İCARE / KİRA – HİZMET SÖZLEŞMESİ |
3. MENFAATİN BİLİNİR
HALDE OLMASI
Nevevi, bir kira/hizmet
sözleşmesinde menfaate / emeğe ilişkin üçüncü şartı müstakil bir başlık altında
şu ifadelerle ele almıştır:
[Kira akdinin sahih
olması için kiraya konu olan] menfaatin bilinir olması şarttır. Menfaat bazen
"bir evi bir yıllığına kiraya verme" örneğinde olduğu gibi zaman
belirtilerek belirlenir bazen de "bir hayvanı Mekke'ye kadar kiralamak"
ve "şu kumaşı dikmek" örneklerinde olduğu gibi yapılacak iş
belirtilerek belirlenir. Kişi aynı akitte zaman ve işi birlikte belirtmek
suretiyle "kumaşı gündüz vakitlerinde dikmek üzere" bir işçi tutsa
daha doğru olan görüşe göre bu akit sahih olmaz.
Kur'an öğretimi için
birini tutma durumunda bu iş ya süreyle, ya öğretilecek sGreler zikredilerek
belirli hale getirilir.
Bina yapmak üzere işçi
tutma durumunda şayet yapılacak işi belirtmek suretiyle bir sınırlama
yapılacaksa binanın yapılacağı yer, binanın boy, en ve yüksekliği, binanın
yapılacağı malzeme belirtilmelidir.
Bir arazi bina yapma,
ziraat ve ağaç dikmeye elverişli olursa kiralayan kişinin araziden nasıl
yararlanacağının belirtilmesi gerekir. Daha doğru görüşe göre arazinin ziraat
için kiralandığının belirtilmesi yeterli olup araziye ne ekileceğinin
belirtilmesine gerek yoktur. Arazi sahibi "bu araziyi dilediğin gibi
yararlanman için sana kiraladım" derse akit sahih olur. Aynı şekilde
"dilersen ekin ek, dilersen ağaç dik" derse, daha doğru görüşe göre
akit sahih olur.
Binmek için hayvan
kiralanması durumunda hayvana kimin bineceği ya hayvan sahibinin bizzat
görmesiyle veya kendisine binecek kişinin tam olarak tarif edilmesiyle
belirtilmesi şarttır. [Zayıf] bir görüşe göre binecek kişinin tarif edilmesi
yeterli değildir. Aynı şekilde binecek olan kişinin hayvanın üzerinde hevdec
[yüklük] vb. gibi bir şeye binecekse bunu da bildirmesi gerekir. Kira akdinde,
herhangi bir kayıt zikredilmeksizin yalnızca hayvan üzerinde içinde [eşyalar
bulunan ve hayvana asılan] askılık (yük torbası) taşınması şart koşulsa daha
doğru görüşe göre akit fas it olur. Şayet yük askılığı taşınması şart
koşulmamışsa kira akdi ile bu hak elde edilmemiş olur.
Muayyen bir hayvanın
kiralanması durumunda hayvan tayin edilmelidir. Bu hayvanı görmenin gerekli
olup olmadığı konusunda "sahibi tarafından görülmemiş olan bir malın
satımı" konusundaki görüş ayrılığı aynen geçerlidir.
Bir hayvanı zimmet
üzerinden kiralama durumunda kiralanan şeyin cinsi, türü, erkek mi dişi mi
olduğunu belirtmek şarttır.
Her ikisinde de hayvan
üzerinde günde ne kadar mesafe gidileceği belirtilmelidir. Ancak yol üzerinde
belirli konaklama yerleri bulunuyorsa yapılan akit bu şekilde anlaşılır.
Yük taşımak için hayvan kiralama
durumunda taşınacak şeyin ne olduğunu belirtilmesi gerekir. Taşınacak şey kira
akdinin yapıldığı yerde hazır duruyorsa hayvan sahibi bunu görür, şayet bir
kapı kutulçuval içindeyse eliyle yoklar. Akit meclisinde değilse ölçüsünün,
tartısının ve cinsinin belirtilmesi gerekir. Bir şeyin taşınması zimmet
üzerinde üstleniliyorsa -cam vb. maddelerin taşınması hariç- taşımayı yapacak
hayvanın cinsinin ve sıfatının belirtilmesine gerek yoktur.
36. Ev gibi kendisinden
yararlanılan bir malın somut olarak veya zimmet yoluyla kiralanmasında, elde
edilecek menfaatin nitelik ve miktar olarak bilinir olması şarttır.
Bu şart gereğince kişi
iki kölesinden birini hangisi olduğunu belirtmeksizin kiralayamaz.
Yine gaip olan kölesini
kiralayamayacağı gibi sınırlandırılmamış bir süre ile bir şeyi kiralayamaz.
Hamamlara ücretle girmek
bu hükmün kapsamından istisna edilmiştir. Zira bu el-Mecmu'un "garar
satımı" bölümünde nakledildiğine göre girenlerin hamamda kalma süreleri ve
kullandıkları su miktarları farklılık gösterdiği halde alimlerin icmaı ile caiz
kabul edilmektedir. Daha doğru görüşe göre hamamcının aldığı ücret hamam, su
kabı, peştamal ve elbiseleri koruma karşılığında alınmaktadır. Kullanılan su
miktarına gelince bu konuda hamama giren kimseye herhangi bir sınır
konmamaktadır. Hamamcı ecir-i müşterek
olduğundan mezhepte esas alınan görüşe göre tazminle yükümlü değildir.
