MUĞNİ’L-MUHTAC

NİKAH RÜKÜNLERİ / VELAYET

 

BAYILMA, KÖRLÜK, DİLSİZLİK, FASIKLIK VE KAFİRLİĞİN VELAYETE ETKİS

 

BAYILMANIN VELAYETE ETKİSİ

KÖRLÜĞÜN VELAYETE ETKİSİ

DİLSİZLİĞİN VELAYETE ETKİSİ

FASIKLIĞIN VELAYETE ETKİSİ

KAFİRİN VELAYETİ

 

BAYILMANIN VELAYETE ETKİSİ

 

Bayılmak kısa süreli oluyorsa velinin kendisine gelmesi beklenir. Günlerce sürüyorsa [daha doğru görüşe göre yine] beklenir. Zayıf bir görüşe göre bu durumda velayet uzak veliye intikal eder.

 

218. Velide aşırı safranın yol açtığı heyecan vb. sebeplerle uzun süreli olmayan baygınlık durumları olması halinde -tıpkı uyuyan şahsın durumunda olduğu gibi- velinin kendine gelmesi beklenir. Bu konuda tek görüş vardır.

 

Baygınlık hali bir, iki veya daha fazla gün sürüyorsa daha doğru görüşe göre yine velinin kendine gelmesi beklenir; çünkü bu durum da tıpkı uyku gibi kısa sürelidir. Zayıf bir görüşe göre ise tıpkı akıl hastalığı gibi böyle bir durumda da velinin ayılması beklenmez, velayet hakkı daha uzak olana geçer.

 

219. Kişinin kusuru bulunmaksızın gerçekleşen sarhoşluk hali baygınlık gibidir.

 

220. Velinin baygın veya sarhoş olduğu esnada kızın evlenme ihtiyacı baş gösterirse; Rafii ve Nevevi'nin sözünden ilk anda anlaşıldığına göre hakim kızı evlendirmez. Mütevelli bu durumda hakimin evlendireceğini söylemişse de doğru olan yukarıdakidir.

 

 

KÖRLÜĞÜN VELAYETE ETKİSİ

 

Daha doğru görüşe göre körlük velayete engel değildir.

 

221. [Körlük, evlendirme velayetine engel teşkil eder mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre velayetle amaçlanan şeyaraştırma ve işitme ile de gerçekleştiğinden körlük velayete engel değildir

 

İkinci görüş

 

Körlük velayete engelolur; çünkü bu, tıpkı küçüklük gibi şahitliğe olumsuz etkisi olan bir özelliktir.

 

İlk görüşte olanlar, arada şu farkın olduğunu söylemişlerdir: Kör'ün şahitliği, onun olaya şahit olmasının imkansızlığı sebebiyle reddedilmektedir. Nitekim -ileride ilgili bölümde geleceği üzere onun kör olmadan önce şahit olması mümkün olan konularda, işaret etmeye ihtiyacın olmadığı durumda şahitliği kabul edilmektedir.

 

 

DİLSİZLİĞİN VELAYETE ETKİSİ

 

222. Kör ile ilgili görüş ayrılığı, ne kastettiğini başkalarına yalnızca zeki olanların değil herkesin anlayabileceği işaretlerle anlatabilen dilsiz hakkında da söz konusudur. Şu konuda şüphe yoktur: Bu durumda olan dilsiz kişi yazı yazmayı biliyorsa velayet ona aittir. O, velayeti altındaki kızı evlendirecek bir kimseye vekalet verebileceği gibi kendisi de evlendirebilir. er-Ravda'da yer alan "anlaşılabilir işaret ile yazı eşittir" ifadesiyle Nevevi bunu kastetmiştir. ibnü'lMukn onun evlendirmesine değil velayetine bakarak dilsizin yazısının geçerli olmadığını söylemiştir. Kuşkusuz ki dilsiz kişi yazı yazarak velayeti altındaki kızı evlendiremez; çünkü yazı yazmak -daha önce geçtiği üzere- kinaye yollu konuşmak gibidir.

 

 

FASIKLIĞIN VELAYETE ETKİSİ

       -      .      '

Mezhepte esas alınan görüşe göre fasığın velayet hakkı yoktur.

