MUĞNİ’L-MUHTAC

TALAK

 

BOŞAMA KONUSUNDA ŞÜPHE

 

Boşama konusunda şüphe -ileride geleceği üzere- üç kısımdır:

 

1. Boşamanın meydana gelip gelmediği konusunda şüphe,

2. Boşamanın sayısı konusunda şüphe,

3. Boşanan kadının kim olduğu konusunda [mahalde] şüphe.

 

Buna örnek, eşlerinden muayyen birini boşadığı halde bunun kim olduğunu unutan kişinin durumudur.

 

[Aşağıda bu şüphe durumları sırayla ele alınacaktır:]

 

Kişi boşamanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda şüphe duyarsa boşama meydana gelmemiş kabul edilir. Boşamanın sayısı konusunda şüphe duyarsa en az sayı esas alınır.

Her iki durumda da vera' gizli kalmaz.

 

Kişi, karısına "eğer bu kuş kargaysa boşsun" diğer bir şahıs da "eğer karga değilse benim karım boş olsun" dese kuşun ne olduğU bilinmese hiçbirinin boşandığına hükmedilmez. Bu iki ifadeyi aynı kişi iki karısı için kullanırsa, karılarından biri boş olur, hangisinin boş olduğunu araştırıp beyan etmesi gerekir.

 

Kişi iki karısından muayyen birini boşadıktan sonra hangisini boşadığını bilemese hatırlayıncaya kadar beklenir, iki karısı kocanın boşanan eşi bilmediği konusunda onu tasdik ederlerse kocanın bir açıklama yapması istenmez.

 

Kişi karısına ve yabancı bir kadına "ikinizden biri boştur" dese ve "ben yabancı kadını kastetmiştim" dese daha doğru görüşe göre sözü kabul edilir.

 

Kişi, "Zeynep boştur" dedikten sonra "yabancıyı kastetmiştim" dese doğru görüşe göre onun sözü kabul edilmez.

 

Kişi iki karısına hitaben "biriniz boşsunuz" deyip muayyen birini kastetse o kadın boş olur. Muayyen birini kastetmediyse onlardan biri boş olur. ilk durumda hangisini kastettiğini beyan etmesi, ikinci durumda tayin etmesi gerekir. Koca beyan veya tayinde bulununcaya kadar iki kadın kocadan uzakta tutulur. Kocanın bu iki işi bir an önce yapması gerekir.

Nafakalarını da an itibarıyla ödemekle yükümlü olur. Burada boşama [kocanın ilk olarak söylediği] sözle gerçekleşir. Bir görüşe göre koca tayin etmemişse tayin esnasında gerçekleşir. Kocanın [bu sözü söylediği iki karısından biriyle] ilişkide bulunması [diğer kadını boşamış olduğu konusunda] bir beyan ve tayin değildir. Bir görüşe göre bu bir tayindir.

 

Koca, eşlerinden birine işaret ederek "boşanmış olan budur" dese beyanda bulunmuş olur. Koca "ben bunu ve bunu kastettim" veya "bunu, bilakis bunu kastettim" dese iki kadının da boşandığına hükmedilir. Kocanın beyan veya tayinde bulunmasından önce iki kadın veya birisi ölse [bu kadınlardan hangisinin] mirasçı olacağını açıklaması kendisinden istenir.

Koca ölürse daha güçlü görüşe göre onun mirasçısının beyanı kabul edilir, tayini kabul edilmez.

 

Kişi, "şu kuş kargaysa karım boş olsun, değilse kölem hür olsun" dese, kuşun ne olduğu bilinmese kişi beyanda bulununcaya kadar karısını ve kölesinden uzaklaştırılır. Ölürse, mezhepte esas alınan görüşe göre mirasçısının beyanı kabul edilmez, köle ile kadın arasında kur'a çekilir. Kur'a köleye çıkarsa azat olur, kadına çıkarsa kadın boş olmaz. Daha doğru görüşe göre köle, köle olarak kullanılamaz.

 

 

A. Boşamanın Meydana Gelip Gelmediği Konusunda Şüphe

 

180. Koca;

 

> Kendisi tarafından boşama işleminin yapılıp yapılmadığında şüphe etse,

> Veya "bu kuş karga ise boşsun" gibi bir ifade kullanarak şarta bağlı bir boşama yaptığında şartın gerçekleşip gerçekleşmedi ği nde -mesela kuşun karga olup olmadığında- şüphe etse,

 

Bu şüphede ister iki ihtimalden biri ağır bassın ister böyle olmasın boşamanın meydana geldiğine hükmetmeyiz.

 

Mehamill bu konuda icmanın bulunduğunu söylemiştir. Çünkü aslolan boşamanın meydana gelmemiş olması ve nikahın devam etmesidir.

 

181. Koca boşamanın meydana geldiğinde şüphe etmediği, aksine boşamanın meydana geldiğini kesin bildiği halde boşamanın sayısında yani bir talak mı daha fazla mı olduğunda şüphe etse daha az olan sayıyı esas alır.