[Zayıf] bir görüşe göre hamamcının aldığı şey suyun satım bedeli ve hamam, su
kabı ile elbiseleri koruma karşılığında alınan ücrettir. Subki İbn Ebi Asrun'a
tabi olarak bu görüşü doğru kabul etmiştir.
37. Halının yere serilme
dışında bir iş için kullanılmaması örneğinde olduğu gibi kiraya konu olan
maldan yararlanmanın yalnızca bir şekli varsa, herhangi bir kayıt
zikredilmeksizin yapılan kira akdi bu şekilde yorumlanır. Arazi, hayvan vb.
gibi çeşitli şekillerde yararlanmaya konu olan mallardan ne şekilde
yararlanılacağının ise belirtilmesi gerekir. Nitekim Nevevi bunu şu şekilde
belirtmiştir:
38. Maldan elde edilecek
yarar bazen kullanım süresini sınırlandırmakla belirli hale getirilebilir.
Örneğin bir evi, elbiseyi veya kabı belirli ve akde bitişik olarak bir
yıllığına kiraya vermek böyledir. Mesela kişi "bu evi sana bir yıllığına
oturman için kiraya veriyorum" diyerek kiraya verir. Ev sahibi
"oturman şartıyla" derse el-Bahr'de belirtildiği üzere bu akit sahih
olmaz. Ev sahibi evi bir aylığına kiraya vermekle birlikte hangi ay olduğunu
belirtmese kira akdi sahih olur ve bir aylık süre o andan itibaren başlamış
olur; çünkü bu ifadeden anlaşılan ve halk arasında da görülen uygulama bu
şekildedir.
İbnü'rRif'a ise buna
muhalif olarak "şu andun başlamak üzere diye belirtilmesi şarttır"
demiştir.
"Bu sene içinden
bir aylığına kiralıyorum" diyerek kiralama yapılsa ve yılın dolmasına da
bir aydan fazla süre olsa, kira akdi süredeki belirsizlik sebebiyle sahih
olmaz. Seneden geriye yalnızca bir ay kalmışsa akit sahih olur.
Mal sahibi "Sana bu
yıl içinden her ayını bir dirheme kiraya veriyorum" veya "seneden her
ayını bir dirhem karşılığında kiraya veriyorum" dese kira akdi fasid olur.
Çünkü böyle söyleyerek herhangi bir süre sınırlaması yapmış olmamaktadır. Şayet
"sana evi, her bir ayı bir dirhem olmak üzere bir yıllığına kiraya
veriyorum" derse akit sahih olur; çünkü önceki meselenin aksine burada
kira akdini bütün seneye bağlamıştır.
Mal sahibi "sana
evi bu ay bir dinara kiraya veriyorum, fazlasını da kendi hesabına göre kiraya
veriyorum" dese, kiralama yalnızca ilk ay için geçerli olur.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir:
Bir ay bazen otuz bazen
yirmi dokuz çektiği halde alimler "bir aylığına" diyerek kiraya
vermenin caiz olduğu konusunda icma etmişlerdir.
Zerkeşı şöyle demiştir:
Bununla birlikte kişi evini belirli bir ay için, her günü bir dirhem
karşılığında olmak üzere otuz günlüğüne kiraya verse ve o ay yirmi dokuz gün
çıksa kira akdi batıl olur. Bu bir buğday yığınını her bir ölçeği bir dirhem
olmak üzere yüz dirheme sattığı halde buğday yığının doksan ölçek çıkmasına
benzer.
39. Maldan elde edilecek
yarar kimi durumlarda da işin belirtilmesiyle belirli hale gelir. Bu da mesela
Mekke 'ye kadar gitmek üzere belirli bir hayvana binmek veya nitelikleri
belirtilmiş bir hayvana binmek üzere yapılan kira akdinde olduğu gibi kiraya
konu olan şeyin belirtilmesiyle olur. Buna dair bir başka örnek de belirli bir
kumaşın dikilmesi işi için kira / hizmet sözleşmesi yapmaktır; çünkü bu men
faatler aslen belirli olduğundan süre sınırlamasının yapılmasına gerek
görülmemiştir.
Not:
a. Nevevi'nin
ifadesinden binmek üzere hayvan kiralama durumunda belirlemenin yapılacak iş
ile yapılmasının zorunlu olduğu gibi bir anlam anlaşılmaktaysa da bu
kastedilmemiştir. Bunun zamanla sınırlandınıması da mümkündür. Örneğin kişi
"bu hayvanı şuraya kadar binmek üzere bana kiraya ver", "bir
aylığına binmek üzere bana kiraya ver", "köleni bu elbisemi koruması
için bana kirala", "benim için bir aylığına dikiş yapması için bana
kirala" gibi ifadeleri kullanarak kira sözleşmesi yapabilir.
El-Beyan'da ve
Iraklıların yazdığı diğer kitaplarda şu bilgiler yer almaktadır:
Menfaatler üç kısımdır:
[1] - Gayri menkul
kiralama, süt emzirme, çamurla sıvama ve alçılama gibi işlerde menfaat ancak
süre belirtmek süretiyle belirli hale getirilebilir. Çünkü gayri menkulün
menfaati ve emzirilecek sütün miktarı ancak zaman ile sınırlandınlabilir.
Çamurla sıvama ve alçılama ise incelik ve kalınlık bakımından sınırlandınlamaz.
