TALAK |
BOŞAMANIN ZAMANA
BAĞLANMASI
Bu bölümde boşamanın
zamana bağlanması ve buna ilişkin konular ele alınacaktır.
Koca "sen şu ay
boşsun" veya "şu ayın başında" yahut "evvelinde" dese,
o ayın ilk anında boşama gerçekleşir.
Koca "şu ayın
gündüzünde / ilk gününde boşsun" dese o ayın ilk gününün fecir vakti kadın
boş olur.
Koca "şu ayın
sonunda boşsun" dese ayın son anında boş olur. Bir görüşe göre ayın ikinci
yarısının ilk gününde boş olur.
Koca geceleyin "bir
gün geçince boşsun" dese ertesi gün güneş batarken kadın boş olur.
Bu sözü gündüz söyle se
ertesi gün aynı vakitte boş olur. Koca "bugün geçince boşsun" dese
bunu gündüz söylemişse o gün güneşin batışıyla kadın boş olur, aksi takdirde
kocanın sözü geçersiz olur.
Ay ve yıl da buna [güne]
kıyaslanır.
Koca "sen dün
boşsun" dese ve bunu söylerken boşamanın şu an dünden itibaren
gerçekleşmesini kastetse boşama o anda gerçekleşir. Bir görüşe göre bu söz
dikkate alınmaz. Koca bununla karısını dün boşadığını belirtmeyi kasteder de
kadın şu an itibarıyla iddet bekliyor olursa yeminle birlikte kocanın sözü
kabul edilir. Koca "onu diğer nikahta boşamıştım" derse böyle bir
nikahın olduğu biliniyorsa yeminle birlikte sözü kabul edilir, aksi takdirde
kabul edilmez.
Şarta bağlamada
kullanılan edatlar şunlardır:
"Her kim":
Örneğin "her kim eve girerse ... "
"Eğer / -se",
"-dığında / -ınca", "dığı zaman", "her ne zaman"
, "her",
"Hangi":
Örneğin "hangi vakitte eve girersen ... "
Koca boşamayı hul'
dışında olumlu bir cümleyle şarta bağlamışsa bu edatlar boşamanın
derhalolmasını gerektirmez. Ancak "sen boşsun dilersen" ifadesi bunun
dışındadır. Yine bu edatlar "her ne zaman" ifadesi dışında boşamanın
tekrarını gerektirmez.
Koca "seni
boşadığımda boşsun" dese daha sonra karısını boşasa veya boşamayı bir
sıfata bağlamış olup sıfat gerçekleşse iki boşama meydana gelir.
Koca "boşamam her
gerçekleştiğinde boşsun" dese, sonra da karısını boşasa zifafa girmiş
olduğu karısı ondan üç kere boşanmış olur, zifafa girmediği karısı bir kere
boşanmış olur.
Dört kadınla evli olan
bir kişi "birini boşadığımda kölem hürdür. İkisini boşadığımda iki kölem
hürdür, üçünü boşadığımda üç kölem hürdür, dördünü boşadığımda dört kölem
hürdür" dese, sonra dört karısını aynı anda veya sırayla boşasa on köle
azat olur. Boşamayı "her" ile şarta bağlamışsa, doğru görüşe göre
onbeş köle hür olur.
Koca boşamayı bir fiili
olumsuzlamak suretiyle şarta bağlamışsa mezhepte esas alınan görüşe göre
bakılır:
"Eğer" ifadesiyle
şarta bağlamışsa örneğin "eğer eve girmezsen boşsun" demişse kadının
eve girmesinden ümit kesildiğinde [bu ihtimal kalmadığında] kadın boş olur.
"Eğer" dışındaki şart edatlarıyla şarta bağlamışsa kadının bu fiili
yapmasının mümkün olduğu zaman geçtiğinde kadın boş olur.
Koca [Arapça'daki şart
edatı olan "in" yerine masdar yapmada kullanılan "en"
edatını kullanarak] "sen eve girmenle boşsun / eve girmemenle boşsun"
derse boşama derhal gerçekleşir. Ben [Nevevi] derim ki: "Bu hüküm, nahivdnin
dışındakiler için böyle değildir.
Nahivd olmayanlar için
bu ifade daha doğru görüşe göre şarta bağlamaktır." Allah en iyi bilir.
A. BOŞAMANIN
BAĞLANDIĞI ZAMAN AÇISINDAN BOŞAMANIN HÜKMÜ
B. ŞART EDATLARI
A. BOŞAMANIN
BAĞLANDIĞI ZAMAN AÇISINDAN BOŞAMANIN HÜKMÜ
244. Koca karısına
"şu ayda / şu ayın başında / evvelinde / girişinde / gelişinde /
başlangıcında / karşılanmasında / ayın ilk bölümünün sonunun başlangıcında
boşsun" dese o ayın ilk gecesinden bir parçanın geçmesiyle kadın boş olur.
Çünkü burada zikrettiği isimler o ayın ilk parçasıyla gerçekleşmiş olur.
"Şu ayda"
dediğinde ayın ilk parçasının geçmesiyle kadının boş olmasının gerekçesi şudur:
"Şu ayda" demek, şu ay gelince demektir. O ayın gelmesi ise o ayın
ilk parçasının gelmesiyle gerçekleşir. Burada ayın, bu şartın ileri sürüldüğü
bölgede gelmesine dikkat edilir. Buna göre kişi şartı bir bölgede dile
getirdiği halde başka bir yere taşınsa ve orada [ayın başlangıcını gösteren]
hilali görse, diğer bölgede ise hilalin görülmediği bilinse, bu hilal ile kadın
boş olmaz. Bunu Zerkeşl söylemiştir. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin
belirttiğine göre bu ifadenin zahirinden bu hükmün ayın doğuş zamanlarının
farklı olmasına özgü olduğu anlaşılmaktadır.
Not: Kişi hilali güneş batmadan önce görse kadın ancak
güneş battıktan sonra boş olur; çünkü görülen bu hilal ertesi gecenin
hilalidir.
245. Kişi karısına
"şu ayın gündüzünde boşsun" veya "ilk gününde boşsun" dese
ayın ilk gününün fecir vakti kadın boş olur; çünkü dilcilerden nakledildiğine
göre fecir, gündüzün ilk vakti olduğu gibi günün de ilk vaktidir.
246. Kişi, ayın ortasını
veya sonunu kastetmiş ve karısına "şu ayda boşsun" demişse yahut ayın
ilk üç gününün birini kastederek "şu ayın başlangıcında boşsun"
demişse onun sözü diyaneten kabul edilir; çünkü söylenen söz, yapılan
açıklamaya hamledilmeye uygundur.
Ayrıca ikinci ifadede
yer alan "ilk üç gün" ayın başıdır. Kocanın bu açıklaması
yargısalolarak kabul edilmez.
247. Koca "ben ayın
başı / başlangıcı derken ayın ilk yarısını kastetmiştim" dese onun sözü
kabul edilmez; çünkü "ayın başlangıcı" ifadesi yalnızca ayın ilk üç
günü, "ayın başı" ifadesi ise ilk gecesi için kullanılır.
248. Koca, Ramazan
ayının içindeyken karısına hitaben "Ramazan ayında boşsun" dese kadın
derhal boş olur. Koca, Ramazan ayındayken karısına "Ramazan ayı geldiğinde
boşsun" derse, gelecek ramazanın başında kadın boş olur; çünkü boşamayı
zamana bağlamak ancak gelecek zaman için söz konusu olur.
249. Koca "sen ayın
sonunda boşsun / çıkışında boşsun" dese daha doğru görüşe göre ayın
sonundan bir parça geçtiğinde kadın boş olur. Diğer bir görüşe göre ayın ikinci
yarısının ilk kısmında kadın boş olur; çünkü ayın ikinci yarısının tamamı ayın
sonu olduğundan boşama bunun başında gerçekleşir. Bu görüş, ["ay
sonu" denildiğinde] akla ilk olarak ilk görüşte yer alan hususun geldiği
söylenerek reddedilmiştir.