 

Her iki durumda da vera'a uygun olan yani daha kötü olan durumun esas alınması söz konusu olup bu gizli değildir. Bunun delili "seni şüphelendiren şeyi bırak, şüphelendirmeyeni al! "hadisidir. (Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame ve'r-rekaik ve'l-vera', 2517. Tirmizi bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir.)

 

İlk durumda şayet kocanın karısına dönme hakkı varsa karısına döner. Kalmamışsa, karısına rağbeti varsa nikahını yeniler. Aksi takdirde kadının başka bir erkeğe kesin olarak helalolması için karısını kesin olarak başar.

 

İkinci durumda karısını üç kere mi iki kere mi boşadığı konusunda şüphe ederse, kadın başka bir kocayla evlenmedikçe onunla evlenemez.

 

182. Kişi, karısını üç kere mi boşadığı yoksa hiç mi boşamadığı konusunda şüphe etse üç kere boşamış kabul edilir. Rafii "başka bir erkeğe kesin olarak helalolsun diye" demiştir. Bu, güçlü değildir. Zira ikinci durumda da koca nasıl boşamış olursa olsun hatta bir kere boşamış bile olsa bu kadın başkasına helaldir. Üç kere boşamanın yararı şudur; koca ikinci kocanın bu kadınla zifaf yapıp onu boşamasından sonra tekrar evlendiğinde kesin olarak üç talak hakkına sahip olmuş olur.

 

183. İki kişi, kendi karılarını boşamayı birbirinin zıddı olan iki şeye bağlasa, örneğin bir kişi karısına "şu kuş kargaysa sen boşsun" derken diğer kişi karısına "bu kuş karga değilse sen boşsun" dese,

 

kuşun durumu bilinemese hiçbirinin boşandığına hükmedilmez; çünkü bu sözü yalnızca bir erkek söyleseydi, kuşun kargadan başka bir şeyolması ihtimali sebebiyle boşamaya hükmedilmezdi. Aslolan nikahın devam etmesi olduğundan diğer şahsın da boşamayı bunun zıddına bağlaması bu aslın hükmünü değiştirmez.

 

Not:  Nevevi, Nüket adlı eserinde "kane" fiilinin haberi olan zamiri kane'ye bitiştirme konusunda hocası İbn Malik'in izinden gitmiştir. Ancak gramercilerin çoğunluğuna göre bu zam ir ayrı olur.

 

184. Yukarıdaki iki ifadeyi bir kimse iki karısına söylese, iki şarttan biri [mutlaka] bulunmuş olacağından iki karısından gayri muayyen birisi boşanmış olur; çünkü olumsuzlama ve olumsuzlamanın ortası yoktur. Koca açısından mübah olan ile olmayan birbirine karıştığı için durum netlik kazanıncaya kadar kocanın bu iki kadından uzak durması, kuşun ne olduğunu araştırması ve mümkün olur da kuşun ne olduğu anlaşılırsa hangi karısını boşamış olduğunu açıklaması gerekir. Böylece kimin boşanıp kimin boşanmadığı bilinmiş olur. Kuş uçar da durumu bilinmezse kişinin bunu araştırması ve açıklama yapması gerekmez.

 

Not:  Bu hükümler bain talakta geçerlidir. Ric'l talakta ise kadının iddeti bitince geçerlidir.

Çünkü geleceği üzere kişi iki karısından birini ric'l olarak boşadığında bunu beyan etmesi gerekmez; çünkü ric'l talakla boşadığı kadın hala onun karısı hükmündedir.

 

185. Kişi iki karısından muayyen birini boşasa, örneğin iki karısından birini muhatap alarak onu boşadığını söylese veya "ikinizden biri boşsunuz" derken muayyen birine niyet etse daha sonra unutma vb. bir sebeple hangi karısını boşadığını bilemese, hangisini boşadığını hatırlayıncaya kadar hanımlarına yaklaşma vb. fiiller askıya alınır. Kişinin karanlıkta boşaması vb. sebebiyle boşama esnasında mevcut bulunan bilinmezlik de böyledir.

 

186. Bu durumda iki kadın, kocanın hangi eşi boşadığını bilmediği konusunda onun sözünü tasdik ederlerse kocadan açıklama yapması istenmez; çünkü hak iki kadına aittir.

 

187. Kadınlar kocanın sözünü yalanlar ve içlerinden biri acele davranarak "boşanmış olan benim" derse, kocanın "unuttum" veya "bilmiyorum" sözü doğruluk ihtimali taşısa bile yeterli olmaz. Bu durumda "vallahi boşamadım" diye kesin bir şekilde yemin etmesi istenir.

