MEHİR |
III. NİKAH AKDİ ESNASINDA
MEHİR BELİRLEMEMEK
Bu bölümde
"tefvız" konusu ele alınacaktır. Tefvız, mehir belirleme yetkisinin
başkasına verilmesidir. Buna "mehir belirlemeyi ihmal etmek" de denir.
Tefvız kelimesinin "ihmal etmek" anlamında kullanıldığı yerlerden
biri "ihmal etmeklbaşıboş bırakmak, insanları ıslah etmez" sözüdür.
Tefvız iki kısımdır:
a) Mehri tefvız etmek:
Bu, kadının velisine "beni dilediğin şey karşılığında evlendir" veya
"beni, falan kişinin dilediği şey karşılığında evlendir" demesidir.
b) Cinsel ilişkiyi
tefviz etmek: Burada kastedilen budur.
Bunu yapan kadına
müfevviza denir; çünkü o mehirsiz evlenme konusunda durumunu kocasına veya
velisine havale etmiştir. Yahut da o, mehir belirleme işini ihmal etmiştir. Bu
kadına müfevveza da denir; çünkü veli, onun durumunu kocasına havale etmiştir.
EI-Bahr adlı eserde "müfevveza olması daha fasihtir" demiştir.
Reşid bir kız velisine
"beni mehirsiz evlendir!" dese, velisi de evlendirse ve akit
esnasında mehrin olmayacağını belirtse veya sessiz kalsa bu, sahih bir tefviz
olur.
Aynı şekilde bir
cariyenin efendisi "seni onunla mehirsiz olarak evlendirdim" dese
hüküm böyledir.
Reşid olmayan kızın
tefvizi sahih değildir.
Sahih bir tefviz söz
konusu olduğunda daha güçlü görüşe göre akitten dolayı herhangi bir şey
gerekmez. Koca cinsel ilişkide bulunursa emsal mehir gerekir.
Daha doğru görüşe göre
akit hali dikkate alınır.
Cinsel ilişki öncesinde
kadın kocasından kendisine bir mehir belirlemesini talep etme ve mehir
belirlemesi için kendisini ondan alıkoyma hakkına sahiptir. Daha doğru görüşe
göre belirlenmiş mehri teslim almak için de aynı şeyi yapabilir. Kadının,
kocanın belirlediği mehre razı olması şart olduğu halde daha doğru görüşe göre
karıkocanın emsal mehrin miktarını bilmeleri şart değildir.
Daha doğru görüşe göre
mehrin vadeli olarak ve emsal mehirden daha fazla miktarda belirlenmesi
caizdir. Bir görüşe göre emsal mehirle aynı cinsten ise daha fazlası belirlenemez.
Koca mehir belirlemekten
kaçınırsa veya karı-koca bu konuda anlaşmazlığa düşerse hakim, o bölgedeki para
birimi üzerinden peşin mehir belirler.
Ben [Nevevi] derim ki
"bu durumda emsal mehir belirlenir. Kocanın bunu bilmesi şarttır.
Doğrusunu Allah bilir."
Daha doğru görüşe göre
yabancı bir şahsın kendi malından mehir miktarını belirlemesi sahih olmaz.
Sahih bir şekilde
belirlenen mehir, akit esnasında belirlenen gibidir. Bu durumda cinsel
ilişkiden önce boşama gerçekleşirse bunun yarısının verilmesi gerekir. Kişi
karısını mehir belirlemeden ve ilişkide bulunmadan önce boşarsa mehrin yarısını
ödemesi söz konusu olmaz.
Boşama veya ilişki
öncesinde karı-kocadan biri ölse, daha güçlü görüşe göre emsal mehir gerekmez.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha güçlü görüşe göre ödenmesi gerekir. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
63. İster bakire ister
dulolsun reşid bir kız velisine "beni mehirsiz evlendir!" dese, veli
de onu evlendirirken mehir ödenmeyeceğini belirtse veya mehirden bahsetmese bu,
sahih bir tefviz olur; çünkü tefvız'in fıkıhtaki gerçek anlamı "nikahı
mehirsiz yapmak"tır. Bu da söz konusu durumda gerçekleşmektedir. Bunun
hükmü ileride gelecektir.
