MUĞNİ’L-MUHTAC

MEHİR

 

II. FASİD MEHİR

 

Bir kimse bir kadınla mehir olarak şarap veya hür bir kimse yahut gasp edilmiş bir mal vermek üzere evlense emsal mehir vermesi gerekir. İmam ŞafiI'nin bir başka görüşüne göre mehir olarak belirlenen şeyin kıymetini vermesi gerekir.

 

Kişi, biri kendisine ait olan diğeri gasp edilmiş olan iki malı mehir olarak verme karşılığında evlense gasp edilmiş mal üzerindeki mehir batılolur, daha güçlü görüşe göre kendi mülkü olan mal üzerindeki mehir sahih olur. Bu durumda kadın muhayyerdir: Şayet mehir üzerindeki anlaşmayı feshederse emsal mehir ödenmesi gerekir. İmam ŞafiI'ye ait bir başka görüşe göre hem mülk hem de gasp edilmiş şeyin değerini ödemek gerekir.

Kadın mehir üzerindeki anlaşmayı onaylarsa, mülk mal ile birlikte gasp edilen malın emsal mehir üzerindeki hissesini iki malın değerlerine göre almayı hak eder. İmam ŞafiI'ye ait bir görüşe göre mülk olan malla yetinir.

 

Veli, [kocaya hitaben] "seni şu köle karşılığında kızımla evlendirdim ve sana onun elbisesini sattım" dese nikah sahih olur. Daha güçlü görüşe göre mehir ve satım akdi de aynı şekildedir. Bu durumda kölenin değeri elbise ve emsal mehre dağıtılır.

 

Kişi bir kadınla "babasının bin dirheminin olması", "babasına bin dirhem vermek" şartıyla evlense, mezhepte esas alınan rivayete göre bu mehir fasid olur, emsal mehir ödenmesi gerekli olur.

 

Kişi evlilikte muhayyerliği şart koşsa nikah batıl olur. Mehirde muhayyerliği şart koşsa, daha güçlü görüşe göre nikah sahih olur, mehir sahih olmaz.

 

Nikahta ileri sürülen diğer şartlar[a gelince;

 

a) Şart koşulan şey nikahın gereğine uyuyorsa veya bu şartı ileri sürmenin bir yararı yoksa dikkate alınmaz, hem nikah hem mehir sahih olur.

 

b) "Kocanın evlendiği kadın üzerine başka kadınla evlenmemesi" veya "kadına nafaka vermemesi" gibi nikahın gereği ne aykırı olmakla birlikte nikahın asıl amacını ihlal etmeyen bir şart koşulursa nikah sahih olur, şart ve mehir ise fasid olur.

 

c) "Cinsel ilişkide bulunmamak" veya "boşamak" gibi nikahın aslı amacına aykırı bir şart koşulursa nikah batıl olur.

 

Kişi birden fazla kadınla tek bir mehir belirterek evlense, daha güçlü görüşe göre mehir fasid olur, her bir kadın emsal mehir almayı hak eder.

 

Veli, velayeti altındaki erkek çocuğu emsal mehirden daha fazlası karşılığında evlendirse veya reşid olmayan bir kızı yahut reşid bakire kızı ondan izin almaksızın emsal mehirden daha düşüğü karşılığında evlendirse, akitte belirlenen mehir fasid olur. Daha güçlü görüşe göre nikah akdi emsal mehir karşılığında sahih olmuş olur.

 

Taraflar kendi aralarında bir mehir üzerinde gizli olarak anlaşmakla birlikte dışarıya karşı mehri daha yüksek olarak duyursalar, mezhepte esas alınan görüşe göre akit esnasında belirtilen mehrin ödenmesi gerekir.

 

Kadın, velisine "beni bin dirhem karşılığında evlendir" dediği halde veli daha düşük bir mehir karşılığında evlendirse nikah batıl olur. Kadın mutlak olarak evlendirme izni verir de veli emsal mehirden daha düşük bir mehir karşılığında evlendirirse nikah batıl olur. Bir başka görüşe göre emsal mehir karşılığında sahih olur.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Daha güçlü görüşe göre her iki durumda da nikah, emsal mehir karşılığında gerçekleşir.

