NİKAH |
A. SÜREKLİ / MÜEBBED
EVLİLİK ENGELLERİ
Nikaha engel durumlar
müebbed [sürekli] ve gayr-i müebbed [sürekli olmayan] şeklinde iki kısımdır.
Rafii ve Nevevi tarafından zikredilmemiş olmakla birlikte "farklı cinsten
olmak" sürekli bir evlilik engelidir. Kamuli farklı görüş belirtmiş
olmakla birlikte İmad b. Yunus'un belirttiği ve İbn Abdüsselam'ın da fetva
verdiği üzere insanlardan olan bir erkek ile bir dişi cinin evlenmesi caiz
değildir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
> Sizleri bir tek
nefisten yaratan ve ondan da eşini var eden O'dur. [el-A'raf, 189]
> Ey insanlar sizleri
tek bir nefisden yaratan ve ondan da eşini var eden Allah'a karşı gelmekten
sakının. [Nisa, 1]
İbn Ebi'd-dünya merfu
olarak şunu rivayet etmiştir: "Cinle evlenmek yasaklanmıştır. "
Cins farklılığı dışında
sürekli evliliğin üç sebebi bulunmaktadır: Akrabalık, süt hısımlığı, sıhriyet
hısımlığı.
Nesep ve süt emme
sebebiyle haram olan kadınları belirlemede iki farklı genel kural
bulunmaktadır:
> Amca-hala,
dayı-teyze çocuklarının kapsamına girenler dışında akraba kadınlarla evlenmek
haramdır.
> Kişinin usulüyle,
ilk usullerinin fasılları ile, ilk asıldan sonraki her aslın ilk faslı ile evlenmesi
haramdır.
"Usul" ile
anneler, "fusOI" ile kızlar, "ilk usullerin fasılları" ile
kız kardeşler, erkek kardeşin kızları ve kız kardeşin kızları, "ilk
asıldan sonraki her bir aslın ilk faslı" ile halalar ve teyzeler
kastedilmektedir.
Yukarıdaki ikinci kuralı
Ebu İshak el-İsferayını, ilk kuralı ise onun öğrencisi Ebu Mansur el-Bağdadı
belirtmiştir.
Rafii şöyle demiştir:
"İlk genel kural, ikincinin aksine hem kısa olması, hem de kadınları
açıkça belirtmesi bakımından tercihe şayandır. Ayrıca bu genel kural, şu ayetin
ifade tarzına uygun bir biçimde ortaya konulmuştur:
> "Ey Peygamber!
Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve
elinin altında bulunan cariyelerini, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle
beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık ... " [Ahzab, 50]
Bu ayet, sayılanlar
dışındaki akrabalarla evlenmenin haram olduğunu göstermektedir.
1. AKRABALIK
2. SÜT HISIMLIĞI
3. SIHRİYET / (ENSEST)
1. AKRABALIK
Nevevi evlilik
engellerine ilişkin ilk sebep olan akrabalık ile konuya başlamıştır.
Akrabalık sebebiyle
kendisiyle evlenilmesi haram olan kadınlar yedidir. Nevevi ilk olarak annelerle
konuya başlamıştır.
A. ANNELER
B. KIZLAR
C. KIZKARDEŞLER
D-E. ERKEK KARDEŞLERİN
VE KIZ KARDEşLERİN KIZLARI
F-G. HALALAR VE TEYZELER
A. ANNELER
Annelerle evlenmek
haramdır. Seni doğuran veya seni doğuranı / doğurtanı doğuran her kadın senin
annendir.
395. "Anneler
haramdır" derken kastedilen, annelerle evlilik akdi yapmaktır. Bundan sonraki
ifadeler de aym şekilde anlaşılır.
396. Annenin kim
olduğunun ölçüsü şöyle belirlenir: Seni doğuran kişi senin gerçek annendir.
Yine seni doğuran veya doğurtan kişinin annesi de yani babaanne ve onun üst
soylan ile anneanne ve onun üst soylan da senin me cazen annen sayılır.
Şöyle de denilebilir:
Bir vasıta ile veya vasıtasız olarak senin nesebinin kendisine ulaştığı her
kadın senin annendir.
Bu, nesep yönünden
annenin kim olduğunun açıklamasıdır. Nikah bu açıdan değil de bir başka açıdan
annelik sebebiyle haram olabilir. Bu da Hz. Peygamber (s.a.v.)'in eşleri
hakkında geçerlidir ki onlar müminlerin anneleridir.
Anneler ve diğer yedi
kadınla evlenmenin haramlığının delili "anneleriniz size haram kılındı. ..
" şeklindeki ayettir.
B. KIZLAR
Kızlarla evlenmek de
haramdır.
Senden doğan veya senden
doğandan doğan her kız senin kızındır.
Ben [NevevI] derim ki:
Bir erkeğin zina etmesi sonucu doğan kız, o erkeğe helalolur. Bir kadının
zinadan doğurduğu çocuk ise o kadına haram olur. Doğrusunu Allah bilir.
397. "Benat /
kızlar" ifadesi "bint / kız" kelimesinin çoğuludur.
Kızı belirlemenin ölçüsü
şudur: Senden doğan her kız senin gerçek kızındır. Senden doğan çocuk kız olsun
erkek olsun onun doğurduğu kız da mecazen senin kızındır. Buna göre oğlun kızı
ve kızın kızı da ne kadar aşağı giderse gitsin senin kızındır.
Şöyle de denilebilir:
Bir vasıta yoluyla veya vasıtasız olarak doğum yoluyla nesebi sana bağlanan her
dişi senin kızındır.
Zina Sıhriyet Haramlığı
Doğurur mu?
398. [Zinanın sıhriyet
haramlığı doğurup doğurmadığı konusunda üç görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Zina sonucu doğan kız
çocuğunun, zina eden erkeğin kızı olarak kabul edileceği ve ona haram olacağı
gibi yanlış bir anlayışın oluşması ihtimali bulunduğundan Nevevi bu vehmi şu
şekilde gidermiştir: "Kişinin zina etmesi sonucu doğan kız çocuğu (bu zina
ister kadının gönül rızasıyla isterse rızası olmaksızın olsun, kızın bu zinadan
dOğduğu kesin olsun ya da olmasın) o erkeğe helal olur." Çünkü bu kız o
erkeğe yabancıdır. Zina yoluyla olan ilişki haramlık dOğurmaz.
Nitekim bu şekilde doğan
kızla zina eden erkek arasında mirasçılık vb. hükümleri n bulunmaması da bunu
göstermektedir. Karşı görüş sahibinin iddia ettiğinin aksine hükümler
bölünemez. Arada mirasçılığın olmayacağı konusunda Rafil'nin belirttiğine göre
icma vardır.
İkinci görüş
Zayıf bir görüşe göre
zina mahsulü olan kız, zina eden erkeğe mutlak olarak haramdır.
Üçüncü görüş
Bir başka görüşe göre o
kızın bu zinadan olduğu kesin olarak sabit olursa haramlık söz konusu olur. Bu
da bir peygamberin mesela Hz. İsa zamanında onun haber vermesiyle olur.