64. Nevevi'nin sözünün
zahirinden anlaşıldığına göre kız velisine "beni evlendir!" deyip
mehirden bahsetmese, bu durum bir tefviz olmaz ki eş-Şerhu's-sağir'de de tercih
edildiği üzere doğrusu budur. Nevevi bu konuda ittifak bulunduğunu
nakletmiştir; çünkü nikah akdi genellikle mehirli bir şekilde yapıldığından
kızın herhangi bir kayıt zikretmeksizin verdiği izin bu şekilde yorumlanır.
İsnevi el-Mühimmat adlı
eserde şöyle demiştir: "Bu bir tefvızdir, İmam Şafii bunu son derece açık
bir şekilde ifade etmiştir."
Durum, İsnevl'nin dediği
gibi değildir; çünkü onun belirttiği, İmam Şafii'ye ait ifade Ezrai'nin de
belirttiği gibi o kadar kesin olmayıp son derece ihtimallidir.
Not: Nevevi'nin "mehri nefyetmek /
reddetmek" konusundaki mutlak ifadesi şunu gerektirmektedir:
Kadın velisine
"beni şimdi, zifaf esnasında veya başka bir zaman mehirsiz evlendir!"
dese bu, sahih bir tefvız olur.
Mezhepteki iki görüşten
biri bu şekildedir. Ezrai, "Bazı imamların dediği gibi Iraklıların
çoğunluğunun ifadeleri bunu gerektirdiği gibi mezhepte esas alınan görüş de
budur" demiştir.
Nevevi,
"tasarrufları sınırlandınlmamış" demiş olsa daha iyi olurdu; çünkü
daha doğru görüşe göre kız sefih olduğu halde kendisine kısıtlama getirilmemiş
olsa, tasarruf bakımından reşit gibi kabul edilir.
Not: Kız, velisine kendisini mehirsiz olarak
evlendirmesi konusunda izin vermiş olsa ve veli de kızı o bölgedeki para birimi
üzerinden emsal mehir karşılığında evlendirse, akitte belirlenen mehir sahih
olur. Veli kızı mehirsiz veya o bölgede bulunmayan para birimi üzerinden
evlendirirse el-Havi'de belirtildiği üzere bu tefvız olarak kabul edilir. Rafii
ve Nevevi, Beğavl'ye tabi olarak bu görüşü tercih etmişlerdir. Zerkeşi İse
"İbnü'r-Rif'a'nın da belirttiği üzere bu gariptir" demiştir.
65. Veli, velayeti
altındaki kızı "mehir ve nafaka verilmemesi" veya "mehir
vermemek, kadının kocasına bin dirhem vermesi" şartıyla evlendirse, kadın
buna izin vermişse o müfevviza konumunda olmuş olur, akitten dolayı herhangi
bir şey gerekmez. Zerkeşi bu ko-nuda Rafii ve Nevevi'nin hükmüne itiraz ederek
"akitle birlikte emsal mehir verilmesi gerekir" demiştir.
66. Aynı şekilde
özgürlük sözleşmesi yapmamış olan bir cariyenin efendisi, bir erkeğe hitaben
"sahip olduğum cariyeyi seninle mehirsiz olarak evlendirdim" dese bu,
sahih bir tefvız olmuş olur. Çünkü burada mehri hak eden kişi efendi olduğundan
onun durumu reşide kızın durumu gibidir.
Not: Nevevi'nin ifadesinin zahirinden şu
anlaşılmaktadır: "Efendi mehirden bahsetmediğinde tefvız söz konusu
olmaz". Bu kastedilmemiştir, zira el-Ümm'de açıkça bunun teMz olduğu
söylenmiştir. Rafii de bunu alimlerimizden nakletmiştir. Çünkü efendinin akit
esnasında mehirden bahsetmemesi, onun akdin mehirsiz yapılmasına razı olduğunu
gösterir. Kadının velisine verdiği izinde mehirden bahsetmemesi bundan
farklıdır; çünkü o izin, gerek örf gerekse şeriatın gerektirdiği "kadının
maslahatına uygun tasarruf ta bulunma" durumuna hamledilir.