 

43. Bir kimse mehir olarak "şarap" veya "hür bir şahıs" ya da "gasp edilmiş bir mal" ödemek üzere nikah akdi yapsa; bunu yaparken;

 

> İster "bunu sana mehir olarak veriyorum" demek suretiyle mehir olarak belirlediği şeyi nitelemeksizin yalnızca işaret etsin,

 

> İsterse işaret etmeyip yukarıda belirttiğimiz isimleriyle veya "meyve suyu", "köle" veya "kendi mülküm" diyerek [aslında olduğundan] başka türlü onu nitelesin,

 

[Her iki durumda] daha güçlü görüşe göre emsal mehir gerekir; çünkü nikah akdi sahihtir, akitte belirlenen mehir ise fasiddir. Çünkü ilk ve ikinci olarak zikrettiği şeyler mal değildir, üçüncü olarak zikredilen şey ise kişinin kendi mülkü değildir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre, [emsal mehir değil, akit esnasında mehir olarak] belirttiği şeyin değeri ödenir. Buna göre "şarap" meyve suyu gibi kabul edilerek değeri belirlenir. Ancak meyve suyunun şarabın misli olması gerekir. Yine hür bir kimse köle olarak düşünülerek, gasp edilen mal da kişinin mülkü olarak düşünülmek suretiyle değeri belirlenir. Ancak gasp edilen mal mislı ise onun mislini esas almak gerekir.

 

Nevevi "bedel" demiş olsa daha iyi olurdu. Ancak o bu konuda el-Muharrer' e tabi olmuştur.

Halbuki Rafii'nin kendisi, Gazzarı'nin "değer" ifadesini kullanmasını yadırgadığı halde aynı şeyi [el-Muharrer'de] kendisi yapmıştır.

 

44. Kişi, mehir olarak belirttiği malı nitelemenin yanında işarette de bulunursa, örneğin "sana bu hür kimseyi mehir olarak verdim" derse o zaman alimlerin çoğunluğuna göre kesinlikle emsal mehir gerekir.

 

Not:  Bu hükümler, bizim [Müslümanlann] nikahlarımızda geçerlidir. Kafirlerin nikahlarına gelince, daha önce geçtiği üzere onların sahih mehir olduğuna inandıkları her türlü mal hakkında sahih mehir hükmü geçerli olur.

 

Alimlerin meseleyi şarap ve hür kimse ile ilgili olarak örneklendirmeleri, bu meselenin malolarak elde bulundurulması amaçlanan şeylerle ilgili olmasını gerektirir. Ancak "kan" ve "haşerat" gibi malolarak elde tutulması amaçlanmayan şeylerin mehir olarak belirlendiği durumda yukarıdaki hüküm geçerli olmaz, aksine bu durumda kadın için akitte mehir belirlenmemiş gibi kabul edilir. Bu, alimlerin hulu' konusunda zikrettiği şu duruma benzer: Bir kimse karısı ile böyle bir şey üzerinde hulu' yapsa, bu tasarruf bir ric'i talak olarak kabul edilir; çünkü bunlar hiçbir şekilde malolarak elde tutulması amaçlanmayan şeylerdir. Böyle olunca koca sanki karısından herhangi bir mal almayı arzulamamış gibi kabul edilir.

Bununla birlikte alimlerimiz bu konuda, "malolarak elde tutulması amaçlanan" ile "böyle olmayan" arasında fark olmadığını açık olarak ifade etmişlerdir. Hulu' ile nikah konuları arasında bu mesele açısından şu farkın olduğu belirtilmiştir: "Nikahın amacı cinsel ilişkidir, cinsel ilişki ise mehri gerektirir. Hulu'un amacı ise karı-kocanın ayrılmasıdır. Bu ise genellikle bedelsiz olarak gerçekleşir."

 

45. Kişi bir kadınla, biri kendi mülkü olan diğeri gasp edilmiş olan iki malı mehir olarak verme karşılığında evlense, mehrin gasp edilmiş olan mala tekabül eden kısmı batıl olur.