399. İlk görüşe göre,
zina eden erkeğin, o zinadan doğan kız çocuğuyla evlenmesi mekruhtur.
Mekruhluğun gerekçesinin
ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür.
Bir görüşe göre
"görüş ayrılığından kurtulmak için" evlenmek mekruh kabul edilir.
Subki bunun doğru olduğunu söylemiştir.
Bir başka görüşe göre
ise, kız çocuğunun o erkekten doğmuş olması ihtimali sebebiyle mekruhtur. Şayet
kızın o erkekten olduğu kesin olarak bilinirse erkeğin onunla evlenmesi haram
olur. İçlerinde Ruyani'nin de bulunduğu bir grup alim bunu tercih etmiştir.
400. [Zina eden kadın]
zina sebebiyle kendisinden gelen sütle küçük bir kız çocuğunu emzirse onun
hükmü, zinadan doğan kız çocuğunun hükmü gibidir. Bunu Mütevelli belirtmiştir.
401. Zinadan doğan erkek
çocuk, zina eden kadın ve onun mahremi olan diğer kadınlara haramdır. Bu
çocuğun o kadına mirasçı olması konusunda olduğu gibi bu konuda da icma
bulunmaktadır.
Arada şu fark vardır:
Oğul, annenin bir parçası gibidir. Ondan insan olarak doğmuştur. Kızın
kendisinden yaratıldığı nutfe ile o nutfenin kendisinden olduğu baba arasındaki
ilişki ise böyle değildir.
Not: Nevevi, lian yapılarak nesebi reddedilen
kızın hükmünden bahsetmemiştir. Nesebi reddeden erkek, bu kızın annesi ile
cinsel ilişkide bulunmamış olsa bile, erkeğin bu kızla evlenmesi haramdır;
çünkü bu erkek zina isnadında yalan söylediğini itiraf etse o kızın nesebi
kendisine bağlanır. Bu da gösteriyor ki kızın nesebi o erkekten bütünüyle
kopmamaktadır. Ayrıca bu kız, kendisiyle zifafta bulunduğu kadının kızıdır. Bu
kız hakkında sabit olan haramlık, o erkeğin diğer mahremlerine de intikal
etmektedir.
Kişi, nesebini reddettiği
kızı öldürdüğünde kendisine kısas uygulanması, ona iftira atması halinde had
cezasının uygulanması, onun malını çaldığında elinin kesilmesi, onun lehindeki
şahitliğinin kabul edilmesi konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.
Hocam Remli'nin
belirttiğine göre daha doğru olan görüş bu hükümlerin geçerli olmamasıdır.
Nitekim her ne kadar er-Ravda'nın bozuk nüshalarında yer aldığı söylense de
er-Ravda'da sahih olarak görülen görüş de bunu gerektirmektedir.
Bulkini şöyle demiştir:
"Bu iki görüş, erkeğin o kıza dokunmasıyla abdestinin bozulması, ona
bakmasının ve onunla baş başa kalmasının caiz olması konusunda da geçerlidir;
çünkü evlenmenin haramlığının sabit olması, mahremiyetin olmasını gerektirmez.
Nitekim lanetleşilen kadınla ve şüphe yoluyla ilişkide bulunulan kadının
kızıyla evlenmek haram olduğu halde bunlarla kişi arasında mahremiyet ilişkisi
yoktur. Bana göre burada mahremiyetin sabit olması, akla daha yakın
durmaktadır."
Daha uygun olan görüş,
ihtiyat sebebiyle bakma ve baş başa kalmanın haram olması, şüphe sebebiyle ona
dokunmakla abdestin bozulmamış olmasıdır. Nitekim abdestsizlik sebepleri
konusunda daha önce yaptığım açıklamalardan bu durum anlaşılmaktadır.
Bir kimsenin çocuğu,
buluntu veya nesebi bilinmeyen bir kızla evlense, babası -ikrar konusunda
zikredilen şartlar doğrultusunda- çocuğunun evlendiği kadının kendi kızı
olduğunu iddia etse, adamın çocuğu ve karısı onun bu iddiasını tasdik ederse
nesep sabit olur ve nikah fesholur. Bu olay, zifaftan önce gerçekleşmişse kız herhangi
bir şeyalamaz.
Zifaftan sonra
gerçekleşmişse emsal mehir alır. Adamın çocuğu ve çocuğunun karısı onun
iddiasını yalanlasa, babanın da bir delili olmasa kızın nesebi ona bağlanmakla
birlikte çocuğun nikahı fesholmaz. Müzem "bu, çok garip bir durumdur."
Kadı Hüseyin de fetvalarında şöyle demiştir: "Mezhebimizde, İslam'a göre
kişinin kız kardeşi olan kişiyle ilişkide bulunabildiği bunun dışında bir
mesele yoktur" demiştir.
Şu durum da buna kıyas
edilmiştir: "Bir kimse, nesebi mechul bir kadınla evlense, gelinin babası
damadı kendi nesebine katsa, gelin bunu tasdik etmezse nikah fesholmaz. İlk
durumda baba delil getirirse nesep sabit olur, nikah fesholur. Mehrin hükmü de
yukarıda geçtiği gibidir. Babanın delili olmamakla birlikte onun iddiasını yalnızca
gelin tasdik etse, kocanın hakkı sebebiyle nikah fesholmaz. Bununla birlikte
koca karısından ayrıldığında yeniden nikah yapması caiz olmaz; çünkü kadının
izni şarttır, kadın ise evlenmelerini n haram olduğunu itiraf etmiştir. Mehre
gelince; kocanın mehir ödemesi gereklidir; çünkü koca kendisinin üzerinde mehir
borcunun bulunduğunu iddia etmekte, kadın ise bunu inkar etmektedir. Bu olay,
zifaf öncesinde olmuşsa kadın akitte belirlenen mehrin yarısını, zifaf
sonrasında olmuşsa mehrin tamamını alır. Bu meselede mehrin teslim açısından
hükmü, bir şahıs bir kimse lehine mal ikrarda bulunduğu halde diğer şahsın bunu
inkar etmesi meselesine benzer. Bu konu, ikrar bölümünde geçmişti. Nesebe katma
işlemi evlilikten önce gerçekleşse, adamın oğlunun o kadınla evlenmesi caiz
olmaz.
C. KIZKARDEŞLER
Kızkardeşlerle evlenmek
de haramdır.
402. [Kızkardeşler
anlamına gelen] "ahavat" kelimesi "uht" kelimesinin
çoğuludur.
Kız kardeş, anne-babadan
veya bunların birinden doğmuş bulunan kızdır.
D-E. ERKEK KARDEŞLERİN
VE KIZ KARDEşLERİN KIZLARI
Erkek kardeşlerin ve kız
kardeşlerin kızlarıyla evlenmek de haramdır.
403. Bütün yönlerden
erkek kardeşlerin ve kız kardeşlerin kızlarıyla ve ne kadar aşağıya inerse
insin onların çocuklarının kızlarıyla evlenmek haramdır.
