İCARE / KİRA – HİZMET SÖZLEŞMESİ |
2. KiRAYA VERENiN /
İşçiNiN MENFAATi TESLiM EDEBiLECEK DURUMDA OLMASI
Nevevi daha sonra
menfaatte bulunması gereken ikinci şartı şu şekilde belirtmiştir:
[Bir kira sözleşmesinde,
menfaate ilişkin üçüncü şartı kiraya verenin / işi yapacak olanın, menfaati /
işi teslim etmeye güç yetirebilir olması da şarttır.
Bu şart gereğince;
a. Kaçmış köleyi veya
gasp edilmiş köleyi kiralamak, kör bir kimseyi bir malı korumak üzere ücretle
tutmak sahih olmaz.
b. Daimt olarak suyu
bulunmayan ve mutad bir şekilde yağmur suyunun da yeterli olmadığı bir araziyi
ekim yapmak için kiralamak sahih değildir. Şayet daimi olarak suyu varsa
kiralamak dUzdir. Yine daha doğru görüşe göre normal yağmur suyu veya biriken
karların suyu yeterli oluyor ve ziraat de genellikle hasıl oluyorsa kiralamak
caizdir.
Bir menfaatin dince
tesliminin imkansız olması hakikatte de imkansız olması gibidir.
Bu şart gereğince;
Sağlam bir dişi çekmek
için bir kimseyi, mescide hizmet etmesi için adet görmekte olan bir kadını
ücretle tutmak sahih olmaz. Yine daha doğru görüşe göre nikahlı bir kadını bir
çocuğa süt emzirmesi veya başka bir işi yapması için kocasının izni olmaksızın
ücretle ça-
lıştırmak da böyledir.
"Bu yükü falan ayın başında Mekke'ye taşıma konusunda senin zimmetini
yükümlü kıldım" ifadesini söyleyerek bir kira akdi yapma örneğinde olduğu
üzere zimmet üzerinde yapılan kiralhizmet sözleşmesinde menfaatin vadeli [daha
sonra teslim edilecek olması] dizdir. Somut bir maldan gelecekte elde edilecek
bir menfaat üzerinde kira sözleşmesi yapmak ise caiz değildir. Mal sahibi bir
malı kiralamış olan kimseye henüz yıl dolmadan ikinci yıl için de o malı
kiralasa daha doğru görüşe göre bu caiz olur.
Daha dOğru görüşe göre
bir malı nöbetleşe kiralamak dUzdir. Bu bir hayvanı bir kimseye yolun bir
kısmında binmesi için kiralamak veya bir hayvanı iki şahsa birisi birkaç gün
diğeri de başka günler binmek üzere kiralamak suretiyle olur. Bu durumda her
birinin hangi günler bineceği belirtilir. İki kişi menfaati taksim ederler.
20. Kira akdinde
menfaate ilişkin şartlardan biri de kiralayan kimsenin faydalanabilmesi için
kiraya verenin menfaati hissen veya dinen teslim edebilecek durumda olmasıdır.
"Teslime güç
yetirmek" hem malın asıl mülkiyetini hem de menfaat mülkiyetini
kapsamaktadır. Dolayısıyla bu ifade [yalnızca malın sahibini değil] kiracıyı da
kapsamaktadır. Kiracı da kiraladığı malı başkasına kiraya verebilir.
Devletten ikta' yoluyla arazi
almış olan kimse de bu araziyi kiraya verebilir. Nitekim Nevevi fetvalarında
"çünkü bu kişi o tarlanın menfaatine sahiptir" demiştir. Şeyh
Taceddin el-Fezarı ve onun çağdaşı birkaç alim buna karşı çıkarak bu
kiralamanın batıl olduğuna dair fetva vermişlerdir; çünkü ikta' yoluyla arazi
verilen kişi o arazinin menfaatine sahip olmamıştır, yalnızca onun
yararlanmasına izin verilmiştir. Onun durumu,bir malı ödünç alan kimseye
benzemektedir. ZerkeşI' nin de belirttiği üzere bu konuda en uygun yol devlet başkanının
kiralamaya izin verip vermemesi veya bu konuda Mısır bölgeSinde olduğu gibi
genel bir örfün bulunup bulunmamasına bakmaktır. Böyle bir şey varsa kiralamak
sahih olur, aksi takdirde kiralama yapılamaz.
21. Yukarıdaki şart
gereğince kaçmış olan bir kimseyi, o köleyi elinde bulunduran şahıstan
başkasına kiraya vermek sahih olmaz. Yine gasp edilmiş olan bir köleyi elinde
bulunduran veya akit sonrasında gasıptan çekip alabilecek durumda olan bir
şahıstan başkasına kiraya vermek sahih olmaz. Buna güç yetirebilecek olan
şahıslara kiraya vermek ise sahihtir.
Not: "Menfaati teslim edebilme gücüne sahip
olma"nın şart koşulmasından anlaşıldığına göre "azat edilmesi adanmış
olan kölenin" veya "satın alan müşterinin azat etmesi şart koşulmuş
kölenin" kiraya verilmesi sahih olmaz. Nevevi el-Mecmu'da bunu açık olarak
ifade etmiştir.
22. Kör bir kimsenin
bizzat kendisinin bakınıp korunmaya ihtiyaç duyulan bir eşyanın korunması için,
dilsiz bir kimsenin öğretmenlik yapması için ücretle tutulması sahih olmaz.