Daha güçlü görüşe göre kişinin kendi mülkü üzerindeki mehir ise sahih olur. [Daha güçlü görüş ve karşısında yer alan görüş] "başlangıçta akdi bölmek" konusunda İmam Şafii'ye ait olan iki görüştür. Alım-satım konusunda bu meseleye dair açıklamalar geçmişti.

 

Kadın, bu durumdan daha önceden habersiz olup sonradan öğrenmiş ise mehri tümden feshetmek veya onaylamak şıkları arasında tercih yapma hakkına sahiptir; çünkü akitte belirtilen mehrin tümü kendisine teslim edilmemiştir.

 

Kadın mehrin tümünü feshederse kendisine emsal mehir verilmesi gerekir. [Zayıf] bir görüşe göre ise kadın bu durumda [mehir olarak zikredilen] iki malın değerini alma hakkına sahiptir. Bu iki görüş, daha önce geçen iki görüştür. Nevevi'nin -belirtilen gerekçe sebebiyle- ["değerini" ifadesini kullanmayıp] "bedelini" ifadesini kullanması daha uygun olurdu.

 

Kadın mehri onaylarsa, iki malın değeri hesaba katıldığında kocanın mülkiyetinde olan mal ile birlikte gasp edilen malın emsal mehir içindeki hissesini almayı hak eder. Bu, "akdi bölmek caizdir" görüşüne dayalı bir uygulamadır. Buna göre her iki malın değeri birbirine eşit olmak üzere 100 dirhem ise, kadın, gasp edilen malın

değeri yerine emsal mehrin yarısını alır. Başka bir görüşe göre ise kadın, kocanın mülkiyetinde olan malla yetinir, bununla birlikte başka bir şeyalamaz. Bu görüş "satılan malda başka hak sahibi ortaya çıktığında müşteri, satım bedelinin tümünü ödeyerek malı alır veya bırakır" görüşüne dayalıdır.

 

46. Bir kızın velisi, bir şahsa hitaben "seni şu köle karşılığında kızım falan ile evlendirdim ve sana onun şu elbisesini sattım" dese nikah akdi kesin olarak sahih olur. Bunun sahih olmadığını söyleyen şazz bir görüş de bulunmaktadır.

 

Bu şekilde yapılan nikah akdinde daha güçlü görüşe göre mehir ve satım da sahih olur.

[Buradaki daha güçlü görüş ile karşısındaki görüş] "bir akitte, hükümleri farklı iki akit birleştirilebilir mi?" meselesindeki iki görüşe dayanmaktadır. Daha güçlü görüşe göre bunun caiz olmasının sebebi kölenin bir kısmının satım bedeli, bir kısmının ise mehir olmasıdır.

 

"Bu konu, yasaklananlar konusunun sonunda geçmiş olup burada tekrarlanmıştır" denilecek olursa buna şöyle cevap verilir: Burada bu meselede fazladan bir durum daha zikredilmiştir ki o da gerek satım gerekse nikah olarak akdin birleştirilmesinin nasılolacağını tasvir etmektir.

 

47. [Yukarıdaki mesel ed e nikah akdini sahih kabul ettiğimizde] belirtilen kölenin değeri, elbisenin değeri ve emsal mehre dağıtılır. Mesela emsal mehir ı 00 dirhem olsa, elbisenin değeri de bu kadar olsa, kölenin yarısı mehir diğer yarısı elbisenin satım bedelidir. Koca, zifaf öncesinde karısını boşasa, mehrin yarısı kendisine geri döner ki bu da kölenin dörtte biridir. Daha önce "akdin bölünmesi" konusunda şu geçmişti: "Dağıtımda nikahın hissesinin emsal mehir olması şarttır". Daha fazla olursa kesin olarak emsal mehir gerekir.

 

Daha güçlü görüşün karşısında yer alan görüşe göre hem mehir hem de satım akdi batıl olur, kadına emsal mehir verilmesi gerekir.

 

Not:  Nevevi "elbisesini" ifadesiyle, mehrin ve onunla birlikte olan şeyin mülkiyetinin bir şahsa ait olmasının şart olduğuna işaret etmiştir. Şayet kişi "seni kızımla evlendirdim ve sana bu elbiseyi şunun karşılığında sattım" derse; tıpkı birkaç köleyi tek bir fiyatla satmasında olduğu gibi burada da satım ve mehir sahih olmaz, nikah akdi ise emsal mehir üzerinden sahih olur.