Not: Erkek kardeşlerin ve kız kardeşlerin
kızlarının, Kur'an'daki ifadeye uygun biçimde halalar ve teyzelerden sonraya
bırakılması daha uygun olurdu.
F-G. HALALAR VE TEYZELER
Halalarla ve teyzelerle evlenmek
haramdır. Seni doğurtan her erkeğin kız kardeşi senin halan, seni doğuran her
kadının kız kardeşi senin teyzendir.
404. Her [üç] yönden;
yani ana-baba bir, baba-bir ve ana-bir halalarla evlenmek haramdır. Aynı
şekilde [her yönden] teyzelerle evlenmek haramdır.
405. Nevevi, halanın kim
olduğunu şu şekilde belirtmiştir: "Arada bir vasıta olmaksızın seni
doğurtan erkeğin kız kardeşi senin gerçek anlamda halandır. Babanın halasında
olduğu gibi arada bir vasıta varsa bu kadın senin mecazen halan olur. Hala,
anne tarafından da olabilir. Örneğin annenin babasının kız kardeşi [anne
tarafından haladır.]
406. Nevevi, teyzenin
kim olduğunu şu şekilde belirtmiştir: "Arada bir vasıta olmaksızın seni
doğuran kadının kız kardeşi senin gerçek anlamda teyzendir. Arada bir vasıta
varsa senin mecazen teyzen olur. Teyze, babaannenin kız kardeşi gibi baba
cihetinden de olabilir."
2. SÜT HISIMLIĞI
Nevevi, daha sonra
evlenme engellerinin ikinci sebebi olan süt hısımlığı konusunu şu şekilde
belirtmiştir:
Bu yedisi süt emzirme
yoluyla da haram olur.
Seni emziren, seni
emziren kadını emziren, seni doğuran / doğurtanı emziren, seni emziren kadını
doğuran veya onun sütünün sahibini doğuran kadınlar senin süt annendir.
Diğerlerini de buna kıyas et.
Şunlarla evlenmek sana
haram değildir:
> Senin erkek
kardeşini ve çocuklarının çocuklarını emziren kadın,
> çocuğunu emziren
kadının annesi ve kızı,
> Nesep veya süt
emzirmeden senin erkek kardeşinin kız kardeşi ki o senin baba-bir erkek
kardeşinin anne-bir kız kardeşidir. Bunun aksi de [yani senin ana-bir erkek
kardeşinin baba-bir kız kardeşi de sana haram olmaz.]
407. Yukarıda [akrabalık
sebebiyle evlenilmesi haram olan] yedi kişi, süt hısımlığı sebebiyle de haram
olur. Bunun delili ayettir. Ayrıca Buhari ve Müslim'de yer alan hadise göre Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Doğum yoluyla ne
haram oluyorsa aynısı süt emme sebebiyle de haram olur.(Buhari, Şehadat, 2646;
Müslim, Rada', 3553)
Bir başka rivayette
"neseben ne haram oluyorsa" şeklindedir.(Buhari, Şehadat, 2644;
Müslim, Rada', 3564)
Diğer bir rivayette
şöyle buyrulmuştur: Neseben evlenilmesi haram olan kimseleri, süt emzirme
açısından da haram kabul edin.(Buhari, Nikah, 5111)
408. Süt anneye ilişkin
ölçüye göre şunlar senin süt annendir:
> Seni emziren,
> Seni emziren kadını
veya o kadından süt gelmesine sebep olan erkeği emziren,
> Doğrudan veya
dolaylı olarak seni doğuran / doğurtanı emziren,
> Seni emziren kadını
doğrudan veya dolaylı olarak doğuran / doğurtan,
> Seni emziren kadından
süt gelmesine sebep olan erkeği doğrudan veya dolaylı olarak doğuran / doğurtan
Yukarıda zikredilen yedi
kişiyi süt haramlık yönünden bunlara kıyas etmek gerekir.
409. Şunlar kişinin süt
kızıdır:
> Senden kaynaklanan
sütü emen,
> Doğrudan veya
dolaylı olarak senden doğan kimseden kaynaklanan sütü emen,
> Doğrudan veya
dolaylı olarak senden doğan kadının sütünü emen,
> Süt kızın gerek
nesep gerek süt emme yönünden ne kadar aşağa inerse insin kızları.
410. Şunlar kişinin süt
kız kardeşidir:
> Annenin emzirdiği
kız,
> Sabandan
kaynaklanan sütle emzirilen kız,
> Seni emziren süt
annenin doğurduğu kız,
> Süt babanın
doğurttuğu kız.
411. Şunlar kişinin süt
halasıdır:
> Süt babanın kız
kardeşi,
> Gerek doğrudan
gerek dolaylı olarak süt babayı doğurtan kişilerin nesep veya süt emme yoluyla
kız kardeşi.
412. Şunlar kişinin süt
teyzesidir:
> Süt annenin kız
kardeşi,
> Süt emziren kadını
doğrudan veya dolaylı olarak dünyaya getiren kadının nesep veya süt emme
yoluyla kız kardeşi olan kişi.
413. Şunlar kişinin süt
erkek kardeşlerinin ve süt kız kardeşlerinin kızlarıdır:
> Süt anne ve süt
babanın çocuklarının gerek süt gerekse nesep yoluyla olan kızları,
> Süt kız kardeşin
emzirdiği kız,
> Senin erkek
kardeşinden kaynaklanan sütü emen kız ile onun kızları ve nesep ve süt emmeden
evlatlarının kızları.
414. Senin erkek
kardeşini veya kız kardeşini emziren kadın sana haram olmaz. Şayet nesepten
olsaydı haram olurdu; çünkü bu kişi ya senin annen, ya da babanın ilişkide
bulunduğu kadın olurdu.
415. Senin çocuğunun
çocuğunu emziren kadın da sana haram olmaz. Şayet neseben anne olsaydı haram
olurdu; çünkü o ya senin kızın ya da oğlunun ilişkide bulunduğu kadın olurdu.
416. Senin çocuğunu
emziren kadın ve onun kızı da sana haram olmaz; şayet o nesepten anne olsa
senin ilişkide bulunduğun kadın olurdu ki bu durumda onun annesi ve kızı sana
haram olurdu.
417. Yukarıda sayılan
dört şahıs neseben haram olduğu halde süt emzirme dolayısıyla haram olmaz.
Bazıları bunu "neseben haram olanlar, süt emzirme yoluyla da haram
olur" genel kuralından istisna etmişlerdir.
Nevevi, er-Ravda'da
şöyle demiştir:
Muhakkik alimlerin
belirttiğine göre bunları istisna etmeye gerek yoktur; çünkü bunlar zaten genel
kuralın kapsamına dahil değildir. Bu sebeple ne İmam Şafii, ne alimlerin
çoğunluğu bunları istisna ettiği gibi bunlar hadisten de istisna edilmemiştir;
çünkü erkek kardeşin annesi, erkek kardeşin annesi olması sebebiyle kişiye
haram kılınmamış, kişinin annesi veya babasının karısı olması sebebiyle haram
kılınmıştır. Bu durum ilk meselede bulunmamaktadır. Diğerleri için de aynı
durum söz konusudur.