Yemin etmekten kaçınır da kadın yemin ederse o kadının boşandığına hükmedilir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Her iki eş veya eşlerden biri, kocanın "boşama" ifadesini kullanırken kimi kastettiğini bildiğini iddia etseler ve [bunu iddia eden kadın] kocanın "bunu bilmiyorum" şeklinde yemin etmesini istese? davada "kocam boşanmış olan kadını biliyor" diye iddiada bulunmasa uygun olan görüş, bu davanın kabul edilip kocaya bu konuda yemin ettirilmesidir.

 

188. Bir kimse, kendi karısı ve yabancı bir kadına hitaben "ikinizden biri boşsunuz" dese ve "ben yabancı kadının boşanmasını kastettim" dese [ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kişinin sözü kabul edilir; çünkü kullandığı ifade her iki ihtimale de açıktır.

 

Koca "ben, boşanan kadın olarak yabancı kadını tayin ettim" dediğinde tıpkı yabancı bir kadına "seni boşadım" demiş gibi olur.

 

İkinci görüş

 

Bu kabul edilmez, karısı boş olur; çünkü karısı boşamaya elverişli olup kocanın sözü, kocanın kastına binaen boşamayı kendi karısından yabancı bir kadına nakledemez.

 

Not:  Nevevi'nin "yabancı kadını kastettim" ifadesinden anlaşıldığına göre kişinin bir kastı yoksa kendi karısı boşanır.

 

Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de bu görüş Beğavl'nin fetvalarından nakledilmiş ve Rafii ile Nevevi bunu onaylamıştır. İsnevi el-Mühimmat'ta şöyle demiştir:

 

"Uygun olan şudur: Beğavl'nin söylediği, bu şahıs veya bir başkası tarafından yabancı kadın üzerinde boşama gerçekleştirilmediğinde geçerlidir. Şayet boşama gerçekleşmişse bu şahsın karısını boşadığına hükmedilmez; çünkü bu şahsın söylediği söz her iki kadına da aynı şekilde uymaktadır. Aslolan evliliğin devam etmesidir. Rafil'nin "köle azadı" bölümündeki şu ifadeleri de bunu desteklemektedir: Kişi bir köle azat ettikten sonra ona ve başka kölesine "ikinizden biri hürsünüz" dese bu ifade diğer kölenin azat olmasını gerektirmez."

 

Nevevi "ve yabancı bir kadına" demekle kişinin karısına ve bir adama ya da hayvana bu sözü söyleyip sonra da "ben adamı veya hayvanı kastetmiştim" demesini dışarıda bırakmıştır. Zira böyle bir şey kabul edilmez. Çünkü [adam veya hayvan] boşamaya elverişli değildir.

 

Kişinin karısıyla birlikte cariyesine veya sahih nikahlı karısıyla birlikte fasid nikahlı karısına bu sözü söylemesi, yabancı bir kadınla birlikte kendi karısına söylemesi gibidir.

 

Koca, karısına "şunu yaparsam ikinizden biri boşsunuz" dese sonra ikisinden birinin ölümünden sonra o fiili yapsa, boşamaya elverişli tek kadın olarak diğeri kaldığından boşama onun üzerinde gerçekleşir.

 

Kişi iki kölesine "ikinizden biri hürdür" dedikten sonra kölelerden biri ölse, hayatta kalan köle azat olmuş olur; çünkü azat işlemi boşamanın aksine efendinin zimmetinde sabit olmuştur.

 

Kişi karısının annesine "senin kızın boştur" dese boşamaya niyet etmemişse karısı boşanmaz. el-Mühimmat'ta yer alan görüşün aksine bu, önceki alimlerin çoğunluğunca benimsenen "konuşan kimse sözün kapsamına dahil değildir" şeklindeki kurala dayalıdır.

 

189. Zeynep adında karısı olan bir şahıs nesebini belirtmeksizin "Zeynep boştur" dedikten sonra "ben karımı değil adı Zeynep olan yabancı bir kadını kastettim" dese [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Doğru görüşe göre kaza [yargı] açısından bu şahsın sözü kabul edilmez; çünkü görünür durumun aksini iddia etmektedir. Ancak diyan ete n kabul edilir. Bu kişinin daha önceden adı Zeynep olan bir karısı olup da sonradan koca onu boşamış veya kadın ölmüş olabilir ve şahıs da "ben onu kastettim" diyebilir.

 

İkinci görüş

 

Daha önceki meselede olduğu gibi burada da yeminle birlikte şahsın sözü kabul edilir.

 

İlk görüşte olanlar iki meseleyi şu şekilde ayırmıştır:

 

Kocanın "ikinizden biri boştur" ifadesi her iki kadını aynı şekilde kapsamakta olup koca tarafından herhangi bir kadın ismi, niteliği zikredilmediği gibi bir işaret de söz konusu olmamıştır. Burada ise bir isim belirtilmiştir. Görünürdeki durum açısından koca onu boşamayı istemiştir. Bu yüzden kocanın sözü kabul edilmez.