 

İmam Şafii, el-Ümm'de şöyle demiştir: Bir kimse, bir şahsa hitaben "seni, sana ait olan iki yüz dirhem karşılığında kızımla evlendirdim ve onun malından yüz dirhemi sana temlik ettim" dese, hem satım hem de mehir batıl olur; çünkü bu, müd d-i acve kuralına bağlıdır.

İki bedelden biri dinar olursa satım ve mehir sahih olur; çünkü bu, mehri ve onun sarfını bir arada yapmak anlamına gelir ki bu, sahih olmayı engellemez.

 

 

Kadının Babasına Bir şey Ödenmesi Şartıyla Yapılan Nikah

 

48. Kişi bir kadınla "kadının babasının [bu evlilik sebebiyle] bin dirhem alacağının olması" veya "kadının babasına bin dirhem vermek" şartıyla evlense [bu konuda hükmün ne olacağı konusunda farklı rivayetler söz konusudur:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan rivayete göre her iki durumda da mehir fasid olur; çünkü burada kişi, cinsellik karşılığında ödemeyi üstlendiği şeyin bir kısmını, kadından başkasına ait kılmıştır.

Her iki durumda da akitte belirlenen mehir fasid olduğundan emsal mehir ödenmesi gerekir.

 

İkinci rivayet

 

İlk durumda mehir fasid olur, ikinci durumda olmaz; çünkü "babasına bin dirhem vermek" ifadesi ille de verilen şeyin babaya ait olmasını gerektirmez.

 

Not:  Bu, (...) ifadesini "yu'tiyehu" şeklinde okuduğumuzda söz konusudur ki bunun anlamı kocanın, kızın babasına bin dirhem vermesidir. Şayet bu ifade (...)"tu'tiyehu" şeklinde okunursa -yani kızın, babasına bin dirhem vermesi şartıyla şeklinde anlaşılırsa- bu, kızın, babasına ödeme yapacağına dair bir vaad f33\ olmuş olur.

 

 

Nikahta Muhayyerlik Şartı

 

49. Eşlerden herhangi biri nikahta muhayyer olmayı şart koşarsa nikah akdi batıl olur; çünkü nikah bağlayıcılık esasına dayalı olduğundan bunun gereğine aykırı bir şeyi şart koşmak, akdin sahih olmasını engeller. Bunu, "muhayyerlik hakkı doğuran bir kusurun bulunması halinde" şart koşarsa; Zerkeşiye göre akdin sahih olması gerekir; çünkü bu, akdin gereği olan şeyi açıkça ifade etmektir. Bu, alimlerin herhangi bir kayıt koymadan belirttikleri ifadeye aykırıdır.

 

 

Mehirde Muhayyerlik Şartı

 

50. Eşlerden biri mehir konusunda muhayyer olmayı şart koşarsa rakit ve mehrin hükmü ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre nikah akdi sahih olur; çünkü mehrin fasit olması nikahı etkilemez.

Burada mehir sahih olmaz, fasit olur. Bu durumda emsal mehir ödenmesi gerekir; çünkü mehir tam anlamıyla bir bedelolmayıp onda bağış anlamı da bulunduğundan muhayyerliğe elverişli değildir. Halbuki kadın, akitte belirtilen mehre ancak muhayyerlik şartıyla razı olmuştur.

 

İkinci görüş

 

Mehir de [nikah gibi] sahih olur; çünkü mehirden amaç -tıpkı satımda olduğu gibi- maldır, bu sebeple mehirde muhayyerlik hakkı vardır.

 

Üçüncü görüş

 

Mehrin fasid olması sebebiyle nikah da fasid olur.