Rafii, "süt
emzirme" bölümünde buna benzer ifadeler kullanmıştır.
Cüveyni şöyle demiştir:
"Neseben haram olanlar süt emzirme sebebiyle de haram olurlar" hadisi
özlü bir sözdür. Bu, süt emzirme sebebiyle haram olanlara ilişkin kuralları
tamamen içermekte hiçbirini dışarıda bırakmamakta olup, herhangi bir yoruma
açık olmadığı gibi, bir kimsenin bu ifadeyi tamamlamasına da gerek yoktur. Bu,
istisna yoluyla bile olsa herhangi bir çıkarım yapmaya gerek olmayan genel bir
kuraldır.
Bazıları Nevevi'nin
zikrettiği durumları bir şiir halinde şu şekilde düzenlemiştir:
Dört kimse vardır ki süt
emzirme açısından helaldir.
Nesep yoluyla aldığında
ise bunlar haram olur.
Oğlun ninesi ve onun kız
kardeşi, sonra onun erkek kardeşinin annesi ve bir de torun.
Cürcanı bu dördüne üç
kişiyi daha eklemiştir: "Amca ve halanın annesi", "dayı ve
teyzenin annesi", "oğlun erkek kardeşi". Bunlar neseben haram
oldukları halde süt emme sebebiyle haram değildirler. Son durum şöyle
düşünülebilir: Bir kadının oğlu, oğlu bulunan bir başka kadından süt emer, o
oğul bu kadının oğlunun süt erkek kardeşi olur. Bu kadının, oğlunun süt erkek
kardeşiyle evlenmesi haram olmaz.
418. Senin erkek
kardeşinin gerek nesep gerekse süt emme yoluyla olan kız kardeşiyle evlenmen
haram değildir. O kız nesep olarak senin baba-bir erkek kardeşinin ana-bir kız
kardeşidir.
Bu, nesep açısından
şöyle olur:
Senin baba-bir erkek
kardeşin ve ana-bir kız kardeşin olur. O baba-bir erkek kardeşinin, ana-bir
kızkardeşin ile evlenmesi caizdir.
Bu, süt emme konusunda
şöyle olur:
Bir kadın seni ve
yabancı bir kızı evlendirir. Bu durumda senin erkek kardeşin o kızla
evlenebilir.
Bunun aksi de nesep
açısından söz konusu olabilir. Örneğin senin ana-bir erkek kardeşinin, baba-bir
kız kardeşi ile evlenebilirsin. Yani senin erkek kardeşinin babasının, senin
annenden doğmamış olan bir kızı olur, senin onunla evlenmen caizdir.
Süt emme açısından ise
şöyle olur: Bir kadın senin erkek kardeşinle birlikte sana yabancı bir kızı
emzirir, senin o kızla evlenmen caizdir.
Not: Aksi durum, el-Muharrer, er-Ravda ve
Eş-Şerhu'l-kebir'de bulunmayıp [Nevevi tarafından] el-Minhac'a eklenmiştir.
3. SIHRİYET / (ENSEST)
Nevevi daha sonra
haramlığın üçüncü sebebi olan sıhriyet konusunu ele almaya başlamıştır.
Gerek nesep gerekse süt
emme yoluyla senin çocuğun olan veya kendisinin çocuğu olduğun kişinin karısı
sana haramdır. Yine senin karının nesep ve süt emme yoluyla olan anaları sana
haram olduğu gibi, anasıyla zifaf yapmışsan kızları da sana haramdır.
419. Araya bir vasıta
girerek veya girmeksizin senden doğmuş olan erkeğin karısı ile evlenmen -senin
çocuğun onunla zifaf yapmamış olsa bile- haramdır. Çünkü "sizin
sulbünüzden olan oğullarınız karılarıyla evlenmeniz size haram kılındı"
[Nisa, 23] ayetinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
420. Yine araya bir
vasıta girerek veya girmeksizin senin kendisinden doğmuş olduğun gerek baba
gerekse anne tarafından olan babalar ve dedeler bir kadınla evlendiğinde -zifaf
yapmamış olsalar bile- onlarla evlenmen sana haram olur. Çünkü "Daha önce
geçen müstesna, babalarınızın nikahladığı kadınlarla evlenmeyin" [Nisa, 22]
ayetinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
İmam Şafii, el-Ümm'de
şöyle demiştir: [Daha önce geçen müstesna ifadesi] "cahiliye döneminde,
siz bunun haram olduğunu bilmezken" anlamına gelir.
421. [Yukarıdaki
haramlık] gerek nesep gerekse süt emzirme yoluyla olsun fark etmez. Bu ifade,
yukarıdaki her iki maddeyle ilişkilidir. Neseben haramlığın delili ayettir. Süt
emme dolayısıyla haramlığın delili ise daha önce geçen hadistir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Allah ayette, sulbünüzden olan oğullarınızin karıları,
ifadesini kullandığı halde, süt emzirmeden olan oğlun karısı nasıl haram olur?
Buna şöyle cevap
verilir: Mefhum-i muhalefet, ancak mantuk [ifadede yer alan ibareler] onunla
çelişmediğinde hüccet olur. " Burada ise "neseben haram olan herkes,
süt emme sebebiyle de haram olur" şeklindeki hadisin mantuku bununla
çelişmektedir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "O zaman ayette ["sulbünüzden olan"] şeklinde
kayıt konulmasının anlamı nedir?"
Buna şöyle cevap
verilir: Bunun amacı, evlatlığın karısını dışarıda bırakmaktır. Kişinin, evlat
edindiği çocuğun karısıyla evlenmesi haram değildir; çünkü o, gerçekte kendi
oğlu değildir.
422. Senin karının gerek
doğrudan gerekse araya vasıtalar girmesi yoluyla olsun, neseben ve süt emme
yoluyla olan anneleriyle evlenmen de haramdır. Burada zifaf olsun ya da olmasın
fark etmez; çünkü "karılarınızın anaları [size haram kılındı]"
ayetinin ifadesinde herhangi bir kayıt yoktur.
423. Karının gerek
doğrudan gerekse araya vasıtalar girmesi yoluyla olan kızları da, sahih veya
fas id bir nikah akdiyle karınla zifafta bulunmuşsan sana haramdır. Çünkü şu
ayetin ifadesinde hiçbir kayıt bulunmamaktadır:
> "Kendileriyle
birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı.
Eğer onlarla [nikahlanıp da] henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size
bir mahzur yoktur. " [Nisa, 23]
Bu ayette
"evleninizde bulunan" ifadesinden zıt anlam çıkarılamaz; çünkü bu, o
dönemdeki yaygın durum dikkate alınarak bu şekilde ifade edilmiştir.
Şu sorulabilir:
Birbirine atfedilen cümlelerden sonra gelen sıfat o cümlelerin tümüne döndüğü
halde, "henüz birleşmemişseniz" ifadesi niçin ikinci cümleyle
ilişkilendirildiği halde "karılarınızın anneleri" ifadesiyle
ilişkilendirilmemiştir?