Bunlardan birini bir
malı elinde tutarak koruması veya geceleyin bekçilik yapmak üzere bir kapının
ardında oturmak üzere ücretle tutsa akit sahih olur.
"Bizzat
kendisi" ifadesi bunların işi zimmette üstlenmelerini dışarıda
bırakmaktadır ki bu mutlak olarak sahihtir. Çünkü bu selemdir. Sipariş yoluyla
işi alan kişi başka herhangi bir yolla yerine getirebilir.
Kur'an okumayı bilmeyen
bir kimsenin bizzat kendisinin Kur'an'ı öğretmek için ücretle tutulması de
sahih olmaz. Süre geniş olup da bu kişinin başkasından Kur'an'ı öğrenip sonra
öğretmesi mümkün olsa bile akit sahih değildir; çünkü yapılan akitle öğretme
işini kendisinin yapması istenmiştir. Bu ise ertelenmeye müsait değildir. İşi
zimmette üstlenmek ise böyle değildir; çünkü bu, menfaatler üzerinde yapılan
selem akdidir.
23. Daimı suyu
bulunmayan ve normalolarak yağan yağmur ve onunla aynı özellikte olan kar ve
çiğ in de yeterli olmadığı, genellikle hasılalan bir su ile de sulanmayan bir
tarlayı, ziraat yapmak için kiralamak da "[menfaatin] teslimine güç
yetirilemediği için" sahih
değildir.
Böyle bir şeyin imkan
dahilinde olması tek başına yeterli değildir. Bu, kaçan kölenin dönmesinin,
gasp edilen kölenin geri verilmesinin imkan dahilinde olması gibidir.
Kiraya veren kişi
"ben sana tarlada bir kuyu açarım ve arazini o kuyudan elde edilecek suyla
sularım" veya "tarlaya başka bir yerden su getiririm" derse
Ruyani'nin de belirttiği üzere bu sahih olur.
Kişi böyle bir araziyi
[ziraat için değil de] oturmak üzere kiralarsa, arazi kırsal kesim gibi oturmaya
elverişli bir yerde olmasa bile akit sahih olur.
24. Kiraya verilmek
istenen arazinin, küçük de olsa bir pınar, kuyu veya dere gibi daimı bir su
kaynağı bulunuyorsa kiralanması caiz olur.
Yine normal şekilde yağan
yağmur veya dağ vb. yerlerde toplanan karların suları arazinin sulanması
yeterli oluyorsa ve genellikle de bu tarlada ziraat yapma imkanı oluyorsa daha
doğru görüşe göre bu tarlanın ziraat için kiralanması sahih olur; çünkü
zahirdeki durum açısından genellikle meydana gelen şey [kiracı için de] hasıl
olur.
Diğer görüşe göre ise
ziraat yapılabileceğine kesin güvenilemeyeceğinden bu sahih olmaz.
25. Mısır'daki
toprakların [Nil' den taşan sularla] sulandıktan sonra ziraat için kiralanması
caizdir.
Daha doğru görüşe göre
[Nil nehri ile arasındaki mesafe] on beş zira' ve daha altındaki araziler suyun
fazlalığı durumunda çoğunlukla sulanabilir hale geliyorsa bu arazilerin
kiralanması da sahihtir. Bunu el-Kifaye yazarı Ebu't-Tayyib ve İbnü's-Sabbağ'dan
aktarmıştır. Nevevi ve Rafii'nin ifadelerinden de bu anlaşılmaktadır.
Subki şöyle demiştir:
[Nil nehrine uzaklığı] on beş zira'lık arazilerin bu su ile sulanabileceği
genelolarak garantidir. Uzaklığı on altı ve on yedi zira'lık arazilere gelince;
on altı zira'lık arazinin sulanamama ihtimali daha az, on yedi zira'lık
arazinin sulanamama ihtimali ise daha fazladır.
Zamanımızda Nil' e
uzaklığı on yedi ve on sekiz zira 'lık arazilerin bile sulanma ihtimali oldukça
fazladır.
26. Arazi su altında
olup görünmediği halde su çekilmeden önce araziyi ziraat için kiralamak
sahihtir; çünkü su, araziye yarayışlı olan bir şeydir. Bu ceviz ve bademin dış
kabuğu içindeyken görünmemesine benzer.
[İtiraz] Bunun sahih olmaması gerekirdi; çünkü kira
sözleşmesinin ardından tarladan yararlanabilmek şarttır. Oysa tarlanın su
altında olması ondan yararlanmaya engelolmaktadır.
[Cevap]
1. Su, ziraat işi için
yararlı olan maddelerdendir.
2. Tarladaki suyu
akitten hemen sonra bir yol açarak boşaltmak ve tarlaya derhal ekim yapmak
mümkündür. Bu, içi eşyayla dolu bir evi kiralayıp ardından ücret ödemenin
gerekli olmayacağı bir sürede bu eşyayı boşaltmaya benzemektedir.
Bu hüküm, ekim
yapılırken suyun çekileceğine dair bir güven oluşursa geçerlidir, aksi takdirde
tarlayı kiralamak sahih olmaz.