Hastayı tedavi etmek için ücretle doktor tutmak da böyle olup konulacak ilacın
miktarı sınırlandınlamaz ve ihtiyaca göre değişiklik gösterir. Yapılacak tedavi
hastanın iyileşmesi veya yapılacak iş ile değil süre ile sınırlandınlabilir.
Şayet süre bitmeden önce hasta iyileşirse kalan sürede kira akdi geçersiz hale
gelir.
[2] - Bir elbiseyi
satmak, başkası adına hac yapmak, bir malı veya alacağı birinden tahsil etmek
gibi menfaatin ancak yapılacak işin ne olduğu belirtilerek
sınırlandırılabildiği menfaatler.
[3] - Hayvan kiralama ve
dikiş yapması için ücretle birini tutma meselelerinde olduğu gibi her iki
durumun da caiz olduğu menfaatler.
b. Yukarıdaki taksimat
bir mal kiralama durumuna özgüdür. Kişi bir şahsa "senin zimmetini bir gün
veya bir ay boyunca dikiş yapmakla yükümlü tuttum" diyerek bir işçi tutsa
bu sahih olmaz; çünkü dikiş işini yapacak kimse belirlenmediği gibi dikişin
yapılacağı kumaş da belirlenmemiştir. Bu durumda dikilecek kumaş, bu kumaştan
gömlek mi başka bir şey mi dikileceği, dikilecek şeyin boyu ve eni, dikişin rum
tarzında mı yoksa iran tarzında mı olacağının belirtilmesi şarttır. Ancak
herhangi bir dikiş türü konusunda halk arasında bir uygulama bulunuyorsa,
mutlak olan ifadeler bu şekilde yorumlanır.
Er-Ravda'da şöyle
denilmiştir: Rum tarzı dikiş iğnenin iki kere geçmesiyle iran tarzı dikiş ise
iğnenin bir kere geçişiyle olur.
c. Kişi terziye bir
kumaş vererek "bunu rum tarzı dikersen bir dirhem iran tarzı dikersen
yarım dirhem veririm" derse, belirsizlik sebebiyle akit sahih olmaz.
Elbiseyi herhangi bir şekilde dikerse emsal ücret almaya hak kazanır. (28)
40. Bir kimse bir kira /
hizmet sözleşmesi yaparken işin süresini ve yapılacak işi bir arada zikretmek
suretiyle mesela bir şahsı bir elbiseyi gündüz vakti dikmek üzere ücretle tutsa
[bu hizmet sözleşmesi sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
belirsizlik sebebiyle sahih olmaz. Zira iş belirtilen süreden önce
yapılabileceği gibi daha sonra da yapılabilir. Bu şuna benzer: Kişi bir kafiz
arpayı şu kadar ağırlıkta gelmesi şartıyla selem akdi yaparak sipariş etse
selem akdi sahih olmaz; çünkü o ölçekteki arpa belirtilen ağırlıktan daha çok
veya az olabilir. İşte bu gerekçe sebebiyle Subki'nin şu görüşü kabul edilemez:
"Kumaş küçük olup bir gün bitmeden kesilebilir durumda olsa akit sahih
olur. Kişi yapılacak işi belirtirken işin çabuk yapılması için belirli bir gün
sınırı koysa akdin sahih olması gerekir."
[ikinci görüş]
Akit sahih olur; çünkü
zikredilen süre işin çabuk yapılması için olup bu durum fesat doğurmaz. Bu,
Subkl'nin görüşüne benzemektedir.
41. Kur'an öğretimi için
ücretli işçi tutulması "bir ay" vb. bir süre belirlenerek yapılır.
Bu, bir ay süreyle dikiş yapması için bir terziyi ücretle tutmak gibidir.
ıZayı~ bir görüşe göre ise ezberlemenin kolaylık ve zorluğu bakımından sureler
ve ayetler arasında fark bulunduğundan bu konuda süre belirtilerek işçi
tutulması caiz değildir.
Not:
a. NevevI'nin genel
nitelikli ifadelerinden "Kur'an'ın bütünü için veya bir kısmı için ücretle
adam tutmak konusunda fark olmadığı" gibi bir anlam anlaşılıyorsa da bu
kastedilmemiştir. Burada kastedilen şey "Kur'an" adı verilebilecek
miktardır.
b. Kişi, Kur'an'ın
tümünü belirli bir sürede öğretmesi için birini ücretle tutsa daha doğru görüşe
göre bu akit sahih olmaz; çünkü bunda zaman ve işi bir araya getirme durumu söz
konusudur. O halde NevevI'nin "Kur'an'dan herhangi bir şeyi öğretmek
için" demesi uygun olurdu. Zira İmam Şafii (r.a.)'nin "köleyi
müdebber kılma" bölümündeki açık ifadesine göre Kur'an sözcüğü elif lamlı
bir şekilde [yani elKur'an şeklinde] ancak mushafın bütünü için kullanılır.
c. Kur'an öğretimi,
"bir ay" gibi bir süreyle sınırlandırıldığında bu akdin kapsamına
Kur'an'ın bütünü girer mi girmez mi? Gazali Yahudi bir öğreticiyi bir aylığına
ücretle tutma durumunda cumartesi günlerinin [Yahudilerin bu günü ibadete ayırma]
gelenekleri sebebiyle akdin kapsamından hariç tutulacağını söylemiştir. Bulkini
"buna kıyasla Hristiyanlar için Pazar günü, Müslümanlar için de Cuma
günleri istisna edilir" demiştir.