 

 

Nikah Akdinde İleri Sürülen Şartlar

 

51. Nikah akdinde ileri sürülen diğer şartlara gelince [bu şartlar kendi arasında üçe ayrılır:]

a. Dikkate Alınmayan (lağv) Şartlar

 

52. Bu şartlar;

 

> Akdin muktezasına uygun ise, örneğin "kadına nafaka ödenmesi", "birden fazla kadın arasında adalete riayet edilmesi" gibi bir şart ileri sürülürse,

 

> Şart akdin muktezasına uymamakla birlikte böyle bir şartın ileri sürülmesinin herhangi bir amacı yoksa, örneğin "şundan başka yemek yememen şartıyla" gibi bir şart ileri sürülmüşse,

 

Bu durumda şart geçersiz olur, yani her iki durumda da şart ileri sürmenin bir yararı bulunmadığından şartın bir etkisi olmaz. Nikah akdi de mehir de sahih olur. 

 

b. Akdi Etkilemeyen Filsid Şartlar

 

53. İleri sürülen şart, akdin gereğine aykırı olmakla birlikte akdin asıl amacı olan cinsel ilişkiyle çelişmiyorsa, örneğin kadın kocasına "üzerine başka kadınla evlenmemesini" şart koşsa veya koca karısına nafaka vermemeyi şart koşsa, nikahın aslı amacı olan ilişki zedelenmiş olmayacağından nikah akdi sahih olur, şart ise ister ilk durumda olduğu gibi kadın lehine, ister ikinci durumda olduğu gibi kadın aleyhine olsun fasid olur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> "Allah'ın kitabında olmayan her şart batıldır. "(Buhari, Mükatep, 2563; Müslim, itk, 3758)

 

Bu durumda mehir de fas id olur; çünkü şart kadın lehine ise kadın bu durumda yalnızca akitte zikredilen mehre razı olmamıştır. Şart kadın aleyhine ise koca bu durumda akitte belirtilen mehri ödemeye ancak belirtilen şartla razı olmuştur. Bu şartın ise esas alınacak maddı bir kıymeti olmadığından emsal mehrin esas alınması gerekir.

 

 

c. Akdi Bozan Şartlar

 

54. Akitte ileri sürülen şart, akdin aslı amacını zedeliyorsa, örneğin kocanın karısıyla hiçbir şekilde ilişkide bulunmaması veya senede yalnızca bir defa ilişkide bulunması yahut yalnızca geceleri ya da gündüzleri ilişkide bulunması şart koşulursa yahut da kadının ilişki sonrasında bile olsa karısını boşaması şart koşulursa nikah akdi batıl olur. Çünkü böyle bir şart nikahın amacına aykırı olduğundan onu iptal etmiştir.

 

55. Kocanın karısını birkaç kere boşamayı şart koşması meselesini Nevevi, "üç kere boşanan kadının ilk kocasına helal hale gelmesi" konusunda zikretmiştir.

 

56. eş-Şerhu'l-kebir'de Hannatı'den nakledilen görüşe göre koca karısının kendisine mirasçı olmamasını veya kendisinin karısına mirasçı olmamasını yahut her ikisinin de birbirine mirasçı olmamasını yahut da nafakayı kocadan başkasının ödemesini şart koşarsa nikah akdi yine batıl olur. İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır. Bulkini bu durumda şartın batıl, nikahın ise sahih olacağı görüşünü doğru kabul etmiştir.

 

Not: Nevevi'nin esas aldığı "kocanın karısıyla cinsel ilişkide bulunmamasının şart koşulması akdin batı! olmasını gerektirir" görüşü, el-Muharrer'de sahih kabul edilen görüştür. eş-Şerhu's-sağir'de bunun doğruya en yakın görüş olduğu belirtilmiştir. Nevevi Ravdatü't-Talibin'de ve Rafii, eş-Şerhu'l-kebir'de yine Nevevi. Tashihu't-Tenbih adlı eserde ise şu görüşü doğru kabul etmişlerdir: "Bunu koca şart koşarsa nikah akdi sahih olur; çünkü bu kocanın hakkı olup o hakkını terk edebilir. İlişkiye müsaade etmek ise kadının sorumluluğudur". Ezrai ve başkalarının belirttiği üzere alimlerin çoğunluğunun görüşü böyledir. EI-Bohr adlı eserde "Şafii'nin görüşü de budur" denilmiştir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: "İkisinden birisi bir şart koşsa, diğeri bunu kabul etmedikçe akit tamamlanmaz. Diğeri kabul ederse; şayet koca kabul etmişse hakkını terk etmiş olur. Öyleyse kocanın kabul etmesi, kocanın şart koşması gibi kabul edilmelidir. Yine kadın da şartı kabul etmekle kocanın hakkını engellemiş olmaktadır, o zaman kadının bunu kabul etmesi, bunu şart koşması gibi kabul edilmelidir."