27. Tarla bir nehir
kenarında olur ve nehrin taşması sonucu su altında kalma ve topraklarının
nehrin suyuna karışması ihtimali baskın olursa, tarlayı teslim etme imkanı
bulunmadığından bu kiralama sahih olmaz. Böyle bir ihtimal söz konusu olmakla
birlikte güçlü değil ise tarlayı kiralamak caizdir; çünkü tarlanın salim kalma
ihtimali daha ağır basmaktadır.
28. Kişi tarlayı ziraat
yapmak üzere kiralasa, ancak kira akdinde herhangi bir kayıttan bahsetmese, o bölgede
tarlayı sulama hakkının da kira akdine girmesi konusunda yaygın bir adet varsa
bu kira akdinin kapsamına girer. Ancak tarlayı satın alma durumunda rakitte
açıkça belirtmemişse] tarlaya su getirme hakkı satım akdinin kapsamına girmez.
Çünkü kira akdinde tarladan yararlanmak bu olmaksızın gerçekleşmez.
Şayet kira akdinde
sulama hakkının girmesi şart koşulursa bu da kira akdinin kapsamına girer.
Şayet sulama hakkının
kira akdinin kapsamına girip girmemesi konusunda o bölgedeki uygulamada bir
birlik yoksa yahut da tarla sahibi "sulama hakkını" akitten istisna.
etmişse, tarlaya başka yerden su getirme imkanı da bulunmuyorsa akit sahih
olmaz. Çünkü ilk durumda yerleşik bir örf söz konusu değildir. İkinci durumda
akdin sahih olmama sebebine gelince, kişi bir ev satıp da yol hakkını istisna.
ettiğinde nasıl ki satım sahih olmazsa burada da kira akdi o sebeple geçerli
olmaz. Şayet tarlayı sulamanın başka yolları varsa, tarlayı o yoldan sulamaya
gerek olmaması sebebiyle kirayı engelleyen durum ortadan kalktığından akit
sahih olur.
29. Menfaatin din
bakımından tesliminin mümkün olmaması hüküm bakımından gerçekten (hissen)
tesliminin mümkün olmaması gibidir.
Not: Bu kuraldan istisna edilen meselelerin bir
kısmı şunlardır:
> Kişi, kaza borcunu
düşürecek bir namazı teyemmümle kılmakta iken su gördükten sonra su telef olsa
selam verdikten sonra bu teyemmüm ile nafile namaz kılamaz. Bu kişi namazda
olduğu için dini bakımdan suyu kullanmasının yasak olduğu bir esnada suyu
gördüğü halde bu teyemmümle nafile namaz kılamamaktadır. Alimler bunu yırtıcı
bir hayvan veya düşman gibi suyu elde etmeye hissen engelolan bir durumun var
olması gibi kabul etmemişlerdir.
> Alimlerin
"ila" konusunda belirttiğine göre, kocanın karısıyla ilişkide
bulunmasına kadında bulunan hissi bir durum engeloluyorsa bu durumda kocaya
"şu kadar süre içinde karınla ilişkide bulunmazsan boşanmış olursun"
diye bir
süre sınırlaması
yapılamaz. Şayet ilişkide bulunmaya engel olan durum şer'! bir nedenden
kaynaklanıyorsa kimi durumlarda koca için süre belirlenmesi söz konusu olur.
> Bunun bir diğer
örneği de ikaledir. Satılan malın telef olmasından sonra ikale yapılması caiz
olduğu halde malın başkasına satılması veya kiraya verilmesinden sonra ikale
caiz olmaz.
> Bir kimse iki
ayağından birini kaybetse, diğer ayağına da mest giyse bu ayağına meshetmesi
caiz olur. İki ayağından birinde yıkamayı engelleyen bir hastalık söz konusu
olsa, doğru görüşe göre diğer ayağına mest giyerek üzerini meshedemez.
30. Nevevi yukarıdaki
kaidenin ayrıntılarını şu şekilde belirtmiştir:
a. Sağlam olan dişi
çekmek için bir kimseye ücret vermek sahih olmaz; çünkü sağlam dişi çekmek
haramdır. Gerek insan gerekse diğer canlılara ait olsun -insana kısas
uygulanması hariç- sağlam bir organa zarar verme şeklindeki bütün durumlarda da
hüküm böyledir.
Çürük olan diş çok acı
veriyorsa ve işin uzmanı olan kişiler "bu dişin çekilmesi halinde acı sona
erer" demişlerse onun çekilmesi için ücret ödemek sahihtir.
Kısas sebebiyle
çekilmesi hak olan bir diş için ise ücretle adam tutmak caizdir; çünkü kısas
veya had cezalarını infaz etmek üzere ücretle bir kimseyi tutmak caizdir.
el-Beyan adlı eserde şu
belirtilmiştir:
Devlet başkanı
tarafından had cezalarını infaz etmek üzere, ücreti "maslahatlar için
ayrılmış mallardan" karşılanmak üzere bir cellat tayin edilmemişse cellada
verilecek ücret kendisine kısas uygulanan şahsa ait olur.
Diş sağlam olmakla
birlikte dişin alt kısmında iltihap vb. bir madde bulunsa ve işin uzmanı olan
kimseler diş çekilmedikçe bunun giderilemeyeceğini belirtseler o zaman bunu
çekmek -Ezral'nin de belirttiği üzere- zaruret sebebiyle caiz olur.
Kangren olan el de
ağrıyan diş gibidir. Damarı yardırmak ve kan aldırmak da böyledir.