Efendisiyle sahih bir
özgürlük sözleşmesi yapmış eariyeye gelince; onun tefviz açısından efendisiyle
arasında olan durum, sonrakilerden birinin de dediği gibi tıpkı hür kadının
durumu gibidir.
Reşid olmayan kadının
tefvizi geçerli değildir; çünkü tefviz bir tür karşılıksız bağış olduğundan bu
kız böyle bir tasarruf ta bulunmaya ehil değildir. Ancak sefih bir kadın
tefvizde bulunduğunda veli bu tefvizden onu evlendirme izni elde etmiş olur.
67. Geçerli bir tefviz
işlemi söz konusu olduğunda rakitle birlikte mehir ödenmesi gerekir mi? Bu
konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
kocanın, tefviz yapan kadına akit sebebiyle herhangi bir şey ödemesi gerekmez.
Zira ödemesi gerekseydi,
tıpkı akit esnasında
sahih olarak mehir belirlenmesi durumunda olduğu gibi zifaftan önce boşama
halinde mehrin yarısının ödenmesi gerekirdi. Kur'an ise bu durumda yalnızca
mut'a ödenmesi gerekti- r47\ ğini göstermektedir.
İkinci görüş
Bununla emsal mehir
gerekir; çünkü emsal mehir gerekli olmasaydı, [iki taraftan birinin başına
gelen] ölümle birlikte bu mehir kesinleşmezdi.
Not: Nevevi, "şey" ifadesi yerine benim
yaptığım gibi "mehir" ifadesini kullansa daha iyi olurdu; çünkü akit
bir şeyi gerektirmektedir ki bu da kadının kocasından kendisi için mehir
belirlemesini talep edebilme hakkıdır.
Fasid tefvizde ise
bizzat akit sebebiyle emsal mehir ödenmesi gerekir.
68. Yukarıdaki meselede
daha güçlü görüş esas alındığnda, koca, mehir belirlememiş olan kadınla
ilişkide bulunduğunda kadına emsal mehir ödenmesi gerekir. Kadın, mehir almama
şartıyla ilişkiye izin vermiş olsa bile böyledir; çünkü cinsel ilişkide Allah'a
ait bir hak bulunduğundan kadının bunu serbest bırakmasıyla serbest hale gelmiş
olmaz.
Şu iki durum bundan
istisna edilir:
1. Kişi cariyesini
köleSiyle evlendirip sonra zifaf öncesinde her ikisini az at etse veya satsa,
daha sonra koca karısıyla ilişkide bulunsa, Rafii'nin eserinin
"mehir" başlığını taşıyan bölümünün hemen öncesinde belirttiğine göre
kocanın karısına mehir vermesi gerekmez; çünkü koca, mehirsiz olarak ilişkide
bulunma hakkı elde etmiştir.
2. Bir kimse kafir iken,
akitte mehir belirlemeyen bir kadınla evlense, daha sonra her ikisi birden
-isterse zifaf öncesinde- Müslüman olsa, onlar, mehir belirlemeden evlenen
kadının hiçbir şekilde mehir hakkının olmadığına inanıyarlarsa kadın, ilişkide
bulunmakla mehir elde etmeye hak kazanamaz; çünkü daha önceden mehirsiz olarak
ilişkide bulunma hakkı elde edilmiştir. Bu, Ravdatü 't-Talibin ve eşŞerhu'
l-kebir'in "müşriğin nikahı" konusunda zikredilmiştir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir:
Bu hüküm, Rafil'nin et-
Tetimme'den aktardığı şu hükme aykırıdır: "Zımm! bir erkek zımm! bir
kadınla mehirsiz olmak şartıyla evlense ve daha sonradan aralarında çıkan
anlaşmazlık sebebiyle bize başvursalar, biz onlara İslam'ın hükmünü
uygularız." Nevevi,
Ravdatü't-talibin'da
bunu tek görüş olarak aktarmıştır. Karı-koca henüz Müslüman olmadan önce
üstelik mehir ödemenin gerekli olmadığına inandıkları halde bunu gerekli
kılıyorsak, onlar Müslüman olduğunda bunu nasıl gerekli kılmayız?