 

190. Bir kimse adı Zeynep olan bir kadınla sahih olarak ve yine Zeynep adında bir kadınla fasid olarak evlendikten sonra "Zeynep boştur" dese ve "nikahı fasid olanı kastettim" dese İbnü'l-Mukrl'nin sözünün zahirinden anlaşıldığına göre onun sözü kabul edilir. Ancak bu hüküm, "koca onun nikahının fasid olduğunu bilmediğinde" geçerli sayılmalıdır. Aksi takdirde bu kadın yabancı konumunda olup şahsın sözü yargısal açıdan kabul edilmez, diyaneten kabul edilir

 

191. Kişi iki karısına hitaben [boşama sözünü söylediğinde iki durum söz konusu olur:]

 

Birinci durum

 

Muayyen birini kastederek "ikinizden biri boşsunuz" dese kast ettiği karısı boş olur; çünkü söz her iki kadın hakkında da elverişlidir. Koca niyetiyle bu sözü karılarından birine yönlendirdiğinde söz ona yönelir. Bu durumda ifade, boşanan kadını belirleme konusunda açık gibi kabul edilir.

 

İkinci durum

 

Koca muayyen bir karısını kastetmemiş de mutlak niyet etmişse veya gayri muayyen birini kastetmişse yahut Cüveyni'nin dediğine göre her ikisini de kastetmişse iki karısından biri boş olup hangisinin boşandığı an itibarıyla bilinmemektedir.

 

İbn Rif'a'nın dediğine göre her iki karısının, başkalarının dediğine göre karılarından birinin talepte bulunması halinde kocanın ilk durumda yani muayyen birini kastetmesi durumunda boşanan kadını beyan etmesi, ikinci durumda -yani gayri muayyen birini kastettiği durumda- boşanan kadını derhal belirlemesi gerekir. Böylece boşananın kim olduğu belirlenecek ve ona göre ayrılık hükümleri uygulanacaktır.

 

192. Koca ilk durumda beyanda bulununcaya ikinci durumda tayin edinceye kadar iki kadın da kocalarından ayrı durmaya devam eder; çünkü haram olan ile mübah olan birbirine karışmıştır.

 

193. Kocanın, üzerinden nikah mülkiyeti kalkmış olan kadını alıkoyma durumuna son vermek için boşanan kadını açıklama ve belirleme işini bir an önce yapması gerekir.

Özürsüz yere geciktirirse günaha girmiş olur ve cezalandırılır.

 

İsnevi şöyle demiştir: "Bundan anlaşıldığına göre koca [beyan ve tayin için] süre istese kendisine süre verilmez."

 

İbn Rif'a şöyle demiştir: "Süre verilir".

 

İlkini [İsnevi'nin görüşünü] "kocanın boşanan kadını belirlediği ve unutma iddiasında bulunmadığı durum" şeklinde yorumlamak mümkündür. Çünkü bu durumda kocaya süre vermenin bir anlamı yoktur. İkinci görüş ise durumun kapalı kaldığı ya da koca tarafından belirleme yapıldığı halde kocanın bunu unuttuğunu iddia ettiği duruma yorulur.

 

Not:  Yukarıdaki hükümler bain talakta geçerlidir. Ric'i talakta ise -Ravdatü't-talibın ve eş-Şerhu'l-keblr'de daha doğru olduğu belirtilen görüşe göre- kocanın an itibarıyla beyan veya tayinde bulunması gerekmez; çünkü ric'i talakla boşanmış olan kadın [iddet bitinceye kadar] kişinin karısıdır.

 

İsnevi'nin belirttiği üzere bundan anlaşıldığına göre kadının iddeti bitse beynunet [ayrılık] gerçekleşip evlilik sona ermiş olacağından kocanın derhal açıklaması gerekli olur. 

 

Eşlerin her ikisi veya birisi [kocanın boşadığı karısının kim olduğunu beyan etmesini veya tayin etmesini] talep etmediğinde talep öncesinde bunu kocaya zorunlu kılmanın bir anlamı yoktur; çünkü bu, tamamen iki kadının hakkıdır. Bu konuda Allah'ın hakkı, iki kadının kocadan uzak durmasıdır. Biz de zaten bunu gerekli kıldık.

 

194. Koea boşadığı karısını açıklayıncaya veya belirleyinceye kadar an itibarıyla her iki karısının nafakasını vermekle yükümlüdür; çünkü kadınlar tıpkı evli imiş gibi kendisinin yanında alıkonulmuşlardır. Bunu geciktirmede kocanın kusuru olsun ya da örneğin bilgisizlik veya unutma sebebiyle kusuru bulunmasın hüküm fark etmez. Çünkü [koca böyle bir söz söylemekle] kendisini bu duruma düşürmüştür.

 

Koca bir açıklama veya belirleme yaptığında, boşanmış olan kadın için verilen nafaka kendisinden geri alınmaz. Cüveyni şöyle demiştir: "Bu, nadir görülen bir durumdur; çünkü bain talakla boşanmış kadına verilen nafakadır."