"Bununla, bir malı
sahibi için yorucu olmayan birkaç söz söyleyerek satacak kişiyi ücretle tutmak
arasında ne fark vardır?" diye sorulacak olursa buna şöyle cevap verilir:
Damarı yarmak vb. işlere ihtiyaç sebebiyle cevaz verilmiştir.
Kişi, ağrıyan dişini
çektirmek üzere birini ücretle tutsa ve çekim işlemi gerçekleşmeden dişi n
ağrısı dinse artık bu dişi çekmek (dinı bakımdan) imkansız hale geldiğinden
ücret sözleşmesi kendiliğinden fesholur. Diş iyileşmemekle birlikte dişi n
sahibi çekilmesine izin vermese, çektirmeye zorlanamaz. Dişçi ise kendisini işe
hazırlaması ve işi yapabileceği kadar bir sürenin geçmiş olması sebebiyle
ücrete hak kazanır. Bununla birlikte bu ücret henüz kesinleşmiş değildir. Zira
dişçi dişi çekmeden önce diş kendiliğinden düşse aldığı ücreti geri verir.
Bu durum şuna benzer:
İki kişi evlendiğinde kadın kocasına ilişkide bulunma konusunda müsaade
ettikten sonra koca ilişkide bulunmayıp kadından ayrılsa kadın mehrini almaya
hak kazanır.
Şu durum ise bundan
farklıdır: Bir hayvanı kiralayan kimse hayvanın gidebileceği sürede onu
alıkoysa, hayvandan elde edilecek menfaat kendisinin elinde telef olduğundan
dolayı bunun ücretini kesin olarak üstlenmiş olur.
b. Adet döneminde olan,
loğusa olan veya müsteha.za olan Müslüman bir kadını bir mescidi bizzat
kendisinin temizlemesi için ücretle tutmak -mescidin kan ile kirlenmeyeceğinden
emin olunsa bilecaiz değildir. Bu durumdaki kadının mescitten transit geçmesine
izin verildiği halde hizmet etmesine izin verilmemiştir; çünkü hizmet etmek
mescitte çokça beklemeyi ve mescidin içinde bir o tarafa bir bu tarafa gidip
gelmeyi gerektirir. Oysa kadının bunu yapması yasaktır.
Kafir bir kadının
kanıyla mescidi kirletmeyeceğinden emin olunursa mescidi temizlemek için
ücretle tutulmasına gelince, Ezrai"nin belirttiği üzere uygun olan bu
akdin sahih olmasıdır. Bu görüş şu meselede daha doğru olarak kabul edilmiş
görüşe dayalıdır: "Katir ve cünüp olan bir kimsenin mescitte kalmasına
müsaade edilir; çünkü o bunun haram olduğuna inanmamaktadır."
Müslüman bir kadın
mescidi süpürmek üzere ücretle tutulduktan sonra hayız veya nifas olsa sözleşme
kendiliğinden fesholur. Buna rağmen kadın mescide girip orayı süpürürse günaha
girmiş olur, ücret almaya da hak kazanamaz.
Kur'an'ı öğretmek da
mescidi süpürmek ile aynı hükme tabidir.
Müstehaza olan kadın ile
kendisinin damarından sürekli kan akan ve mescidi kirletmeyeceğinden emin
olunamayan kimsenin durumu da hayızlı kadının durumu gibidir.
Bu sayılan kimselerin
işi bizzat yapmayı üstlenmeksizin zimmetlerinde işi kabul etmeleri ise
sahihtir.
c. Tevrat, İncil, sihir,
fuhuş, astroloji ve fal gibi şeyleri öğretmek için birini ücretle tutmak da
sahih deiğldir.
d. Sünnet olmaya
dayanamayacak derecede olan bir küçüğü sünnet etmek için veya şiddetli sıcak ve
soğuk havada büyük bir kimseyi sünnet etmek için ücretle sünnet çi tutmak,
Kadının kulağı bile olsa
delinmesi için birine ücret vermek,
Kaval çalmak, ağıt
yakmak, dokunulmazlığı bulunmayan bir şarabı dökme dışındaki bir amaç için
taşıtmak, canlıların resimlerini yapmak ve diğer haram işler için ücretle adam tutmak
sahih değildir. et-Tenbih adlı eserde "şarkı söylemek" haram işler
kapsamında sayılmıştır. Ben bu eserin şerhinde buna dair yapılması gereken
açıklamaları yaptım.
Yukarıda sayılan
şeylerin herhangi biri için bedel almak da -tıpkı ölmüş hayvanı satmak gibi-
c~Uz değildir.
Şarabı dökmek için
taşıtmaya veya dokunulmazlığı bulunan şarabı taşıtmak için ücretle adam tutmaya
gelince bu, ölmüş hayvanı çöplüğe taşıtmak gibi dUzdir.
Haram olan bir şeyi
yapmak için ücret almak haram olduğu gibi bunu vermek de haramdır.
Ancak esiri kurtarmak
için düşmana, şairin hicvetmesini engellemek için şaire, zulmünü def edebilmek
için zalim birine, hakka göre hüküm vermesi için hakime bir şey vermek zorunlu
hale gelmişse o zaman bu haram olmaz.
e. Kendi emeği / işgücü
üzerinde hakimiyeti bulunan hür ve başkasının nikahlı eşi olan bir kadını -Kadı
Hüseyin ve başkalarının belirttiği üzere- haram olacak şekilde bir erkekle baş
başa kalmasını gerektirmeyecek tarzda bir çocuğa bizzat süt emzirmesi veya
başka bir iş için kocasından izinsiz olarak ücretle tutmak [caiz midir? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu caiz değildir; çünkü bu kadının sahip olduğu tüm vakitler kocasına ayrılmayı
hak etmektedir.
[İkinci görüş]
Bu caizdir; çünkü bu
kadının ücretle tutulmasının nikahla bir ilgisi yoktur. Kadının emzireceği süt
ve göreceği hizmet üzerinde kocasının bir hakkı yoktur. Bununla birlikte koca
[karısının kendisine hizmetle geçirmesi gereken zamanı başkasına ayırmasını
engellemek için] kendi hakkını korumak adına bu iş akdini feshedebilir.
Not:
a. NevevI'nin
ifadelerinin kapsamından şu durum çıkarılır: Bir kadının kocası uzak bir
diyarda bulunsa veya henüz çocuk yaşta olsa.., kadın da koca evinde
yapabileceği bir iş için hiztiMt" sözleşmesi yapsa ve bu işi de kocasının
kendisiyle ilişkide bulunabileceği zamandan önce bitirebilecek durumda olsa
-Ezrai'nin de belirttiği üzere- bu iş sözleşmesi sahih olur. Gazli'nin "bu
görüş zayıftır; çünkü kadının işgücü / emeği nikah akdi gereğince kocasına
aittir" ifadesi kabul edilemez; çünkü koca, nikah akdiyle karısının
işgücüne sahip olmayıp yalnızca cinsel ilişki hakkını elde etmiştir. Oysa
yukarıda belirtilen durumda ilişkide bulunması mümkün değildir.
b. Yukarıda "hür
kadın" ifadesi cariyeyi dışarıda bırakmaktadır. Zira cariyenin efendisi,
cariyenin kocasının iznini almaksızın gündüzleri onu ücretle çalıştırabilir;
çünkü cariyenin efendisi onun işgücünden yararlanabilir.
c. Ezral'nin
belirttiğine göre efendisiyle kitabet akdi yapmış olan cariye de hür kadın
gibidir; çünkü efendisinin onun üzerinde bir hakimiyeti yoktur.
d. Zerkeşı'nin
belirttiğine göre işgücü başkası lehine vasiyet edilmiş ve azat edilmiş olan cariyenin
ücretle çalıştırılmasında kocasının izni dikkate alınmaz.
e. Yukarıda geçen
"[ücretle çalıştırandan] başkasının nikahlı eşi olan kadın" ifadesi,
ücretle çalıştıran şahsın nikahlı eşini dışarıda bırakmaktadır. Zira kişinin,
nikahlı karısından doğan çocuklarını emzirmek için bile olsa nikahlı karısını
ücretle tutması caizdir.
f. "Kendi işgücü
üzerinde hakimiyeti bulunan" ifadesi, işi bizzat kendisinin yapması için
ücretle tutulmuş olan kadını dışarıda bırakmaktadır ki böyle bir kadının
ücretle süt emzirmesi kesinlikle sahih değildir.
[Soru] [Hacca giden insanların] hayvanlar[ın]a
yüklerini [belirli bir ücret karşılığı] yükleyen ve indiren kimseleri hac
yapmaları için ücretle tutma işi son derce yaygınlaşmıştır. Subki ise
fetvasında bunu reddetmiştir; çünkü bu şahıslar bizzat yük yükleme işi için
ücretle tutulduklarına göre nasılolur da aynı zamanda başka bir iş için de
ücretle tutulabilirler?
[Cevap] Hac fiilleri ile yükleri indirip-bindirme işi
arasında bir çakışma söz konusu değildir; çünkü bu kişi hac fiillerini yük
indirme-bindirme zamanlarının dışında yapabilir; zira yük indirip-bindirme,
insanın bütün zamanını alan bir iş değildir.
g. "Bizzat
kendisini ücretle çalıştırmak" ifadesi, kadının bir işi yapmayı zimmet
borcu olarak üstlenme si durumunu dışarıda bırakmaktadır. Bu durumda kadının
kocası izin vermese bile yapılan sözleşme sahih olur.
h. "Kocasından
izinsiz olarak" ifadesi kocasının izni ile yapılan anlaşmayı dışarıda
bırakmaktadır ki bu akit kesin olarak sahih olur; çünkü akdin geçerli olmaması
kocanın hakkı sebebiyledir.
ı. er-Ravda'da
"daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre bir kimse çocuğuna süt
emzirmesi için evli bir kadını ücretle tuttuğunda, kadının boş vakitlerinde
kocasının onunla ilişkide bulunmasını "kadının hamile kalması ve bu
sebeple de süİÜnün kesilmesi ihtimali var" diyerek engelleyemez.
[İtiraz] Bir kimse rehin verdiği cariyesi ile rehin
alanın izni olmaksızın cinsel ilişkide bulunamaz. Buna kıyasla, ücretle kadını
tutan kişinin izni olmaksızın kocasının bu kadınla ilişkide bulunamaması
gerekirdi. Nitekim Ruyani bu görüşünü dile getirmiş, Cüveynı de mezhebimize
mensup kimi alimlerden bunu nakletmiştir.
[Cevap] Rehin veren kişi cariyenin işgücüne sahiptir.
Rehin vermekle kendisine kısıtlama getirmiştir. Koca ise [karısının ücretle bir
çocuğa süt emzirmesine izin vermekle] böyle yapmış değildir.
31. Zimmet yoluyla olan
kiralhizmet sözleşmesinde menfaatil yapılacak işi geciktirmek dUzdir; çünkü bir
malı belirli bir vadede teslim almak üzere sipariş etmek meselesinde olduğu
gibi zimmette olan bir şey ertelenmeye müsaittir. Akit esnasında herhangi bir
kayıt zikredilmezse menfaatin derhal teslimi gerekir.
Zimmette olan menfaatin
/ işin geciktirilmesine örnek "senin zimmetini bunu aybaşında Mekke'ye
taşıma konusunda yükümlü tuttum" ifadesiyle yapılan kiralamadır. Nevevi,
bu örneği el-Muharrer'e tabi olarak vermiştir. Bu ifadeden ilk anda
anlaşıldığına göre böyle
bir erteleme sahihtir.
Buveytl'nin Muhtasarında yer aldığına göre İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi
de bu şekildedir. Ancak er-Ravda ve eş-Şerhu'l-Kebir'de "selem"
bölümünde mezhebimiz alimlerinden aktarılan ve "daha doğru" olduğu
belirtilen görüşe göre kişi "ramazan ayının başında" gibi bir ifade
kullanmış olsa yapılan sözleşme batıl olur; çünkü "ramazan ayının
başı" ifadesi ramazan ayının ilk yarısı hakkında kullanılan bir ifadedir.
Nevev} eş-Şerhu's-sağir, eşŞerhu'l-Kebir ve er-Ravda'da olduğu gibi "ayın
başlangıç günü" ifadesini kullansa daha uygun olurdu. İlk ifade ile de
bunu kastetmiş olması mümkündür ki bu durumda "ayın başlangıç günü"
şeklindeki örneklendirmeye uygun olur.
32. "Bir evi
gelecek yıl için kiralamak" veya "bir evi yarından başlamak üzere bir
yıllığına kiralamak" durumlarında olduğu gibi bir malı gelecekte elde
edilecek bir menfaat için kiralamak caiz ve sahih değildir.
"Mal" ifadesi
zimmeti dışarıda bırakmaktadır.
[İtiraz] Kişi, yalnızca gündüz yapılabilecek olan bir
iş için geceleyin kira / iş sözleşmesi yapsa ve herhangi bir kayıt da zikretmese,
durum gereği yapılacak işin / elde edilecek menfaatin geciktirilmesi söz konusu
olsa bile akit sahih olmaktadır. Örneğin kişi ziraate uygun olmayan bir vakitte
bir tarlayı ziraat için kiralamış olabilir. Bu durum, kitapta yer alan ifadeye
bir itiraz noktası teşkil etmektedir.
[Cevap] "Gelecekte elde edilecek menfaat"
ifadesi gösteriyor ki bu, kira / hizmet sözleşmesinde bu şekilde ifade edilirse
akit geçersiz olur.
33. Nevevi daha sonra
"caiz olmaz" şeklindeki ifadenin kapsamından iki meseleyi istisna
etmiştir ki bu meseleler şunlardır:
Birinci mesele
Bir malı bir yıllığına
birisine kiralamış olan mal sahibi, birinci yıl dolmadan o malı diğer yıl için
de aynı kişiye kiraya verse daha doğru görüşe göre bu sahih olur; çünkü
kiralayan şahıs aynı iken iki müddet birbirine bitişmiştir.
Bu, malı iki yıllığına o
şahsa kiraya vermek gibidir.
[İtiraz] Birinci akit
kendiliğinden fesholabilir. Bu durumda iki yılın birbirine bitişik olması kesin
değildir.
[Cevap] Akdin sahih olması için zahirde bunun böyle
olması yeterlidir.
Arada akdin
kendiliğinden fesholmasını gerektiren [beklenmeyen] bir durumun ortaya çıkması
buna zarar vermez.
Diğer görüşe göre ise bu
durumda malı üçüncü bir şahsa kiraya vermek nasıl caiz değilse ilk kiracıya
kiraya vermek de caiz değildir. Alimlerin bir grubu bu görüşü sahih kabul
etmiştir.
Nevevi "ilk yıl
dolmadan" ifadesiyle şunu dışarıda bırakmıştır: "Bu malı sana bir
yıllığına kiraya verdim. Bir yıl dolduğunda başka bir yıl daha kiraya
verdim" demiş olsa ikinci akit sahih olmaz. Bu, akdi yapmayı aybaşının
gelmesine bağlamak gibidir.
Not:
a. Nevevi "malın
ilk yıllık menfaatini hak eden kimseye" demiş olsaydı bu daha iyi olurdu.
Zira bu ifade Kaffal'in fetvalarında zikrettiği şu iki durumu da içermektedir:
[1] - Bir maldan belirli
bir süre yararlanması vasiyet edilmiş kimse o maldan yararlanmakta iken
mirasçıların o malı ikinci bir süre için kiraya vermesi caizdir.
[2] - İddetini aylar
yoluyla beklemekte olan ve bu müddet esnasında evde oturma hakkını elde etmiş
olan kadının iddeti bitmeden bu evi gelecek zaman süresi için kiralaması
sahihtir.
b. Bir evi kiralamış
olan kimse o evi başka bir şahsa kiraya verse, ev sahibi bu ikinci şahsa evi
ertesi yıl için kiraya verebilir; çünkü şu an itibarıyla evin menfaati üzerinde
hak sahibi olan kişi ikinci kiracıdır. Bu durumda ev sahibi ilk kiracıya ikinci
yıl için evi kiraya veremez; çünkü ilk kiracı evden yararlanma hakkına şu an
itibarıyla sahip değildir. Bunu el-Envar yazarı tek görüş olarak zikretmiştir.
Kaffal ise buna aykırı olarak evin ikinci yıl için ilk kiracıya kiralanmasını
sahih görürken ikinci kiracıya kiralanmasını sahih kabul etmemiştir.
c. Bir kimse bir malı
bir şahsa bir yıllığına kiraya verdikten sonra o malı satsa, müşteri o malı kiracıya
ilk bir yıl dolmadan ikinci yıl için de kiraya verebilir; çünkü her iki yılın
kiracısı aynıdır. İbnü'l-Mukr'i ise muhalif görüş belirtmiştir.
d. Aynı şekilde miras
bırakan şahsın malını kiraya verdiği kim-
seye mirasçılar da
gelecek yıl için kiraya verebilir.
Bu hükümleri n tümü iki
yıl arasına bir zaman dilimi girmemesi halinde geçerlidir. Aksi takdirde ikinci
yıl için kiralama kesin olarak sahih olmaz.
Alimlerin ifadesi mutlak
kira akdini kapsadığı gibi vakfı da kapsamaktadır. Ancak vakfeden kimse vakfın
bir yıldan fazla kiraya verilmemesini şart koştuğu halde vakfın nazırı daha
birinci yıl dolmadan vakfı ikinci yıl için kiraya vermiş olsa İbnü's-Salah'ın
fetvasına göre bu akit sahih olmaz. İbnü'l-Üstaz ise buna aykırı olarak sahih
olabileceğini de söylemiştir.
e. Bir kimse bir malı
kiraya verdikten sonra kiracı da aynı malı başka bir şahsa kiralasa daha sonra
mal sahibi ve ilk kiracı ikale yapsalar Subkl'nin belirttiği üzere ikale sahih'
olur, ancak sonraki bir alimimizin belirttiği üzere ikinci kira akdi
kendiliğinden fesholmaz. Zahir olan da bu görüştür. Bu, satım akdinden
farklıdır. Zira satım akdinde kira akdinin aksine ikale ile birlikte aradaki
alaka kopmuş olur.
f. Bir kimse genelolarak
ay içinde geceleri değil gündüzleri kendisinden yararlanılan dükkan vb. bir
şeyi geceleri için değil gündüzleri için kiraya verse veya bunun tersi söz
konusu olsa akit sahih
olmaz; çünkü yararlanma zamanı birbirine bitişik değildir. Köle ve hayvanın
kiralanması ise bundan farklı olup sahihtir; çünkü bu akit mutlak olarak
[herhangi bir kayıt zikredilmeksizin] yapıldığında köle ve hayvan normal
şartlarda geceleyin dinlendirilir; çünkü köle ve hayvan ara vermeksizin iş
yapmaya güç yetiremezler.
İkinci mesele
Bir hayvanı [sahibiyle
veya bir başka kiracıyla] nöbetleşe binmek üzere kiralamak daha doğru olan -ve
bizzat İmam Şafii (r.a.) tarafından ifade edilen- görüşe göre caizdir.
Nöbetleşe kiralamak şu
[iki] şekilde olur:
[Birinci şekil}: Bir
kimse binek hayvanını bir kimseye yolun bir kısmında -mesela yarısında, dörtte
birinde vb.- binmesi için kiraya verir. Yolun geri kalan kısmında ise hayvanın
sahibi hayvana biner. Burada öncelikle hayvan sahibinin binmeye başlamasının
şart koşulmaması gerekir. Kiracının önce binmesini şart koşarlar veya buna hiç
değinmezler yahut "birimiz binsin" diye bir ifade kullanırlarsa akit
sahih olur. Burada kiralamanın bizzat belirli bir hayvana bin me yahut da
zimmette üstlenilmesi arasında bir fark yoktur; çünkü kiracının binme hakkı
akitten sonra derhal gerçekleşmekte, gecikme ise menfaatin taksimi
zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Hayvana ilk olarak sahibinin binmesi şart
koşulursa, somut bir hayvan kiralanması durumunda bu akit batılolur; çünkü bu
durumda kiracının hakkı ertelenmiş olmakta ve kira akdi de gelecek zamana izafe
edilmiş olmaktadır.
[İkinci şekil]: Hayvan
sahibi hayvanını iki kişiye, birisi birkaç gün diğeri de birkaç gün nöbetleşe
binmek üzere belirli birkaç günlüğüne kiraya vermesi ve hangisinin kaç gün
bineceğini de -şayet bu konuda bir adet yoksa- açıklaması suretiyle olur. Şayet
nöbetleşe binme konusunda zaman veya mesafeye ilişkin uygulanagelen bir adet
var ise ona uyulur.
Yukarıdaki gibi bir akit
yapıldıktan sonra ilk durumda kiraya veren ve kiralayan kişi ikinci durumda da
iki kiracı hayvana bin me işini açıklandığı şekilde karşılıklı rızaya dayalı
olarak veya örf ve adette yer aldığı üzere paylaşmak suretiyle yaparlar. ilk
olarak kimin bineceği konusunda anlaşmazlığa düşerlerse kur'a çekerler.
Daha doğru görüşün
karşısında birkaç görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerin en doğrusuna göre her iki
durumda da kira akdi sahih olmaz; çünkü bu bir malı [tek bir akitle]
birbirinden kopuk farklı zaman dilimlerinde kiralamaktır. Diğer bir görüşe göre
ise kira akdi ilk durumda değil yalnızca ikinci durumda sahih olur; çünkü
kiralama süresi birbirine bitişiktir. Üçüncü bir görüşe göre ise şayet kira
akdi zimmette yapılmışsa her iki durumda da sahih olur. Somut bir binek hayvanı
üzerinde yapılmışsa sahih olmaz.
Nevevi'nin "birkaç
gün" ifadesinde çoğul kelime kullanması, üç gün veya daha fazla süreyle
nöbetleşe binmek üzere kiralamanın caiz olduğunu göstermektedir. Oysa
eş-Şerhu'l-Kebir ve er-Ravda'nın şu ifadesi bununla çelişebilir:
"Nöbetleşe binecek olanlardan hiçbiri üç gün boyunca binme veya üç gün
boyunca yürümeyi talep edemez; çünkü bunda zorluk vardır."
Subki şöyle demiştir:
Hayvan için bir zarar söz konusu olmadıkça iki taraf böyle bir şart ileri
sürebilir. er-Ravda'daki ifade şu şekilde yorumlanma!ıdır: "Kira akdi, bir
gün vb. bir süre üzerinde kesinleştiğinde diğer tarafın üç günlük talepte
bulunma hakkı yoktur."
Veliyyü'l-İraki şöyle
demiştir:
er-Ravda'daki ifade şu
şekilde yorumlanır: Nöbetleşe kiralamada nöbetin bir gün olması konusunda bir
adet ve uygulama varsa üç gün vb. süre için kiralama talep edilemez.
Şayet iki taraf üç
günlük süre üzerinde ittifak eder de bundan ne yürüyen kişi ne de hayvan zarar
görmezse ak it caiz olur. Bu hükmün ilk kısmı el-Beyan adlı eserde aktarılmış,
ikinci kısmını ise alimlerden biri şahsı görüş olarak ortaya koymuştur.
Mütevelli'nin belirttiği
üzere nöbetleşe hayvan kiralama durumunda hesaba katılacak olan zaman hayvanın
hareket ettiği zamanlardır, hayvandan inme zamanı değildir. Buna göre binmekte
olan kişi dinlenmek için veya hayvanı yemlemek için hayvandan indiğinde !niş
süresi hesaba katılmaz; çünkü burada bizzat zamanın kendisi dikkate alınmış
değildir, dikkate alınan şey mesafenin kat edilmesidir.
34. İki kişi, aynı anda
binmeleri halinde kendilerini taşıyamayacak olan bir hayvanı kiraladıklarında
bu kiralama "nöbetleşe binmek üzere" yapılmış kabul edilir. Şayet
hayvan her ikisini de taşıyabilecek durumdaysa ikisi birlikte binebilir.
35. Bir kimse yolun bir
kısmında sürekli binmek üzere bir hayvanı kiralasa bu kiralama kesin olarak
sahih olur. Kiralama esnasında bir şey zikretmese yahut hayvanın yarısını şu
kadarlık mesafeye gitmek üzere kiralasa, şayi hisseli bir malı satma durumunda
olduğu gibi burada da şayi hisseli bir kiralama sahih olarak gerçekleşmiş olur.
Bu durumda kiracı ile kiralayan kişi zaman veya mesafeyi kendi aralarında
paylaşırlar. Hayvana ilk olarak kimin bineceği konusunda anlaşamazlarsa kur'a
çekerler.
Not:
a. Nevevi'nin istisna
ettiği iki meseleye şunlar da eklenmelidir:
[1] - Bir kimse başkası
adına bizzat hac yapmak üzere hac zamanından önce bir sözleşme yapsa, akdin
yapıldığı ülkede bunun gerçekleşmesi ancak hac zamanından önce yola çıkmak ve
akitten hemen sonra bunun için hazırlık yapmakla mümkün oluyorsa bu sözleşme
sahih olur.
[2] - Bir kimsenin,
başka bir yerde bulunan bir evi kiralaması -her ne kadar evin teslimi ancak o
mesafenin kat edilmesiyle mümkün olsa bile- sahihtir.
[3] - İçi eşya ile dolu
olan ve nakledilmesi, kirayı gerektirecek kadar bir zaman tutmayan bir evin
kiraya verilmesi sahihtir.
[4] - Üzeri suyla kaplı
olan tarlayı, su henüz çekilmeden önce ziraat için kiralamak sahihtir.
b. Küçük sıpa vb. gibi
kendisinden şu an itibarıyla yararlanılamayan bir şeyin kiralanması fasittir;
çünkü kira akdi menfaati peşinen elde etmek için konulmuş bulunan bir akittir.
O sene meyve vermeyip ertesi yıl ürün verecek olan ağaçlara bakmak için müsakat
akdi yapmak ise bundan farklı olarak sahihtir; çünkü ağaçların meyve vermesi
her türlü müsakat akdinde gecikebilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. MENFAATİN
BİLİNİR HALDE OLMASI