Not: Kişi, boşamayı ayın son kısmının baş
tarafının sonuna bağlasa kadın yine ayın son bölümünde boşanır; çünkü ayın son
kısmı son günüdür. Bunun başlangıcı o gün fecrin doğuş anıdır. Bunun son kısmı
güneşin batış anıdır. İşte bu, ayın son anıdır. Bu, Rafii ve Nevevi'nin
belirttikleri, itim ad edilmesi gereken görüştür. Hocamız Zekeriya el-Ensarı
ise şöyle demiştir: "Son günün zevalinden önce kadının boşanmış sayılması
daha uygundur; çünkü ayın son kısmının başlangıcının sonu budur. Güneşin batışı
ise günün sonudur, ayın son kısmının başlangıcının sonu değildir."
Koca boşamayı ayın
başının sonuna bağlasa kadın ilk günün sonunda boşanır; çünkü ayın başının sonu
budur. Bir görüşe göre ise ayın ilk gecesi boşanır; çünkü ayın gerçek anlamda
başlangıcı budur.
Koca boşamayı ayın
yarısına bağlasa kadın ay [otuz günden] eksik olsa bile ayın on beşinci günü
günbatımında boş olur. Çünkü sözden anlaşılan budur.
Koca boşamayı ayın ilk
yarısının yarısına bağlasa kadın ayın sekizinci günü gündoğumu ile boş olur;
çünkü ayın yarısının yarısı yedi buçuk gündür. Yedi buçuk gece yedi buçuk
gündüzdür. Gece gündüzden önce geldiğinden gecenin yarısı gündüzün yarısına
mukabil olur ve bu sekiz gece yedi gün bir yarım, yedi gece sekiz gün de diğer
yarım olarak kabul edilir.
Koca boşamayı "şu
günün yarısı" diye zamana bağlasa kadın o günün zeval [öğle] vakti boş
olur; çünkü sözden anlaşılan budur. Her ne kadar şer'an gün fecrin doğuşuyla
başlıyor olup günün ilk yarısı daha uzun olsa da böyledir.
Koca boşamayı "gece
ile gündüz arasında" diye bir zamana bağlasa bunu gündüz vakti söylemişse
kadın günbatımında boş olur, aksi takdirde fecir vaktinde boş olur; çünkü
bunların her biri gece ve gündüzden bir parçanın toplamından ibarettir. Zira
iki zaman arasında bir ayrım yoktur. Bulkinı ise "kıyasa uygun olan
boşamanın, sen herhangi bir zamanda olmaksızın boşsun, demesi durumunda olduğu
gibi derhal gerçekleşmesi olduğunu söylemiştir."
250. Koca geceleyin
karısına "bir gün geçtiğinde boşsun" dese ertesi gün günbatımında
kadın boş olur; çünkü günün geçmesi bu şekilde gerçekleşir.
251. Koca bu sözü gündüz
vakti söylemişse ertesi gün aynı vakitte kadın boş olur; çünkü "gün"
sözü hakikatte bitişik olsun ayrı olsun gece ve gündüzün bütünü için
kullanılır.
Boşamanın zamana
bağlanmasının gündüzün başına denk düştüğü var sayılırsa boşama o gündüzün
sonundaki günbatımında olur. Bu Ezral'nin de belirttiği üzere şarta bağlama tamamlandıktan
sonra gündüzün ilk kısmının onu takip etmesi halinde olur. Ancak kocanın
boşamayı zamana bağlaması gündüz başladıktan sonra olmuşsa zaman bağlama
gerçekleşmeden önce günden bir miktar geçtiğinden boşama o günün günbatımında
gerçekleşmez.
252. Koca "gün
geçince boşsun" demişse bakılır:
> Bunu gündüz vakti
söylemişse geriye az bir vakit kalmış
olsa bile kadın
günbatımında boş olur; çünkü [Arapça ifadede elif-lam takısıyla el-yevm
diyerek] "gün" kelimesini belirli olarak söylemiştir. Bu durumda
"gün" sözcüğü içinde bulunulan gün şeklinde anlaşılır.
> Bunu gündüz vakti
değil de gece vakti söylemişse söz dikkate alınmaz, boşama gerçekleşmez; çünkü
sözün söylendiği an gündüz değildir ki bu söz bilinen güne gitsin.
Mütevelli şöyle
demiştir: Buradaki "gün" sözcüğünü cins olarak anlamak mümkün
değildir; çünkü karı-kocanın dünyadaki bütün günler bitinceye kadar hayatta
kalmaları düşünülemez, o sebeple bu, gerçekleşmesi imkansız bir sıfat olmuştur.
Not: Yapılan açıklamalardan şu anlaşılmaktadır:
el-Minhac'da yer alan mesele kişinin ..... şeklinde el-yevm kelimesini el-yevmu
şeklinde merfu söylemesi ile ilgilidir. Şayet bunu el-yevme şeklinde mansub
veya bir başka şekilde söylerse veya gündüz [nehar], ay [şehr] ve sene
kelimelerini bu şekilde söylerse, sözün söylendiği an gece olsun gündüz olsun
kadın derhal boşanır; çünkü burada koca boşamayı derhal gerçekleştirmiş, zamanı
ise kendi ismi dışında bir isimle zikretmiştir. Bu durumda isimlendirme dikkate
alınmaz.
253. "Bir ay",
"ay", "bir sene", "sene" kelimeleri de gün
kelimelerine kıyas edilir.
Buna göre;
> Koca ayın son günü
dışındaki bir günde gece veya gün-
düz vakti karısına
"bir ay geçtiğinde boşsun" dese otuz günden sonra kocanın sözü
söylediği esnada gece ve gündüzden ne kadar vakit geçtiyse otuz birinci gece
veya gündüzden o kadar vakit geçtiğinde kadın boş olur.
> Koca sözü ayın son
gününde veya son gecesinde söylemişse selem konusunda geçtiği üzere bundan
sonra hilal hesabıyla bir ayın geçmesi yeterlidir.
254. Koca, bir ay başladıktan
sonra "bir sene geçince boşsun" dese ay hesabıyla on bir ay beklenir.
ilk ay da on üçüncü aydan o kadar günle tamamlanır. Kişi bunu söylerken ayın
veya senenin kalan kısmını kastetmişse hükmü kendisine ağırlaştırmış olur.
255. Kişi "ay
geçince / yıl geçince boşsun" dese o ayın veya senenin kalan kısmı geçince
kadın boş olur.
256. Bu gibi ifadelerde
Arap takvimine göre yıl dikkate alınır. Koca "ben başka takvimi
kastetmiştim" veya "ben yıl geçince derken tam bir yıl geçince demeyi
kastetmiştim" dese boşamayı geciktirme töhmeti söz konusu olduğundan bu
sözü yargısal açıdan kabul edilmez, ancak Ezrai'nin belirttiği ihtimale yorulma
durumu bulunduğundan diyaneten kabul edilir.
257. Koca Rum veya İran
devletinde bu sözü söylemişse onun sözünün kabul edilmesi gerekir. Ezrai şöyle
demiştir:
Kişi boşamayı ayların
veya belirli ayların geçmesine bağlasa Kadı Hüseyin tarafından daha doğru
bulunan görüşe göre senenin kalan aylarının geçmesiyle, CiIi'ye göre ise on iki
ayın geçmesiyle kadın boş olur." Ezrai daha sonra CiIi' den şunu
nakletmiştir: Kişi boşamayı saatlerin geçmesine bağlasa üç saat geçince kadın
boş olur. "Bilinen saatlerin" geçmesine bağlasa yirmi dört saat
geçince boş olur; çünkü gece ve gündüzün toplam saati yirmi dörttür.
Cili'nin görüşü daha
uygundur.
Not: Koca, boşamayı bir zamana bağlamasının
üzerinden bir süre geçtikten sonra sayının tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda
şüphe etse kesin bilineni esas alır. T ereddütlü durumda karısıyla ilişkide
bulunması helal olur. Çünkü aslolan, sayının tamamlanmamış olmasıdır, boşama
şüphe ile gerçekleşmez.
[Koca boşamayı,
gerçekleşmesi örfen, aklen veya şer'an imkansız olan bir şeye bağlamış
olabilir. Bunların hükmü aşağıdaki gibidir:]
[a] - Boşamayı adeten
[normal şartlarda] imkansız bir şeye bağlamak
Koca boşamayı "göğe
tırmanmak", "uçmak" veya Allah'ın Hz. İsa'dan naklettiği
"ben Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim" [Al-i İmran, 49] ayetinde
kastedilen anlamıyla "ölüleri diriltmek" gibi adeten [normal şartlarda]
imkansız olan bir şeye bağlasa,
[b] - Boşamayı aklen
imkansız bir şeye bağlamak
Koca yukarıdaki
ayettekinden farklı anlamda aklen imkansız olacak şekilde ölüleri diriltme, iki
zıddı aynı anda birleştirme gibi bir şeye bağlasa,
[c] - Boşamayı şer'an
imkansız bir şeye bağlamak
Koca boşamayı Ramazan
ayının neshedilmesi gibi şer'an imkansız bir şeye bağlasa,
Tüm bu durumlarda boşama
meydana gelmez; çünkü koca şartsız boşama yapmamış boşamayı bir şeye bağlamış,
bağladığı şey ise gerçekleşmemiştir. Yukarıdaki durumlarda kocanın ["şöyle
olursa boşsun" şeklinde yaptığı] yemin, mün'akid bir yemin olup yemine
bağlanmış olan şey gerçekleşmediğinde kişi yeminini bozmuş olur. Bu hüküm,
"yeminler" konusunda zikredilen şu hükümle çelişik değildir:
"Kişi göğe tır manmayacağına dair yemin etse bu yemin mün'akid [kurulmuş]
olmaz." Çelişki yoktur; çünkü orada yeminin kurulmamış olması onun
imkansız bir şeye bağlanmış olmasından değildir. Aksine yemin bozmanın imkansız
olması Allah'ın adının [yemin edilerek] yüceltilmesine engel değildir.
Bu yüzdendir ki kişi ölü
olan birisi hakında "falanı öldüreceğim" diye yemin etse bu yemin
imkansız bir şeye bağlandığı halde mün' akid olur. Çünkü [yemini bahane ederek]
iyilik yapmaktan kaçınmak [yeminde zikredilen] Allah'ın adının saygınlığıyla
bağdaşmadığından kişinin kefareti yerine getirmesini gerektirir.
258. Koca karısına
hitaben "sen dün / geçen ay / geçen yıl boşsun" dediğinde [iki
ihtimal söz konusu olabilir:]
> Bununla boşamanın o
vakte dayalı olarak gerçekleşmesini kastederse doğru görüşe göre boşama derhal
gerçekleşir. Boşamayı düne dayandırmak imkansız olduğu için o sözü geçersiz
olur.
> Şu durumlar da
böyledir:
Boşamayı dün
gerçekleştirmeyi kastetmesi,
"Herhangi bir şey
kastetmedim" demesi,
Ölmesi, delirmesi, konuşma
yeteneğini kaybetmesi ve işaretinden de ne kastettiğinin anlaşılmaması
sebebiyle kendisinin ne kastettiğinin sorulamaması.
Şu var ki kişi boşamayı
dün gerçekleştirmeyi kastettiğinde mezhepte esas alınan ve İmam Şafii
tarafından ifade edilen görüşe göre boşama derhal gerçekleşir.
[Zayıf] bir görüşe göre
kocanın sözü geçersiz olup bununla hiçbir şey meydana gelmez; çünkü burada
boşama zamana dayalı olarak gerçekleşecektir. Zamana dayamak mümkün olmadığında
boşamanın da gerçekleşmemesi gerekir.
> Koca ne şimdi ne de geçmişte boşama yapmayı
kastetmemiş de yalnızca kansını bu evlilikte dün boşadığı konusunda haber
vermeyi istemişse kadın da şu an bain veya Ric'i talaktan dolayı iddet
beklemekteyse yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir. Çünkü burada boşamayı
düne izafe etme bulunmaktadır. Kadının iddeti, şayet kadın kocanın sözünü
tasdik ederse kocanın zikrettiği vakitten itibaren hesap edilir.
> Kadın kocasını
yalanlarsa veya -el-Kafi'nin ikrar bölümünde belirttiği üzere- "benim
bilgim yok" derse yahut koca söylediği sözle "ben onu bu nikahımda
değil başka bir nikahımda boşamıştım, daha sonra aynıdık ve ben onunla tekrar
nikah yaptım" veya "onu diğer kocası önceki bir nikahta boşamıştı ben
de bunu kastettim" dese bakılır: Kadının daha önceden evlenip boşandığı
şahitlerle veya başka şekilde biliniyorsa yeminle birlikte kocanın bunu
kastettiği konusundaki açıklaması karine mevcut olduğu için kabul edilir.
Kadın kocanın sözünü
tasdik ederse kocanın yemin etmesine gerek yoktur. Kadının böyle bir şey
yaptığı bilinmiyorsa kocanın sözü kabul edilmez ve -el-Muharrer ve
eş-Şerhu's-sağir'de belirtildiğine göre boşama derhal gerçekleşir; çünkü
kocanın iddiasının doğru olması uzak bir ihtimaldir.
Not: eş-Şerhu's-sağfr'de Cüveyni'den şu
nakledilmiştir:
"Kocanın söylediği
şey muhtemelolduğunda bunun kabul edilmesi gerekir."
eş-Şerhu'l-kebir'de ise
bu görüş, Cüveyni'ne nispet etmeksizin yalnızca onun görüşüne dayalı bir
ihtimalolarak ileri sürülmüş, Nevevi de Ravdatü't-talibin'de bunu esas
almıştır. EIMinhac'taki görüş doğru görüştür. Cüveyni bunu alimlerden
naklettikten sonra "bunda insanın içini tatmin etmeyen bir durum
vardır" demiş sonra yukarıda belirtilen ihtimali zikretmiştir.
EI-Minhac'ta belirtilen hükmü açık olarak ifade edenler arasında Kadı Hüseyin,
Beğavı, Mütevelli ve Ruyanı yer almaktadır. Ezrai'nin belirttiğine göre
eş-Şerhu'l-kebir'ni bazı nüshalarında "doğru olduğu üzere" ifadesi
yer almaktadır.
Not: Koca karısına hitaben "sen yaratılmadan
önce boşsun" dese Saymer! "koca bunu söylerken herhangi bir şey
kastetmemişse kadın boş olur" demiştir.
Koca gündüz vakti isim
tamlaması şeklinde "sen dünün yarınında boşsun" veya "yarının
dününde boşsun" dese boşama derhal gerçekleşir; çünkü dünün yarını ve
yarının dünü bugündür. Koca bunu gece vakti söylese ilk ifadede boşama ertesi
gün ikinci ifadede ise derhal gerçekleşir.
Koca isim tamlaması
yapmaksızın "dün yarın boşsun" veya "yarın dün boşsun" dese
"dün" ifadesi dikkate alınmaz, boşama ertesi gün gerçekleşir. Çünkü
koca boşamayı yarın ve düne bağlamıştır. Boşamanın her ikisinde gerçekleşmesi
mümkün olmadığı gibi dün gerçekleşmesi de mümkün değildir. Geriye mümkün olması
sebebiyle boşamanın ertesi gün gerçekleşmesi seçeneği kalmıştır.
Koca "sen bugün
yarın boşsun" dese sadece bir boşama derhal gerçekleşir, ertesi gün boşama
gerçekleşmez; çünkü bugün boşanan kadın yarın da boşanmıştır. Koca bundan başka
bir şey söylemeyi kastetmemiş olabilir.
Koca bunu söylerken
boşamanın yarısının bugün yarısının da yarın gerçekleşmesini kastetmişse yine derhal
bir boşama meydana gelir; çünkü kocanın ertelediği şey öne alınmıştır.
Koca boşamanın yarısının
bugün yarısının da yarın gerçekleşmesini kastetmişse iki boşama meydana gelir.
Ancak kadın ilk boşama ile hain olarak ayrılıyorsa o başka [o zaman bir boşama
meydana gelir].
Koca "sen yarın
bugün boşsun" dese yalnızca yarın bir boşama meydana gelir, bugün boşama
meydana gelmez; çünkü boşama yarına bağlanmıştır. Daha sonradan
"bugün" denilmesi yarına bağlanmış olan boşamayı öne almak içindir.
Yarına bağlanmış boşama öne alınamaz.
Koca "sen bugünde
ve yarında boşsun" veya "gecede ve gündüzde boşsun" dese bu her
iki ifadede de iki boşama meydana gelir. İlk ifadede iki boşama iki günde,
ikinci ifadede ise iki boşamadan biri gece diğeri gündüzde meydana gelir.
Mütevelll şöyle demiştir: "Çünkü bir zamanda olan şey zamanın çoğalmasıyla
çoğalır". Rafii ise şöyle demiştir: "Bu delil açık değildir. Zira
zarf çok olduğu halde onda olan şeyin tek olması da mümkündür."
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı'nin de dediği gibi bunu "amilin tekrarlanması" ile
gerekçelendirmek en uygunudur. Ancak kişi "sen bugün ve yarın boşsun"
veya "gece ve gündüz boşsun" dese o zaman yalnızca bir boşama meydana
gelir; çünkü amil [olan harf-i cer] tekrarlanmamıştır.
Koca "sen bugün
veya yarın boşsun" dese kadın yalnız yarın boşanır; çünkü kesin olarak
bilinen odur. Koca "sen yarın veya yarından sonra boşsun", "sen
yarın geldiğinde veya yarından sonra geldiğinde boşsun" dese bu ifadelerde
kadın, belirttiğimiz gerekçeden dolayı yarın değil yarından sonraki gün boş
olur.
Koca "sen bir gün
boşsun bir gün değil" dese ve bunu söylerken herhangi bir şeye niyet
etmese kadın yalnızca bir kere boş olur. Koca boşamaya niyet etse bir günde bir
boşama meydana gelir onu takip eden günde boşama meydana gelmez.
Koca aynı şeyi üç defa
söylese birbirini takip eden üç günde üç boşama meydana gelir.
Koca "yarın
geldiğinde bugün boşsun" dese veya "sen eve girersen şu an
boşsun" dese, şart gerçekleşmiş olsa bile boşama gerçekleşmez; çünkü koca
boşamayı şartın gerçekleşmesine bağlamıştır şart gerçekleşmeden boşama
gerçekleşmez. Şart gerçekleştiğinde ise boşamanın gerçekleşmesi için tayin
ettiği zaman geçmiştir.
Koca "sen ölümümden
önce / hayatımda boşsun" dese kadın derhal boşanır. Ravdatü't-talibin'de
Nevevi şöyle demiştir: "Kişi [Arapça'da önce anlamına gelen] kabı
kelimesini kubele şeklinde söylerse veya küçültme ismi [ism-i tasğır] şeklinde
kubey le şeklinde söylerse kadın, kocanın ölümünün hemen öncesinde boş olur.
İsnevi şöyle demiştir:
Nevevi'nin kubele kelimesiyle ilgili söylediği şey yanlış olup hiç kimse bunu
söylememiştir. Bu yalnızca kelimedeki ba harfinin üstünlü veya cezimli okunuşla
ilgilidir.
İbnü'l-İmad, itiraza
açık bir şekilde İsnevi'ye cevap vermiştir.
Koca "sen ölümümden
sonra önce boşsun" dese kadın derhal boşanır; çünkü bu an kişinin ölümünün
öncesinin sonrasıdır.
Kişi "sen ardında
Ramazan olan şeyden önce boşsun" dese bununla ardından Ramazan gelen ayı
kastetmişse kadın Recep ayının son anında boşanır. Günü kastetmişse Şaban
ayının otuz çekmesi halinde otuzuncu günün fecrinin hemen öncesinde boş olur.
Koca bununla gecesiyle birlikte günün tümünü kastetmişse Şaban ayı otuz gün
çekmişse otuzuncu gecenin hemen öncesinde boş olur.
Koca "sen,
öncesinde Ramazan olandan sonra boşsun" dese ve bununla ayı kastetmişse
kadın, Zilkadenin hilali görüldüğü anda boş olur. Koca bununla gündüzün
ardından gelen gecesiyle birlikte tüm günü kastetmişse Şevval ayının ikinci
gününün başında kadın boş olur. Koca geceyi kastetmemişse kıyasa göre Şevval
ayının ilk günü günbatımında boş olur.
Koca karısını boşamayı
en faziletli vakitlere bağlasa kadın kadir gecesinde boş olur.
Oruç konusunda geçen
bilgilerden çıkan sonuca göre kadın Zilhicce ayının son gecesinin baş tarafında
boş olmaz.
Koca karısını boşamayı
günlerin en faziletlisine bağlarsa kadın Arefe günü boş olur. Haftanın en
faziletli gününe bağlarsa eğer o hafta içinde arefe günü yoksa Cuma günü boş
olur.
Koca boşamayı en
faziletli aya bağlarsa kadın Ramazan ayında boş olur; çünkü Hz. Peygamber
(s.a.v.) "ayların efendisi Ramazan' dır" buyurmuştur. (Heysemi,
Mecmeu'z-Zevaid, 3, 140)
B. ŞART EDATLARI
Nevevi daha sonra şarta
bağlama edatlarını ve bunların gerek olumlama gerekse olumsuzlama açısından
hükümlerini ele almaya başlamıştır.
259. Nevevi şart
edatlarından yedisini zikretmiştir. Bunlar:
a. (-men-) "her kim
/ kim" edatı:
Buna örnek
"eşlerimden kim eve girerse o boştur" cümlesidir.
b. (-in-) "eğer /
-sa / -sa" edatı:
Şart edatlarının
temelini bu edat oluşturur. Nevevi'nin bunu birinci sırada zikretmesi daha
uygun olurdu.
Buna örnek "eğer
eve girersen boşsun" ifadesidir.
c-d-e. (-iza, meta, meta
ma-) "-dığında / zaman / ne zaman ki" edatları
f. (-küllema-) "her -dığında" edatı:
Bunun örneği "eşlerimden
biri her eve girdiğinde boştur" ifadesidir.
g. (-eyyi-)
"hangi" edatı:
Bunun örneği "hangi
vakitte eve girersen boşsun" ifadesidir. Bu yedi edata on edat daha
eklenir ki bunlar şöyledir:
Sibeveyh' e göre (...)
edatı,
> (-mehma-) Bu "ne anlamındadır".
> Şart için
kullanılan (....), "her ne"
> (iza ma)
"-dığında"
> (-eyya ma-)
"her ne"
> (-eyyan-) Bu edat
da zamanları kapsama bakımından (-meta-) gibidir.
> (-eyne-) "her
nerede",
> (-haysuma-) Bu ve
önceki tüm mekanları kuşatmak için olup "her nerede" anlamına
gelir."
> (-keyfema-)
"her nasıl" durumları şart yapmada kullanılır.
Not: Gazalı'nin
fetvalarında "la" harfi ile şarta bağlamanın yaygın olduğu yerlerde
bu harfinde şart anlamında kullanılacağını söylemiştir. Mesela Bağdatlılar
"eve gire;sen boştur" ifadesini şu şekilde söylerler: (......)
Maverdi'nin belirttiği
üzere şarta bağlama "lev" harfi ile de olur. Buna örnek şu ifadedir:
....... "eve girersen boşsun"
260. Bu edatlar, hul'
dışında şayet olumlu bir cümlede mesela yukarıdaki örneklerde "eve
girme" konusunda kullanıldığında dildeki konuluşu itibarıyla şarta
bağlanan şeyin derhal veya gecikmeli olarak gerçekleşmesini gerektirmez. Hul'da
kullanıldığında ise "eğer" ve "-dığında / -ınca" edatlarında
olduğu gibi derhal gerçekleşme anlamı bildirir. Örneğin daha önce hul' da
geçtiği üzere kişi "eğer bana tazmin edersen" veya "bana bir mal
tazmin edersen boşsun" ifadesi böyledir. "Her ne zaman" ifadesi
ile "hangi" ifadeleri ise "derhal" anlamı vermez. Burada
derhal anlamının gerekli olması sözcüğün konuluş yapısından olmayıp hul' daki
bedellilik bunu gerektirmektedir. Çünkü kabulün icaptan sonraya kalmaması
şarttır.
261. Nevevi daha sonra
edatların "derhal" anlamı vermesinden şu sözlerinde yer alan
hususları istisna etmiştir:
"İstersen
boşsun", "istediğinde boşsun" ifadelerinde olduğu gibi bir şeyi
"dileme"ye bağlama durumunda boşamanın meydana gelmesi için dilemenin
derhal yapılması gerekir; çünkü doğru görüşe göre bu bir temliktir. "Ne
zaman dilersen" ifadesi ise böyle değildir.
Nevevi "olumlu bir
şarta bağlama" ifadesiyle olumsuz şarta bağlamayı dışarıda bırakmıştır ki
bunu daha sonra zikredecektir.
262. Belirtilen edatlar
yine konuluşu itibarıyla [şart gerçekleştiğinde] şarta bağlanan şeyin tekrarını
da gerektirmez. Unutma ve zorlama olmaksızın şart koşulan şeyin bir kere
gerçekleşmesi durumunda yemin yerine gelmiş olur, bunun ikinci bir defa meydana
gelmesinin etkisi yoktur. Çünkü "eğer / -se" ifadesi sadece
kendisinden sonra gelen fiile delalet eder. Diğer şart isimleri de böyledir.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesi, kişinin şartı
"ebediyen" şeklinde kayıtlamasını da içerir. Örneğin kişi "sen
bu evden ebede kadar çıktığında boşsun" ifadesi böyledir. Rafii
"yeminler" bölümünde bunu açıkça ifade ederek "bu ifade tekrarı
da gerektirmez, aksine bunun anlamı hangi vakitte çıkarsan şeklindedir"
demiştir.
263. [Şart edatları
tekrarı gerektirmez] ancak "her ne zaman" ifadesi bunun dışındadır.
Bu edatı kullanarak bir şey şarta bağlandığnda, dildeki konuluşu ve halk
arasındaki kullanımı itibarıyla bu ifade, şartın gerçekleşmesine bağlanan şeyin
tekrarını gerektirir. Bunun olumsuz ifadeye bağlanması durumunda hükmü n ne
olacağı ileride gelecektir.
264. Nevevi daha sonra
şu kurala işaret edecektir: "Daha doğru görüşe göre, boşamayı zaten mevcut
olan bir niteliğe bağlamak tıpkı boşamayı şartsız yapmak gibi olup bu,
boşamanın o anda gerçekleşmesi anlamına gelir. "
[Buna göre;]
Bir kimse birden fazla
boşama hakkına sahip olduğu zifafa girmiş olduğu karısına "seni
boşadığımda Isenin üzerinde boşamamı gerçekleştirdiğimde / senin üzerinde
boşamam gerçekleştiğinde boşsun" dese, bu şekilde şarta bağladıktan sonra
karısını boşasa yani Maverdl'nin kesin olarak belirttiği üzere kendiliğinden
herhangi bir bedel karşılığı olmaksızın sari h veya boşamaya niyet ederek
söylediği kinaye sözcükle kadını boşasa veya kadının boşanmasını bir şarta
bağlasa örneğin "eve girersen boşsun" dese ve şart gerçekleşse o
zaman kadın iki kere boşanmış olur. Bunların birincisi kişinin şartsız boşaması
veya şart koştuğu şeyin gerçekleşmiş olması sebebiyle, diğeri de boşamanın bu
ilk boşamaya bağlanmış olması sebebiyledir.
Koca "ben bu
durumda kadının mevcut boşama sebebiyle boşanmış olacağını söylemeyi
kastettim" dese yargısal açıdan sözü kabul edilmez ancak söylediği şey
ihtimal dahilinde olduğundan diyaneten kabul edilir.
Koca karısını boşamak
üzere birini vekil kılsa kadın yalnızca vekilin boşamasıyla boşanmış olur
[diğer boşama gerçekleşmez]; çünkü kadını kendisi boşamamıştır.
Koca karısıyla hul' yap
sa veya kadınla zifafa girmemiş olsa ikinci boşama gerçekleşmez; çünkü ilk
boşamayla kadın kocadan ayrılmış [bain olmuş] ve yemin de yerine gelmiştir.
Koca karısına
"boşanmanı sana temlik ettim" dese ve kadın da kendini boşasa burada
iki ihtimal söz konusudur: a) Bu, vekilin boşaması gibi kabul edilir, bu
durumda yalnızca kadının kendi yaptığı boşama gerçekleşir. Çünkü koca karısını
kendisi boşamamıştır. b)
Bu, kocanın kendi
boşaması gibi kabul edilir, boşamaya bağlı diğer boşama da gerçekleşir.
Maverdi ikinci ihtimali
tercih etmiştir. Bu tercih, daha önce geçen gerekçelendirme açısından problemli
bulunmuş bu probleme de şu şekilde cevap verilmiştir: "Vekilin vekil
kılındığı konuda ehliyetli olması şart olduğundan o müstakil hareket eden kişi
konumundadır. Kadının ise bu konuda ehliyeti olmayıp o yalnızca kocası
tarafından yetkilendirilmiştir. Burada gerçekte boşayan kocadır."
Not: Nevevi'nin "sonra boşasa veya şarta
bağlasa" ifadesinden şarta bağlamanın geciktirilmesinin şart olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre koca karısını boşamayı önce bir şarta bağlayıp daha sonra "seni
boşadığımda boşsun" dese yalnızca şart gerçekleştiğinde boşamaya bağlanmış
boşama gerçekleşmez, çünkü koca, boşamayı şarta bağladıktan sonra bir şey yapmamıştır.
Zira şartın bulunması demek kocanın o anda boşama yapması değil boşamanın o
anda gerçekleşmesidir. Şart mevcutken boşamayı şarta bağlamak ise boşamanın o
anda gerçekleştirilmesidir. Yalnızca şarta bağlamak ise boşama olmadığı gibi
boşamayı gerçekleştirmek veya kendiliğinden gerçekleşmesi anlamına gelmez.
265. Daha sonra Nevevi,
boşamayı yalnızca şarta bağlanan şeyin gerçekleşmesinden dolayı meydana gelen
boşamaya bağlamak konusundan bahsetmiştir. Daha önce geçtiği üzere bu, boşama
yapmak değil boşamanın meydana gelmesidir.
[Buna göre];
Koca karısına "her
ne zaman senin üzerinde boşamam meydana gelse sen boşsun" dese bu şekilde
şarta bağladıktan sonra karısını boşasa [bakılır:]
> Kadınla zifafa girmişse
şart gerçekleştiğinde üç boşama meydana gelir. Yine kadın kocasının menisini
kendi rahmine [ilişki olmaksızın] koymuş sa durum böyle olur. Çünkü "her
ne zaman" ifadesi tekrarı gerektirir. Burada bir boşama şartsız [doğrudan]
iki boşama ise "her ne zaman" ifadesiyle meydana gelmiştir. Yani bir
boşama şartsız olarak gerçekleşirken diğer boşamalar bu bir boşamanın
gerçekleşmesine bağlı olarak gerçekleşmiştir.
Not: Nevevi'nin "her ne zaman
gerçekleşirse" ifadesi kocanın "seni her ne zaman boşarsam boşsun"
deyip sonra karısını boşamasını dışarıda bırakmaktadır ki bu durumda iki boşama
meydana gelir. Biri şartsız boşama, diğeri ise şart gerçekleştiği için
gerçekleşen boşamadır.
Boşamayı gerçekleştirmek
ile boşamanın kendiliğinden gerçekleşmesi arasında şu fark vardır: İlki kocaya
bağlı iken ikincisi şeriata bağlıdır. Çünkü koca, şarta bağladığı boşamayı öne
almak istese bunu yapamaz. Zira böyle yaptığında şeriatla sabit bir hükmü
değiştirmiş olur.
266. Koca, şart
edatlarından "eğer" veya tekrarı gerektirmeyen diğer edatları
kullanarak boşamayı şarta bağlasa, örneğin dört karısı ve köleleri bulunan bir
kimse "eğer karılarımdan birini boşarsam kölelerimden biri hürdür. Eğer
iki karımı boşarsam iki kölem hürdür. Eğer üç karımı boşarsam üç kölem hürdür. Dört
karımı boşarsam dört kölem hürdür" dese ve sonra dört karısını da aynı
anda veya sırayla boşasa kölelerinden muayyen olmayan on tanesi azat olur. Bu
şahıs, kölelerinden hangilerinin azat olduğunu belirlemekle yükümlü olur. Çünkü
ilk karısını boşadığında bir köle, ikinciyi boşadığında iki köle, üçüncüyü
boşadığında üç köle, dördüncüyü boşadığında dört köle az at olur. Bunların
toplamı on yapar.
Not: Nevevi'nin meseleyi "vav atıf harfi [ve
bağlacı]" ile ortaya koyması bunun bir kayıt olduğunu hissettirmektedir ki
doğrusu da budur. Koca boşama ifadelerini ["ve" diyerek değil de]
"sonra" şeklinde birbirine bağlasa, arada "sonra" ifadesi
olduğu için ikinci boşamayı ilkine bağlamamış olacak, çünkü araya
"sonra" ifadesi girmiş olacaktır. Bu durumda ikinci, ve dördüncü
boşamalarda herhangi bir köle azat olmaz; çünkü ilk boşamadan sonra ikinci
boşamayı yapmamış, üçüncü boşamadan sonra da dördüncü boşamayı yapmamıştır. Bu
durumda üçüncü boşama sebebiyle iki köle azat olur. Toplam azat olan köle
sayısı ise üç olur. Bunu İsnevi söyledikten sonra şöyle demiştir:
"[Arapça'da atıfta kullanılan ve takiben anlamına gelen] "fa"
harfinin de "sonra" gibi olması gerekir."
Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin de belirttiği gibi her ikisi hakkında onun söylediği bu durum
ancak boşamaların sırayla yapılması halinde söz konusu olur. Boşamalar bir anda
yapılmışsa bir köle azat olur.
267. Koca "her ne
zaman" diyerek boşamayı şarta bağlasa örneğin köleleri bulunan ve birden
fazla evli olan bir kimse "dört karımdan birini her ne zaman boşasam
kölelerimden biri hür olsun" deyip sırayla dört karısını boşamasına kadar
şartı saymaya devam etse daha sonra dört karısını aynı anda veya sırayla boşasa
[kaç kölesi azat olmuş olur? Bu konuda mezhep içinde dört görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre on beş
köle az at olmuş olur. Çünkü bu ifade, daha önce geçtiği üzere tekrarı
gerektirir. Bu konuda kural şudur: "Bir açıdan sayılan bir şeyaynı açıdan
tekrar dikkate alınmaz. İkinci yeminde ikinci defa sayılan bir şeyondan sonra tekrar
ikinci defa sayılamaz. Üçüncü yeminde üçüncü olarak sayılan şey bundan sonraki
yeminde üçüncü olarak sayılamaz."
Buna göre ilk kadının
boşanması halinde bir köle azat olur. İkinci kadının boşanması halinde üç köle
azat olur; çünkü buna "bir kadın boşamak" demek mümkün olduğu gibi
"iki kadın boşamak" demek de mümkündür. Üçüncü kadının boşanması
halinde dört köle az at olmuş olur. Çünkü buna "bir kadın boşamak"
denilebileceği gibi "üç kadın boşamak" da denilebilir. Dördüncü
kadının boşanması halinde yedi köle azat olur. Çünkü buna "bir kadın
boşamak", "ilk ikisi dışında iki kadın boşamak" ve "dört
kadın boşamak" denilebilir. Azat olan kölelerin sayısının toplamı on beş
eder.
İstersen şöyle de
biyebilirsin: On beş köle azat oldu; çünkü kocanın bu ifadesinde dört kere
birer kadın boşama, iki defa ikişer kadın boşama, bir defa üç kadın ve bir defa
dört kadın boşama vardır.
İkinci görüş
On yedi köle azat olur;
çünkü üçüncü boşamada, belirtilen iki sıfat dışında bir başka sıfat daha
bulunmaktadır ki o da ilk kadından sonra iki kadını boşamaktır. Bunun için iki
köle daha azat olur.
Üçüncü görüş
Yirmi köle az at olur.
On yedisi yukarıda belirtilen gerekçelerle azat olur. Diğer üçü ise şundandır: Dördüncü
kadının boşanmasında belirtilen üç sıfat dışında bir sıfat daha bulunmaktadır
ki bu da ilk kadının boşanmasından sonra üç kadını boşamaktır.
Dördüncü görüş
On üç köle az at olur.
İster şarta bağlamaların tümünde "her ne zaman" ifadesini kullansın
isterse ilk üçünde veya ilk ikisinde kullansın fark etmez. Çünkü son ikisinde
tekrar yoktur.
Alimlerimiz bu meseleyi
kocanın her defasında "her ne zaman" diyerek boşaması şeklinde
düşünmüşlerdir. Böylece "yirmi köle azat olur" diyen görüş de dahil
olmak üzere bütün görüşler ileri sürülebilsin. Ancak İbnü'n-Nakıb'in de
belirttiği üzere "her ne zaman" sözünü ilk üçünde söylemek
yeterlidir.
Kişi bu ifadeyi yalnızca
ilk cümlesinde veya son ikisi ile birlikte zikretse on üç köle azat olur.
Yalnızca ikincide veya son ikide zikretse on iki köle azat olur.
Not: Azat edildiğine hükmedilen kölelerin kim
olduğunu belirlemek efendiye aittir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Alimler burada herhangi bir kayıt koymamışlardır. Oysa bir kadın, iki kadın, üç
kadın ve dört kadının boşandığı durumlarda neyin azat olacağının belirlenmesi
gerekir. Bunun etkisi şurada görülür: Koca, karılarını sırayla boşadığında
-özellikle de boşamalar arasında uzun zaman farkı varsa- kölelerin kazancı ne
olacaktır? Öyle anlaşılıyor ki alimler bu durum açık olduğundan buna temas
etmemişlerdir.
Not: Kişi "her ne zaman bir rekat namaz
kılsam kölem hürdür" dese ve böylece ona kadar söylese daha sonra on rekat
namaz kılsa 87 kölesi azat olmuş olur. Şarta bağlamayı "eğer" vb.
edatlarla yaparsa 55 kölesi azat olur.
Şart edatları olumsuz
cümlede kullanıldığında şarta bağlanan şeyin derhal yapılmasını gerektirir.
Bunun istisnası "eğer" edatıdır. Nitekim Nevevi buna işaret
edecektir.
268. Kişi karısını
boşamayı -mesela eve girmek- gibi bir fiilin olumsuzlanmasına veya boşamanın
olumsuzlanmasına yahut dövmek vb. başka bir şeyin olumsuzlanmasına bağlasa
[hüküm ne olur? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
görüşe göre kişi "eğer" şart edatıyla bağlamışsa örneğin "eğer
eve girmezsen boşsun" demişse boşama, kadının eve girmesinden ümit
kesildiği an gerçekleşir. Bu ise eşlerden birinin ölmesi veya kocanın ölümüne
bitişik olarak kadının delirmesi durumunda söz konusu olur. Bu durumda ölümün
veya delirmenin hemen öncesinde arada boşamanın mümkün olacağı kadar bir zaman
kalmayacak şekilde boşama meydana gelmiş olur. Çünkü bu durumda her iki eşten
de yükümlülük kalkmış olur. Yalnızca kocanın akıl hastalığına yakalanması
durumunda şartın yerine gelme ümidi ortadan kalkmaz; çünkü kocanın iyileşmesi
ve daha sonra karısını boşaması mümkündür.
Kocanın bayılması,
kinaye veya işaret yoluyla meramını anlatamayacak şekilde dilsiz hale gelmesi
de akıl hastalığına yakalanmak gibidir.
İsnevi şöyle demiştir:
"Hemen öncesinde [kubeyle] ifadesi yeterince açık değildir. Doğrusu
boşamanın, boşamaya uygun olmayacak kadar bir vakit kaldığında
gerçekleşmesidir."
Maverdi ve Ruyani buna
dikkat çekmişlerdir.
269. Koca nikahı
fesheder veya nikah kendiliğinden fesholur yahut kocanın vekili kadını boşar da
eşlerden biri nikahın yenilenmesinden veya kocanın karısına dönmesinden önce
yahut sonra ölürse bu esnada koca da boşamamış olursa bakılır:
> Şayet [ikinci]
boşamanın kendisine bağlandığı [ilk] boşama ric'i ise boşamanın nikahın
fesholmasından önce gerçekleştiği anlaşılmış olur. Koca yeni nikah yapmadıysa
nikahın fesholmasıyla boşamaya uygun bir mahal kalmadığından, yeni nikah yaptı
ve boşamadıysa yemin bozmanın tekrarlanmaması sebebiyle boşamanın bunun ölümden
önce gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu durumda boşamanın akdin fesholmasından
önce gerçekleştiği anlaşılır.
> Şayet [ikinci]
boşamanın kendisine bağlandığı [ilk] boşama bain ise [ikinci boşama] nikahın
fesholmasından önce gerçekleşmez; çünkü ayrılık akdin fesholmasını engeller, bu
durumda kısır döngü [devir] meydana gelir. Çünkü boşama meydana gelmiş olsaydı
akdin fesh olması söz konusu olmaz, kocanın boşamasından ümidi kesme
gerçekleşmemiş olur, o zaman da boşama gerçekleşmezdi.
> Koca nikahı
yeniledikten sonra karısını boşarsa veya dövmek gibi boşama dışında bir fiilin
olumsuzlanmasına boşamayı bağlar da daha sonra akıl hastası olduğu yahut
karısını boşamış olduğu dönemde onu döverse yemin yerine gelmiş olur. İlk
durumda bunun böyle olmasının sebebi şudur: Yeminin yerine gelmiş olması nikah
haline özgü değildir. Bu yüzdendir ki yemin, bain ayrılık durumunda şartın
bulunmasıyla yerine gelmiş olur. İkinci duruma gelince; akıl hastası birinin
dövmesi, şartın yerine gelmiş sayılması açısından akıllı kimsenin dövmesi
gibidir. Ayrılık döneminde kadını boşamaktan farklı olarak dövmek mümkündür.
Rafii ve Nevevi'nin ifadesinden bu halde boşamanın gerçekleşmeyeceği sonucu
çıkmaktadır. Gazzalı ise el- Vasit'te boşamanın ayrılığın hemen öncesinde
gerçekleşeceğini bildirmiştir.
270. Koca boşamayı
"eğer" edatı dışında -mesela "-dığında / ınca" gibi bir
edatla bir şeye bağlarsa şarta bağlama anından itibaren o fiilin yapılmasının
mümkün olduğu kadar bir zaman geçer de fiili yapmazsa boşama meydana gelir.
Yukarıdaki hükümler
"eğer" ve "-dığında / -ınca" edatlarıyla ilgili olarak İmam
ŞafiI tarafından açıkça belirtilmiştir. Arada şu fark vardır: "Eğer"
bir şart harfi [edatı] olup bunun zamanla ilgisi yoktur. "-dığı zaman /
-ınca" edatı ise tıpkı "zaman" kelimesinde olduğu gibi vakitleri
içerme açısından bir zaman zarfıdır. Nitekim "seninle ne zaman
buluşayım?" sorusuna karşı tarafın "dilediğinde" ve
"dilediğin zaman" şeklinde cevap vermesi doğru olur. Ancak
"dilersen" diye cevap vermesi doğru olmaz. Şu halde "seni
boşamazsam" ifadesinin anlamı "seni boşama imkanım kalmazsa"
anlamına gelir. Bu imkanın kalmaması ise boşama ümidinin ortadan kalkmasıyla
olur. Ancak "seni boşamadığımda" ifadesinin anlamıysa "seni
boşama imkanımın elimden kaçtığı her vakitte" demektir. Bunun elinden
kaçması, boşamaya elverişli olan bir zaman geçtiği halde kocanın boşamamasıyla
olur.
İkinci rivayet
Her iki duruma ilişkin
biri diğerine tahriçle çıkarılmış ikişer görüş bulunmaktadır.
271. "Eğer" ve
"-ınca / -dığında" edatları dışındaki "zaman" ve
"-dığı zaman" edatlarına gelince Nevevi'nin mutlak ifadesinden
anlaşılacağı üzere bunlar şarta bağlanan şeyin derhal yerine gelmesini
gerektirir.
Koca "ben -dığında
ifadesini kullanırken eğer kelimesinin manasını kastetmiştim" dese onun
sözü diyaneten kabul edileceği gibi yargısal açıdan da kabul edilir; çünkü
bunların her biri diğeri yerine kullanılabilir.
Koca "eğer"
derken "-dığında" anlamını kastediyorsa sözü yargısal açıdan kabul
edilir; çünkü böyle yaparak hükmü kendisine ağırlaştırmış olur.
"Eğer" şart
edatı dışındaki edatlan kullandığında yakın veya uzak belirli bir zamanı
kastetmişse kastettiği şey ihtimal dahilinde olduğundan sözü diyaneten kabul
edilir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Daha önceden şunu söylemiştiniz: Kişi
"-dığında" derken "eğer" demeyi kastetmişse onun kastı
yargısal açıdan kabul edilir. Burada ise öyle olmamıştır."
Buna şöyle cevap
verilir: "Diğer yerde kişi aralarında şart bildirme konusunda ortaklık
bulunan bir sözcükle başka bir sözcüğün anlamını kastetmiştir, burada ise öyle
değildir."
Not: Koca karısına hitaben "seni bugün
boşamazsam boşsun" dese ve o gün bittiği halde karısını boşamamış olsa
güneşin batışının hemen öncesinde kadın boş olur; çünkü boşamaktan ümidi kesmek
o zaman gerçekleşir.
Koca karısına "seni
boşamayı terk edersem / seni boşama konusunda sessiz kalırsam sen boşsun"
dese kocanın boşamayı [bu sözün ardından] hemen yapması dikkate alınır. Derhal
boşamazsa kadın sözdeki şart sebebiyle boş olur. Ancak koca her ikisini de
olumsuz ifade olarak kullanır ve "seni boşamayı terk etmezsem boşsun"
veya "seni boşama konusunda sessiz kalmazsam boşsun" dese, şartın
yerine gelmiş sayılması için kocanın derhal boşama yapması gerekmez. Koca
derhal bir kere boşar sonra sessiz kalırsa boşamayı terk etme yemini yerine
gelmiş olur, diğer boşama meydana gelmez; çünkü karısını boşamayı terk
etmemiştir. Ancak boşama konusunda sessiz kalma yemini sona er me miş olur,
sessizliği sebebiyle bir boşama daha meydana gelir, böylece yemin yerine gelmiş
olur.
Arada şu fark vardır:
Kişi ilk durumda [ikinci boşamayı] boşamanın terkine bağlamıştır. Terk meydana
gelmemiştir. ikinci durumda ise sessiz kalmaya bağlamış, sessiz kalma durumu da
meydana gelmiştir. Çünkü bu kişi ilk anda sessiz kalmamış olsa bile
"boşama konusunda sessiz kaldı" denilmesi doğru olur. Ancak o kişi
için ilk durumda boşamayı terk etmediğinde "boşamayı terk etti"
denilmesi doğru olmaz.
Yukarıdaki şarta bağlama
"her ne zaman" ifadesiyle yapılsa ve sözü söylemesinin ardından üç
kere ayrı ayrı boşayabilecek kadar zaman boşama olmaksızın geçerse kadın -şayet
ilk boşamayla bain hale gelmiyorsa- üç kere boşanmış olur. ilk boşamayla bain
hale geliyorsa kadın yalnızca bir kere boşanmış olur.
[Arapça'da] "hıne
[zamanında]" veya "haysü [dığı zaman]" yahut "her ne
zaman", "her zaman boşamazsam" ifadesi, yukarıdaki hükümler
bakımından "seni boşamazsam" ifadesi gibidir.
272. Koca karısına
[Arapça'da 0\ harfini şart edatı olup "eğer" anlamına gelen
"in" diye değil de gerekçe bildiren "en" şeklinde üstünlü
söyleyerek] "eve girdin diye boşsun" veya "eve girmedin diye
boşsun" dese kadın eve girmiş olsun ya da olmasın boşama derhal
gerçekleşir. Çünkü "en" harfi gerekçe bildirir. Bu ifade
"girdiğin için" anlamına gelir.
Arapça'da (0i) harfinin
kullanıldığı yerde "lam" harfinin kaldırılması sıkça görülen bir
durumdur. Nitekim ayetle [Kalem, 14] "mal ve oğullara sahip diye"
buyrulmuştur.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bunun gerekçe bildirmesi zamanın söz konusu olmadığı durumiardadır. Şayet zaman
varsa o durumda gerekçe bildirmez. Mesela koca karısına "sünnete / bid'ata
girdiğinde boşsun" dese bunun anlamı "sünnet / bid'at olan boşamanın
vakti geldiğinde" demektir. Böyle ifadelerde "lam" harfi zaman
bildirir. Bu tıpkı "sen sünnete göre / bid'ata göre boşsun" ifadesi
gibidir. Alimler bu konuda açıklama yapmamış olsalar da bu kesin bir durumdur.
Zerkeşi'nin
"sünneti bid'at olan boşamanın vakti geldiği" ifadesi kabul edilemez.
Hocamız Zekeriya el-En san şöyle demiştir: Bu kabul edilse bile alimler
ZerkeşI'nin "geldiğinde" ifadesiyle ilgili görüşünü şu şekilde
reddedebilir: Cümlede yer almayıp takdir edilen bir şey mutlak olarak lafızda
yer alan kuvvetinde değildir.
Nevevi şöyle demiştir:
Ben [Nevevi] derim ki: Ancak nahivci olmayanlar bundan müstesna olup daha doğru
görüşe göre onlar açısından [ (-in-) sözcüğü kullanmak da] şarta bağlamak
anlamına gelir.
Buna göre şarta bağlanan
şey gerçekleşmedikçe kadın boş olmaz; çünkü görünür durum kocanın bunu
kastetliğini göstermektedir. Üstelik o edatları birbirinden ayırt edebilecek
durumda değildir. Diğer görüşe göre ise boşama derhal gerçekleşir; çünkü lafzın
gereği budur, bu niyetle değiştirilemez.
Not: Kişi [Arapça'da hem zaman hem de gerekçe
belirtmekte kullanılan ..."iz" edatını kullanarak] -enti taliken iz
dehelte'd-dare- dese kadın derhal boş olur; çünkü "iz" edatı gerekçe
belirtmek için de kullanılır Bu sözü söyleyen kişi "iz" edatı ile [yalnızca
zaman belirtmede kullanılan] "iza" edatını birbirinden ayıramıyorsa
hükmün tıpkı "en" ile "in" edatını ayıramayan kimsenin
hükmü gibi olması mümkündür. Bunu, ez-Zehair yazarı, Şeyh Ebu Hamid eş-Şırazı'
den nakletmiştir, bana göre de böyledir.
Kişi ["inşallah
yerine enşaallah diyerek] ...."sen boşsun enşaallah" dese veya
"izşaallah", "maşaallah" dese derhal bir boşama
gerçekleşir; çünkü ilk ikisi gerekçe bildirir. Üçüncü ifadede de kesin olarak
bilinen bir boşamadır. Bunun zahirinden bu konuda nahivci ile diğer kimseler
arasında fark olmadığı anlaşılmaktadır ki Nevevi Ravdatü't-talibin'in bu
bölümünde bunu açıkça belirtmiş, İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: -en dehelte'd-dare- ifadesiyle -enşaallah- ifadelerinin,
belirtildiği gibi eşit kabul edilmesi gerekirdi.
Buna şöyle cevap
verilir: "İnşallah / Allah dilerse" sözcüğünü Allah'ın dilemesi
şeklinde düşündüğümüzde bu durum boşama imkanını bütünüyle ortadan kaldırır.
Ancak "eve girersen" ifadesi böyle değildir. Ayrıca Allah'ın dilemesi
ile ilgili ifadede şarta bağlama anlamı diğer anlama baskın kabul edilmez.
Bunun "enşaliah" diye söylenmesi durumunda mutlak olarak gerekçe
["Allah dilediği için" anlamı] anlaşılır. İlki ise böyle değildir.
Onda şarta bağlama anlamı baskın kabul edilir. "En" şeklinde
söylendiğinde Arapçayı bilen ile bilmeyen ayrılır.
Nahivci olan bir kimse
......"seni boşadığımdan boşsun" dese kadın derhal iki kere boş olur:
Birincisi ikrarı sebebiyle ikincisi ise boşamayı derhal yapmış olması
sebebiyledir. Çünkü bu sözün anlamı "seni boşadığım için boşsun"
demektir.
Koca, "sen boş
olarak boşsun" dese bir boşama yapıncaya kadar kadın boşanmış olmaz. Koca
bir kere boşayınca iki boşama meydana gelir. Bu sözün açılımı şu anlama gelir:
"Boşanmış olduğunda boşsun". Bu, şarta bağlanmaksızın
gerçekleştirilen [ilk] talak sebebiyle kadın bain olarak ayrılmadığında
geçerlidir, aksi takdirde ilk boşama dışında boşama geçerli olmaz. Ravdatü
'ttalibın'de ve eş-Şerhu'l-keblr'in bu bölümünde "yersen içersen boşsun"
sözünde olduğu gibi "şartın şart üzerine arız olması" konusunda
"daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre ilk zikredilen boşama daha
sonra gerçekleşir. Bu örnekte kadının bir şey içmesi yemesinden önce olmadıkça
kadın boş olmaz; çünkü ikincisi birincisi için bir kayıttır. Burada önce
olmaktan kasıt gecikmemesidir. Daha doğru görüşün karşısındaki görüş,
Ravdatü't-talibin'de ve eş-Şerhu'l-kebır'de "köleyi müdebber kılma"
bölümünde tercih edilmiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
BOŞAMAYI KADININ
HAYIZ VE HAMİLELİĞİ ŞARTINA BAĞLAMAK