Buna şöyle cevap
verilir: Ayetteki ikinci "nisaiküm [karılarınız]" ifadesi harf-i
cerle mecrurdur. ilk "nisaiküm" ifadesi ise başındaki muzaftan dolayı
mecrurdur. Amil değiştiğinde, sonrakinin öncekine tabi kılınması söz konusu
olmaz, arada bağlantı tamamen kopmuş olur.
Buna "ma'mul
cerdir, o da her ikisinde birdir" denilerek itiraz edilmiştir.
Not:
a. Şeyh Ebu Hamid ve
başkalarının söylediklerinden anlaşıldığına göre, zifafın annenin hayatındayken
gerçekleşmesi dikkate alınır. Buna göre kadın zifaftan önce ölse, kişi onun
ölümünden sonra kendisiyle ilişkide bulunsa, bu ilişki, onun kızıyla evlenmeyi
haram kılmaz; çünkü -Ruyanl tereddüt etmiş olmakla birlikte- buna zifaf
denilmez.
b. Şu sorulabilir:
"Alimler kızın usulündeki haramlık konusunda zifafa itibar etmedikleri
halde kızın haram olması konusunda buna niçin itibar etmişlerdir?"
Buna şöyle cevap
verilir: Kişi, genellikle nikah akdinin ardından evliliğe ilişkin işleri
düzenlemek için kızın annesiyle konuşmaya ihtiyaç duyar. Bu yüzden anne akitle
haram olmuştur ki damadının kendisiyle bu konuları konuşması kolayolsun, kızı
ise böyle değildir.
c. Haramlığın
"zifafa girmek / birleşmek" ile kayıtlanmasından, ilk üçünün yalnızca
akitle haram hale geldiği anlaşılmaktadır ki daha önce geçtiği üzere bu
doğrudur. Burada akdin sahih olması şarttır. Fasid akde gelince, bu akide
kişinin evlendiği kadınla ilişkiye girmesi hela! olmadığı gibi bu akit sıhriyet
haramlığını da doğurmaz.
Burada özetle şunu
söyleyebiliriz: "Üvey kız gibi, [annesiyle] cinsel ilişkide bulunmakla
haram olan kimse için akdin sahih olması şartı dikkate alınmaz. Yalnızca akit
yapmakla haram olan kadınlara -ki bunlar ilk üçüdür- gelince onların haram
olması için akdin sahih olması dikkate alınır. Bununla birlikte kişi fasid bir
akitle ilk üç kadınla ilişkide bulun sa burada akitten dolayı değil ilişkiden
dolayı haramlık söz konusu olur."
Nevevi'nin sözünün
zahirinden ilk anda şöyle bir anlam anlaşılmaktadır: "Kadın, kocasının
menisini [onunla ilişkide bulunmaksızın] kendi cinselorganına koysa bu durum
kocanın üvey kızıyla evlenmesini haram kılmaz". Bu kastedilmemiştir.
Çünkü er-Ravda ve
eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiğine göre, bir erkeğin menisi dokunulmazlığa
sahip ise -yani mesela bir kadının kocasına ait ise- kadın o meniyi kendi
cinselorganına koyduğunda [ilişkide bulunmamış olsa bile] sıhriyet haramlığı
meydana gelir. Bundan anlaşıldığına göre o kadının kızı [yani kocanın üvey
kızı] da ona haram olur.
Bulkini ise buna aykırı
görüş belirtmiştir.
Nevevi'nin sözünün
zahirinden şu da anlaşılmaktadır: "Kişi, kendisiyle zifafta bulunmamış
olduğu karısına lian yapsa ve o kadının doğuracağı çocuğun kendisinden
olmadığını belirtse, o kızla evlenebilir; çünkü bu kız, kişinin ilişkide
bulunmadığı bir kadının kızı olup kendisinin kızı olduğu sabit
olmamıştır." Bu anlam kastedilmemiştir. Daha doğru görüşe göre kişinin bu
kızla evlenmesi haramdır; çünkü daha önce işaret edildiği üzere bu kızın nesebi
o adamdan kesin olarak kopmuş olmaz.
Nevevi'nin sözünden şu
sonuçlar çıkmaktadır:
1. Annenin kocasının
kızı ve kızın kocasının kızı ile annesi haram olmaz.
2. Babanın karısının
annesi, oğlun karısının annesi veya kızı haram değildir.
3. Üveyoğlun karısı,
üvey babanın karısı haram değildir.
Çünkü bunlar,
"evlenilmesi haram olanlar" arasında zikredilen kimselerden
değildirler.
Bir kimse dıriye
edinerek bir kadınla ilişkide bulunsa o kadının anneleri ve kızları kendisine
haram olur. O kadın da bu erkeğin babalarına ve oğullarına haram olur. Yine
erkek hakkında şüphe ile ilişkide bulunduğu kadın açısından da durum böyledir.
Bir görüşe göre kadın hakkında da böyledir.
Kendisiyle zina edilen
kadından dolayı sıhriyet haramlığı doğmaz.
Daha güçlü görüşe gore
şehvetle dokunmak, cinsel ilişkide bulunmak gibi değildir.
Mahrem olan bir kadın
büyük bir beldedeki kadınların içinde karışmış olsa, erkek o bölgedeki kadınlar
içinden evlenebilir. Sınırlı sayıda kadınların içinde karışmış olsa onlardan
biriyle evlenemez.
Kişinin, babasının
karısıyla şüphe yoluyla ilişkide bulunması örneğinde olduğu gibi bir nikah
üzerine onun ebediyyen haramlığını gerektiren bir durum meydana gelse kişi
nikahını yarıda keser.
424. Bir kimse hayatta
iken bir kadınla -bu kadın kendisine ebediyen haram olsun veya olmasın fark
etmez- mülkiyetine dayanarak [yani cariye edinerek] ilişkide bulunsa o kadının
anneleri ve kızları o erkeğe haram olur. O kadının kendisi, erkeğin babalarına
ve oğullarına ebediyen haram olur. Bu konuda icma vardır. Çünkü cariye edinerek
ilişkide bulunmak, nikah akdi ile ilişkide bulunmak gibi kabul edilir.
425. Hayatta olan bir
kadınla şüphe yoluyla ilişkide bulunan erkek hakkında da aynı durum geçerlidir.
Orneğin bir erkek bir kadını kendisinin karısı veya cariyesi zannederek
ilişkide bulunsa veya fasid bir satım akdi ya da fasid bir nikah akdine
dayanarak ilişkide bulunsa o kadının anneleri ve kızları bu erkeğe haram olur.
Bu kadın da o erkeğin babalarına ve oğullarına haram olur. Bu ilişki sebebiyle
nesep sabit olduğu gibi, iddet de gerekli olur. Kadın, erkeğin zannettiği gibi
çıksın ya da çıkmasın hüküm değişmez.
426. Bir görüşe göre
şüphe yoluyla ilişkide bulunan kadın hakkında da böyledir. Yani bir kadın, bir
erkeğin kendi kocası olduğunu zannederek ilişkide bulunsa o erkek durumu bilse
bile hüküm böyledir. Bu görüşe göre, iki taraftan birinde şüphenin bulunması
yeterlidir.
