; evi gaspeden kişi ev sahibinin bunlara ulaşmasına engeloluyorsa, bunları da gasp etmiş sayılır, aksi takdirde bunları gasp etmiş sayılmaz. Bunu Kadı Hüseyin ve Mütevelli söylemiştir.

 

 

3. ÖRNEK           Bir kimse bir köşkün bir bölümünde oturup köşk sahibinin oraya girmesine engelolmakla birlikte diğer yerlere girmesine engel olmasa, yalnızca oturduğu bölümü gaspetmiş olur.

 

Kişi ele geçirmek amacıyla sahibi yokken köşke girmiş olsa gasıp olmuş olur. Sahibi olmakla birlikte sahibini oradan kovmasa, köşkün yarısını gaspetmiş olur. Ancak kendisi güçsüz bir kimse olur da köşk sahibine karşı köşkü ele geçirebilecek bir kimse olarak görülmezse gasıp olmaz.

 

Bir kimse bir köşkün bir bölümünde oturup da köşk sahibinin oraya girmesine engelolmakla birlikte diğer yerlere girmesine engel olmazsa, yalnızca oturduğu bölümü gaspetmiş olur; çünkü bu kişi köşkün diğer bölümlerini değil yalnızca orasını ele geçirmeyi amaçlamıştır.

 

Bir kimse ele geçirmek amacıyla köş~diğinde köşk sahibi veya ailesi, kiracısı veya ödünç verdiği şahıs vb. onun yerini alan bir kişi köşkte bulunmuyorsa o kişi köşkü ~aspetmiş sayılır. Buraya giren kişi güçsüz bir kimse ve köşk sahibi güçlü bir kimse bile olsa hüküm böyledir; çünkü ele geçirme o an itibarıyla gerçekleşmiştir. Köşk sahibinin güçlü olması, gaspı kolayca ortadan kaldırabilecek durumda olması şu anki duruma etki etmez. Ancak kişi ele geçirme kastı olmaksızın, yalnızca kendisine uygun olup olmadığını görme veya benzeri bir köşkü alıp almamaya karar vermek için köşke girse, gasıp olmaz. Nitekim o esnada köşk yıkılsa bunu tazminle yükümlü olmaz.

 

Bir kimse bir başkasının köşküne girdiğinde köşk sahibi içeride olsa, giren kişi onu dışarı çıkarmasa, köşkün yarısını gasp etmiş olur; çünkü köşkün sahibi ile birlikte oraya el koymuştur. Ancak köşke giren kişi, köşk sahibinin elinden köşkü alıp el koyabilecek durumda kabul edilemeyecek derecede zayıf bir kimse olursa, köşke el koymayı kastetmiş olsa bile gasıp sayılmaz; çünkü bir kimsenin gerçekleştirme imkanı bulunmayan bir şeyi kastetmesi dikkate alınmaz. Bu yalnızca bir vesvese ve kişinin kendi kuruntusudur. Bu şekilde zayıf olan kişi yukarıda geçtiği şekilde köşk sahibi ile birlikte bulunsa, köşkün yarısını gasp etmiş kabul edilmez.

 

Subki şöyle demiştir: Burada ifade edilen hüküm kıyasen şunu gerektirir: Durum tam tersi olsa, yani köşk sahibi zayıf bir kimse olup köşkü ele geçirmek amacıyla giren kişi güçlü olsa, kişi köşkün tümünü gasp etmiş kabul edilir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bu, itiraza açık bir görüştür; çünkü zayıf durumda olan köşk sahibinin köşk üzerindeki zilyedliği devam etmektedir. Sırf köşke giren kişi güçlü diye bunu ortadan kaldırmanın bir anlamı yoktur.

 

Hocam Remli'nin de belirttiği üzere bu ikinci görüş daha uygundur.

 

Not:

a. Kadı Hüseyin'in fetvalarındaki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, kişinin gasıp olarak kabul edilmediği durumlarda onun kira ödemesi gerekmez.

 

Kadı Hüseyin şöyle demiştir: "Bir köşke bir hırsız girse, bu kişinin köşkten çıkması mümkün olmasa ve geceyi köşkte saklanarak geçirse, bu kişinin kaldığı gece için köşk sahibine ücret ödemesi gerekmez; çünkü ev, sahibinin elindedir."

 

Ezrai şöyle demiştir: "Kadı Hüseyin'in bu ifadesi problemli olup kendisine bu konuda katılmayız."

 

Ezrai'nin görüşü daha uygundur; çünkü söz konusu hırsız hakkında "bir kimsenin evinde izinsiz olarak bir gece boyunca kalmıştır" denilebilir.

 

b. Bir kimse başkasının kölesine, efendisinin izni olmaksızın bir şey vererek bunu evine kadar taşımasını istese, köleyi gasp etmiş kabul edilir. Bunu Kadı Hüseyin söylemiştir. O, kişinin köleyi kendi işinde kullanması konusunda da bu görüşünü devam ettirmiştir.

 

Beğavı'nin fetvalarında yer aldığına göre köle emre itaat etmenin gerekliliğine inanmadıkça köleyi kullanan kişi bunu tazmin etmez.

 

Beğavl'nin bu görüşü daha uygundur.

 

c. Beğavı şöyle demiştir: "Koca, karısının kölesini kendi işi için karısından izin almaksızın bir yere gönderse, herhalükarda kölenin tazmin yükümlülüğünü üstlenir; çünkü kadının kölesi, efendisinin kocasına itaat etmesi gerektiğine inanır. Bu bakımdan köle yabancı bir şahıs konumundadır."

 

d. İbnü's-Salah'a şöyle bir so soruldu: Bir kimsenin kölesi bir töhmet sebebiyle bir şa' ıs tarafından korkutulsa o da bundan dolayı kaçsa hüküm ne olur? İbnü's-Salah şöyle cevap verdi: "Kişi köleyi ona el koymak amacıyla bir yerden başka bir yere nakletmedikçe tazmin yükümlülüğünü üstlenmez." Buradaki "nakletmek" ifadesi ihtirazı bir kayıt olmayıp, kişinin köleyi tutması bile yeterlidir.

 

e. Bir kimse başkasının bir hayvanına el koysa, hayvanın arkasından gitmeye alışık olan yavrusu de onun arkasından gitse, yahut da bir sürüdeki baş hayvana el koysa, sürü de o hayvana tabi olarak gitse, daha doğru görüşe göre el koyan kişi, tabi olanları tazmin etmez; çünkü onlara el koymamıştır.

 

f. Aynı şekilde kişi kraliçe arıyı gasp ettiğinde, diğer arılara el koymadıkça tazmin yükümlülüğünü üstlenmez. EI-Matlab yazarı bu görüşte değildir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

GASIBIN GASP EITİĞİNİ GERİ VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