 

223. [Fasıklığın velayete etkisi konusunda iki rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre devlet başkanı dışında fasığın velayet hakkı yoktur. Velayet ister "zorla evlendirme velayeti" isterse bunun dışında olsun, fasıkhk ister şarap içme ister başka bir sebeple olsun, kişi fıskını açıktan yapsın yapmasın fark etmez.

 

Bunun delili, İmam ŞafiI'nin Müsned'inde sahih bir senetle rivayet ettiği "yol gösterici [fasık olmayan] bir veli olmadıkça nikah yoktur" hadisidir. Ahmed b. Hanbel konuyla ilgili en sağlam rivayetin bu olduğunu söylemiştir. (Şafiı, Müsned, 2, 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6, 260)

 

Buveytl'nin muhtasarında belirtildiğine göre İbn Davud, İmam Şafii'nin şöyle dediğini söylemiştir: "Bu hadisde "yol gösterici [mürşid]" ile kastedilen "adalet sahibi olan"dır.

 

Bunun aklı delili de şudur: Fasıklık, tıpkı kölelik gibi kişinin şahitliğini engelleyen bir kusur oldUğuna göre velayetini de engeller.

 

"Cariyenin efendisi fasık olsa bile veli olur" hükmü buna aykırılık teşkil etmez; çünkü o, velayet hakkı sebebiyle değil mülkiyeti sebebiyle evlendirme yetkisine sahiptir.

 

Bu mesel ed e bazılarınca on üçe kadar çıkarılan farklı rivayetler bulunmaktadır. RafiI ve Nevevi'nin belirttiğine göre bu rivayetler içinde en meşhur olanı, konuya dair İmam ŞafiI'nin iki görüşünün bulunduğu rivayeti olup bu iki görüş içinden Nevevi'nin yukarıda belirttiği görüş daha doğrudur. Diğer görüşe göre ise fasık kişi kızın velayetini üstlenir.

İmam Malik, Ebu Hanife ve çok sayıda alim bu görüştedir. Çünkü ilk dönemlerde fasık kimselerin kendilerinin evlenmesine herhangi bir yasak konmamıştır. İzzeddin b. Abdüsselam bu görüşü doğru kabul etmiş ve bunu "kötülüğe karşı koymada insanın tabiatındaki motif dini motiften daha güçlüdür" şeklinde gerekçelendirmiştir.

 

Gazali şu şekilde fetva vermiştir: "Fasık kişiden velayet hakkı alındığında bu hak fasık bir hakime intikal edecekse, fasık kişi veli olur, aksi takdirde olmaz ... Bunun dışında bir görüşle fetva verilemez; çünkü fasıkhk bütün bölgelerde ve şahıslar arasında yayılmıştır."

Nevevi, Gazali'nin bu görüşünü güzel ve amel edilmesi gereken bir görüş olarak ifade etmiştir. İbnü's-Salah da fetvalarında bunu esas almıştır.

 

Ezrai "bu, Iraklılardan aktarılan meşhur görüşe, İmam ŞafiI'nin ifadesine ve hadise aykırı değildir. Aksine o görüşte yer alan hüküm, kendisinden razı olunan ehil ve alim bir hakim bulunduğunda geçerlidir. Bunun dışında cahil ve fasıkların hakimliği söz konusu olduğunda onlar -alimlerimizin emanet mal konusunda belirttiği üzere- yok hükmünde kabul edilir."

 

Bana göre en uygun olanı, Gazali'nin söylediği sözü mutlak olarak kabul etmektir; çünkü hakim, zorunlu hallerde kızı evlendirir ve onun verdiği hüküm geçerlidir.

 

Devlet başkanının fasıklığının ise hükme olumsuz bir etkisi yoktur; çünkü o, fasıkhk suçu sebebiyle görevinden azlolmuş olmaz. Buna göre o, kendi kızlarını evlendirebileceği gibi başkalarının kızlarını da genel velayet yetkisine dayanarak evlendirebilir. Bu, devlet başkanlığı makamının yüceltilmesi anlamına gelir. Buna göre fasık olan devlet başkanı, tıpkı başkasının kızlarında oldUğU gibi, kendi kızları konusunda da kendisinden başka bir veli olmadığında evle ndirebilir.

 

Fasığın kendisi evlenebilir; çünkü olsa olsa bu bu evlilikten zarar görecek olan kendisidir.