Buna şöyle cevap
verilir: "Müşriğin nikahı" konusunda zikredilen hüküm harbılerle,
burada zikredilen hüküm ise zımmılerle ilgilidir. Nitekim yukarıda belirtilen
şekilde olayın tasviri de bunu açıkça göstermektedir. Zira harbınin aksine
zımmı, İslamı hükümleri benimsemiştir.
69. Mehir belirlemeyen
kadın için emsal mehir belirlenirken [hangi zaman dilimi esas alınır? Bu konuda
mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
akit anı esas alınır; çünkü cinsel ilişkiyle birlikte mehri gerektiren şey
akittir.
İkinci görüş
Cinsel ilişki anı esas alınır;
çünkü mehrin gerekli olduğu an o andır.
Birinci görüş
el-Muharrer ve eş-Şerhu's-sağir'de tercih edilmiştir. Rafii bunu "kısmı az
adın kölenin bütününe sirayeti" konusunda alimlerin çoğunluğunun
değerlendirmesi olarak aktarmıştır. Ancak eş-Şerhu'l-kebir'de sahih kabul
ettiği, muteber alimlerden naklettiği -ve İbnü'l-Mukrı'nin de esas aldığı-
mutemed görüşe göre akit yapıldığından cinsel ilişkinin gerçekleştiği ana kadar
kadının emsal mehrinin ulaştığı en yüksek değer esas alınır; çünkü cinsel ilişkide
bulunma hakkı, nikah akdi ile birlikte erkeğin sorumluluğuna girmiş ve kadının
cinselliğinin kullanılması da buna bitişmiştir, böyle olduğu için tıpkı fasid
bir akitle teslim alınan malda olduğu gibi en yüksek bedelin ödenmesi gerekir.
"Rafii'nin sözünde
nakil açısından bir çelişki söz konusudur" denilecek olursa buna şöyle
cevap veririz: "Rafil'nin burada muteber derken kastettikleri, diğer yerde
çoğunluk derken kastettiği kişilerden farklıdır."
70. Yukarıda geçen daha
güçlü görüşe göre kız, zifaf öncesinde kocasından kendisi için mehir
belirlemesini talep edebilir. Böylelikle kendisini teslim ederken durumu
bilerek bunu yapmış olur.
Cüveyni bunu şu açıdan
problemli görmüştür:
Biz "akitle
birlikte emsal mehir gerekir" görüşünü kabul ettiğimizde o zaman tefvizin
ne anlamı kalır. "Akitle birlikte hiçbir şey gerekli olmaz" görüşünü
kabul ettiğimizde, kadın kendisinin hakkı olmayan bir şeyi nasıl talep
edebilir?
Bu problemli olan
meseleyi, hükmü açıkça anlaşılan mesele gibi değerlendirenler imkansız bir şeyi
talep etmişlerdir. İşlerin gerçek yüzüne vakıf olan ancak Allahtır.
Buna şöyle cevap
verilir: Doğru görüşe göre kadına, emsal mehri talep etme yetkisi verilmiştir.
71. Daha doğru görüşe
göre kadın, kocası tarafından mehir belirlenmesi için kendisini teslimden
alıkoyabileceği gibi, belirlenen peşin mehrin -tıpkı akit esnasında belirlenen
mehirde oldUğU gibi- kendisine teslim edilmesi için de kendisini alıkoyabilir.
Diğer görüşe göre ise kadın bunu yapamaz; çünkü o mehir konusunda müsamahakar davranmışken
mehrin kendisine teslim edilmesi konusunda nasıl kocasına sıkıntı çıkarabilir?
Vadeli mehre gelince, tıpkı akit esnasında belirlenen mehirde olduğu gibi
kadının kendisini alıkoyma hakkı yoktur.
72. Kadının, kocası
tarafından belirlenen mehre razı olması şarttır; çünkü mehir kadının hakkıdır.
Kadın razı değilse mehir hiç belirlenmemiş gibi olur.