 

Buna şöyle cevap verilir: "Biz bunu, her ikisinin ilk olarak yaptığı tasarruf gibi kabul edersek ortada hem akdin sahih olmasını hem de batılolmasını gerektirecek bir durum bulunmuş olur. İlk başta olması, ilk başlangıcın kuvveti sebebiyle baskın gelmiştir. Cevap buna dayandırılmış, hüküm de tearuzu gidermek amacıyla yalnızca buna havale edilmiştir."

 

Akdin batıL olması kapsamından "cinsel ilişkiyi kaldıramayacak durumda olan kadınla ilişkide bulunmama" şartı istisna edilmiştir. Böyle bir kadınla ilişkide bulunmamak şart koşulursa akit batıl olmaz; çünkü bu zaten akdin gerektirdiği bir şeydir. Aynı şekilde kadın, an itibarıyla ilişkide bulunamayacak durumdaysa buna güç yetirebilinceye kadar ilişkide bulunmamayı şart koşmak da böyledir. Bunu Beğavı fetvalarında belirtmiştir.

 

Ezrainin belirttiğine göre zahir olan şudur: "Koca, karısının cinselorganında kemik veya et bulunduğunu biliyor olsa ve kadın da kocasının kendisiyle ilişkide bulunmamasını şart koşsa, bu şart kesinlikle akde zarar vermez." Ezrai şöyle demiştir: "Kadın [sürekli kendisinden kan gelen ve adet dönemi ile istihazayı birbirine karıştırmış] şaşkın durumda bir kadın olursa ve biz de böyle bir kadınla [adetini kesin olarak tespit edinceye kadar] ilişkide bulunmayı haram kabul edersek, bu kadınla ilişkide bulunmamak şart koşulduğunda iki ihtimal de söz konusudur: Akdin fasit olması muhtemeldir; çünkü kadının iyileşmesi mümkündür. Bunun aksi de muhtemeldir; çünkü zahirdeki duruma göre sürekli var olan rahatsızlık devam eder." Bu, daha güçlü olan görüştür.

 

57. Bir kimse birkaç kadınla veya iki kadınla aynı akitte tek bir mehirle evlense, örneğin kadınların dedeleri veya onları azat edenler yahut velilerinin vekilleri onları evlendirse yahut da kadınlar tek bir bedel karşılığında hulu' yapsa [mehrin hükmü ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre [nikahta] mehir ve [hulu'da da] bedel fasid olur; çünkü şu an itibanyla her bir kadına düşen mehrin ne olduğu belli değildir. Bu durumda her bir kadın emsal mehir alır.

 

İkinci görüş

 

Mehir sahihtir, her bir kadına emsal mehrine göre mehir dağıtılır.

 

Evlilik ve [hulu' da] aynlığın sahih olduğu konusunda görüş aynlığı yoktur.

 

Not: "Her birine emsal mehir vardır" ifadesinden "kişi iki dıriyesini bir köle ile tek bir mehir karşılığında evlendirse bu sahih olur" hükmü anlaşılmaktadır ki doğrusu da budur; çünkü aynı efendiye ait iki cariyenin nikahı tek bir nikah gibidir.

 

58. Bir veli;

 

> [velayeti altındaki] çocuk veya akıl hastası için çocuk veya akıl hastasının malından emsal mehirden daha fazla ödeyerek nikah akdi yapsa,

 

> Veya Akıl hastası, küçük veya sefih kız gibi reşid olmayan kızı emsal mehrinden daha azına evlendirse,

> Yahut reşid ve bakire kızı, emsal mehirden daha düşüğüne evlendirme konusunda kendisinden izin almaksızın evlendirse,

 

Burada akitte zikredilen mehrin tümü fasid olur; çünkü veli, velayeti altındaki kişiyi koruyup kollamakla yükümlü olduğu halde burada bu durum söz konusu olmamıştır; çünkü ilk durumda emsal mehirden fazla vermesi, diğer durumlarda emsal mehirden az istemesi maslahata aykırıdır.