Fasık, başkası hakkında yüklenemeyeceği şeyi kendisi açısından yüklenebilir. Bu yüzdendir ki onun kendisi aleyhindeki ikrarı kabul edildiği halde başkası aleyhindeki şahitliği kabul edilmez.

 

224. Büyük günah işleyen veya küçük günahta ısrar eden bir kimsenin taatleri masiyetlerinden [günahlarından] daha çok değilse bu kimse açısından fasıklık gerçekleşir.

 

225. "Fasıktan veli olmaz" ifadesi, velinin adalet sahibi olmasını şart koşmak anlamına gelmez; çünkü arada orta bir durum vardır. Zira adalet, kişiyi takvaya yapışmaya yönlendiren bir melekedir. Buluğ yaşına erişen bir kişi büyük günah sayılan bir fiil işlemediğinde ve kendisinde takva melekesi gelişmediğinde ne adil ne de fasık sayılır.

 

226. İmam Gazali, durumu kapalı olan kimsenin velayet hakkını üstleneceği konusunda ittifak bulunduğunu nakletmiştir. Başka alimler ise bu konuda görüş ayrılığı bulunduğunu belirtmişlerdir.

 

227. [Toplumda] düşük [olarak görülen] meslekleri yapan kimseler, velayet hakkına sahiptir. Nevevi, bu konuda iki görüş olduğunu naklettikten sonra bu görüşü kesin olarak kabul etmiştir.

 

228. Fasığın velayet hakkı bulunmadığını kabul ettiğimizde; Beğavl'nin belirttiğine göre tövbe ettiği anda evlendirme yetkisine sahip olur. Harezmı de bunu belirtmiştir. Mütevelli ve başkaları, "velinin evliliği engellemesi" konusunda bunu zikretmiştir.

 

Bu görüş şu şekilde gerekçelendirilmiştir: "Nikah konusunda veli olacak şahısta aranan şart fasık olmamasıdır, daha önce tarifi geçtiği şekilde şahitlikte dikkate alınacak derecede adalet sahibi olması değildir. Kişinin fısktan tamamen beri olması ancak şahitliğinin kabul edilmesi konusunda dikkate alınır."

 

Bu, itimad edilmesi gereken görüştür; çünkü velinin evliliği engellemesi meselesinde veli evlendirmeyi yaptığında, günah işlediği ve fasık kabul edildiği durum kesinlikle ortadan kalkmış olur. Kişi başka bir fısktan tövbe ettiğinde ise adalet açısından durumu kapah olur.

Daha önce geçtiği üzere böyle bir kimse kızı evlendirebilir.

 

İbnü'l-Mukrı şöyle demiştir: "Bu kişi, kızı derhal evlendiremez; şahitliğe kıyasla fasıkhktan beri olduğunun ortaya çıkması gerekir."

 

 

KAFİRİN VELAYETİ

 

Kafir erkek, kafir kadına veli olur.

 

229. İmam ŞafiI tarafından ifade edilen ve daha doğru olan görüşe göre aslen kafir olan erkek, -bir Müslüman tarafından azat edilmiş bile olsa- ası en kafir olan bir kadını, farklı inançlara sahip olsalar bile evlendirebilir.

 

Buna göre -tıpkı mirasçılıkta olduğu gibi- Yahudi bir erkek Hristiyan bir kadını, Hristiyan bir erkek Yahudi bir kadını evlendirebilir. Bunun delili şu ayettir: "İnkar edenler birbirinin velisidir." [Enfal, 73]

 

"Mirasçıhkta olduğu gibi" şeklindeki benzetme şunu gerektirir: "Harbi bir erkek zımmı bir kadına veli olamayacağı gibi zımmı bir erkek de harbı bir kadına veli olamaz. İslam ülkesine emanla giren kişi zımmı hükmündedir." Hocamız Zekeriya el-Ensarı'nin belirttiğine göre bu hüküm doğrudur, Bulkın! de bunu sahih kabul etmiştir.

 

230. Kafir kadının velileri içinde, onların dinine göre büyük günah sayılan bir işi yapan ve fasık kabul edilen kimse, bizim tarafımızdan fasık kabul edilen kimse gibi olup velayeti altındaki kızı evlendiremez. Ancak böyle bir günah işlemeyen kimsenin durumu kapalı bile olsa o evlendirme yetkisine sahiptir.

 

Bu kişi büyük günah işlememiş olsa bile şahitliği kabul edilmez. Şahitlik ile velayet arasında şöyle bir fark vardır: Şahitlik tamamen başkası üzerinde velayet anlamına gelir, kafir ise buna ehil değildir. Evlendirmede veliye gelince; o velayeti altındaki kızın maslahatını gözettiği gibi o kızı iffetli kılma, kendi soyundan utanç duyulacak bir şeyi uzaklaştırma konusunda kendi maslahatını da gözetir.

 

Hristiyan bir erkeğin Yahudi bir kadın üzerinde velayeti şu şekilde olabilir: Hristiyan bir erkek Yahudi bir kadınla evlenir ve bu evlilikten bir kız doğar. Kız buluğ çağına ulaştığında babasının dinini seçmekle annesinin dinini seçmek arasında serbest bırakılır. Kız da annesinin dinini seçer.

 

Not:  Nevevi'nin sözünden ilk anda şöyle bir anlam çıkmaktadır: "Kafir olan kadının kocasının kafir ya da Müslüman olması arasında fark yoktur." Bu doğrudur. Bununla birlikte Müslüman bir erkeği, kafirlerin hakimi evlendiremez. Kafir erkek ise bundan farklı olup onların hakimleri tarafından evlendirilmiş olsa bile nikahı sahihtir.

 

Mürtede gelince; onunla başkaları arasında her türlü velayet bağı kopmuş olduğundan mürted bir erkek; Müslüman, mürted veya başka bir kadını evlendirme yetkisine sahip değildir. Mülkiyet halilima dayanarak cariyesini evlendiremeyeceği gibi onunla kendisi de evlenemez.

 

Nevevi'nin sözünden şu anlaşılmaktadır: "Müslüman bir kadın, kafir bir erkek tarafından azat edilmiş bile olsa o erkek bu kadının velisi olamaz." Bu doğrudur, çünkü aralarında velayet yoktur. Bununla birlikte efendinin velisi, -tıpkı birazdan hükmü gelecek olan efendide olduğu gibi- onun kafir olan cariyesini evlendirebilir.

 

Özel velinin bulunmadığı durumda hakim kafir kadını evlendirebilir.

 

Müslüman bir erkek, hristiyan bir kadınla evlenmeyi kabul etme konusunda Hristiyan veya Mecusi bir erkeğe vekalet verebilir; çünkü onlar bu durumda nikahı kendi adlarına kabul etmiş olmaktadırlar. Müslüman bir erkek, Müslüman bir kadınla evlenmeyi kabul konusunda bunları vekil tayin edemez; çünkü bunların Müslüman kadınla evlenmeleri hiçbir şekilde caiz değildir. Bununla birlikte Hristiyan veya Mecusi bir erkek, Müslüman kadını boşama konusunda vekil tayin edilbilir; çünkü onların Müslüman kadını bşaması sahihtir. Bu durum; kafir bir kadının kocasıyla zifaf yaptıktan sonra Müslüman olması ve kocasının onu boşaması, daha sonra kadın iddet beklerken kocasının Müslüman olması halinde söz konusu olur. Koca, kadın iddet beklerken Müslüman olmazsa kadının Müslüman olmasıyla birlikte boşama söz konusu olmaksızın ayrılığın gerçekleştiği anlaşılmış olur.

 

Hristiyan vb. bir erkek ehli kitap bir kadınla evlenirken Müslüman bir erkeği vekil tayin edebilir, Mecusi vb. bir kadınla evlenirken vekil tayin edemez; çünkü Müslüman bir erkeğin Mecusi bir kadınla evlenmesi hiçbir şekilde caiz değildir.

 

Hür kadınla evlenme imkanına sahip olmayan erkek, cariye ile evlenme konusunda maddi durumu yerinde olan bir erkeği vekil tayin edebilir; çünkü maddi durumu iyi olan kişi, o esnada kendisindeki bir durum sebebiyle o cariye ile evlenme yetkisine sahip olmasa bile genel anlamda bu yetkiye sahiptir. Bu, dört karısı bulunan bir kimsenin, bir kadınla evlenmeyi kabul etme konusunda bir kimseyi vekil kılmasına benzer. Bu meselelerin çoğu vekalet bölümünde geçmişti.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

İHRAMLI İKEN EVLENMENİN VE EVLENDİRMENİN HÜKMÜ