427. RafiI'nin "süt
emzirme" bölümünde tek görüş olarak belirttiğine göre, ölmüş bir kadınla
ilişkide bulunmak kesin olarak sıhriyet haramlığını doğurmaz.
428. Çift cinsiyetli
şahsısla ilişkide bulunmaya gelince, Ebu'lFutC'ıh'un belirttiğine göre ilişkide
bulunulan organın onda fazlalık olması ihtimaline binaen sıhriyet haramlığı
doğmaz.
Not: Bir kadınla şüphe ile ilişkide bulunmanın,
cariyelik yoluyla ilişkide bulunmaya benzetilmesinden sanki şüphe yollu ilişkinin
hem haramlığı hem de mahremiyeti gerektirdiği gibi bir anlam çıksa da bu
kastedilmemiştir. Bundan yalnızca haramlık çıkar.
Buna göre şüphe ile
ilişkide bulunan kişinin, ilişkide bulunduğu kadının annesine veya kızına
bakması, bunlarla yalnız kalması, yolculuğa çıkması, onlara dokunması, tıpkı
ilişkide bulunulan kadın gibi hatta daha da öte haram olur. Kişi daha sonra bu
kadınla evlenip zifaf yapsa, alimlerin sözünden anlaşıldığına göre mahremiyet
de sabit olur. Nevevi'nin "bunun kadın hakkında bir etkisi olmaz"
şeklindeki ifadesi mehir açısından değil haramlık açısındandır.
Bu meseleye ilişkin
hükümlerin özü şudur: Yalnızca ilişkide bulunan erkekte şüphe olduğunda
sıhriyet haramlığı, nesep ve iddet sabit olur, mehir gerekmez. Yalnızca kadında
şüphe olduğunda sadece mehir sabit olur, sıhriyet haramlığı, iddet ve nesep
sabit olmaz.
"Erkek
hakkında" ifadesinin kapsamına iki durum girer: Kadın ve koca hakkındaki
şüphe ve yalnızca koca hakkındaki şüphe. Bundan iki durum çıkarılır: Yalnızca
kadının şüphe etmesi, erkeğin şüphe etmemesi.
429. Bir kadınla zina
etme sebebiyle sıhriyet haramlığı doğmaz. Bu sebeple zina eden erkek, zina
ettiği kadının annesiyle ve kızıyla evlenebileceği gibi, zina eden adamın oğlu
ve babası da o kadınla evlenebilir; çünkü Allah nesep ve sıhriyeti kullarına
bir lütuf olarak verdiğini belirtmiştir. Nesep nasıl ki zina ile kurulmuyorsa
sıhriyet de böyledir.
Not: Akıl hastasının zinası istisna edilmiş olup
bununla sıhriyet haramlığı sabit olur. İbn Şehbe'nin belirttiğine göre bunun
istisna edilmesine gerek yoktur; çünkü akıl hastasının yaptığı ilişki görünüşte
zina gibi olsa bile hakikatte zina değildir; çünkü onun açısından günah ve had
cezası söz konusu değildir.
Bir adam, bir erkek
çocukla ilişkide bulunsa, çocuğun annesi ve kızı o adama haram olmaz.
430. Bir kimsenin
karısına veya cariyesine şehvetle dokunması veya öpmesi ya da mesela yatağında
bulunan bir kadını karısı zannederek şüphe yoluyla ona şehvetle dokunması ve
öpmesi [cinsel ilişki gibi sıhriyet haramlığı dOğurur mu? Bu konuda İmam
Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bu, cinsel ilişki gibi değildir; çünkü bu, iddeti gerektirmez. Aynı şekilde
sıhriyet haramlığını da gerektirmez.
İkinci görüş
Bu da cinsel ilişkide
olduğu gibi kadından cinsel haz duymaya sebep olduğundan cinsel ilişki gibidir.
Ayrıca bu da tıpkı ilişki gibi ihramlı olan kimseye fidyeyi gerektirecek bir
yararlanmadır. Alimlerin çoğunluğu bu görüştedir.
Not: "Şehvet" kaydı, Nevevi'nin
el-Muharrer'e eklediği bir fazlalıktır. Nevevi ed-Oekaik'de şöyle demiştir:
"Bu kaydın konulması zorunludur. Şehvetsiz olarak dokunmak, alimlerin
çoğunluğuna göre haramlığı gerektirmez."
Zerkeşi şöyle demiştir:
Nevevi'nin söylediğine şu durum bir aykırılık teşkil eder: "Baba, oğlunun
cariyesine dokunduğunda, babanın cariye üzerinde mülkiyetinin bulunmasına
ilişkin bir şüphe olduğundan cariye haram olur. Yani bu konuda, zevceye dokunma
meselesinin aksine görüş aynlığı bulunmaktadır." Bunu Cüveynı söylemiştir.
Kadın, kocasının
menisini kendi vücuduna soktuğunda bununla iddet, sıhriyet haramlığı ve nesep
sabit olur. Yine yabancı bir erkeğin veya cariye efendisinin menisini vücuduna
dahil ettiğinde de böyledir. Ancak bununla muhsanlık, boşanmış kadının ilk
kocasına helal olması, mehrin kesinleşmesi, mehir belirlememiş olan kadına
mehir ödemenin gerekli olması, şüphenin bulunduğu durumda gusül ve mehir sabit
olmaz. Bununla kocanın boşadığı karısına dönüşünün gerçekleşip
gerçekleşmeyeceği konusunda ihtilaf bulunmaktadır. İbnü'l-Mukrı, şerh ettiği
kitaba tabi olarak bu bölümde ric'atin gerçekleşmeyeceğini tek görüş olarak
aktarmıştır. Bu, Rafii ve Nevevi'nin "[üç kere boşanan kadının] ikinci
evlilik yaparak ilk kocasına helal olması" ve "cinsel iktidarsızlık
sebebiyle nikahın fesholması" konusunda tek görüş olarak "ric'at
sabit olur" şeklindeki ifadelerine aykırıdır. Rafii de eş-Şerhu's-sağır'de
yalnızca bu görüşü aktarmakla yetinmiştir ki el-Mühimmat'ta belirtildiği üzere
daha doğru olan da budur. İsnevi şöyle demiştir:
"Maverdi bazı
alimlerimizden şunu aktarmıştır: Kadının vücuduna kocasının menisini sokmak
suretiyle haramlığın gerçekleşmesi için, kocanın boşaldığı esnada ve kadının
meniyi vücuduna koyduğu esnada aralarında evliliğin bulunması şarttır."
Bundan anlaşıldığına göre her iki durumda yabancı bir erkeğin menisi ile
haramlığın gerçekleşebilmesi için şüphenin bulunması gerekir. Bundan kasıt, her
iki durumda da meninin dokunulmazlığının bulunmasıdır. Bu ise kocanın veya
efendinin zina sebebiyle gelen menisini, kadının veya cariyenin kendi vücuduna
sokmasıyla gerçekleşmez.