 

Not:  Metindeki "an itibarıyla" ifadesi Nevevi'nin el-Muharrer'e tabi olarak zikrettiği bir ifade olup Ravdatü't-talibın ve eşŞerhu'l-kebır'de bulunmamaktadır.

 

İbnü'n-Naklb şöyle demiştir: "Nevevi'nin bununla ne kastettiğini anlamadım".

 

Başkaları şöyle demiştir: "Nevevi bununla nafakanın, koca tarafından açıklama veya belirleme yapılması anına kadar geciktirilemeyeceğine işaret etmiştir."

 

195. Kocanın [sonradan] belirleme ve açıklama yaptığı kadın açısından boşama, [daha önceki ilk] sözlü ifadeyle olmuştur. Bu konuda görüş ayrılığı yoktur.

 

196. [Müphem olan kadına gelince; bu konuda iki görüş vardır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre onun açısından da böyledir; çünkü koca boşama ifadesini kesin olarak söylemiş ve şarta bağlamamıştır, bu yüzden geciktirilmesi caiz değildir. Ancak boşamanın hangi kadın üzerinde gerçekleştiği beyan edilmemiş veya belirlenmemiş olduğundan kocaya beyan etmesi veya belirleme yapması emredilmiştir.

 

Belirlemenin yapıldığı kadının iddeti, sözlü ifade anından, belirlemenin yapılmadığı müphem kadının iddeti ise belirleme yapıldığı andan itibaren başlar; çünkü ilkinde boşama mahalli tayin edilmiş, ikincide tayin edilmemiştir.

 

İddetin boşamaya hükmedildiği tarihten sonraya gecikmesi mümkündür; nitekim fasid nikahta ilişki gerçekleşmişse iddet bu şekilde gerekli olur, ayrılma vaktinden itibaren hesaplanır.

 

İkinci görüş

 

[Zayıf] bir görüşe göre koca, müphem olarak boşadığı kadını önce belirlemeyip sonradan belirlerse boşama belirleme anında gerçekleşir; çünkü boşama bunun öncesinde gerçekleşmiş olsaydı herhangi bir mahal [kadın] üzerinde gerçekleşmemiş olurdu. Oysa boşama muayyen bir şeyolup ancak muayyen bir şahıs üzerinde gerçekleşir.

 

Bu ikinci görüş şu şekilde reddedilmiştir: Bir belirleme yapıncaya kadar kocanın karılarına yaklaşması haramdır. Şayet boşama belirlemeden daha önce gerçekleşmemiş olsaydı kocanın onlara yaklaşması yasaklanmazdı.

 

197. [Yukarıdaki her iki durum dikkate alındığında kocanın iki karısından biriyle ilişkide bulunması, diğerini boşadığı anlamına gelir mi? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Kocanın iki karısından biriyle cinsel ilişkide bulunması; ilk durumda boşanan kadının diğeri olduğu konusunda bir beyan olmadığı gibi ikinci durumda da ilişkide bulunulmayan kadının boşanan olarak tayin edilmesi anlamına gelmez; çünkü koca boşamış olduğu karısıyla da ilişkide bulunmuş olabilir. Ayrıca nikah mülkiyeti nasıl ki ilk başlangıçta [icap-kabul olmaksızın] fiil ile kurulmuyorsa, [meydana gelen bir boşama da] cinsel ilişkiyle telafi edilmez. Bu yüzden kocanın boşadığı karısına dönüş yapması ilişkiyle olmaz.

 

İkinci görüş

 

Bir başka görüşe göre ise cinsel ilişkide bulunmak, ilişkide bulunulmayan kadının boşama için tayin edildiğini gösterir. Alimlerin çoğunluğu bu görüşü benimsemiştir. Et-Tenbih'te "mezhebin zahir görüşü budur. Buna göre kocanın dilediği karısıyla ilişkide bulunmasına engel olunmaz." denilmiştir.

 

İtimad edilmesi gereken görüş ilk görüştür. Buna göre koca [karılarından biriyle ilişkide bulunmuş olsa bile] hangi karısını boşadığını açıklaması ve belirlemesi istenir. İlişkide bulunduğu karısını boşadığını beyan ederse ve boşama da Min olarak gerçekleşmişse, yabancı bir kadınla herhangi bir şüphenin söz konusu olmadığı durumda ilişkide bulunduğunu itiraf ettiğinden kendisine had cezası uygulanması gerekir. Kadın kendisinin boşanmış olduğunu bilmeyerek ilişkide bulunduğundan mehir almayı hak eder.

 

198. Kadın Ric'i olarak boşanmışsa, daha önce ilişkide bulunmamış olduğu karısını boşadığını açıklamış olsa bile kocanın onunla ilişkide bulunması halinde had cezası uygulanmaz.

 

199. İlişkide bulunulan kadın kocasının kendisini boşamayı kastettiğini iddia etse ve bu konuda koca, yemin etmekten kaçınsa kadın yemin eder. Kocanın her iki kadına da mehir vermesi gerekir.