Bu, Ezrai'nin de
belirttiği üzere, koca tarafından belirlenen mehir emsal mehirden daha düşük
olduğunda geçerlidir. Koca kadın için o bölgedeki para birimi üzerinden peşin
olarak emsal mehrini ödemeyi kabul eder ve bunu verirse, kadın da bu miktarın
kendisinin emsal mehri olduğu konusunda onu tasdik ederse kadının rızası
dikkate alınmaz; çünkü bu boştur ve işi yokuşa sürmekten başka bir şey
değildir.
Alimlerin farklı
bölümlerde bu konuya ilişkin yaptığı açıklamalar, bu mesele dışındaki
meselelere yorulur.
Bu durumda koca, cinsel
ilişki öncesinde karısını boşasa kadın emsal mehrin yarısını almayı hak eder.
73. Karı-kocanın bir
mehir üzerinde anlaşması esnasında kadının emsal mehrinin ne olduğunu bilmeleri
[şart mıdır? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
bu şart değlidir; çünkü emsal mehir bunun bedeli olmayıp, kadına ödenmesi gereken
şey bu ikisinden biridir.
İkinci görüş
"İlk olarak gerekli
olan emsal mehirdir, sonradan belirlenen mehir onun bedelidir" görüşü esas
alındığında, karı-kocanın emsal mehrin miktarını bilmeleri şarttır.
Not: Görüş aynlığı, zifaf öncesiyle ilgilidir.
Zifaf sonrasına gelince, bunun takdiri ancak emsal mehrin bilinmesiyle olur ki
bu konuda tek görüş bulunmaktadır; çünkü bu durumda ödenecek mehir, telef
edilmiş olan bir şeyin değeridir. Bunu Maverdi söylemiştir.
74. Daha doğru görüşe
göre, sonradan belirlenecek olan mehir karşılıklı rıza ile vadeli olabilir.
Nitekim ilk başta akitte belirlenen mehir de veresiye olabilir.
Diğer görÜşe göre ise
veresiye olamaz; çünkü ilk başta emsal mehir gerekir, emsal mehirde vade söz
konusu olmadığı gibi onun bedelinde de söz konusu olmaz.
75. Karşılıklı rıza ile
emsal mehirden daha yüksek bir mehir belirlenebilir. Bu emsal mehirle aynı
cinsten olabileceği gibi olmayabilir M de; çünkü sonradan belirlenen mehir,
emsal mehrin bedeli değlidir.
[Zayıf] bir görüşe göre,
emsal mehirle aynı cinsen daha yüksek bir mehir belirlemek caiz değildir. Bu,
"sonradan belirlenen mehir, emsal mehrin bedelidir" görüşüne
dayalıdır.
Sonradan belirlenen
mehir, emsal mehirle aynı cinsten değilse, örneğin bu, emsal mehirden daha değerli
bir mal ise o zaman kesin olarak caiz olur; çünkü malın değerinin yükselip
alçalması söz konusu olduğundan fazlalığın olduğu kesin değildir.
Not: Nevevi'nin "daha yüksek" şeklindeki
sözünden anlaşıldığına göre emsal mehirden daha düşük mehir belirlenemez.
Bu kastedilmemiştir;
çünkü Cüveyni'nin belirttiğine göre bunun caiz olduğu konusunda görüş aynlığı
yoktur.
76. Koca, kadın için
mehir belirlemekten kaçınsa veya karıkoca, belirlenen mehrin miktarında
anlaşmazlığa düşseler kadın için hakim mehir belirler; çünkü hakim,
anlaşmazlıkları sona erdirme konumundadır. Hakim, tıpkı telef edilen malların
değerini belirlemede olduğu gibi bu mehri o bölgedeki para birimi üzerinden
vadeli değil peşin olarak belirler. Başka bir para birimine kadın razı olsa
bile hakim başka para birimi üzerinden mehir belirlemez; çünkü hakim, o
bölgedeki para biriminden peşin borçla yükümlü tutma konumundadır.
77. Kadın, kendisi için
peşin olarak belirlenen mehrin teslim alınmasını erteleyebilir; çünkü hak ona
aittir.