42. Kur'an öğretimi için
ücretle adam tutma durumunda Kur'an'dan belirli surelerin veya bir surenin
yahut bir surenin başından şu bölümüne kadar şu kadar ayetin öğretilmesi
şeklinde bir sınırlandınlma yapılır; çünkü sureler ve ayetler bu açıdan [yani
öğretiminin kolaylık ve zorluğu açısından] farklılık göstermektedir.
Hizmet sözleşmesi yapan
iki tarafın, akdin neyin öğretimi konusunda yapıldığını bilmeleri şarttır.
Şayet bunu bilmiyorlarsa bilen kimseleri vekil kılarlar. Kur' an öğretimi için
adam tutmak isteyen kişinin mushafı açarak "bana şuradan şuraya kadar
öğret" demesi yeterli değildir; çünkü bu, işaret edilen şeyin kolay mı
yoksa zor mu olduğunu bilme konusunda bir işe yaramaz.
Kur'an Öğretimi İçin
Ücretle Öğretmen Tutmak
Nevevi'nin ifadelerinden
kıraat imamlarından Nafi mi yoksa başkasının mı kıraatini esas alarak öğretimin
yapılacağının belirtilmesinin şart olmadığı anlaşılmaktadır; çünkü bu basit bir
meseledir. Bu, öğreticinin dilediği kıraati öğretebileceği anlamına
gelmektedir. Ancak
Maverdi ve Ruyani bu
konunun bir uzantısı olarak şunu zikretmişlerdir: "Öğretici, o bölgede en
yaygın olan kıraate göre öğretir. Bu, bir evlilik akdinde kocanın mehir olarak
vereceği dirhemin; akdi n yapıldığı bölgede yaygın olan dirhemler üzerinden
verilmesine benzer." Buna göre o bölgede herhangi bir kıraat yaygın değil
ise öğretici dilediği
kıraati öğretebilir. Bu,
daha uygun bir görüştür.
Kur'an öğrenmek isteyen
hangi kıraate göre öğrenmek istediğini belirtirse öğreticinin onu öğretmesi
gerekli olur. Öğretici başka bir kıraate göre okumayı öğretirse iki görüş
içinden tercihe şayan olanına göre ücret almaya hak kazanamaz.
Öğreticinin öğrenciyi
görmesi ve onun ezberini imtihan etmesi şart değildir. Bu, alimlerin
"müsabaka" konusunda zikrettikleri "atın durumunun bilinmesi
şarttır" görüşünün benzeridir. Bununla birlikte öğrenciyi belirlemek
şarttır. Öğretmen öğrencinin ezber yeteneğinin anormal derecede düşük olduğunu
gördüğünde -İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre- akdi feshetme yetkisine sahip
olur.
Öğrenci öğrendiklerini
unutuyorsa öğretmenin daha önce öğrettiklerini tekrar etmesi gerekir mi
gerekmez mi? Bu konuda yaygın olan örfe dikkat edilir. Şayet yaygın bir örf
yoksa en uygun görüş Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere bir
ayetten azının dikkate alınmasıdır. Öğretmen bir ayetin bir kısmını
öğrettiğinde kalan kısmını bitirmeden önce öğrenci baş kısmını unutuyorsa
öğretmenin ayetin başını tekrar öğretmesi gerekir.
Kur'an öğretiminin
yapılacağı yeri belirtmek şart değildir.
Kur'an öğrenen kişinin Müslüman
olması veya Müslüman olmasının umulması şarttır. Şayet Müslüman olması ümit ed
ilmiyorsa -tıpkı kafire Mushaf satmanın haram olması gibi- ona Kur'an
öğretilmez. Bu kıyastan "Müslüman olması ümit edilen kafire Kur'an
satılabilir" gibi bir anlam çıkıyorsa da bu kastedilmemiştir.
Ölüye Kur' an Okuması
İçin Bir Kimseyi Ücretle Tutmak
Kabrin yanında belirli
bir süre veya belirli bir miktar Kur'an okuması için ücretle birini tutmak,
ölünün Kur'an okunan yere inen rahmetten yararlanması sebebiyle caizdir. Bu
durumda ölünün hali diri olup orada hazır bulunan kişinin hali gibidir. Okuyan
kişi ister Kur'an'ı bitirdikten sonra dua etsin, ister Kur'an okumaktan elde
edilen sevabı ölüye bağışlasın ister bağışlamasın hüküm böyledir. Bütün bu
durumlarda ölü Kur'an okumanın yararını görür. Ayrıca ölünün ardından yapılan
dualar ona ulaşmakta olup hele Kur'an okuduktan sonra yapılan duaların ona
ulaşması daha yakın bir ihtimal ve bereketi daha boldur. Diğer yandan kişi
Kur'an okuma sonucunda elde ettiği sevabı ölüye bağışladığında bu sevabın ölüye
ait kılınması için dua etmiş olmaktadır, ölü de bundan yararlanır. İmam şafrı
(r.a.)'nin "Kur'an okumak ölü için hasıl olmaz" ifadesi de bu şekilde
anlaşılmalıdır.
43. Bir araziye veya
tavan üzerine bina yapmak (duvar örmek) üzere ücretle işçi tutma durumunda
şayet kira akdi yapılacak işi sınırlandırmak suretiyle belirli hale getirilmek
isteniyorsa şunların akit esnasında belirtilmesi gerekir:
> Duvarın yapılacağı
yer,
> Duvarın uzunluğu,
yani bir köşeden diğer köşeye kadarki uzunluğu,
> Duvarın eni, yani
duvarın iki yüzü arasındaki genişliği,
> Duvarın yüksekliği,
> Duvarın yapılacağı
malzeme yani çamur, tuğla, kerpiç vb. hangi maddenin kullanılacağı.