 

Şüphe sebebiyle had cezası uygulanmaz; çünkü boşama zahir açısından yeminle sabit olmuştur.

 

200. Koca boşama için ilişkide bulunmamış olduğu karısını belirleyebilir. Bu durumda -belirtilen gerekçeyle- o kadının mehrini ödemesi gerekir.

 

201. Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'deki ifadeden şu sonuç çıkmaktadır: "Boşama bain olmuş olsa bile bu durumda kocaya had cezası uygulanmaz". el-Envar'da ilk durumda had cezası uygulandIğI gibi bu durumda da uygulanacağı tek görüş olarak belirtilmiş olsa bile itimad edilen görüş uygulanmamasıdır; çünkü boşamanın vakti konusunda görüş ayrılığı vardır. Koca, ilişkide bulunduğu kadını boşanan kadın olarak belirleyebilir.

 

202. Koca, iki karısından muayyen birini boşayıp da bunun hangisi olduğunu beyan etmesi kendinden istendiğinde iki karısından birine işaret ederek "boşanan budur" dese bu bir beyan kabul edilir. Çünkü bu, muayyen bir mahalle ilişmiş önceki iradeyi haber vermektir.

"Eşim budur" veya "bunu boşamadım" dese, diğer kadının boşanmış olduğu anlaşılmış olur.

 

203. Koca, iki karısına birden işaret ederek "bunu ve bunu", "bunu bunu", "bununla birlikte bunu", "bunu yok bunu kastetmiştim" dese [boşama konusunda hüküm iki açıdan ele alınır:]

 

> Yargısal açıdan her iki karısını boşadığına hükmedilir; çünkü böyle söyleyerek bunu ikrar etmiş olmaktadır. Zira sözünde ilk karısını boşadığını ikrar ettikten sonra bundan dönüp ikinci karısını boşadığını ikrar etmiştir. Bu, dönme kabul edilmez, ikinci boşama ikrarı kabul edilir; çünkü başkasının kendisi üzerindeki hakkını ikrar etmiştir.

 

> Diyaneten ise -Cüveyni'nin belirttiğine göre- boşanan kadın, sadece kocanın boşamaya niyet etmiş olduğu kadındır.

 

Cüveyni şöyle demiştir: Şayet her iki karısını boşamayı kastetmişse ikisi de boşanmış olmaz; çünkü bir boşamayı her iki kadına birlikte yormanın anlamı yoktur.

 

Not 1

Nevevi'nin atfı "vav" harfiyle ve "bel [bilakis, yok]" harfiyle örneklendirmesi bu konuda atıf harfinin birleştirme veya düzeltme yapmada kullanılan bir bağlaç olması arasında fark olmadığını, kocanın ilk ikrardan yüz çevirmesinin dinlenmeyeceğini göstermektedir. Koca "sümme [sonra]" veya "fa [hemen ardından]" bağlaçlarını kullansa, örneğin "bu boştur sonra bu boştur" veya "bu boştur hemen ardından bu boştur" dese yalnızca ilk kadının boşandığına hükmedilir; çünkü tertibe riayet etmede kullanılan bağlaç sebebiyle ikinci kadının boşanmasının arasına fasıla girmiş, onun için herhangi bir şey kalmamıştır.

 

Koca "bu veya bu boştur" dese problem devam eder. Koca "bu, onun ardından şu boştur" dese veya "bu şundan önce boştur" dese ilk olarak işaret edilen kadı boş olur. "Bu şundan sonra boştur" dese ikinci işaret edilen kadın boş olur.

 

Not 2

Nevevi "ikisinin boşandığına hükmedilir" ifadesiyle bunun yargısal hüküm olduğuna işaret etmiştir. Diyaneten ise daha önce işaret edildiği üzere yalnızca boşanmasına niyet edilmiş olan kadın boşanır.

 

Bu, daha önce belirttiğimiz gibi muayyen kadının boşanmış olması halinde geçerli olan hükümdür. Nitekim Nevevi'nin "beyandır" sözü de bunu göstermektedir.

 

Boşanan kadının müphem olduğu duruma gelince; koca ister ve bağlacıyla [vav harfiyle] ister başkasıyla bağlamış olsun boşanan, birinci kadındır; çünkü bu, geçmişte meydana gelen bir şeyi haber verme değil kişinin seçim yaparak yeni tasarrufta bulunmasıdır.

Kocanın burada bir tane seçmekten başka yolu olmadığından başkasını seçtiğini söylemesi dikkate alınmaz.

 

204. Kocanın bain talakla tayinde bulunarak boşadığı kadını beyan etmesinden ve bain talakla müphem olarak boşadığı kadını belirlemesinden önce iki kadın veya kadınlardan biri ölse kocanın beyanda bulunmasının isteneceği konusunda tek görüş vardır. Mezhepte esas alınan görüşe göre [müphem kadını] belirlemesi de istenir. Çünkü mirasçılık durumunun açıklanması gerekir. Bu kocanın, iki karısından birin mirasçı olduğu kesin olarak sabit olmuştur.