Beğavı'ye göre kişi,
zina ettiğini zannederek kendi karısıyla birleştiğinde kendisinden gelen meni
hakkında bu sabit olduğu gibi yukarıdaki bütün durumlarda da olur. Ona şöyle
cevap verilmiştir: Kişinin belirtilen zan ile kendi karısı ile ilişkide
bulunması bizim meselemizin aksine gerçekte zina değildir.
431. Bir şahsın nesep,
süt emme veya sıhriyet yoluyla mahremi olan bir kadın ya da -Cürcanl' nin ifade
ettiğine görelian, nesebini reddetme, putperest olma vb. sebeplerle kendisine
haram olan bir kadın büyük bir şehirdeki sayısı belirli olmayan kadınlar
arasında karışmış bulunsa, gerek araştırma yaparak gerekse yapmaksızın o
kadınlar içinden biriyle evlenebilir. Çünkü kişinin bu şehirdeki bir kadınla
evlenmesini yasakladığımızda o kişi başka yere yolculuk yapmak suretiyle zarar
görebilir. Hatta bu durumda evlenme yolu tamamen kapanmış olabilir. Zira başka
bir şehre gitse bile o kadının oraya gitmediğinden emin olunamaz. Bu, biri
tarafından avlanmış hayvanın, mübah olan ve sayısı belirli olmayan hayvanların
arasına karşımasına benzer ki bu durumda av yapmak haram olmaz.
Not: Nevevi'nin "onlar içinden
evlenebilir" ifadesinden, onların tümüyle evlenemeyeceği anlaşılmaktadır
ki Cürcanı bunu açık olarak ifade etmiştir.
Kişi, bu kadınlar
içinden biri kalıncaya veya belirli sayıda kadın kalıncaya kadar diğerleriyle
evlenebilir mi? Ruyani'nin babasından aktardığına göre burada iki ihtimal söz
konusudur. Ruyani'ye göre ikinci ihtimal [yani evlenmesinin caiz olmayacağı
görüşü] kıyasa daha uygundur. Bana göre de böyledir.
Nevevi benzer bir
durumda [necis ile temiz] kapların karışması halinde birinci ihtimali [yani bu
kaplardan kullanmanın caizliğini] sahih kabul etmiştir. Arada şu fark vardır:
Kaplar konusunda zan yeterlidir; nitekim temiz olduğu konusunda zan bulunan bir
kaptan abdest almak ve bu abdestle namaz kılmak sahihtir, yine kesin temiz
olduğu bilinen suyu kullanma gücü bulunduğu halde şüpheli bulunan kaptaki su ile
abdest almak helaldir.
Burada kapların sayısı
sınırlı olsun ya da olmasın böyledir. Nikah ise farklıdır.
Nevevi'nin
"mahrem" ifadesi, halkın ağzında çoğunlukla bu şekilde telaffuz
edilmekle birlikte aslında bunun "muharrem" diye telaffuz edilmesi
daha doğrudur; çünkü burada hüküm yalnızca birinciye [yani mahreme] özgü
değildir; zira aynı nikah altında cem etmenin yasaklandığı veya iddet sebebiyle
evlenilmesi haram olan kadınların hükmü de [onlar mahrem sayılmadığı halde]
böyledir.
432. [Evlenilmesi haram
olan bir kadın] sınırlı sayıda kadının arasında bulunsa, kişinin bu kadınlar
içinden biriyle / bazılarıyla evlenmesi helal olmaz. Zira önceki durumun aksine
burada onlardan kaçınmakta herhangi bir zorluk bulunmadığı gibi ayrıca cinsel
konularda ihtiyata riayet etmek esastır.
433. Kişi bu hükme
muhalefet ederek evlense, daha doğru görüşe göre bunu yapmasını yasak kabul
ettiğimizden dolayı bu nikah akdi sahih olmaz. Çünkü daha önce geçtiği üzere
kişinin, evleneceği şahsın kendisine helal olduğunu kesin olarak bilmesi,
evliliğin sıhhat şartıdır.
İbn Şehbe'nin belirttiği
üzere şu [iki] durum buna aykırılık teşkil etmektedir:
> Kişi, murisinin
hayatta olduğunu zannettiği halde onun cariyesi ile evlense, daha sonra
murisinin öldüğü ortaya çıksa bu nikah sahihtir .
> Kayıp olan bir
şahsın karısı beklemesi gereken süre kadar bekledikten sonra kişi bu kadınla
evlense ve daha sonra kayıp şahsın ölü olduğu ortaya çıksa İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre bu sahih olur.
434. ilk duruma şu
şekilde cevap verilir: Burada şüphe kocanın cariyeye malik olup olmadığı
konusundadır. Onun malik olduğunun sonradan ortaya çıkmasının bir zararı
yoktur. Nitekim çift cinsiyetli olan bir kimse, kız kardeşini evle ndirdikten
sonra bu şahsın erkek olduğu anlaşılsa [nikah esnasında velinin cinsiyetinin
bilinmemesinin akde] bir zararı olmaz.
435. İkinciye şöyle
cevap verilir: Bazı imamlar kişinin bunu yapabileceği görüşünü
benimsemişlerdir. Kişinin gerçekte ölmüş olduğu ortaya çıkınca akit sahih olur.
436. Buradaki ayrım,
kişinin cariyesi üzerindeki mülkiyetine dayanarak onunla ilişki kurmayı
istemesi meselesinde de söz konusudur.
437. Cüveynı şöyle
demiştir: "Sınırlı sayıda ifadesi, yöneticilerin değil de fertlerin tek
tek saymalarının kolayolduğu sayıdır."
Gazali şöyle demiştir:
Sınırsız sayıda ifadesi, mesela bin kişi gibi açık bir alanda toplandıklarında
onlara bakan kişinin bir bakışta sayması mümkün olmayacak kadar kalabalık olan
kimselerdir. Yirmi kişi gibi sayması kolayolan kimseler ise sınırlı sayıdadır.
Bunların arasında olan
sayılar ise zanna dayalı olarak bu iki taraftan birine katılır. Şüphenin söz
konusu olduğu durumda kişi kalbine danışır [fetvayı kalbinden alır].
Ezrai ve başkaları şöyle
demiştir: Genel prensibe göre, şüphe durumunda evliliğin haram olması gerekir.
438. "Mahrem"
ifadesi şunu dışarıda bırakmaktadır: Kişinin karısı, başka kadınların arasında
karışmış olsa, inceleme ve araştırma yapmak suretiyle bile olsa bu kadınlardan
herhangi biriyle ilişkide bulunması hiçbir şekilde caiz olmaz. Çünkü bu konuda
inceleme araştırmanın bir yeri yoktur. Ayrıca cinsel ilişki, ancak akitle helal
olur, inceleme ve araştırmayla değiL.
439. Bir evlilikte,
eşlerin ilişkisini ebediyen haram kılacak bir durum meydana gelse, bu durum
evliliğin devam etmesini engeller .