Bunların belirtilmesi
gerekir; çünkü insanların bu konulardaki amaçları farklılık gösterir.
Şayet bina yapılması
için bir zaman süresi verilir ve yere yapılacak bina belirtilirse bunların
hiçbirini belirtmeye gerek olmaz. Ancak İmranı' nin belirttiğine göre amaçlar
değişiklik göstereceğinden binanın malzemesinin belirtilmesi gerekir. Bu ve
Nevevl'nin zikrettiği hüküm, binanın yapılacağı malzeme hazır değilse
geçerlidir. Aksi takdirde malzemeyi görüldüğünde onu ayrıca belirtmeye gerek
yoktur.
44. Bir kitabı yazarak
çoğaltmak üzere ücretle adam tutulduğunda kaç yaprak üzerine yazılacağı, bir
sayfada kaç satır olacağı, kesme çizgilerinin ve dipnotların ne kadar olacağı
belirtilir. Bu işin süreyle sınırlandırılması da caizdir.
45. Bir kimseyi ücretle
çoban olarak tutarken süreyi, otlatılacak hayvanı ve türünü belirtmek de
gerekir. Belirli bir davar sürüsünü otlatmak üzere akit yapılabileceği gibi
zimmetteki bir sürüyü otlatmak için de akit yapılabilir. Sürünün sayısı
belirtilmezse bu konuda örf ve adet esas alınır. Bunu İbnü's-Sabbağ belirtmiş,
İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır.
46. Tuğla yaptırmak
üzere ücretle işçi tutma durumunda, yapılacak iş sınırlandırılarak akit
yapılacaksa tuğlaların sayısı ve şayet bilinmiyorsa tuğla kalıbının en, boy ve
derinliği de belirtilmelidir. Bu biliniyorsa belirtmeye gerek yoktur.
Yapılacak iş süre ile
sınırlandırılacaksa İmranı ve başkalarının açık ifadelerine göre tuğla sayısını
belirtmeye gerek yoktur.
47. Kiraya verilen
arazi, hem bina yapmaya hem de ekin ekmeye ve ağaç dikmeye elverişli olsa yahut
da bu üçünden ikisine elverişli olsa, tarladan nasıl yararlanılacağının
belirtilmesi gerekir; çünkü bu şekildeki yararlanmalarda tarlanın göreceği
zarar farklılık gösterir. Şayet herhangi bir belirleme yapılmazsa akit sahih
olmaz.
Tarla yalnızca bunlardan
birine elverişli ise akitte herhangi bir şey belirtmemek yeterlidir.
Örneğin yığıntı toprağın
bulunduğu arazilere [ekim-dikime elverişli olmadığından] genellikle bina
yapılır. Bazı bahçelere de ağaç dikilmesi yaygındır.
Ekin ekmek üzere arazi
kiralarken "bu araziyi ekim yapmak için sana kiraya veriyorum",
"ekmen için sana kiraya veriyorum" gibi bir ifade kullanarak yalnızca
ekim yapmak için kiralandığını belirtmek daha doğru görüşe göre yeterli olup
oraya ne ekileceği ni belirtmeye gerek yoktur. Çünkü ekilecek şeylerin türleri
arasındaki farklılık genellikle azdır.
Böyle bir kiralamada
kiralayan kişi dilediğini ekebilir. Rafii şöyle demiştir: "Bunun, ekilecek
şeylerin en düşük derecelisi olarak kabul edilmesi de mümkündür." Onun
ileri sürdüğü bu ihtimali Harezmı mezhep içinde bir görüş olarak nakletmiştir.
Diğer görüşe
göre ise bu yeterli
değildir; çünkü ekinin tarlaya vereceği zarar ekilen şeye göre farklılık
gösterir.
Bu durum, arazi
sahibinin "bina yapman için", "ağaç dikmen için" kiraya
veriyorum sözü için de geçerlidir; çünkü bunların tarlaya verdiği zarar
farklılık göstermektedir. Subki ise bu konuda bir tercihte bulunmaksızın
duraksamıştır.
Kişi tarlayı bir
başkasının velisi olarak veya onun yerine kiraya veriyorsa bu durumda ihtiyata
riayet etmek zorunlu olduğundan kira akdinde genel ifade kullanmak yeterli
olmaz.
Bunu Subki ve başka bazı
alimler, el-Minhac metnindeki ifadede yer alan mesele ve aynı şekilde başka
meseleler hakkında belirtmişlerdir.
48. Kişi bir tarlayı
kiraya verirken "bu tarladan dilediğin şekilde yararlanman için sana
kiralıyorum" dese, daha doğru görüşe göre bu akit sahih olur. Tarla sahibi
razı olduğundan kiralayan kişi tarlaya dilediği şeyi yapabilir. Ancak bunun
tarlaya zarar vermemesi şarttır.
İbnü's-Salah fetvalarında
şöyle demiştir: Kiralanan hayvanın dinlendirilmesinde olduğu gibi burada da
tarlayı kiralayan kişinin örf ve adete uygun bir şekilde tarlayı dinlendirmesi
(nadasa bırakması) gerekir.
49. Aynı şekilde tarlayı
kiraya veren kişi kiracıya "dilersen tarlayı ek dilersen ağaç dik"
diyerek verse daha doğru görüşe göre bu akit sahih olur. Kiracı bunlardan
dilediğini yapabilir; çünkü tarla sahibi ağaç dikilmesine razı olmuştur, ekin
ekmek bundan daha hafif bir durumdur. Diğer görüşe göre ise burada bir bilinmezlik
söz konusu olduğundan akit sahih olmaz.
Subki şöyle demiştir: Bu
meseleyi "dilersen" ifadesini eklemek suretiyle "dilersen
dilediğin şeyi ek veya dilediğin şeyi dik" şeklinde anlamak şarttır. Şayet
bu ifade eklenmezse, tarlaya neyin ekileceğini belirlemenin gerekli olup
olmadığı konusundaki görüş ayrılığı burada da geçerli olur.
Bu, yukarıdaki
açıklamalardan anlaşılmaktadır.
50. Tarla sahibi;
> "Sana bu
tarlayı ekin ekmen veya ağç dikmen için kiraya verdim" dese,
> "Bu tarlaya
ekin ek ve ağaç dik" demekle birlikte ekilecek ve dikilecek şeyin
miktarını açıklamasa,
> "Tarlanın
yarısına ekin ekmen diğer yarısına da ağaç dikmen için kiraya verdim"
demekle birlikte ne ekilip dikileceğini belirtmese,
Bu üç durumda
belirsizlikten dolayı akit sahih olmaz; çünkü ilk durumda tarla sahibi iki
şeyden herhangi birini belirlemeksizin birini yapma hakkını kiracıya vermiştir.
Eğer bunu bu iki şeyden dilediğini yapabileceği anlamında söylemişse -et-
Takrib adlı eserden nakledildiğine göre- akit sahih olur. O zaman bu mesele bir
önceki ile aynı olur.
İkinci durumda tarlanın
ne kadarına ekim ne kadarına dikim yapılacağını belirtmemesi sebebiyle akit
sahih olmaz.
Üçüncü durumda ise
tarlaya dikilecek ve ekilecek şeyi belirtmemiştir. Bu ifade "sana bu iki köleden
birini bin dirheme diğerini beşyüz dirheme sattım" deyip hangisinin kaç
dirhem olduğunu belirtmemeye benzemektedir.
51. Gerek belirli bir
hayvan üzerinde yapılsın gerekse hayvan tayin edilmeksizin zimmet üzerinde
yapılsın binmek üzere bir hayvan kiralanması durumunda hayvana binecek kimsenin
[hayvan sahibi tarafından] bizzat görülmesi veya bedeninin tam olarak
nitelenmesi ve böylece belirsizliğin giderilmesi şarttır.
Not: Nevevi "tam olarak niteleme" ile
neyi kastettiğini açıklamamıştır. Bir görüşe göre binecek kişinin ağırlığının
tahmin edilebilmesi için irilik ve vücudunun kalınlığının / dolgunluğunun
belirtilmesi gerekir. Bir başka görüşe göre ise bizzat ağırlığının belirtilmesi
gerekir. Rafii ve Nevevi bu konuda herhangi bir tercih belirtmemiştir.
El-Havl'-sağır adlı eserde de belirtildiği gibi birincisi tercihe şayandır .
[Zayıf] bir görüşe göre
binecek kimsenin özelliklerinin belirtilmesi yeterli olmayıp hayvan sahibi
tarafından görülmesi şarttır; çünkü -rivayette de belirtildiği üzere- "bir
şeyin niteliklerinin anlatılması onu bizzat görme gibi değildir."
Hayvana binecek olan
kişinin, şayet hayvan üzerinde bineceği hevdec (oturaklkoltuk) ve yükü varsa ve
kira akdi yaparken de bu belirtilmişse, buna dair yaygın bir örf bulunmuyarsa
bunların da belirtilmesi gerekir. Bu durumda görmek veya tam bir şekilde tarif
edilmek suretiyle belirli hale getirilmesi şarttır.
Nevevi "şayet
varsa" ifadesiyle binicinin üzerine bineceği herhangi bir şeyinin olmaması
durumunu dışarıda bırakmıştır. Bu durumda kira akdi yaparken neyin üzerine
binileceğinden bahsetmeye gerek yoktur. Kiraya veren kişi hayvana uygun olacak
şekilde semer ve eyer gibi herhangi bir şeye bindirir. Şayet bu konuda yaygın
bir örf varsa kira akdinde bunu ayrıca zikretmeye gerek yoktur, yaygın olan
uygulama esas alınır. Bu açıklamalar gösteriyor ki Subkl'nin "Bu hükümle,
alimlerin daha doğru görüşe göre hayvana vurulacak semer / eyer konusunda örfe
tabi olunur ifadelerini uzlaştırmak gerekir" ifadesinin bir anlamı yoktur.
Not:
a. Nevevl"nin
belirttiği şey, üzerine binilecek şeyle sınırlı değildir. Kişinin yanında yük
bulunduğunda hüküm yine böyledir. Bu el-Muharrer'de açık olarak ifade
edilmiştir. Nevevl'nin bunu zikretmemesinin bir anlamı yoktur.
b. Hayvanın üzerine
konulacak hevdecin içine oturmak üzere serilecek örtünün, üzerine gölgelik
olarak konulacak ve yağmura karşı koruma görevi gören örtünün görülmesi veya
tarif edilmesi gerekir. Bu yok ise böyle bir şey şart koşulabilir. Bu konuda
yaygın bir örf bulunmadıkça bunları görmek veya tarif etmek gerekir. Örf varsa
zikretmeye
gerek yoktur, örf esas
alınır. Aynı durum -Ruyani'nin de açıkça belirttiği üzere- hayvanın üzerine
konulacak yaygı vb. şeyler için de geçerlidir. Şayet hayvana konan yük!üğün bir
ucu bulunuyorsa bunun durumu da hevdecin üzerine örtülen örtünün durumu
gibidir.
52. Kira akdi yapılırken
kiralayan kişi hayvanın üzerine sofra, tencere, tabak gibi şeyleri koymak üzere
bir yük torbası asmayı mutlak olarak şart koşsa, yani hayvan sahibi bunu
görmemiş olsa ve kendisine tarif de edilmemiş olsa daha doğru görüşe göre akit
fasid olur. Çünkü insanların bu konudaki uygulamaları farklı farklıdır.
Asılacak yükler az olabileceği gibi çok da olabilir. Diğer görüşe göre ise akit
sahihtir. Bu durumda adet olduğu üzere normal şekilde yük torbası ve askılığı
anlaşılır.
Not: Yük torbalarına ilişkin yukarıdaki görüş
ayrılığı bunların boş olması haline özgüdür.
Şayet içinde su ve
yiyecek var ise onun durumu, hayvan üzerinde taşınan diğer eşyaların durumu
gibidir.
53. Kişi, binmek üzere
hayvan kiralarken hayvan üzerinde yük torbası taşımayı şart koşmazsa daha doğru
görüşe göre o hayvan üzerinde yük taşınması hak edilmiş olmaz; çünkü insanlar
bu konuda farklılık gösterir. Diğer görüşe göre ise kiracının bu hakkı vardır;
çünkü adet bunu gerektirmektedir.
Cüveyni şöyle
demiştir: Hayvana konulacak yük
torbaları binilen hayvana göre değişiklik gösterir. Eşeğin sırtına konulacak
yük torbaları deveye konulacak yük torbalarından daha küçük olur.
Not: Yukarıdaki görüş ayrılığı, üzerinde yük
torbası taşınan hayvanlar hakkındadır. Kişi üzerinde semeri bulunan bir hayvan
kiralarsa bu durumda hayvana yük yükleme hakkını kesinlikle elde etmiş olmaz.
54. Yük taşımak üzere belirli
bir hayvan kiralama durumunda hayvanın hangisi olduğunu belli etmek şarttır.
Hayvan sahibinin "sana şu iki hayvandan birini kiraladım" demesi
durumunda yapılan akit -belirsizlikten dolayı- sahih olmaz.
Bu durumda hayvanı
görmenin gerekli olup olmadığı konusunda, "satıcının görmediği malını
satmasının sahih olup olmadığı" konusundaki görüş ayrılığı geçerlidir.
Daha güçlü görüşe göre görmek şarttır.
Not: Nevevi "belli etmek şarttır"
derken, "zimmette olan bir hayvanı tarif etmek" seçeneğini dışarıda
bırakmamıştır; çünkü belirli bir hayvan kiralanması zaten zimmet üzerinde
olmaz. Burada "belli etmek" ile hayvanın belirsiz kalmasını dışarıda
bırakmıştır.
Zerkeşi'nin görüşünün
aksine hayvanın erkek mi dişi mi olduğunu bilmek şart değildir; çünkü hayvanı
görmek yeterlidir.
55. Binmek üzere belirli
olmayan bir hayvan kiralama durumunda;
a) Deve veya at demek
suretiyle cinsini belirtmek,
b) [Şayet deve
kiralanacaksa] Bahatı ve Ira.b şeklinde türünü belirtmek,
c) Erkek mi dişi mi
olduğunu belirtmek şarttır.
Çünkü insanların
kiralama amaçları bunlara göre değişiklik gösterir. Dişi deve daha kolay
hareket ettiği halde erkek deve daha güçlüdür.
d) Hayvanın yürüyüş
şeklinin geniş adımla mı, yavaşça mı yoksa rahvan (eşkin) şekilde mi olacağının
da belirtilmesi şarttır; çünkü insanların kiralama amaçları çoğunlukla hayvanın
yürüyüş şekline göre değişir.
56. Gerek binmek üzere
belirli bir hayvanı kiralamada gerekse herhangi bir hayvan belirlenmeksizin
hayvan kiralamada;
a) Günlük olarak
hayvanın normalde yürümeye güç yetirebileceği mesafe miktarını belirtmek
gerekir. Zira yolun kolaylık ve zorluğuna göre değişiklik gösterdiği gibi
çamur, kar ve yağmur zamanlarına göre de değişiklik gösterir.
b) Hayvanın gündüz mü
yoksa gece mi yürüyeceği, köylerde mi yoksa açık alanda mı konaklanacağının da
belirtilmesi şarttır.
Ancak yolda, belirli
aralıklarla bir takım mola yerleri bulunuyorsa akit esnasında ayrıca bir şey
zikredilmemişse bir günlük gitme miktarı bu konaklara göre belirlenir. Aksine
bir şey zikredilirse şarta uyulur.
Binmek üzere hayvan
kiralayan kişi, bir günde gitmeyi şart koştuğu miktardan daha fazla veya eksik
giderse bunu ertesi gün zamana eklemek veya çıkarmak suretiyle telafi edemez,
ertesi gün de şarta uygun hareket eder.