 

205. Ortada mirasçılığa engel bir durum yoksa her iki kadın da ölmüşse her birinin malından, kadınların biri ölmüşse ölenin payından kocaya düşen pay bekletilir. Koca kimi boşadığını açıklar veya belirlerse boşamış olduğu kadına mirasçı olamaz, diğerine mirasçı olur.

 

206. Koca iki karısından muayyen birini boşamaya niyet eder ve bu iki karısından hangisini boşadığını beyan ederse diğerinin mirasçıları "o kadını boşamaya niyet etmediği" konusunda kocaya yemin ettirme hakkına sahiptir. Şayet koca yeminden kaçınırsa mirasçılar yemin eder. Bu durumda koca ona mirasçı olamaz. Nitekim ilk kadın ölmüşse koca ona da mirasçı olamaz. Zira [davalı yeminden kaçındığında] davacının yemin etmesi ikrar gibidir.

 

Koca yemin ederse, ölen kadınla zifafta bulunmuşsa kadının yakınları kocadan emsal mehir isterler. Zifaf olmamışsa -iki görüş içinden tercih e şayan olanına göre- emsal mehrin yarısını isterler; çünkü onlar bu iddialarıyla kadının mehrin yarısını hak ettiğini inkar etmektedirler. Diğer görüşe göre ise emsal mehrin tümünü isterler; çünkü koca, ölen kadının kendi karısı olduğunu itiraf etmektedir.

 

207. Koca, iki karısından müphem birini boşadığında kimi boşadığını belirlerse diğer kadının mirasçıları buna itiraz edemez. Boşanan kadının mirasçıları, kocanın o kadını boşadığını yalanlarlarsa bu kocanın yemin etmesini isteyebilirler. Onlar kocanın iddia etmediği bir mirası onun lehinde ikrar etmekte, şayet zifaf gerçekleşmemişse ölümle kesinleşmiş bir mehir alacakları olduklarını iddia etmektedirler.

 

208. Boşayan kişi hangi karısını boşadığını açıklamadan veya belirlemeden ölse [ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait üç görüş bulunmaktadır: ]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre onun hangi karısını boşadığı konusunda mirasçısının açıklaması kabul edilir ama mirasçısının yapacağı belirleme kabul edilmez; çünkü açıklama bir haber vermedir. Mirasçı, murisinin neyi kastettiğine onun veya başkasının yaptığı açıklama yoluyla muttali olabilir. [Eşlerden hangisini boşadığı konusunda] belirleme yapmak ise şehvete dayalı bir seçim olup mirasçı bu konuda murisin yerini alamaz. Bu şuna benzer:

Dörtten fazla karısı bulunan bir kişi Müslüman olduktan sonra bunlar içinden dördünü seçmeden ölse [mirasçı seçim yapamaz.]

 

İkinci görüş

 

Kusurlu bir malı geri verme, bir kimseyi nesebine katma konusunda mirasçı murisin yerini alabildiği gibi burada da hem açıklama hem belirleme konusunda mirasçı murisin yerini alır.

 

Üçüncü görüş

 

Her iki konuda da mirasçı murisin yerini alamaz; çünkü nikaha ilişkin haklar miras yoluyla geçmez.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesi, kadınların kocadan önce veya sonra ölmelerini, birinin önce diğerinin sonra ölmesini, hiç birinin ölmemesini, birinin ölüp diğerinin ölmemesini de kapsamaktadır

 

Kocanın mirasçılarından iki kişi "boşanmış olan kadın falandır" diye şahitlikte bulunsa, koca kadınlardan önce ölmüşse ortada bir töhmet olmadığından bunların şahitliği kabul edilir. Kadınlar kocadan önce ölmüşse kabul edilmez.

 

Koca, iki karısından sonra ölse ve mirasçı bu kadınların birinin boşanmış olduğunu açıklasa diğer kadının mirasçısı, kocanın mirasçısına "kocanın sizin mirasçınız olan kadını boşadığını bilmiyoruz" diye yemin ettirme hakkı vardır.

 

209. Nevevi daha sonra kocanın boşama ve köle azadı konusunda durumu müphem bıraktığı örneği ele alarak şöyle demiştir:

 

Bir kimse "şu kuş kargaysa karım boş olsun, değilse kölem hür olsun" dese, kuşun ne olduğu bilinmese, bu durumdayken köle ve kadın o şahsın sözünü tasdik etse yahut yalanladıkları halde koca yemin etse bu şahsın karısından yararlanmasına ve kölesini hizmetinde kullanıp üzerinde tasarruf ta bulunmasına engelolunur; çünkü şahsın kadın ve kölenin birisi üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkmıştır. Bu, iki karısından birini boşamasına benzer. Bu engel, şahsın bir açıklama yapmasına kadar devam eder; çünkü bunu yapması beklenmektedir. O zamana kadar karısına nafaka vermekle yükümlüdür. Kölesinin kazancı yoksa aynı şekilde kölesine de nafaka vermekle yükümlüdür.