 

[Bu durumda nikah akdinin sahih olup olmayacağı konusunda İmam Şaf!ı'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre nikah akdi, -mehrin fas id olmasını gerektiren diğer durumlarda olduğu gibi- emsal mehir karşılığında sahih olur.

 

İkinci görüş

 

Nikah akdi, mehrin yukarıda belirtilen sebeplerle fasid olmasından dolayı sahih olmaz.

 

İlk meselede akdin sahih kabul edildiği durum kadının emsal mehrinin kendisine uygun olduğu durumdur. Veli, velayeti altındaki kişiyi, emsal mehri kendisinin bütün malvarlığına denk üst düzey bir kadınla evlendirirse sefih konusunda alimlerin sahih kabul ettiği görüşe kıyasla burada da nikah akdi sahih olmaz; çünkü bu maslahata aykırıdır. Buna Zerkeşi dikkat çekmiştir.

 

Not:  Rafii ve Nevevi'nin burada tek görüş olarak ifade ettikleri "akitte zikredilen mehrin tümünün fasid olduğu" görüşü, sefihin nikahında tercih ettikleri "mehrin tümünün değil emsal mehri aşan kısmının fasid olduğu" görüşü ile çelişmez; çünkü sefih kendisi hakkında tasarruf ta bulunduğundan fasidlik yalnızca emsal mehri aşan bölümle sınırlı kalır. Veli ise başkası hakkında tasarruf ta bulunduğundan mehrin tümü fasid olur.

 

Veli, velayeti altındaki kişi için kendi malından emsal mehirden daha fazlasına nikah akdi yapsa, fazlalık kısım ayn olsun deyn olsun nikah akdi, belirlenen mehir üzerinden sahih olur; çünkü mehir olarak tayin edilmiş olan maloğlun mülkü değildi ki onun elinden çıkmış olsun. Fazlalığın bağışlanması ancak babanın bağışlaması kapsamında gerçekleşmiştir. Bu ilga edildiğinde oğul bunu kaybetmiş olur ve kendi malından emsal mehir ödemesi gerekli olur. Bunu Gazzal! ve başkaları tek görüş olarak belirtmiştir. Bu, Mütevelli ve başkalarının tercih ettiği "akit fasit olur; çünkü bu, babanın mülkünün oğlun mülküne girmesine yol açar, baba daha sonra fazlalık olan kısmı teberru etmiş olur" şeklindeki görüşten daha iyidir; çünkü bunda yukarıda belirtilen mahzur bulunmaktadır. Baba, velayeti altındaki çocuk adına akit yapmakla mehir ve nafakayı üstlenmiş olmaz.

 

59. Veli, koca ve baliğ durumda olan kadın kendi aralarında gizlice örneğin "yüz dirhem" diyerek bir mehir üzerinde anlaşsalar ve dışarıya karşı mehri "ikiyüz dirhem" diye duyursalar [mehir kaç dirhemdir? Bu konuda farklı rivayetler bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan rivayete göre akitte belirttikleri mehrin ödenmesi gerekir; çünkü akit dikkate alınır. Zira mehir akitten dolayı gerekir. Akit, gizlice anlaştıkları miktardan daha azına veya daha çoğuna yapılsın hüküm değişmez. İmam Şafii'nin bir yerde "mehir, gizlice anlaşılandır" bir başka yerde "mehir, ilan edilendir" şeklindeki iki farklı ifadesi de bu şekilde yorumlanmıştır.

 

İkinci rivayet

 

İkinci rivayete göre ikinci duruma ilişkin İmam Şafii'nin iki görüşü bulunmaktadır. Bazıları bunu ilk durumla ilgili de geçerli saymıştır.

 

İbnü'l-Kasım şöyle demiştir: Bu mesele, her birinde görüş aynlığı bulunan üç kurala dayanmaktadır:

 

1. Özelıstılah, genelıstılahı kaldırır mı?

2. Şartlardaki müphemliğin şartlar üzerinde etkisi var mıdır?

3. Akitten önceki şart akde dahil kabul edilir mi?

 

İki taraf bin dirhemlik mehir yerine "iki bin dirhem" deme konusunda ittifak etse, akit yapılırken bin yerine iki bin dirhem demişlerse sarih lafız "iki bin" şeklinde açıklandığı için iki bin dirhemin ödenmesi gerekli olur. "İki bin" diyerek akit yapmışlar ancak "bin dirhemden başkasının ödenmemesini" şart koşmuşlarsa, şart fasit olduğundan nikah akdi emsal mehir üzerinden sahih olur.

 

60. Reşid bir kız, zorla evlendirme yetkisi bulunmayan velisine "beni bin dirheme evlendir" dese, veli bu miktardan daha az mehri kabul ederse nikah akdi, şarta muhalefet sebebiyle batıl olur. İkinci rivayette yer alan bir görüşe göre ise emsal mehir üzerinden sahih olur.

 

Bu ifadeden, velinin kadını mehirsiz olarak veya mutlak şekilde yahut mehirden bahsetmeksizin evlendirmesi halinde ister kendisi ister vekili evlendirmiş olsun nikahın batıl olacağı evleviyetle anlaşılır.

 

61. Kız mehir miktarından bahsetmeksizin mutlak olarak izin verdiğinde veli onu emsal mehirden daha aşağısına evlendirirse nikah batıl olur; çünkü mutlak verilen izin emsal mehre yorulur, oysa veli bundan daha azını mehir olarak kabul etmiştir. İmam Şafii'ye ait diğer bir görüşe göre nikah, emsal mehir üzerinden geçerli olur; çünkü burada muhalefet açık değildir.

 

Nevevi şöyle demiştir: "Daha güçlü görüşe göre -mehri bozan diğer sebeplerde olduğu gibi- her iki durumda da nikah akdi emsal mehir üzerinden geçerli olur. Allah en iyisini bilir."

 

62. Kız sefih olsa ve veli, kızın belirttiğinden daha az miktar mehir istese, bununla birlikte istenen miktar kızın emsal mehrinden daha fazla olsa; Bulkini et-Tedrib adlı eserde şöyle demiştir:

 

Velinin, emsal mehirden fazlasını kıza kaybettirmemesi gerekir. Alimler bu konudan bahsetmemişlerdir. Bu hüküm, reşid kız hakkında da geçerli kabul edilirse bu da yabana atılacak bir görüş değildir.

 

Ancak alimler emsal mehre dönme imkanı bulunduğundan bunu dikkate almamışlardır; çünkü istenen budur.

 

Not:  Velilerin adeti küçük kızları vadeli mehir karşılığında evlendirmektir. ZerkeşI'nin belirttiğine göre kıza denk olan bir erkeği elde etmek gibi bir maslahat söz konusu olduğunda bu akdin sahih olması gerekir. Ancak veli, mehre karşılık bir rehin almadıkça kızı teslim etmez ki an itibarıyla kızın cinselliğinden yararlanma menfaati, bedelsiz olarak zayi edilmiş olmasın.

 

Veli, velayeti altındaki kızı bir mal karşılığında veya o bölgede geçerli olmayan bir para birimi karşılığında evlendirdiğinde [hüküm ne olur?] el-Beyan adlı eserde şöyle denilmiştir:

"Kıyasa uygun olan şudur: Veli, zorla evlendirme yetkisine sahip olup kız da mükellef olmayan bir kız ise ve bu mehir kızın emsal mehri ise nikah sahih olur. Veli, zorla evlendirme yetkisine sahip olmayan ve hakimin dışında bir kimse olursa yahut da kız mükellef olursa, kız izin vermedikçe bu mehir sahih olmaz. Kızı hakim evlendirmiş olup kız da akıl hastası ise, hakim kızı emsal mehrine denk değeri bulunan bir mal karşılığında evlendirmeyi uygun görmüşse, bu akit sahih olur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

III. NİKAH AKDİ ESNASINDA MEHİR BELİRLEMEMEK