Taraflardan birisi bir
korku sebebiyle daha fazla veya az gitmek isterse, bu korkulan durumdan dolayı
bir zararla karşılaşılması ihtimali ağır basarsa bu isteğe olumlu cevap
verilir. Şayet bir gasp ihtimali veya bir korku sebebiyle bunu yapmak istediği
halde bundan dolayı zarar görme ihtimali güçlü değilse bu isteğe olumlu cevap
verilmez.
57. Yük taşımak üzere
belirli bir hayvan veya herhangi bir hayvan kiralama durumunda hayvan sahibinin
taşınacak yükü bilmesi gerekir; çünkü bunun hayvana etkisi ve vereceği zarar farklılık
gösterir. Şayet taşınacak yük kira akdinin yapıldığı yerde mevcut olup bir kap
/ kutu / çuval içinde değilse hayvan sahibi ona bakar. Şayet kapalı bir halde
ise ağırlığını ölçmek üzere eliyle kontrol eder. Şayet elle yoklamak mümkün
değilse gözle görmek yeterlidir. Her iki durumda da yükü tartmak şart değildir.
Not: "Bir kap /
kutu / çuval içindeyse" ifadesi taşlar, tahtalar gibi bir kaba / çuvala
ihtiyaç duymayan malların elle kontrol edilmesine . gerek olmadığı izlenimini
vermekteyse de bu kastedilmiş değildir. Nevevi bunun yerine "elle kontrolü
mümkün ise kontrol eder" demiş olsa daha uygun olurdu .
58. Taşınacak yük,
hayvan kiralanan yerde mevcut değil ise bakılır:
[a] - Ölçekle ölçülen
bir şey ise ölçeği belirtilir.
[b] - Tartıyla tartılan
bir şey ise ağırlığı belirtilir. Ölçekle ölçülen şeyin ağırlığı belirtilse de
olur; çünkü her tür eşyanın ağırlığını belirtmek [ölçeğini belirtmekten] daha
iyi ve daha kolaydır.
[c] - Taşınacak eşyanın
cinsinin de belirtilmesi gerekir; çünkü demir veya pamuk taşıma örneklerinde
görüleceği üzere bunun hayvana etkisi değişiklik gösterir. Zira demirin
ağırlığı pamuğa göre daha küçük bir bölgede yoğunlaşır, pamuk ise daha geniş
yer tutar ve rüzgar estikçe ağırlaşır.
Hayvan sahibi
"hayvan üzerinde dilediğin eşyadan yüz rıtıl taşıyabilirsin" demiş
olsa akit sahih olur. Hatta "dilediğin eşyadan" ifadesini kullanmasa
da Cüveyni'nin mezhebimiz alimlerinden tek görüş olarak aktardığına göre akit
sahih olur. Bu durumda hayvan sahibi o ağırlıkta hayvana en çok zarar verecek
eşyanın taşınmasına razı olmuş sayılır. Bu, ağırlığın belirtilmesi durumuna
özgüdür. Zira ağırlığın belirtilmesi, taşınacak malın cinsini zikretmeye gerek
bırakmamaktadır. Ancak ölçeğin belirtilmesi durumunda "dilediğin eşyadan
on kafiz taşıyabilirsin" demek yeterli olmayıp cinsinin de belirtilmesi
gerekir; çünkü mallar ölçekte birbirinden büyük oranda farklılık gösterdiği
halde ağırlık bakımından farklılıkları az olur. Bir ölçek tuz ile bir ölçek
buğdayın ağırlıkları arasında ne kadar fark var!
Hayvan sahibi,
"kabı ile birlikte yüzrıtıl buğday" gibi bir ifade kullanmışsa yükün
kabı (darası) da yüz rıtıl içinde hesap edilir. Şayet "yüz rıtıl
buğday" veya "yüz kafiz buğday" demiş ise kap ağırlık içinde
hesap edilmez. Bu durumda kab ın ağırlığı değişkenlik gösteriyorsa onun da
bilinmesi gerekir. Ortada halkın kullandığı birbirine benzer ve eşit çuvallar
var ise akit esnasında herhangi bir şey zikredilmediğinde bu çuvallar
anlaşılır.
Hayvan sahibi
"hayvan üzerinde dilediğini taşıman için sana kiraya veriyorum" dese
bu durum hayvana zarar vereceğinden akit sahih olmaz. Bu, tarlanın
"dilediğini ek" denilerek kiraya verilmesinden farklıdır; çünkü
hayvan üzerine yüklenen her şeyi taşımaya güç yetiremez.
59. Yük taşımak için
belirli bir hayvanı kiralamak söz konusu olmayıp herhangi bir hayvan
kiralanacağında -tıpkı binmek için kiralamada olduğu gibi- hayvanın cinsini ve
niteliğini bilmek gerekmez; çünkü amaç eşyanın istenilen yere götürülmesidir.
Bu amaç taşıyıcı hayvana göre değişiklik göstermez. Ancak taşınacak eşya cam,
çanak-çömlek gibi bir şeyolursa eşyayı korumak amacıyla taşıyacak hayvanın cins
ve niteliğini bilmek şarttır.
Kadı Hüseyin'in
belirttiği üzere yolda çamur ve bataklığın bulunması da böyledir.
Yük taşımak için belirli
bir hayvanı kiralama durumunda -tıpkı binmek için kiralamada olduğu gibi-
hayvanı görmek şarttır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
4. MENFAATİN
KİRALAYAN İÇİN HASIL OLMASI