 

210. Karısını boşadığını itiraf ederse bakılır:

 

> Köle onun sözünü tasdik ederse o zaman yemin etmesine gerek olmaz.

> Köle onun sözünü tasdik etmez ve kendisinin azat edildiğini iddia ederse yeminle birlikte efendinin sözü kabul edilir.

> Yemin etmekten kaçınırsa köle yemin eder ve hem kölenin az at edildiğine hem de kadının boş olduğuna hükmedilir.

 

211. Kölesini azat ettiğini itiraf ederse bakılır:

 

> Kadın onun sözünü tasdik ederse kocanın yemin etmesi gerekmez.

> Kadın onun sözünü yalanlarsa kadına yemin ettirilir ve etmesi halinde kadının boş olduğuna, kölenin de azat olduğuna hükmedilir.

 

212. Şahıs bir açıklama yapmadan önce ölürse [ne olur? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre mirasçının bu konuda yapacağı açıklama kabul edilmez.

Çünkü mirasçı boşama konusunda şartın yerine geldiğini haber verdiğinde diğer şahsı köle olarak mülkiyetinde tutmak ve kadını da mirastan mahrum bırakmak istediği şeklinde bir töhmet söz konusu olur.

 

İkinci rivayet

 

Diğer rivayete göre ise bu konuda iki kadından gayri muayyen birini boşama konusunda İmam Şafii'ye ait olan iki görüş burada da geçerlidir.

 

Not: Serahsı şöyle demiştir: "Görüş ayrılığı mirasçının "murisimizin ileri sürdüğü şart karısı konusunda gerçekleşti" demesi durumuyla ilgilidir. Şayet aksi olursa o durumda verdiği haberle kendisine zarar vermiş olacağından kesin olarak sözü kabul edilir."

 

Rafii "bu güzel bir görüştür" demiş, Nevevi de Ravdatü't-talibin'de şunu eklemiştir: Bunu Serahsı'den başkaları da söylemiş olup bu konuda uygulanması gereken tek görüştür.

 

Bulkini şöyle demiştir: "Serahsı'nin söylediği görüş tek çözüm değildir. Burada kur'a çekme de söz konusu olabilir. Kölenin kur'a yoluyla azat olma hakkı olduğu gibi ölen şahsın borcu varsa borcun kölenin değerinden tahsil edilebilmesi için onun da kölenin köle olarak kalmasında hakkı vardır. Bu durumda iken mirasçının sözü kabul edilmez. Ortada buna engelolacak bir durum yoksa, Serahsı ve başkalarının söylediği çek çözüm olur."

 

213. Nevevi, yukarıdaki meselede mezhepte esas alınan görüşü esas almak suretiyle şöyle demiştir:

 

[Bu durumda mirasçının açıklaması kabul edilmez] Aksine köleyle kadın arasında kur'a çekilir. Ola ki kur'a köleye çıkarsa bunun boşama üzerinde değil kölenin azadı üzerinde etkisi olur.

 

Kur'a köleye çıkarsa bakılır: Ölen şahıs azadı ve boşamayı hayattayken şarta bağlamışsa köle ölen şahsın tüm malvarlığı üzerinden dikkate alınır. Aksi takdirde üçte bir üzerinden dikkate alınır; çünkü kur'a çekmenin pratik faydası budur. Bu durumda kadın mirasçı olur.

Ancak boşama şartının yerine geldiğini iddia etmişse mirasçı olmaz, bain olarak boşanmış olur.

 

Kur'a kadına çıkarsa kadın boş olmaz; çünkü kur'a'nın boşama konusunda bir etkisi yoktur. Nitekim kişi iki karısından birini boşasa hangi karısını boşadığı kur' ayla belirlenmez. Köle azadı ise bundan farklıdır. Zira nassta bu bulunmaktadır. Ancak veraa uygun olan mirası mirasçılara bırakmaktıdr. Daha dOğru görüşe göre köle köleleştirilmez, köle üzerindeki müphemlik olduğu gibi bıraklm; çünkü kur'a kendi çıktığı kişi üzerinde bir etki yapmadığında başkası üzerinde hiç etki yapmaz. Diğer görüşe göre ise köle köle olarak bırakılır; çünkü kur'a köle azadı ve köle edinme konusunda işleve sahiptir. Kur'a köleye çıktığında nasıl ki azat oluyorsa kölenin karşısında yer alan kişiye çıktığında da köle köle olarak kalmaya devam eder. ilk görüş sahipleri buna "kur'a karşı taraftaki üzerinde etkili olmayınca köle üzerinde de etkili olmaz" diyerek cevap vermişlerdir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

SÜNNETE UYGUN OLAN VE OLMAYAN BOŞAMA