> Örneğin bir kimse
oğlunun karısı ile şüphe yoluyla ilişkide bulunsa (veya babasının karısı ile
ilişkide bulunsa),
> Veya kendi
karısının annesiyle ya da kızıyla şüphe yoluyla ilişkide bulunsa,
Bu durumlar nasıl ki
nikah akdinin ilk baştan kuruluşuna engel teşkil ediyorsa, [sonradan meydana
geldiğinde de] kadının nikahı kendiliğinden fesholur. İlişkide bulunulan kadın,
ister kişinin erkek kardeşinin kızı gibi akit öncesinde onun mahremi olan bir
şahıs olsun ister böyle olmasın hüküm eşittir. Hocamız Zekeriya el-Ensarı şöyle
demiştir: "Bazılarının, ikinci şıkkı [yani nikah öncesinde mahremi
olmaması şıkkını] bir kayıt olarak ileri sürmeleri dikkate alınmaz."
Not: Nevevi, yukarıdaki durumun bir evlilikte
meydana gelmesinden bahsederek aynı durumun, cariyelikte meydana gelmesini
dışarıda bırakmıştır. Örneğin bir baba, oğlunun cariyesi ile ilişkide bulunsa
bu cariye oğluna ebediyen haram olmakla birlikte şayet cariye bu ilişkiden
hamile kalmamışsa oğlun cariye üzerindeki mülkiyeti sona ermiş olmaz.
Yalnızca cariyenin
kendisine haram olmasından dolayı herhangi bir şey gerekmez. Çünkü cariye ile
ilişkinin helal olmasının mali bir değeri yoktur. Cariye elde bulundurmanın en
büyük amacı onun mali yönüdür ve böyle bir durumda da cariyenin mali özelliği
devam etmektedir. Çift cinsiyetli bir şahısla ilişkide bulunmakla nikah akdi
fesh olmaz.
Bazı Ayrıntılar:
a. Bir kimse bir
kadınla, oğlu da o kadının kızıyla nikah akdi yaptıktan sonra her biri
yanlışlıkla diğerinin karısı ile zifafa girerek ilişkide bulunsalar her iki
nikah da fesholur; çünkü babanın karısı, oğlu tarafından ilişkide bulunulmuş
olan bir kadın olduğu gibi, kendisinin şüphe yoluyla ilişkide bulunduğu kadının
da annesidir. Oğulun karısı ise babası tarafından ilişkide bulunulan ve
kendisinin de şüphe yoluyla ilişkide bulunduğu kadının kızıdır. Bu durumda her
bir erkek, ilişkide bulunduğu kadının emsal mehrini vermekle yükümlü olur. Daha
önce cinsel ilişkide bulunan erkek, akit yaptığı kadına, akit esnasında
belirlenen mehrin yarısını öder; çünkü girdiği ilişki ile nikah akdini ortadan
kaldıran kendisidir. Bu, zifaf öncesi karısını boşayan kimse gibidir. Diğer
erkek, nikah akdi yaptığı karısına akitte belirlediği mehrin yarısını ödemekle
yükümlü müdür değil midir? Bu konuda birkaç görüş bulunmaktadır. Birincisine
göre yükümlü değildir; çünkü haramlığın meydana gelmesinde kendisinin bir fiili
yoktur. İkinci görüşe göre ödemekle yükümlüdür; çünkü haramlığın meydana
gelmesinde kadının bir fiili yoktur. Üçüncüsü -ki Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin
belirttiğine göre en uygun olan görüş budur- aklı ermeyen küçük kız, ilişkiye
zorlanan kadın ve uyurken ilişkide bulunulan kadına yarım mehir ödenmesi
gerekir; çünkü bu durumda akdin fesholması bunlara nispet edilemez. Bu şuna
benzer: Bir adamın iki karısından büyük olanı küçük olanı emzirdiğnde her
ikisinin de nikahı fesholur, küçük olan kız kocasından yarım mehir almayı hak
eder. Yukarıdaki meseleye dönecek olursak; daha sonra ilişkide bulunan kişi
önce ilişkide bulunandan, emsal mehrin yarısını alır; çünkü nikah akdinin
ortadan kalkmasına o sebep olmuştur. Bu şahıs, emsal mehrin tümünü geri
alamayacağı gibi ödediği tazminatı da geri alamaz. Bu, tıpkı süt emzirme
meselesine benzer.
Aklı başında olan ve
kendi isteği ile ilişkide bulunmuş olan kadına, yanlışlıkla bile bunu yapmış
olsa mehir ödenmesi gerekmez. Bu, hür bir kadının, zifaf öncesinde köle olan
kocasını satın almasına benzer.
Baba ve oğul,
birbirlerinin akit yaptıkları kadınlarla [yanlışlıkla] aynı anda ilişkide
bulunurlarsa her biri karısına, akitte belirlediği mehrin yarısını öder. Hocam
Remli'nin belirttiği üzere iki görüş içinden tercihe şayan olanına göre baba
oğuldan her biri, diğeri tek başına ilişkide bulunmuş olsaydı ondan geriye
alacağı miktarı karşı taraftan alır, mehrin diğer yarısı ise ortadan kalkar;
çünkü bu kadın, her ikisinin fiili ile haram olmuştur.
Nitekim karşılıklı
çarpışmaya dair benzer meselede de böyledir.
İki ilişkinin arasında
öncelik-sonralık mı yoksa eş zamanlılık mı olduğu bilinemese, ilişkide
bulunulan kadına emsal mehir ödenmesi gerekir, her iki nikah da fesholur. Baba
oğul ise birbirinden herhangi bir şeyalamaz. Her birinin karısı ayrıca akitte
kararlaştırılan mehrin yarısını öder. ibnü's-Sabbağ'ın belirttiği üzere bu
durumda şüphe sebebiyle mehir düşmez.
b. Bir kimse,
bilmeksizin önce bir kadınla daha sonra da kızıyla nikah akdi yapsa ikinci
nikah akdi batıldır. Kişi haramlığı bildiği halde yalnızca ikinci akitle
evlendiği kadınla ilişkide bulunsa ilk nikah varlığını korur; çünkü zina
yoluyla olan ilişkinin bir etkisi yoktur.
Kişi durumu bilmeksizin
ilişkide bulunmuş olsa ilk nikah batılolur; çünkü karısı, şüphe yoluyla
ilişkide bulunduğu kadının annesi veya kızıdır. Bu durumda ilk kadın için
akitte belirlenen mehrin yarısı ödenir, bu kadın kendisine ebediyen haram olur.
ilişkide bulunulan kadına ise emsal mehir ödenir.
Şayet bu kadın, ilkinin
annesi ise o da erkeğe ebediyen haram olur; çünkü o, karısının annesidir. Bu
kadın, ilk kadının kızı ise ebediyen haram olmaz; çünkü bu, ilişkide bulunmamış
olduğu karısından olma üvey kızdiL Ancak anneyle ilişkide bulunmuş sa haram
olur; çünkü o zaman bu, ilişkide bulunduğu kadının kızı olur.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
1. AYNI NİKAHTA
BİRLEŞTİRME SEBEBİYLE OLAN ENGEL