78. O bölgedeki
kadınların adeti vadeli mehir karşılığında veya bir kısmı vadeli bir kısmı
peşin bir mehir karşılığında evlenmekse hakim mehri vadeli belirleyemez, peşin
belirler. Vade yerine geçmek üzere de süreye uygun bir indirim yapar.
SaymerI' den şöyle bir
görüş nakledilmiştir: Bir bölgede mehir olarak kumaş vb. malların belirlenmesi
şeklinde bir adet varsa, hakim kadına mehrini o şekilde belirler.
Yukarıda geçen hükme
kıyasla bu durumda hakim para olarak belirler ve bu belirleme sebebiyle de
malın durumuna uygun bir indirimde bulunur.
79. [Nevevi şöyle
demiştir:]
Ben derim ki, hakim
kadına -ne eksik ne de fazla değil- emsal mehir belirler.
Çünkü kadının
cinselliğinin karşılığı budur, ayrıca böyle yapıldığında her iki taraftan da
zarar giderilmiş olur. Emsal mehri belirlerken yapılacak ictihad esnasında
meydana gelebilecek az miktardaki fazlalık ve eksikliğe göz yumulur.
Not: Rafil ve Nevevi'nin ifadesinden
"karı-koca anlaşsa bile fazlalık ve eksiklik yapılamaz" sonucu
çıkmaktadır ki doğru olan da budur; çünkü hakimin bulunduğu konum bunu
gerektirmektedir. Daha sonra iki taraf isterlerse bunu yaparlar. Ezrai hakimin
bunu yapmasının caiz olduğu görüşünü tercih etmiştir.
80. [Nevevi' nin ,
el-Muharrer'den farklı olarak belirttiğine göre] hakimin emsal mehri bilmesi
gerekir. Böylelikle ufak tefek farklılıklar bir yana bundan daha fazla veya
daha az bir mehir belirlememiş olur.
Hakimin belirlediği
mehir, karı-kocanın rızasına bağlı değildir; çünkü bu hakimin kendi hükmüdür.
81. Daha doğru görüşe
göre yabancı bir şahsın mehri kendi malından belirlemesi sahih değildir; çünkü
bu, akdin gereğine aykırıdır. Bir başka görüşe göre ise koca adına mehri onun
izni olmadan yabancı bir şahsın ödemesi sahih olduğu gibi bu da sahihtir.
Not: Görüş ayrılığı, kocanın yabancı şahsa izin
vermemesi halinde söz konusudur. Şayet izin verirse, ez-Zehair'de belirtildiği
üzere o zaman kesinlikle sahih olur.
Kocanın mehri
belirlemesinden ve cinsel ilişkide bulunmasından önce, akitte mehrini belirlememiş
olan kadının mehri ibra etmesi veya mehir belirlenmesini ıskat etmesi sahih
değildir. ilk durumda sahih olmamasının sebebi bunun, henüz ödenmesi gerekli
hale gelmemiş bir şeyi ibra etme anlamına gelmesi sebebiyledir. İkinci durumda
ise bu kendisine ila yapılmış olan kadının, kocasındaki hakkını ıskat etmesi
gibidir.
Boşama sonrasında bile
olsa kadının kocasını müt'a yükümlülüğünden ibra etmesi sahih değildir. Çünkü
bu, talak öncesinde henüz ödenmesi gerekli hale gelmemiş olan bir şeyi ibra
etmek anlamına gelir, boşama sonrasında ise bilinmeyen bir şeyi ibra etmektir.
Akitte belirlenen mehir
fasid olsa ve kadın bunu bilerek emsal mehri ibra etmiş olsa bu ibra sahih
olur, kadın bunu bilmiyorsa ibra sahih olmaz.
Kadın, emsal mehrinin
iki bin dirhemden fazla olmadığını biliyor ve bin dirhemden daha düşük
olmadığını da kesin olarak biliyorsa kocasını iki bin dirhemden ibra ettiğinde
bu geçerli olur. Bu, bilinmeyen bir borçtan ibra etmek için başvurulacak bir
yoldur. Yani borçluda ne kadar alacağı olduğunu bilmeyen alacaklı, borçludaki
alacağından daha fazla olduğu bilinen bir miktarı ibra eder.
