İCARE / KİRA – HİZMET SÖZLEŞMESİ |
4. MENFAATİN KİRALAYAN
İÇİN HASIL OLMASI
Bu başlık altında
"Allah'a yaklaştırıcı fiiller" için ücretle adam tutma konusu ele alınmaktadır.
Bu, bir kira / hizmet sözleşmesinde menfaate ilişkin dördüncü şarta işaret
etmektedir ki bu da menfaatin, kiralayan kişi için hasıl olmasıdır.
Allah'a yaklaştırıcı
fiiIler iki kısımdır:
[a] - Niyeti gerektiren
fiiller,
[b] - Niyeti gerektirmeyen
fiiller.
İkinci grupta yer alan
fiil farz-ı kifaye ise ya aslen şayidir yahut da değildir.
60. Nevevi aslen şayi
olan ile başlayarak şöyle demiştir:
Bir müslümanı cihad
etmesi için ücretle tutmak sahih değildir.
Gerek devlet başkanı
gerekse başka kimseler bir müslümanı -köle bile olsa- cihad etmek için ücretle
tutamaz. Çünkü yapılacak fiil müslümanın kendisi adına geçerli olacaktır.
Ayrıca savaşmak üzere saf düzeni haline gelindiğinde müslümanın savaşması onun
açısından farz-ı ayn haline gelir.
Nevevi
"Müslüman" ifadesini zikrederek zımmiyi dışarıda bırakmıştır. Bu,
devlet başkanı bakımından doğru olmakla birlikte tek tek fertler açısından
düşünüldüğünde daha doğru görüşe göre "siyer" bölümünde zikredildiği
üzere doğru değildir.
61. Nevevi daha sonra
niyete ihtiyaç duyan ibadetlerden şu şekilde bahsetmiştir:
Hac yapma ve zekatın
dağıtımı hariç niyeti n şart olduğu bir ibadet için ücretle tutmak sahih
değildir.
Bir müslümanı, namaz ve
oruç gibi niyetin farz olduğu bir ibadeti yapmak üzere ücretle tutmak sahih
değildir; çünkü bu tür ibadetlerin amacı bunları yerine getirmek suretiyle
mükelleflerin nefsini köreItme konusunda imtihan edilmesidir. İşçi bu konuda
işverenin yerini tutamaz. Buna rağmen böyle bir şey için işçi tutulsa ve işçi
de ibadeti yapsa buna karşılık ücret alabilir mi? Alimler bunu açık olarak
belirtmemişlerdir. Ancak "nafakalar" bölümündeki "ücretle adam
tutmanın sahih olmadığı her durumda, işi yapan kişi ücret elde etmek ümidiyle
işi yapsa bile ücret e hak kazanamaz" şeklindeki açıklamadan anlaşıldığına
göre burada işçi hak kazanamaz.
Yukarıdaki hükmün
istisnaları şunlardır:
[1] - Ölmüş olan veya
yapamayan bir kimsenin yerine hac veya umre yapmak ve buna bağlı tavaf namazı
kılmak,
[2] - Bir kimsenin
zekatını dağıtmak,
[3] - Hedy ve normal
kurbanı boğazlamak.
Bunlar için ücretle adam
tutulursa bu caiz olur. Bunun ölçüsü şudur: Niyabetin [vekaletin] söz konusu
olduğu bütün ibadetler için ücretle adam tutmak da caizdir. Niyabetin caiz
olmadığı durumda ücretle adam tutmak da caiz değildir.
62. Nevevi daha sonra
ası en şayi olmayan farz-ı kifaye fiillerden bahsederek şöyle demiştir:
Bir ölünün
techiz-tekfini ve defnedilmesi için ücretle adam tutmak sahihtir.
Kur'an öğretimi için
ücretle adam tutmak da sahihtir.
Bir ölüyü yıkamak,
kefenlemek ve defnetmek için ücretle adam tutmak sahihtir.
Yine Kur'an'ın bütününü
veya bir kısmını öğretmek ve bunun gibi farz-ı kifaye olan ve aslen şayi
olmayan başka işler için -bunu yapmak işçi için farz-ı ayn haline gelse bile-
ücretle adam tutmak sahihtir. Rafii şöyle demiştir: "Çünkü bu fiili yapmak
aslen kastedilmiş bir şeyolmadığından yapan kişi adına gerçekleşmez. Fiilin,
yapan kişi açısından farz-ı ayn olma durumunun ortaya çıkmasının bir zararı
yoktur. Örneğin açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bir kimseye
-bedelini tazmin etmek suretiyle de olsa- yiyecek vermek böyledir.
[*] - Buharl'nin rivayet
ettiği bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: Ücret almayı en çok hak ettiğiniz şey
Allah'ın kitabıdır. Ölüyü techiz etmede farz-ı kifayenin aslen şayi olmamasının
anlamı ölü techiz etmenin terikeye özgü olması, sonra da ölünün nafaka vermekle
yükümlü olduğu kimselere özgü olmasıdır. Bunlar da yoksa Müslümanların
zenginlerinin bunu yerine getirmesi gerekir.
Bunun Kur'an öğretimi
açısından anlamı şudur: Bir mümine Kur'an öğretmek, bunu yapması gereken kişiye
özgüdür. Daha sonra onun nafakasında yer alan maldan bu karşılanır. Bu da yoksa
Müslüman zenginlerin bunu yerine getirmesi gerekir.
Not:
a. Bazıları farz-ı kifaye
olan bir amel için ücret almanın caiz olduğuna dair delil olarak "zekat
memurunun durumunu" göstermişlerdir. Zira daha doğru olan görüşe göre onun
aldığı şey ücrettir.
b. Metinde
"techiz"den sonra "defn"den bahsedilmesi genel ifadeden
sonra özel ifadenin zikredilmesidir. Zira defin -benim yaptığım açıklamadan da
anlaşıldığı üzere- zaten techize dahildir.
c. Kur'an öğretimi
konusunda metinde zikredilen ifade öncekinin tekrarı değildir. Çünkü burada
bunun bir ibadet olması yönü zikredilmiş, daha öncesinde ise yapılacak işin
belirlenmesinin gerekliliğini ifade sadedinde zikredilmiştir. Daha önce İmam
Şafii (r.a.)'nin açık ifadesi olarak geçtiğine göre "el-Kur' an"
ifadesi (yani başında elif-lam olduğunda) Kur'an'ın bütünü için kullanılır. Bu
durumda metindeki Kur'an sözcüğünün elif-lamsız zikredilmesi gerekirdi. Zira
Kur'an'ın bir kısmının hükmü de -benim metni açıklarken belirttiği m üzere-
böyledir.
d. Nevevl'nin öğretimi
"Kur'an öğretimi" diye sınırlandırmasından ilim öğretmek için ücretle
adam tutmanın sahih olmadığı gibi bir anlam anlaşılmaktadır ki bu doğrudur.
Bununla birlikte belirli
şahıslara belirli meseleleri öğretmek üzere bir hocayı ücretle tutmak
-yukarıdaki benzer meselelerde de geçtiği üzere- işçi için bunu yapmak farz-ı
ayn hale
gelse bile caizdir.
Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiğine göre bunun benzeri hükmün
"hakimlik yapmak üzere birini ücretle tutma" konusunda da geçerli
olması gerekir.
e. Ezan okumak gibi farz
olmayan dinı şiarları yerine getirmesi için ücretle adam tutmak sahihtir.
Ezanın her türlü okunuşu için ücret alınır. Burada kişinin ücreti almaya hak
kazanmasının, -söylendiği üzere- sesini yükseltmesinden ve vakte riayet
etmesinden yahut her iki özellikten dolayı değil tıpkı Kur'an öğretiminde
olduğu gibi Allah'ı zikretmekten dolayı olması uzak bir ihtimal değildir.
f. Teravih gibi nafile
bir namaz imamlığı için bile olsa imamlık yapmak üzere ücretle adam tutmak
sahih değildir; çünkü bundan elde edilecek olan "cemaat fazileti"
ücret veren için değil ücretle çalışan için söz konusu olmaktadır.
g. Cüveyni'nin tek görüş
olarak belirttiği üzere av yapmak gibi mübah bir iş için ücretle adam tutmak
sahihtir.
h. İçinde namaz kılınan
bir mescit olarak kullanmak üzere bir yeri kiralamak sahihtir.
El-İntisar yazarının
belirttiği üzere bu, mekanın "namaz kılmak için" kiralanması
suretiyle olur. Ancak mekan "mescit olmak üzere" kiralandığında bu
sahih olmaz. Bu konuda bir görüş ayrılığı söz konusu değildir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
5. KİRA AKDİNİN
DOĞRUDAN BİR MAL ELDE ETMEYİ İÇERMEMESİ