TALAK |
C. KASIT (BOŞAMA KASTI
OLMASI ŞARTI)
Bu başlık, boşamanın
üçüncü rüknüne ait olup boşamada kastm şart koşulması konusunu ele almaktadır.
Kişi uyurken ağzından
"boşama" ifadesi çıksa dikkate alınmaz.
Kişi, boşamaya niyet
etmeksizin ağzından yanlışlıkla "boşama" ifadesi çıksa dikkate
alınmaz. Görünür durum [mahkeme] açısından bir karine olmadıkça ["bunu
yanlışlıkla söyledim, kastım yoktu" demesi] tasdik edilmez.
Kadının adı "talık
(boşanmış)" olsa ve koca da ona seslenmek amacıyla "ey talık (ey
boşanmış!) dese kadın boş olmaz. Daha doğru görüşe göre bir şeye niyet
etmeksizikn bunu söylediğinde de böyledir.
Kadının adı
"tarık" veya "talib" olsa, koca ona "ey talık (boşanmış)!"
diye seslense ve "ona seslenmeyi istemiştim, yanlışlıkla harfler
karıştı" dese, [onun bu sözü] tasdik edilir.
Koca gayri ciddi olarak
veya oyun oynayarak karısına boşama ifade eden sözlerle hitap etse veya
karısını yabancı zannederek; örneğin karısı karanlıkta olduğu için yahut
kadının velisi ya da vekili o kadını kendisiyle evlendirdiği halde durumu
bilmeyerek ona boşama anlamına gelen ifadeler kullansa boşama gerçekleşir.
Arap olmayan birisi
Arapça boşama anlamına gelen ifadeyi anlamını bilmeksizin telaffuz etse boşama
gerçekleşmez. Bir görüşe göre anlamını kastetmişse gerçekleşir.
İkrah [zorlama, baskı,
tehdit] altında olan kişinin boşaması geçerli olmaz. Şahsın kendi tercihiyle
boşadığına dair bir karine bulunursa örneğin üç kere boşamaya zorlandığı halde
bir kere boşamışsa veya sarih sözle yahut şarta bağlayarak boşamaya zorlandığı
halde koca kinaye yoluyla yahut şarta bağlamaksızın boşamışsa yahut da
"boşadım" demeye zorlandığı halde "serbest bıraktım" demiş
ya da bunların zıddı olmuşsa boşama gerçekleşmiş olur.
İkrahın [gerçekleşmiş
sayılmasının] şartnar]ı şunlardır:
> İkrahta bulunan
kimsenin velayet veya galıp gelme sebebiyle tehdit ettiği şeyi
gerçekleştirebilecek güce sahip olması
> İkraha maruz kalan kimsenin
kaçmak vb. bir yolla buna karşı koyamayacak durumda olması,
> İkraha maruz kalan kimsenin, tehdide konu
olan şeyi
yapmadığı takdirde ikrah
eden tarafından tehdit edilen şeyi yapacağını zannetmesi.
İkrah; şiddetli vuruş,
hapis, malını vb. telef etme ile korkutmak suretiyle meydana gelir. Bir görüşe
göre öldürme tehdidi olması gerekir. Bir görüşe göre ise öldürme, organını
kesme veya [ölüm tehlikesinden] korkulacak vuruş tehdidi olması gerekir.
[Boşama konusunda]
ikraha maruz kalan kişinin, bu kelimeyi söylerken başka bir şeye niyet etmek
suretiyle tevriyede bulunması şart değildir. Bir görüşe göre özürsüz yere
tevriye yapmayı terk ederse boşama gerçekleşir.
Sarhoş edici içki veya
ilaç gibi aklı giderici bir şeyi günah bir yolla içen kimsenin boşaması, lehte
ve aleyhteki sözlü ve Hill tasarrufu mezhepte esas alınan rivayete göre
geçerlidir. İmam Şafii' nin bir görüşüne göre geçerli değildir. Bir görüşe göre
ise aleyhteki tasarrufu geçerlidir.
1. Akli Melekesi Yerinde
Olmayan Kimsenin Talakı
71. Uyuyan veya günah
olmayan bir sebeple aklı melekesini yitiren bir kimsenin ağzından
"boşama" ifadesi çıksa, uyandıktan veya ayıldıktan sonra
"söylediğim şeye onay veriyorum" dese bile bu söz dikkate alınmaz.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) "üç kişiden kalem (sorumluğun yazılması]
kaldırılmıştır ... "(Ebu Davud, Hudad, 4399)
Bu hadiste
"uyanıncaya kadar uyuyan kimseden" ifadesi yer almaktadır. Ayrıca
onun kastı söz konusu değildir.
Not: Nevevi, bu kitabın başında boşayan kimsenin
mükellef olmasının şart olduğunu belirttiğinden burada bunu söylemesine gerek
yoktu.
Koca, "boşama"
sözcüğünü kullandıktan sonra "ben bu sözü söylediğimde çocuktum" veya
"uyuyordum" dese ve söylediğinin doğru olma ihtimali de bulunsa
yeminle birlikte sözü kabul edilir. Bunu Ruyani söylemiştir. Oysa
Ravdatü't-talibin'de "uyuyan kimsenin sözünün tasdik edilmesi ihtimale
açıktır; çünkü çocuğun aksine bu şahsın söylediğinin doğruluğuna dair bir emare
yoktur" demiştir.
2. Ağzından Yanlışlıkla
Boşama Sözü Çıkan Kişinin Talakı
72. Kişinin dilinden
kasıtsız olarak "boşama" sözcüğü çıkıverse, yani anlamını
istemeksizin hadlerini telaffuz etse bu dikkate alınmaz Aynı şekilde başkasının
sözünü aktarmak için boşama ifadesini kullansa, yine fıkıh alimi, ders verirken
ve meseleyi tasvir ederken sıklıkla bu ifadeyi kullansa boşama meydana gelmez.
Not: Nevevi'nin "ağzından çıkıverse"
ifadesi, "kasıtsız olarak" ifadesini zikretmeye gerek
bırakmamaktadır. Bunun [iki ifadeyi birlikte kullanmak] yerine [yalnızca]
"kasıtsız olarak" demiş olsa daha umumı olurdu.
73. Bu kişi
"ağzımdan kaçıverdi" diye iddiada bulunduğunda görünür durum
açısından onun bu iddiası kabul edilmez; çünkü buna başkasının hakkı
bağlanmaktadır. Zira yaygın olan ve görünürdeki durum açısından aklı başında ve
yetişkin olan bir kimse bir sözü ancak kastederek söyler. Bu şahsın iddiası
ancak bir karine varsa kabul edilir. Örneğin kadının adetten temizlenmesinden
sonra koca onu yatağa çağırsa ve "sen şu anda tahire
[temizlenmişlsin" diyecekken yanlışlıkla "sen bugün boşsun!"
dese [bu kocanın iddiası kabul edilir.]
Not: Kadın, kocasının ağzından boşama sözünün
yanlışlıkla çıktığını zannederse onun sözünü kabul edebilir. Aynı şekilde
eş-Şerhu'l-kebir'in bu konusunda belirtildiği üzere şahitler, bu sözü
duyduklarında kişinin karısını boşadığına şahitlik edebilirler. Aynı eserin
boşama bölümünün sonunda ise şöyle denilmiştir:
"Bir kimse
başkasının boşama ifadesini kullandığını duysa ve bunun yanlışlıkla ağzından
çıktığını kesin olarak bilse, karısını boşadığına dair mutlak olarak şahitlik
yapma hakkı yoktur". Buradaki ifade şahitlerin bunu kesin olarak bilmeyip
yalnızca zanlarının bulunduğu ile ilgili diğer yerdeki ise -müellifin
ifadesinden anlaşılacağı üzere- kesin olarak bilmeleri ile ilgilidir."
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı "Bununla birlikte buradaki hüküm tartışmaya açıktır"
demiştir. Sonrakilerden birinin dediği gibi buradaki hükmü, diğer bölümdeki
[talak bölümünün sonundaki] hüküm gibi anlamak daha iyidir.
74. Kadının ismi
"talık (boşanmış)" olsa ve kişi de ona hitaben seslenmeyi kastederek
"ey talık!" dese kadın kesinlikle boşanmış olmaz; çünkü burada koca
[talık sözcüğünü] asıl anlamından başka bir anlama çekmiştir. Kadının isminin
bu şekilde oluşu, kocanın sözünü tasdik etmeyi caiz kılan bir karinedir.
Not: Burada kastedilen, kadına ismiyle nida etmeyi
kastetmektir. Değilse kişi boşamayı kastetmiş olsa bile kadına nida etmeyi
zaten kastetmiştir.
75. Aynı şekilde koca,
talık adlı karısına seslenme esnasında]bu sözü söylerken herhangi bir şey
kastetmese daha doğru görüşe göre bu söz, seslenmeye yorularak kadın boşanmış
olmaz. Ayrıca koca boşamayı kastetmemiştir. Lafız da burada [hem boşama
anlamında hem de kadının adını söyleme anlamında] müşterektir. Aslolan nikahın
devam etmesidir. Kadının ismi talık olmakla birlikte kadın daha sonradan ismini
değiştirse, buna rağmen koca karısına önceki ismiyle hitap etse, herhangi bir
şeye niyet etmemesi halinde kadın boş olur. Nitekim Rafii azat konusunda benzer
meselede, hür olan kölesine "ey hür!" diye seslenen kimse ile ilgili
olarak aynı şeyi söylemiştir.
76. Kadının adı harfleri
"Talik" lafzına yakın olan "Tarık", "Talib",
"Tali" vb. olsa ve koca "ey Talık!" dese, daha sonra da
"karıma adıyla seslenmeyi istemiştim ama dilim dolandı harfi yanlış telaffuz
ettim" dese, ortada bir karine bulunduğundan dolayı görünür durum
açısından onun bu sözü tasdik edilir.
3. Gayr-i Ciddi Olarak
Boşayan Kimsenin Talakı
77. [Şu durumlarda koca
karısına "seni boşadım!" ifadesini kullandığında boşama meydana
gelmiş olur:]
> Gayr-i ciddi olarak
yani ["seni boşadım"] sözü[nü] söylediği halde anlamını kastetmeyerek
söylese,
> Veya oyun yoluyla
söylese yani kadın cilveleşirken, oy-
naşırken yahut espiri
yoluyla kocasına "beni boşa!" dediğinde kocası da oyun yoluyla veya
espiri yaparak "seni boşadım" dese,
> Yahut da karısını
yabancı bir kadın zannederek boşama ifadesini kullansa; bunun böyle olduğu şu
durumlarda tasdik edilir: Örneğin karısı karanlıkta veya bir perdenin arkasında
olsa yahut kadını velisi veya vekili o kocayla evlendirse ve koca da nikahı
bilmese yahut unutsa;
[Bu her üç durumda]
boşama meydana gelir.
İlk iki durumda boşama
meydana gelmesinin sebebi şudur: Koca sözü bir kasıt ve seçim hakkına dayalı olarak
söylemiştir. Kocanın, bu durumda boşamanın meydana gelmeyeceğini zannetmesinin
hükme etkisi yoktur; çünkü bu zan hatalıdır. TirmizI'nin hasen kabul ettiği,
Hakim'in sahih oldUğunu söylediği bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
> "Üç şeyin
ciddisi de şakası da ciddidir: Talak, nikah ve ric'at "(Tirmizi, Talak,
1184; Müstedrek, Talak, 2, 198)
Beğavı şöyle demiştir:
Daha doğru görüşe göre gayr-i ciddi olarak yapılan satım ve diğer tasarruflar
da aslında kurulmuş olmakla birlikte cinselliğe ilişkin konularda iş sıkı
tutulduğundan yalnızca üç mesele zikredilmiştir.
ilk ikisi dışındaki
durumlarda boşamanın meydana gelmesinin sebebi şudur: Koca boşamayı uygun olan
mahal üzerinde gerçekleşmiştir, kocanın bu durumda talakın meydana
gelmeyeceğini düşünmesi bunu ortadan kaldırmaz.
Not: Nevevi'nin
"oyun [la'b]" ifadesini "gayr-i ciddi [hezl]" kelimesine
atfetmesi bu ikisinin farklı olduğu anlamına gelir. Dilcilerin ifadelerinden
ise bunların eş anlamlı olduğu anlaşılmaktadır. Zemahşerı, el-Faik adlı
eserinde şöyle demiştir: "Gayri ciddi ve oyun kelimeleri aynı vadiden
gelir." EI-Muharrer'deki ifade "oyun ve gayri ciddi yolla"
şeklinde olup bu ifade ikisinin aynı şeyolmasını gerektirir. Halk kullanımına
gelecek olursak gayri ciddilik sözle olur, oyun ise daha geneldir.
Nevevi'nin "talak
gerçekleşir" ifadesini mutlak olarak kullanmasından ilk anda bunun hem
kazai hem de diyani açıdan gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Ezrai ise
"Ruyani'nin ifadesinden anlaşıldığına göre mezhepte esas alınan görüş
bunun diyanı olarak da gerçekleşmesidir" demişse de Ravdatü't-talibin'deki
ifadeden bunun zan durumunda diyanı açıdan gerçekleşmeyeceği anlaşılmaktadır ki
bana göre de böyledir.
Kişi, evli olduğunu
unutarak "karım boştur" dese, Rafii ve Nevevi'nin Şafii'den aktarıp
ikrar ettiklerine göre boşama meydana gelir. Nevevi'nin, kişinin karısını
yabancı bir şahıs zannederek onu boşadığında boşamanın meydana geleceğine dair
söyledikleri Harezmı'nin el-Kafı adlı eserinde belirttiği şu hükümle
çelişmektedir: Bir kimse bir kadınla köyde evlense daha sonra kocanın haberi
olmadan kadın şehre gitse, durumdan habersiz olan kocaya "senin şehirde
karın var mı?" diye sorsalar, koca da "benim şehirde karım varsa boş
olsun!" dese, karısı da şehirde olsa, bu kişi hakkında unutarak yeminini
bozan kişi konusundaki iki görüş geçerlidir. Bulkini şöyle demiştir: "Bu
iki mesele arasında en farklı olan nokta şarta bağlama meselesidir. "
Bir kimse vaiz olsa ve
gelen şahıslardan bir şey istediği halde ona vermeseler o da onlara kızmış
olarak -içlerinde kendi karısı olduğunu bilmeksizin- "sizi boşadım!"
dese, Rafii eş-Şerhu'l-kebir'de Cüveyni'den önce aksi görüş nakledip daha sonra
kendisi bu durumda kadının boş olmayacağını söylemiştir. Nevevi şöyle demiştir:
"Çünkü burada kişi boşama sözcüğünün gerçek anlamını kastetmemiştir; zira
aksine bir delilolmadıkça erkeklere yapılan bir hitabın kapsamına kadınlar
girmez."
Nevevi'nin "burada
boşama anlamı kastedilmemiştir" ifadesine [şu iki açıdan] itiraz
edilmiştir:
a. Bunun anlamı
"terk etmek" demektir ve kişi de bunu kastetmiştir.
b. Ayrıca burada kadının
da bu kapsama girdiğine dair delil bulunmaktadır o da kişinin hazır olan
şahıslarla konuşmasıdır. Karısının onların içinde olduğunu bilmemesi, tıpkı
karısını başka biri zannederek ona boşama ifadesi kullanan kimsenin durumunda
olduğu gibi, boşamanın gerçekleşmesini engellemez.
Bu iki itiraza şu
şekilde cevap verilmiştir: "Boşama (talak)" sözcüğünün fıkıh
terminolojisindeki anlamı nikah bağını sona erdirmektir. Vaiz burada bu anlamı
kastetmemiştir. Karısını başkası zannederek ona hitap eden kimsenin durumu
bundan farklıdır.
İkinci itiraza ise şu
şekilde cevap verilmiştir: Bu ancak tağllb kasdına göre olur, oysa burada böyle
bir kasıt yoktur.
78. Acem bir şahıs veya
bir başkası Arapça veya bilmediği başka bir dilde "boşama" sözcüğünü
anlamını bilmeksizin söylese, ister bunu söylemesi telkin edilmiş olsun ister
böyle olmasın, kasıt bulunmadığı için boşama gerçekleşmez.
Mütevelli bunu, o dili
konuşanlarla içli dışlı olmayan kimseler ile sınırlamıştır; aksi takdirde
kişinin ["bunun boşama anlamına geldiğini bilmiyordum" şeklindeki
iddiası] görünür durum [mahekeme] açısından kabul edilmez, ama anlamını
bilmediği konusunda diyanı açıdan [Allah ile kendi arasında] sözü kabul ve
tasdik edilir; çünkü kişinin görünür durumu budur. Bu, el-İstiksa adlı eserde
belirtilmiştir.
Bir görüşe göre yabancı
olan şahıs, Arapça konuşanlar nezdinde o kelimenin ifade ettiği anlama niyet
ederse boşama gerçekleşir; çünkü "talak" sözcüğü ile anlamını
kastetmiştir.
İlk görüş sahipleri buna
şöyle cevap vermişlerdir: Kişi sözcüğün anlamını bilmeyince onu kastetmesi
sahih olmaz.
Kişi sözcüğün anlamını
bilmemekle birlikte bu sözcükle nikahı sona erdirmeyi kastetse, tıpkı anlamı
olmayan bir kelimeyle boşama yapmayı kastetmesi durumunda olduğu gibi burada da
kadın boşanmış olmaz.
4. Baskı ve Tehdit
Altında Kalan Kişinin Talakı
79. Ebu Hanıfe'nin
görüşünün aksine [bize göre] haksız yere [baskı ve tehdit ile] karısını
boşamaya zorlanan kimsenin yaptığı boşama geçerli değildir. Nitekim böyle bir
şahsın Müslüman olması da geçerli değildir. Bunun delili şu hadislerdir:
> Benim ümmetimden
yanlışlık, unutma ve zorlanarak yaptıkları şeylerin sorumlulukları
kaldırılmıştır.(İbn Mace, Talak, 2045)
> İğlak (ikrah]
altındayken boşama yoktur.(Ebu Davud, Talak, 2193; Müstedrek, 2, 198. Hakim bu
hadisin, Müs!im'in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. )
Ayrıca bu söz kişinin
kendi serbest iradesiyle söylenmiş olsaydı karısı boş olacak ve Müslüman olması
geçerli olacaktı. Batıl bir yolla bunu yapmaya zorlansaydı -tıpkı irtidat
etmesinde olduğu gibi- geçersiz olacaktı. Daha önce "namazın
şartları" bölümünde şu geçmişti: "Kişi namaz içinde zorla
konuşturulsa, -bu konuda zorlama nadiren görülen bir şeyolduğundan namazı
bozulmuş olur."
80. Zorlama haklı bir
sebebe dayanıyorsa kişinin yaptığı boşama ve Müslümanlık geçerli olur.
Bir grup alim, ila yapan
kimseyi ila müddeti dolduktan sonra hakimin bir boşama yapmaya zorlamasını,
zorlamanın haklı örneği olarak göstermiştir. Üç boşamaya zorlanır da bunu
söylerse boşama geçerli olmaz; çünkü hakim bunu yaptığında fasık olur ve
görevinden kendiliğinden azlalur.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir:
İla yapan kimsenin
bizzat boşama yapması emredilmez, aksine ya boşaması veya karısına dönmesi
emredilir. Böyle bir şey ise boşamanın gerçekleşmesini engelleyecek bir ikrah
değildir. Bu tıpkı bir kimsenin ya karısını boşama ya da kölesini azat etmeye
zorlanıp da bunlardan birini tercih etmesine benzer ki bu durumda yaptığı şey
geçerli olur.
Buna şöyle cevap
verilir:
Bazı ila meselelerinde
boşama tek seçenek olabilir. Örneğin bir kimse gaip iken ılada bulunsa ve ila
süresi geçse, kadın da hakkını talep etmek üzere birini vekil kılsa, vekil
durumu kocanın bulunduğu bölgedeki mahkemeye taşısa ve talepte bulunsa hakim
ona ya diliyle şu an itibarıyla karısına dönüş yaptığını söylemesini veya
karısının yanına gitmesini ya karısını yanına getirtmesini veya boşamasını
emreder. Bunları yapma imkanı bulunduğu halde koca süreyi bunları yapmaksızın geçirir
de ardından "ben karımın yanına şimdi gideceğim" derse bunu yapmasına
müsaade edilmez, bizzat karısını boşamaya zorlanır.
Bu, İbn Rifa'nın verdiği
cevaptır. Bu cevap, konuyla ilgili zayıf görüşe dayanarak verilmiştir ki bu
zayıf görüş de "hakim, ila yapan kişiyi karısına dönmek veya boşamak
konusunda zorlayabilir" görüşüdür. İlgili konuda belirtilen daha doğru
görüşe göre ise boşama yapmaktan kaçınan kimse adına bizzat hakim boşamayı
gerçekleştirir. Bu durumda ortada bir ikrah söz konusu olmadığı için bunu
"haksız yere zorlama" kapsamından çıkarmaya çalışmak da gereksizdir.
Zorlanan kimsenin
talakının geçerli olmaması hükmünün kapsamından şu çıkarılır:Şahıs bizzat kendi
karısını boşaması için yabancı bir şahsı zorlasa bu durumda boşama gerçekleşir;
çünkü bu, boşamaya izin verme ve ötesinde bir tasarruftur.
Şu durum istisna
edilmez: Bir kimse karısını boşamaya zorlandığında buna niyet etse boşama
gerçekleşir; çünkü bu kişi [kalbinden kendi rızasıyla boşamayı istediği için
hakikatte] zorlanmış değildir.
Koca dışında başka bir
şahıs, vekili koca adına boşama yapmaya zorlasa bu boşama geçersiz olur, koca
zorlarsa boşama geçerli olur; çünkü belirttiğimiz üzere bu, boşamaya izni
vermenin de ötesinde bir durumdur.
Bir kimseyi haklı bir
sebeb e dayanarak Müslüman olmaya zorlamanın örneği mürtedin ve harb!nin
zorlanmasıdır. Zımml ise böyle değildir; çünkü o cizye verme karşılığında küfür
olan inancında devam etme hakkına sahip olur. İbn Rif'a'nın belirttiğine göre
İslam ülkesi ile anlaşma yapan muahid de zımm! gibidir.
81. Zorlama altında olan
kimsede, boşamayı kendi isteğiyle yaptığını gösterecek bir karine görülürse
örneğin;
> Üç boşamaya
zorlandığı halde bir boşamayı tercih etse,
> Sari h sözle boşama
yapmaya zorlandığı halde kinaye sözle boşama yapsa,
> Boşamayı şarta
bağlamaya zorlandığı halde derhal gerçekleştirse,
> "Boşadım"
demeye zorlandığı halde "serbest bıraktım" dese,
> Ya da bunların
zıddına zorlansa örneğin bir boşama yapmaya zorlandığı halde üç boşama,
kinayeli boşamaya zorlandığı halde sarih boşama, derhal boşamaya zorlandığı
halde şarta bağlı boşama, "serbest bıraktım" demeye zorlandığı halde
"boşadım" şeklinde boşama gerçekleştirse,
Bütün bu durumlarda
boşama meydana gelir. Çünkü onun zorlayana muhalefet etmesi, yaptığı şeyi kendi
iradesiyle yaptığını göstermektedir.
82. İkrahın gerçekleşme
şart[lar]ı şunlardır:
> Zorlayan kimsenin,
ya velayetine dayanarak ya da üstün gelerek tehdit ettiği şeyi derhal haksız
bir yolla gerçekleştirme gücüne sahip olması,
> Zorlama altında
olan kimsenin kaçmak, başkasından yardım isteme k vb. yollarla bu baskıyı
savuşturabilecek gücünün olmaması,
> Zorlama altında
olan kişinin, şayet zorlandığı fiili yapmazsa, tehdide konu olan şeyin
yapılacağı zannına sahip olması.
[Bunlar ikrahın
şartlarıdır] Çünkü bu üç şeyolmadan kişinin acizliği söz konusu olmaz.
Not: Nevevi'nin "zan" demesi, kesin
bilginin gerekli olmadığı anlamına gelir ki daha doğru olan budur.
"Derhal"
ifadesi, tehdit eden kimsenin "seni yarın öldüreceğim" demesi durumunu
dışarıda bırakır, bu bir ikrah değildir.
"Haksız yolla"
ifadesi, kısas uygulatma hakkına sahip olan kişinin suçluya "karını boşa
aksi takdirde sana kısas uygularım" demesini dışarıda bırakmaktadır. Bu
bir ikrah değildir.
83. İkrah;
> Şiddetli bir
şekilde dövmek,
> eş-Şamil adlı
eserde İmam Şafii'nin ifadesi olarak aktarıldığına göre- "uzun süre"
hapsetmek,
> Malını telef
etmekle korkutmak yoluyla da gerçekleşir.
Nevevi'nin
"vb." ifadesi kendi eklemesidir. Bundan, akıllı kişinin tehdit edildiği
şeyi yapmaya teşebbüs etmesini tercih ettirecek diğer durumlar kastedilmiştir.
84. İkrah, şahıslara ve
ikrah sebeplerine göre değişir. Bir şey bir şahıs açısından ikrah olurken başka
bir şahıs açısından olmayabilir. Bir sebeple ikrah olurken başka bir sebeple
ikrah olmayabilir. Örneğin maddı durumu yerinde olan bir şahıs açısından beş
dirhemlik bir malı telef etme bir sıkıntı doğurmayacağı için bu şekilde yapılan
ikrah bir boşama ikrahı değildir; çünkü insan bunu üstlenebilir ve karısını
boşamaz. Ancak elindeki malı kıt olan kimse için böyle değildir.
Toplumda itibar sahibi
olan bir kimse için -Ezrai'nin belirttiği üzere- "süresi az bile
olsa" hapsedilmek bir ikrahtır.
Toplum içinde şahsiyet
sahibi olan bir kimse için az miktar da olsa dövme [haysiyet kırıcı olduğundan]
ikrahtır.
Kişinin ne kadar yukarı
çıkarsa çıksın üst soy hısımlarını, ne kadar aşağı inerse insin alt soy
hısımlarını öldürmekle tehdit etmek bir ikrahtır. Buna karşılık amcaoğlunu vb.
öldürmekle tehdit ikrah değildir. Hatta bu bile kişiden kişiye değişir.
Bir görüşe göre ikrah
için kişinin şahsını öldürmekle tehdit etmek gerekir; çünkü bunun dışındaki
tehditlerde kişinin düşünce ve ihtiyarı devam eder.
Başka bir görüşe göre
ikrahın gerçekleşmesi için kişiyi öldürmek, organını telef etmek, ölüme yol
açacak şiddette dövmek gibi şeylerle tehdit etmiş olmak gerekir.
85. "Karını boşa
yoksa kendimi öldürürüm / dini inkar ederim / orucumu bozarım / namazımı
bozarım" gibi ifadelerle ikrah gerçekleşmez.
Ezrai "yoksa kendimi
öldürürüm" ifadesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: Alimler bunu bu
şekilde mutlak olarak kullanmışlardır. Bana göre böyle bir sözü; kişinin çocuğu
gibi, şayet öldürülmekle tehdit edilseydi ikrahın gerçekleşmiş olacağı bir
şahıs söylerse talakın gerçekleşmemesi gerekir."
Bu, güzel bir çözümdür.
86. Baskı altında boşama
yapan kimsenin boşamasının geçersiz olması için tevriye yapması şart değildir.
Tevriye [Arapça'da "arka" anlamına gelen] "vera"
kelimesinden türetilmiş olup beyanı, söylediği sözün arkasına koymak
anlamındadır.
Tevriye yapmak şu
şekilde olabilir: Kişi mesela karısı hakkında "Ben Zeyneb'i boşadım"
dediğinde başka bir şeye yani mesela "bağından boşama"ya niyet eder.
Veya -el-Muharrer'de belirtildiği üzere- söylediği sözün arkasından gizlice
"inşallah (Allah dilerse)" der. Ravdatü't-talibin ve
eş-Şerhu'l-kebir'de "veya içinden inşallah der'' şeklindedir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir:
Bir insanın sırf
niyetiyle bir şeyi Allah'ın dilemesine bağlamasının ne kazaen ne de diyaneten
bir etkisi vardır, bunu telaffuz etmek şarttır.
Buna şöyle cevap
verilir:
"İçinden"
ifadesiyle kastedilen kişinin bunu sadece niyet etmesi değil, zorlayan kimsenin
duymayacağı şekilde sessizce telaffuz etmesidir. Yahut da "inşallah"
sözcüğünü telaffuz etmenin şart koşulduğu durum, baskı altında olmayan kimsenin
durumudur. Baskı altında olan kimse açısından ise -Ezrai'nin Kadı Hüseyin
aracılığıyla alimlerimizden aktardığına göre- onun kalbinden bunu geçirmesi
yeterlidir. Bu, güzel bir nüktedir.
Tevriyenin ölçüsü şudur:
Kişinin açıkça söylemesi halinde kabul edilecek ve boşamanın gerçekleşmemesine
sebep olacak olan şeye niyet etmesidir. Bu yüzden Nevevi, benim onun ifadesini
açıklarken yaptığım gibi "örneğin" [anlamına gelen kM harfini] söyleseydi
daha iyi olurdu. Bu, Rafii ve Nevevi'nin ifadelerinde sıklıkla rastlanan bir
durum olup bu ifade tarzında bir tür gevşeklik bulunmaktadır.
Bir görüşe göre kişi
özürsüz yere tevriye yapmayı terk ederse bu durum onun boşamayı kendi isteğiyle
tercih ettiğini göstermiş olacağından boşama meydana gelir. Dehşete kapılmak
gibi bir özür sebebiyle bunu terk ederse -el-Muharrer'de belirtildiği üzere-
boşama kesinlikle meydana gelmez.
Not: Hırsızlar bir kimseyi yakalayıp
"yerimizi haber verdiğin takdirde karının boş olacağına dair yemin
etmedikçe seni bırakmayız" deseler ve kişi de bu şekilde yemin etse bu,
hırsızlar tarafından yemin etmeye zorlama olur. Kişi hırsızların yerini haber
verdiğinde karısı boş olmaz.
Zalim bir kimse mesela
Zeyd adında bir şahsın veya onun malının yerini göstermesi için birini zorlasa
o kişi de yerini bildiğini inkar etse, "yerini biliyorsam karım boş
olsun!" diye yemin etmedikçe onu salmasa, o kişi de yalan yere böyle yemin
etse karısı boş olur; çünkü gerçekte zalim şahıs diğerini boşamaya zorlamamış
aksine boşama ile yerini gösterme arasında serbest bırakmıştır.
Kişi "ben karımı
baskı altında boşadım" dese, karısı inkar etse, ortada adamın hapsedilmesi
gibi bir karine varsa yeminle birlikte kocanın sözü kabul edilir, aksi takdirde
kabul edilmez.
Kişi karısını boşadıktan
sonra [boşama esnasında] çocuk olduğunu iddia etse ve bu söylediğinin doğru
olma ihtimali bulunsa yeminle birlikte sözü kabul edilir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Alimler, "yeminler" bölümünde, boşamayı veya
köle azadını kastetmediğini iddia eden kimsenin sözünün kazaen kabul
edilmeyeceğini tek görüş olarak belirtmişlerdir; çünkü boşama ve köle azadına
başkasının [kadının ve kölenin] hakkı ilişmektedir. Burada da böyle
olmalıydı."
Buna şöyle cevap verilir:
"Diğer yerde zikredilen hüküm buna benzememektedir; çünkü koca orada
boşama sözcüğünü açık olarak telaffuz ettikten sonra kastının olmadığını
söyleyerek sözünü başka yere çekmeyi istemektedir. Burada ise iddiaya konu olan
şey ise boşamanın geçerli olmadığı belirli bir durumla kayıtlı olan boşama
fiilidir. Burada kişinin, görünürdeki duruma aykırı bir fiili olmadığından sözü
kabul edilmektedir.
5. Sarhoş un Talakı
87. Şarap vb. sarhoş
edici içecekleri veya nebiz vb. ilaçları günah bir yolla içmek suretiyle sarhoş
olan bir kimsenin boşaması ve gerek lehinde gerek aleyhinde olan müslüman olma,
irtidat etme gibi sözlü ve [birinin organını] kesme ve öldürme gibi Hill
tasarrufları[nın hükmü nedir? Bu konuda üç rivayet bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
rivayete -ve Şafii tarafından açıkça ifade edilen görüşe- göre bunlar
geçerlidir, [hukuken dikkate alınır.]
Sarhoşun boşamasının
geçerli olması konusunda İmam Şafii [yukarıda geçen] "üç kişiden
sorumluluk kaldırılmıştır" hadisini delil getirmiş ve şöyle demiştir:
"Sarhoş, bu hadiste sayılanlarla aynı durumda değildir. Akıl hastasından
farklı olarak onun [vaktinde yerine
getirmediği] namazını,
orucunu ve diğer ibaetlerini kaza etmesi gerekir, sorumluluk kendisinden
kaldırılmamıştır. Karşılaştığım müftülerden çoğunluğu bu görüştedir." İlaç
olarak sarhoş edici içen kimse de onunla aynı konumdadır.
İkinci rivayet
İmam ŞafiI'ye ait başka
bir görüşe göre sarhoşun hiçbir tasarrufu geçerli değildir; çünkü kendisinde
doğru bir anlayış yoktur.
Üçüncü rivayet
Bir görüşe göre boşama
ve ikrar gibi tasarrufları kendisini cezalandırma adına geçerli kabul edilir.
88. Nevevi, "günah
bir yolla içmek" ifadesi ile günah olmayan yolla içen kimseyi dışarıda
bırakmıştır. Örneğin bir kimseye zorla içki içirilse veya içmeye zorlansa yahut
tedavi amacıyla aklı giderecek olan bir ilaç kendisine zorla içirilse bu
kişinin boşaması ve diğer tasarrufları geçerli olmaz.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesi şunu gerektirir:
"Kişi günah bir yolla sarhoş olduktan sonra bu sarhoşluktan dolayı akıl
hastalığına yakalansa bunun hükmü sarhoşun hükmü gibidir."
El-Bohr'da ifade
edildiği ne göre bu doğrudur. Yine aynı eserde şu ifadeler yer almaktadır:
Sarhoş bir kimse
karısını boşadıktan sonra boşamanın geçersiz olmasını isteyerek içki içmeye
zorlandığını veya içtiği şeyin sarhoş edici olduğunu bilmediğini iddia etse
yeminle birlikte sözü kabul edilir.
Ezrai şöyle demiştir: Bu
kimsenin sorgulanması gerekir. Şayet [fıkhen şartları oluşmuş] muteber bir
ikrahı bildirirse kabul edilir, zira insanların çoğu aslında ikrah olmayan bir
şeyin ikrah olduğunu zannetmektedir.
Bu, özellikle de böyle
durumları bilmemesi muhtemelolan kimseler için yerinde bir hükümdür.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
D. BOŞAMAYA KONU
OLAN KİŞİ / (BOŞANMAK İSTENEN KİŞİ)