82. Mehir miktarı sahih
bir şekilde akit sonrasında belirlendiğinde bu mehir, tıpkı akitte zikredilen mehir
gibi olur. Buna göre akit sonrasında cinsel ilişki gerçekleşmeden boşama
meydana gelirse bunun yarısının kadına verilmesi gerekir. Bu belirleme ister
karı-koca tarafından yapılmış olsun, isterse hakim tarafından yapılmış olsun
fark etmez. Zira Allah Teala ayette şöyle buyurmuştur:
> "Onlara bir
mehir belirlemişseniz [zifaf öncesi boşadığınızda] belirlediğinizin yarısını
verin." [Bakara, 237]
Şarap gibi fasid bir
mehir belirlenirse bu belirleme sebebiyle emsal mehrin yarısı ödenmez; çünkü
akitte tam bir belirleme yapılmadığında akit mehirsiz olacağından artık emsal
mehir dikkate alınmaz. Akit esnasında belirlenen mehrin fas id olması bundan
farklıdır; çünkü bu durumda akit, bu fasid mehrin bedelinden halı [boş]
değildir.
83. Koca, bir mehir
belirlemeden ve ilişkide bulunmadan önce karısını boşasa, yukarıdaki ayetin zıt
anlamı [mefhum-i muhalifi] sebebiyle kadına herhangi bir şeyin yarısını ödemez.
Yani herhangi bir mehir
ödemesine gerek yoktur, bu durumda konunun sonunda geleceği üzere müt'a ödemesi
gerekir.
84. Karı-kocadan biri,
mehrin belirlenmesinden ve ilişkiden önce ölürse, daha doğru görüşe göre emsal
mehir gerekmez.
Nevevi ise "daha
doğru görüşe göre emsal mehir gerekir, doğrusunu Allah bilir" demiştir;
çünkü bu, akitteki mehri kesinleştirmesi bakımından tıpkı cinsel ilişki
gibidir. Kadının mehir belirlememesi halinde emsal mehri gerektir me bakımından
da böyledir. Ayrıca
Berva' binti Vaşık
mehirsiz olarak evlenmiş ve kendisi için mehir belirlenmeden önce kocası
ölmüştü, Resulullah (s.a.v.) ona kendisine yakın kadınların emsal mehrinin ve
mirasının verilmesine hükmetti. (Ebu Davud, Nikah, 2114; Tirmizi, Nikah, 1145.
Tirmizi hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir. )
İmam Şafii, el-Ümm'de
"şayet bu hadis sahih ise ben bu görüşteyim" demiştir. Hakim
en-Nisaburı, el-Müstedrek adlı eserinde hocası Muhammed b. Yakub'tan şu sözü
nakletmiştir:
Şayet ben Şafii'nin
yanında olsaydım ona öğrencilerinin içinde "Bu hadis sahihtir, öyleyse bu
hadiste yer alan hükmü benimse" derdim.
İmam Şafii, Buveytl'nin
muhtasarında bu görüşü benimsemiştir. Başka eserlerde ise çekimser kalmasının
sebebi o dönemde hadisin kendisi nezdinde sahihliğinin sabit olmamasıdır.
Not: Daha önce geçtiği üzere, mehir belirlememiş
kadın zifafa girdiğinde onun emsal mehri; akit anından cinsel ilişkinin
gerçekleştiği ana kadar emsal mehrin ulaştığı en yüksek değerdir. Burada da
böyle midir yoksa akit anı ya da ölüm anı mı dikkate alınır. Bu konuda
Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de çeşitli görüşler, tercih yapılmaksızın
aktarılmıştır. Bunların ilki daha güçlüdür; çünkü kadının cinselliği yapılan
evlilik akdiyle erkeğin sorumluluğuna girmiş, tıpkı ilişki durumunda olduğu
gibi ölüm sebebiyle de bu tazmin yükümlülüğü kesinleşmiştir. Sonrakilerden biri
"ikinci görüşün dikkate alınması gerekir" demiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN